Salih Aleyhisselam Nedir

Salih Aleyhisselam Nedir ? Salih Aleyhisselam Ne demek ?

1-)Hud aleyhisselamın peygamber olarak gönderildiği Ad kavmi, isyanları sebebiyle büyük bir azaba düşüp, helak olmuştu. Îman ettikleri için bu azaptan kurtulan insanlar ise kendilerine yeni yurtlar kurmak üzere çeşitli bölgelere dağıldılar (Bkz. Hud Aleyhisselam). Bu dağılan insanlardan bir kısmı Semud denilen kimsenin evlatlarıdır. Semud kavmi, Şam ile Hicaz arasındaki Hicr denilen bölgede yerleşmişti. Bu sebeple “Eshab-ül-Hicr” de denilen bu kavim, gün geçtikçe çoğalıp büyüdü. Dokuz kabileden meydana geldi. Çok çalışıp, bağlar, bahçeler yetiştirdi. Çöllerin kuru sıcağından kurtulup, dağları oyarak tepelere saraylar, ovalara köşkler kurdular. Sanatta ve servette iyice ilerlediler. Ancak, zevk ve safaya düşüp daha önce kendilerine Hud aleyhisselam tarafından bildirilen, hak dinden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladılar. Kabile reislerinin de zulme ve haksızlığa başlamaları üzerine, gittikçe çözülen, Semud kavmi, nihayet ağaçtan ve taştan putlar yapıp tapmaya başladılar. Saptıkları kötü yolda sürüklenerek, tevhid esasından, Allahü tealaya iman etmekten tamamen uzaklaştılar. Cahil ve azgın bir kavim oldular.

Salih aleyhisselam, bu kavim arasında herkesle iyi geçinen, fakirlere yardım eden, zayıfları koruyan ve üstün ahlakıyla sevilen bir zattı. Kırk yaşlarına geldiği sırada, Allahü teala onu Semud kavmine, doğru yolu göstermek üzere peygamber olarak gönderdi. Salih aleyhisselam kavmini imana davet edip, putlara tapmaktan, zulümden ve diğer bütün kötülüklerden uzak durmalarını ısrarla söyledi. Kavmine; “Gerçekten ben size gönderilen güvenilir bir peygamberim. Artık Allah’tan korkun, bana itaat edin.” diyerek davetini açıkladı.

Salih aleyhisselamın bu daveti karşısında pek az kimse iman etti. Kavmin çoğunluğu iman etmemekte direndi. Servetlerine güvenen, zevk ve safa içinde kendinden geçip, zulme başvuran inkarcılar, Salih aleyhisselama; “Sen de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin!” diyorlar, onu, “büyülenmiş, yalancı” sayıyorlardı. Salih aleyhisselam ise kavmini imana davet etmeye devam ediyor ve şöyle diyordu:

“Ey Semud kavmi! Siz içinde bulunduğunuz bu güzel bağ ve bahçelerle, bu yemyeşil ekinler, altın başaklarla, güzel hurmalarla ve çağlayan sularla beraber ebedi olarak burada kalacağınızı mı zannediyorsunuz? Bu evleri kim yaptı. Şimdi kim oturuyor, hiç düşünüyor musunuz? Bu bağların ve bahçelerin ilk sahipleri kimlerdi, şimdi kim oturuyor? Belki onlar da sizin gibi kendilerini burada ebedi kalacak zannediyorlardı. Fakat hepsi ölüp gittiler. Siz de gelip geçenler gibi öleceksiniz. Bunlar size kalmayacak. Âhirette, yaptıklarınızdan birer birer hesaba çekileceksiniz. Henüz fırsat eldeyken bana tabi olun. Şunu iyi bilin ki, bugün sizi aldatıp, Allah’a isyan ettirenler, ilahi azaptan kendilerini de sizi de kurtaramayacaklardır. Çünkü onlar da sizin gibi aciz insanlardır.”

Allahü teala, Semud kavmine isyan ve taşkınlıktan vaz geçmeleri için, kadınlarını kısır bıraktı. Ağaçlar kuruyup meyve vermedi. Semudluların bir kuyu haricindeki bütün suları kurudu. Salih aleyhisselama kin ve öfkeyle gelen Semudlular: “Ey Salih! Aramıza fesad karıştırdın. Mallarımıza, çoluk-çocuğumuza, bize zarar verdin. Buradan çekil git. Yoksa seni öldürürüz.” dediler. Salih aleyhisselam bir müddet onlardan ayrılıp tenha yerlere gitti. Bir müddet sonra tekrar dönüp Semudluları imana davet etti. Semud kavmi, Salih aleyhisselamdan mucize göstermesini istedi. Ancak mucizeleri gördükleri halde yine iman etmediler.

Yine bir gün Salih aleyhisselama gelip: “Eğer doğru söylüyorsan, şu dağdaki sarp kayalardan kızıl tüylü ve doğurmak üzere olan bir dişi deve çıksın. O zaman sana iman ederiz.” dediler. Bunu istemekten maksatları akıllara durgunluk verecek, insanları şaşırtacak bir iş isteyip, yapamamasını ve mahcup olmasını düşündüler.

Salih aleyhisselam; “Allahü teala her şeye kadirdir, böyle bir mucize görürseniz, dağdan akan pınar suyunun bir gün deveye, bir gün size ait olmasına razı mısınız?” dedi. Semud kavmi böyle bir şey olamayacağını düşünerek; “Bu şartı da kabul ediyoruz.” dediler.

Salih aleyhisselamın bu şarttan maksadı; dağdan gelen pınar suyunun az olması ve azgın insanların sahiplenmesi sebebiyle zor durumda kalan kimselere yardımcı olup, devenin hissesi olan suyu fakir ve zayıflara vermekti.

Salih aleyhisselam onlara; “Benimle sözleştiğinizi unutmayın, şayet deve çıkınca ona bir zarar verirseniz ve verdiğiniz sözlerde durmazsanız acı bir azaba uğrarsınız.” dedi. Semud kavmi; “Sen deveyi çıkar, her istediğini kabul edeceğiz. Aksine bir iş yaparsak azabı da kabul ediyoruz.” dediler. Nihayet devenin çıkmasını istedikleri dağın kayalıkları önünde toplanıp, beklemeye başladılar.

Salih aleyhisselam böyle bir mucize vermesi için Allahü tealaya dua etti ve duası kabul oldu. Kaya yarılıp, arasından istedikleri gibi bir deve çıktı. Deve, iki yana dizilip hayret ve şaşkınlıktan donakalan Semud kavmi arasından salına salına yürümeye başladı. Sonra da bir yavru doğurdu. Bu mucizeyi görenlerden bir kısmı iman etti. Diğer bir kısmı ise menfaatlerinin ve zulümlerinin ortadan kalkacağını görerek bir türlü iman etmediler. Salih aleyhisselam onlara sözlerinde durmalarını, aksi takdirde ağır bir azaba düşeceklerini söyledi. Fakat inad ve inkardan vazgeçmediler. Suyun taksimi işi de kendilerine ağır gelip kendilerine göre çareler aramaya başladılar.

Mucize olarak kayadan çıkan deve, yavrusuyla birlikte her tarafı dolaşıyor, su içme nöbeti olduğu gün de suyun başına gelip suyu tamamen içiyordu. Su içmesi de ayrı bir mucize olup tonlarca su içiyor, su vücudunda kayboluyordu. Suyu içip bitirince, su çıkan yerde oturuyordu. Îman edenler, ondan bir kabileye yetecek kadar bol süt sağıyorlar, sütten içiyor ve yiyecekler yapıyorlardı. Böylece inananların imanı kuvvetlenir, inkarcıların kinleri artardı. Bu mucize karşısında aciz kalan Semud kavmi, deveyi ödürmeyi planlıyordu. Nitekim, Salih aleyhisselamın nasihat edip, iman etmeye çağırdığı bir sırada, onlar, su içmekte olan deveyi göstererek; “Güya şu deveyi öldürsek biz helak olacakmışız! Onu öldürelim de gör!” dediler.

Nihayet çeşitli planlar kurarak deveyi öldürdüler. Sonra da Salih aleyhisselama; “İşte deveyi öldürdük. Eğer söylediğin gibi bir peygambersen söylediğin azabı getir.” dediler.

Salih aleyhisselam bu azgın kavme şefkat ve merhametle nasihat edip; “Ey kavmim! Nedir bu yaptığınız? Sizin için bir imtihan vesilesi olan deveyi de öldürdünüz. İnkarda ve günahkarlıkta ısrar ettiniz. Buna rağmen tövbe kapısı açıktır. Neden azabın gelmesini istiyorsunuz, tövbe ediniz!” dedi. Bu son davete de sert cevaplar veren Semud kavmi, Salih aleyhisselamı, ailesini ve iman edenleri de öldürmeyi planlamaya başladılar.

Salih aleyhisselam bu azgın kavme şöyle dedi: “Yurdunuzda üç gün daha kalın, birinci gün yüzünüz sararacak, ikinci gün kızaracak, üçüncü gün siyahlaşacak, dördüncü gün ise üzerinize azab gelerek sizi helak edecektir!”

Salih aleyhisselamın söylediği bu günler gelip çattı. Bu sırada Semud kavmi Salih aleyhisselamı ve inananları öldürme teşebbüsüne giriştiler. Onlar harekete geçmeden, Cebrail aleyhisselam gelip, durumu Salih aleyhisselama bildirdi. Salih aleyhisselam da iman edenlerle birlikte oradan uzaklaşıp gitti.

Birinci günde bazı acaib haller zuhur etti. Devenin bastığı yerlerden kan fışkırdığı, ağaçların yapraklarının kızardığı, kuyu suyunun kan renginde ve insanların yüzlerinin sapsarı olduğu görüldü. İkinci günde Semudluların yüzleri kana boyanmış gibi kıpkırmızı oldu. Bu belirtileri gören Semudlular azabın geleceğine kanaat getirip feryat ettiler. Yüzlerinin siyahlaştığı üçüncü gün, evini sarıp hücum ettikleri Salih aleyhisselamın, şehirden çıkıp gittiğini anladılar. O gün, gece yarısından sonra, sabaha karşı şiddetli bir sarsıntı ve dağlardan fışkıran ateş ile Semud kavminin yurdu altüst oldu. Sayhanın (sarsıntının) şiddetinden hepsinin ödleri patladı. Hepsi helak olup gittiler. Bundan sonra da yurtları hiç mamur edilmedi. Sanki hiç insan yaşamamış bir yer halini aldı. Semud kavmi helak edildikten sonra Salih aleyhisselam, iman edenlerle birlikte gelip, yerle bir edilen şehre ibretle bakarak; “Ey kavmim! Sizden hiçbir ücret istemeden, sizi sadece Allahü tealaya iman etmeye davet ettim ve bunu size tebliğ ettim. Bu duruma düşmeyesiniz diye, size nice nasihatlar yaptım. Fakat siz dinlemediniz. Sonra bu azaba uğradınız!” dedi.

Salih aleyhisselam, kavminin helakinden sonra kendisine iman edenlerle birlikte Mekke’ye veya Şam taraflarına gitti. Remle kasabasına yerleşti. Hadramut tarafına gittiğine dair rivayetler de vardır.

Kur’an-ı kerimin değişik ayet-i kerimelerinde, Salih aleyhisselamdan ve kavminden bahsedilmekte olup, Semud kavminin helak edilişi mealen şöyle bildirilmektedir:

Semud kavmine gelince: Biz onlara doğru yolu gösterdik de onlar, körlüğü (cahillik ve sapıklığı) hidayete tercih ettiler. Bunun üzerine onları, kazandıkları (işledikleri) günah yüzünden şiddetli azap yıldırımı yakalayıverdi. Îman edip de azabımızdan korkanları ise kurtardık. (Fussilet suresi: 17-18)

Salih aleyhisselamın mucizeleri:

1. Kayadan deve çıkartması.

2. Salih aleyhisselamın kavminin bulundukları yerde hamt denilen meyvesiz ağaçlardan başka ağaç yoktu. “Hak peygambersen, bu ağaçlar meyve versin!” diye kendisine mucize teklifinde bulundular. Salih aleyhisselam dua edince, bu ağaçların hepsi çeşit çeşit meyveler verdi.

3. Salih aleyhisselamın duası bereketiyle büyük taştan su çıkmıştır.

4. Salih aleyhisselamın çadırına ateş tesir etmemiştir. Şöyle ki, kavmi koyuncu idi. Senenin bazı aylarını sahralarda, yaylalarda çadır kurarak geçirirlerdi. Îman etmeyenlerden biri, gizlice Salih aleyhisselamın çadırını ateşe verince, çadır yanmağa başladı. Bunun üzerine kavminden kafir olanlar; “Hak peygamber isen, çadırındaki yangını söndür!” diye alay etmeye, eğlenmeye başladılar. Hazret-i Salih, yangının sönmesi için dua edince, kendi çadırı kurtulup, ateş kafirlerin çadırlarına geçti ve hiçbir çadır kalmayıp, içindeki eşyalarla beraber, yanıp kül oldu.


2-)Allahü teala Kur'an-ı kerimde mealen buyurdu ki: Biz Semud kavmine kardeşleri Salih'i peygamber olarak gönderdik... (Hud suresi: 61)

Semud kavmi, gönderilmiş olan peygamberlerini (Salih aleyhisselamı) yalanladılar. Onların (nesebde soyda) kardeşleri olan Salih aleyhisselam onlara dedi ki: "Allahü tealadan korkmaz mısınız ki, O'na şirk (ortak) koşarsınız. Ben, Allahü tealadan size gönderilen emin bir peygamberim. Şimdi Allahü tealadan korkun. Size bildirdiğim, O'nun emir ve yasaklarında bana itaat edin. Bunun için sizden ücret istemem. Bilin ki, benim ücretim ancak alemlerin Rabbi Allahü tealanın üzerinedir." (Şuara suresi: 141-145)

Salih (aleyhisselam) ve onunla olan mü'minlere necat (kurtuluş) verdik. Onlar küfür ve günahtan sakınırlardı. (Neml suresi: 53)

Hud aleyhisselamın peygamber olarak gönderildiği Âd kavmi helak olduktan sonra, felaketten kurtulanlardan olan Semud, beraberindekilerle birlikte Şam ile Hicaz arasındaki Hicr denilen yere giderek yerleştiler. Semud'un torunları tekrar Âd kavminin helak edildiği yerlere gittiler. Dağlardaki kayaları oyup evler yaptılar. Allahü teala onlara çok mal verdi. Zamanla daha da çoğalarak bağlar, bahçeler ve köşkler yaptılar. Her türlü nimetler içinde bulunup azgınlığa, taşkınlığa saptılar. Taşlardan yaptıkları putlara taptılar. Allahü teala, küfür ve azgınlık içinde bulunan Semud kavmine Salih aleyhisselamı peygamber olarak gönderdi. Salih aleyhisselam onları putlara tapmaktan ve azgınlıklardan sakındırdı. Allahü tealaya iman ve ibadete davet etti. Nuh aleyhisselamın dinini tebliğ etti. Salih aleyhisselama az sayıda kimse tabi olup, diğerleri yalanlayıp karşı çıktılar. Semud kavmi, Salih aleyhisselamı, büyülenmiş yalancı ve büyüklenen diye itham etmelerine rağmen Salih aleyhisselam yılmadan, tatlı bir dille kavmini imana davete devam etti. İnanmadıkları takdirde, şiddetli azabla korkuttu. Fakat Semudlular onun davetini kabul etmediler. Allahü teala, Semud kavminin küfür ve taşkınlığı sebebiyle kadınlarını kısır bıraktı. Ağaçlar kuruyup meyve vermedi. Hayvanlar yavrulamaz oldu.

Bu durum karşısında Semud kavmi Salih aleyhisselama karşı hakaret etmeye başladılar. Ölümle tehdid ettiler. Eğer hakikaten peygamber isen mucize göster dediler. Mucize gösterdiği takdirde inanacaklarını söylediler. Kayadan bir deve meydana gelmesini istediler. Deve olmasını istedikleri kaya büyüyüp gebe bir deve şekline döndü. Deve yavruladı. Bu mucize üzerine bazı Semudlular iman ettiler. Devenin memesinden akan sütten Semudlular bütün kaplarını doldurdular. Daha sonra Semudlular deveyi öldürdüler. Salih aleyhisselama karşı düşmanca tavır takındılar. Eğer hakikaten peygamber isen bize vad ettiğin azabı getir dediler. Bir takım acaib haller görmeye başladılar. Devenin bastığı yerden kan fışkırdığını, ağaçların yapraklarının kızardığını, kuyularındaki suyun kan kırmızısı, yüzlerinin de sapsarı olduğunu görüp birbirine haber verdiler. Allahü teala Salih aleyhisselama vahy edip, kendisine inananlarla o beldeyi terk etmelerini ve kısa zamanda şiddetli azabın geleceğini bildirdi.

Salih aleyhisselam kendisine inanan 4000 kişi ile birlikte o beldeyi terk ettiler. Semudluların yüzleri kana boyanmış gibi kırmızı oldu. Daha sonra simsiyah oldu. Allahü teala Cebrail aleyhisselama Semudluları bir sayha (korkunç gürültü) ile helak etmesini emir buyurdu. Bir sabah vakti azab sayhası Semud kavmini yakalayıverdi. Cebrail aleyhisselamın sayhası onları muhkem (sağlam) binalarda helak etti. Sayhanın şiddetinden hepsinin ödleri patlayarak helak oldular.

Salih aleyhisselam, kavminin helak olmasından sonra kendisine iman edenlerle birlikte Mekke veya Şam taraflarına gitti. Remle'de yerleşti. Mekke-i mükerremede vefat edip Kabe-i muazzama yanında defnedildi. (İbn-ül-Esir, Razi, Taberi, Nişancızade)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Sizde içinde Salih Aleyhisselam kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Salih Aleyhisselam kelimesi anlamı 37 defa okunmuştur. [240020] Salih Aleyhisselam kelime anlamı, Salih Aleyhisselam nedir, Salih Aleyhisselam ne demek, Salih Aleyhisselam sözlük anlamı

Paylaş