Esir, Esaret Nedir

Esir, Esaret Nedir ? Esir, Esaret Ne demek ?

1-)ESÎR, ESÂRET



Savaş sırasında ele geçirilen düşman askerleri. Esir, erkek olabileceği gibi kadın da olabilir. İslam'da, müslüman savaşçının, harp öncesi, harp sırasında ve harp sonrası uyacağı kurallar belirlenmiştir. Esaret hükümlerine, daha çok cihad sonrası ihtiyaç olur. Cihad, kafirlerle veya asilerle çarpışmak için olanca gücünü, kuvvetini sarfetmek demektir. İbn Mes'ud Allah Resulu'ne hangi amelin daha faziletli olduğunu sormuş; "Vaktinde kılman namaz, sonra ana-babaya itaat, sonra da Allah yolunda cihad 'dır", cevabını almıştır. Mekke devrinde henüz müslümanlar yeterli güce sahip olmadıkları için cihada izin verilmedi. Resulullah'a ve sahabeye sabır, va'z-ü nasihatla mücadele emredildi. Ayetlerde şöyle buyurulur:

"Şimdilik sen aldırış etme, onlara karşı güzel ve tatlı muamelede bulun " (el-Hicr, 15/85).

"Müşriklere aldırış etme" (el-Hicr, 15/94).

"İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde mücadele et" (en-Nahl, 16/125). Bundan sonra cihada izin verildi.

"O haram aylar çıktığı zaman, müşrikleri nerede bulursanız öldürün" (et-Tevbe, 9/5).

Daha sonra bütün zaman ve yerlerde savaş serbest bırakıldı:

"Fitneden eser kalmayınca, din de yalnız Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın" (el-Bakara, 2/193).

Allah Resulu, savaş sırasında İslam komutanlarının uyacağı hükümleri belirlemiştir:

Süleyman b. Bürde'nin babası şöyle demiştir: "Resulullah (s.a.s.) bir orduya veya müfrezeye kumandan tayin ettiği zaman ona yakınları hakkında Allah'tan korkmasını tavsiye eder: Yanında bulunan müslümanlara da hayrı tavsiyede bulunur; sonra şöyle talimat verirdi:

"Allah yolunda, Allah'ın adıyla savaşın. Allah'ı inkar edenlerle çarpışın. Savasın, fakat ganimet hususunda hıyanette bulunmayın; hem zulmetmeyin, kimsenin bir uzvunu kesmeyin, hiçbir çocuğu öldürmeyin. Ey komutan; düşmanla karşılaştığın zaman, onlan üç şeye davet et; bunlardan herhangi birini kabul ederlerse, onları serbest bırak. I) Onları İslam'a davet et; Sana olumlu cevap verirlerse, hemen kabul et. 2) Sonra, onları göç etmeye çağır; eğer kabul etmezlerse, kendilerine haber ver ki, müslümanların yerlileri gibi olacaklar, kendilerine ganimet ve yağmadan bir şey verilmeyecektir. Ancak, müslümanlarla birlikte mücahede ederlerse, o başka. 3) Eğer İslamiyeti kabul etmezlerse, kendilerinden cizye (gayr-i müslimlerden alınan vergi) iste. Olumlu cevap verirlerse, onlardan kabul et. Bunu da kabul etmezlerse, artık Allah'tan yardım dileyerek, kendileriyle harp et" (el-Askalani, Buluğu'l Meram, Çev: A. Davudoğlu, IV, 100-101)

Bu duruma göre, düşman önce İslam'a davet ediliyor. Kabul ederse, savaşa son veriliyor. Çünkü Allah Resulu şöyle buyurmuştur: "Allah'tan başka ilah yoktur, deyinceye kadar insanlarla çarpışmaya emrolundum " (el-Askalani, a.g.e., IV, 90).

Düşman, İslam'a girmeyi kabul etmezse cizye ödemeye davet edilir. Hanefilere göre cizye iki çeşittir. I) İki tarafın anlasması ile konulur. Nitekim Hz. peygamber Necran hristiyanları ile yılda ikibin takım elbise (hulle) vermeleri şartı ile anlaşmıştır. 2) Malları düşmana bırakılarak, İslam komutanınca re'sen cizye vergisi konulur. Bunun miktarı zengin, fakir ve orta halli için ayrı ayrı yıllık belirlenir; aylık tahsil edilir.

Düşman cizye teklifini de kabul etmezse savaş yapılır. Savaşta kadınlar, küçük çocuklar, savaşa katılmayan din adamları, akıl hastası gibi yükümlü olmayanlar, yaşlı, kör, kötürüm, sağ eli kesilmiş olanlar öldürülmez. Müslümanların yararına olursa, düşmanla barış anlaşması yapmak caizdir. Cenab-ı Hak buyurur: "Eğer (düşmanlar) barışa meyl ederlerse, sen de ona yanaş" (el-Enfal, 8/61). Hz. Peygamber Hudeybiye yılında Mekkelilerle, aralarında on yıl savaş olmamak üzere barış yapmıştır. Savaş sonucunda müslümanlar galip gelmiş ve esir almışlarsa komutanın esirler için izleyeceği yol alternatiflidir:

1- Öldürme: Harp esirlerini öldürmenin caiz olduğu konusunda İslam hukukçuları görüş birliği içindedir. Çünkü Allah Resulu'nün bazı savaş esirlerinin öldürülmesini emrettiği tevatür yoluyla sabittir. Mekke'nin fethi günü Hilal b. Hatel, Abdullah b, -Ebi's-Serh ve Mukays b. Hubabe hakkında Hz. Peygamber; "Onları Ka'be'nin perdelerine sarılmış olarak bulsanız bile öldürünüz" buyurmuştur (el-Cassas, Ahkamu'l-Kur'an, III, 391).

Hasan el-Basri'ye göre esirler daru'l-harpte düşmanın gözünü korkutmak için öldürülebilir. Daru'l-İslam'da öldürülemez. Bu mekruhtur. Hammad b". Süleyman ise, savaştan sonra, artık daru'l-harpte de olsa esirleri öldürmenin mekruh olduğunu söyler. Çünkü, ayette, "Onlar sizinle savaşırlarsa, onları öldürünüz" buyurulur (el-Bakara, 2/191). Savaş bittiğine göre artık öldürmeye gerek kalmamıştır. Esir olmazdan önce İslam'ı kabul eden ne öldürülür ve ne de köle edinilir. Esirken müslüman olan öldürülmez. Çünkü artık, İslam onların şerrinden emin olmuştur (İbn Hazm, el-Muhalla, (Nşr. A.M.Şakir) VII, 309)

2- Köle edinme: Harp esirlerinin köle edinilmesi veya müslümanlara zımmi olarak bırakılması mümkündür. Ebu Hanife ve İmam Malik'in görüşü budur. Eskiden savaş esirleri işkencelerle öldürülür; bazı milletlerde de çok ağır işlerde kullanılır, bütün insanlık haklarını kaybederdi. İslamiyet esaret müessesesini bu şekilde buldu. Esirlere işkenceyi yasakladı; onlara şefkat ve merhametle muamele yapılmasını emretti; bu arada esirlerden köle ve cariye edinilenlerin her fırsatta hürriyetlerine kavuşturulmasını büyük bir taat saydı. Bazı Hanefi hukuksularına göre esirleri köle olarak kullanma hükmü neshedilmiştir (Muhammed, 47/4; Enfal, 8/67; el-Cassas, a.g.e., V, 268-272).

3- Fidye ile salıverme: Ayette, ''Esirleri meccanen ya da bir fidye karşılığı salıverme vardır" (Muhammed, 47/4) buyurulur. Fida; esirleri, alınan bir şey karşılığında serbest bırakmak anlamına gelir. Bu bedel; mal, nakit para, harp malzemesi veya birtakım menfaatler olabilir. Nitekim Bedir gazvesi esirleri fidye karşılığı serbest bırakılırken, bazıları para temin edemeyince, Resulullah (s.a.s.) müslümanların çocuklarından on tanesine okuma yazma öğretmelerini emretmiş ve onları bunun karşılığında salıvermiştir (Sabuni, Tefsıru Ayati'l-Ahkam, II, 451-452). Hanefilere göre esirlerin mal karşılığı salıverilmesi prensibi neshedilmiştir. Çünkü bu, düşmanın gücünün artmasına yol açar. Fidye ayeti (Muhammed, 47/4)'nin hükmü, şu ayetlerle kaldırılmıştır: "Müşrikleri nerede bulursanız öldürünüz" (et-Tevbe, 9/5). "Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen kimseleri öldürünüz" (et-Tevbe, 9/29).

Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheblerine göre, kurtuluş fidyesi ile salıverme caizdir. Bedir esirleri hakkındaki uygulama delildir. İmam Muhammed de, müslümanların mal ve paraya ihtiyacı varsa, fidye karşılığı salıvermeyi kabul eder.

4- İmam Ebu Yusuf ve Muhammed'in de dahil olduğu, İslam hukukçularının büyük çoğunluğu esir mübadelesini caiz görür. Yalnız Ebu Hanife aksi görüştedir. Ancak ondan, mübadeleyi caiz gördüğü görüşü de nakledilmiştir.

mran b. Husayn'dan rivayete göre, Allah Resulu müslümanlardan iki kişiye karşılık bir müşrik fidye vermiştir (Tirmizi, Müslim). Diğer yandan (Muhammed Suresi, 47/4)'deki kurtuluş fidyesi (fida) mutlak olarak zikredilmiştir.

5- Meccanen salıverme (menn): Esirlerin hiçbir şey alınmaksızın daru'l-harbe salınmasına "menn" denir. Ebu Hanife. Malik ve Ahmed b. Hanbel'e göre meccanen salıverme caiz değildir. Çünkü bu, düşmanın gücünün artmasına sebep olur. Ayrıca, mücahidlerin hukukuna da bir çeşit tecavüz sayılır. İmam Şafii ise meccanen salıvermeyi caiz görür ve Resulullah'ın Yemame halkının büyüğü Sümame b. Üsal'i meccanen salıvermesini delil getirir (Bilmen, Istılahat-ı Fıkhiyye Kamus, III, 402).

Harpte esir alınan kadınlarla, zeran denilen çocukları öldürmek ittifakla caiz görülmemiştir. Bunlar hakkında diğer hükümler uygulanır. Esir alınan karı-koca, birlikte İslam ülkesine getirilmişlerse, nikah bağı devam eder. Yalnız kadın gelmişse bu bağ kalmaz (Bilmen, a.g.e., III, 402). İslam'da esirlere işkence ve zulüm yapılmaz; güçlerinin üstünde iş yükletilmez. Bir aile ferdine gösterilen ilgi, şefkat ve yardımın bunlara da gösterilmesi gerekir.

Kafirlere esir düşen bir müslüman, onlara bir fidye ödemek üzere anlaşıp da esaretten kurtulur Daru'l-İslam'a geri gelirse, kafirlere bir ödemede bulunması caiz değildir. Ancak fidye ödemeden ellerinden kurtulması mümkün değilse o zaman fidye ile kurtulması caiz olur. Müslüman bir erkek esir düşüp de ne zaman kurtulacağı bilinmiyorsa onun mirası, malı ve hanımının nikahı hakkında devlet başkanı veya kadı (hakim) gerekli hükmü verir. Ayrıca müslüman esirleri kurtarmak için İslam devletinin ve bütün müslümanların gerekli her çareye başvurmaları lazımdır.

Hamdi DÖNDÜREN


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Esir, Esaret kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Esir, Esaret kelimesi anlamı 23 defa okunmuştur. [241820] Esir, Esaret kelime anlamı, Esir, Esaret nedir, Esir, Esaret ne demek, Esir, Esaret sözlük anlamı

Paylaş