Cennet Nedir

Cennet Nedir ? Cennet Ne demek ?

1-)Alm. Paradies (n), Fr. Paradis (m), İng. Paradise. Âhirette, Allahü tealanın razı olduğu kimselerin gidecekleri ve sonsuz olarak zevk ve saadet içinde yaşayacakları yer. Cennet kelimesi, lügatta C ve N harflerinden meydana gelmekte olup, aynı kökten meydana gelen cin, cinnet, cinan, cenin kelimeleri gibi “örtülü” demektir. Cennet meyveler, çiçekler, güzel kokular ve daha pekçok güzellikler ile örtülü olduğundan bu isim verilmiştir. Dünyada bağ, bostan, bahçe manasına da kullanılır. Kelimenin bu kullanılış şekli, daha çok teşbih, benzetme içindir.

Bütün semavi dinler ve bazı semavi olmayan inanç sistemleri, bu dünyadan başka olarak bir ikinci dünyanın, yani ahiretin varlığından haber vermişlerdir. İlk insan ve ilk peygamber Âdem aleyhisselamdan itibaren bütün peygamberlerin, insanlara tebliğ ettikleri dinlerde, imana ait esaslar aynı idi. Bu dinlerin hepsinde, ahirete ve ahirette mükafatlara veya cezalara uğrayarak, sonsuz yaşamaya “inanmak” emredilmiştir. Cennet, insanları, ahirette mükafatlandırma yerinin adıdır.

Cennet hakkındaki bilgilerimiz, din kitaplarına dayanır. Fen ilimlerinin konusu bu dünyayı incelemek olduğundan, bunlardan ahiret (öbür dünya) hakkında bir açıklama veya bilgi beklenmez ve aranmaz.

İslamiyet, insanların öldükten sonra tekrar yaratılıp sonsuz yaşayacaklarını, hayvanların ise kıyamette birbirleriyle ve insanlarla hesapları görüldükten sonra, tekrar yok edileceklerini bildiriyor. İslam dininin mukaddes kitabı Kur’an-ı kerim ve Peygamber efendimizin hadis-i şerifleri, bunların şerhi, tefsiri yani izah ve açıklaması olan ana kaynaklarda Cennet hakkında çeşitli bilgiler vardır. Buralarda bildirildiği gibi Cennet, bu dünyada iken Allahü tealanın gönderdiği peygamberlere inanarak, onların bildirdiklerine uygun yaşayarak, doğru yolda yürüyenlere mükafat, iyilik, nimet ve ihsan yeri olmak için Allahü teala tarafından yaratılmış ve hazırlanmıştır. Allahü teala Kur’an-ı kerimde Tevbe suresinin 112. ayet-i kerimesinde mealen şöyle buyurdu:

“Şirk ve nifaktan tövbe edenler, Allah’a ihlasla ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar, rüku ve secde yapanlar (namaz kılanlar), iyiliği emredip, kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın hududunu koruyanlar (emirlerini yapıp, yasaklarından sakınanlar) (var ya) işte böyle müminleri Cennetle müjdele.”

Cennet, akla gelen veya gelmeyen her türlü güzelliklerin toplandığı yerdir. Dünyadaki zevk ve lezzetlerin, Cennettekilerin yanında hiç kıymeti yoktur. Cennette, oradakilerin istedikleri her türlü yiyecek ve içecek önlerine gelir.Koparmak, pişirmek gibi zahmetlere katlanmadan dilediklerince yiyip içerler. Türlü çeşitli mücevherden yapılmış köşkler, herbiri ayrı lezzette ırmaklar, leziz meyvelerle dolu ağaçlar, nefis bahçeler, kuşlar ve daha akla hayale gelmeyecek nice nimetlerden bol bol faydalanırlar. Huri, gılman ve Cennet melekleri ile beraber olup, zevk ve lezzet içinde sonsuz yaşarlar. Cennet meleklerinin büyüğünün adı Rıdvan’dır. Cennet’te bir kısım köşklerin içinde olanlar, diledikleri yeri görür ve kendilerini istedikleri yere götürürler. İnsanlar, dünyada kaç yaşında vefat etmiş olurlarsa olsunlar, Cennet’te 33 yaşında olacaklardır. Hanımlar, kocaları ile ve İslam büyüklerini sevenler de, onlarla beraber olurlar. Cennet’e giren bir daha çıkarılmaz.

Cennet’teki dereceler ve mükafatlar, herkesin ilmine ve ibadetlerine göre olacaktır. Allahü teala, arş ve kürsi altında, yedi kat göklerin üstünde sekiz Cennet yaratmıştır. Bunlardan, Cennet-i Adn, derecesi ve nimetleri en yüksek olandır. Peygamberler, sıddikler ve şehitler bu Cennet’e girerler. Cennet-i Firdevs, diğerlerinden üstündür. Bahçeleri çoktur. Diğerleri; Cennet-i Naim, Cennet-i Huld, Cennet-ül-Me’va, Darüs-selam, Darül-Karar, Darül-Celal’dır.

Cennet’e herkes giremeyecektir. Âdem aleyhisselamdan kıyamete kadar gelip geçen insanlar içinde Allahü tealanın razı olduğu kimseler girecektir. Bunun için, insanların kendi zamanlarındaki Peygamberlere ve getirdiği dine inanarak bu inançlarına uygun bir dünya hayatı geçirmeleri ve son nefeslerinde iman ile vefat etmeleri lazımdır. Son peygamber Muhammed aleyhisselamın gelmesi ve İslam dinini bütün insanlara tebliğ etmesinden sonra, kıyamete kadar gelecek insanların O’na ve O’nun bildirdiklerine iman etmeleri şarttır. Ancak Muhammed aleyhisselamın bildirdiklerine şeksiz, şüphesiz iman etmekle ve her hususta O’na tam uymakla, Allahü tealanın rızasına ve Cennet’teki en yüksek derecelere kavuşulur.

Allahü teala Kur’an-ı kerimde Cennet hakkında mealen buyurdu ki:

Rablerinden korkanlar (takva sahibi olanlar) ise (izzet ve ikram ile) bölük bölük Cennet’e sevk edilirler. Oraya varıp kapıları kendilerine açılınca, Cennet’in bekçileri şöyle derler: Selam ve selamet size, tertemiz geldiniz! Artık, ebedi kalmak üzere girin buraya. (Zümer suresi: 73)

...Kim Allah’a ve peygamberine itaat ederse, Allah onu, altından ırmaklar akan cennetlere sokar ki, onlar orada ebedi kalıcıdırlar. Bu, en büyük kurtuluş ve saadettir. (Nisa suresi: 13)

Allah, mümin erkeklere de, mümin kadınlara da içinde ebedi kalıcı olmak üzere altından ırmaklar akan Adn Cennetlerini ve çok güzel meskenleri vadetti... (Tevbe suresi: 72)

...Canlarının istiyeceği, gözlerinin hoşlanacağı ne varsa oradadır ve siz içinde ebedi kalıcılarsınız. İşte bu sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız Cennet’tir. (Zuhruf suresi: 71-72)

Peygamberlerin sonuncusu Muhammed aleyhisselam da Cennet hakkında buyurdu ki:

Aşağı derecede bulunan Cennetlikler, yüksek derecede bulunan Cennetlikleri ufukta parlayan tek tük yıldızlar gibi göreceklerdir.

Cennet’te yukarıya doğru, biribirlerinin üstünde bulunmak suretiyle (100) derece ve mertebe vardır. Genişlikleri de çok geniştir. Firdevs makam bakımından Cennet’in en yükseğidir. Cennet’in dört nehri -ki onlar: Bal, su, süt ve şarap- Firdevs’ten akar ve o Firdevs’in üstünde Arş-ı a’la vardır. Öyleyse Allah’tan istediğiniz zaman, Firdevs’i isteyiniz.

Dikkat edin, Cennet için hazırlanan yok mudur? Kabe’nin Rabbi’ne (Allah’a) yemin olsun ki, Cennet’te tehlike diye bir şey yoktur. Cennet, parlayan bir nur, etrafa yayılan bir kokudur. Binaları kuvvetlidir. Irmakları devamlı akar, bol ve kemale ermiş meyve yeridir.

Cennet’in ırmakları, misk tepelerinden veya misk dağlarının eteklerinden çıkar.


2-)CENNET



Ağaçlı bahçe; yeşillikleri bol bostan; sık dal ve yaprakları ile yeri gölgelendiren hurmalık ve bağlık.

Peygamberlerin davetine uyarak iman edip, dünya ve ahirete ait işleri, kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan temiz ve müttaki kişiler için hazırlanmış bir huzur ve saadet yurdudur. Kısaca ahiretteki nimetler yurdunun adıdır. Çoğulu Cinan ve Cennat'tır.

Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde Cennet, çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir. Bilhassa Kur'an-ı Kerim'de ağaçları altından ırmaklar akan Cennetler şeklinde anlatılmaktadır:

"Cennet takva sahiplerine, uzak olmayarak yaklaştırılmıştır. İşte size va'dolunan, gördüğünüz şu Cennet'tir ki, O, Allah'ın taatına dönen onun (hudud ve ahkamına) riayet eden çok esirgeyici Allah'a bütün samimiyetiyle gıyaben saygı gösteren, hakkın taatına yönelmiş bir kalble gelen kimselere aittir. " (Kaf, 50/31-33).

"Tövbe edenler, iyi amel ve harekette bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiç bir şeyle haksızlığa uğratılmayarak Cennet'e, çok esirgeyici Allah'ın kullarına gıyaben va'd buyurduğu Adn Cennet'lerine gireceklerdir. Onun vadi şüphesiz yerini bulacaktır. Orada selamdan başka boş bir söz işitmeyeceklerdir. Orada sabah, akşam rızıkları da ayaklarına gelecektir. O, öyle Cennet'tir ki biz ona kullarımızdan gerçekten müttaki olanları varis kılacağız. " (Meryem, 18/60-63).

Cennet, bu dünyada yapılan iyiliklerin ahirette Allah tarafından verilen karşılığıdır. Kur'an'da Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır:

"Adn Cennetleri vardır ki altlarından ırmaklar akar. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar. İşte günahlardan temizlenenlerin mükafatı." (Taha, 20/76).

Kur'an'da Cennet'in niteliklerinden bazılarına şu şekilde değinilir:

1- Altlarından ırmaklar akan, birbiri üzerine bina edilmiş yüksek köşkler (ez-Zümer, 39/20), güzel meskenler (et-Tevbe, 9/72)

2- Türlü ağaç ve meyvalara, akar kaynaklara, görünüş ve kokusu güzel, isteyenlerin yanına kadar sarktığından koparılması kolay, türlü bol meyvelere sahip (er-Rahman, 55/58-54)

3- Gönlün çekeceği her türlü yemek ve etler, türlü kokulu içecekler, temiz şaraplar ve çeşit çeşit tükenmez nimetleri içeren bir mekan.

"Onlara Cennet'te bir meyve, içlerinin çekeceği bir et verdik (vereceğiz)" (et-Tur, 52/21).

"Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız Cennet'tir. Sizin için orada çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz." (ez-Zuhruf 43/71-73).

"Cennet şarabından (dünya Şarabı gibi) mide ızdırabı yoktur" (Saffat, 37/47).

4- Cennet'te hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş laf ve günah'a sokacak söz işitilmiş. "Biz o Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir" (el-Hicr, 15/47-48).

"Onlar Cennet'te ne bir boş laf işitirler ne de bir hezeyan. Ancak bir söz işitirler: Selam.. (birbirleriyle selamlaşır dururlar)." (el-Vakıa, 56/25-26).

5- Cennet nimetleri insan hayalinin erişemeyeceği güzelliktedir. Cennet'i aslında dünya ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir. Bununla beraber Cennet'teki eşsiz nimet ve saltanatı anlayabilmemiz için Allah Teala onu bize şu şekilde tasvir etmiştir:

"İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger. (Yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir. Sabretmelerine karşılık onlara Cennet'i ve oradaki ipekleri lütfeder. Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar. Ne yakıcı sıcak görürler orada, ne de dondurucu soğuk. Ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur. Yanlarında gümüş kaplar ve billür kaselerle, gümüşi beyazlıkta (billur gibi) şeffaf kupalarla dolaşılır ki (Cennet sakinleri bunlara dolduracakları Cennet şarabını Cennet'teki insanların iştahları) ölçüsünde tavin ve takdir ederler. Onlara orada bir kaseden içirilir ki karışımında zencefil vardır. (Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına Selsebil denir. Cennettekilerin etrafında öyle ölümsüz genç nedenler dolaşır ki, onları gördüğünde kendilerini etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın. Ne yana bakarsan bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün. Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir. Onlara: "İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer" denir. " (el-İnsan, 76/11-22).

Cennet'in tasviri konusunda söylenecek son söz şu kudsi hadis*in ifade ettiği durumdur: Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: Cenab-ı Hak buyuruyor ki: "Salih kullanım için ben, Cennet'te hiç bir gözün görmediği hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insan gönlünün hatırlamadığı bir takım nimetler hazırladım." (et-Tac, el-Camiu li'l-Usül, fi ahadisi'r-Rasul, V, 402).

Başka bir hadislerinde de, Rasulullah (s.a.s.) Cennet'in gümüş ve altın kerpiçten yapıldığını, harcının misk, taşlarının inci ve yakut olduğunu, oraya girenlerin bolluk ve refah içinde, üzüntüsüz ve kedersiz yaşayacağını ebedi kalacaklarını, ölmeyeceklerini, elbiselerinin eskimeyeceğini ve gençliklerinin yok olmayacağını ifade eder (et-Tac, aynı yer).

Ehl-i Sünnet inancına göre mü'minler Cennet'te Allah'ı görecekler, bu onlar için en büyük nimet olacaktır. Buna "Rü'yetullah*" denir. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de: "O gün Rablerine bakan ter-ü taze (ışık saçan) yüzler vardır. " (el-Kryame, 75/22-23) buyrulur. Rasulullah da bir hadislerinde şöyle buyurur: "Siz gerçekten tıpkı şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi gözle (açıkça) göreceksiniz. Onu görmekte haksızlığa uğramıyacak, izdihama düşmeyeceksiniz. " (Buhari, Mevakıt 16, 26). Suheyb (r.a.)'ın rivayetine göre Peygamber (s.a.s.): "iyi iş ve güzel amel işleyenlere daha güzel karşılık ve bir de ziyade (Allah'ı görmek) vardır. " (Yunus, 10/26), ayetini okuduktan sonra şöyle buyurdu: "Cennetlikler Cennet'e girdiği zaman Allah (c. c.) şöyle buyuracak: " Size daha da vermemi istediğiniz bir şey var mı?" Cennetlikler de Şöyle derler: "Yüzlerimizi ak çıkarmadın mı, bizi Cennet'e koymadın mı, bizi Cehennem'den kurtarmadın mı? (o yeter)." Rasulullah sözlerine devam buyurarak: "Cenab-ı Hak perdeyi kaldırır, Cennetliklere artık Rablerine bakmaktan daha sevimli gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz. " (Müslim'in rivayeti, et-Tac, V, 423).

Müminlerin Allah'ü Teala'yı Cennet'te görmeleri, herhangi bir yön, yer ve şekilden uzak olarak vuku bulacaktır. Bunun keyfiyeti bizce meçhuldür. "Allah bilir" deriz. Kur'an ve Sünnet'te bildirildiği için kesinlikle böyle inanırız. Ehl-i Sünnet inancına göre, Cennet halen vardır, yaratılmıştır, hazırlanmıştır. Nitekim şu ayet bunu açıkça ifade eder: "Rabbinizin mağfiretine ve eni göklerle yer kadar olan Cennet'e koşun. O Cennet takva sahipleri için hazırlanmıştır. " (Âli İmran, 3/133).

Enes b. Malik (r.a.)'den rivayet olunan bir hadiste de Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:

"Demincek Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu. " (Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, II, 483).

Başka bir hadislerinde şöyle buyururlar: "Cennet bana yaklaştı, (yaklaştı), o kadar ki, eğer cür'et edeydim salkımlarından bir tanesini (alıp) size getirebilecektim. " (Aynı eser, II, 713).

Bu hadislerden de anlaşılacağı gibi, Cennet yaratılmış olup halen mevcuttur.

Cennetlikler: Kur'an ve Sünnet'te ifade buyrulduğuna göre, peygamberlerin davetine uyup iman eden ve amel-i salih işleyen kimseler Cennet'e gireceklerdir. Bu kimseler Cennetliktir. Esasen Allah'a ve insanlara karşı görevlerini yerine getirmekle insan daha dünyada iken manevi bir huzura kavuşur, maddi refah sağlanır ama tam manasıyla huzur ve kardeşlik Cennet'te gerçekleşir: "Takva sahipleri, elbette Cennet'lerde ve pınarlardadırlar. Girin oraya selametle, emin olarak. Biz, O Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değiller. " (el-Hicr, 15/45-48).

Kur'an-ı Kerim namazını eksiksiz kılanların, malından bir kısmını yoksullara ayıranların, ceza-hüküm gününe inananların, Allah'ın gazabından korkanların, ırzlarına sahip olanların, sözlerine ve emanete sadık kalanların, doğru şahitlikte bulunanların Cennete gireceklerini bildirmektedir. (el-Mearic, 70/23, 24, 25, 26, 27, 29, 33). Ayrıca Cenab-ı Hakk'ın rızasını dileyerek sabredenlere (er-Ra'd, 13/20, 21, 22, 23); şükredenlere (el-Ahkaf, 35/15-16) yürekten tövbe edenlere (et-Tahrim, 66/8); Allah yolunda canını feda eden şehitler (el-Bakara, 2/154) ve Allah'a yönelmiş bir kalble idealize olmuş müslümanlara "Allah'ın ölçüsünde Allah'a yönelenlere" (Kaf, 50/31-34) içinde ebedi kalınacak Cennet'e girecekleri yüce Rabbimiz tarafından müjdelenmiştir.

Cennetliklerin hallerini dile getiren Kur'an ayetlerinden bazılarında şöyle buyrulur:

"İman edip salih amel işleyen kimseleri, Rableri, imanları sebebiyle, ağaçları altından ırmaklar akan, nimeti bol Cennetler'e hidayet buyurur. Bunların, Cennet'te duaları: Allah'ım, seni tesbih ve tenzih ederiz. sözüdür ve aralarındaki dilekleri de hep selamdır. Dualarının sonu ise; "Bütün hamdler, alemlerin Rabbine mahsustur." gerçeğidir" (Yunus, 10/9-10).

"Kim de O'na bir mümin olarak salih ameller işlemiş olduğu halde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler var. "

" Adn Cennetleri vardır ki, (ağaçları) altından nehirler akar, orada ebedi kalacaklar. İşte böyle Cennetler' de ebedi kalış, küfür ve isyandan temizlenenlerin mükafatıdır" (Taha, 20/75-76).

"İmran b. Husayn (r.a.)'dan rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) Cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu ifade buyurmuşlardır (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IX, 40). Hadis yorumcuları bunu şöyle açıklarlar. Bir çok kötülükleri insana mal işletir. Çoğu insan mal yüzünden azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu oluşturduğundan bunların Cennet ehlinin çoğunluğunu teşkil etmesi de olağandır.

Cennet'e ilk giren bir cemaatin yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki gibi berraktır. Onlardan sonra girenler de en keskin ışık yayan yıldızlar gibidir. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in ümmetinden yetmiş bin, yahut yediyüz bin kişi hesap ve ikap görmeksizin ilk olarak Cennet'e girecektir. (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 41-43).

Hadislerden öğrendiğimize göre (Tecrid-i Sarih Tercemesi, II, 845). Cennete en son girecek kimseye, bu dünya kadar, bu dünyanın on misli kadar Cennet verilecektir. Çeşitli rivayetlerle sabittir ki, son sözü Kelimei Tevhid olan kimsenin mükafatı Cennet'tir (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 264-275). Bu durumu hadisçiler şöyle yorumlarlar: La ilahe illallah, Cennet'in anahtarıdır, ancak bu anahtarın dişleri vardır, onlarda ilahi emirlere bağlı olmak itaat ve ibadet etmektir. Bir de "La ilahe illallah" demekle, birinin müslümanlığına hükmedilmez, "Muhammedün Rasulullah" (Muhammed Allah'ın peygamberidir) sözünü de eklemesi gerekir. Hatta İslam dininden başka bütün dinlerden uzak olması icab eder. Bu inançta olan kimse, ehl-i kebair (büyük günah işleyen) de olsa, günahı kadar Cehennem'de ceza gördükten sonra Cennet'e girecektir. Nitekim Muaz b. Cebel (r.a.)'ın Hz. Peygamber (s.a.s.)'den rivayet ettiği şu hadis meseleyi açıklığa kavuşturur:

"-Hiç bir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'dan başka ilah olmadığına ve Muhammed (s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve resulü olduğuna Şehadet etsin de, Allah ona Cehennem'i haram etmiş olmasın (herhalde haram eder)" (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV 271).

Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat inancına göre, "La ilahe illallah, Muhammedün Rasulullah" diyen ve bunun gereğince iman edip salih amel işleyen her kimse Allah'ın izniyle mutlaka Cennet'e girecektir. Cennetlikler, hastalık, sakatlık, ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak yaşayacaklardır.

Cennet Tabakaları: İbn Abbas (r.a.)'dan gelen bir rivayette, Cennetin yedi tabakası olduğu haber verilmektedir. Bunlar, Firdevs, Adn Cennet'i, Naim Cennet'i, Daru'l-Huld, Me'va Cennet'i, Daru's-Selam ve İlliyyun'dur. Bu tabakalardan her birinde, müminlerin yaptıkları iyi işler karşılığında girecekleri veya yükselecekleri derece veya mertebeler vardır (el-Beydavi, Envaru't-Tenzil, Beyrut (t.y.), I, 119). Bunlar:

1-Cennetü'n-Naim: "Beni Cennetü'n-Naim'in varislerinden kıl... " (Şuara, 26/85) Ayrıca (bk. el-Maide, 5/65; et-Tevbe, 9/21; Yunus, 10/9).

2-Cennetü'l-Adn: "Şüphesiz ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlukatın en hayırlısıdırlar. Onların mükafatı Rableri katında And Cennetleridir ki onların altlarından nehirler akar, orada onlar ebedi kalıcıdırlar, Allah onlardan razı olmuştur, onlar da ondan razı olmuşlardır. Bu Rabb'inden korkanlar içindir. " (Beyyine, 98/8, Ayrıca bk. et-Tevbe, 9/72; er-Ra'd, 13/23; en-Nahl, 16/31)

3-Cennetü'l-Firdevs: "Şüphesiz, iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs Cennetleri. vardır " (el-Kehf,18/107 ve el-Mü'minun, 23/11).

4-Cennetü'l-Me'va: "İman edip güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me'va Cennetleri vardır. " (Secde, 32/19 ve En-Necm, 53/15).

5-Darü's-Selam: "Halbuki Allah Darü's-Selam'a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola hidayet buyurur. " (Yunus, 10/25 ve el-En'am, 6/127).

6-Darü'l-Huld: "O Rab ki, fazlından bizi durulacak yurda (Cennet'e) kondurdu." (Fatır, 35/35).

Her ne kadar İbn Abbas Cennet'in tabakalarını yedi ile sınırlandırmışsa da, ayetlerden anlaşıldığına göre, Cennet'in bir çok tabakası vardır. Burada İbn Abbas'ın haber verdiği ve ayetlerde adları geçen Cennet tabakaları, Cennet'in en yüksek tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok tabaka vardır. Nitekim Allah Teala'nın Naim Cennetleri veya "Firdevs Cennetleri" şeklindeki çoğul ifade eden ayetleri buna delildir. Ayrıca Ümmü Harise Hadisinde bu gerçek Hz. Peygamberin dilinden ifade olunmuştur. Ümmü Harise Bedir'de şehit olan çocuğu hakkında Hz. Peygamber'den bilgi almak üzere gelmiş ve ona Rasulullah bir çok Cennet olduğunu belirterek, çocuğunun da "Firdevs-i Â'la'da" olduğunu söylemek suretiyle teselli etmiştir (Mansur Ali Nasıf, et-Tacü' el-Cami' li'l-Usul, fi Ahadisi'r-Rasul, İstanbul (t.y.), V, 4033).

Nitekim Müslim'in Ebu Said el-Hudri'den rivayet ettiği hadiste de, Allah yolunda cihat edenlerin, cihatları sebebiyle Cennet'te yüz derece yükselecekleri, her derecenin arasının ise, yer ile gök arasındaki mesafe kadar olduğu, Hz. Peygamber tarafından haber verilmektedir (Müslim, İmare, 116). Hadiste sözü edilen dereceler konusunda ise şu ihtimaller öne sürülmüştür. Bu dereceleri zahiriyle anlamak mümkündür. Gerçekten söz konusu derecelerin, zahirinden anlaşıldığı üzere, birbirinden daha yüksek menziller (tabakalar) olması muhtemeldir. Buna karşılık, yükseklikten kasdın, Cennet'teki nimetlerin çokluğu, insanın veya bir başka yaratığın hiç aklına bile gelmemiş, gönlünden dahi geçmemiş iyiliklerin büyüklüğü veya çokluğu anlamında olması muhtemeldir. Zira Allah Teala'nın mücahide lutfettiği iyilik veya cömertlik türleri birbirinden çok farklıdır, birbirinden üstündür. Buna göre, nimetlerin fazilet (üstünlük) konusundaki farklılıkları uzaklık açısından yer ile gök arasındaki mesafe gibidir. Fakat el-Kadi Iyad (544/1149) birinci görüşü tercih etmiştir (en-Nevevi, Şerhu Müslim, Kahire (t.y.), XIII. 28).

Yine Buhari'nin bir rivayetinde Hz. Peygamber, Allah yolunda savaşan mücahidler için Cennet'te yüz derece (tabaka) hazırlandığını ve iki derecenin arasının yerle gök arası gibi olduğunu haber vermekte ve sözlerine devamla "Allah'dan istediğiniz zaman Firdevs'i isteyin... Çünkü Firdevs, Cennet'in ortası ve Cennet'in en yükseğidir (...). Firdevs'ten Cennet nehirleri doğar" buyurmaktadır. (Buhari, Cihad 4)

Ayni, "Firdevs, Cennetin ortasıdır (vasatıdır)." cümlesini, Cennet'in en iyi yeri veya üstünü (efdali) olarak yorumlar ve bu görüşüne "Böylece sizi en hayırlı bir ümmet kıldık" (el-Bakara, 2/143) ayetinde geçen "vesetan" kelimesini delil getirir (el-Ayni, Umdetü'l-Kari fi Şerhi Sahihi'l-Buhari, İstanbul 132C VI, 539). Çeşitli rivayetlerde Firdevs Cenneti'nin güzellikleri dile getirilmiştir. Diğer taraftan hadiste söz konusu edilen Cennet dereceleri arasındaki mesafelerin çeşitli rivayetlere göre "yüz senelik mesafe", "Beş yüz senelik mesafe" şeklinde değiştiğine işaret edelim (el-Ayni, aynı yer).

Bütün bu ayet, hadis ve alimlerin yorumlarından Cennet'in birçok tabakası olduğu anlaşılmaktadır. Bu tabakalardan bazılarının daha yüce ve nimetlerinin daha güzel veya daha efdal olması sebebiyle isimleri bize bildirilmiştir. Firdevs Cenneti mertebece en yüksek olan Cennet tabakasıdır. (Ayrıca bkz. et-Taberi, Tefsir, Mısır 1954, XVI. 37-8)

Durak PUSMAZ


3-)

Peygamberlerin davetine uyarak iman edip, dünya ve ahirete ait işleri, kulluk vazifelerini elden geldiği kadar güzel bir şekilde yapan temiz ve müttaki kişiler için hazırlanmış bir huzur ve saadet yurdudur. Kısaca ahiretteki nimetler yurdunun adıdır. Çoğulu Cinan ve Cennat'tır.

Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde Cennet, çeşitli şekillerde tasvir edilmiştir. Bilhassa Kur'an-ı Kerim'de ağaçları altından ırmaklar akan Cennetler şeklinde anlatılmaktadır:

"Cennet takva sahiplerine, uzak olmayarak yaklaştırılmıştır. İşte size va'dolunan, gördüğünüz şu Cennet'tir ki, O, Allah'ın taatına dönen onun (hudud ve ahkamına) riayet eden çok esirgeyici Allah'a bütün samimiyetiyle gıyaben saygı gösteren, hakkın taatına yönelmiş bir kalble gelen kimselere aittir. " (Kaf, 50/31-33).

"Tövbe edenler, iyi amel ve harekette bulunanlar öyle değil. Çünkü bunlar hiç bir şeyle haksızlığa uğratılmayarak Cennet'e, çok esirgeyici Allah'ın kullarına gıyaben va'd buyurduğu Adn Cennet'lerine gireceklerdir. Onun vadi şüphesiz yerini bulacaktır. Orada selamdan başka boş bir söz işitmeyeceklerdir. Orada sabah, akşam rızıkları da ayaklarına gelecektir. O, öyle Cennet'tir ki biz ona kullarımızdan gerçekten müttaki olanları varis kılacağız. " (Meryem, 18/60-63).

Cennet, bu dünyada yapılan iyiliklerin ahirette Allah tarafından verilen karşılığıdır. Kur'an'da Cenab-ı Allah şöyle buyurmaktadır:

"Adn Cennetleri vardır ki altlarından ırmaklar akar. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar. İşte günahlardan temizlenenlerin mükafatı." (Taha, 20/76).

Kur'an'da Cennet'in niteliklerinden bazılarına şu şekilde değinilir:

1- Altlarından ırmaklar akan, birbiri üzerine bina edilmiş yüksek köşkler (ez-Zümer, 39/20), güzel meskenler (et-Tevbe, 9/72)

2- Türlü ağaç ve meyvalara, akar kaynaklara, görünüş ve kokusu güzel, isteyenlerin yanına kadar sarktığından koparılması kolay, türlü bol meyvelere sahip (er-Rahman, 55/58-54)

3- Gönlün çekeceği her türlü yemek ve etler, türlü kokulu içecekler, temiz şaraplar ve çeşit çeşit tükenmez nimetleri içeren bir mekan.

"Onlara Cennet'te bir meyve, içlerinin çekeceği bir et verdik (vereceğiz)" (et-Tur, 52/21).

"Canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa, hepsi oradadır. Siz de orada devamlı olarak kalacaksınız. İşte bu, sizin çalıştığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız Cennet'tir. Sizin için orada çok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz." (ez-Zuhruf 43/71-73).

"Cennet şarabından (dünya Şarabı gibi) mide ızdırabı yoktur" (Saffat, 37/47).

4- Cennet'te hayat sonsuzdur, kin yoktur, boş laf ve günah'a sokacak söz işitilmiş. "Biz o Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değillerdir" (el-Hicr, 15/47-48).

"Onlar Cennet'te ne bir boş laf işitirler ne de bir hezeyan. Ancak bir söz işitirler: Selam.. (birbirleriyle selamlaşır dururlar)." (el-Vakıa, 56/25-26).

5- Cennet nimetleri insan hayalinin erişemeyeceği güzelliktedir. Cennet'i aslında dünya ölçüleriyle tarif etmek mümkün değildir. Bununla beraber Cennet'teki eşsiz nimet ve saltanatı anlayabilmemiz için Allah Teala onu bize şu şekilde tasvir etmiştir:

"İşte bu yüzden Allah onları o günün fenalığından esirger. (Yüzlerine) parlaklık, (gönüllerine) sevinç verir. Sabretmelerine karşılık onlara Cennet'i ve oradaki ipekleri lütfeder. Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar. Ne yakıcı sıcak görürler orada, ne de dondurucu soğuk. Ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur. Yanlarında gümüş kaplar ve billür kaselerle, gümüşi beyazlıkta (billur gibi) şeffaf kupalarla dolaşılır ki (Cennet sakinleri bunlara dolduracakları Cennet şarabını Cennet'teki insanların iştahları) ölçüsünde tavin ve takdir ederler. Onlara orada bir kaseden içirilir ki karışımında zencefil vardır. (Bu şarap) orada bir pınardandır ki adına Selsebil denir. Cennettekilerin etrafında öyle ölümsüz genç nedenler dolaşır ki, onları gördüğünde kendilerini etrafa saçılıp dağılmış inciler sanırsın. Ne yana bakarsan bak, (yığınla) nimet ve ulu bir saltanat görürsün. Üzerlerinde ince yeşil ipekli, parlak atlastan elbiseler vardır. Gümüş bilezikler takınmışlardır. Rableri onlara tertemiz içecekler içirir. Onlara: "İşte bu sizin işlediklerinizin karşılığıdır, çalışmalarınız şükre değer" denir. " (el-İnsan, 76/11-22).

Cennet'in tasviri konusunda söylenecek son söz şu kudsi hadis*in ifade ettiği durumdur: Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: Cenab-ı Hak buyuruyor ki: "Salih kullanım için ben, Cennet'te hiç bir gözün görmediği hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insan gönlünün hatırlamadığı bir takım nimetler hazırladım." (et-Tac, el-Camiu li'l-Usül, fi ahadisi'r-Rasul, V, 402).

Başka bir hadislerinde de, Rasulullah (s.a.s.) Cennet'in gümüş ve altın kerpiçten yapıldığını, harcının misk, taşlarının inci ve yakut olduğunu, oraya girenlerin bolluk ve refah içinde, üzüntüsüz ve kedersiz yaşayacağını ebedi kalacaklarını, ölmeyeceklerini, elbiselerinin eskimeyeceğini ve gençliklerinin yok olmayacağını ifade eder (et-Tac, aynı yer).

Ehl-i Sünnet inancına göre mü'minler Cennet'te Allah'ı görecekler, bu onlar için en büyük nimet olacaktır. Buna "Rü'yetullah*" denir. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de: "O gün Rablerine bakan ter-ü taze (ışık saçan) yüzler vardır. " (el-Kryame, 75/22-23) buyrulur. Rasulullah da bir hadislerinde şöyle buyurur: "Siz gerçekten tıpkı şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbinizi gözle (açıkça) göreceksiniz. Onu görmekte haksızlığa uğramıyacak, izdihama düşmeyeceksiniz. " (Buhari, Mevakıt 16, 26). Suheyb (r.a.)'ın rivayetine göre Peygamber (s.a.s.): "iyi iş ve güzel amel işleyenlere daha güzel karşılık ve bir de ziyade (Allah'ı görmek) vardır. " (Yunus, 10/26), ayetini okuduktan sonra şöyle buyurdu: "Cennetlikler Cennet'e girdiği zaman Allah (c. c.) şöyle buyuracak: " Size daha da vermemi istediğiniz bir şey var mı?" Cennetlikler de Şöyle derler: "Yüzlerimizi ak çıkarmadın mı, bizi Cennet'e koymadın mı, bizi Cehennem'den kurtarmadın mı? (o yeter)." Rasulullah sözlerine devam buyurarak: "Cenab-ı Hak perdeyi kaldırır, Cennetliklere artık Rablerine bakmaktan daha sevimli gelecek hiç bir şey verilmiş olmaz. " (Müslim'in rivayeti, et-Tac, V, 423).

Müminlerin Allah'ü Teala'yı Cennet'te görmeleri, herhangi bir yön, yer ve şekilden uzak olarak vuku bulacaktır. Bunun keyfiyeti bizce meçhuldür. "Allah bilir" deriz. Kur'an ve Sünnet'te bildirildiği için kesinlikle böyle inanırız. Ehl-i Sünnet inancına göre, Cennet halen vardır, yaratılmıştır, hazırlanmıştır. Nitekim şu ayet bunu açıkça ifade eder: "Rabbinizin mağfiretine ve eni göklerle yer kadar olan Cennet'e koşun. O Cennet takva sahipleri için hazırlanmıştır. " (Âli İmran, 3/133).

Enes b. Malik (r.a.)'den rivayet olunan bir hadiste de Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:

"Demincek Cennet ile Cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu. " (Tecrid-i Sarih Terceme ve Şerhi, II, 483).

Başka bir hadislerinde şöyle buyururlar: "Cennet bana yaklaştı, (yaklaştı), o kadar ki, eğer cür'et edeydim salkımlarından bir tanesini (alıp) size getirebilecektim. " (Aynı eser, II, 713).

Bu Hadislerden de anlaşılacağı gibi, Cennet yaratılmış olup halen mevcuttur.

Cennetlikler: Kur'an ve Sünnet'te ifade buyrulduğuna göre, peygamberlerin davetine uyup iman eden ve amel-i salih işleyen kimseler Cennet'e gireceklerdir. Bu kimseler Cennetliktir. Esasen Allah'a ve insanlara karşı görevlerini yerine getirmekle insan daha dünyada iken manevi bir huzura kavuşur, maddi refah sağlanır ama tam manasıyla huzur ve kardeşlik Cennet'te gerçekleşir: "Takva sahipleri, elbette Cennet'lerde ve pınarlardadırlar. Girin oraya selametle, emin olarak. Biz, O Cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıya otururlar. Orada kendilerine hiç bir zahmet dokunmaz ve onlar oradan çıkarılacak da değiller. " (el-Hicr, 15/45-48).

Kur'an-ı Kerim namazını eksiksiz kılanların, malından bir kısmını yoksullara ayıranların, ceza-hüküm gününe inananların, Allah'ın gazabından korkanların, ırzlarına sahip olanların, sözlerine ve emanete sadık kalanların, doğru şahitlikte bulunanların Cennete gireceklerini bildirmektedir. (el-Mearic, 70/23, 24, 25, 26, 27, 29, 33). Ayrıca Cenab-ı Hakk'ın rızasını dileyerek sabredenlere (er-Ra'd, 13/20, 21, 22, 23); şükredenlere (el-Ahkaf, 35/15-16) yürekten tövbe edenlere (et-Tahrim, 66/8); Allah yolunda canını feda eden şehitler (el-Bakara, 2/154) ve Allah'a yönelmiş bir kalble idealize olmuş müslümanlara "Allah'ın ölçüsünde Allah'a yönelenlere" (Kaf, 50/31-34) içinde ebedi kalınacak Cennet'e girecekleri yüce Rabbimiz tarafından müjdelenmiştir.

Cennetliklerin hallerini dile getiren Kur'an ayetlerinden bazılarında şöyle buyrulur:

"İman edip salih amel işleyen kimseleri, Rableri, imanları sebebiyle, ağaçları altından ırmaklar akan, nimeti bol Cennetler'e hidayet buyurur. Bunların, Cennet'te duaları: Allah'ım, seni tesbih ve tenzih ederiz. sözüdür ve aralarındaki dilekleri de hep selamdır. Dualarının sonu ise; "Bütün hamdler, alemlerin Rabbine mahsustur." gerçeğidir" (Yunus, 10/9-10).

"Kim de O'na bir mümin olarak salih ameller işlemiş olduğu halde varırsa, işte onlara en yüksek dereceler var. "

" Adn Cennetleri vardır ki, (ağaçları) altından nehirler akar, orada ebedi kalacaklar. İşte böyle Cennetler' de ebedi kalış, küfür ve isyandan temizlenenlerin mükafatıdır" (Taha, 20/75-76).

"İmran b. Husayn (r.a.)'dan rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s.) Cennet ehlinin çoğunun fakirler olduğunu ifade buyurmuşlardır (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IX, 40). Hadis yorumcuları bunu şöyle açıklarlar. Bir çok kötülükleri insana mal işletir. Çoğu insan mal yüzünden azar. Onun için maldan mahrum fakirler çoğunluğu oluşturduğundan bunların Cennet ehlinin çoğunluğunu teşkil etmesi de olağandır.

Cennet'e ilk giren bir cemaatin yüzleri ayın ondördüncü gecesindeki gibi berraktır. Onlardan sonra girenler de en keskin ışık yayan yıldızlar gibidir. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in ümmetinden yetmiş bin, yahut yediyüz bin kişi hesap ve ikap görmeksizin ilk olarak Cennet'e girecektir. (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 41-43).

Hadislerden öğrendiğimize göre (Tecrid-i Sarih Tercemesi, II, 845). Cennete en son girecek kimseye, bu dünya kadar, bu dünyanın on misli kadar Cennet verilecektir. Çeşitli rivayetlerle sabittir ki, son sözü Kelimei Tevhid olan kimsenin mükafatı Cennet'tir (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV, 264-275). Bu durumu hadisçiler şöyle yorumlarlar: La ilahe illallah, Cennet'in anahtarıdır, ancak bu anahtarın dişleri vardır, onlarda ilahi emirlere bağlı olmak itaat ve ibadet etmektir. Bir de "La ilahe illallah" demekle, birinin müslümanlığına hükmedilmez, "Muhammedün Rasulullah" (Muhammed Allah'ın peygamberidir) sözünü de eklemesi gerekir. Hatta İslam dininden başka bütün dinlerden uzak olması icab eder. Bu inançta olan kimse, ehl-i kebair (büyük günah işleyen) de olsa, günahı kadar Cehennem'de ceza gördükten sonra Cennet'e girecektir. Nitekim Muaz b. Cebel (r.a.)'ın Hz. Peygamber (s.a.s.)'den rivayet ettiği şu hadis meseleyi açıklığa kavuşturur:

"-Hiç bir kimse yoktur ki, kalben tasdik ederek Allah'dan başka ilah olmadığına ve Muhammed (s.a.s.)'in, Allah'ın kulu ve resulü olduğuna Şehadet etsin de, Allah ona Cehennem'i haram etmiş olmasın (herhalde haram eder)" (Tecrid-i Sarih Tercemesi, IV 271).

Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat inancına göre, "La ilahe illallah, Muhammedün Rasulullah" diyen ve bunun gereğince iman edip salih amel işleyen her kimse Allah'ın izniyle mutlaka Cennet'e girecektir. Cennetlikler, hastalık, sakatlık, ihtiyarlık, huysuzluk vs. hallerden uzak olarak yaşayacaklardır.



4-)Allahü teala Kur'an-ı kerimde mealen buyurdu ki:

Rabbinizden (af ve) mağfiret istemeye ve Cennet'e girmeğe koşunuz. Bunun için çalışınız! Cennet'in büyüklüğü, gökler ve yer küresi kadardır. Cennet, Allahü tealadan korkanlar için hazırlandı. Bunlar, az bulunsa da mallarını Allah yolunda verirler, öfkelerini belli etmezler, herkesi affederler. Allahü teala, ihsan edenleri sever. (Âl-i İmran suresi: 133)

Dikkat edin, Cennet için hazırlanan yok mudur? Kabe'nin Rabbi'ne (Allahü tealaya) yemin olsun ki, Cennet'te tehlike diye bir şey yoktur. Cennet, parlayan bir nur, etrafa yayılan bir kokudur. Binaları kuvvetlidir. Irmakları devamlı akar, bol ve kemale ermiş meyve yeridir. (Hadis-i şerif-İhyau Ulumiddin)

Cennet, anaların ayağı altındadır. (Hadis-i şerif-Nesai, Ahmed bin Hanbel)

Allahü teala arş ve kürsi altında, yedi kat göklerin üstünde, arşın nuru ile birbirinden yüksek sekiz Cennet yaratmıştır: Birincisi, Dar-ül Cinan, beyaz incidendir. İkincisi, Dar-üs-Selam, kırmızı yakuttandır. Üçüncüsü, Cennet-ül-Me'va, yeşil zeberceddendir. Dördüncüsü, Cennet-ül-Huld, kırmızı ve sarı mercandandır. Beşincisi, Cennet-ün-Naim, beyaz gümüştendir. Altıncısı, Cennet-ül-Firdevs, kırmızı altındandır. Yedincisi Cennet-ül-Adn büyük beyaz incidendir. Sekizincisi Dar-ül-Karar, kırmızı altındandır. (Peygamberler Tarihi)

Cennet'e girmek imana bağlıdır. Îman da Allahü tealanın ihsanıdır. (İmam-ı Rabbani)

Kalbinde zerre kadar imanı olan kimse, Cehennem'de sonsuz kalmıyacak, Allahü tealanın rahmetine kavuşarak Cennet'e girecektir. (İmam-ı Rabbani)

Şol Cennet'in ırmakları

Akar Allah deyu deyu.

Çıkmış İslam bülbülleri,

Öter Allah deyu deyu.

(Yunus Emre)


5-)Dini inanışlara göre dünyada iyilik yapanların, günahsızların, öldükten sonra sonsuz bir mutluluğa kavuşacakları yer, uçmak (II), behişt
Örnek:Cennet cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri / İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni. Yunus Emre


6-)Çok güzel, huzur veren (yer)
Örnek:Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda. M. A. Ersoy


7-)Dini inanışına göre, iyilik yapanların, günahsızların, öldükten sonra sonsuz mutluluğa kavuşacakları yer, uçmak.


8-)Çok güzel, ferah yer, bahçe.


9-)1. uçmak. 2. bahçe. 3. çok ferah ve havadar y 4. firdevs. - allah'ın insanlara müjdelediği, ölümden sonraki alemde bulunan, allah'a inanan, günah işlememiş veya günahlarından temizlenmiş olanların gireceği fevkalade güzel y 8 cennet olduğu rivayet edilmiştir. daru'1-celal, daru's-selam, cennetü'l-me'va, cennetü'1-huld, cennetü'n-naim, cennetü'l-firdevs, cennetü'l-karar, cennetü'1-adn.


10-)Allah'a (C.C.) inanan ve O'na ibadet ve itaat edenlerin, iman ve İslamiyyet'e ihlas ve sadakatle hizmet edenlerin, Kur'ana bir hizb-ül Kur'an olarak mücahidane bir surette hizmetkar olan mücahidlerin, cihad-ı diniyye erlerinin ahirette fazl-i İlahi ile gidip ebediyyen içinde kalacakları mekan ve mesken. Cennet'in varlığını bütün peygamberler, onların yolundan giden alimler ve ermiş kişiler, evliyalar ittifakla haber vermişlerdir. Esasen Allah'ın adaleti, Cehennem gibi Cennet'in de varlığını gerektirir. İnananlar, ölümün; ebedi bir hiçlik değil, ölümsüzlüğe geçiş, sevdikleriyle buluşacakları ahiret alemine bir yolculuk olduğuna inanıyorlar ve bunalım içinde değil; mutluluk içindedirler. İnananların ve iyilerin bu halleri Cennet'in varlığını gösteren hayattaki belirtilerinden biridir.Cennetin tabakaları : Dar-ül-Celal, Dar-üs-Selam, Cennet-ül Me'va, Cennet-ül Huld, Cennet-ün Naim, Cennet-ül Firdevs, Cennet-ül Adn, Cennet-ül Vesile. (Bak: Ahiret)(Mühim bir taraftan ehemmiyetli bir sual: Rivayette gelmiş ki; Cennet'te bir adama beş yüz senelik bir Cennet verilir. Bu hakikat akl-ı dünyeviyenin havsalasında nasıl yerleşir?Elcevap: Nasılki bu dünyada herkesin dünya kadar hususi ve muvakkat bir dünyası var. Ve o dünyanın direği onun hayatıdır. Ve zahiri ve batıni duygulariyle o dünyasından istifade eder. Güneş bir lambam, yıldızlar mumlarımdır der. Başka mahlukat ve ziruhlar bulunmaları o adamın malikiyetine mani olmadıkları gibi bilakis onun hususi dünyasını şenlendiriyorlar, ziynetlendiriyorlar. Aynen öyle de fakat binler derece yüksek herbir mü'min için binler kasır ve hurileri ihtiva eden has bahçesinden başka, umumi Cennet'ten beşyüz sene genişliğinde birer hususi Cennet'i vardır. Derecesi nisbetinde inkişaf eden hissiyatıyla, duygularıyla Cennet'e ve ebediyete layık bir surette istifade eder. Başkaların iştiraki onun malikiyetine ve istifadesine noksan vermedikleri gibi, kuvvet verirler. Ve hususi ve geniş Cennetini ziynetlendiriyorlar. Evet bu dünyada bir adam, bir saatlik bir bahçeden ve bir günlük bir seyrangahtan ve bir aylık bir memleketten ve bir senelik bir mesiregahta seyahatından; ağzıyla, kulağıyla, gözüyle, zevkiyle, zaikasıyla, sair duygularıyla istifade ettiği gibi; aynen öyle de, fakat bir saatlik bir bahçeden ancak istifade eden bu fani memleketteki kuvve-i şamme ve kuvve-i zaika o baki memlekette bir senelik bahçeden aynı istifadeyi eder. Ve burada bir senelik mesiregahtan ancak istifade edebilen bir kuvve-i basıra ve kuvve-i samia orada, beşyüz senelik mesiregahındaki seyahattan; o haşmetli, baştan başa ziynetli memlekete layık bir tarzda istifade eder. Her mü'min derecesine ve dünyada kazandığı sevablar, haseneler nisbetinde inbisat ve inkişaf eden duygularıyla zevk alır, telezzüz eder, müstefid olur. L.)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Paradise.
İngilizcesi İngilizce
Heaven.
İngilizcesi İngilizce
Eden.
İngilizcesi İngilizce
City of god.
İngilizcesi İngilizce
Elysium.
İngilizcesi İngilizce
Glory.
İngilizcesi İngilizce
The new jerusalem.
İngilizcesi İngilizce
The happy hunting grounds.
İngilizcesi İngilizce
Pearly gates.
İngilizcesi İngilizce
Heavenly place.

  • Ohaa ya çok uzun bu Cennet kelimesi ödevimi yapamadım a caba kime gitsem se bulsam bunun anlamını alın benim ki de uzun bak hagshsndjdidnfnfnfkfkfkfkfnfnfnfndndnfnfndnddndndndndndndndndndndndnndndiddjdjjdjddjjddndjjdjdjdjdjddjjn
  • Cennet ada buhar oldu uçtu Bilim adamları Google Earth'te dünya haritalarında ve denizcilik atlaslarında görülen Yeni Kaledonya'daki Sandy Adası'nı yerinde bulamadı.

Sizde içinde Cennet kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Cennet kelimesi anlamı 1126 defa okunmuştur. [236588] Cennet kelime anlamı, Cennet nedir, Cennet ne demek, Cennet sözlük anlamı

Paylaş