Propaganda Nedir

Propaganda Nedir ? Propaganda Ne demek ?

1-)Alm. Propaganda, Werbung (f), Fr. Propagande (f), İng. Propaganda. Başka insanların kabul etmesi ve beğenmesi istenen şeyin övülerek takdimi. Bu şey siyasi bir fikir, ideolojik bir görüş, bir inanç veya ekonomik bir olay olabildiği gibi kültürel, turistik ve sportif birşey de olabilir. Propaganda bir doktrini yaymak, hedef millet veya kitleyi fikren kazanmak, karşı tarafın zihin ve psikolojisini arzu edilen tesire tabi kılmak için, teşkilatlı ve devamlı bir surette telkinlerde bulunmak ve faaliyet göstermektir. Daha kısa bir tarifle; propaganda bir fikrin, her çeşit vasıtadan istifade etmek suretiyle, hedef kitleye telkin edilmesidir.

Tarihçe: Propaganda aile ve cemiyet hayatının teşekkülü ile başlamış, gittikçe gelişerek bugün amansız bir silah halini almıştır. Milattan önce 5. asırda yaşamış meşhur Çin düşünürü Su-Tzu Harbin Kitabı adlı eserinde, ani ve şaşırtıcı hareketler ve gürültülerle düşmanın savaş azminin kırılması usulleri üzerinde ehemmiyetle durmuş; aynı zamanda sevilen ve itimad edilen siyasi ve askeri liderler hakkında hiyanet ve sahtekarlık şayialarının yayılması, düşman karşısında bulunan kuvvetlerin ezici üstünlüğü hakkında haberler gönderilmesinin de manevi ve yıkıcı tesirlerini belirtmiştir.

Hannibal, Roma üzerine yürürken, Attila ve Cengiz akınlarına başlarken, her defasında kuvvetlerinin ezici üstünlüğü ve dayanılmazlığı hakkında şayialar çıkartarak harekata başlamışlar, karşılarına çıkan kuvvetleri korku ve dehşet içerisinde bırakarak mukavemet azimlerini kırmışlardır. Osmanlı orduları zaptettikleri yerlerde, daima adalet ve şahsi hürriyete yer verdiklerinden komşularındaki adaletsizlik ve müsamahasızlıklardan faydalanarak, onların azimlerini önceden kırmış ve bu hal muvaffakiyetlerini kolaylaştırmıştır. On yedinci asırda, Katolik itikatları dışında Lüther tarafından meydana getirilen Protestanlık mezhebinin fazla taraftar toplaması, rönesans hareketinin bellibaşlı bir cereyan halinde belirmesi, papalığın nüfuzu üzerine tesirini arttırmağa başlamış, buna karşılık Papa XV. Greguar tarafından “Congregation de Propagandistes” adı verilen kardinaller meclisi toplantıya çağrılmış, bu meclise Katolik itikatlarını üstün tutmak için yeni mezhep ve cereyanlarla mücadele (propaganda) vazifesi verilmişti. İşte propaganda kelimesi terim olarak buradan doğmuştur. Kelimenin kökü Latince “yayılması gereken şey” manasına gelen “propago”dan çıkarılmıştır.

Propagandanın Çeşitleri

1. Siyasi propaganda: Bir devletin dünya devletleri arasındaki yerini belirtmek, güvenli bir hayata hazırlayarak, gelecek nesillerin huzur içinde yaşamalarını sağlamak için, harbe başvurmadan aldığı tedbirlerin hepsine birden siyasi propaganda denir.

2. Askeri propaganda: Mevzuu daha çok askeri olan bu propaganda şekli, düşman halkına, silahlı kuvvetlerine ve işgal altında bulunan yerlerdeki dost unsurlara hitap eder. Mekan bakımından şu kısımlara ayrılır:

a) Stratejik askeri propaganda: Daha ziyade cephe gerisine ve uzun vadeli işlere yöneliktir. Düşman halkı ile hükümetinin arasını açacak, onu isyana teşvik edecek, kanun ve emirlere karşı getirecek şekilde tahriklerde bulunur. İş yerlerindeki sivil halkı, işçileri verimsiz çalışmaya teşvik eder. Bu suretle düşmanın harp gücünü yok etmeğe çalışır. Yeraltı mukavemet unsurları ile beşinci kol mensuplarını manen ve maddeten destekler. Halkın ruhunda panik ve korku hislerini kökleştirerek, onu göçe ve karışıklığa teşvik eder.

b) Taktik askeri propaganda: Daha ziyade ileri bölgelerde muharebe harekatını desteklemek üzere yapılan ve belirli gruplara yöneltilen propaganda şeklidir. Taktik askeri propagandanın gayesi:

1. Düşman kıt’alarını veya erlerini teslim olmaya veya ateş kesmeye iknaya çalışır.

2. Durum teslim olmaya müsait olmadığı zamanlarda, subay ve erler arasında anlaşmazlık çıkarmaya, morallerini bozmaya ve onları kaçmağa teşvik eder.

3. Düşmanın panik halinden istifadeye ve harekatın yöneltildiği bölgelerden kısa zamanda temizlenmesine yardım eder.

Bütün bu çalışmalarda, kötü durumlara müdahale etmek üzere bulunan askeri direnişlerinin kırılmasına; silah ve vazifelerini terk etmelerine; nefislerini korumalarına; çoluk ve çocuklarına karşı hasretlerini arttırmak için, his ve içgüdülerini kamçılamaya gayret edilir.

c) İdari propaganda: Bu propaganda şekli, kıt’alarımızın işgal ettiği topraklardaki düşman halkına hitap ederek ve onları belirli istikametlere yönelterek idarelerini kolaylaştırmaya yarar. Daha ziyade talimat, emirler ve gözdağı şeklinde neşriyat, beyanat ve ilanlarla yapılır. Yasaklar, cezalar, mükellefiyet (bir işi yapmaktan kaçınılamama) ve rüçhaniyetle (üstünlükle) kendi başarılarımız hakkında bilgi verir. Silah ve gıda maddelerinin teslim tarzı, amme hizmetlerinin cereyan şekli, harap olan lüzumlu ve acil tesislerin tamiri, yasak bölgeler hakkında halkı aydınlatır.

Propagandanın hedefi ve tesiri: Propaganda, belli bir kitleye, bir memlekete veya bütün dünyaya hitap edebilir. Bu husus propagandanın mevzuu veya maksadına bağlıdır. Zaman ve zemine uygun olarak, herhangi bir mevzu üzerinde esaslı tertiplenmiş olan propaganda, çok tesirli olmalı, aksi halde verimsiz olur. Aynı mevzu üzerine yapılan propagandanın metin ve ifade tarzı, hitap ettiği kitleye göre değişir. Bir zümreye methettiği bir hususu, diğer bir zümreye kötüleyebilir. Bu bakımdan propaganda çok yüzlüdür. Muhatabına göre fikir ve dil kullanır. Propagandaya kapılıp kalmamak, muhatap olanların inancına, kültürüne, zekasına ve şuuruna bağlıdır.

Askeri propagandanın hedefi genellikle şu üç unsur olmuştur:

1. Düşman silahlı kuvvetleri.

2. Düşman silahlı kuvvetlerini destekleyen kendi halkı.

3. Düşmanın işgal etmiş olduğu yabancı memleketin halkı.

Propagandanın kaynakları: Propaganda, kaynaklarına göre başlıca üçe ayrılmaktadır:

1. Beyaz ve açık propaganda: Tamamen açık çalışır, kaynaklarını gizlemez, herhangi bir hadiseyi bütün çıplaklığı ve müspet delilleriyle ortaya koyar. Meşru bir hakkın müdafaasını yapar, propaganda mevzuları genellikle hükümetin kontrolünden geçtiğinden haberler yarı resmi sayılır. Hakikatten ayrılmaz, muhataplarının tereddütsüz kabul etmeye alıştıkları, propaganda kaynağına olan itimatlarını sarsar. İkinci Dünya Harbinde BBC radyosunun neşriyatı, müttefiklerin Kore’de kullandıkları broşürler, Kıbrıs meselesinde Türk tezini izah etmek için Güney Amerika’ya giden iyi Niyet Heyeti, beyaz propagandanın en güzel misalleridir.

2. Kara Propaganda: Beyaz propagandanın tamamen aksidir. Hakiki kaynak daima gizlidir. Haberin asıl kaynaktan başka bir yerden çıktığı intibaı verilir. Yalanı hakikat, hakikatı yalan yapmaya, istediğine inandırmaya ve ortalığa nifak sokmaya çalışır.

İkinci Dünya Harbi esnasında İngilizler tarafından kullanılan ve Almanlar tarafından istekle dinlenen “Soldaten Sender Celais” ve “Gustav Sieg Pried Eins” adlı istasyonlar meşhurdur. Bunlardan bilhassa “Gustav Sieg Pried Eings”in yorumcusu, Nazi Partisine ait en son skandal ve dedikoduları kendine has bir uslupla, kışlada oturup konuşan iki askerin ağzından gayet canlı, eğlenceli ve mizahi bir şekilde anlatmış ve ekseriya en ince teferruatına kadar doğru olan bu haberler çok dinleyici bulmuştur.

3. Gri veya bulanık propaganda: Beyaz ve kara propagandanın arasıdır. Hakikat ve yalanı birbirine karıştırmak suretiyle çalışır. Kaynak gizlidir, dost veya düşman tarafından geldiği kat’i olarak bilinmez, hadiseler tahrif edilir. Bir işi veya olayı kendi arzu ettiği şekilde göstermek ister, dolayısiyle de mübalağa ve yalana daha fazla yer verir. Gri propagandada verilecek haberin alaka çekici, zihinleri kurcalayıcı ve kıymetli olması lazımdır. Muhtelif sebep ve bahanelerle çıkarılan şayialar gri propagandanın en iyi misalidir.

Maksat ve metodlarına göre propaganda:

1. Taarruzi propaganda: Arzu edilmeyen bir harekete mani olmak, istenilen bir hareket için hazırlıklı bulunmak veyahut da hedef olarak seçilen memlekette veya milletlerarası bir ihtilal, cemiyetlerarası bir anlaşma maksadıyla yapılır. Daha ziyade kandırıcı bir mahiyet taşır. Hedef memleket üzerine girişeceği faaliyetlerle, emniyetsizlik, şüphe ve tereddüt meydana getirerek fikri ayrılıklar teşekkül ettirir. Milleti sefahat ve tembelliğe sevk eder. Milli ahlakı bozmak suretiyle müsait bir zemin meydana getirdikten sonra seferde milli birliği yıkarak, milletle hükümet ve ordu arasındaki karşılıklı güveni sarsar, harbe devam arzu ve isteklerini kırmağa, müttefiklerarası güveni bozmaya çalışır. Anarşi çıkarmak ve terör en büyük silahıdır.

2. Koruyucu (Tedafüi) propaganda: Taarruzi propagandaya uğrayan memleketlerin kendisini korumak için tatbik ettiği propaganda şeklidir. Kabul edilmiş ve hükmü yürürlükte bulunan bir sosyal hareketin veya diğer halk hareketlerinin devamı için yapılan çalışmaları ihtiva eder. Tedafüi propaganda, milli birliği muhafaza etmek; harbe devam istek ve arzusunu, savunma azim ve iradesini güçlü tutmak; millet ve hükümet arasındaki karşılıklı güveni kurmak ve muhafaza etmek; düşmanın taarruzi propagandasını tesirsiz bırakarak, morali korumak ve yüksek tutmak için çalışır.

3. Anlaşma propagandası: Bu tarz propagandanın taarruz veya savunma ile alakası yoktur. Maksat, eşit haklara sahip olan memleketler arasında kültür özelliklerini muhafaza ederek, barışçı bir yol tatbikini, harpte ittifaklar teminini sağlamaktır. Haklı ile haksız arasında ve iki haklı arasında en iyi tatbik şeklini bulur.

4. Baskın şeklinde propaganda: Karşı tarafı savunmada bırakmak veya aleyhteki hakikatı körleterek zihinleri bulandırmak maksadıyla ani olarak yapılan propagandadır. Meydana gelen durumdan kısa bir zamanda faydalanılır, bilahare propagandadan vazgeçilir.

Propaganda vasıtaları: Propagandanın yayılması ve istenilen unsurlar üzerinde tesirini yapabilmesi için, muhtelif vasıtalar kullanmak icab eder. Zaman ve zemine göre değişen bu vasıtaların başlıcaları şunlardır:

1. İnsan: Propaganda vasıtası ne kadar gelişirse gelişsin, yine ön planda bizzat insanın kendisi rol oynamaktadır.

a) Açık propaganda elemanları: Açık olarak propaganda vazifesini üzerine almış olan kimselerdir. Belirli bir fikrin müdafaasını yaparlar. Her fırsat bulduklarında derhal konuşmaya ve münakaşaya başlayarak inandıkları ve memur edildikleri fikrin propagandasını yaparlar. Bilhassa iç politika üzerinde bu şekilde propagandanın rolü büyüktür. Demokrasi idarelerinde iktidar ve muhalefet arasında durmadan devam eden bu yarışma, totaliter rejimlerde sadece iktidarın vasıtasıdır. İkinci Dünya Savaşında, Alman Propaganda BakanıGöbels’in, “Kahve yerine nohut, tereyağı yerine top!” diye bağırmasını Alman halkı uzun müddet unutmamış, bu surette ideali uğruna her şeyi mübah ve normal görmüştü.

b) Gizli propaganda ajanları: Özel surette yetiştirilmiş olan bu ajanlar, çeşitli insan toplulukları arasında hakiki hüviyet ve vazifelerini gizleyerek faaliyet gösterirler. Bunlar genellikle bir kimseye hitab etmezler, bilhassa kalabalık yerlerde birbirleriyle konuşuyormuş gibi, mahiyeti ve kaynağı meçhul dedikodular halinde fikirlerini etraftakilere duyururlar.

2. Radyo: Arzu edilen fikrin daha uzak bölgelere yayınlanması için kullanılan bir prapaganda vasıtasıdır. Bugün gerek her ev için en mühim ihtiyaç vasıtası olması, gerekse elektrik dalgalarının mesafe, coğrafi engel ve siyasi sınır tanımaması, radyonun propaganda vasıtası olarak önemini daha fazla arttırmaktadır. Radyo, haber, konuşma, konferans, hikaye, temsil, istatistiki bilgiler, raporlar, müzik gibi hislere ve maneviyata tesir edici yayınlarıyla, propaganda hususunda en büyük rolü oynamaktadır.

3. Televizyon: Söz ve filmin biraraya gelmesi, yani göz ve kulağa hitap etmesi bakımından televizyon fevkalade bir propaganda aracıdır.

4. Sinema: Toplu yaşayışta hemen her sınıf halkın en büyük eğlence vasıtalarından biri olan sinema, insanların gördükleri hadiseleri izah ederek tamamlayan ve bunu müzikle de takviye ederek daha cazip hale getiren tesirli bir propaganda vasıtasıdır. Esasen her film, müspet veya menfi bir konunun propagandasını yapar. Kültür, doküman ve aktüalitede dahi bol miktarda propaganda unsuru vardır. Propaganda maksadı için hazırlanmış, usta bir film yapımcısının elinden çıkmış, sansürün gözünden kaçan sahneleriyle yabancı memleketlere girmiş olan filmler, en mükemmel propaganda vasıtalarıdır.

5. Fotoğraf ve karikatürler: İnce bir zeka ve kabiliyet tarafından içinde bulunulan duruma, hadiselere ve düşmanın ruhuna nüfuz edecek şekilde hazırlanan karikatür ve fotoğraflar, düşmana elindeki silahı attıracak kadar tesirli birer propaganda vasıtası olurlar.

6. Panayırlar, sergiler ve enternasyonal fuarlar: Propagandacıların en çok faaliyet gösterdikleri sahalardır. Bilhassa enternasyonal fuarlarda ticari maskeler altında birçok siyasi düşüncelerin de propagandasını yapmak imkanı elde edilir. Temsil ettiği memleketin biraz da mübalağalı olarak varlığını göstermek suretiyle karşı tarafı korkutarak, yahut hayran bırakarak maksadına ulaşır.

7. Gazete, broşür ve kitaplar: Bugün medeni insan için, gazete elden düşürülmesi imkansız bir yayın vasıtasıdır. Her olay; yazı, karikatür ve resim olarak gazete vasıtasıyla kolayca yayınlanabilir. Gizli maksatlar için hazırlanıp, kaynağı meçhul olarak elden ele dolaşabilen ve icabında saklanabilen küçük broşürler de propagandanın en tehlikeli vasıtalarıdır. Bunlardan başka duvar ilanları, afişler, beyannameler, istatistikler, raporlar, şiirler, hicivler, nükte ve şarkılar, müzik ve piyesler de propaganda vasıtalarıdır.

8. Turistik geziler ve seyyar sergiler: Son zamanlarda bütün dünya milletleri tarafından bu şekilde, ticari gaye ve turist çekmeyi hedef edinen seyyar sergilerle, dinlenme ve görgü ihtiyaçlarını gidermek için tertiplenen turistik geziler propaganda maksadıyla yapılmaktadır.

9. Din adamları ve hac ziyaretleri: Belirli zamanlarda yapılan hac ziyaretleri, propaganda için müsait bir zemin meydana getirmektedir. Bilhassa Mekke’de yapılan hac ziyaretlerine Sovyetler çok önem vermekte, buraya hacı namzeti maskesi altında gönderdiği elemanlarıyla komünizm propagandası yaptırırlardı. Hatta Moskova Camii İmamı Salihov, Araplar arasında muhtelif fırsatlarda konuşmalar yaparak “Kur’an ile komünizm prensiplerinin bir dereceye kadar müşterek olduğunu”(!) izah edecek kadar ileri gitmiştir.

10. Cemiyetler: Topluluk içinde yaşıyan insanlar daima yanında bulunanlarla münasebette olduklarından onu dinler, onu görür ve onunla temas ederler. Mesela aynı dinden olanlar, aynı şehirde oturanlar, aynı siyasi partinin mensupları, aynı kulübün taraftarları, aynı cemiyete dahil olanlar, aynı ilmi ve edebi mesleğe mensup kimseler, hatta aynı gazetenin daimi okuyucuları, birbirleriyle temasta bulunsun veya bulunmasınlar aralarında manevi bir birlik teşkil ederler. İşte bu surette meydana gelen kitleler, hariçten gelen tahriklere karşı çok hassastırlar. Bu hal, propagandacı için bulunmaz bir fırsattır.

11. Para: Maddi bütün imkanları şahsında toplayan ve bu yolda maneviyat üzerinde tesir yapan bir propaganda vasıtasıdır. Para, çeşitli propaganda vasıtalarının teminine ve bizzat kullanılarak arzuların yerine getirilmesine sebep olmakla beraber, çok defa kendisi de propaganda vasıtası olarak kullanılmıştır. Amerika iç harbinde karşı taraf askerlerini kandırmakta kullandığı gibi İkinci Dünya Harbinde Almanlar, Rus parasını taklit ederek bir gece balonlar içinde Rus toprakları üzerine salmışlar. Bilahare Rus uçaklarının bunları tahrip etmesiyle meskun yerlere yağan paralar, fakir halkın eline geçmiş. Bol paraya kavuşan halk, yüksek zümrenin alışverişine tahsis edilen mağazalara hücum etmiş; bu surette komünist idareciler halkın elindeki parayı toplamak için uzun zaman uğraşmak mecburiyetinde kalmıştır. İkinci meşrutiyetten sonra çıkarılan paralar üzerindeki “Hürriyet”, “Müsavat”, “Adalet” yazısı; Fransa İhtilalinde paranın bir propaganda beyannamesi olarak ihtilalcilerin parolalarını taşıması da birer misaldir.

12. İnsan ihtiyaçlarına ait eşyalar: Muhtelif cins ziynet ve diğer insan ihtiyaçlarına ait eşyalarla çeşitli gıda maddeleri, iktisadi sahada propaganda vasıtası olarak kullanıldığı gibi, aynı zamanda bunların ambalajları arasına çeşitli propaganda broşürleri konarak propaganda taşıyıcı vazifesinde kullanılmaktadır. Mesela kibrit kutuları, sigara paketleri, çikolata ve bisküvi ambalajları, makara içleri en müsait yerlerdir.

13. Manevra ve tatbikatlar: Milli savunma politikasının en güzel propaganda vasıtasıdır. Bilhassa, yabancı devlet temsilcileriyle ataşeleri huzurunda; yerli ve yabancı basın mensupları önünde yapılan bu gibi hareketler, ordunun iç ve dış itibarının arttırılmasında en büyük tesiri yapar.

14. Donanmaların ziyaretleri: Donanmaların yabancı memleketlere yapacakları ziyaretler, denizlerdeki varlığının gösterilmesi bakımından, en büyük propaganda vasıtasıdır.

15. Her nevi hava taşıt vasıtaları: Propagandanın daha çok ve daha uzak sahalara yayılması bakımından uçaklar, helikopterler, balonlar, paraşütler; yerine göre çok yüksekten bırakılarak, yerine göre pilotsuz olarak radyo dalgalarıyla veya tamamen serbest olarak düşman içlerine sevkedilmek için kullanılan en iyi vasıtalardır.


2-)PROPAGANDA



Bir ideoloji, düşünce, inanç ve benzeri fikri, başkalarına tanıtmak, benimsetmek ya da daha ileri giderek, onları kazanmak amacını güden söz, yazı, simge, gösteri vb. iletişim araçlarıyla gerçekleştirilen örgütlü eylem.

Çok kapsamlı bir tanım yapılmak istendiğinde, bunun zıddını da göz önünde bulundurmak gerekir. Bu bağlamda bir ideoloji, düşünce veya inancı yıkmak; örgütü çözmek, sempatizanlarını dağıtmak amacını yine söz, yazı, simge, gösteri ve benzeri iletişim araçlarıyla gerçekleştiren örgütlü eyleme de propaganda denilmektedir.

Kullandığı iletişim araçlarıyla göze ve kulağa yönelik olmakla birlikte, zaman zaman sıralanan araçların dışında "zorlama" ve "menfaat sağlama" yollarından da yararlanıyor olması, propagandayı entellektüel düzeyde bir eylem türü olmanın ötesine taşımaktadır. Bir sapma olarak nitelense bile, bireyler "inandırılmak" yerine; "yılgınlığa düşürülmek veya menfaat sağlanarak satın alınmak" suretiyle kazanılmaktadır.

Kilise, Ortaçağ olarak adlandırılan döneminde, Haçlı seferlerini organize ederken propagandasını "inandırmak, korkutmak ve menfaat, saygınlık sağlamak" gibi her üç unsurun üzerine kurmuştur. Avrupalı halk, bunun bir dini görev olduğuna inandırılmış, Tanrının ve Kilisenin hışmı/aforozu ile korkutulmuş, yöresel önderler; kontlar, baronlar ve krallar daha fazla saygınlık, egemenlik ve zenginlik vaadleriyle satın alınmışlardı.

Modern anlamda propaganda Fransız devrimi ile başlamıştır. Şehirleşme, iletişim araçlarının gelişmesi, propagandanın etkinliğini ve geniş kitlelere ulaşmasını sağlamıştır. Matbaanın icadı, kitap, el ilanı, gazete, afiş, mikrofon, radyo, sinema, televizyon ve onlara paralel olarak ulaştırma araçlarındaki hızlı gelişmeler, propagandayı sınır tanımaz güce kavuşturmuştur.

Fakat propagandayı toplumların üzerinde sürekli kılan asıl unsur yirminci yüzyılın ideolojik mücadeleleri olmuştur denebilir. Nitekim "toprak ve barış" sloganını işleyen Lenin'in öncülüğündeki komünizm propagandası Çarlık Rusyası'nda milyonlarca asker ve köylüyü etkisi altına almayı başararak, ülkede 1991'de yıkılan Marksist rejimi kurabilmiştir. Nazizm ise, Hitler'in önderliğinde "Tek ülke, tek millet, tek önder" sloganını işleyen "En büyük Almanya" parolasını tekrarlayan propagandası ile önce iktidarı ele geçirmiş, daha sonra ülkeleri İkinci dünya savaşı'na sürüklemiştir. Naziler, propagandayı taktik ve stratejik silah olarak kullandılar. 1943-45 arasında "Nazi propaganda makinası" deyimi ün kazanmıştır.

Propagandanın hiç değişmeyen hedefi, insanların tutumlarını etkileyip kendi amacı doğrultusunda şekillendirmekten ibarettir. Nazi Propaganda Bakanı Dr. Goebbles bu durumu şöyle özetlemiştir: "Propaganda yapmak, her yerde hatta tramvayda bile fikirlerinden söz etmektir. Propaganda, çeşitleriyle de, ortama uyumda esnekliği ve tesirleriyle de sınırsızdır."

Yine de propaganda bazı isimler altında sıkça kullanılmıştır: İyi - kötü, yıkıcı - yapıcı, resmi, ideolojik, karşı propaganda gibi.

Bunlara ek olarak kaynağının konumu açısından beyaz, kara, gri propaganda sınıflandırması yapılmıştır. Yasal hükümet, parti, dernek ve sendika gibi örgütlerin sorumluluk yüklenerek yürüttüklerine beyaz propaganda denilmiştir. Kara propaganda, gizli kaynaktan uygulanan psikolojik tahribatı amaçlayan propaganda türüdür. Gri propaganda ise, kaynağı yine belli olmayan heyecan ve abartma dozu yüksek, zihinleri bulandıran haberler taşır. Dünya 1945'i izleyen yıllardan Komünizmin çöküşüne kadar Doğu ve Batı blokları arasında her üç propaganda türünün de kullanıldığı yoğun bir soğuk savaş dönemine sahne olmuştur.

Propagandanın örgüt, tema ve hedef kitle olmak üzere üç unsuru vardır.

Tesirli bir propaganda da, bu üç unsurun ve kullandığı araçların niteliğine göre, değişkenlik göstermekle birlikte, şu özelliklerin bulunması istenir:

a) Kitle ve bireylerin mutluluk ve ihtiyacına yönelmelidir.

b) Zamanlamayı ve ortamı sağlıklı belirlemelidir.

c) Hedef kitlenin ruhi ve maddi yapısını, geleneklerini, yöneliş zaaflarını; tüm özelliklerini iyi tesbit etmelidir.

d) Karşıtlarını çoğaltıcı değil, en aza indirgeyici davranılmalıdır.

e) Karşıt propaganda veya malzemeyi çürütebilmelidir.

f) Sık sık tekrarlanmalı, şayia haline gelebilmelidir.

g) İtibarlı, saygın ve hedef kitlenin kendinden saydığı kişi ve kişilerce seslendirilmelidir.

h) Gerçek haberlere dayanması inandırıcılığını yükseltmelidir.

i) Gruplaşmaya ve dayanışmaya yönelme ihtiyacı doğurmalıdır.

k) Kendi aleyhine haber ve oluşumları örtmeye, unutturmaya, gözden kaçırmaya veya yalanlamaya muktedir olmalıdır.

1) Kullanacağı araçları, yerini, sıralamasını baştan planlamalıdır.

Önceden de belirtildiği gibi, batı kaynaklı propaganda ahlaki değer taşımak gibi bir yükümlülükle bağımlı olmayan, gerektiğinde her türlü malzemeyi helal-haram endişesi tanımadan kullanan yapısıyla müslümanların tebliğ ve davet metodundan derin ayrılıklar taşır (bk. Tebliğ, Slogan).

Propagandanın İslam'daki Yeri ve Hükmü:

İslamın yayılması ve esaslarının toplum tarafından öğrenilip pratik hayatta uygulanabilmesi için davet, irşad ve tebliğin önemi büyüktür. Bu üç terimle ifade edilen İslama çağrı, kendi ölçüleri içinde bir tanıtım ve karşıt kanaat ve propagandaları etkisiz kılma eylemidir.

Kur'an-ı Kerim'de İslam'a çağırmanın metodu şöyle belirlenmiştir: İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır. Onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin yoldan sapanları en iyi bilendir. O doğru yolu bulanları da en iyi bilendir" (en-Nahl, 16/125). Bir çok ayetlerde Hz. Peygamber'e düşen görevin topluma hakkı tebliğ etmekten ibaret olduğu belirtilmiştir (bk. Âl-i İmran, 3/20; el-Maide, 5/92, 99; er-Ra'd, 13/40; İbrahim, 14/52; en-Nahl, 16/35).

Ancak İslam'ın kendini tanıtmadaki metodu; gerçeği açık bir şekilde ortaya koymak, toplumun anlayacağı ölçüler içinde anlatmaktan ibarettir. Bu tebliğ sırasında yalana, hileye, asılsız bilgilere, aşırılıklara, iftiraya ve abartılı ifadelere başvurulmaz.

Günümüz toplumlarında kamuoyu oluşturmak için kullanılan propagandalar ise yalan haber, hile, yıkıcı rekabet, iftira ve abartılı ifadeleri kapsayabilmektedir. Ancak toplum propagandasında doğru, gerçekçi, meşru araç ve yöntemler kullanılması mümkün ve caizdir. Çünkü meşru tanıtımlar hayra, iyiliğe, toplum yararına yönlendirme amacını taşır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Bir hayra yol gösteren kimseye, bu hayrı işleyenin ecrinin misli vardır" (Müslim, İmare, 133; Ebu Davud, Edeb, 115; Tirmizi, İlm, 14; Ahmed b. Hanbel, IV, 120, V, 274, 357).

Diğer yandan müslümanların münkir, münafık veya fasıkların verecekleri haberlere ve yapacakları propagandalara prensip olarak güvenmemeleri asıldır. Müslümanın bu kaynaktan gelen haberleri inceleyip, doğru ise gereğini yerine getirmeli, yalan haber ise doğrusunu ortaya çıkarmalıdır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: Ey iman edenler! Eğer size fasık bir kimse bir haber getirirse, bu haberin aslını araştırın. Aksi halde bilmeden bir topluluğa sataşırsınız da, yaptığınıza pişman olursunuz" (el-Hucurat, 49/6). Fasık, hak yoldan çıkan, Allah'ın emirlerini dinlemeyen ve yasaklarından kaçınmayan kimse anlamına gelir. Böyle birisinin gazete, dergi vb. yayın vasıtaları ile yaydığı haberin aslı, müslümanlarca araştırılarak doğru olup olmadığı ortaya konulmalıdır. Aksi halde, menfi propagandaların etkisinde kalan müslüman yanlış ve meşru olmayan ideolojik akımlara kapılabilir.

Propaganda metodunu İslam'ın aleyhinde kullananlar, kendilerini haklı göstermek için yanıltıcı delillere dayanırlar; çoğu kez haklı gibi görünürler. Ancak hedefleri İslam'a ve müslümanlara zarar vermek olduğu için, gerçek müminler böylelerinin propagandasına aldanmaz. Mümin diğer müminlerin dostu ve destekçisidir.

Allah Teala şöyle buyurur: Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirinin dostlarıdır. Bunlar (insanlara) iyiliği emrederler, onları kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler; Allaha ve Resulüne itaat ederler" (et-Tevbe 9/71). Mümin, münkirlerin propagandalarının etkisi altında kalmaz ve onlara tabi olmaz. Ayette şöyle buyurulur: "Müminler müminleri bırakıp da kafirleri dost ve idareci edinmesin. Kim bunu yaparsa, Allah'tan hiçbir yardım görmez. Ancak bunun, münkirlerden gelebilecek bu tehlikeden sakınmak için yapılması durumu müstesnadır. Allah size kendisinden korkmanızı emrediyor. Sonunda gidiş ancak Allahadır" (Âl-i İmran, 3/28).

Kuran-ı Kerimde özellikle müşrik ve münafıkların, İslam'ın aleyhinde yaptıkları yıkıcı propagandalara yer verilir. Buna müşriklerin yeniden dirilme aleyhine yönelttikleri şu propaganda örnek verilebilir. Rivayete göre Âs b. Vail eline çürümüş bir insan kemiği almış, bunu ufalayarak, Hz. Peygamber'e; "Bu kemiği çürüdükten sonra Allah mı diriltecek?" demiş. Hz. Peygamber de, " Evet, O, seni de diriltecek ve hem de ateşe atacak" buyurmuştur.

Kur'an-ı Kerim'de bu olay şöyle anlatılır: "O, kendisinin bir damla sudan yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi. Bu çürümüş kemiklere kim can verecekmiş, dedi. De ki: Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı hakkıyla bilendir" (Yasin, 36/78-79).

Diğer yandan Tebük gazvesi hazırlıkları yapılırken Ashab-ı kiram büyük fedakarlık yaptılar. Hz. Osman, Ebu Bekir ve Ömer servetlerinin büyük bir bölümünü bu yolda sarfettiler. Ebu Ukeyl gibi ban sahabiler de güçleri oranında bir sa' hurma gibi küçük fakat gönülden tasaddukta bulundular. Münafıklar büyük yardım yapanlardan bazısını riya ile, bir sa' hurma bağışlayan Ebu Ukeyl'i ise, sırf insanlar arasında adı anılsın diye yardımda bulunmakla itham ettiler. Bunun üzerine şu ayet indi: "Sadakalarda bağışta bulunan müminlerle, güçlerinin yeteceğinden başkasını bulamayanlarla eğlenenler yok mu? Allah onları rezil etmiştir. Onlar için pek acıklı bir azap vardır" (et-Tevbe, 9/79).

Tebük seferi, Hicret'in 9. yılında vuku bulmuştu. Mevsim çok sıcak, ortalık kuraktı. Müthiş bir kıtlık hüküm sürüyordu. Ürünler henüz hasat edilmemişti. Bizans İmparatoru Herakl'in kırk bin kişilik seçme bir orduyu Medine'ye hücum için yola çıkardığı haberi geldi. Bunun üzerine, münafıkların reisi Abdullah b. Übey b. Selül şöyle diyerek propagandaya başladı: "Muhammed Romalılarla savaş yapmayı kolay mı sanıyor? Vallahi ben şimdiden onun da, ashabının da esir olarak bağlandıklarını görüyorum". Yeni müslüman olanlar da bu propagandaya inanır gibi oldular. Ancak Ashab-ı kiramın büyük servet ve gayretlerini ortaya koymaları sonucunda bu menfi propagandalar etkisiz kaldı ve müslümanlar otuz bin kişilik bir ordu ile yola çıktı (bk. Hasan Basri Çantay, Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim, İstanbul 1959, I, 280, 281, dip not: 40).

Menfi propagandalarıyla müminleri zaman zaman ümitsizliğe düşüren münafıkların sonu perişanlık olmuştur. Onların dünyadan affedilmeden ayrıldıkları şöyle açıklanır: "Onlar için a) istesen de istemesen de birdir. Yetmiş defa af dilesen, Allah onları yine kesinlikle affedecek değildir. Bu böyledir. Çünkü Allah'ı ve Resulünü inkar ile kafir olmuşlardır. Allah bu şekildeki fasıklara hidayet vermez" (et-Tevbe, 9/80); "Onlar için af istesen de istemesen de birdir, Allah onları kesinlikle affetmez. Şüphe yok ki Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez" (el-Münafıkun, 63/6).

Münafıkların menfi propagandası bir ayette şöyle anlatılır: Allah'ın peygamberine karşı çıkmak için savaştan geri kalan (münafıklar), evlerinde kaldıkları için sevindiler. Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşmayı çirkin gördüler ve, bu sıcakta savaşa çıkmayın"dediler. De ki, "Cehennem'in ateşi daha sıcaktır". İyice bilmiş olsalardı" (et-Tevbe, 9/81).

Sonuç olarak İslam'ı tanıtma, yayma ve İslami hükümleri öğretme amacıyla yapılan propaganda, İslam'ın kendi terminolojisinde "irşad", "tebliğ" ve "davet" gibi terimlerle ifade edilmiştir. Bu tür propaganda kendi metotları içinde yapıldığı sürece meşrudur ve büyük bir ecir kaynağıdır. Bu nitelikte olmayan, İslam'a ve topluma zararlı fikir, düşünce ve ideolojileri telkin, yayma ve kabul ettirme amacına yönelik propagandalar ise, bu fikir ve ideolojilerin durumuna göre değerlendirilir. İdeoloji meşru ise bunun tanıtımı da meşru olur.

Yılmaz YALÇINER

Hamdi DÖNDÜREN


3-)1. Belirli
bir amaç doğrultusunda, bilinçli olarak insanların tutum, davranış ve inançlarını
değiştirmeye yönelik etkinlikler.

2. Siyasal
partilerin halkın beğenisini kazanma, oy oranını artırma veya sadece seçimi
kazanma amacına yönelik olarak yaptıkları tanıtım, reklam, etkileme ve
yönlendirme faa­liyetleri.


4-)Bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı vb. yollarla gerçekleştirilen çalışma
Örnek:Seçim günleri yaklaştıkça iki komşu da propaganda faaliyetini büsbütün artırdılar. H. Taner


5-)Bk. yaymaca


6-)Propaganda


7-)Herhangi bir prensibi yaymaya çalışan teşkilat


8-)i. propaganda.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Propaganda.
İngilizcesi İngilizce
Congregation of cardinals, established in 1622, charged with the management of missions.
İngilizcesi İngilizce
İnformation that is spread for the purpose of promoting some cause.
İngilizcesi İngilizce
Control of information, ideas, facts, or allegations spread deliberately to further one's cause or to damage an opposing cause.
İngilizcesi İngilizce
Way of presenting a belief that seeks to generate acceptance without regard to facts or the right of others to be heard Propaganda often presents the same argument repeatedly, in the simplest terms and ignores all rebuttal or counter-argument It is essentially self- interested and often associated with authoritarian regimes Propaganda is often used to convey official descriptions of reality, when it may be allied with bureaucratic control of media, censorship of opposing opinions and deliberate misinformation.
İngilizcesi İngilizce
Any information, ideas, doctrines, or special appeals spread to influence the opinions, emotions, attitudes, or behavior of any specified group to benefit the sponsor, either directly or indirectly.
İngilizcesi İngilizce
Written or spoken pieces that are intended to influence the reader or listener strongly.
İngilizcesi İngilizce
In the military context, the deliberate effort to advance one's own cause by spreading information or disinformation which will damage the enemy's cause Propaganda is not a function of Army public affairs.
İngilizcesi İngilizce
Information given to show something or someone in a biased way.
İngilizcesi İngilizce
Advertisement.
İngilizcesi İngilizce
Canvassing.
İngilizcesi İngilizce
Agitprop.
İngilizcesi İngilizce
Publicity.
İngilizcesi İngilizce
Boost.
İngilizcesi İngilizce
Build-Up.
İngilizcesi İngilizce
The college of the Propaganda, instituted by Urban VIII.
İngilizcesi İngilizce
To educate priests for missions in all parts of the world.
İngilizcesi İngilizce
Hence, any organization or plan for spreading a particular doctrine or a system of principles.
İngilizcesi İngilizce
Professional expenditure.
İngilizcesi İngilizce
Persuasive communication designed to influence political behaviour, usually on a large scale.
İngilizcesi İngilizce
Generation of more or less automatic responses to given symbols.

  • İran'da haziran ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için Propaganda döneminin martta başlayacak olması ve Mahmut Ahmedinecad'ın siyasi manevra alanının gittikçe daralmasının, Obama'yı böyle bir karar almaya itmiş olabileceği dile getirildi.

Sizde içinde Propaganda kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Propaganda kelimesi anlamı 57 defa okunmuştur. [239776] Propaganda kelime anlamı, Propaganda nedir, Propaganda ne demek, Propaganda sözlük anlamı

Paylaş