Fey Nedir

Fey Nedir ? Fey Ne demek ?

1-)düşmanla muharebe bittikten sonra,İslamiyeti kabul etmeyenlerden sulh yoluyla veya zorla alınan mallar. Harpte zorla alınan mala ise “ganimet” denir. Feyin hepsi, bütün Müslümanlara verilir veya onların umumi ihtiyaçları için harcanır. Bunun için de beytülmale, yani devlet hazinesine konur.

Peygamber efendimiz, ganimet taksiminden önce kılıç, zırh ve at gibi bazı şeyleri seçip alırdı. Bunlara “safiyy” denir. Bedr Muharebesinde Zülfikar isimli kılıcı safiyy olarak almışlardı. Muharebe bittikten sonra, kafirlerden zorla veya Resulullah efendimiz döneminde olduğu gibi harp yapılmadan sulh yoluyla alınan mal fey olduğundan, düşman devlet başkanlarının gönderdiği mallar da fey hükmündeydi. Fey olan mallar, Haşr suresi 5. ayet-i kerimesi hükmünce, Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin tasarrufundaydı. Dilerse kendilerine tahsis edip, ailesinin ihtiyaçlarına veya silah, binek gibi harp vasıtalarına, dilerse de amme (kamu) menfaatine harcarlardı. Hazret-i Ömer şöyle buyurmuştur:“Beni Nadir Yahudilerinin malları fey olup, Resulullah’a aitti. Ondan ailesinin bir senelik nafakasını alır, kalanını harp vasıtalarına sarfederdi.”

Fedek arazisi, sulh ile alındığı için, o da fey idi. Düşman tarafından hediye olarak gönderilen mallar da Resulullah efendimiz için fey olup,O’nun tasarrufundaydı. Dilediği gibi harcardı.

Resulullah efendimizin vefatından sonra fey, halifelerin tasarrufunda olarak sadece Müslümanların umumi faydalarına olan yerlere harcandı. Resulullah efendimizin yaptıkları gibi, kendisinin ve ailesinin masrafları için harcanmadı. Yine düşman tarafından gönderilen hediyeler de fey olup,Resulullah efendimiz, hem kendileri için ve hem de müslümanların umumi faydalarına harcayabildiği halde, halifeler, onu yalnız Müslümanların umumi menfaati olan yerlere sarf edebilirlerdi.Çünkü, düşmanın bu hediyeleri göndermesi sırf halifeden çekindikleri için değil, kendisi ile beraber tebeasının kuvvetinden korkmaları sebebiyleydi. Halbuki, Resulullah efendimize gönderilen hediyeler, düşmanın yalnız O’ndan korkmaları sebebiyledir.Çünkü hadis-i şerifte; “(Düşmanlarıma karşı) korku (verilmek sureti) ile yardım olundum” buyrulmuştur.

Harac, cizye, harbilerden alınan gümrük vergisi hep feydir.Çünkü bunlar, gayri müslimlerden harpsiz, sulh ile alınmıştır.Nitekim İmam-ı Ebu Yusuf (rahmetullahi aleyh) Kitab-ül-Harac’ında; “Bize göre fey, haracdır.” buyurmuştur. Fey’in beşte biri ayrılmayıp hepsi beytülmale konur. (Bkz.Harac)


2-)FEY'



Geri dönmek, vazgeçmek, gölge yayılmak fae-yefıu-fey'en fiilinden mastardır. Bir isim olarak fey'; güneşin doğudan batıya dönmeye başlayan gölgesi; güneşin gurubuna kadar olan gölgesi; haraç, cizye, ticaret rusumu; düşmandan savaşsız elde edilen ganimet; beytü'l-malde bulunan herhangi bir mal anlamlarına gelir.

İslam arazi hukuku terimi olarak fey'; düşmandan savaşla veya savaşsız ele geçirilen toprakların mülkiyetinin devlette, yararlanma hakkının ise haraç vergisi karşılığında eski sahiplerinde bırakılması demektir. Bu, bir bakıma, geliri toplum ihtiyaçları için harcanmak üzere arazilerin topluca vakfedilmesidir .

Fetihle ele geçirilen araziler üç kısma ayrılır: Savaşla (anveten) elde edilen; düşmanın savaşsız başka yere göç etmesiyle boş kalan ve sulh yoluyla ek geçirilen araziler.

A. Savaşla ele geçirilen araziler.

Düşman toprakları zorla (anveten) ele geçirilmişse, İslam devlet başkanı, bu topraklara şu üç statüden birisini uygulayabilir:

I) Bu arazileri savaşa katılanlar arasında paylaştırabilir. Hz. Peygamber'in Hayber topraklarını taksim etmesi gibi.

2) Arazileri eski sahiplerinin ellerinde bırakabilir. Bu taktirde onlara şahısları için cizye, arazileri içinde haraç vergisi bağlar. Arazi, haraç arazisi, gayri müslim olan halk da zimmi olur. İhtiyaç olması halinde ganimeti hak sahipleri arasında taksim etmek daha uygundur. Ancak buna ihtiyaç yoksa, gelecekte müslümanlar lehine bir güç oluşturmak için, eski sahiplerinin elinde bırakmak daha uygun olabilir.

İslam hukukçuları, savaş ganimetlerinin, ganimeti hak eden sahiplerine taksim edilmesinin caiz oluşunda görüş birliği içindedirler.

"Biliniz ki, savaştan ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri, mutlaka Allah'ın, peygamberin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır" (el-Enfal, 8/41) ayeti bu konuya delil gösterilmektedir. Bu duruma göre, ganimetlerin beşte biri ayette zikredilenlere veya İslam devletine, beşte dördü ise, diğer hak sahibi gazilere aittir.

Hz. Peygamber'in kavli ve fiili sünneti de buna delildir: "Herhangi bir yerleşim merkezine girip yerleştiğiniz zaman, orada sizin hisseniz vardır. Allah'a ve Resulüne karşı gelen bir yerleşim merkezini ele geçirdiğinizde ise, buranın beşte biri Allah'ın, peygamberinin, sonra sizindir" (Ebu Ubeyd, el-Emval, Kahira, 1353 H., s.57). Bu hadiste ilk ele geçirilen yerden "fey' " arazileri ikincisinden ise savaşla ele geçirilen "ganimet" toprakları kastedilmiştir. Hz. Peygamber yine zorla fethedilen Hayber topraklarını ganimet haklı sahiplerine taksim etmiştir. Medine halkı İslam'a girince, menkul ve gayri menkul mallarının sahibi olarak kalmışlardır. Allah Rasulü Mekke'yi zorla (anveten) ele geçirmiş, fakat topraklarını gazilere taksim etmemiştir (ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslam; ve Edilletüh, V, 533, 534).

Hanefi ve Hanbelilelere göre, İslam devlet başkanının fethedilen araziler üzerinde, gazilere taksim etme veya vakıf haline getirme yetkisi vardır. Nitekim Hz. Ömer hilafeti zamanında fethedilen Suriye, Irak ve Mısır topraklarını vakıf haline getirerek, "fey'" hükümlerini uygulamıştır. Burada arazinin kuru mülkiyeti (rakabesi) devletin, yararlanma hakkı ise zilyed olarak daha önceki sahiplerinin olur. Irak toprakları fethedilince gaziler buranın kendilerine taksim edileceğini bekliyorlardı. Hz. Ömer dağıtmak istemeyince, uzun müzakere ve istişareler oldu. Hz. Zübeyr, Abdurrahman b. Avf ve Bilal Habeşi ile aynı düşüncede olanlar,.bu toprakların ganimet olarak kabulü ile Resulullah'ın Hayber topraklarını dağıttığı gibi gazilere dağıtmasını istediler. Muaz b. Cebel ve Hz. Ali gibi sahabe büyükleri de Hz. Ömer'i desteklediler.

Hz. Ömer şöyle diyordu: "Bu toprakları dağıtırsam sizden sonra gelecek müslümanlara ne kalır. Onlar toprakların ahalisiyle birlikte taksim edilmiş olduğunu, babalardan oğullara miras olarak intikal ettiğini, böylece kendilerinin her şeyden mahrum edilmiş olduklarını görecekler. Bu görüş, görüş değil". Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf; "Görüş dediğin nedir? Arazi ve sahipleri Allah'ın gazilere ihsan ettiği fey' ve ganimetlerden başka bir şey değildir" dedi. Hz. Ömer şöyle cevap verdi: "Onlar senin dediğin gibidir. Fakat ben meseleyi öyle görmüyorum. Allah'a yemin ederim ki, benden sonra müslümanlara çok şeyler sağlayacak bir ülke fethedilmez. Aksine fethedilen ülkelerin müslümanlara maddi bakımdan bir yük ve külfet olması da muhtemeldir. Irak ve Şam arazileri işleyicileri ile birlikte taksim olunursa, o zaman kaleler nasıl korunur? Daha sonra gelen nesillere, yetim ve dullara Irak ve Şam arazisinden ve diğer beldelerden ne kalır?" Toplantıda bulunanlar bu defa; "Allah'ın bize kılıçlarımızla ihsan ettiği ganimetleri savaşa katılmayan, taksime bile yetişmeyen kimselere, onların çocuklarına ve ortada hiç mevcut olmayan daha sonraki çocuklarına mı vakfedeceksin?" dediler.

Muaz b. Cebel; "Vallahi bu toprakları dağıtırsan hoşa gitmeyen şeyler ortaya çıkar. Toprağın büyük bir kısmı müslümanların eline geçer. Sonra bu sahipler zamanla ortadan kalkar ve büyük topraklar bir kişinin elinde toplanır. Onun için bu topraklara şimdiki müslümanların da, sonra gelecek olanların da faydalanmasını sağlayacak bir statü ver."

Hz. Ömer bu arada Kur'an-ı Kerimden fey' ile ilgili şu ayetleri delil olarak göstermiştir:

"Allah'ın fethedilen diğer düşman ülkeleri ahalisinden peygamberine verdiği "fey' "Allah'a, peygamberine, hısımlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir. Ta ki bu mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verdi ise onu alın, size ne yasak etti ise ondan da sakının" (el-Haşr, 59/7).

"Bilhassa o fey hicret eden yoksullara ait olup, onlar Allah 'tan fazlu inayet ve hoşnutluk ararlar" (el-Haşr, 59/8, bkz. ayet, 6, 9, 10).

Yukarıdaki ayetler, umumi olarak ganimetin taksiminden söz eden el-Enfal Suresi kırkbirinci ayeti tahsis etmiştir. Yani ganimet ayeti, menkul ve gayr-i menkul tüm malları kapsamına alır. Haşr Suresindeki fey' ayetleri ise, ganimeti araziler dışındaki menkullere tahsis etti. Haşir Suresindeki ayetler, savaşla veya savaşsız alınan topraklar üzerinde devlet başkanına maslahata göre tasarruf yetkisi verir. Hz. Peygamber Hayber toprakları için Enfal ayetiyle, Hz. Ömer ise Suriye, Irak ve Mısır toprakları için fey' ayetleriyle amel etmiştir. Buna göre, fey' ayeti bütün müminleri içine alır. Bu gayri menkuller üzerinde hak sahibi olmada, sonradan gelenler önceden gelenlere ortak olurlar. Bu, ancak arazileri taksim etmemekle gerçekleşir. Bunlar vakıf sayılır, fakat miras yoluyla geçebilir. Gerçek vakıf ise mirasla geçmez (Ebu Yusuf, Kitabü'l-Harac, Mısır 1352 H, s.75, 83,85; Ebu Ubeyd, el-Enval, Kahira 1968, s.94; Muhammed Hamidullah, el-Vesaiku's-Siyasiyye, s.314, vesika: 325; Ali Şafak, İslam Arazi Hukuku s.146-149; Fahri Demir, İslam Hukukunda Mülkiyet ve Servet Dağılımı, s.202-207; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam Hukuku, İstanbul 1983, s.572, 573; ez-Zühayli, a.g.e., V, 532-537) .

Hz. Peygamber bazı beldelerin topraklarını eski sahiplerinin ellerinde bırakmış ve taksim etmemiştir. Mesela; Mekke'yi kılıç zoruyla fethetmiş, arazilerini gazilere dağıtmamıştı. Yine Kurayza, Nadir ve Arap yurtlarından diğer yurtlar fethedilmiş, ancak Hayber dışında bunlardan hiçbirinin toprakları taksim edilmemiştir. Bu konuda Devlet başkanı muhayyerdir. Dilerse, Resulullah (s.a.s.)'in yaptığı gibi taksim eder, dilerse, yine Resulullah'ın Hayber dışındaki toprakları eski sahiplerinde bıraktığı gibi bırakır. Bu ikinciler fey' topraklarını oluşturur (ez-Zühayli, a.g.e, V, 537).

Hz. Ömer Irak topraklarını eski sahiplerinin elinde bırakırken Haşr Suresi'nin fey' ayetlerine (ayet, 6-10) dayanmıştır. Araziler için haraç, gayri müslim sahipleri için ise cizye vergisi bağlamıştır. Bu uygulama, müzakere ve istişareler sonucunda sahabenin icmaı ile ortaya çıkmıştır. İşin başında Bilal ve Zübeyr (r.anhüma) gibi sahabiler karşı çıkmışsa da, sonradan onlar da bu görüşe katılmışlardır (Ebu Yusuf, Haraç, 27, 35; ez-Zühayli, a.g.e., V, 537).

Şam ve Mısır toprakları fethedildiği zaman ordu komutanları bu yerlerin hükmünü Hz. Ömer'den sormuşlar, Halife de şu cevabı vermiştir: "Araziyi sahiplerinde bırak, menkul ganimetleri muhariplere dağıt. Böyle hareket, tedbirimiz gereği, müslümanların yararı içindir..." İlk devirlerde başlayan bu fey' uygulaması, sonraki devirlerde aynen devam etmiş, Osmanlılarda miri arazi uygulamasının temelini teşkil etmiştir. Emevi halifesi Ömer b. Abdilaziz valilerine gönderdiği mektuplarında şöyle yazmıştır: "Arazi sahiplerinden kim müslüman olursa o anda elinde bulunanların hepsi kendisinindir. Ama evi ve arazileri müslümanların olmakta devam eder. Çünkü-onlar Allah'ın bir fey'idir" (İbn Zenceveyh, Kitabü'l-Emval, Arapça Uzm., Burdur Kütüphanesi, No: 183; Yahya b. Adem, Kitabü'l-Haraç, thk. Ahmed Muhammed şakir, Kahira 1347 H., s.52, 62'den naklen Ali Şafak, a.g.e., s; 150).

B. Gayrimüslim halkın savaş korkusuyla başka yere göç etmesi sonucu boş kalan araziler. Bunlar da fey' adını alır. Müslümanların bu beldeye girmesiyle arazilerin mülkiyeti beytülmale intikal eder. Bunlar vakfedilmiş devlet mülkü haline gelir. Devlet başkanı bu arazileri ekip-biçen müslüman veya zimmilerden haraç vergisi alır. Böyle bir beldede düşmandan kalan menkul mallar da fey'e dahil olur. İslam hukukçularının çoğunluğuna göre bunlar vakfedilir ve müslümanların maslahatı için harcanır (İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, I, 389; es-Şırazı, el-Mühezzeb, II, 247; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadir, IV, 353; el-Maverdi, el-Ahkamü's-Sultaniyye, s.133).

C. Sulh yolu ile (savaşsız) İslam ülkesine katılan topraklar. Diğer sahipsiz topraklar gibi bunlar da devlet mülkiyetine geçer. Bu topraklar devlet namına işletilip geliri toplum yararına harcanabileceği gibi, devletçe gerekli görülen özel şahıslara da, dağıtılabilir. Nitekim Beni Nadir arazisi (Fedek ve çevresi), servetlerini Mekke'de bırakıp Medine'ye hicret eden yoksul sahabelerle, Medineli üç yoksul sahabeye taksim edilmiştir. Devletin şahıslara tahsis edeceği bu topraklar prensip olarak arazinin bulunduğu bölgeye göre öşür veya haraç vergisine tabi olur (Fahruddin er-Razı; et-Tefsiru'l-Kebir, XXIX, 284-285; İbn Abidin, Reddü'l-Muhtar, III, 288).

Sonuç olarak, savaşla veya savaşsız alınan toprakların kuru mülkiyeti (rakabesi) devlete tahsis edilerek, eski sahipleri olan müslüman veya gayrimüslim kimseler kiracı kabilinden bu topraklardan yararlanırlar. Tesbit edilen haracı da beytülmale ödemeye devam ederler. Kiracı durumundaki bu kimselerin araziyi satma, hibe, rehin verme gibi tasarrufları, ve mirasla intikal hükümleri kanunla düzenlenir. (bk. Arazı, Miri arazi).

Hamdi DÖNDÜREN


3-)Allahü teala, ayet-i kerimede mealen buyurdu ki:

Allah'ın, (fethedilen diğer kafir) memleketlerin ahalisinden Peygamberine verdiği fey'; Allah'a, Peygamberine, hısımlarına (Resulullah'ın akrabası olan Haşim, Muttaliboğullarına), yetimlere (babaları ölmüş fakir müslüman çocuklarına), yoksullara (ihtiyaç sahibi müslümanlara), yolda kalanlara aiddir. Ta ki (bu mallar) içinizden (yalnız) zenginler arasında elden ele dolaşmasın (fakirler bundan mahrum edilmesin). Peygamber size ne getirdiyse (ne emrettiyse) onu alın, size ne yasak etdiyse ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı (Peygambere muhalefet edenlere karşı) çetindir (pek şiddetlidir). (Haşr suresi: 7)

Fedek arazisi, sulh (barış) ile alındığı için o da fey' idi. Düşman tarafından hediye olarak gönderilen mallar da Resulullah efendimiz için fey' olup, O'nun tasarrufunda (idaresinde) idi. Dilediği gibi harcardı. (Ebu Ubeyd bin Sellam)

Harac (gayr-i müslim vatandaşlardan alınan vergi) ve cizye de (gayr-i müslim vatandaşların hür ve mükellef olan erkeklerinden, seneden seneye alınan vergi) fey'dir. (İmam-ı Ebu Yusuf)


4-)Ganimet. Harbde elde edilen mal.


5-)Her nesnenin evveli. (Osmanlıca'da yazılışı: fey')


6-)Kaçık, çatlak


7-)İnce, narin, sevimli


8-)Peri hissini veren.


9-)Ölümün eşiğinde olan, gaipten haber veren, kafası karışık, kaprisli, kaçık


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Sizde içinde Fey kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Fey kelimesi anlamı 65 defa okunmuştur. [237375] Fey kelime anlamı, Fey nedir, Fey ne demek, Fey sözlük anlamı

Paylaş