Yemin Nedir

Yemin Nedir ? Yemin Ne demek ?

1-)Alm. Schwur, Eid (m), Fr. Serment (m), İng. Oath. Allahü tealanın adını anarak yapılan ahd ve verilen teminat. Yemin lügatte “kuvvet” demektir. Sözün, niyetin, işi yapmak veya yapmamak arzusunun kuvvetli olduğunu gösterir. Yemin yerine half, hilf ve kasem kelimeleri de kullanılır. Silahlı kuvvetlere katılan her askere hizmeti tam, noksansız ve başarıyla yapacağına dair içirilen “and” ile hukuk davaları esnasında taraflardan birinin, olayın doğru olup olmadığı hususunda yaptırılan and içmeye ve namusuyla kuvvetlendirmesine de yemin denir. Yemin kelimesinin Türkçe karşılığı “and”dır.

Türk hukuk sisteminde yemin: Gerek devlet idaresinde gerek hukuk sisteminde, yemine pekçok yerde müracaat edilmektedir. Anayasanın 81. maddesi, Meclis üyelerinin (milletvekillerinin); 103. maddesi, Cumhurbaşkanının yemin etmesini düzenlemiştir.

Keza, Anayasa Mahkemesinin kuruluşu ve muhakeme usulleri hakkındaki kanunun 10. maddesi, Yüksek Hakimler Kurulu Kanunu 25. maddesi bu mahkeme üyelerinin yemini hakkında hüküm getirmiştir.

Ceza mahkemelerinde şahitlere, açıklama yapmalarından önce yemin ettirilmektedir.

Hukuk mahkemelerinde yemin bir ispat vasıtasıdır. Suç muhakemelerinde ise yeminin ispat vasıtası olduğu durumlar çok azdır. Bu mahkemelerde yemin, doğru söylemeye zorlama bakımından yardımcı görevi olan bir vasıta olmaktadır. Hukuk mahkemelerinde bu bakımdan yemin hakimin takdirine bırakılmıştır. Hakim yemine lüzum görmez ve iki taraftan biri de ihtiyaç duymazsa, şahit yeminsiz dinlenmektedir. Bunların dışında asker ocağına alınan kişilere, yüksek okulları bitiren talebelere diploma verilirken, vazifelerini gereği gibi yapacaklarına ve dürüstlükten ayrılmayacaklarına dair yemin ettirilmektedir.

Mahkemelerdeki yemin sırasında herkesin ayağa kalkması, yemine önem kazandırmak maksadıyladır. Yeminin ehemmiyeti hakkında hakimin şahide açıklamada bulunması kanun tarafından hükme bağlanmıştır.

Hemen hemen bütün memleketlerin idare ve hukuk sistemlerinde yemin veya and içme müessesesi vardır. Mesela ABD Cumhurbaşkanı vazifeye başlarken, başsavcı ve elinde İncil olan rahip karşısında el kaldırarak yemin etmektedir.

İslam dininde yemin ve hükümleri: Dinimizde yemin etmek üç türlü yapılır. Allahü tealanın isimleriyle, küfre sebep olan şeyi şarta bağlamakla ve talak, boşamayı şart etmekle (Şart olsun, demekle) yemin edilir. Allahü tealanın isimleriyle yemin, ya harfle veya kelimeyle olur. İsmin başında (bi, ta, ve) harflerinden biri söylenip, ismin sonu esre okunursa yemin olur. Yani (vallahi, billahi, tallahi) denilerek söylenen söz yemin olur. Yalnız Allahü tealanın isimlerinden, Halim, Alim, Cevad gibi, insanlar için de kullanılan bir isimle yemin ederken Allahü tealanın ismi olduğuna niyyet etmek lazım olur. Yemin etmek adet halini alan bazı sıfatları ile de yemin caizdir. Allahü tealanın kudreti veya azameti, rahmeti için demek gibi. Kur’an, Peygamber, Ka’be için diyerek yemin olmaz. Namusum üzerine söz veriyorum, şerefim üzerine doğru söylüyorum demek, İslamiyette yemin değildir. Canın için, başın için gibi yemin etmek ise uygun değildir. Allah için yemin ediyorum demek, yemin olur. Kasem ediyorum, half ediyorum, yemin ediyorum veya ... ederim, yahut eşhedü diyerek, Allahü tealanın ismini söylemek de yemin olur. Ahdım olsun, nezrim olsun demek yemin olur.

Birine eğer bunu yaparsan kafirsin veya Yahudisin yahut Hıristiyansın veya Allahsızsın gibi küfre sebep olan her şey demek veya bunları ... olacaksın veya ol diye söylemek, hepsi yemin olur. Karşısındaki kimse o işi yapınca, yemin bozulur. Bunları yemin niyetiyle söyledi ise, yemin eden keffaret verir.

Yemin ederken inşaallah derse, yemin olmaz.

Mushaf hakkı için demek veya Mushafa elini koymak yahut Mushafı gösterip, bunun hakkı için demek, yemin olur. Çünkü, böyle yemin adet olmuştur. Haram işlemek, ibadet yapmamak için yemin eden bozar. Sonra keffaret verir.

İslamiyetin hükme bağladığı üç çeşit yemin vardır:

1. Yemin-i gamus: “Günaha ve Cehenneme sokucu” yemindir. Geçmişteki bir şey için bile bile yalan söylemek suretiyle yemin etmektir. Çok büyük günahtır. Çünkü böyle yemin eden biri yalanına Allahü tealayı şahit tutmak istemiş, O’nun adını istismar etmiştir. (Kişinin ödemediği bir borcu için bile bile “Vallahi ödedim!” demesi gibi.) Bu çeşit yeminler, kefaretle dahi bağışlanmayacak kadar büyük günahtır. Pişman olunca tövbe, istiğfar edilir. Keffaret lazım gelmez.

2. Yemin-i mün’akide: Gelecekte yapacağım veya yapmayacağım diyerek yalan yere yapılan yemindir. “Vallahi yarın şuraya gideceğim.” yahut “Vallahi şu kimse ile konuşmayacağım.” şeklinde yapılan yemindir.

Yemin-i mün’akide üç şekilde olur. Üçüncüde yemini bozunca keffaret vermek lazımdır. Yemini bozmadan önce keffaret verilmez:

a. Zamanı bildirilmez. Ahmed’i döveceğim diye yemin edince, ikisi de sağ kaldıkça dövmezse, yemin bozulmaz. Biri ölünce bozulur. Çünkü, yapacağım diye yemin edince, ölünceye kadar dövmezse, sonsuz olarak bozulmaz. Çünkü yapmaması hemen vacib olur. Bir kere döverse, bozulur. Keffaret verir ve yemin biter. İkinci defa döverse, bir daha keffaret vermez.

b. Zaman bildirilendir. Zamanı gelmeden bozarsa keffaret lazım olur. Zamanı gelmeden önce ölürse, yemin bozulmaz.

c. Şarta bağlı yemindir. Yemin ettiği şeyin yapılıp yapılmamasını, kendinin veya başkasının birşeyi yapmaya hazırlanırken, bunun yapılmaması için (Eğer bunu yaparsan...) veya oturan ikinci bir kimseye bir şey yaptırmak için (Eğer bunu yapmazsan...) dedikten sonra başka bir şeye yemin etmektir.

3. Yemin-i lağv. “Boş yere” yemindir. Yanlışlıkla veya doğru olduğu zannıyla yemin etmektir. Kişinin borcunu ödememiş olduğu halde, ödediğini zannederek “Vallahi ben borcumu ödedim.” diye yemin etmesi böyledir. Burada kasıt yoktur. Bu şekildeki yemine günah da, keffaret de yoktur. Tövbe edilerek Allahü tealadan af dilemesi istenir.

Üç yeminde de, unutarak, zorlanarak yemin etmek veya yemini bozmak bunları bilerek, isteyerek yapmak gibidir.

Yeminlerde niyet: Herhangi bir kimsenin istediği için yapılan yeminlerde yemin eden kişi, karşısındakini yanıltmak için başka şeylere niyet ederek yemin edemez. Bu düşüncelerle yemin etse dahi yemin, yemin ettiren kişinin düşüncesine göre değerlendirilir. Daha önce yukarıda izah edildiği gibi yalan yere yapılan yemin (yemin-i gamus) için keffaret yoktur. Çünkü keffaret bu çeşit yeminlerin günahını gidermez. Böyle yeminler, büyük günahtır. Halkımız arasında yaygın olduğu gibi; yemin ederken bir ayağı kaldırmanın veya kalpten yemin konusundan değişik bir şey geçirmenin, düşünmenin dinimizde yeri yoktur. Bunlar tamamen yalan olan ve tatbik edilen önemli hususlardır.

Yemin keffareti: Yemin keffareti, bozulan bir yeminin dini vebalinden yemin edeni kurtarmak için yapılır. Bu keffaret usulü, İslam dininin Müslümanlara gösterdiği kolaylıklardan biridir. Allahü teala Kur’an-ı kerimde Maide suresinin 89. ayeti kerimesinde mealen:

“Allah yeminlerinizdeki hatadan (lagv) dolayı sizi sorumlu tutmaz. Fakat (geleceğe dönük) yaptığınız yeminlerden sorumlu tutar. Bunun keffareti (cezası) çoluk-çocuğunuza yedirdiklerinizin ortalamasından olmak üzere on fakiri yedirmek veya on fakiri giydirmek veya köle azad etmektir. Kim bunları bulamazsa üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinde onların keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyunuz, böylece Cenab-ı Allah size ayetlerini açıklar. Belki siz de şükredersiniz.” buyurmaktadır.

Geleceğe ait olan bir işi yapacağım veya yapmayacağım şeklinde yapılan yeminler bozulduğu zaman keffaret (ceza) verilmesi lazımdır. Yalan yere yapılan yeminler, genelde bir hakkın çiğnenmesine sebep olur. Bunun için yemin eden kimsenin üzerine kul hakkı geçer. Bundan dolayı hak sahibinden helallık dilemesi lazımdır. Keffaret (ceza) ise kul hakkı değil, Allahü tealanın hakkını affettirmek içindir.

Yukarıdaki ayet-i kerimede açık olarak belirtildiğine göre; yemini bozan kişi yemin keffareti için, bir köle azad eder. Yahut, zekat alması caiz olan, erkek veya kadın on fakire bütün bedeni örtecek kadar, bir kat çamaşır verir veya her gün on fakiri iki kere doyurmakla da olur. Bu üçünden birini yapamayan fakir, üç gün ard arda oruç tutar. Yemin keffaretini geciktirmek günahtır. Çeştili yeminlerin keffaretleri ayrı yapılır. “Vallahi, verrahmani, verrahimi şu işi yapmam.” dese üç yemin olur. O işi yaparsa, üç keffaret lazım olur. Doyurmak yerine fülus (kağıt para) da verilir. Keffaret yaparken niyet etmek lazımdır.

Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Tüccarın, pazarcıların çoğu facirdir.” Sebebini sorduklarında; “Alışverişleri helal olmaz. Çünkü çok yemin ederek günaha girerler ve yalan söylerler.” buyurdu. Bir hadis-i şerifte; “Yalan yere yemin ederek, birinin malını alan kimse kıyamet günü, Allahü tealayı gazaplı görecektir.” buyuruldu.

Dinimizde yemin etmeye gerektiği zaman izin verilmekle beraber, ağzı yemin etmeye alıştırmak ve dünya işleri için yemin etmeyi adet haline getirmek uygun görülmez.


2-)YEMİN



Sağ el; bereket; güç, kuvvet ve güzel mevki, yaralayıcı; kişinin bir haberi kuvvetlendirmek veya bir işi yapıp yapmamak hususundaki azim ve iddiaya güç vermek için Allah'a kasem ya da boşama ve köle azadı gibi bir şeye bağlamak suretiyle akit etmesi anlamında bir fıkıh terimi.

Yemin daha çok Allah'ın isimleri veya zati sıfatlarından birisi anılarak yapılan kasem için kullanılır. Talaka veya köle azadına bağlı olanların yemin olup almadığı tartışmalıdır (Kasani, Bedaiu's-Sanai,III, 2).

Kasem ve hılf kelimeleri arasında nüanslar olmakla birlikte "yemin" ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadırlar (Kasani, a.yer; Lisanu'l Arab, XIII, 462). Türkçe'de bazan yemin yerine "and içmek" tabirinin kullanıldığı görülmektedir.

Bu mefhumun, kelimenin anlamı ile irtibatı; yeminin söze güç kuvvet katması ve yeminleşenlerin sağ ellerini birbirlerine vurmalarıdır (Mevsıli, el-İhtiyar, IV, 45).

Yemin, akitlerde ve husumetlerde sözü te'kid için meşrudur. Meşrutiyeti Kur'an-ı Kerim ve Sünnetle sabittir. Kur'an'ın bir çok suresi değişik cisimler üzerine yapılan yeminlerle başlar. Tin, Şems, Fecr sureleri bu kabildendir. Bakara suresinin 225. ve Maide suresinin 89. ayetinde Allah Teala'nın, yemin-i lağv sebebiyle kullarını mülahaza etmeyeceği bildirilmektedir. Yine Maide suresinin 89. ayetinde sorumluluk getiren yeminin mun'akıde yemini olduğu ifade edilmekte, yeminlere riayet emedilmekte ve yeminini bozanların nasıl keffaret ödeyecekleri beyan edilmektedir. Bunların yanısıra; Nahl (16) 38, 92, 94; Âlu İmran (3) 77; Maide (5) 53, 108; En'am (6) 13B Tevbe (9) 12,13; Nur (24) 53; Fatır (35) 42; Mücadele (58) 16; Münafıkun (63) 2; ayetleri de yeminin meşrutiyetinin Kur'an'dan delilleridir.

Hz. Peygamber bir hadisinde ümmetine, babalar ve putlar adına yemin etmemelerini, yemin edeceklerse Allah adına yemin etmelerini ya da hiç yemin etmemelerini emretmiştir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 7; Tirmizi, Nuzur, 8).

Rasulüllah bizzat kendisi de yemin etmiştir. Onun yemin ederken en çok kullandığı tabirlerden birisi: "Nefsime veya Muhammed'in nefsine sahip olana yemin ederim ki. "dir (Örnek olarak bkz. İbn Mace, Keffaret 1; Ahmed b. Hanbel, a.g.e., IV, 16).

Yemin Çeşitleri

Yeminler önce Allah adına edilenler ve Allah'tan başkası adına edilenler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Allah adına edilen yeminler de kendi aralarında taksime tabidirler.

Allah adına edilen yeminler:

Kasem suretiyle Allah adına yeminler "Allah" ya da "İzzet, celal, azamet" gibi zati sıfatlarının başına "ba, va, ta" harflerinin birisini getirmek suretiyle yapılır (Mevsıli, a.g.e., IV, 49, 50; Şirbini, Muğni'l-Muhtaç, IV, 320, 312). Müslümanlar arasında en çok kullanılan yemin yafızları: "Vallahi, billahi ve tallahi" sözcükleridir.

Allah'ın isim ve zati sıfatlarının dışında hiçbir şeye yemin edilmez. Hanefilere göre, Nebi, Kur'an, Kabe gibi Müslümanlarca kutsal olan varlıklar adına da yemin edilmesi caiz değildir (Kasani a.g.e., III, 5-10; Merginani, el-Hidaye," II, 72; Mevsıli; IV, 51).

İmam Şafii, İmam Malik ve İmam Ahmed b. Hanbel'e göre Kur'an, Kur'an ayetleri ve Mushaf adına edilen yeminler muteberdir. Bozulması halinde keffareti gerektirir (İbn Kudame, el-Muğni, XI,194,195). Hanbelilere göre Kabe ve diğer yaratıklar adına yemin etmek caiz değilse de, Peygamber adına yemin etmek caizdir. Bozulması keffareti gerektirir (İbn Kudame, a.g.e., XI, 210).

Yeminin muteber olması için mutlaka arapça olması şart değildir. Diğer dillerle de yemin edilebilir. Kaynaklar farsça bazı tabirlerle yemin edilebileceğine işaret etmişlerdir (bkz. Merginani, a.g.e., II, 74; Fetave'l-Kadihan, II, 7; el-Fetave'l-Hindiye, II, 57).

Buna göre Türkçe'de kullanılan "yemin ederim, kasem ederim, and içerim" gibi sözler de yemin sayılır. Ancak "mukaddesatım adına, şerefim üzerine and içerim" gibi sözlerin yemin olmaması gerekir. Çünkü Allah'ın adı veya sıfatları adına yapılmamıştır. Merginani, hangi sözlerle yemin edip edilemeyeceğinin örfe bağlı olduğunu söylemektedir (Merginani, a.g.e., a.y.) Bu sözcükler bugün ülkemizde bazı ortamlarda yemin için maruf hale gelmişlerse de yaygın bir örf saymak mümkün değildir.

Bunların dışında, kişinin mübah olan bir şeyi kendisine haram kılması veya birşeyi yaptığı ya da yapmadığı takdirde, yahudi, hristiyan vs. olacağını yemin kasdıyla söylemesi de bir yemindir (Merginani, a.g.e., II, 74; Mevsili, a.g.e., IV, 52, 53).

İmam Şafii, İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel'den nakledilen bir görüşe göre bu tür sözler yemin sayılmaz, dolayısıyla bozulması durumunda keffaret gerekmez (İbn Kudame, a,g.e., XI, 199, 200; Şirbini, Muğni'l-Muhtac, IV, 324; Vehbe ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslami ve Edilletühu, III, 344).

Allah adı anılarak edilen yeminler ğamus, lağv ve mün'akıde olmak üzere üç çeşittir;

Ğamus yemin:

Ğamus yemin; geçmişteki veya bu zamandaki bir olayın ilgili olarak, bile bile yalan yere yemin,etmektir. Mesela bir kimsenin, borcunu ödemediğini bildiği halde "ödedim” diye veya hali hazırda cebinde parası olduğu halde parasının olmadığını söyleyerek yemin etmesi birer ğamus yeminidir. Böyle bir yemin büyük bir günahtır. Allah (c.c) lu İmran sresinin 77. ayetinde; "Allah'a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlara gelince; işte bunların ahirette bir nasibi yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır" buyurmaktadır. Eş'as bin Kays'ın bildirdiğine göre, bu ayet kendisine ait bir kuyuda amcasının oğlunun hak iddia etmesi ve onun beyyine getirmediğini takdirde amcası oğlunun yalan yere yemin edebileceğini söylemesi üzerine nazil olmuştur (Ebu Davud, Sünen, Eyman, 1; İbn Kudame, a.g.e., XII, 122). Hz. Peygamber (s.a.v) bir çok hadisinde yalan yere başkasının malını almak için yemin etmenin Allah'a ortak koşmak, adam öldürmek, anaya babaya isyan etmek gibi büyük günahlardan olduğunu, böyle yemin edenlerin Cennet'in mahrum olup, Cehennem'i hak ettiklerini, dolayısıyla oradaki yerlerine hazırlananları gerektiğini haber vermektedir (bkz. Buhari, Eyman, 16, 18, el-Mürteddin, 1; Müslim, İman, 220, 221; Ebu Davud, Eyman, 1 ; Tirmizi, Büyü, 42; İbn Mace, Ahkam, 7; Ahmed b. Hanbel, I, 379, 442, V. 211, 212; Zeylai, Nasbu'r-Raye, III, 292, 293).

Hanefi, Hanbeli ve Malikilere göre ğamus yemininden dolayı keffaret yoktur. Yemin eden kişi Allah'tan af dilemeli, tevbe istiğfar etmelidir. Çünkü bu yemin Allah'a karşı büyük bir cür'ettir, onu hafife almaktır; böyle büyük bir günahın keffaretle giderilmesi mümkün değildir. Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadisinde beş şeyden dolayı keffaret olmadığım söylemiş ve kişinin uymak zorunda olduğu yemini bunlardan saymıştır (Şevkani, Neylü'l-Evtar, VIII, 264). Buradaki kefaretin olmayışından maksat, bu yeminin günahını kefaretin silemeyeceğidir. Kasani (v. 587/1191) tevbe ve istiğfarın, ğamus yemininin keffareti olduğunu söylemektedir (Kasani, a.g.e., III,15). Şafiilere göre bu yeminden dolayı keffaret gerekir (Merginani, a.g.e., II, 72; İbn Kudame, XI, 178; Şirbini, a.g.e., IV; 325).

Lağv Yemin:

Lağ yemini Hanefilere göre-yanlışlıkla edilen, yani sahibinin söylediği sözün hakikat dışı olduğu halde, doğru olduğunu zannederek ettiği yemindir. Bu yemin de hem geçmiş ve hem de şimdiki zamanla ilgili olabilir. Mesela borcunu ödemediği halde, ödediğini zannederek, veya cebinde para olduğu halde olmadığını zannederek yemin eden kişinin ettiği yemin, lağv yemindir (Kasani, a.g.e" III, 17; Merginani, a.g.e., II, 72; Mevsıli, a.g.e., IV, 46). Hanefilerin bu anlayışı bir çok sahabe ve tabiinden nakledilmiştir (bkz. Zeylai, Nasbu'r-Raye, III, 293).

Şafiilere göre lağv yemini, konuşma esnasında kasıt olmadan insanın ağzından çıkan "hayır vallahi, evet vallahi" gibi yeminlerdir (Şirbini, a.g.e., IV, 324, 325). Lağv yemininin bu şekildeki izahı Hz. Âişe tarafından Hz. Peygamber'den nakledilmiştir (Buhari, Eyman,15; Ebu Davud, Eyman, 6).

Hz. Peygamber'den lağv yemini için başka izahlar da rivayet edilmiştir. Mesela bir hadiste: "Âtıcıların yemini lağvdır, onun için keffaret yoktur" buyurmuştur (Heytemi, Mecmua'z-Zevaid, IV, 185).

Alimler kendi anladıkları lağv yemininden dolayı günah ve keffaret olmadığında hemfikirdirler. Çünkü Allah (c.c) lağv yemininden dolayı kulunun muaheze edilmeyeceğini bildirmiştir (Maide, 5/89).

Şafiiler, Hanefilerin lağv yemini dedikleri yeminleri bu grup içinde kabul etmedikleri için, doğru zannedilerek edilen yeminlerden dolayı da kefaretin gerekli olduğu kanaatindedirler.

Mün'akıde yemini:

Mün'akide yemini bir şeyi yapmak veya yapmamak için edilen yemindir. Bu yemin gelecek ile ilgilidir. Bir kimsenin "yarın falan yere gideceğine" veya "falan kişiyle bir daha konuşmayacağına" yemin etmesi bu kabildendir.

Mün'akide yemini kendi arasında, mürsel, muvakkat ve fevr olmak üzere üçe ayrılır.

1- Mürsel yemin: Bir fiili yapıp yapmamayı zamana bağlamadan edilen yemindir. Mesela, bir işi yapacağına yemin eden ama bunu zamana bağlamayan kişinin ettiği yemin mürseldir. Ölüm anına kadar ettiği şeyi yapıp yemininden kurtulabilir. Belirli bir sürenin geçmesi ile yemini bozmuş sayılmaz.

Bu yemine "mutlak yemin" de denilir.

2- Muvakkat yemin: Bir zamana bağlı olarak edilen yemindir. Bu yemin, filin bağlandığı zamanla kayıtlıdır. Zamanın dolması ile yeminin hükmü sona erer. Mesela bir meyveyi üç gün yetmeyeceğine yemin eden kişi, üç gün dolduktan sonra o meyveyi yese yeminini bozmuş sayılmaz.

Belirli bir süre içinde bir şeye yapmaya yemin eden kişi o kişi ön gördüğü süre içinde yaparsa yemininden kurtulmuş olur. O süre içinde yapmazsa, daha sonra yapsa bile yeminini bozmuştur; keffaret ödemesi gerekir. Şayet yemin eden kişi süre dolmadan ölürse, Ebu Hanife ve Muhammed'e göre yeminini bozmuş olmaz. Ebu Yusuf'a göre bozmuş olur.

Bu yemine "mukayyed yemin" de denilir.

3- Fevr yemin: Bir sebebe bağlı olarak edilen yemindir. Başka deyişle; kendisi ile gelecek değil şimdiki zaman kasdedildiğine karineler bulunan yemindir. Bir soruya cevap verirken edilen yemin bu kabildendir. Mesela yemek yiyenlerin yanlarına gelen birisine "buyur ye" demelerine karşılık onun "vallahi yemem" demesi fevr yeminidir. Gelecekle değil o anla ilgilidir. Dolayısıyla daha sonra bir şey yemesi ile yeminini bozmuş olmaz (Tahanevi, Keşşafu Istılahati'l-Fünun, II, 1549, 1550; Muhammed Ravas Kal'aci, Hamid Sadık Kuneybi, Mu'cemu Lüğati'l-Fukaha, 514).

Mün'akide yemininde yeminin gereğini yapmaya berr, yapmamaya barr, yemini bozmaya hins, bozana da hanis denilir. Bu türden bir yeminin gereğini yapan kişi yemininden kurtulmuş olur. Yemininde hanis olan kişiye ise keffaret gerekir. Yeminde aslolan ona sadakat göstermektir. Ancak bu, yemin edilen şeyin dini hükmüne göre farklılık gösterebilir. Onun için yemine sadakat gösterme konusunu alimler beş grupta ele almışlardır:

1- Uyulması vacip olan yeminler: Farz olan bir ibadeti yapmak veya masum bir insanı ölümden kurtarmak, ya da bir haramı terk etmek için yapılan yeminleri yerine getirmek farzdır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) "Âllah'a itaat etmek üzere yemin eden kişi itaat etsin" buyurmuştur. Bu kabilden olan bir yeminin gereğini yerine getirmeyen kişi günahkar olmuştur; tevbe ve istiğfar etmesi icab eder, ayrıca yemin keffareti ödemesi gerekir.

2- Edilmesi haram, uyulmaması cevap olan yeminler:

Bir farzı terk etmek veya bir haramı işlemek için yemin etmek haram bir yemindir, bozulması farzdır. Dolayısıyla, mesela ana babası ile konuşmamaya yemin eden kişi, onlarla konuşacak, yani yeminini bozacak ama yemin keffareti ödeyecektir. Ayrıca haram birşeyi yapmaya yemin ettiği için tevbe istiğfar edecektir. Hz. Peygamber; Bir şeye yemin edip de, başkasını daha hayırlı gören kişi yemininden dolayı keffaret ödesin, sonra da o hayırlı olan şeyi yapsın"buyurmuştur (Nesai, Eyman, 41; Ebu Davud, Eyman, 12).

Bir başka hadiste de şöyle buyurulmuştur: "Rabbe isyanda, sılayı rahmi kesmekte ve malik olmadığın şeyde sana yemin de, nezir de yoktur" (Ebu Davud Eyman, 12; Nesai, Eyman, 17; İbn Mace, Keffaret, 8; Ahmed b. Hanbel, II, 185, 202).

Şa'bi'ye göre haram bir fiili işlemek üzere yemin eden kişi yeminini bozar, yani o haramı işlemez. Ayrıca keffaret ödemesine de gerek yoktur. Çünkü Hz. Peygamber kişinin haramı işlememesinin yeminine keffaret olduğunu söylemiştir (Ebu Davud, Eyman, 12).

Hanefiler mün'akide yemininden dolayı kulların sorumlu tutulacağı bildiren ayetin zahirine dayanmaktadırlar (Maide, 89).

3- Uyulması mendup olan yeminler: Bir maslahata müteallik olan yeminlerdir.

Yapılması mendup olan bir fiili işlemek için edilen bir yemine uymak da menduptur. Böyle bir yeminin bozulması mekruhtur, keffaret gerekir.

4- Mübah olan yeminler:

Mübah olan bir işi yapmak veya yapmamak, ya da doğru olan bir haber üzerine yemin etmek mübahtır. Böyle bir yeminin bozulması efdaldir. Bozulursa keffaret gerekir.

5- Mekruh olan yeminler:

Mekruh olan bir fiili işlemek veya mendubu terketmek için yemin etmek mekruhtur. Alış veriş esnasında yemin etmek de mekruhtur. Böyle bir yeminin bozulup keffaret ödenmesi efdaldir. Yemine sadakat ise mekruhtur (Kasani, a.g.e., III, 17, 18; İbn Kudame, el Muğni, II, 167; Necati Yeniel-Hüseyin Kayapınar, Süneni Ebu Davud Terceme ve Şerhi, XII, 236).

Hanefi ve Malikilere göre unutarak, hataen, ikrah yoluyla ve yemin kasdı olmadan edilen yeminler muteberdir. Çünkü yukarıda işaret edilen ayet mutlaktır. Yeminin kasda dayanıp dayanmaması konusunda bir kayıt mevcut değildir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadisinde; yemin, talak ve nikahın ciddisinin de, ciddi sanıldığını haber vermişlerdir (Ebu Davud, Talak; 9; Tirmizi, Talak, 9; İbn Mace, Talak, 13; Kasani, a.g.e., III,18; Vehbe ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslami ve Edilletuhu, III, 367).

Şafii ve Hanbelilere göre yeminini unutarak bozan kişi, yemininde hanis sayılmaz. Dolayısıyla kendisine keffaret icab etmez. Delilleri, kulların hataen yaptıklarından dolayı günah olmadığını bildiren ayetle (Ahzab, 5) Müslümanların hataen, unutarak ve ikrah yoluyla işlediklerinden dolayı sorumlu tutulmayacaklarını bildiren hadistir (İbn Mace, Talak, 16).

İkrah yoluyla yeminini bozan kişi, Ebu Hanife ve Malik'e göre keffaret öder; Ahmed b. Hanbel 'e göre ödemez. İmam Şafii'den ise bu konuda iki ayrı görüş nakledilmiştir (İbn Kudame, a.g.e., XI, 177, 178).

Yemin edildikten sonra hemen peşinden "inşallah" denilirse, bozulması halinde keffaret gerekmez. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) "Yemin edip de istisna eden (İnşallah diyen) isterse, döner,isterse yemini bozmadan terk eder" buyurmuştur (Ebu Davud, Eyman, 9; Nesai, Eyman,18; Ahmed b. Hanbel, II, 6, 49). Ancak bu hükmün geçerliliği yeminle "inşallah" demenin arasında konuşulmamasına veya konuşacak kadar susulmamasına bağlıdır.

İbn Kudame'nin bildirdiğine göre "inşallah" denildiğinde kefaretin gerekmeyeceğinde dön mezhep müttefiktir (İbn Kudame, a.g.e., XI, 227).

Yemin Keffareti

Mü'akide yemininin hangi türünden olursa olsun bozulması, keffareti gerektirir. Normalde keffaret yemin bozulduktan sonra ödenir. Yemin bozulduktan sonra ödenen kefaretin muteber olduğu konusunda ulema arasında hiç bir ihtilaf yoktur. Ancak önce kefaretin ödenip sonra yeminin bozulması durumunda bu kefaretin yeterli olup olmayacağı tanışmalıdır. Hanefilere göre, keffaret ister malla, ister oruçla ödensin mutlaka yemin bozulduktan sonra ödenmelidir. Bozulmadan önce ödenmesi caiz değildir. Şafiilere göre keffaret malla ödenecekse yemin bozulmadan önce de ödenebilir. Hanbeli ve Malikilere göre kefaretin ister malla ister oruçla, yemin bozulmadan önce de sonra da ödenmesi caizdir.

Yemin edilmeden önce keffaret ödenip daha sonra yemin edilmesi ve bozulması durumunda bu keffaret muteber değildir. Bu konuda hiçbir görüş ayrılığı yoktur (Kasani, a.g.e., III,18; İbn Kudame, a.g.e., XI, 223-226; Şevkani, Neylü'l-Evtar VIII, 268, 269; Necati Yeniel-Hüseyin Kayapınar, a.g.e., XII, 237, 138).

Yemin keffareti; gücü yeterse bir köle azad etmek veya on fakiri sabahlı akşamlı doyurmak ya da on fakiri alışılmış biçimde giydirmektir. Kişi bu üçü arasında muhayyerdir. Ama bunlara gücü yetmezse,peşi peşine üç gün oruç tutar. Orucun arası hayız dahil hiç bir özür sebebiyle kesilmez, kesilmesi halinde yeniden başlanmalıdır. Yemin kefaretinin gereği ve bu şekilde ödeneceği Kur'an-ı Kerim'le sabittir. Ve ayet gayet nettir. (Bkz. Maide, 5/89). Onun için konu ile ilgili görüş farklılığı yoktur.

2. Allah'tan Başkaları Adına edilen Yeminler

Allah'tan başkaları adına edilen yeminler iki kısımdır:

a- Babalar, anneler, melekler vs. gibi Allah'tan başka varlıklar adına edilen yeminler: Bu şekilde yemin etmenin caiz olmadığını, Hz. Peygamber'in böyle yemin etmeyi men ettiğini yukarıda belirtmiştik. Böyle sözlerle yemin etmek caiz olmadığına göre, buna yemin demek de doğru değildir.

b- Bir şarta bağlanarak edilen yeminler: Bu gruptaki yeminleri de iki kısımda ele almak mümkündür:

ba- İbadet ve taat cinsinden bir şeye bağlananlar: Mesela bir kimse "şu işi yaparsam üç gün oruç tutayım" dese, bu bir bakıma yemindir. Çünkü o işi yapmaktan nefsini menetmek maksadıyla o sözü söylemiştir. Bir başka açıdan da nezir (adak)tır. Çünkü bir ibadeti yapmayı, bir şarta bağlamıştır. Bu tarz bir ifadenin nezir olarak değerlendirilmesi daha isabettir (Kasani, III, 21).

bb- İbadet ve taate bağlanmayıp, talak veya köle azadına bağlanan yeminler: Bir kimse karısının boş olmasını veya kölesinin hür olmasını bir şartın tahukkukuna bağlarsa, talakla. veya köle azadı ile yemin etmiş sayılır. Böyle yeminlere taliki talak da denir. Böyle sözlerin yemin olarak değerlendirilmesi kişiyi bir fiili yapmaya teşvik veya yapmaktan men etme konusunda kuvvet vermesinden dolayıdır (Ö. Nasuhi Bilmen, Hukuki İslamiyye ve İstıhahatı Fıkhıyye Kamusu, II, 232).

Bu maddede söz konusu edilen şartın tahukkuku halinde şayet adamın maksadı kendisini bir işi yapmaya teşvik veya yapmaktan menetmek değil de karısını boşamak veya kölesini azad etmekse, şartın vukuu halinde karısı boş veya kölesi azad olmuş olur. Bu konuda ulema arasında her hangi bir görüş ayrılığı tesbit edilmemiştir. Çünkü bu yemin değil, talakı veya itakı şarta bağlamaktır. Ama eğer kişinin maksadı, karısını boşamak değil de, kendisini bir işi yapmaya veya yapmamaya zorlamak ise hüküm nedir? İşte bu konuda bazı değişik görüşler vardır. Konuyu bir örnekle anlatalım: İçki müptelası olan bir kimse içkiyi bırakmak ve nefsini bu işe mecbur etmek maksadıyla "Bir daha içki içersem karım boş olsun" veya "bir daha içersem şart olsun" dese ve daha sonra yeminini bozsa yani içki içse bu durumda ne uygulanacaktır? Bu konuda üç görüş vardır:

1- Bu söz tamamen geçersizdir; ne talaktır ne de yemindir. Çünkü ne Allah'ın istediği bir şekilde karı boşama, ne de bir yemin etmedir. O halde böyle bir söz söyleyen ve sonra bozan kişinin karısı boş olmaz, kendisine yemin keffareti de gerekmez. Bu görüş Hz. Ali'ye nisbet edilmektedir. Zahiriler ve bazı Malikiler de bu görüştedir.

2- Böyle bir söz söyleyen kişi yemin etmiş ve yeminini bozmuştur. Çünkü adamın maksadı karısını boşamak değil, kendisini içki içmekten men etmektir. Dolayısıyla kişi ettiği yemini bozduğu için kendisine yemin keffareti icabeder; karısı boş olmaz. Hanbelilerden İbn Teymiye ve İbn Kayyim el-Cevziyye bu görüştedir (İbn Teymiye el-Fetava'l-Kübra, 1-5, Beyrut, II, 110; İbn Kayyim el-Cevziyye, İlamu'l-Muvakkin, IV, 17 vd.).

3- Talak veya köle azadının bir şarta bağlanması ve şartın tahakkuku halinde, karı boş veya köle hür olur. Yukarıdaki misalimizde, adam içki içtiği zaman karısı boş olmuş olur. Dört mezhebin görüşü bu istikamettedir (Kasani, a.g.e., III, 21 vd.; Merginani, a.g.e., II, 250 vd.; Mevsıli, a.g.e., III,140 vd.; İbn Kudame, a.g.e., VIII, 335, 336; Ö. Nasuhi Bilmen, a.g.e., II, 232; vd.; Zühayli, a.g.e., III, 388 vd.).

Yeminin Hakim Kararına Etkisi

Davacı, mahkemede davasını isbat edemezse, davalıya yemin teklif etme hakkına sahiptir. Yemin onun kendi fiili veya başkasının fiili hakkında olumlu veya olumsuz yönde olabilir; "Allah'a yemin olsun ki, satmadım yahut satın almadım yahut da sattım veya satın aldım" demek gibi. Çünkü insan kendi durumunu ve fiillerini başkalarından daha iyi bilir. Bu yüzden onun yemini anlaşmazlığı sona erdiren bir delil sayılır.

İbn Abbas (r.a)'den rivayete göre Hz. Peygamber (s.a.s) bir adama”yemin teklif etti ve ona şöyle dedi: "De ki, kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki, davacının bende hiç bir hakkı yoktur." Yine Eş'as b. Kays'dan rivayet edilmiştir. O şöyle dedi: Kindeli bir şahısla Hadramutlu birisi Yemen'deki bir toprak için Hz. Peygamber'in önünde hasımlaştılar. Hadramutlu hasımının babasının kendi toprağını gasbettiğini ve halen bu toprağın hasmının elinde bulunduğunu iddia etti. Hz. Peygamber davacıya delilini sordu O, "Delilim yok, fakat yemin ederim ki, o toprağın babası tarafından gasbedildiğini bilmiyor" dedi. Bunun üzerine Kindeliye yemin teklif edildi (Ebu Davud nakletti).

İslam hukukçuları mahkemedeki yeminde yedi şartın bulunması gerektiğini belirtirler. Bunlar şöylece sıralanabilir:

1- Yemin edenin buluğ çağına gelmiş olması, temyiz kudretini haiz bulunması ve iradesinin hür olması;

2- Davalının, davacının hakkını inkar etmesi;

3- Hasımın hakimden yemin talep etmesi ve hakimin yemin edecek olana teklifte bulunması;

4- Yemin şahsa bağlı olup, yeminde vekalet kabul edilmez. Yemin, yemin edecek olanın zimmeti ve dini ile bağlantılı olduğu için veli veya vekil bu hakkı kullanamaz.

5- Hadler gibi Allah'a ait haklarla ilgili olmaması gerekir.

6- İkrar caiz olan haklarla ilgili olması. Hadis-i şerifte Delil davacıya, yemin ise davalıya aittir" buyurulur. İkrar caiz olmayan haklar konusunda yemin geçerli olmaz.

7- İsbat için delil olmaması veya mevcut delillerin yetersiz bulunması.

Mahkemedeki yeminlerin çeşitleri:

1- Şahidin yemini: Bu, şahidin, şehadetten önce doğru söyleyeceğine dair yaptığı yemindir. Günümüzde, şahidin tezkiyesi yerine geçmek üzere başvurulan bir yoldur. Malikiler, Zeydiyye, Zahiriye, İbn Ebi Leyld ve İbnü'l-Kayyim, devrin bozulması ve dini duyguların zayıflaması sebebiyle bu yemine cevaz vermişlerdir. İslam hukukçularının çoğunluğu ise şahid yeminine karşıdır (Vehbe ez-Zühayli, el-Fıkhu'l İslami ve Edilletuhu, VI, 600):

3- Davacının yemini: Hanefiler dışında diğer çoğunluk hukukçulara göre, kendisinden töhmeti kaldırmak için davacı da yemin edebilir. Bu yemin, hakkını isbat veya aleyhindeki yemini reddetmek için de olabilir.

İslam hukukçularının çoğunluğu bir şahid ve davaya verilecek yemin delilleri ile hüküm verilebileceğini söylerken Hanefiler, ayetlerde iki şahidin öngörüldüğünü, bu olmadığı takdirde, davalıya yemin teklif etme hükmünün hadisle sabit bulunduğu görüşünü benimser (İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, III, 456, 459).

Yemin ancak hakimin veya naibin huzurunda onların teklifi ile geçerli olur. Mahkeme dışındaki yemin veya yeminden kaçınma muteber değildir. Çünkü, yemin husumeti kesmek için söz konusu olur. Yemin hasmın talebi üzerine verilir. Ancak beş yerde hakim re'sen yemin teklifi eder:

1- Bir kimse bir mirastan alacak veya bir mal dava edip de isbat ederse, hakim başka hukuki yollarla bu hakkı düşüren bir muamelenin olmadığı konusunda davacıya yemin teklif eder.

2- Bir malı dava edip kendisine ait olduğunu isbat eden kimseye hakim "malın onun mülkünden başka bir muamele ile çıkmadığı" konusunda yemin teklif eder.

3- Müşteri, malı ayıp sebebiyle reddederse, ayıba razı olmadığı konusunda yemin teklif eder.

4- Hakim şüf'a hakkı sebebiyle bu hakkı daha önce düşürmediği konusunda yemin teklif eder.

5- Kocası kayıp olan bir kadının lehine nafaka ile hükmedilince hakim, evliliğin devam ettiği, nafaka olmadığı ve onun yanında mal bırakmadığı, konusunda yemin teklif eder.

Kendisine yemin teklif edilen kimse, yemin ederse dava konusunda hak kazanır. Yeminden kaçınırsa dava konusu şeyi kaybetmiş olur.

Şamil İA


3-)Ant.


4-)And. ~ etmek: and içmek.


5-)Bk. andiçme


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Adjuration.
İngilizcesi İngilizce
Attestation.
İngilizcesi İngilizce
Oath.
İngilizcesi İngilizce
Profession.
İngilizcesi İngilizce
Sacrament.
İngilizcesi İngilizce
Oath ant.
İngilizcesi İngilizce
Swearing.
İngilizcesi İngilizce
Assurance.
İngilizcesi İngilizce
Jurament.
İngilizcesi İngilizce
Pledge.

  •         Cumartesi gününe kadar kabinede yer alacak tüm adaylarla görüşmeyi planlayan Rutte'nin oluşturacağı hükümetin, Pazartesi gün Yemin ederek göreve başlaması bekleniyor.
  •          Mark Rutte, Yemin törenin ardından iki günlük Türkiye ziyaretine çıkacak.

Sizde içinde Yemin kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Yemin kelimesi anlamı 1090 defa okunmuştur. [240950] Yemin kelime anlamı, Yemin nedir, Yemin ne demek, Yemin sözlük anlamı

Paylaş