Haya Nedir

Haya Nedir ? Haya Ne demek ?

1-)Alm. Scham (-gefühl n) (f), Verschamtheit (f), Fr. Honte, pudeur (f), İng. Shame. Sadece insana mahsus olan utanma duygusu, Allahü tealanın razı olmadığı çirkin şeyleri yapmaktan sakınma, başkalarının kötülemelerinden korkma, kötü iş yapınca utanma; utanmak, sıkılmak.

Dinde haya; Allah korkusu sebebiyle günah işlemekten kaçınmak demektir. İslam dininde haya sahibi olmak üzerinde önemle durulmuştur. Tam bir haya sahibi olmak için Allah’a inanmak, O’nun emir ve yasaklarını öğrenip yapmak ve O’nun azabından korkmak lazımdır. Bunun için de din, iman ve ahlak bilgilerinin öğrenilmesi ve çocuklara, gençlere öğretilmesi gerekir. Aksi halde hayalarının ve iffetlerinin yok edilmesine sebeb olunabilir.

İslam ahlakını bildiren temel kitaplarda haya konusu geniş olarak açıklanmış ve pekçok şey yazılmıştır. Kısaca bildirildiğine göre haya üç çeşittir: Birincisi, Allahü tealadan utanmak olup hayanın en kıymetlisi budur. İkinci olarak, Resulullah’tan (sallallahü aleyhi ve sellem), utanmak gelir. Bu da çok kıymetlidir. Üçüncüsü ise insanlardan haya etmektir.

Her hususta olduğu gibi haya bakımından da Peygamber efendimiz bütün insanlardan üstündür. Eshab-ı kiramdan Ebu Said-i Hudri hazretleri; “Resulullah’ın hayası, bakire İslam kızlarının hayasından daha çoktur.” buyurarak buna işaret etmiştir. Dört büyük halife, diğer Eshab-ı kiram ve daha sonra gelen alim ve veliler de hayalarının çokluğu ile meşhur olmuşlardır. Ayrıca haya sahibi olmak, asırlar boyunca bütün Müslümanların şiarı olmuştur.

Haya hakkında Peygamber efendimizin buyurduğu hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:

Haya imandandır. Fuhuş (çirkin söz) söylemek cefadandır. Îman Cennet’e, cefa Cehennem’e götürür.

Fuhuş, insanın lekesi; haya, zineti (süsü) dir.

Cennet’e gitmek isteyen, haram işlemekten, Allah’tan haya etsin.

Allahü tealadan haya ediniz!

Allahü tealadan, hakiki manada haya etmek, emir ve yasaklarına uymak kötü düşüncelerden uzak durmak, helal lokma yemek ve ölümü hatırlamaktır. Âhireti isteyenler, dünyanın süsünden, zinetinden uzaklaşır. İşte bunları yapmak, Allahü tealadan hakkıyla korkmak demektir.

Haya ve iman birlikte bulunur. Biri yok olursa, diğeri de yok olur. Kadının hayası, erkeğin hayasından dokuz kat fazladır. Günah işleyecek kimsenin, bu günahtan vazgeçmesi, Allah’tan korktuğu için veya insanlardan haya ettiği, utandığı için yahut başkalarının yapmalarına sebeb olmamak için olur. Allah’tan korkarak terk etmenin alameti, o günahı gizli olarak işlememektir. İnsanlardan haya etmek, onların kötülemelerinden korkmak demektir. Başkalarının günah işlemesine sebep olmak, yalnız yapmaktan daha çok günahtır. Başkalarının bu günahı işlemelerinin günahları, kıyamete kadar bunlara sebeb olana da yazılır. Bir hadis-i şerifte: “İnsan günahını (bir daha işlemeyip) dünyada gizlerse, Allahü teala da kıyamet günü, bu günahı kullarından saklar.” buyruldu. Herkese takva ve vera sahibi olduğunu bildirmek için günahını saklamak ve gizli olarak devam etmek, bu hadis-i şerife dahil değildir. Bu, riya (gösteriş) olur.

İbadetlerini başkalarına göstermekten haya etmek caiz değildir, uygun olmaz. Haya, günahlarını, kusur ve kabahatlarını göstermemeye denir. Bunun için, insanlara Allahü tealanın dinini öğretmekten (nasihat etmekten), din kitabı yazmaktan ve satmaktan, namaz kılmak için camiye gitmekten, imamlık, müezzinlik yapmaktan, Kur’an-ı kerim ve mevlid okumaktan, İslamiyetin emrettiği gibi giyinmekten haya etmemek (utanmamak) lazımdır. Çünkü bunlar Allahü tealanın emirleridir. Bunların tersini, zıddını yapmak günah olur. “Haya imandandır.” hadis-i şerifiyle bildirilen haya, kötü, günah olan şeyleri göstermekten utanmak demektir. Müslümanın, önce Allahü tealadan haya etmesi lazımdır. Bunun için, ibadetlerini tam bir sadakat ve ihlas ile yapmalıdır.


2-)HAYÂ



Ar, utanma duygusu. "Edeb, mahcubiyet, utanmak; ar ve namus; nefsin çirkin şeylerden sıkılması ve bunun için kötü şeylerdi terketmesi. Hoş ve güzel olmayan bir olayın ortaya çıkmasından kalbte meydana gelen bir incelik ve ızdırabtır. Haya herkese nasib olmayacak kadar değerlidir.

Ahmet Rıfat da Tasvir-i Ahlak adlı sözlüğünde şunları söyler: "Bu güzel duygu, biri fıtri, diğeri dini olmak üzere iki türü kapsamaktadır. Fıtri olan, halk yanında açılması haram olan yerleri açmamak gibi şeyler olup, dinisi, halk ve Halık huzurunda edeb ve hürmet müntehi olur. Fahri alem efendimiz, "Haya imandan bir şubedir" buyurdular. "Utanmıyorsan dilediğini yap" nebevi hadisi de varid olmuştur ki, hikmetle damgalanmış bu hadis dünya ve içindekileri değer icazla düzenlenmiş bir kelamdır. İmam Ali -Allah onun yüzünü keremli kılsın ve ondan razı olsun-, "Bir kimse haya elbisesini giyinse, yani hayayı kendisine prensip edinse halk o kimsenin ayıbını göremez" buyurdular. Gerçekten de haya öyle onur ve şeref verici bir elbisedir ki, onu giyinenler ayıp ve eksikliklerini örtmekle birlikte herkes tarafından saygı ve ikram görürler. Haya elbisesini giyinmeyen kimseler ise ne kadar haysiyetli ve itibarlı olursa olsunlar kendilerinden aşağı kimselerden bile hakaret görürler. Haya özellikle kadınlar için çok gereklidir. Çünkü sahip oldukları yüz güzelliği bir kat daha artırır. Hatta Aristotales, "Kadınlarda en çok sevilecek şey nedir?" sorusuna "Yüzlerinde hayadan dolayı ortaya çıkan kırmızılık" cevabını vermişti.

Haya sırf hayır ve hayra vesiledir. Buna karşılık hayasızlık ve çirkin söz de şer ve şerre götürücüdür. Allah Rasulü -salat ve selam ona ve aline olsun- "Haya ile sükut iman ağacının iki dalı, çirkin söz ile beyan da münafıklığın iki budağıdır" buyurarak bu gerçeği ifade etmiştir.

İmam Maverdi hayayı üç kısma ayırır: "1- Allah'tan utanmak, 2- İnsanlardan utanmak, 3- Kendi nefsinden utanmak." Maverdi, Allah'tan utanmayı şöyle tanımlar: "O'nun emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmaktır."

Rasulullah (s.a.s), bir gün ashaba, "Allah'tan gerektiği gibi haya ediniz" demişti. Onlar, "Ya Rasulallah, Allah'a hamd olsun, haya ediyoruz" cevabını vermeleri üzerine, "Gerçek haya o değildir. Fakat gerçek anlamda Hakk'tan haya eden başını (baçtaki duyu organlarını) ve başın (içindeki düşüncelerini) korusun, karnını ve karnının ihtiva ettiğini (yeme ve içmesini) kontrol etsin, ölümü ve musibetleri hatırlasın, ahireti isteyen dünya hayatının süsünü terketsin, böyle yapanlar Allah'tan hakkıyla haya etmiş olurlar" buyurmuştur.

Rivayete göre Alkame b. Ulase, "Ya Rasulallah, bana nasihat et" deyince Hz. Peygamber (s.a.s) "Kavminin etkileyici kişilerinden utandığın gibi Allah'tan da utan" buyurmuştur. Allah, bütün yaratıklan sürekli görüp gözetlemektedir. Kur'an'da "Allah'ın gördüğünü bilmiyor mu?" (el-Alak, 96/16) buyurulmuş, Rasulullah (s.a.s) de ünlü Cibril hadisinde, ihsanı, Allah'ı görüyormuşçasına ibadet etmek olarak tanımlamış ve eklemiştir: "Sen O'nu görmüyorsan bile O seni görüyordur" Şüphesiz Allah'ın kendisini gördüğünün bilincinde olan bir kimse O'ndan utanır, O'nun emir ve yasaklarına karşı gelemez. Kuşeyri, "Ândolsun kadın onu arzu etmişti, eğer Rabbi'nin doğruyu gösteren delilini görmeseydi, Yusuf da onu arzu etmişti" (Yusuf, 12/24) ayetinin tefsirinde şöyle bir kıssa anlatıldığını nakleder: "Zeliha evinin bir köşesinde bulunan putun üzerini örtmüş (sonra hadi demiş), fakat Yusuf (a.s) sormuştu; "Şu yaptığın işin manası nedir?" Zeliha, "Puttan utanıyorum" deyince Yusuf, "senin puttan utandığından ziyade ben Hak Teala'dan utanmaktayım" demişti.

Allah'a karşı olan hayası, Yusuf (a.s)'ı fuhuş ve kötülükten korumuştur. Gerçekten de haya, özellikle Allah'tan utanma duygusu dinin kuvvetinden ve imanın sağlamlığından ileri gelmektedir. O nedenle Allah Rasulü, "Haya'nın azlığı küfürdür" ve "Haya imandandır" (Buhari, İman, 16; Müslim İman, 57-59) buyurmuştur. Allah'tan gereği gibi utanmamak, haya duygusunun azlığı Allah'ın emirlerine muhalefet sonucunu doğurduğu için giderek insanı küfre kadar götürebilecek tehlikeli bir yoldur. Bir başka hadisinde de Rasulullah şöyle buyurarak, iman ile hayanın ilişkisini ortaya koymuştur: "Haya, imanın nizamıdır. Bir şeyin nizamı bozulunca parçaları darma dağın olur her dinin bir ahlakı vardır, İslam'ın ahlakı da haya'dır" (İbn Mace, Zühd, 17).

Maverdi, hayanın ikinci kısmı olarak ifade ettiği insanlardan utanmayı da şöyle tanımlar: "Kişinin insanlardan utanması ise, insanlara eza ve açıktan açığa kötülük etmemesidir." Nitekim Rasulullah (s.a.s) "Allah'tan sakınan, insanlardan da sakınır" buyurmuştur.

Maverdi'ye göre kişinin kendi nefsinden utanması, haya etmesi ise, iffetli olması ve yalnızlığında günahlardan sakınmasıdır. Hayanın bu kısmı, nefsin erdemlerinden ve ahlakın güzelliğinden ileri gelmektedir. O halde insanın hayası bu üç yönden tam olursa onun hayır nedenleri de tam ve kötülük nedenleri kendinden uzaklaşmış olur. Kuşeyri, hayanın bir çok çeşidinden söz etmiştir. Maverdi'nin tasnifinden tamamen farklı olan bu bölümleme de şöyle: Cinayet (günah işlemek) hayası: Adem (a.s) bunun örneğidir. Hz. Adem, "Benden firar mı ediyorsun?" denilince, "Hayır, tersine senden haya ediyorum" cevabını vermişti.

Kusur hayası: "Seni tesbih ve tenzih ederiz, sana hakkıyla ibadet edemedik" diyen meleklerin hayası gibi.

Ta'zim (iclal) hayası: Aziz ve celil olan Allah'tan haya ettiği için kanadını kapayan İsrafil (a.s)'in hayası gibi.

Kerem hayası: Ümmetinden haya ettiği için "evden çıkın" diyemeyen Rasulullah'ın (s.a.s) hayası gibi. Aziz ve Celil olan Allah bu konuda, "Ey mü'minler, Peygamber'in evlerine yemeğe çağrılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilirseniz girin ve yemeği yiyince dağılın, söze dalmayın. Bu haliniz Peygamber'i üzüyor, fakat o size bir şey söylemekten utanıyordu. Ama Allah gerçeği söylemekten utanmaz" (el-Ahzab, 33/53) buyurmuştur.

Haşmet hayası: Hazreti Ali'nin hayası gibi. Hazreti Afi, kızı Fatıma ise evli olduğu için mezinin çıkmasının dini hükmünü Rasulüllah'a soramamış ve bunu sormasını Mikdat bin Esved'den rica etmişti.

Hakir görme (istihkar) hayası: Musa (a.s)'ın hayası gibi. Hazreti Musa,

"Dünyevi bir ihtiyacım zuhur ediyor, fakat bunu izale etmesini Rabbımdan dilemekten haya ediyorum" demiş; yüce Allah da ona, "Hamurunun tuzuna ve koyununun otuna varıncaya kadar her şeyi benden iste" buyurmuştu.

Nimet hayası: Bu, Rab Teala'nın hayasıdır. Sırat (köprüsünü) geçen kula mühürlü bir mektup verir, kul açar bakar ki içinde, "Sen yaptığını (ve yapmak istediğini) yaptın, fakat ben bu konuda aleyhinde bir açıklama yapmaktan haya ettim, hadi (Cennete) git, affıma mazhar olduğun hususunda şüphen kalmasın" ibaresi yazılıdır" (Kuşeyri Risalesi, s. 314-315).

Cüneyd'e "Rabbım ne ile buldun?" diye sorarlar; şöyle der: "Azametini hatırlar, O'ndan haya eder ve günahtan kaçınırım" Bu, insanın Allah'ı kendisine yakın bilerek günah işlemekten haya etmesi, marifet sahibi olduğunun alametidir demeye gelir. İbn Ata da, "En büyük ilim heybet ve hayadır. (Bir kimsenin kalbinden) heybet ve haya (duygusu) gitti mi, artık onda hayır kalmaz" demiştir. Haya ile ilgili olarak Sırrıyyu's-Sakati'nin şöyle dediği rivayet edilir: "Haya ve üns kalbin kapısını çalarlar, eğer burada zühd ve vera' bulursa konaklarlar, aksi takdirde geçip giderler."

"Haya Allah'ın nimetlerini görmektir, ibadet ve ameldeki kusurları görmektir. Bu iki görüş arasından bir hal doğar ve ona haya adı verilir."

Ahmet ÖZALP


3-)Haya imandandır. Îmanı olan Cennet'tedir. Fuhuş kötülüktür. Kötüler Cehennem'dedir. (Hadis-i şerif-Et-Tergib vet-Terhib, Buhari)

Haya ile iman, beraberdirler. Biri gidince, diğeri onu takib eder. (Hadis-i şerif-Nisab-ül-Ahbar)

Allahü tealadan haya ediniz! Hakiki manada Allahü tealadan haya etmek, kötü düşüncelerden uzak durmak, helal lokma yemek ve ölümü hatırlamaktır. Âhireti isteyenler dünyanın zinetinden süsünden uzaklaşır. İşte bunları yapmak, Allahü tealadan hakkıyla korkmak demektir. (Hadis-i şerif-Tirmizi, Taberani)

Cennet'e gitmek isteyen uzun emel sahibi olmasın. Dünya işleri ile uğraşması ölümü unutturmasın. Haram işlemekte Allah'tan haya etsin. (Hadis-i şerif-Berika)

Hayasız insan, halk içinde çıplak oturan kimse gibidir. (Hazret-i Ebu Bekr)

Cebrail aleyhisselam, aklı, hayayı ve imanı Âdem aleyhisselama getirdi ve dedi ki: "Ya Âdem! Allahü teala hazretleri selam eder, sana getirdiğim şu üç hediyenin birini kabul etsin" dedi. "Âdem aleyhisselam aklı kabul eyledi. Cebrail aleyhisselam, iman ile hayaya; "Siz gidin" deyince, iman dedi ki: "Allahü teala bana emreyledi ki, akıl nerede ise, sen de orada ol!" Ondan sonra haya da aynı şekilde, Allahü teala tarafından emrolunduğunu beyan ederek, her ikisi de akıl ile beraber Âdem aleyhisselamda kaldı. Allahü teala kime akıl verirse, haya ile iman da onunla beraberdir. Aklı olmayanın ne hayası, ne de imanı vardır. (Süleyman bin Ceza)

Kul haya sahibi olduğu zaman, hayır ve iyi işlere yapışır. Haya kalbe yerleştiğinde, nefsin arzu ve istekleri ondan uzaklaşır. (Ebu Süleyman-ı Darani)

Allahü tealadan haya etmeyen kimse, insanlardan da haya etmez. (Zeyd bin Sabit)

Âfetlerin evveli, cehalet, bilgisizlik, sonra nefsin arzu ve isteklerine meyletmek, sonra hayayı terk etmektir. (Sehl-i Tüsteri)

Hayanın en kıymetlisi, Allahü tealadan utanmaktır. Ondan sonra Resulullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) hayadır. Daha sonra insanlardan haya etmek gelir. (Muhammed Hadimi)


4-)Ut, utanç, utanma, sıkılma.


5-)Er bezi.


6-)Utanma duygusu, utanç, utanma, sıkılma.


7-)l. utanma, sıkılma. 2. ar, namus, edep. 3. allah korkusu ile günahtan kaçınma.


8-)Hicab, utanma, edeb, ar, namus. Allah korkusu ile günahtan kaçınmak.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Testicle.
İngilizcesi İngilizce
Have, possess; get; live.
İngilizcesi İngilizce
Testicle erbezi.
Latincesi Latince
Testis

  • Şimdi gelir senin Hayalarını doğrarım.
  • Kararı veren yargıcın vicdanı, çocuğu, insan, evlat sevgisi var mı ? İnsanlarda biraz utanma, Haya olur.
  • AFGANİSTAN DEĞİLİZ Irak işgali sırasında kutlu dinimiz İslam'a ve değerlerine yönelik edep ve Haya dışı muameleleri hala hafızlarından silinmemiştir.

Sizde içinde Haya kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Haya kelimesi anlamı 3148 defa okunmuştur. [237778] Haya kelime anlamı, Haya nedir, Haya ne demek, Haya sözlük anlamı

Paylaş