Nass Nedir

Nass Nedir ? Nass Ne demek ?

1-)NASS



Belirlemek, sınırlandırmak; yukarı kaldırmak; üst üste koymak; teşvik ve tahrik; müellifin kaleminden çıkan asıl ve metin; anlamı açık olan, ihtimalden uzak söz; son sınır; Kitap ve Sünnet.

Söz söyleyenin ifade ettiği manaya, zahirde açıklık kazandıran şey; ancak bir tek manaya ihtimali olan söz, te'vile ihtimali olmayan şey. "Kur'an'ın nass'ı" veya "sünnetin nass'ı" sözleri ile, bu kaynaklardaki açık (zahir) sözler ile ifade olunan hükümler anlaşılır (İbn Manzur, Lisanül-Arab, Beyrut t.s., VII, 97, 98; et-Tehanevi, Keşşafu İstilahati'l-Fünun, İstanbul 1404/1984, II,1405 vd.; Taftazani, et-Ta'rifat, İstanbul h.1283, s.163). Şafii, er-Risale'sinde, kitabın nass'ı, hükmün nass'ı gibi ifadeleri çokça kullanır ve bununla Kur'an'ın vazettiği hükümleri kasteder. Sünnetin nass'ı sözleriyle de bazı yerlerde hadis metnini ifade eder (er-Risale, Kahire 1321, s. 7,16, 21, 24, 30, 50, 66).

Kelime, yukarıdaki manalar içinde gelişerek, ayrıca şu üç manayı da ifade edebilmektedir: a) Yazılı olan veya olmayan bir kanuni hükmün metni; b) Mukaddes bir metnin zahiri; c) Böyle bir metnin asıl manası (A.J. Wensinck, İslam Ansiklopedisi, "nass" mad.).

İslam'da her türlü hüküm çıkarma temelde Kur'an ve Sünnet nass'larına dayanır. Şer'i deliller ikiye ayrılır: a) Âyet ve hadisler gibi nass olanlar; b) Kıyas, istihsan, toplum yaran ve kötülüğe giden yolu kapama (zerayi) gibi nass olmayanlar. Bunlar da temelde nass'lara dayanan ve onlardan çıkarılmış olan delillerdir.

Ayet ve hadislerden uygulanabilir prensipleri çıkarma metodları fıkıh usulünün konusudur. Nass'lar, huküm çıkarmada metin anlamlarının açık veya kapalı oluşuna göre ikiye ayrılır. Anlamı açık olandan en açık olana doğru yapılan zahir, nass, müfesser, muhkem dizisinde nass, ikinci sırada yer alır.

Hanefi metoduna göre, zahir lafız, açıkça bir manaya delalet eden sözdür; fakat o söz bu mana için sevkedilmemiştir. Nass ise sevkedildiği manaya delalet eden lafızdır. Zahir ve nass anlamları için şu ayet örnek verilebilir: "Faiz yiyenler Kıyamet günü ancak şeytan çarpmış gibi kalkarlar. Bu, onların, zaten faiz, alım-satım gibidir demelerindendir. Oysa Allah, alım satımı helal, faizi haram kılmıştır" (el-Bakara, 2/275). Bu ayet, faizin haram oluşunu ve faiz ile alım-satım arasındaki farkı bildirmek için gönderilmiştir. Ayetin nass anlamı budur. Kıyas için alım-satımın helal olduğunun bildirilmesi ise zahir anlamdır. Çünkü ayetin gerçek iniş sebebi bu son anlam değildir.

Nass'ın hükme delaleti, zahirden daha kuvvetlidir. Bu yüzden zahirle çatışırsa nass tercih edilir. Nass da, zahir gibi tahsis ve te'vili kabul eder. Neshi de kabul eder. Ancak nesih söz konusu olacaksa bu, Hz. Peygamber asrında sabit olmalıdır.

Nass'ın, zahire tercih edilişine şu ayetler örnek verilebilir: Ey iman edenler! içki, kumar, putlar fal okları, şüphesiz şeytan işi pisliklerdir. Onun için bunlardan kaçının ki felaha eresiniz" (el-Maide, 5/90, 91). Bir nass anlamı taşıyan bu ayet aşağıdaki ayetle çatışmaz: "İman edip de güzel amellerde bulunanlar sakındıkları, imanda sebat ve iyi islere devam ettikleri, sonra inanıp sakındıkları ve sonra yine sakınıp iyi işler yaptıkları takdirde tattıklarında (yiyip içtiklerinde) hiç bir günah yoktur. Allah iyi işler yapanları sever" (el-Maide, 5/93). Bu ayet, her türlü yiyecek ve içeceğin helal olduğunu bildirmek için değil, takvanın derecesini açıklamak için nazil olmuştur. Böylece, birinci ayette nass anlamıyla sabit olan içki yasağı hükmü, ikinci ayette zahir anlamıyla sabit olan, her türlü yeme, içmenin helal olduğu prensibi ile çatışmaktadır. Bu durumda nass anlamı tercih edilerek içki yasağı sabit kalır.

İçki içen bir kimse Hz. Ömer'in huzuruna getirilince, Halife ona, niçin içki içtiğini sormuş; o da, yukarıdaki ikinci ayeti, yaptığı işin mübah oluşuna delil getirmiştir. Hz. Ömer, bunun üzerine ona ceza olarak vurulan değneğin sayısını arttırmış ve "Bu fazlası senin kötü te'vilin içindir; eğer sen, Allah'tan sakınsaydın içki içmezdin" demiştir. Çünkü takva sahibi kimse birinci ayetin içki yasağı hükmüne uyacak, yeme, içme konusunda getirilen sınırlamalara riayet edecektir (et-Tehanevi, a.g.e., II,1406 vd.; Fethi ed-Düreyni, el-Menahicü'l-Usüliyye, Dımaşk 1395/1975, s. 51 vd.; Ebu Zehra, Usulül-Fıkh, s. 119-122).

Nass'ın Delaleti

Fıkıh usulünde ayet ve hadis metinlerini ifade eden nass, önce ibaresiyle bir hükme delalet eder. Bu hüküm başka bir olaya da tam olarak uygulanabilirse, nass'ın bu ikinci hükmü ifadesine "nass'ın delaleti" denir. Buna "mefhum-i muvafakat (uygun düşen mana)" adı verildiği gibi "delalet-i evla" da denir. Bazı fakihler de nass'ın delaletine "celi kıyas" demişlerdir.

"Ana babaya öf bile deme" (el-İsra,17/23) ayeti ibaresiyle ana babaya öf demenin haramlığına delalet etmektedir. Öf demekle ana babaya eziyet verilmiş olur. Eziyet verme, yasağın illetidir. Onlara öf demek haram olursa, onları dövmek, onlara sövmek öncelikle haram olur. Çünkü sövmek ve dövmekte de daha ağır eza bulunmaktadır. O halde onlar da haramdır. Konu açık olduğu için bu ayeti işiten herkes, ictihad ve araştırmaya ihtiyaç duymadan, ana babaya sövmenin ve onları dövmenin de haram olduğu hükmüne varabilir.

Nass'ın delaleti ile kıyas arasında fark vardır. Kıyasta, hakkında nass bulunan hüküm ile, hakkında nass bulunmayan meseleyi birleştiren illet, ancak ciddi araştırma sonucu tesbit edilir. Nass'ın delaletinde ise araştırmaya gerek olmaksızın bilinir. Kimi zaman bunu hukukçu olmayan kimseler bile anlar. Kaza hükümlerin çoğu bu türlü delalete dayanır. Çünkü bu, uygulanacak prensiplerin maksat ve ruhundan anlaşılmaktadır. Böylece prensibin lafzına bir şey eklenmiş olmaz, sadece anlamı uygulanmış olur (ed-Düreyni, el-Menahicül-Usüliyye, Dımaşk 1395/1975, s. 307 vd.; Ebu Zehra, Usulül-Fıkh, s. 141-144).

Nassın İbaresi

Nass, ayet ve hadislerin metni, bu metinlerin açık sözlerinden çıkan hüküm, sevkedildiği manaya delalet eden lafızlar. İbare ise, ifade, lafız ve yorum demektir.

Nass'ların lafızları delalet bakımından ikiye ayrılır: Anlamı apaçık olanlar ve anlamı kapalı olanlar. Zahir, nass, müfesser ve muhkem, anlamı açık; hafi, müşkil, mücmel ve müteşabih ise anlamı kapalı olan lafızlara örnektir. Lafızlar manaya delalet kuvveti bakımından da dörde ayrılır: Nass'ın ibaresi, nass'ın işareti, nass'ın delaleti ve nass'ın iktizası. Hanefiler dışındaki çoğunluk İslam hukukçuları buna mefhum-ı muhalefet'i de eklerler.

Bu dizide, nass'ın ibaresi en kuvvetli delaleti gösterir, ayet ve hadislerin lafzından anlaşılan manayı ifade eder. Bu lafız; zahir, nass, müfesser veya muhkem çeşidine giren anlamlardan birini taşıyabilir. Lafzın, kendisi için konulan manaya veya bu mananın bir bölümüne yahut geri kalan bir lazimesine, şariin veya sözü söyleyenin bu manayı kasdetmesi ve sözün de bu amaç için söylenmesi şartıyla delalet etmesi, ibarenin delaletidir. Bu delalet, lafızdaki vuzuh kuvvetine göre derecelere ayrılır. Nass'ın sevkedildiği manaya delaleti, zahirin sevkedilmediği manaya delaletinden kuvvetlidir. Mesela; Allah alım satımı helal ve faizi haram kıldı” (el-Bakara, 2/275) ayetinin uygun iki manası vardır. Malı malla mübaaelenin mübah, ribanın ise haram oluşu. Nass'ın ifadelerinde yer alan bu mana, nass'ın lafızlarının dışında kalan başka bir manayı akla getirir. Bu da, alış-verişle riba arasında bir farkın olduğunu veya bu iki muamelenin gerçekte farklı bulunduğunu vurgulamaktır.Ayet, helallık ve haramlık konusunda zahir, bu ikisi arasındaki fark konusunda ise nass'tır. Ayette her ikisi de kastedilmiştir. Bu duruma göre ayet, ilk iki manaya ibaresiyle; alım-satımla riba muamelesinin farklı olduğu prensibine ise akıl yoluyla delalet etmektedir (ed-Düreyni, Usulü't-Teşriil-İslami, Dımaşk 1397/1977, s. 321, 326; Ebü Zehra, Usülü'l-Fıkh, s. 140).

Hamdi DÖNDÜREN


2-)Ehl-i sünnet alimleri nassları zahirleri üzere almışlardır. Yani açık olan manalarını vermişlerdir. Zaruret olmadıkça nassları te'vil etmemişler (yorumlamamışlar), bu manaları değiştirmemişlerdir. Kendi bilgileri ve görüşleri ile bir değişiklik yapmamışlardır. (Teftazani, Kemaleddin Beydavi)

Nass ile bildirilmiş olan ahkam (hükümler) hiçbir zaman değişmez. Örf ve adetlerden hüküm çıkarılabilmesi için, bunların nasslara muhalif olmaması ve salih müslümanlar arasında selef-i salihinden (ilk devir müslümanlarından) gelmiş olması lazımdır. (Ali Haydar Efendi)

Kafirleri sevmemek, onlara kalb ile düşmanlık etmek, nass ile emredilmiştir. (Abdülgani Nablüsi)

2. Fıkıh usulü ilminde manası açık ve meydanda olan ayet-i kerime ve hadis-i şerifler.

Edra Eslemi dedi ki:

"Medine-i münevverede daha önce Kur'an-ı kerim okuduğunu gördüğüm birisi vefat etti. Techiz işi bittikten sonra na'şını taşıyıp götürdüler. Peygamber efendimiz oradakilere; "Onu yavaş götürünüz. Allahü teala onu sevdi. Şüphesiz o, Allah ve Resulünü seviyordu" buyurdu. (Hadis-i şerif-İbn-i Mace)

Na'şı kabr başına koyunca iş yapmayanlar oturmalı veya çömelmelidir. Yahudiler ve hıristiyanlar gibi ayakta durmamalıdır. (Seyyid Alizade)

Cenaze namazı kılındıktan sonra na'şın başında dua etmek caiz (uygun) değildir, mekruhtur. (Kerderi)


3-)Değişmez ilke, açık ve
kesin ifade veya hüküm, Kur'an ayetleri ve sahih hadislerin ortak adı.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Nass kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Nass kelimesi anlamı 114 defa okunmuştur. [242383] Nass kelime anlamı, Nass nedir, Nass ne demek, Nass sözlük anlamı

Paylaş