Kıyam (Namazda) Nedir

Kıyam (Namazda) Nedir ? Kıyam (Namazda) Ne demek ?

1-)KIYÂM (NAMAZDA)



Ayakta durmak, ayağa kalkmak, isyan etmek. Namazın rükünlerinden birisi.

Farz namazlarda, ayakta durabilen için kıyam farz; adak ve sabah namazının sünneti gibi bazı namazlarda sacip hükmündedir. Nafile namazlarda ise bazı ruhsatlar vardır.

Namazın ayakta kılınacağına dair Kur'an ve sünnetten delil vardır. Kur'an-ı Kerim'de "Gönülden boyun eğerek, Allah'ın huzuruna durun" (el-Bakara, 2/238) buyurulur. İmran b. Hüseyin'den (Ö. 52/672) rivayete göre, Hz Peygamber, namazın kılınış şekliyle ilgili bir soruya şöyle cevap vermiştir: "Namazı ayakta kıl. Buna gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üstüne yatarak kıl". Nesai'de Hadis-i şerife şu ilave vardır: "Buna da gücün yetmezse sırt üstü yatarak kıl. Allah hiçbir kimseye gücünün yereceğinden fazlasını yüklemez" (Buhari, Taksir, 19; Tirmizi, Mevakit, 157; Ebu Davud, Salat, 175; Zeylai, Nasbu'r-Raye, II, 175; ayrıca bk. el-Bakara, 2/286).

Nafile namazlarda kıyam şart değildir. Ancak gücü yetenin bunları da ayakta kılması gereklidir. Çünkü nafile ibadetler çok olduğu için bunlarda kolaylık ve müsamaha esası vardır. Farz namaz olsun, nafile olsun ayakta duramayan hastalar için de aynı kolaylık söz konusudur.

Hanefilere göre kıyamın farz olan süresi, ayakta ifa edilmesi gereken kıraat süresine denktir. Bu da Fatiha, bir sure ve iftitah tekbiri okuyacak kadar bir zamanı kapsar. Çoğunluk İslam hukukçularına göre ise, yalnız iftitah tekbiri ile Fatiha okuyacak kadardır. Çünkü onlara göre sure ilavesi sünnettir.

İki elini uzattığı zaman, dizlerine ulaşmayan kimse ayakta sayılır. Maliki ve Hanbelilere göre, ruku'da olmayan, oturmamış veya öne eğilmemiş durumda bulunan kimse kıyam halindedir. Başın eğik olması kıyama zarar vermez. Şafiiler ise, kıyam için sırtın dik tutulmasını gerekli görürler. Çünkü öne, sağa veya sola eğilmiş duran kimseye "ayakta duruyor" denilmez. Boynun dik durması şart değildir. Çünkü başı eğmek müstehaptır. Özürsüz olarak öne veya yanlara eğik duran kimsenin namazda kıyamı geçerli sayılmaz. Farz namazlarda kıyamın bir şeye dayanmaksızın yapılması gerekir. Baston, duvar vb. bir şeye dayanan kimse, bu şey çekildiği zaman düşecek durumda olursa, bu kimsenin namazı sahih olmaz. Herhangi bir özür sebebiyle bir şeye dayanmışsa namazı sahihtir. Tatavvu' veya nafile namazlarda ise özürlü olsun veya olmasın kıyamda bir şeye dayanmadan durmak şart değildir. Ancak özürsüz olarak bir şeye dayanma halinde namaz sü-i edeb yüzünden mekruh olur ve sevabı azalır.

Şafiilere göre, bir şeye dayanılarak kılınacak namaz mekruh olmakla birlikte yeterlidir. Çünkü bu kimse ayakta sayılır. Ancak iki ayağını yerden kesebilecek şekilde bir şeye dayanırsa namazı sahih olmaz. Çünkü bu kimse artık ayakta sayılmaz.

İslam hukukçuları farz ve nafile namazlarda, ayakta duramayacak derecede hasta olandan kıyam'ın düştüğü konusunda görüş birliği içindedir. Delil; İmran b. Husayn'dan nakledilen; "Namazı ayakta kıl, gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yanın üzerinde kıl" (Buhari, Taksir, 19) hadisidir. Kıraatın bir kısmını, bir ayet bile olsa, ayakta yapabilene, bu kadar ayakta durmak gerekli olur.

Şafiiler dışında çoğunluk İslam hukukçularına göre, çıplak olan kimseden kıyam zorunluluğu kalkar. Bu kimse, örtünecek bir şey bulamazsa, namazını oturarak ima ile kılar.

Ayakta durma zorunluluğunu kaldıran özürlerden bazıları şunlardır: Ayağa kalkarsa; yarasından kan akacak veya eğilince gözleri zarar görecek olan kimseler, ayağa kalkarsa büyük veya küçük abdestini tutamayanlar, düşman korkusu yüzünden ayağa kalkamayanlar. Bunlar namazı oturarak kılabilirler (el-Kasani Bedayiu's-Sanayi', Beyrut 1328/1910, I, 105 vd.; İbnü'l-Hümam, Fethu'l Kadir, Kahire, t.y, I, 192, 304, 378; ez-Zeylai Tebyinü'l-Hakaik, Emiriyyetab'ı, I, 104; es-Şirazi, el-Mühezzeb, I, 70, 199-204; el-Meydani, el-Lübab, I, 100 vd.).

Oturarak namaz kılmada rüku ve secdeler güç yettiği ölçüde yapılır. Eğer belin eğilmesi mümkün değilse veya sakıncalı olacaksa, başıyla ima yapar. İmada baş secde için rükudan biraz daha fazla eğilir. Böylece ikisi birbirinden ayrılmış olur.

Rüku ve secdelerde tam eğilemeyen veya basıyla ima yaparak namaz kıları kimsenin secde için yüksek bir şey koymasına gerek yoktur. Hatta bu, hadisle yasaklanmıştır. Cabir b. Abdillah (r.a)'tan rivayete göre, Hz. Peygamber bir hasta ziyaretine gitmiş namaz kılarken, önüne koyduğu bir yastık üzerine secde yapmaya çalıştığını görünce, yastığı almış ve şöyle buyurmuştur: "Gücün yeterse toprak üzerinde namaz kıl. Bu mümkün değilse ima ile kıl ve secdeni rükuundan daha fazla eğilerek yap" (Zeylai, a.g.e., II, 175 vd.).

Hasta oturamazsa sırtı üstüne yaslanarak yatar, ayaklarını kıbleye doğru getirerek rüku ve secdeleri ima ile yapar. Yüzü kıbleye gelecek şekilde yanı üzerine yaslanırak ima yapsa bu da yeterli olur. Başı ile de ima yapamayacak durumda olan felçli veya boynuna tasına takılmış vb. hastalar namazını geri bırakır, gözüyle veya kalbiyle ima yapmaz. Çünkü İmran ve Cabir'in naklettiği hadislerde yalnız ima ile namazdan söz edilmiştir. İma ise, başın hareketi ile olur. Başka kıyas yapmak da geçerli değildir. Çünkü, şer'an vacip olan namaz şeklinin yerine ictihadla bedel ikamesi caiz değildir. Namazın ruknü başla ifa edilir. Göz kaş veya kalble değil.

Çoğunluk İslam hukukçularına göre ise, başı ile ima yapamayan kimse gözü ile (taraf) hatta kalbiyle ima yaparak namazını kılar. Aklı başında olduğu sürece namazını kazaya bırakamaz.

Hanefilere göre, başı ile ima yapamayacak derecede hasta olan kimsenin namazı kazaya kalır. Aklı başında olduğu ve ilahi hitabı anladığı sürece bu böyle devam eder. Ancak bazı Hanefi hukukçuları bu durumda kazaya kalan namazları çok olursa, aklı başında bile olsa, kazanın gerekmediğini söylemişlerdir. Onlar bu konuda güçlüğü kaldırma prensibine dayanırlar (el-Kasani, a.g.e., I, 105 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslami ve Edilletuh, Dimaşk, 1404/1984, I, 639).

Hasta, ruku ve secde yapamayacak durumda iken ayakta durmaya gücü yetse bile oturduğu yerden başı ile ima yaparak namazını kılabilir. İma'da faziletli olan oturarak yapılanıdır. Toprağa yakın olduğu için ima secdeye daha çok benzer. Namazın içinde hastalanan kimse, geri kalan rekatleri gücünün yettiği şekilde, gerektiğinde ima ile tamamlar (ez-Zühayli, a.g.e., I, 639).

Sonuç olarak hastanın namazında kolaylığın sınırı; Hanefilere göre başıyla ima, Malikilere göre, göz veya sadece niyetle ima, Şafii ve Hanbelilere göre ise, rükünlerin kalble izlenerek ifasıdır.

(Kıyamın başkaldırma anlamı için bk. isyan maddesi).

Hamdi DÖNDÜREN


2-)

Ayakta durmak, ayağa kalkmak, isyan etmek. Namazın rükünlerinden birisi.

Farz namazlarda, ayakta durabilen için kıyam farz; adak ve sabah namazının sünneti gibi bazı namazlarda sacip hükmündedir. Nafile namazlarda ise bazı ruhsatlar vardır.

Namazın ayakta kılınacağına dair Kur'an ve sünnetten delil vardır. Kur'an-ı Kerim'de "Gönülden boyun eğerek, Allah'ın huzuruna durun" (el-Bakara, 2/238) buyurulur. İmran b. Hüseyin'den (Ö. 52/672) rivayete göre, Hz Peygamber, namazın kılınış şekliyle ilgili bir soruya şöyle cevap vermiştir: "Namazı ayakta kıl. Buna gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üstüne yatarak kıl". Nesai'de Hadis-i şerife şu ilave vardır: "Buna da gücün yetmezse sırt üstü yatarak kıl. Allah hiçbir kimseye gücünün yereceğinden fazlasını yüklemez" (Buhari, Taksir, 19; Tirmizi, Mevakit, 157; Ebu Davud, Salat, 175; Zeylai, Nasbu'r-Raye, II, 175; ayrıca bk. el-Bakara, 2/286).

Nafile namazlarda kıyam şart değildir. Ancak gücü yetenin bunları da ayakta kılması gereklidir. Çünkü nafile ibadetler çok olduğu için bunlarda kolaylık ve müsamaha esası vardır. Farz namaz olsun, nafile olsun ayakta duramayan hastalar için de aynı kolaylık söz konusudur.

Hanefilere göre kıyamın farz olan süresi, ayakta ifa edilmesi gereken kıraat süresine denktir. Bu da Fatiha, bir sure ve iftitah tekbiri okuyacak kadar bir zamanı kapsar. Çoğunluk İslam hukukçularına göre ise, yalnız iftitah tekbiri ile Fatiha okuyacak kadardır. Çünkü onlara göre sure ilavesi sünnettir.

İki elini uzattığı zaman, dizlerine ulaşmayan kimse ayakta sayılır. Maliki ve Hanbelilere göre, ruku'da olmayan, oturmamış veya öne eğilmemiş durumda bulunan kimse kıyam halindedir. Başın eğik olması kıyama zarar vermez. Şafiiler ise, kıyam için sırtın dik tutulmasını gerekli görürler. Çünkü öne, sağa veya sola eğilmiş duran kimseye "ayakta duruyor" denilmez. Boynun dik durması şart değildir. Çünkü başı eğmek müstehaptır. Özürsüz olarak öne veya yanlara eğik duran kimsenin namazda kıyamı geçerli sayılmaz. Farz namazlarda kıyamın bir şeye dayanmaksızın yapılması gerekir. Baston, duvar vb. bir şeye dayanan kimse, bu şey çekildiği zaman düşecek durumda olursa, bu kimsenin namazı sahih olmaz. Herhangi bir özür sebebiyle bir şeye dayanmışsa namazı sahihtir. Tatavvu' veya nafile namazlarda ise özürlü olsun veya olmasın kıyamda bir şeye dayanmadan durmak şart değildir. Ancak özürsüz olarak bir şeye dayanma halinde namaz sü-i edeb yüzünden mekruh olur ve sevabı azalır.

Şafiilere göre, bir şeye dayanılarak kılınacak namaz mekruh olmakla birlikte yeterlidir. Çünkü bu kimse ayakta sayılır. Ancak iki ayağını yerden kesebilecek şekilde bir şeye dayanırsa namazı sahih olmaz. Çünkü bu kimse artık ayakta sayılmaz.

İslam hukukçuları farz ve nafile namazlarda, ayakta duramayacak derecede hasta olandan kıyam'ın düştüğü konusunda görüş birliği içindedir. Delil; İmran b. Husayn'dan nakledilen; "Namazı ayakta kıl, gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yanın üzerinde kıl" (Buhari, Taksir, 19) hadisidir. Kıraatın bir kısmını, bir ayet bile olsa, ayakta yapabilene, bu kadar ayakta durmak gerekli olur.

Şafiiler dışında çoğunluk İslam hukukçularına göre, çıplak olan kimseden kıyam zorunluluğu kalkar. Bu kimse, örtünecek bir şey bulamazsa, namazını oturarak ima ile kılar.

Ayakta durma zorunluluğunu kaldıran özürlerden bazıları şunlardır: Ayağa kalkarsa; yarasından kan akacak veya eğilince gözleri zarar görecek olan kimseler, ayağa kalkarsa büyük veya küçük abdestini tutamayanlar, düşman korkusu yüzünden ayağa kalkamayanlar. Bunlar namazı oturarak kılabilirler (el-Kasani Bedayiu's-Sanayi', Beyrut 1328/1910, I, 105 vd.; İbnü'l-Hümam, Fethu'l Kadir, Kahire, t.y, I, 192, 304, 378; ez-Zeylai Tebyinü'l-Hakaik, Emiriyyetab'ı, I, 104; es-Şirazi, el-Mühezzeb, I, 70, 199-204; el-Meydani, el-Lübab, I, 100 vd.).

Oturarak namaz kılmada rüku ve secdeler güç yettiği ölçüde yapılır. Eğer belin eğilmesi mümkün değilse veya sakıncalı olacaksa, başıyla ima yapar. İmada baş secde için rükudan biraz daha fazla eğilir. Böylece ikisi birbirinden ayrılmış olur.

Rüku ve secdelerde tam eğilemeyen veya basıyla ima yaparak namaz kıları kimsenin secde için yüksek bir şey koymasına gerek yoktur. Hatta bu, hadisle yasaklanmıştır. Cabir b. Abdillah (r.a)'tan rivayete göre, Hz. Peygamber bir hasta ziyaretine gitmiş namaz kılarken, önüne koyduğu bir yastık üzerine secde yapmaya çalıştığını görünce, yastığı almış ve şöyle buyurmuştur: "Gücün yeterse toprak üzerinde namaz kıl. Bu mümkün değilse ima ile kıl ve secdeni rükuundan daha fazla eğilerek yap" (Zeylai, a.g.e., II, 175 vd.).

Hasta oturamazsa sırtı üstüne yaslanarak yatar, ayaklarını kıbleye doğru getirerek rüku ve secdeleri ima ile yapar. Yüzü kıbleye gelecek şekilde yanı üzerine yaslanarak ima yapsa bu da yeterli olur. Başı ile de ima yapamayacak durumda olan felçli veya boynuna tasına takılmış vb. hastalar namazını geri bırakır, gözüyle veya kalbiyle ima yapmaz. Çünkü İmran ve Cabir'in naklettiği Hadislerde yalnız ima ile namazdan söz edilmiştir. İma ise, başın hareketi ile olur. Başka kıyas yapmak da geçerli değildir. Çünkü, şer'an vacip olan namaz şeklinin yerine ictihadla bedel ikamesi caiz değildir. Namazın ruknü başla ifa edilir. Göz kaş veya kalble değil.

Çoğunluk İslam hukukçularına göre ise, başı ile ima yapamayan kimse gözü ile (taraf) hatta kalbiyle ima yaparak namazını kılar. Aklı başında olduğu sürece namazını kazaya bırakamaz.

Hanefilere göre, başı ile ima yapamayacak derecede hasta olan kimsenin namazı kazaya kalır. Aklı başında olduğu ve ilahi hitabı anladığı sürece bu böyle devam eder. Ancak bazı Hanefi hukukçuları bu durumda kazaya kalan namazları çok olursa, aklı başında bile olsa, kazanın gerekmediğini söylemişlerdir. Onlar bu konuda güçlüğü kaldırma prensibine dayanırlar (el-Kasani, a.g.e., I, 105 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslami ve Edilletuh, Dimaşk, 1404/1984, I, 639).

Hasta, ruku ve secde yapamayacak durumda iken ayakta durmaya gücü yetse bile oturduğu yerden başı ile ima yaparak namazını kılabilir. İma'da faziletli olan oturarak yapılanıdır. Toprağa yakın olduğu için ima secdeye daha çok benzer. Namazın içinde hastalanan kimse, geri kalan rekatleri gücünün yettiği şekilde, gerektiğinde ima ile tamamlar (ez-Zühayli, a.g.e., I, 639).

Sonuç olarak hastanın namazında kolaylığın sınırı; Hanefilere göre başıyla ima, Malikilere göre, göz veya sadece niyetle ima, Şafii ve Hanbelilere göre ise, rükünlerin kalble izlenerek ifasıdır.

 


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Kıyam (Namazda) kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Kıyam (Namazda) kelimesi anlamı 15 defa okunmuştur. [242110] Kıyam (Namazda) kelime anlamı, Kıyam (Namazda) nedir, Kıyam (Namazda) ne demek, Kıyam (Namazda) sözlük anlamı

Paylaş