Rehin Nedir

Rehin Nedir ? Rehin Ne demek ?

1-)Alm. (Unter-) Pfand (n), 2. Faustpfand (n), Verpfändung (f), 3. Hypothek (f), Fr. Gage, nantissement, hypothèque (m), İng. Pledge, pawn, security. Bir sebepten dolayı, bir şeyi hapsetmek, alıkoymak. Bir malı, ondan istifadesi, faydalanılması mümkün olan bir hak karşılığında hapsetmek, alıkoymaktır. Hapsedilen mala “rehin” veya “merhun” denir.

Rehin, alacaklıya yapılacak ödemeyi belirli bir şey üzerinde teminat altına almaya yarayan bir sözleşmedir. Alacaklıya yalnız rehin edilen malı sattırarak alacağını alma hakkını verir. Rehin, para, mal vs. olarak verilebilir.

Alınan bir şeye karşılık, bir şeyi bırakmak, ayni teminattır. Alacaklı, hakkını teminat altına almak için karşı taraftan ayni teminat ister ve bu sebeple rehin hakkını tesis eder. Rehin hakkı, bir alacağın temin edilebilmesi için, bir menkul, gayrimenkul veya bir hak üzerinde kurulan sınırlı bir ayni haktır. Alacağın varlığına bağlı olduğu için bir fer’i haktır. Yani alacak hakkı yoksa veya geçersizse, rehin hakkı da yok demektir.

Bugünkü Türk hukukunda rehin: Türk Medeni Kanunu’nun 765-852’nci maddelerinde gayrimenkul rehni ve 853-886’ncı maddelerinde de menkul rehin ile alacak üzerindeki rehin hakkı ve rehinli tahvilata ait hükümler düzenlenmiştir. Medeni Kanuna göre, her türlü alacak ve haklar üstünde de rehin hakkı kurulabilir. Alacak hakkı ve para ile değerlendirilebilen her çeşit hak üzerinde rehin hakkı tesisi mümkündür. Alacak rehinde, borçluya durumun bildirilmesi lazım değildir.

Senetli alacaklarda, rehin sözleşmesi bir borçlandırıcı işlemdir. Rehin alacaklısına senedin de teslimi gerekir. Hamiline yazılı senette, ayrıca rehin sözleşmesi gerekmez. Rehin niyetiyle teslim yeterlidir. Emre yazılı senetlerde de “rehin cirosu” ile rehin sözleşmesi yapılmış olur. Nama yazılı olan senetlerde ise ayrıca “temlik beyanı” da gerekir.

Bir rehin üzerine ikinci bir rehin hakkı kurulabilir. Ancak durum önceki rehin alacaklısına bildirilir. Alacak üstündeki rehin hakkı, “mutlak” bir haktır. Ancak ayni hak değildir. Mal üzerine kurulmamıştır. Herkese karşı ileri sürülebilir. Rehin edilen hak, rehin sahibine devredilmiş olmayıp, hak yine rehin edene aittir.

Mal üzerindeki rehin, gayrimenkul rehni ve menkul rehni olmak üzere iki çeşittir.

1. Gayrimenkul rehni: Kanunda üç çeşit gayrimenkul rehni vardır: a) İpotek, b) Îrad senedi, c) İpotekli borç senedi (Bkz. İpotek). Gayrimenkul rehni, alenidir, belirlidir, sabit derecelidir ve teminatlıdır. Gayrimenkul rehni ya kanundan doğar veya sözleşme ile kurulur. Kanundan doğan gayrimenkul de ya tescil olmadan doğar veya kanundaki hüküm, rehnin tescil edilmesini isteme hakkını verir. Ayrıca resmi senede gerek yoktur. Sözleşme ile doğan gayrimenkulde ise, diğer ayni haklarda olduğu gibi, resmi senet ve tapuya tescil şartını gerektirir.

2. Menkul rehni: Taşınabilir bir mal üzerinde kurulur. Alacaklıya gerektiğinde malı satarak alacağını alma hakkını verir. Menkul rehni kıymetle ilgili olup, fer’i bir haktır. Alacaklının rehinli menkul malı gerektiğinde sattırarak, karşılığından alacağını alması, kıymetle ilgili bir hak olmasındandır. Alacağa sıkı surette bağlı olması ise, fer’i hak olduğunun ve sadece teminat olduğunun işaretidir. Alacak hakkı ile birlikte rehin hakkı da son bulur. Alacak üçüncü kişiye devredilince, rehin hakkı da üçüncü kişiye geçer.

Menkul rehni de; a) Teslim şartlı, b) Teslimsiz olmak üzere iki çeşittir. Teslim şartlı rehin, normal menkul rehnidir. Rehin hakkı kurmak için, zilyetlik alacaklıya veya üçüncü kişiye devredilir. Rehin verenin tek başına mal üzerinde tasarruf yetkisi yoktur. Rehin hakkı tesisi için, rehin sözleşmesi ve zilyetliğin devri gerekir. Rehin sözleşmesi, şahsi bir hak doğurur. Bununla rehin hakkı sahibi zilyetliğin devrini isteme hakkı elde eder. Borçlu da zilyetliği devir borcuna girer. Rehin hakkı sahibi daima alacaklıdır. Sözleşmede sıhhat ve şekil şartına gerek yoktur. Zilyetliğin devrinde, rehin hakkının ortaya çıkması için sözleşme yeterli değildir. Zilyetliğin devri de gerekir. Ancak, bu şekilde rehin hakkı açıklık kazanır. Hükmen teslimle rehin hakkı kurulamaz. Alacaklının parasını alabilmesi için, ancak para ile ilgili olan şeyler üzerinde rehin hakkı kurulabilir.

Teslim şartlı rehnin sona ermesi, zilyetliğin geri verilmesini isteme hakkının kaybedilmesi, alacağın sona ermesi ve tarafların anlaşması sonucu feragatle son bulur.

Teslimsiz menkul rehni, kanunda belirtilen özel durumlardan doğar. Bunda zilyetliğin devrine gerek yoktur. Bu rehne, menkul mal ipoteği de denir. Birçok çeşitleri vardır:

1. Hayvan rehni: Ancak çiftlik hayvanları üzerine kurulur. Diğer hayvanlara kurulamaz. Bu rehni, kredi kuruluşları ve kooperatifler kurar. Hayvan rehni siciline kayıt gerekir.

2. Maden cevheri rehni: Maden Kanununun verdiği yetkiye göre kurulur. Madeni çıkaran, arama yapan ve işleme yapanlar alacaklıya teslimsiz rehin hakkı verebilirler. Bununla, ilgili rehin hakkı vardır.

4. Ticari işletme ve esnaf işletmesinin rehin hakkı.

5. Zirai donatım, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinin rehin hakları vardır. Bunların hepsi, teslimsiz menkul rehine girerler.

İslam hukukunda rehin: Ödenecek mal karşılığı olarak, bir malı, alacaklıda veya başka adil bir kimsede, emanet bırakmakla yapılır. Rehin ancak, mal borcu için verilir. Öldürmek, yemin hakları, işçinin iyi çalışması, misafirin hırsızlık etmemesi için rehin istenmez. Rehin zor ile alınmaz. Rehin akidle yani icab ve kabulle, yani sözleşme veya mektuplaşma ile yapılır. Rehinde mal teslim alınır. Teslim olunmadan önce, borçlu rehni vermekten vazgeçebilir. Rehin bırakılan malın, satılmaya elverişli olması şarttır. Tartı ile, hacimle ölçülen herşey, altın, gümüş eşya, para, rehin verilebilir. Ortak olan bir şeydeki kendi payı rehin verilemez. Alacaklı, rehinden vazgeçebilir. Borçlu vazgeçemez. Rehin, borç ödeninceye kadar hapis olunur. Önce, borç ödenir. Sonra, rehin verilir.

Alacaklı, rehnin, borçlunun mülkünden çıkmasına sebep olamaz. Satamaz, kiraya veremez. Rehni, ancak borçlunun izniyle kullanabilir. İkisinden biri, ötekinin izniyle, rehni başkasına ariyet verebilir. Sonra her biri onu yine rehin yapabilir. Alacaklı, kendisindeki rehni, rehni veren borçlusuna da ariyet verebilir. Saklamayarak veya kullanarak rehin helak olursa, kıymetini öder. Bir kimsenin, rehinde bulunan malı satın alması sahihtir. Alacaklı, elindeki rehin malı müşteriye vermeyebilir. Müşteri, borcunu ödeyerek, rehnin kurtarılmasına kadar bekler. Yahut, bey’i (satışı) mahkemeyle fesh ettirir.

Ödünç verirken, alacaklının rehinden istifade etmesi için, izin verilmesi şart edilirse, faiz olur. Mesela, hayvanı veya tarlayı, elbiseyi kullanması, sütünü içmesi şart edilirse faiz olur. Sonradan verilen izin ile, alacaklı rehni kullanabilir.

İslam hukukunun rehinle ilgili hükümleri, fıkıh kitaplarında yer almakta olup, ayrıca Mecelle’nin 701-761’inci maddelerinde de bahsedilmektedir.


2-)REHİN



Sabit ve devamlı olma, habs ve men etme; mutlak surette alıkoyma, mutekavvim bir malı, kıymete sahip olan bir şeyi, bir borç veya hakkın temin edilmesini sağlayacak şekilde hak yerine getirilinceye kadar habs etme, elde tutma.

Rehin verene "rahin", rehin alana "mürtehin", rehnedilen şeye "merhün, rehin veya rehine" denilir.

Mecelle'nin tarifi şöyledir: "Rehin, bir malı ondan mümkün olan bir hak karşılığında hapsetmek ve alıkoymaktır" (mad. 701-704).

İslam'dan önce Arap toplumunda rehin uygulaması vardı. Ancak vadesi gelen borç ödenmezse rehin alan rehnedilen şeyi mülk, edinebiliyordu. İslam, rehin akdi müessesesini islah ederek her iki tarafın da haklarını sağlam esaslara bağladı. Bu arada, borç vadesinde ödenmediği takdirde, rehnin kendiliğinden rehin alanın mülkiyetine geçeceği adeti yasaklandı.

Rehin akdi, delillerini Kitap ve Sünnette bulur. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: "Eğer bir yolculuk yapıyorsanız, bir yazıcı da bulamadıysanız, o zaman borçludan aldığınız rehinler de yeter" (el-Bakara, 2/285).

Rehin, özellikle alacağı yazı ve şahitle belgelendirme mümkün olmadığı takdirde teminat vazifesi görür. Borcun, vadesinde ödenmemesi halinde, rehinden karşılanması mümkün olur (el-Cassas, Ahkamül-Kur'an, II. 258). Âyette yalnız yolculuk sırasında rehinden söz edilmesi, genellikle yolculuklarda senet tanziminin ve şahit bulmanın mümkün olmaması yüzündendir. Diğer yandan, rehnin yolculuk halinde olduğu gibi, hazarda da alınıp verilebileceği hükmü Sünnetle sabittir.

Hz. Âişe (r.anha)'dan, şöyle nakledilmiştir: "Hz. Peygamber, Ebu Şahn adında bir Yahudi'den veresiye yiyecek satın aldı ve demirden zırhını ona rehin verdi" (Buhari, İstikraz,I, Büyü,14). Katade'nin, Enes (r.a)'den rivayeti ise şöyledir: "Rasulüllah (s.a.s) Medine'de bir Yahudi'nin yanına zırhını rehin bıraktı ve ondan aile fertleri için arpa satın aldı" (el-Cassas, Ahkamül-Kur'an, II, 258). Bu hadislerden anlaşıldığına göre, bizzat Rasul-i Ekrem (s.a.s) re'hin vererek veresiye alış-veriş etmiştir.

Rehin akdi ile ilgili şartlar iki kısma ayrılır:

1) Rehin akdi, bir süreye bağlanamaz. İki veya üç ay süre ile rehin vermek gibi bir süre şartı, borcun ifa edilmemesi halinde rehni etkisiz kılar. Diğer yandan rehin akdini bir süre ile sınırlamak, asıl borcun ödeme tarihinden veya henüz ifa edilmesinden önce rehnin geri verilmesine yol açabilir.

2) Rehin akdi bir şarta bağlanamaz. Rehnin mahiyeti ile bağdaşamayacak bir şartın bu akitte ileri sürülmemesi gerekir.

Rehnin Rükünleri

Rehin akdinin rükünleri, icab ve kabulden ibarettir. Akid, rehin verenle alanın icab ve kabul iradelerini açıklamaları sonunda meydana gelir. Rehnin teslim alınmasıyla da işlem tamamlanmış olur. Rehin akdinin meydana gelmesi, Mecelle'nin 706. maddesinde şöyle ifade edilmiştir: "Rehin alan ve verenin icab ve kabulü ile rehin akdi meydana gelir. Fakat kabz olmadıkça tamam olmaz ve lüzum ifade etmez".

İcab ve kabul sırasında şahid bulundurmak gerekmediği gibi, bu irade beyanlarının yazı ile tesbiti ve imza ile doğruluklarının tasdiki de gerekmez. Çünkü rehin akdine daha çok şahid ve yazıcı bulunmadığı zaman baş vurulması ve ayette yalnız yolculuk halinde rehinden söz edilmesi de şahid ve yazı ile tesbitin gerekli olmadığına delalet eder. Ancak şunu da belirtelim ki, İslam devleti bu gibi akitlerde isbat kolaylığı sağlaması için bir takım şekil ve şartları koyabilir. Mesela sicili tutulan ve bir takım resmi kurumlarda kayıtları bulunan menkul veya gayri menkul malların rehnedilmesi halinde bu sicil ve kayıtlara şerh verilmesi gerekli kılınabilir. Çünkü bu gibi kayıtlar, Kur'an-ı Kerim'deki "Belli bir va'deye kadar borçlandığınız zaman, onu yazınız" ayetine uygun düşer. İhtilaf halinde, anlaşmazlığın çözümüne yardımcı olur. Bu gibi yazı ve şerhler rehin akdinin amacına ulaşmasını ve hukuki sonuçlarını doğurmasını sağlar. Rehnedenin kötü niyetine karşı rehin alanı korur. Çünkü bu takdirde ondan habersiz olarak rehni, üçüncü bir şahsa satması mümkün olmaz.

Bir rehin akdinde alacaklı ve borçlu olmak üzere iki taraf bulunur. Tarafların ehliyet durumu Mecelle'nin 708. maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir: "Rehin alan ve rehin verenin temyiz kudretine sahip olması şarttır. Büluğ çağına girmeleri şart değildir".

Rehnedilenle İlgili Şartlar

Bir nakdin yahut menkul veya gayri menkul bir malın rehin olabilmesi için aşağıdaki özelliklere sahip olması gerekir.

1) Rehnedilenin alım-satıma elverişli bir mal olması gerekir. İslam'a göre alınıp satılması caiz olan bir şeyin rehnedilmesi de caizdir.

2) Rehnedilenin mütekavvim bir mal olması gerekir. İslam'a göre ölü hayvan eti ve kan gibi mal sayılmayan şeylerden rehin de olmaz. Hür insan da mal sayılmadığı için bir borç karşılığında rehnedilmesi düşünülemez.

3) Rehnedilecek malın halen borçlunun mülkiyetinde olması şart değildir. Bir kimse başkasının malını, sahibinin rızasıyla veya şer'i velayet yetkisine dayanarak rehnedebilir. Küçüklük, sefahet ve benzeri sebeplerle hacir (vasiyet) altında bulunan kimsenin malını babası, vasisi veya sahih dedesi rehnedebilir. Bu rehin, bizzat küçüğün borcu için olabileceği gibi, velinin şahsi borcu için de yapılmış olabilir. Çünkü bir baba, kendi borcu için küçük çocuğuna miras ve benzeri yollarla gelen bir malı satabileceği gibi, emanet olarak da verebilir. Velinin bu malı emanet vermesi caiz olunca, gerektiğinde rehin olarak vermesi de öncelikle caiz olur.

4) Rehnedilecek şeyin ortak bir mülk olmaması gerekir. Hanefilere göre taksimi kabil olsun veya olmasın ortak bir mülkün rehni caiz değildir. Çünkü ortak mülkün yalnız belli bir cüz'ünü ayırdedip kabzetmek mümkün olmaz. Ancak böyle bir mülkün bütün ortakların müşterek borcu için rehnedilmesi durumu müstesnadır. Bu takdirde kabz mümkün olur.

İmam Şafii'ye göre, taksimi kabil olsun veya olmasın ortak mülkün rehnedilmesi caizdir. Çünkü bunun kabzı mümkün ve geçerlidir. Şafii'nin dayandığı delil şudur: Bir mülkteki ortaklık rehin hükmüne ve onun şartlarına olumsuz yönde etki yapmaz. Çünkü rehin akdi, rehnedilen mal üzerinde rehin alana öncelik hakkı sağlar. Bu da gerektiğinde rehni satabilmesidir. Ortak oluş, satım akdine engel olmaz (el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi, VI, 138).

5) Rehnedilen şeyin kabzdan sonra, rehin hakkı sahibinin eli altında bulunması gerekir. Mesela, ağaçlar istisna edilerek yalnız bu ağaçların üzerindeki meyveleri rehnetmek muteber olmadığı gibi, toprağı rehnetmeden üzerindeki ekinleri rehin de caiz olmaz. Çünkü ağaçlar ve arazi rehne dahil edilmeyince, ürün kabzedilmiş ve rehin alanın kontrolüne girmiş olmaz (el-Ceziri, Kitabül-Fıkh Alel-Mezahibil-Erbaa, II, 326).

6) Vakıf mallarla, miri arazilerin rehnedilmesi prensip olarak caiz değildir. Çünkü bunlar şahsi mal sayılmaz.

Rehni, rehin alan bizzat muhafaza eder veya aile fertlerine, ortak, bekçi ve benzeri adamlarına muhafaza ettirir. Yer kirası ve bekçi ücreti gibi rehnin normal korunması için yapılan masraflar rehin alana aittir. Ancak hayvanlarının yem ve çoban ücreti, gayri menkulün islahı, sulanması, otlarının temizlenmesi ve arklarının açılması gibi rehnin devamı ve gelirinin arttırılması amacına yönelik masraflar rehin verene aittir. Ancak rehneden veya rehin alan, diğerine ait olması gereken masrafları, karşı tarafa sormadan, kendiliğinden yapmışsa bu teberru sayılır (Mecelle, madde, 722-725). Rehnedilenin vergi, öşür ve harcı rehnedene aittir. Çünkü bunlar mülkün külfeti kabilendendir.

Rehnin Hükümleri

Rehin akdi meydana gelip, rehnedilen şey karşı tarafa teslim edildikten sonra taraftarın aşağıdaki hükümlere göre hak ve sorumlulukları doğar:

1) Rehin hakkı sahibi, alacağı ödeninceye kadar rehni hapsetmek ve elinde alıkoymak hakkına sahiptir. Rehneden, rehin mal kurtarılmadan önce ölürse, rehin alan diğer alacaklılardan daha üstün hak sahibi olarak öncelikle rehinden alacağını alır. Rehnedilen, borca yeterli olmazsa, bu kimse miras malından da hakkını talep edebilir (el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi, VI, 145).

2) Rehin, teminata bağladığı borcun istenmesine engel olmaz. Rehni kabzettikten sonra da rehin alanın alacağını isteme hakkı devam eder (Mecelle, madde, 730).

3) Borcun bir bölümü ödenince, bu borç karşılığında verilen rehnin de bir kısmını geri almak gerekmez. Rehin alan, borcun tümü ödeninceye kadar rehni elinde tutabilir. Ancak ödenen borca, rehinden belli bir kısım karşılık oluyorsa, o kısım geri verilebilir. Mesela, bir borç için iki tane eşit değerde rehin verilse bu borcun yarısı ödenince rehinlerden birini de geri vermek mümkündür. Çünkü rehin alanın haksızlığa uğrama tehlikesi yoktur.

4) Rehin akdinde taraflardan birinin veya her ikisinin ölümü ile akid batıl olmaz.

5) Rehin veren ölürse, mirasçıları büyükse, onun yerine geçerek terekeden borcu ödemek suretiyle rehni kurtarmaları gerekir.

Eğer mirasçılar küçük yaşta olur yahut büyük olup da gaib yani sefer süresinden uzak bir yerde iseler, vasisi rehin alanın izniyle rehni satar ve parasından borcu öder.

6) Rehin alan ölürse, rehin onun mirasçılarının nezdinde de rehin olarak devam eder (Mecelle, madde, 738).

7) Rehnedilen şey, menkul bir mal olabileceği gibi gayri menkul de olabilir. Bir malın satımı halinde, satışa dahil olan müştemilat rehin akdine de dahildir. Mesela, bir arazi rehnedildiği zaman, üzerindeki meyveleriyle birlikte bütün ağaçlar ve ekili durumdaki diğer ürünler de açıkça konuşulmasa bile rehin akdine dahil olur. Çünkü bunlarsız rehin akdi geçerli değildir (Mecelle, madde, 711).

8) Rehnedilen şeyden doğan ilaveler, asıl rehin ile birlikte rehnedilmiş sayılır. Mesela, rehnedilen bir ineğin sütü, koyunun yünü, yavrusu, ağacın meyvesi gibi nemalar rehnedene ait olup, bunlar rehin hakkı sahibinin elinde asıl rehne ilaveten rehin olarak kalır.

Rehnin Gelirinden Yararlanma

Rehin akdi, rehnin belli bir süre rehin alanın elinin altında kalmasını gerektirir. Bu süre içinde rehnin kullanılması, gelir ve semerelerinden yararlanılması hakkı kime aittir? Mesela rehin hayvan ise sütü, yünü; bir gayri menkul ise kira geliri; arazi ise, meyve ve ürünler söz konusu olur. Rehin akdi, bir borcu teminata bağlamak için yapılır. Yani ortada bir borç vardır ve rehin buna karşılık olarak verilmiştir. Durum böyle olunca, İslam hukukunda borç karşılığı herhangi bir menfaatin sağlanması faiz sayıldığına göre, rehin hakkı sahibinin bu gelirlerden yararlanması faiz hükmüne girer mi? Konuyu rehin alan ve veren bakımından incelemekle karar vermek mümkündür.

1) Rehin alanın yararlanması: Rehin alan rehni rehnedenin rızası ile kullanabilir ve rehnin meyve ve süt gibi gelirlerinden yararlanabilir Rehin kullanma veya yararlanma sırasında emanet hükümlerine tabi olur. Telef olursa, karşılığında borç düşmez. Bu konuda Hz. Peygamber'in düzenleyici bazı hadisleri vardır. Ebu Hüreyre (r.a)'nın rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyrulur: "Hayvan rehnedildiği zaman, nafakası karşılığında binilir, sağılan sütü, masrafı karşılığında içilir. Masraf binenle içene aittir. "

Bu hadis-i Şerifte rehnin masraflarının gerekli oluşu, binme ve sütünü içme sebebine dayandırılmıştır. Halbuki rehnin masrafları zaten mülkiyet sebebiyle rehnedene yani rehin malın malikine aittir. Binme ve sütünden yararlanma olmasa da prensip olarak masraflar onun yükümlülüğündedir. Bu duruma göre, hadisin amacı yararlanmanın rehin alana ait bulunduğunu ifade etmektir.

2) Rehnedenin yararlanması: Hanefilere göre, rehin alanın izni olmadıkça rehnedenin rehinden yararlanması caiz değildir. Rehin bir hayvan ise süt, yün ve gücünden yararlanması; ev ise oturması veya bunu kiraya verip kira gelirini alması; elbise ise, giymesi rehin alanın izni olmadıkça caiz bulunmaz. Gerçi rehnin geliri varsa bu, rehnedenin haklarındandır. Bunlar, borcun ödeme tarihine kadar mevcut kalırsa rehne ilave edilerek borçtan hisseleri oranında hesaba dahil edilir. Vade tarihinden önce helak olursa, borçtan birşey düşülmez ve bunların rehin alana tazmini de gerekmez. Çünkü rehnin süt, yün ve meyve gibi semereleri, rehin hakkı sahibi nezdinde emanet hükümlerine tabi olarak bulunur (el-Ceziri, a.g.e., II, 324).

Kur'an-ı Kerim'de "kabzedilmiş rehinler de yeter" buyurulmuştur (el-Bakara, 2/283). Burada kabz yani rehin hakkı sahibinin rehni teslim alması, rehne sıfat yapılmıştır. Ayet, rehin hakkı sahibinin, rehni kabz hakkının bulunduğunu gösterir. Böylece, rehin alanın rehin üzerinde haps hakkı vardır. Bu hak devamlı olup, borcun tamamı ödeninceye kadar sürer. İşte rehnedenin, rehni geri alıp kullanması ve bundan yararlanma hakkının tanınması kabza ve rehin alanın haps hakkına engel olur. Kabz gerçekleşmeyince de rehin tamamlanmış olmaz. Bu durumda semerelerden yararlanma da söz konusu değildir (el-Cessas, Ahkamul-Kur'an, II, 269, 270). Ancak karz-ı hasen olarak verilen bir meblağ karşılığında alınan rehnin semerelerinden yararlanmak rehin akdi sırasında şart kılınmışsa, bu bir çeşit faiz sayılacağından, mekruh görülmüştür. Rehin akdi sırasında şart kılınmayıp da rehnedenin imiyle bunlardan yararlanmakta dini bakımından bir sakınca yoktur (el-Ceziri, a.g.e., II, 335; Bilmen, Hukuk-r İslamiyye, Rehin bahsi, VII, 5-49).

Şafiilere göre ise, prensip olarak rehnedenin rehin üzerinde yararlanma hakkı bulunur. Rehin, rehin alanın elinde bulunduğu için, onun rehnedene yararlanma imkan ve fırsatını tanıması gerekir. Rehin hakkı sahibi, rehnedene güvenemezse, mesela rehni alıp götürmesinden endişe ederse, yararlanma sırasında şahid bulundurabilir. Dayandıkları delil, Hanefilerin de dayandığı şu hadistir: "Hayvan rehnedildiği zaman, nafakası karşılığında binilir, sağılan sütü yine masrafı karşılığında içilir. Masraf binenle içene aittir" (Buhari). Şafiiler bu hadisteki "binilir ve içilir" fiillerindeki naib-i failden, rehin verenin kasdedildiğini söylerler. Buna göre, rehnedilen şeyin masraflarını, rehneden karşılar ve buna karşılık da yararlanma hakkı vardır.

Şamil İA


3-)Bir borcun ödeneceğine teminat olarak, ödenince, geri alınmak şartıyla borçlunun alacaklıya verdiği değerli şey, tutu, ipotek
Örnek:Halbuki, yalının rehinde olduğunu pekala işitmiştim. Y. K. Karaosmanoğlu


4-)Tutu. ~ almak: tutu almak. ~ etmek: tutulamak ,tutu komak.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Pawn.
İngilizcesi İngilizce
Pledge.
İngilizcesi İngilizce
Security.
İngilizcesi İngilizce
Hypothec.
İngilizcesi İngilizce
Mortgage.
İngilizcesi İngilizce
Gage.
İngilizcesi İngilizce
Hock.
İngilizcesi İngilizce
Hostage.
İngilizcesi İngilizce
Surety.
İngilizcesi İngilizce
Collateral.
İngilizcesi İngilizce
Deposition.
İngilizcesi İngilizce
Mortgage lien.
İngilizcesi İngilizce
Mortgaging.
İngilizcesi İngilizce
Accessory contract.
İngilizcesi İngilizce
Pawnage.
İngilizcesi İngilizce
Pawning.
İngilizcesi İngilizce
İn pledge.
İngilizcesi İngilizce
Pledging.

  •          Yetkililer, bu yılın Ocak-Eylül ayları arasında 24 geminin kaçırıldığını, mürettebattan 458 kişinin Rehin alındığını ve 6 kişinin öldürüldüğünü belirtti.
  • Muhaliflerin iddiasına göre, 35 Suriye askeri öldürüldü, 13 asker ise Rehin alındı.

Sizde içinde Rehin kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Rehin kelimesi anlamı 71 defa okunmuştur. [239885] Rehin kelime anlamı, Rehin nedir, Rehin ne demek, Rehin sözlük anlamı

Paylaş