Karz Nedir

Karz Nedir ? Karz Ne demek ?

1-)KARZ



Borç, kredi, ödünç, altın, gümüş, nakit para ve misli olan şeyleri başkasına ödünç vermek anlamında bir İslam hukuku terimi. Çoğulu kuruzdur. Hanefiler dışında diğer mezhepler selem akdi yapılan tüm malların karz olarak verilebileceğini söylerler. Onlar böylece, bazı kıyemi malları da tarife alarak kapsamı genişletmişlerdir (el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi', VII, 394; İbn Kudame, el-Muğni, IV, 313; el-Fetava'l-Hindiyye, V, 366).

Kur'an-ı Kerim'de "Allah'a ödünç vermek" şeklinde ifadesini bulan, faizsiz ve karşılıksız verilen ödünç para anlamına gelen "karz-ı hasen"i de kapsamına alan altı kadar ayet vardır. Bunlardan birisi şöyledir: "Allah'a karz-ı hasen olarak ödünç verecek olan kimdir? İşte o, bunun karşılığını kat kat arttıracaktır. Ona, bundan başka çok değerli bir mükafat da vardır " (el-Hadid, 57/ 11, konu ile ilgili ayetler; el-Maide, 5/12; el-Bakara, 2/245; el-Hadid, 57/18; et-Teğabun, 64/17; el-Müzemmil, 73/20).

Bu konuda Hz. Peygamber'in çeşitli hadisleri vardır. "Bir müslüman diğer müslümana iki defa ödünç (para) verirse, bir defa tasaddukta bulunmuş gibi olur" (eş-Şevkani, Neylü'l-İvtar, V, 229). Enes b. Malik'ten şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah'ın elçisi şöyle buyurdu: Mirac gecesi bana, cennet kapısında şöyle bir yazı gösterildi. Sadaka için on katı, karz-ı hasen için ise onsekiz katı ecir vardır. Cebrail'e, karzın niçin sadakadan daha üstün olduğunu sorduğumda, su cevabı verdi: Şüphesiz, dilenci (çoğu zaman) yanında varken ister. Ödünç isteyen ise, ancak ihtiyaç sebebiyle ister" (İbn Mace, Sadakat, 19; el-Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, lV, 126).

Karzın rüknü icap ve kabuldür. Ödünç verenin teberrua ehil olması gerekir. Baba, vasi ve mümeyyiz küçükler, temsil ettikleri kimsenin malını teberru edemedikleri gibi, ödünç vermeye de ehil değildirler. Ödünç vermede, başlangıçta bir ıvaz (karşılık) bulunmadığı için, bir bakıma teberru niteliği vardır. Akdin tamamlanması için, ödünç verilecek şeyin karşı tarafa teslim edilmiş olması gerekir. Hanefilere göre, yalnız misli olan yani ölçü, tartı veya standart olup sayı ile alınıp satılan şeyler karz olarak verilebilir. Hayvan veya gayri menkul gibi kıyemi malları karz akdine elverişli değildir. Bunlar ihtiyacı olana kira veya ariyet yoluyla verilebilir. Çünkü kıyemi malların misli bulunmadığı için benzerini geri vermek mümkün olmaz. Mesela; iki yaşlarında 700 bin liraya da, 1 milyon liraya da sığır cinsi hayvan bulunabilir. Ödünç veren daha iyisini almak isterken, ödünç alan daha ucuz olanını geri vermek isteyebilir. Bu durum menfaat çekişmesine yol açar (el-Kasani, a.g.e, VII, 394; İbn Kudame, el-Muğni, IV, 314; İbn Abidin, Reddu'l-Muhtar, IV, 179, 195).

Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre, kendisinde selem akdi yapılabilen her şeyin karz olarak verilmesi de mümkündür. Bu misli olabileceği gibi kıyemi mallardan da olabilir. Hayvan da bunlar arasındadır. Ebu Rafi'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah Rasulü, bir adamdan iki yaşlarındaki bir deveyi ödünç almıştı. Sonra ona bir takım zekat develeri geldi. Bana, ödünç aldığı kimseye iki yaşlarında bir deveyi vermemi emretti." Ben de dedim ki: "Develer arasında altı yaşını bitirmiş daha güzel olanından başkasını bulamıyorum." Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Onu ona ver, şüphesiz sizin en hayırlınız, ödeme bakımından en güzel olanınızdır" (Müslim, Müsakat, 118; Ebu Davud, Büyu', 110; Tirmizi, Büyu', 73). Hanefiler Ebu Rafi' hadisini mensuh kabul ederler (Sahih-i Müslim Tercemesi, Terc. A. Davudoğlu, VIII, 96, 101).

İslam hukukçularının çoğunluğuna göre, karz akdinde va'de şartı geçerli değildir. Aksi halde nesie ribası söz konusu olur. Karz başlangıçta teberru niteliğindedir. Ödünç veren için bedelini derhal isteme hakkı doğar. Ancak sure belirlenmiş olur ve ödünç veren buna riayet etmiş bulunursa, ödünç alana kolaylık göstermiş ve iyi bir iş yapmış olur. Satım ve kira akdi akitlerde ise tarafların tesbit edecekleri va'deler bağlayıcı olur.

İmam Malik'e göre, karz akdi, va'de belirlenmekle va'deli olur. Delil şu hadistir: "Müslümanlar kendi aralarında belirledikleri şartlara uyarlar" (Buhari, İcare, 14, 50). Çünkü taraflar karz akdi ile, bunu devam ettirme veya ikale yapma bakımından tasarrufa malik olurlar. Bu arada va'deyi uzatma yetkisine sahiptirler (eş-Şirazi, el-Mühezzeb, I, 303; İbn Kudame, a.g.e, IV, 315)

Hanefilerin meşhur görüşüne göre, ödünç vermenin menfaat celbeden bir tarzda olmaması gerekir. Ancak ödünç verenin yararlanması, akit sırasında şart koşmaksızın ve bu konuda örf de bulunmaksızın olmuşsa bunda bir sakınca yoktur. Mesela, ödünç alan kimse, parayı geri verirken ilave yapsa veya teşekkür olarak evini tercihen ödünç para verene satsa, bunda bir sakınca bulunmaz. Cabir b. Abdillah'tan şöyle dediği nakledilmiştir: "Benim Rasulüllah (s.a.s) da bir hakkım (alacağım) vardı. Bana bunu ziyade ederek ödedi" (Müslim, Müsakat, 120; ea-şevkani, a.g.e, V, 231).

Aslında, menfaat celbeden karz yasağı ez-Zeylai'nin Nasbu'r-Raye'de tesbit ettiği gibi, herhangi bir hadise dayanmaz. Bunu şart koşulan veya örf halini alan menfaatlarla ilgili olarak düşünmek mümkündür (Zühayli, el-Fıkhu'l-İslami fi Uslubihi'l Cedid, I, 504).

Ödünç verene hediye vermek şart koşulmuşsa bu mekruh olur. Aksi halde bir sakıncası bulunmaz. Ancak dostlar arasındaki mutat hediye ve ikramlar bundan müstesnadır. Rehinden yararlanma da, rehin verenin izniyle mümkün ve caizdir (İbn Âbidin, Reddu'l-Muhtar, IV, 182; Hamdi Döndüren, Çağdaş Ekonomik Problemlere İslami Yaklaşımlar, İstanbul 1988, s. 87, 94).

İslam'da karz yoluyla kısa va'deli ve küçük kredileri temin etmek mümkün olabilir. Bu, akrabalık, dostluk, karşılıklı yardımlaşma, karşılığını ahirette alma, ileride kendisi de benzer ekonomik sıkıntıya düşerse destek hazırlama gibi düşüncelerle yapılabilir. Kısa vadeli ihtiyaçların esnaf, tüccar ve komşularla hısım akraba arasında çözümlenmesi ve bundan bir yarar beklenmemesi en güzel ve kalıcı bir çözümdür. Bu yolla fertler birbirine yaklaşır, iyilik duyguları güçlenir, ayrıca taraflar sürekli olarak karz-ı hasen sevabına nail olurlar. İslam'da uzun va'deli ve büyük krediler için kar ortaklığı esası getirilmiştir. Çünkü bir yarar olmaksızın insanların birbirlerine yardımcı olmaları süreklilik arzetmez. Özellikle kredinin miktarı büyüdükçe, bunu karz-ı hasen ölçüleri içinde çözmek mümkün olmaz. Krediye ihtiyacı olan iş adamı dürüst çalışır, ortaklarını gerçek mal varlığına hissedar yapar ve gerçek karı paylaşmaya, ya da ortakların anaparalarına eklemeye razı olursa, kredi problemine çözüm yolu bulmak kolaylaşabilir.

Hamdi DÖNDÜREN


2-)

Borç, kredi, ödünç, altın, gümüş, nakit para ve misli olan şeyleri başkasına ödünç vermek anlamında bir Islam hukuku terimi. Çoğulu kuruzdur. Hanefiler dışında diğer mezhepler selem akdi yapılan tüm malların karz olarak verilebileceğini söylerler. Onlar böylece, bazı kıyemi malları da tarife alarak kapsamı genişletmişlerdir (el-Kasani, Bedayiu's-Sanayı', VII, 394; Ibn Kudame, el-Muğni, IV, 313; el-Fetava'l-Hindiyye, V, 366).

Kur'an-ı Kerim'de "Allah'a ödünç vermek" şeklinde ifadesini bulan, faizsiz ve karşılıksız verilen ödünç para anlamına gelen "karz-ı hasen"i de kapsamına alan altı kadar ayet vardır. Bunlardan birisi şöyledir: "Allah'a karz-ı hasen olarak ödünç verecek olan kimdir? Işte o, bunun karşılığını kat kat arttıracaktır. Ona, bundan başka çok değerli bir mükafat da vardır " (el-Hadid, 57/ 11, konu ile ilgili ayetler; el-Maide, 5/12; el-Bakara, 2/245; el-Hadid, 57/18; et-Teğabun, 64/17; el-Müzemmil, 73/20).

Bu konuda Hz. Peygamber'in çeşitli hadisleri vardır. "Bir müslüman diğer müslümana iki defa ödünç (para) verirse, bir defa tasaddukta bulunmuş gibi olur" (eş-Şevkani, Neylü'l-Ivtar, V, 229). Enes b. Malik'ten şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah'ın elçisi şöyle buyurdu: Mirac gecesi bana, cennet kapısında şöyle bir yazı gösterildi. Sadaka için on katı, karz-ı hasen için ise onsekizkatıecir vardır. Cebrail'e, karzın niçin sadakadan daha üstün olduğunu sorduğumda, su cevabı verdi: Şüphesiz, dilenci (çoğu zaman) yanında varken ister. Ödünç isteyen ise, ancak ihtiyaç sebebiyle ister" (Ibn Mace, Sadakat, 19; el-Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, lV, 126).

Karzın rüknü icap ve kabuldür. Ödünç verenin teberrua ehil olması gerekir. Baba, vasi ve mümeyyiz küçükler, temsil ettikleri kimsenin malınıteberru edemedikleri gibi, ödünç vermeye de ehil değildirler. Ödünç vermede, başlangıçta bir ıvaz (karşılık) bulunmadığı için, bir bakıma teberru niteliği vardır. Akdin tamamlanması için, ödünç verilecek şeyin karşı tarafa teslim edilmiş olması gerekir. Hanefilere göre, yalnız misli olan yani ölçü, tartı veya standart olup sayı ile alınıp satılan şeyler karz olarak verilebilir. Hayvan veya gayrı menkul gibi kıyemi malları karz akdine elverişli değildir. Bunlar ihtiyacı olana kira veya ariyet yoluyla verilebilir. Çünkü kıyemi malların misli bulunmadığı için benzerini geri vermek mümkün olmaz. Mesela; iki yaşlarında 700 bin liraya da, 1 milyon liraya da sığır cinsi hayvan bulunabilir. Ödünç veren daha iyisini almak isterken, ödünç alan daha ucuz olanını geri vermek isteyebilir. Bu durum menfaat çekişmesine yol açar (el-Kasani, a.g.e, VII, 394; Ibn Kudame, el-Muğni, IV, 314; Ibn Abidin, Reddu'l-Muhtar, IV, 179, 195).

Şafii, Malıki ve Hanbelilere göre, kendisinde selem akdi yapılabilen her şeyin karz olarak verilmesi de mümkündür. Bu misli olabileceği gibi kıyemi mallardan da olabilir. Hayvan da bunlar arasındadır. Ebu Rafi'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah Rasulü, bir adamdan iki yaşlarındaki bir deveyi ödünç almıştı. Sonra ona bir takım zekat develeri geldi. Bana, ödünç aldığı kimseye iki yaşlarında bir deveyi vermemi emretti." Ben de dedim ki: "Develer arasında altı yaşınıbitirmiş daha güzel olanından başkasını bulamıyorum." Bunun üzerine şöyle buyurdu: "Onu ona ver, şüphesiz sizin en hayırlınız, ödeme bakımından en güzel olanınızdır" (Müslim, Müsakat, 118; Ebu Davud, Büyu', 110; Tirmizi, Büyu', 73). Hanefiler Ebu Rafi' hadisini mensuh kabul ederler (Sahih-i Müslim Tercemesi, Terc. A. Davudoğlu, VIII, 96, 101).

Islam hukukçularının çoğunluğuna göre, karz akdinde va'de şartı geçerli değildir. Aksi halde nesie ribası söz konusu olur. Karz başlangıçta teberru niteliğindedir. Ödünç veren için bedelini derhal isteme hakkıdoğar. Ancak sure belirlenmiş olur ve ödünç veren buna riayet etmiş bulunursa, ödünç alana kolaylık göstermiş ve iyi bir iş yapmış olur. Satım ve kira akdi akitlerde ise tarafların tesbit edecekleri va'deler bağlayıcı olur.

Imam Malik'e göre, karz akdi, va'de belirlenmekle va'deli olur. Delil şu hadistir: "Müslümanlar kendi aralarında belirledikleri şartlara uyarlar" (Buhari, Icare, 14, 50). Çünkü taraflar karz akdi ile, bunu devam ettirme veya ikale yapma bakımından tasarrufa malik olurlar. Bu arada va'deyi uzatma yetkisine sahiptirler (eş-Şirazi, el-Mühezzeb, I, 303; Ibn Kudame, a.g.e, IV, 315)

Hanefilerin meşhur görüşüne göre, ödünç vermenin menfaat celbeden bir tarzda olmaması gerekir. Ancak ödünç verenin yararlanması, akit sırasında şart koşmaksızın ve bu konuda örf de bulunmaksızın olmuşsa bunda bir sakınca yoktur. Mesela, ödünç alan kimse, parayı geri verirken ilave yapsa veya teşekkür olarak evini tercihen ödünç para verene satsa, bunda bir sakınca bulunmaz. Cabir b. Abdillah'tan şöyle dediği nakledilmiştir: "Benim Rasulüllah (s.a.s) da bir hakkım (alacağım) vardı. Bana bunu ziyade ederek ödedi" (Müslim, Müsakat, 120; ea-şevkani, a.g.e, V, 231).

Aslında, menfaat celbeden karz yasağı ez-Zeylai'nin Nasbu'r-Raye'de tesbit ettiği gibi, herhangi bir hadise dayanmaz. Bunu şart koşulan veya örf halini alan menfaatlarla ilgili olarak düşünmek mümkündür (Zühayli, el-Fıkhu'l-Islami fi Uslubihi'l Cedid, I, 504).

Ödünç verene hediye vermek şart koşulmuşsa bu mekruh olur. Aksi halde bir sakıncası bulunmaz. Ancak dostlar arasındaki mutat hediye ve ikramlar bundan müstesnadır. Rehinden yararlanma da, rehin verenin izniyle mümkün ve caizdir (Ibn Âbidin, Reddu'l-Muhtar, IV, 182; Hamdi Döndüren, Çağdaş Ekonomik Problemlere Islami Yaklaşımlar, Istanbul 1988, s. 87, 94).

Islam'da karz yoluyla kısa va'deli ve küçük kredileri temin etmek mümkün olabilir. Bu, akrabalık, dostluk, karşılıklı yardımlaşma, karşılığını ahirette alma, ileride kendisi de benzer ekonomik sıkıntıya düşerse destek hazırlama gibi düşüncelerle yapılabilir. Kısa vadeli ihtiyaçların esnaf, tüccar ve komşularla hısım akraba arasında çözümlenmesi ve bundan bir yarar beklenmemesi en güzel ve kalıcı bir çözümdür. Bu yolla fertler birbirine yaklaşır, iyilik duyguları güçlenir, ayrıca taraflar sürekli olarak karz-ı hasen sevabına nail olurlar. Islam'da uzun va'deli ve büyük krediler için kar ortaklığı esası getirilmiştir. Çünkü bir yarar olmaksızın insanların birbirlerine yardımcı olmaları süreklilik arzetmez. Özellikle kredinin miktarı büyüdükçe, bunu karz-ı hasen ölçüleri içinde çözmek mümkün olmaz. Krediye ihtiyacı olan iş adamı dürüst çalışır, ortaklarını gerçek mal varlığına hissedar yapar ve gerçek karı paylaşmaya, ya da ortakların anaparalarına eklemeye razı olursa, kredi problemine çözüm yolu bulmak kolaylaşabilir.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Karz kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Karz kelimesi anlamı 103 defa okunmuştur. [242068] Karz kelime anlamı, Karz nedir, Karz ne demek, Karz sözlük anlamı

Paylaş