Mebde Nedir

Mebde Nedir ? Mebde Ne demek ?

1-)MEBDE'



Başlangıç, kendisinden başlanılan ve gidilen hareket noktası, kendisine dayanılan (mevkufun aleyh) veyahut zihinde ya da hariçte önce olan şey. Mebde (ARAPÇA) fiilinden türemiş bir isimdir. Çoğulu mebadi (ARAPÇA)dir. Türkçeye ilke, esas, temel ve prensip olarak terceme edilir.

Mebde, en başta ve en önce bulunup da kendisinden önce başka bir mebde olmazsa buna "mebde-i evvel" denilir. Bilakis, kendisinden önce dayandığı başka bir mebde bulunan ilkele de "mebde-i müteferri" denilir. İnsan bilgisinin temelleri olan mebde-i ayniyyet, mebde-i adem-i tenakuz (çelişmezlik prensibi) ve mebde-i sebebiyyet (sebebiyyet prensibi) gibi prensipler mebde-i evvellerdir.

İslam Filozofları, sebeb ve illete mebde ismini verirlerdi. Bunlara göre, madde ile suri ve gai sebebler ve şartlar, mebde kelimesinin kapsamına girerler.

Bütün mümkinatın (kainatın) varlıklarında dayandıkları zat, varlığı zatının muktezası ve vacibü'l-vücud (vücudu zorunlu) Allah Teala olduğu için filozoflara göre; Cenab-ı Hakk'a "Mebdeü'l-Mümkinat ve mebdeü'l alem" denilmiştir. İslam Filozofları, Allah Teala'ya, "eşyaya vücud veren" anlamında "el-Mebdeü'l-Feyyaz" ismini de vermişlerdi. Yine İslam filozoflarından bazısının iddiasına göre; el-Mebdeü'l-Feyyaz, aklı evveldir. Yine bunların bazısına göre; mebdeü'l-Feyyaz, onuncu akıl (elaklü'l-aşir ki bu da el-aklü'l-Fa'al) dır. İslam filozofları Allah'tan sadır olan ezeli on akıl (ukul-i aşere) ve dokuz nefis kabul etmişler ve iddialarına göre bunlar alemin yaratılışında aracılık etmişlerdi. Mütekellimin, İslam filozoflarının eski Yunan felsefesinden aldıkları bu görüşlerine şiddetle karşı çıkmışlardı. Çünkü filozofların bu iddiaları, akli ve nakli hiç bir delil ile sabit değildir. Allah Teala ise yaratmasında aracıdan münezzehtir. Yine İslam filozofları on akıl ve feleklerin nefislerine (semavi nefislere) el-Mebadiü't-aliye (yüce mebdeler) demişlerdi.

Mebde; kainatın ve dünyanın başlangıcı ve yaratılışı anlamına da gelir. Nitekim Kelam ilmi; "Allah Teala'nın zat ve sıfatlarından, mebde (başlangıç) ve mead itibariyle mümkinatın (kainatın) ahvalinden İslam kanunu üzere bahseden bir ilimdir" diye tarif edilir.

Âlimlerin ıstılahında mebdein çoğulu olan "mebadi" şek(inde kullanılır. Mebadi; ilimlerin meselelerinin (bahis ve asli maksadlarının) kendilerine dayandığı doğru ve genel esaslardır. Külli ve temel kaziyyeler (önermeler)dir. İlimlerin hakikat ve maksadlarını isbat edip açıklamada başlangıç ve hareket vazifesi görürler. İlimlerin hakikatlarını teşkil eden bahis ve konuları isbata vesile olduklarından dolayı mebadi'ye "Vesail" de denilmiştir.

Bir görüşe göre ilimlerin mebadii iki kısımdır:

1- el-Mebadiü't-Tasavvuriyye: İlimlerin konuları sayılan temel kavram ve terimlerdir.

2- el-Mebadiü't-Tasdikıyye: İlimlerin meselelerinin isbatı kendilerine dayanan temel ve genel kaziyyeler (önermeler)dir. Ancak "mebadiü'l-Ulum" denilince bu ikincisi anlaşılır.

Bir ilmin maksad ve bahislerini ispatta mebdelere (prensiplere) şiddetle ihtiyaç duyulduğundan, mebadi de o ilimden bir cüz sayılır.

Mebadi, bazen mebdein de isbatında kesin delil olarak kullanılır:

Mesela, Allah'ın varlığını isbat ederken alemin hudusu (sonradan var edildiği) mebdeini isbatta eskiden cevahir ve araz delilleri kullanılırdı. Bugün ise, maddenin kimyasal tepkime, fizyon, füzyon olayları ile kütlesinden kaybetmesi ve normal maddenin antimadde ile karşılaştığında yok olması gibi daha başka delaleti kesin olan ilmi deliller kullanılmalıdır.

Delil ve burhanların (kesin delillerin) mukaddimeleri (öncülleri) de varıp mebadiye dayandıkları için, deliller özellikle burhanlar, ilimler için birer mebde sayılır. Asli maksadların isbatında kat'i deliller de birer mebde (ilke) vazifesi görürler. Mebdelere (prensiplere), şümullü ve geniş kapsamlı birer delilin neticesi gözüyle bakabiliriz. Her ilme mahsus mebadi vardır: Mantıkta düşünme prensipleri, Fizik ve Mekanikte atalet mebdei, entropi prensibi, hukukta adalet mebdei, ahlakta; iffet, istikamet, başkalarının haklarına saygılı olmak ve şefkat prensipleri gibi. Tasavvufta da Allah yolunda ilerlemek için ihlas ve ruhun şeytani ve nefsani kirlerden temizlenmesi gibi mebdeler vardır. Mebdelerin bir kısmının genel geçerliliği ve doğruluğu herkes tarafından anlaşılır. Diğer bir kısmı da kapalı ve mücerred olduğu için açıkca anlaşılması, bunların erbabı olan alimlere mahsustur. Bazı mebdeler, bir kaç ilim tarafından müştereken kullanılır. Mesela; adalet prensibi, Fıkıh, Kelam ve Tasavvufda kullanılır. İlimlerde eskiden kullanılan bazı mebadinin zayıflığı ve geçersizliği zamanla anlaşılarak terkedilir. Mesela; "Âdem-i delilden adem-i medlul lazım gelir" terkedilerek, bunun yerine "adem-i delilden adem-i medlul lazım gelmez" mebde-i alınmıştır. Ebu Bekir el-Bakıllani tarafından kullanılan "Delilin batıl olmasından medlulün de batıl olması lazım gelir" prensibi bırakılmıştır. Bunun doğrusu şöyle olmalıdır: "Selim akıl tarafından batıl ve muhal sayılan bir kazib hayalin gerçekliği için burhan getirilemez" Kur'an'da, muhal olan batıl inançlar için "Bu onların kuruntularıdır. Eğer doğrulayıcılar iseniz (doğru söylüyorsanız), bürhanınızı getiriniz"(el-Bakara 2/111) buyurulur. Bütün ilimlerin anahtarı mesabesinde olan pek çok mebdeler (ilkeler) Kur'an-ı Kerim'de mevcuttur. "Allah'ı bırakıp da kendilerine taptıklarınız maddeler hiç bir şey yaratmazlar. Bunların kendileri yaratılmışlardır. Maddeler canlı değildirler, ölüdürler. Ne zaman (nereye) kaldırılıp sevk olunacaklarını da bilmezler" (en-Nahl, 20-21). Bu ayetlerde maddenin cansız, şuursuz, bilgisiz, akılsız, atıl ve dıştan gelen etkilerle kaldırılıp dağılan ve saçılan olduğu açıkça bildirilir. Bu gün bilimin de madde hakkında kabul ettiği prensipler böyledir.

Kelam ilmi; Allah'ın varlığı, birliği ve sıfatlarını, nübüvveti ve her saadetin temeli olan imanın lüzumunu isbat vazifesini üzerine aldığından, ilimlerin reisi ve en yükseği sayılmıştır. Kelam ilminde asli maksatlar olan akaid (iman esasları), nakil ile tesbit edilir. Akidelerin ispatına vesile olacak mebadie gelince; bunlardan-duyulur aleme aid olanlar için duyular; duyuların ötesinde kalıp ta sırf akıl alanına girecek olanlar (ma'kulat) için de akıl kullanılır. Kelam alimleri böyle yüce bir ilmin-dini akideleri ispat ederken başka ilimlerin mebadiine muhtaç olmasına razı olmamışlar, dini akideleri isbata mebde teşkil eden ve vesile olan hemen hemen zamanlarındaki bütün tabiat bilgilerini ve mantıki bahisleri bu ilmin mebadi ve vesaili içerisine almışlardı.

Özellikle kelam ilminin mebadii, dini akideler-ki bunlar ezeli ve ebedi değişmeyen gerçeklerdir- gibi sabit olmayıp zamanla ihtiyaca ve kültür cereyanlarına göre değişebilir. Bazılarının yerine ilimlerin ilerlemesinden faydalanılarak kesin ve açıkça isbat edilmiş gerçekler getirilir. Mesela inkarcılara karşı atalet ve entropi prensiplerinden faydalanılarak insanda ruhun varlığı şu şekilde isbat edilir:

Mikro seviyelerden makro seviyelere varıncaya kadar bütün maddeler cansız, şuursuz ve atıldır. İnsanda şuur (bilinç), bilgi edinme ve irade vardır. Dışarıdan bir kuvvet uygulamadıkça madde olduğu hal üzere kalır. Madde hareketini, biçim ve şeklini dışarıdan bir etki ile alır. Ben ise, dışarıdan bir kuvvetin itmesi ve bir hareketin verilmesi ile değil, kendi içinden gelen bir irade ile istediğim gibi hareket ederim. Madde ve enerji ise fizik ve kimya kanunlarının dışına çıkamaz. Yani hürriyeti yoktur. O halde insanda dileyip tercih ettiren varlık madde olmayıp kendiliğinden fail olan şuurlu ruhtur. Eğer, "beyin maddesinden sızan enerjiler, düşünmeyi ve iradeyi sağlıyor" denilirse; yine ilmin kesin prensip ve kanunlarına dayanarak deriz ki; şuurla kontrol edilmeyen kendiliğinden yürüyen olaylarda entropinin artışını söyleyen termodinamiğin ikinci kanununa göre, bir gün boşlukta kendiliğinden sıkışması imkansız olduğu gibi enerjinin de düzenli ve bir amaca uygun olarak sıkışıp yoğunlaşması da mümkün değildir. Madde olmayan manevi ve şuurlu bir ruhun bilgisiyle kontrol edilmeyen cansız ve şuursuz enerji de gelişi güzel iter, dağıtır ve dağılır. Enerji, bir kimsenin istediği bir eseri yapabilmesi için şuur ve bilgi ile kapalı cidarlar arasında kontrol altına alarak kullandığı bir vasıtadan ibarettir. Madde bile enerjinin şuurla kontrol altına alınarak yoğunlaştırılmış şeklidir (Allah'ın bilgisiyle yoğunlaştırdığı ve dondurduğu enerji maddedir). Şuur ve irade sahibi bir ruh ortadan kalkınca, enerji Fizik ve Kimya kanunlarına bağlı olarak şuursuzca dağılır gider. O halde insanlarda iradeli ve şuurlu hareketlerini başlatan madde ve enerjiden başka bir mebde (kaynak) vardır. Bu da ruhtur.

Tasavvuf ıstılahında namaz, zekat, oruç ve hacca-ihlaslı olarak ifa ettiği takdirde, kişiye kötülüklerden alıkoyup Allah'a yaklaştırdığı için g,ayelerin ilkeleri anlamında mebadiu'n-nihayat denilmiştir.

İnsan vücudundaki baş, el, ayak, kalb gibi temel organlara da bazı alimler mebadi demişlerdir.

(Sadeddin Teftazani, Şerhu'l-Makasıd, İstanbul 1305, I, 10-11; es-Seyyid eş-Şerif el-Cürcani, Şerhu'l-Mevakıf, İstanbul 1239, s.15-16; et Tehanevi, (Muhammed b. A'la b. Ali) Keşşafu ıstılahati'l Fünun ilgili madde. Kalküta 1862; İzmirli İsmail Hakkı, Yeni İlm-i Kelam, İstanbul, Şehzadebaşı, 1339-1341, I, 21, 7; İbn Manzur, lisanü'l-Arab, Beyrut 1968).

Muhiddin BAĞÇECİ


2-)Baş, başlangıç.


3-)Kaynak, kök.


4-)İlke.


5-)Başlangıç.


6-)baş, başlangıç, ilke


7-)Baş taraf. Başlangıç. Başlama.


8-)Bk. ilke


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Beginning; origin.

Sizde içinde Mebde kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Mebde kelimesi anlamı 44 defa okunmuştur. [242184] Mebde kelime anlamı, Mebde nedir, Mebde ne demek, Mebde sözlük anlamı

Paylaş