Banka Nedir

Banka Nedir ? Banka Ne demek ?

1-)Alm. Bank, Fr. Banque, İng. Bank. Sermaye, para ve kredi üzerine işlem yapan kuruluş. Bankalar faizle mevduat toplayarak, bu fonları, kredi talebinde olanlara, belirli bir karla aktarırlar.

Bu asli fonksiyonunun yanısıra, para ve para ile temsil edilen kıymetlerin alım satımına aracılık etmek, iskonto, avans, senet tahsili, ticari hesaplaşma, muhafaza, teminat ve kefalet mektubu vermek şeklinde sıralanabilen işlemler de bankacılık faaliyetleri arasında sayılabilir. Hatta, kağıt para ihracı görevi de bankalarca üstlenilmiştir.

Bankalar yaptıkları işlemlere göre, emisyon bankaları (Merkez Bankası), ticaret bankaları, sanayi bankaları, emlak (ipotek) bankaları, ziraat bankaları, halk bankaları olmak üzere çeşitleri kategorilere ayrılabilirler. Diğer taraftan sermayesine sahip olan sektör yönünden, devlet bankaları ve özel bankalar olarak iki bölümde ele alınabilir.

Bankacılığın 3000 yılı aşkın bir maziye sahip olduğu (Sümerler devri) belirtilmektedir. Banka teriminin menşei (aslı) İtalyanca masa anlamına gelen banco kelimesidir. Sokak başlarındaki masalarda, banker adı verilen kişiler tarafından madeni paraların ayar ölçümü, değişimi, bozulması ve muhafazası işlemleri, sonraları organize hale gelerek bugünkü bankacılık sektörünü ortaya çıkarmıştır. Türkiye’de 1850’den önce Galata Bankerlerine inhisar eden bankacılık faaliyeti, organize olarak ilk defa 1856’da Bank Osmani-şahane (Banque Ottomone)nin kurulması ile başlamıştır. Bunu 1863 yılında Midhat Paşanın kurduğu memleket sandıklarının, 1888’de Ziraat Bankası haline getirilmesi takip etmiştir. Cumhuriyet sonrasında milli bankacılık hareketi başlamıştır. Günümüzde Türkiye’de çok sayıda milli, mahalli bankalarla birlikte yabancı bankaların şubeleri de faaliyet göstermektedir.

İslam Bankacılığı:

Faizsiz çalışan İslam Bankacılığının başlıca çalışma metodları şunlardır:

Mudarebe: Esas olarak bir tarafın emek bilgi ve tecrübe, diğer tarafın ise sadece sermaye koyarak yürüttükleri bir faaliyet türüdür. Emek, bilgi ve tecrübesini koyan aynı zamanda faaliyetin yönetimini de üstlenmektedir. Bu yöneticiye “mudarib” denilmektedir. Faaliyete yalnız sermayesiyle katılan kişi veya kuruma da “Rab-ül-mal” denir. Rab-ül-mal yalnız faaliyeti denetleme yetkisine sahiptir.

Mudarebe daha açık bir ifadeyle, bir tarafta sermaye sahibi kişi veya kişilerle diğer yanda bu sermayeyi emeği, bilgi ve tecrübesiyle değerlendirecek olan kişi arasında karın paylaşılması esasına göre yapılan bir anlaşma, kurulan bir ortaklıktır. Bu ortaklıkta emeğini koyan, sermayeyi yöneten, ne ana parayı geri ödemeyi ne de belirli bir kar payı sağlamayı taahhüt etmektedir.

Mudarebenin temel özellikleri: 1) Sermaye sahibi olan kişi ile emeğini bilgi ve tecrübesini ortaya koyan kişinin kara ortak olmaları; 2) Tarafların kar paylarının belirli (maktu) olmaması, karın taraflar arasında önceden belirlenmiş bir oranda bölünmesi; 3) Zararın tamamen sermayedara ait olması; 4) Sermayenin emeğini koyan tarafından yönetilmesi; 5) Sermayedarın ise sadece denetim yetkisine sahip olmasıdır. 6) Sermayenin altın, gümüş veya başka geçer para olması lazımdır.

İslam bankaları mudarebe akdi çerçevesinde daha çok kısa süreli ticari projeleri finanse etmekte ve bu tür projelerin finansman ihtiyacını karşılamaktadır.

Mudarebede zarar tamamen sermayedara ait olduğundan, bu işlemde sermayedar (banka) faaliyetin karlılığını daha iyi değerlendirmek, kaynakların kullanımını yakından izlemek durumundadır.

Murabaha: Sermaye sahibinin bir malı satın alıp belli bir kar payı ekleyerek müşterisine vadeli olarak satması demektir. Bir tacir, bir malı satın almak için İslam bankasından kredi istediğinde, banka krediyi para olarak vermez, müşterisinin yazılı isteği (talimatı) üzerine, emtiayı satın alır ve üzerinde anlaştıkları kar payını ekleyerek bu kişiye satar. Bu işlemde malın fiziki olarak mevcut olması, bankanın malı satın aldıktan sonra satması gerekir. Fiziki anlamda varlığı olmayan mücerred varlıklar (patent, marka, ticari isim vb. sınai haklar) için murabaha geçerli değildir. Malı satın almak isteyen müşterinin sonradan vaadinden cayması, banka için ciddi bir risk doğuracağından, bunu önlemek için, müşterinin bankaya başvurusunun veya talimatının yazılı olması istenmektedir. Vadeli olarak satılan malın bedelinin tahsili bir defada veya taksitler halinde olabilir. Banka, tahsilatı güven altına alabilmek için müşteriden güvence de isteyebilir.

Murabaha, bir kredili alış finansman tekniği olup, İslam bankalarınca üretim desteği olarak nitelendirilerek uygulanmaktadır.

Müşareka: Bir işletmenin sermayesine katılma, ona ortak olmaktır. Bu faaliyet türü, esas olarak hem sermayede hem de yönetiminde ortaklığı öngörür. Sermayedar (banka), bir işletmeye sermaye koyar, ortak olur, karı veya zararı paylaşır. Müşarekanın mudarebeden farkı, mudarebede bir yanda etkin olmayan sermayedar, diğer yanda emeğini, çalışmasını ortaya koyan aktif bir girişimci olduğu halde; müşareka hem sermayedarın hem de girişimcinin (emek sahibinin) etkin olduğu bir ortaklıktır. Diğer bir deyişle müşarekada hem sermaye, hem yönetim ortaklığı söz konusudur. Taraflardan birinin yönetime katılmak istemediği durumlarda, yönetimi üstlenen taraf için karın belirli bir oranı, yönetici ücreti olarak belirlenir. Kardan bu ücret düşüldükten sonra kalan tutar, taraflar arasında sözleşme ile belirlenmiş oranlar dahilinde paylaşılır. Ayrıca mudarebede mali zararın sermayedarlara ait olmasına karşılık, müşarekada zarar, taraflar arasında paylaşılmaktadır.

Bu tür ortaklıkta koyulan sermayenin eşit olması gerekmediği gibi, kar oranı da taraflar arasında anlaşma ile belirlenir. Kar oranının sermaye oranına bağlı olması zorunlu değildir. Banka, müşareka prensibiyle ortaklarına sermaye sağlarken, kar paylaşma oranını anlaşma ile belirlemekte serbesttir. Ancak tarafların kar paylarının önceden kesinlikle belirlenmiş olması gerekir. Zararın paylaşımında ise taraflara serbesti tanınmamıştır; zarar paylaşım oranı belirlidir ve bu oran taraflarca ortaklığa konulan sermayenin, ortaklığın toplam sermayesine bölünmesi suretiyle bulunur.

Müşareka Mütenakısa: Bu tür finansmanda, başlangıçta, banka ile girişimci bir müşareka sözleşmesi çerçevesinde bir ortaklık kurarlar. Proje faaliyete geçtikten sonra, diğer taraf girişimci projenin tamamını kendi mülkiyetine geçirmek isterse, belli devreler halinde, bankanın paylarını satın alır. Zaman ilerledikçe bankanın yatırım projelerindeki payı ve alacağı kar/zarar payı giderek azalır, sonunda proje tamamiyle diğer tarafın mülkiyetine geçer.

Müzaraa ve Müsakat: Müzaraa, özellikle tarımsal alanlarda kurulan bir ortaklık tipidir. Sermaye olarak bir taraf arazisini, diğer taraf da işgücünü koyar. Bu açıdan mudarebeye benzemektedir. Yapılan tarımsal faaliyetten sağlanan kar veya ürün, ortaklar arasında önceden belirlenmiş bir oranda paylaşılır.

Müsakat da, tarımsal alanda kurulan bir ortaklık tipidir. Genellikle bu tür ortaklıkta bir meyvelik söz konusudur. Taraflardan biri meyve ağaçlarını sermaye olarak koyar, diğer taraf da ağaçların bakımını ve meyvelerin toplanmasını üstlenir. Elde edilen kar veya ürün, yine tarafların aralarında anlaştıkları oranda bölüşülür.

Kiralama: Kiralamanın iki şekli vardır:

a) İcare: İcare bir mülkün yahut bir makina veya techizatın kiraya verilmesidir. Burada bir iş sahibinin üretim için ihtiyaç duyduğu bir makina, bir alet veya bir gayri menkul, İslam bankası tarafından satın alınarak üreticiye kiralanmaktadır. Üretici, söz konusu makina, teçhizat, bina vb. şeyleri bir süre kullanmasına karşılık, belli bir kira öder. Ödenecek kira bedeli, genellikle, kiraya verenin amortisman giderlerini karşıladıktan başka belirli bir kar payını da kapsayacak şekilde tesbit edilmektedir.

b İcare ve İktina: Burada İslam bankası, bir malı (makina, alet, bina vb.) belirli bir dönem için kiraya verir, kiracı bu dönem içinde kira ile birlikte malın mülkiyetini kazandıran taksitleri de öder. Kira süresi sonunda malın mülkiyeti kiracıya geçmiş olur. İcare ve İktina, mülkiyetin devriyle sonuçlanan bir uzun süreli kira sözleşmesi olarak nitelenebilir. Bu yöntem, bankaya, firmanın hesaplarını yakın kontrol altında tutmadan, riski en az düzeye indirerek yeterli bir kar sağlama imkanı vermektedir.

İslam bankaları, genelde kar-zarara katılma hesapları ile fon toplamaktadır. Bu hesap sahiplerine faiz veya sabit bir gelir değil, bir kar payı ödenmektedir. Ayrıca bankaların yaptığı bütün hizmetleri yapabilmektedir.

Türkiye’de Faaliyet Gösteren Milli Ticaret Bankaları

A- Kamu Sermayeli Bankalar

1. Denizcilik Bankası

2. Etibank

3. Sümerbank

4. T.C. Ziraat Bankası

5. Türkiye Emlak Bankası

6. Türkiye Halk Bankası

7. Türkiye Öğretmenler Bankası

8. Türkiye Vakıflar Bankası

B- Bazı Özel Sermayeli Bankalar

1. Adabank

2. Akbank

3. Demirbank

4. Egebank

5. Eskişehir Bankası

6. Finansbank

7. İktisat Bankası

8. Koç-Amerikan Bank

9. Milli Aydın Bankası

10. Netbank

11. Pamukbank

12. Şekerbank

13. Tekstil Bankası

14. Türk Dış Ticaret Bankası

15. Türk Ekonomi Bankası

16. Türk Ticaret Bankası

17. Türkiye Garanti Bankası

18. Türkiye İmar Bankası

19. Türkiye İş Bankası

20. Türkiye İthalat ve İhracat Bankası

21. Türkiye Turizm Yatırımları ve Dış Ticaret Bankası

22. Türkiye Tütüncüler Bankası

23. Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası

24. Yapı ve Kredi Bankası

Türkiye’de Faaliyet Gösteren Kalkınma ve Yatırım Bankaları

A- Kamu Sermayeli Bankalar

1. İller Bankası

2. Türkiye İhracat ve Kredi Bankası (Türk Exim Bank) :

3. Türkiye Kalkınma Bankası

B- Özel Sermayeli Bankalar

1. Avrupa Türk Yatırım Bankası

2. Birleşik Yatırım Bankası

3. Sınai Yatırım ve Kredi Bankası

4. Tekfen Yatırım ve Finansman Bankası

5. Türk Merchant Bank

6. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası

7. Yatırım Bank

Diğer Ticaret Bankaları

A- Türkiye’de Kurulmuş Bankalar

1. Arap-Türk Bankası

2. BNP-Ak Dresbnerbank

3. Birleşik Türk Körfez Bankası

4. Türk Mitsui Bank

5. Osmanlı Bankası

B- Türkiye’de Şube Açan Bankalar

1. Bank Mellat

2. Bank of Bahrain and Kuwait B. S. C.

3. Bank of Credit and Commerce International

4. Banko di Roma

5. Banque Indosuez

6. Citibank N. A.

7. Credit Lyonnais

8. Habib Bank Limited

9. Holantse Bank UNI N. V.

10. Kıbrıs Kredi Bankası

11. Manufacturers Hanover Trust Company

12. Saudi American Bank

13. Standard Chartered Bank

14. The Chase Manhattan Bank N.A.

15. The First National Bank of Boston

16. Türk Bankası Limited


2-)BANKA



Para ticaretini meslek edinmiş ekonomik kuruluş. Genel olarak bankayı, mevduat toplayan, bu mevduatı ve kendi sermayesini, yedek akçelerini çeşitli ihtiyaçlar için değişik şekillerde kredi olarak veren, sanayi ve ticari teşebbüsler kuran veya kurulanlara ortak olan ve yukarıda sayılan konularla ilgili ticari ve mali hizmetler gören itibar müessesesi, şeklinde tarif edebiliriz. Ekonomik hayatta, biri geliriyle ihtiyacını karşıladıktan sonra elinde fazlası kalan veya gelecekteki bir isteği için para biriktirmeye çalışan, diğeri ekonomik ve ticari yatırımlarına para bulmaya çalışan iki grup vardır. Birinci grup, elindeki parasını güvenli bir şekilde işletmek ve bir miktar da gelir sağlamak ister. Diğeri işyeri, fabrikası veya tarımsal işletmesindeki işleri yürütebilmek için borç para arar. İşte banka araya girerek tasarruf sahiplerinden ucuz faizle topladığı parayı (mevduatı), para arayanlara daha yüksek faizle borç olarak vermek suretiyle aracı olur. Bu yüzden banka deyince ilk akla gelen faiz işlemleridir.

Para ticaretinin geçmişi hayli eskidir. Çok eski devirlerde para bozan, çeşitli ülke ve şehirlerin paralarını birbirine çeviren, kendisine para verilen, isteyene borç para veren kimselerin ortaya çıkması bankacılığın ilk belirtileridir. Bu gibi işlerle uğraşanlara Milat'tan iki bin yıl önce Sümer ve Babil'de rastlanmaktadır. Fakat bu konuda açık bilgiler, Milat'tan önceki VIII. yüzyıla aittir. Bilinen Babil bankalarından en tanınmış ikisi Egibi ve Neboahiddin adlarını taşımaktadır. Bu kurumlar şarap satışı, emlak işleri ve esir ticaretiyle uğraşmışlar, mevduat ve emanet kabul etmişler, rehin karşılığı borç vermişler ve noterlik yapmışlardır. Eski Yunan, eski Mısır ve eski Roma'da da bu tür bankacılığın izleri görülür. (Feridun Ergin, İktisat, İstanbul 1964, s. 62C 610 vd.)

"Banka" kelimesi İtalyanca "tezgah, masa" anlamına gelen "banko" kökündendir. Eskiden İtalya'da meydan ve sokak başlarında önlerine birer masa koyarak madeni paraları tartan, ayar kontrolü yapan, bunları başka paralara çeviren, ihtiyaç sahiplerine faizle borç veren, senet kıran sarraflar vardı. Masa başında para ticareti yapan bu kimselere banker (banchiero) denilirdi.

Bankacılık güvene dayanan bir kuruluş olduğu için, Milat'tan önceki devirlerde bankacılık bakımından en güvenli yerler, mabedler ve din adamları idi. Eski Yunan mabedlerinde birikmiş servetler, altın ve gümüş, faiz ve kar getiren işlere yatırılmıştır. Yunan şehirleri de mali meselelerde özel kurumlara ve dini teşekküllere bağlı kalmamak için amme bankaları kurmuşlardır. Anadolu'da kurulmuş ilk resmi bankalardan birisi Sinop şehrindeki devlet bankası olup, bunun müdürü Diyojen'in babası Hisesios idi. Diyojen de bizzat bankacılık yapmıştır. Fakat kalpazanlıkla suçlanmış ve mahkum olmuştur. Bunun üzerine Atina'ya gelmiş, bir fıçı içine yerleşerek, kendisini ebedileştiren meşhur felsefesini kurmuştur (Ergin, a.g.e, 62C 610).

Avrupa'da XII. yüzyıldan sonra ticarette, XIX. yüzyıldan itibaren de sanayide hızlı bir gelişmenin başlaması, banka hareketlerini de hızlandırmış ve güçlendirmiştir. İslam belde ve ülkelerinin bu ülkelerle ekonomik ve ticari münasebetleri sonucu, banka faaliyetleri İslam alemine de yayılmıştır. Ancak bankaların faiz işlemi dışında İslami bakımdan meşru sayılan başka muameleleri de yapması İslam bankası kurulup kurutamayacağı, kurulursa hangi ölçü ve sınırlar içinde çalışabileceği hususları müslüman ekonomistlerce araştırılmaya başlanmış, uygulama örnekleri verilmeye çalışılmıştır.

İslam ahlakla ekonomi arasında doğrudan bağlantı kurmuş; nisbeti çok az bile olsa faizi kesinlikle yasaklamıştır. Çünkü ahlak, faizle para verenle alan arasındaki olumsuz ilişkiler bakımından, faize razı olmamaktadır. Buna bağlı olarak, İslam'da altın ve gümüşü fakir kesimden kaçırarak biriktirme ve saklamayı yasaklayan ahlaki ölçüler mevcuttur. Kur'an'da şöyle buyurulur: "Altın ve gümüşü kasalarda gizleyen ve Allah yolunda sarfetmeyenlere acı bir azabı haber ver" (et-Tevbe, 9/34). İslam'ın ekonomik yapısını inceleyen yüzlerce düşünür, İslam'la yeni ekonomik kalkınma arasında bir çatışma olmadığını ortaya koymuşlardır. Jacques Austruy, Ebu'l-A'la el-Mevdudi, Muhammed Bakır es-Sadr ve M. A. Mannan bunlar arasındadır.

Ancak sayıları az da olsa çağımızda, Batılı fikirlerden etkilenen bazı müslüman bilginler, İslam'ın kutsal emirlerinde önemli eksikler bulunduğu zehabına kapılmışlardır. İlk planda İslam'ın yalnız inançtan ibaret olduğunu, onun prensiplerinin modern dünya ile bağdaşamayacağını düşünerek yanlış bir yola girmişlerdir. Gerçekte Kur'an ve sünnetin dünyaya yönelik hükümleri incelendiğinde, İslam'ın yalnızca bir inanç değil, sosyal bir sistem, bir düzen ve medeniyet olduğu görülür. İnanç da bu bütünün özü ve bir parçasıdır. Fakat İslam'ın temel prensipleri, çağımız ekonomik düşünce ekollerinin sert eleştirilerine uğramıştır. Bu yüzden İslam'ın bankacılığa bakış açısı üzerinde kısaca durmak istiyoruz.

İslam'ın esaslarının iki temel kaynağı olan Kur'an ve Sünnet, faizi bir zulüm olarak görür ve yasaklar: Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytan çarpmış gibi kalkarlar. Bu, onların; "Zaten alış-veriş de faiz gibidir" demelerinden ileri gelmiştir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Rabbi'nden bir öğüt gelir ve faizcilikten geri durursa geçmiş olanlar kendine kalır, onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse, işte onlar Cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır. Allah faizi eksiltir, sadakaları bereketlendirir. Allah faizi helal sayan hiçbir günahkarı sevmez" (el-Bakara, 2/275-276)

Bazı düşünürler de İslam'ın faizi değil, ribayı yasakladığını söylerler. Onlar Kur'an'ın, üretim faaliyetlerinde bulunmak amacıyla alınan ödünce ödenen faize karşı çıkmadığını öne sürerler. Onlara göre Kur'an, üretken ödünçlerin ekonomi üzerindeki olumlu etkilerinin pek bilinmediği İslam öncesi devirlerde gelenek için alınan ve asıl amacı üretim olmayan faize işaret etmiştir. Halbuki Kur'an bütün dönemler için kurallar koyar. Gerçekte ödüncün üretken olup olmaması arasındaki fark, bir derece farkından ibarettir. Ribaya, faiz denilse de, onun ödünç verilen sermayeye eklenen bir miktar olma özelliği değişmez. Bu bakış açısı, bazı sözlüklerdeki ribanın tarifine de yansımıştır. Mesela, The Oxford English Dictionary'da riba şöyle tanımlanır: "Aşırı faiz haddi ile, özellikle kanunların izin verdiğinden daha yüksek faizle ödünç para verme". Fakat faizin aşırı haddinin ölçüsü nedir? Bugün için normal sayılan faiz haddi, yarın aşırı sayılabilir. Yine bir ülke için normal sayılan faiz sınırı, diğer bir ülkede anormal sayılabifir. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde bir banka % 8'den fazla bir faiz haddi tayin edemezken, bir mali ortaklık benzer krediler için bu haddi yıllık %30 ila % 36; kişisel ödünçler için borç veren tefeciler ise, % 24 ila % 100 arasında tespit edebilir ve bu kanunlara da karşı sayılmaz (M. A. Mannan, İslam Ekonomisi, Terc. Bahri Zengin-Tevfik Ömeroğlu, İstanbul 1976, s. 309-311).

Alfred Marshall gibi klasik iktisatçılar, tasarruflarla faiz haddinin birbirine bağlı olduğu görüşündedirler. Faiz haddi yükseldikçe, tasarruf eğilimi artacak, faiz haddi düştükçe, tasarruf eğilimi azalacaktır. Tasarrufların artması, yatırımların artması demektir. Klasiklerin bu teorisi ünlü kapitalist iktisatçı J.M. Keynes tarafından çürütüldü. Keynes'e göre, yüksek faiz haddi özel sektörün yatırım hacmini azaltır. Ekonomiye ters yönde etki yapar. Sonuçta halkın parasal geliri azalır, bu da giderek tasarruf hacmini düşürür. Bununla birlikte Keynes % 3 faiz haddini normal sayarak, ekonomide faizsiz bir alternatif oluşturamamış; ancak insanlara İslam'ın bankacılık görüşünü kabul ederek, teşebbüs yoluyla para kazanmalarını öğütlemiştir (Mannan, a.g.e., s. 312, 313).

İslam, faizi yasaklar; fakat yatırımı teşvik eder. Mevduatlar için para ödenmediği takdirde, tasarruf sahiplerinin mevduatlarını işletmeyecekleri, biriktirip saklama yoluna gidecekleri ile sürülebilir. Ancak bir İslam toplumunda zekat, bu iddihar'ı önler. Zekat, % 2,5'tan % 20'ye kadar değişen oranlarda olmak üzere, mal ve tasarruf üzerinden verilmesi zorunlu olan bir vergidir. Hz. Ebu Bekir'in zekat vermeyenlere karşı devlet gücünü kullanması bunu gösterir.

İslami bankacılık ortaklık esasları üzerine kurulur. Buna göre, bütün bankacılık sistemine ortaklar,mevduat sahipleri ve ödünç alanlar kar-zarar ortağı olarak katılabilirler. Emekle sermayenin bir işe ortak olarak girebileceği bu sistem, mudarabe ilkesinin uygulanması ile işler. Bu terimin modern anlamı sadece ortaklık da değildir. Bundan öte İslam, ekonomik sistemin yöneltilmesi için maddi ve manevi değerleri birleştiren bir ekonomik ahlak getirmiştir. Yine İslami bankacılık sistemi mudarabe esaslarına dayalı bazı kuruluşlarca desteklenecektir. Bu gibi teşebbüslerin sonunda meydana gelen gelirler, yıl boyunca yapılan masraflar çıkarıldıktan sonra bu üretim birlikleri arasında, üretime katılma oranlarına göre bölüşülür. Aynı kurallar uluslararası ekonomik faaliyetler alanında da uygulanabilir.

İslam bankacılığında, yatırılan mevduatlar iki türlü olabilir. Birincisi, geri çekme tarihi belirtilmeden yatırılan vadesiz mevduat. Bu tip mevduatlarda amaç paranın güvenliğidir. İkinci tip mevduatlarda paranın geri çekileceği tarih bellidir. Bunlar vadeli mevduatı oluşturur. Banka bunları vade durumlarına göre gruplara ayırarak, sürelerine uygun yatırımlarda çalıştırır ve dönem sonlarında elde edilecek net kar bankayla mevduat sahipleri arasında sözleşme esaslarına göre paylaşılır. Banka, süresi belirli kar-zarar tahvilleri çıkarabilir.

İslam'da, kişiler banka kredisine ihtiyaç duymadan, benzer kredileri doğrudan mudarabe yoluyla tasarruf sahiplerinden de temin edebilirler. Mudarabe ortaklığı, uzun veya kısa vadeli her çeşit krediyi temin etmek için elverişli bir ortaklık çeşididir. Toplumda, elinde büyük meblağlara ulaşan nakit parası olan birçok kimse bunu işletmek, ticari bir işte kullanmak ister. Ancak bilgisi, tecrübesi veya sağlığı elverişli olmadığı için bu arzusunu gerçekleştiremez. Yine toplumda bilgili, yetenekli ve ticaret işine yatkın bir çok kimseler de sermaye yokluğundan dolayı ticarete atılamaz. İşte mudarabe şirketi birbirine muhtaç olan bu iki unsuru bir araya getirir ve iki taraf da bundan karlı çıkar. Bu çeşit ortaklık tamamen güvene dayanır. Banka fonksiyonlarının bir bölümünü üstlenebilecek olan mudarabe ikiye ayrılır.

a. Mutlak Mudarabe: Sermaye sahibinin, herhangi bir kayıt koymaksızın, işletmeciyi ticaret işinde serbest bırakmasıdır. Yalnız karın paylaşılma şeklini ve zamanını belirlemekle yetinir.

b. Mukayyed Mudarabe: Sermaye sahibi, ana parayı işletmeciye verirken bazı şartlar öne sürer ve bunlara uymasını ondan ister. Bu şartlar şunlar olabilir: Sermaye ile belirli beldede ticaret yapmayı şart koşabilir. İşletmeciden, belirli cins ve çeşit ticaret eşyasını alıp-satmasını isteyebilir. Ortaklığın, yani sermayeyi kullanmanın süresini belirleyebilir. Belirli şahıs, veya firmadan mal almayı ve belirli kimse veya kimselere yahut bir firmaya satmasını şart koşabilir. Bununla pazarlama acenta, şube ve benzeri tüm faaliyetler kastedilir. Mesela; bir firma çeşitli şehirlerde güvenilir, yetenekli kimselere sermaye vererek, yalnız kendi üretimlerini alıp satmasını, yine sermayesi olmayan kimseye sermaye vererek, belli bir malı piyasadan temin etmek suretiyle kendi firmasına satmasını isteyebilir. Bu ticaretten elde edilecek kar, firma ile işletmeci arasında sözleşme esaslarına göre paylaşılır.

Kar, banka veya sermaye sahibi ile işletmeci arasında 1/2, 1/3, 2/3 gibi şayi bir cüz olarak paylaşılır. Mudarabede maktu bir karın şart koşulması geçerli değildir. Böyle bir şart mudarabeyi fasit kılar. Çünkü mudarabe karda ortaklığı gerektirir. Mesela, bir milyon lira % 40 maktu yani 400 bin lira kar almak üzere, mudarabe yoluyla verilse, yıl sonunda tüm kar 400 bin liradan ibaret kalsa, işletmecinin emeği karşılıksız kalır, % 150 kar etmesi halinde de aldığı 400 bin lira maktu karı az bulabilir. Zaten burada, % 40 maktu gelir faiz olur. Gerçekte mudarabe akdi fasit olduğu için, karın tamamı sermaye sahibine ait olur. İşletmeci yalnız ecr-i misil, yani çalışmasının karşılığını alabilir (es-Serahsi, el-Mebsut, XXII, 27 vd.; el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi', VI, 85, 13B İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, II, 234-237; eş-Şirazi, el-Mühezzeb, I, 346, 388; İbn Kudame, el-Muğni, V, 62, 63 vd.; Hamdi Döndüren, Çağdaş Ekonomik Problemlere İslami Yaklaşımlar, İstanbul 1988, s. 103 vd.).

Hamdi DÖNDÜREN


3-)(Bank) 1. Temel işlevi para ticareti, belirli
bir ücret kar­şılığında para ahp-satmak olan, kapitalist sistemin düzenli işle­yebilmesi
için ihtiyaç duyulan sermaye akımının sağlanmasın­da önemli rol oynayan, finans
sektörünün motoru niteliğinde­ki İşletme.

2. Tasarruf
sahiplerinin tasarruflarını mevduat ola­rak belirli faiz lerle toplayıp, yine
belirli faizlerle İşadamlarına aktaran, böylelikle tasarrufların yatırıma
dönüşmesi sürecinde aracılık yapan; bunun yamsira havale yapmak, senet ıskonto
etmek, senet tahsili yapmak, çek vermek, ticaret finansmanına yönelik hizmetler
sunmak., vb. ticari ve ekonomik yaşamın kolaylaştırılmasına yönelik çeşitli
faaliyetler yürüten finansal hizmet kurumlan.


4-)Faizle para alıp veren, kredi, iskonto, kambiyo işlemleri yapan, kasalarında para, değerli belge, eşya saklayan ve bunlardan daha başka parasal ekonomik etkinliklerde bulunan kuruluş.
Örnek:Gelen parayı bankaya götürüp yatırırlar. R. N. Güntekin


5-)Bankacılık işleminin yapıldığı yer.


6-)Mevduat kabul eden, kredi açan, ulusal ve uluslararası ödemelerde aracılık, para nakli, senet iskontosu, emanet kabulü vb. hizmetleri sunan, pazarlanabilir menkul değerler gibi finansal aktifleri elinde tutan ve saymaca para yaratan finansal aracı kurum.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Bank.
İngilizcesi İngilizce
Banking.
İngilizcesi İngilizce
Banking house.

  • Japonya'daki rehine krizi sona erdi Japonya'nın güneyindeki Aichi eyaletindeki bir Banka şubesinde yaşanan rehine krizi sona erdi.

Sizde içinde Banka kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Banka kelimesi anlamı 71 defa okunmuştur. [236147] Banka kelime anlamı, Banka nedir, Banka ne demek, Banka sözlük anlamı

Paylaş