Takvim Nedir

Takvim Nedir ? Takvim Ne demek ?

1-)Takvimin başlangıç tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insan ve ilk peygamber olan Âdem aleyhisselama Allah tarafından vahyedilen sahifelerde din ve dünyaya ait bilgiler mevcuttur. Zaman ve takvim bilgileri ilk defa bu sahifelerden öğrenilmiştir. Peygamber efendimizin Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç olarak alan Hicri takvimin ayları hazret-i Âdem tarafından bildirilen şekildeydi.

Her ilim gibi takvim ilmi de semavidir. Yani Allahü tealanın bildirmesiyle öğrenilmiş, daha sonra geliştirilmiştir. Mevsimleri, ayları, haftaları, günleri hesaplamak için güneş, ay ve yıldızlar gibi gökyüzü cisimlerinin hareketleri esas alınıyordu. Geceyle gündüzün birbirini takip etmesi ve ayın seyriyle sıhhatli şekilde zaman tayini mümkün oluyordu. Ağaçların yapraklanması, hayvanların bazı adetleri, yağmurlar ve kuraklıklar, nehirlerin periyodik taşmaları gibi düzenli tabiat hadiseleri de tam sıhhatli olmasa da takvim maksadıyla kullanılıyordu.

Takvim kayıtlarının ilk olarak tespiti, ayın günlük devrelerinin müşahadesiyle başlamıştır. Tam bir dolunay şeklinde görülen ayın, gün geçtikçe, incelerek hilal şeklini alması, gözden kaybolması, sonra tekrar hilal şeklinde doğması ve büyüyerek dolunay haline gelmesi takvimin esasını teşkil etmiştir. Fakat ziraat işlerinde ve mevsimlerin tayininde ayın hareketleri kat’i malumat verememekteydi. Çünkü ayın iki dolunayı arasındaki zaman 29,5 gündür. 12 ile çarpıldığında bir ay senesi 354 gün olur. Halbuki güneş senesi yaklaşık 365 gün 6 saattir. İkisi arasında 11 gün 6 saatlik bir fark vardır. Bu fark uzun seneler sonra birikerek artar ve neticede aylar tabii mevsimlere uymaz. Bu mahzuru ortadan kaldırmak için güneşin hareketini esas alan takvimler de yapılmaya başlandı. Bazı milletler her iki takvimi de beraber kullanmışlardır.

Takvimin esası tarih, yani senedir. Tarihler Hicri, Rumi, Mali, Efrenci vs. gibi isimler alırlar. Takvim için mühim bir hadise “tarih başı” olarak ele alınır. Her milletin ve cemiyetin kendisine esas kabul ettiği bir takvimi olduğu gibi, birçok milletin müştereken kullandığı takvimler de vardır. Romalılar, Roma şehrinin kuruluşu olan M.Ö. 753 senesini, Eski Yunanlılar, ilk olimpiyat oyunlarının yapıldığı M.Ö. 776 senesini başlangıç olarak kabul etmişlerdir. Hıristiyanlıkta bu başlangıç Îsa aleyhisselamın doğumu zannedilen tarihtir (Bkz. Noel). Doğduğu yıla sıfır, ondan öncesine milattan önce, sonrasına da milattan sonra denmiştir. Hicri takvimin başlangıcı da Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicretidir. (Bkz. Hicri Yıl)

Mısır’da M.Ö. 5000 veya 3000 yıllarında ilk takvim denemeleri yapılmıştır. Mısırlılar gökyüzünün en parlak yıldızı olan Sirius’un iki doğuşu arasındaki 365 günlük süreyi 1 yıl kabul etmişlerdir. Ancak Sirius’un her dört yılda bir 365 gün yerine 366 günde doğduğu anlaşıldığından bu bir günlük fark, yılbaşının yavaş yavaş mevsimlere göre gerilemesine sebep olmuştur. Daha başka mahzurları da olmasına rağmen bu takvim yüzyıllar boyunca birçok ülkede kullanılmıştır.

Babilliler ve Yunanlılar da yılı 12x29,5= 354 gün kabul eden takvimi kullanmışlardır. Ancak, takvimlerini güneş yılına yaklaştırmak ve mevsimlerle olan uygunsuzluğu düzeltmek için, Babilliler her üç yılda araya 1 ay, Yunanlılar da her 8 yılda 3 ay ilave etmişlerdir.

Bugün kullanılan Miladi takvime en yakın doğruluktaki takvim eski Roma takvimi olan Julien takvimiydi. M.Ö. 45 senesinde Roma imparatoru Julius Caesar tarafından islah edilen bu takvimde sene 365 gün 6 saatti. Her seneden artan 6 saatlik zamanın doğurduğu mahzur, 4 yılda bir, senenin gün sayısının 366 olmasıyla çözülmüştü. Bugün de Şubat ayına ekleniyordu. Ancak bu 365 gün 6 saatlik sene, 365 gün 5 saat 48 dakika ve 46 saniye süren tropik seneye göre 11 dakika uzundu.

Papa XIII. Gregorius tarafından 1582’de mahzuru ortadan kaldırmak için 10 gün silindi. 4 Ekim 1582’nin ertesi günü 15 Ekim 1582 sayıldı. Yüzyılları gösteren senelerin 400’e bölünememesi halinde bunlar artık yıl olmayacaklardı. Bu sebepten 1700, 1800, 1900 artık yıl olmadılar. 1600 ise artık yıl sayıldı. Bu takvime de Gregoryan Takvimi denildi. Fransa ve İtalya bu takvimi 1582’de, Almanya 1700’de, İngiltere 1751’de, Bulgaristan 1917’de, Sovyetler Birliği 1918’de, Yunanistan 1923’te, Türkiye 1926’da kabul etti.

Rumi takvim: Bu takvim güneş yılına göre düzenlenmiştir. Fakat şimdi kullanılan miladi takvimden 13 gün geri olduğu için 1917 yılında yapılan değişiklikle bu fark kaldırıldı. 1917 senesinin Şubat ayının16’sı, 1333 senesi Mart’ının 1’i sayıldı. Bu takvimin tarih başlangıcı Hicri takvimle aynı idi. Fakat ayın ve güneşin bir senesinin arasındaki fark sebebiyle sene sayısı iki sene geri olmuştu. Kısaca bu takvimde Miladi 584 senesi başlangıç kabul edilir. Yılbaşı 14 Mart’tır. Aylar Miladi yıldaki gibidir. Güneşe göre hesaplanır. 1926’da Miladi takvimin kabulüyle yürürlükten kaldırıldıysa da nüfus cüzdanlarında Rumi doğum tarihleri muhafaza edildi. Çevirme cetvelleri yardımıyla Rumi, Hicri ve Miladi seneler birbirine çevrilmektedir.

Kameri Hicri takvim: (Bkz. Hicri Yıl)

Dünya yüzünde çok çeşitli takvim kullanılmasının çeşitli mahzurları görüldüğünden, bütün dünya milletlerinin müştereken kullanacağı tek tip takvim yapılması için bir asırdır çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar “Değişmez Takvim” ve “Evrensel Takvimi” adı altında yürütülmektedir. Ancak yeni tatbikatların daha büyük mahzurlar doğuracağı tabii olduğundan bu çalışmaların hiçbiri kabul görmemiştir.

Osmanlı Devletinde Takvim-i daimi veya Ruzname isminde takvim tatbikatı vardı. Bu takvim bir sene için değil, devamlı kullanılmak üzere iki metre uzunluğunda, gayet ince deri üzerine yapılan ince hesap ve zarif tezhiplerle meydana getirilmişti. Hesaplar 100 sene için yapılır ve takvimden 100 sene ahkam çıkartılır, erbabı müteakip asırlar için de kullanabilirdi. Bu işle pekçok uğraşanlar olmuş, bunlar arasında iki buçuk asır önce yaşamış Süleyman Hikmeti isminde bir zat meşhur olmuştur. Bu takvimlerde seneler, mevsimler, aylar, günler, güneş ve ay tutulmaları, sayılı günler, meteorolojik ve astrolojik hesaplar yer alırdı. Takvimlerin açılıp sarılması ve istenen yere bakılması için iki ucunda parmak kadar ve daha büyük fildişi masuralar bulunurdu. Takvimler pekçok sayıda yapılmış olup; adileri bir-iki liraya, iyileri 10-15, fevkaladeleri de 30 liraya kadar satılırdı.

İslam memleketlerinde takvim hazırlanmasındaki esas maksat, namaz vakitlerinin sıhhatli şekilde Müslümanlara duyurulmasıydı. Bunun için ilm-i heyet, yani astronomi ilmiyle uğraşan hey’etşinasların defter şeklinde hazırladıkları, namaz vakitleri cetvelleri bulunan, takvimler çıkartılmıştı. Namaz vakitlerinin yanısıra bir sene içindeki sayılı günler, güneş ve ay tutulmaları, burçlar, iklim ve ziraat hadiseleri de gösterilen bu takvimler Hicri Kameri, Hicri Şemsi, Rumi ve Efrenci (Miladi) senelere göre tertiplenmişti. Namaz vakitleri hesaplarını en sıhhatli şekilde yapabilen muvakkıtlar (vakit tayin ediciler) tarafından tertiplenen bu takvimler, Osmanlı Devletinin son devrine kadar kullanılmıştır. Halen eski kitap satan sahaflarda bunların çeşitli tiplerini bulmak mümkündür. Eyüb Camii muvakkıtı Ahmed Ziya Beyin takvimi bilhassa meşhur olmuş ve yaptığı namaz vakti hesapları o zamanın Şer’ıyye Vekilliğince (Diyanet İşleri Başkanlığınca) tastik edilmişti.

Bugün duvar, cep, masa vs. şeklinde bastırılıp satılan çeşitli takvimler vardır. Birçok firma ve kuruluşlar reklamlarını yapabilmek için kendi adına bastırdıkları takvimlerini müşterilerine yeni yıl hediyesi olarak dağıtmaktadır.


2-)TAKVİM



Kelime olarak "doğrultmak, kıymet verip değerlendirmek" manalarına gelen "takvim", zaman ve mekan mefhumlarının idraki ile başlar. Bu idrak ve anlayışın belirmesinde gece - gündüz, yaz - kış gibi müşahhas devri hareketlerin temel olduğu bir gerçektir. Bu sebeple, tarihlendirmede kullanılan yegane zaman ölçüsü takvimdir.

Asırları ve asırların çerçevesi içinde bulunan hadiseleri, meydana geliş sırasına göre sıralayabilmek için bir başlangıca ihtiyaç vardı. Fakat bu başlangıç, her toplum için aynı delildi. Çünkü her toplum ve kavim, kendi siyasi, ekonomik ve dini hayatında derin izler bırakan mühim olayları kendileri için bir başlangıç olarak kabul etmiş ve "şu olaydan şu kadar gün önce veya sonra" şeklinde bir tarih belirlemeye başlamıştı. Nitekim İslam tarihinde "Fil vak'asından şu kadar gün önce" ifadesinin kullanılması, Arap tarihi için önemli bir hadise olan "Fil Hadisesi"nin bir tarih ve dolayısıyla takvim başlangıcı olduğunu gösterir. Keza, eski toplumlar, yeni bir devletin ortaya çıkışını veya çok büyük bir tabiat olayını takvim başlangıcı olarak kabul etmişlerdir. Şayet zamanla bu olaydan daha mühim ve toplumda daha çok tesir meydana getiren bir hadise cereyan etmişse, o zaman bu yeni hadise tarih başlangıcı olarak kabul edilirdi (Ahmet Cevdet Paşa, Takvimu'l-Edvar, İstanbul 1287, 3; Osman Turan, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, İstanbul 1941, 3). Bunun için tarihte pek çok tarih başlangıcı ve takvim başları ortaya çıktı. Nitekim, dünyanın yaratılışı, Sirius yıldızının görünüşü, Olimpiyat oyunları, Roma'nın kuruluşu, Milad, Fil Senesi, Hicret gibi daha nice takvim başlangıçları vardır. Bununla beraber, bunların büyük bir kısmı unutulmuş, sadece Hicri ve Miladi takvim, halen günümüz dünyasında geçerli olarak uygulama sahnesinde bulunmaktadır.

Bilindiği gibi tarih, olayları zaman ve mekan içinde tesbit ettikten sonra kendisine mal edebilir. Bugün, elimizde bulunan tarihi eserler, alıştığımız tarihlere göre tarihlenmiştir. Halbuki geçmişe doğru çıkıldıkça medeniyetlerin şümul sahaları daraldığından ve birbirlerine olan karşılıklı tesirleri azaldığından değişik toplumlardan bize intikal eden yazılı belgelerde, farklı takvim sistemleri kullanılmıştır.

Başlangıçta tarihçiler, sadece milli tarihleri ile uğraşır, genel dünya tarihi ile kendi savaş, münasebet ve irtibatları derecesinde ilgilenirlerdi. Olayları da buna göre değerlendirirlerdi. Bu değerlendirmede de önemli rol, zaman dolayısıyla takvim başlangıcına düşerdi. Yazının kullanılmaya başlanması, Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesi, Batı Roma'nın yıkılışı, Amerika'nın keşfi, Fransız ihtilali, İstanbul'un fethi gibi olaylar, Batı dünyası için önemli birer hadise olarak kabul edilmişlerdi. Bunların tarih ve takvim başlangıcı olarak kabulü de yine Batı dünyası için söz konusu olmaktadır. Buna karşılık İslam dünyasında Hicri takvim kullanılmaya başlanmıştır. Türk dünyasında da İslam'dan önce "Oniki Hayvanlı Türk Takvimi" kullanılıyordu. Türkler, İslamiyet'i kabul edip bu dinin medeniyet dairesi içine girdikten sonra Hicri takvimi kullanmaya başladılar.

Eski topluluklar, takvimde ay senesini kullanıyorlardı. Güneş yılı ilk defa eski Mısırlılar tarafından kullanılmıştır. Mısır'ın bu ilk güneş takvimi, Milattan önce 45 tarihinde, Roma diktatörü Jul Sezar tarafından alınmış, böylece "Julien Takvimi" denilen Rumi Takvim doğmuştu. Bu takvim Milattan sonra 1582 yılında Papa XIII. Gregoir tarafından ıslah edildi. Böylece, Gregorien adıyla Batı takvimi (Efrenci Takvim) meydana çıktı.

İslam dünyasında ikinci halife Ömer (r.a.) zamanına kadar yazılan yazılara tarih koyma adeti yoktu. Bir gün bir alacaklı, Halife'ye şaban ayında ödenecek bir borçlu senedi göstermiş. Halife bunun hangi şaban olduğunu sorarak, geçtiğimiz senenin şaban ayı mı, bu senenin şaban ayı mı, yoksa gelecek senenin saban ayı mu olduğunu öğrenmek istemişti. Keza vali Ebu Musa'ya birbirini tutmayan iki emir verilmiş. Bunlardan hangisinin ilk, hangisinin son olduğu bilinememiş. Ebu Musa durumu halifeye sormuş. Bunun üzerine şura meclisi toplanmış. Mecliste çeşitli görüşler ortaya atılmış. Sonunda Hz. Ali'nin teklifi üzerine Hz. Peygamberin Mekke'den Medine'ye hicreti, tarih ve takvim başı olarak kabul edilmiştir. Bu olay, hicretin 17. senesinde oldu. Gerçi hicret, senenin üçüncü ayı olan rebiyülevvelde yapılmıştı. Halbuki eskiden beri Araplarca muharrem sene başı olarak biliniyordu. Bu sebeple muharrem ayı, yeni yılın başı olarak kabul edilmiştir (Ahmed Muhtar Paşa, Islahu'-tTakvim, Mısır 1307, 3).

İslam dünyasında bazı ibadet ve belirli günler, bu sayede her mevsimde icra edilebiliyordu. Hicri takvime göre ay yılı esas alındığından oruç, hac gibi ibadetler farklı zamanlarda eda edilebiliyordu. Böylece her otuz beş senede bir, tekrar başa gelme mümkündü .

Müslüman Türk dünyasında Celaleddin Melikşah zamanında hükümdarın adını taşıyan "Celali Takvimi" adıyla yeni bir takvim yapıldı. Bu takvim de güneş senesine dayanıyordu. İlkbaharın ilk günü yılbaşı sayılıyordu. Melikşah devrinde tatbik edilmiş olan bu takvim Gregorien takviminden daha az hatalı idi.

Osmanlı Devleti'nde Tanzimat'a kadar ay senesi ve hicret başlangıcı kullanılıyordu. Bilindiği gibi güneş senesi ay senesinden onbir küsur gün daha fazlaydı (Güneş senesi küsuratı ile birlikte 365 gündür. Ay senesi ise, aylarının 29 veya 30 gün sayılmasından dolayı 354 gündür). Bunun için ay senesi mal bakımdan bir devlet için uygun değildi. Bu yüzden Tanzimat döneminde "Mali sene" adıyla yeni bir sene ihdas edildi (9 Muharrem 1256 = 1 Mart 1256). Bu Mali senenin ilk yılı 1256, ilk günü de Cumartesi oldu.

Güneş aylarını kullanmaya başlayan bu mali sene, yine hicret başlangıcına dayanıyordu. Fakat sene başı olarak Gregorien takviminde olduğu gibi "ocak" ayını değil, Jülien (Rum) takvimine göre "mart" ayını kullanıyordu. Bu sebeple mali seneye "Rumi yıl" adı verilmişti.

Cumhuriyet Türkiyesi, 26 Aralık 1925 tarihinde Hz. İsa'nın doğumunu takvim başlangıcı olarak kabul eden Milat başlangıcına döndü. Yılbaşı da Gregorien takvimindeki "Ocak" ayı olarak kabul edildi.

Türklerin kullandığı önemli takvimlerden biri de "Oniki Hayvanlı Türk Takvimi"dir. İslam medeniyeti ile karşılaşmadan önce kullanılan bu takvim, Türk kavimlerinin eski zamanlardan beri en çok kullandıkları takvim sistemi, devri on iki hayvanlı takvim sistemidir. Değişik coğrafi sahalarda yaşayan, birçok medeniyetle temas kuran Türk halkları, bunu ya müstakil olarak kullanmış veya yabancı medeniyetlerden gelen takvimlerle mezc ederek kullanmışlardır. Oniki yıllık daim bir devir teşkil eden bu takvimin her yılı muayyen bir hayvana nisbet edilir. Böylece her yıl, nisbet edildiği hayvanın ismini alır. Bunlar: Sıçan, sığır, pars, tavşan, ejderha, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, köpek ve domuzdur.

Devreyi teşkil eden hayvanlardan her birinin, devrederken mensub oldukları yılların mukadderatı üzerine ve belirli bazı hükümlere müessir olduklarına; yılların, muhtelif zamanlarında doğan çocukların karakteri üzerinde de tesiri olduğuna inanılırdı.

Ziya KAZICI


3-)Ramazan-ı şerifin birinci gününü anlamakta takvimlere güvenilmemelidir. Çünkü oruç, gökte yeni ayı görmekle olur. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem; "Hilali görünce oruca başlayınız!" buyurdu. Halbuki hilalin doğması, görmekle değil, hesabladır ve hesap sahih (doğru) olup, hilal hesabın bildirdiği gece doğar. Fakat, o gece görülmeyip, bir gece sonra görülebilir ve oruca, hilalin doğduğu gece değil, görüldüğü gece başlamak lazımdır. Çünkü dinimiz böyle emir buyurmuştur. (İbn-i Âbidin)

Gökte, Ramazan-ı şerif hilalini aramak, bir ibadettir. Ramazan-ı şerifin başlangıcını önceden haber vermek, İslamiyet'i bilmemek alametidir. Kurban bayramının birinci günü de, Zilhicce ayının hilalini görmekle anlaşılır. Zilhicce ayının dokuzuncu Arefe günü, hesabla, takvimle anlaşılan gün veya bundan bir gün sonra olur. Bundan bir gün önce olamaz. (M. Sıddik Gümüş)

Namazın sahih olması için, vakti girdikten sonra kılınması ve vaktinde kılındığını bilmek şarttır. Vaktin girdiğinde şüpheli olarak kılıp, sonra vaktinde kılmış olduğunu anlarsa, bu namazı sahih olmaz. Vaktin bilinmesi vakitleri bilen adil bir müslümanın okuduğu ezanı işitmekle olur. Ezanı okuyan adil değil ise (veya adil müslümanın hazırladığı takvim yoksa) kendisi vaktin girdiğini araştırıp, kuvvetli zan edince kılmalıdır. (İbn-i Âbidin)


4-)Zamanı yıllara, aylara ve günlere ayıran yöntem.


5-)Bir yılın günlerini, aylarını, sayılı günlerini gösteren, değişik biçimlerde yapılmış çizelge veya defter
Örnek:Takvimi iki gündür koparmadım. A. İlhan


6-)Yapılacak bir işin türlü evrelerini zamana bağlı olarak gösteren program.


7-)Bk. günbilik


8-)Zaman akışını, gökbilim açısından, gün, hafta, ay ve yıl olmak üzere aralıklara ayıran, bunları belirleyip saptayan düzen.


9-)Bk. takvim


10-)Bk. günbilgisi


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Calendar.
İngilizcesi İngilizce
Almanac.
İngilizcesi İngilizce
Date block.
Fransızcası Fransızca
Calendrier

  • Tabanca ailesinin seri üretime geçmesi için 2 yıllık bir Takvim belirledik.

Sizde içinde Takvim kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Takvim kelimesi anlamı 208 defa okunmuştur. [240372] Takvim kelime anlamı, Takvim nedir, Takvim ne demek, Takvim sözlük anlamı

Paylaş