Mukayyed Nedir

Mukayyed Nedir ? Mukayyed Ne demek ?

1-)MUKAYYED



Herhangi bir vasıfla kayıtlanmakla beraber, kendi cinsi içinde umumi manaya delalet eden söz anlamında bir fıkıh terimi. "Mü'min köle", "Iraklı adam" sözlerinde olduğu gibi... Bu, bir vasıf, hal, gaye veya şart kaydına bağlı olarak, mahiyete delalet eder. Başka bir tabirle; mukayyed, sayı dikkate alınmaksızın herhangi bir kayda bağlı olan lafızdır. Mesela: "Mü'min bir köle azad etmek..." (en-Nisa, 4/92) ayetindeki köle, mü'minlik vasfıyla mukayyeddir. Şartla mukayyede misal: "... Bulamazsa üç gün oruç tutsun..." (el-Maide, 5/89) ayetindeki "üç gün oruç tutsun" sözü, köle azad etme, on kişiyi doyurma veya giydirme imkanı bulamama şartı ile mukayyeddir. Gaye ile takyide misal: "...Sonra geceye kadar orucu tamamlayın..." (el-Bakara, 2/187) ayetinde orucun tamamlanması, "geceye kadar" kaydıyla mukayyeddir. Buna göre, akşam olduktan sonra, iftar etmeksizin, ertesi günkü oruca devam etmek caiz değildir (Muhammed Ebu Zehra, İslam Hukuku Metodolojisi (trc. Abdulkadir Şener), s. 169; Abdulkerim Zeydan, Fıkıh Usulü (trc. Ruhi Özcan), s. 364),

Mukayyed sözün hükmü: Mutlak olarak zikredilen sözlerde olduğu gibi, mukayyed sözün hükmü de kayıtlandırılmış olarak olduğu gibi bırakılmaktır. Mukayyed sözün hükmü ile amel etmek vaciptir. Herhangi bir delil bilmeksizin mukayyed sözün hükmünün kaldırılması sahih değildir. Hanefilere göre meşhur Sünnet, Kitab'ın mutlak olarak zikredilen sözünün hükmünü kayıtlandırabilir. Fakat Cumhur'a muhalif olarak ahad Sünnet, Hanefilerce, Kitab'ın mutlak ifadesini kayıtlandıramaz (Sadru eş-Şeria, et-Tavzih, I, 121: Zeydan, a.g.e., s. 365-369; Ebu Zehra, a.g.e., s. 170-172),

Mukayyed ile ilgili tatbiki örnekler: 1- Namazın farz oluşu; "Namazı kılın..." (el-Bakara, 2/43) ayetindeki "ekimu"(kılın) emri ile sabittir. Bu emir mutlak olup vakit ile kayıtlandırılmamıştır. Mutlak olan bu namaz kılma emri ancak, "Şüphesiz namaz, mü'minlere vakitli olarak farz kılınmıştır" (en-Nisa, 4/103) ayeti ile kayıtlandırılmıştır. Bu sebeple vakit tekrarlandıkça sorumlu müslümanlar için namazın farziyeti de tekrarlanmaktadır. Yine mutlak olan namaz kılma emrinin günde beş vakte inhisar etmesi ayetlerin işaretiyle sabit olup kayıtlandırılmıştır. Bir ayette şöyle buyurulmuştur: "Öyle ise akşama girdiğiniz (akşam ve yatsı namazlarını kıldığınız) ve sabaha erdiğiniz zaman, gündüzün sonunda ikindi vaktinde öğle namazı vaktinde Allah-ı -ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur- tesbih edin (namaz kılın)" (er-Rum, 30/17-18). Diğer bir ayette de: "Namazlara ve orta namaza devam edin..." (el-Bakara, 2/238) buyurulmuştur. Birinci ayette namazın dört vakti belirlenmiştir. İkinci ayette ise, orta namazdan kasdedilen mana ikindi namazıdır. Akşam namazının farz olduğuna delil ise: "Güneşin batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl..." (el-İsra, 17/78) ayetidir. Ayrıca: "Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın zamanlarında namaz kıl..." (Hud, 11/114) ayeti, sabah namazı ile akşam namazına delil teşkil eder.

2- Keza Ramazan orucunun farziyeti: Oruç, "Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınasınız diye, size sayılı günlerde farz kılındı " (el-Bakara, 2/183-184) ayeti ile sabittir. Âyette geçen "kütibe" (farz kılındı) kelimesi, emir manasında mazi sigasıdır ve mutlaktır. Hangi ayda ve ne kadar oruç tutulacağını tayin etmediği için, mutlaktır. Oruç tutmanın farz olduğuna ikinci delil: "Sizden her kim bu ayı idrak ederse, onda oruç tutsun..." (el-Bakara, 2/185) ayetidir. Bu ayet, yukarıda orucun farz olduğunu bildiren ayetin mutlak olan hükmünü "ay" ile kayıtlandırmıştır. Ancak, tutulacak orucun günün hangi vaktinde olacağını belirtmemesi bakımından yine mutlaktır. Gece mi, gündüz mü oruç tutulacak? Bu husus açıklanmamıştır. Bu ayet de, "Tan yerinde, beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırdedilinceye kadar, yiyin için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın..." (el-Bakara, 2/187) ayeti ile kayıtlandırılmıştır.

Mutlakın mukayyede hamli: Konu ve hüküm aynı olursa, alimlerin ittifakına göre mutlak, mukayyed üzerine hamledilir. Mesela: "Leş, kan, domuz eti... size haram kılındı" (el-Maide, 5/3) ayetinde "kan", mutlak olarak zikredilmiştir. Öte yandan: "...De ki: Bana vahyolunanda, leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki pistir- ve günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilen hayvandan başkasını yemenin haram olduğuna dair bir emir bulamıyorum..." (el-En'am, 6/145) ayetinde ise, "akıtılmış olan kan" şeklinde mukayyed olarak geçmektedir. Her iki ayette de konu "kan" ve hüküm de, bunun haram kılınışıdır. O halde birinci ayetteki mutlak kan, ikinci ayetteki mukayyed kan'a hamledilir.

Eğer mutlak ile mukayyed arasında hüküm veya sebep bakımından bir ayrılık varsa, Ebu Hanife ve arkadaşlarına göre mutlak, mukayyed üzerine hamledilmez. Yine, mutlak ile mukayyed, hüküm bakımından ayrıldığı halde, sebep bakımından birleşirse; başka müstakil bir delil bulunmadıkça, mutlak, mukayyed üzerine hamledilmez. Ancak, sebep değişik, hüküm aynı olduğu zaman mutlakın mukayyed üzerine hamledilip edilmemesinde fakihler ayrı görüşler belirtmişlerdir. Fakihlerin çoğunluğuna göre ise, bu durumda mutlak, mukayyed üzerine hamledilir. Fakat hüküm aynı ve sebep değişik olduğu zaman, Hanefiler, mutlak-ı mukayyed üzerine hamletmezler, Onların bu konudaki delillerinin esası şudur: Şer'i nass'lar kendi başlarına birer huccettir. Bunları, ayet veya hadis gibi bir delil bulunmaksızın kayıtlandırmak, Şari'in (Allah'ın) emri olmadan konuyu daraltmaktır. Üstelik mutlak-ı mukayyed üzerine hamletmek, her ikisinin de nüzul ve tarih bakımından aynı olmasını gerektirir; ta ki mukayyed, mutlakın tefsiri mahiyetinde olsun... Cumhur ise, hüküm aynı ve sebep değişik olursa, mutlak-ı mukayyed üzerine hamleder. Bunların delilleri de şunlardır: Kur'an'ın vahdeti, i'caz ve vecizliği, onu indirenin birliği böyle icabeder. Kur'an'da bir kelime herhangi bir hükmü açıklamışsa, bu kelimenin geçtiği her yerde hükmün aynı olması kaçınılmazdır. Mesela; Kur'an'da azad edilmesi istenilen "köle"nin, bütün Kur'an nasslarında cins ve vasıf bakımından aynı olması gerekir. Eğer bu, bir yerde herhangi bir kayıdla mukayyed ise, diğer yerlerde de aynı kayda tabi olmalıdır ki, cezanın ve Kur'an'ı indirenin birliği anlaşılsın, hükümlerde birlik ve ahenk kurulmuş olsun... (bk. Şevkani, İrşadü'l-Fühul, s. 145; Ebu Zehra, a.g.e., s. 169-172; Zeydan, a.g.e., s. 366-369).

Ahmet GÜÇ


2-)Nisa suresinin doksan ikinci ayet-i kerimesinde bir mü'mini hata ile öldürenin, keffaret (ceza) olarak mü'min bir köle azad etmesi, buna gücü yetmezse, iki ay aralıksız oruç tutması lazım geldiği bildirilmiştir. Âyet-i kerimede köle kelimesi mukayyeddir. Çünkü, mü'min sıfatıyla kayıtlanmıştır. (Serahsi)

Maide suresinin seksen dokuzuncu ayet-i kerimesinde yemin keffareti için bir köle azad etmek, yahut on fakiri doyurmak, yahut onları giydirmek olduğu, bu üçünden birini yapamayanın üç gün ardarda oruç tutması icabettiği bildirilmiş, böylece; "Üç gün oruç tutma" işi ondan önceki üç şeyden birine gücü yetmeme şartı ile mukayyeddir. (Serahsi)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Mukayyed kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Mukayyed kelimesi anlamı 64 defa okunmuştur. [242306] Mukayyed kelime anlamı, Mukayyed nedir, Mukayyed ne demek, Mukayyed sözlük anlamı

Paylaş