Adlıye Nedir

Adlıye Nedir ? Adlıye Ne demek ?

1-)ADLİYE

İnsanlar arasındaki anlaşmazlıklara ve ihtilaflara bakıp, yargı fonksiyonunu yerine getiren devlet organı. Eskiden bu göreve kaza* denirdi.

Adalet konusu son derece hassas bir meseledir. Cenab-ı Hakk Kur'an-ı Kerim'de bu hususu şöyle beyan etmektedir: "Allah size emanetleri (kamu görevlerini) ehil (ve erbab)ına vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah bununla (emaneti ehline vermeyi ve adaletle hükmetmeyi emretmekle) size gerçekten ne güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah(u azimü'ş-şan, sözlerinizi ve hükümlerinizi) hakkıyla işiticidir, (bütün yaptıklarınızı) hakkıyla görücüdür." (en-Nisa, 4/58) Görüldüğü gibi adalet konusu oldukça geniştir. Fakat dikkati çekecek nokta, ayet-i kerimede Allah adil olmanın şartının emaneti (yani toplumdaki görevleri) ehil insanlara vermekle gerçekleşeceğine işaret etmektedir. Bundan da anlaşılıyor ki, adalet müessesesi olan adliye, ancak adalet kavramını tam olarak gerçekleştirebildiği takdirde toplumda gerçek rolünü oynayabilir.

İslam, Arap yarımadasında ortaya çıkmadan evvel, gerçek adaletin temsilcisi olabilecek bir devlet olmadığı gibi, adaleti gerçekleştirecek bir yargı organı da mevcut değildi. Kabileler arasından seçilen hakemler, kendi usullerine göre hüküm verirlerdi. Ellerinde, hangi konulara ne tür hükümler verileceğine dair yazılı bir kaynak yoktu. Aynı zamanda, verilen hükmün tatbiki için herhangi bir icra* kuvveti mevcut değildi. Hüküm, kabilenin güç ve nüfuzuna göre ya tatbik ediliyor veya güçlü taraf haksız da olsa kendisini haklı çıkarıyordu.

Hz. Peygamber'in İslam devletini kurmasından sonra ortaya koyduğu yazılı anayasa*, birçok meselede olduğu gibi adaletin sağlanması noktasında da o zamana kadar gerçekleştirilemeyen bir hakimiyet tesis etmekteydi. O döneme kadar, kendi haklarını güçleri nisbetinde almaya çalışan kabileler; Medine anayasasından sonra kendi haklarını belirlenmiş bir otoriteden isteme durumunda kalıyorlardı. Bu otorite İslam devlet başkanı olan Halife* idi. Kur'an ve Hadis, en büyük hukuki ve adli otorite kabul edildi. Bu iki ana kaynaktan çıkacak hükümlere itiraz söz konusu değildi.

Kur'an'ı Kerim'de kaza fonksiyonunu hakimlerin ifa edeceği belirtilmişti. Kadı bu görevlerini yerine getirirken, bazı memurlar çalıştırırdı. Bunların görevleri, statüleri ve maaş durumları açıkça belirtilirdi.

İslam adliye teşkilatında hakimlerin tek başlarına bir hüküm verme durumu var ise de heyet* usulüyle de hükümler verilmesi hakkında müsbet görüşler öne sürülmüştür. Osmanlı devletinde Hakim'in yanı sıra, bir heyetin varlığı ve bu kimselerin çeşitli sahalarda uzman insanlardan teşekkül eden ve kararlarda etkili olan bir yargı görevlileri vardı.

Hz. Peygamber kendi döneminde yargı görevini bazı sahabilere bırakmaktaydı. Bu dönemde yeni fethedilen topraklara vali tayin ediliyordu. Bu valiler idari işlerle birlikte, adli ve kazai işlerden de sorumlu bulunuyorlardı. Bu kimselerin İslam fıkhını çok iyi bilen kimseler olması dikkati çekiyordu. Hz. Peygamber tayin edilen valilere, idare ve diğer kanunlar hakkında bilgi veriyordu. Kendisi ise son karar mercii olarak mühim rolünü ifa etmekteydi. Hz. Peygamber'in adli müesseseyi ahiret ve dünya ile alakalı hükümlerle etkin bir duruma getirmiş olduğunu biliyoruz. Bu durum dört büyük halife döneminde de aynı şekilde devam ediyordu. Halifeler hem hakim ve hem de idareci olarak görevlerini ifa ederlerdi. Hz. Ömer'in Ebu Musa el-Eş'ari'ye göndermiş olduğu kazai talimatnamenin İslam adliye tarihi açısından büyük bir önem taşıdığı kaynaklarda belirtilmektedir. Halife Ömer İbn Abdülaziz, idari ve mahkeme işlerinde yenilik getiren halifelerden biriydi. Abbasi halifelerinin bugünkü Adalet Bakanlığı tarzında "Kadı'l- Kudat"*lık ihdas ettiğini ve Harun Reşid döneminde buraya meşhur alim ve Hanefi mezhebinin önde gelen fakihi Ebu Yusuf*'un tayin edildiği görülür.

Daha sonra Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde de aynı tür müesseselerin biraz geliştirilerek devam ettirildiğini görmekteyiz. Osmanlı devletinde daha beylik döneminden itibaren başlayan kadılık müessesesi, alimlerin tayin edildiği bir mevki idi. Sultan I. Murad zamanında Kadıaskerliğin (kazasker) tesis edildiği görülür. Daha sonra Kadıaskerlik * ülke sınırlarının genişlemesi ile Anadolu ve Rumeli Kadıaskerliği olmak üzere ikiye ayrıldı.

Devletin idari bölümlenmesi olarak eyalet, sancak ve daha alt birimler olan kaza ve nahiyelerde kadılıklar kurulmuştu. Kadılar aynı zamanda siyasi idarenin de başkanı durumundaydılar. Böylece hem idari ve hem de hukuki otoriteyi temsil ediyorlardı. Büyük şehirlerde meselelerin biraz daha fazla oluşu sebebiyle birden fazla mahkeme bulunur; ayrıca kadılara yardımcı olarak "Naibler" * görev yaparlardı.

Bunun dışında adli meselelerden sayılan ve devletin en büyük organı olan Divan-ı Hümayun'da halkın bazı şikayetleri dinlenir, hal yoluna koyulurdu. Bu arada özellikle devlet bünyesindeki hukuki problemlerin Divan*da tartışılıp hal yoluna koyulduğu bilinmektedir. Divan-ı Hümayun, aynı zamanda bir yüksek mahkeme vazifesini de görürdü. Buna, daha önceki dönemlerde devlet başkanlarının başkanlık ettiği "Divanü'lMezalim" adı verilmekteydi. Ülkenin çeşitli yerlerinde verilen mahkeme kararlarına itiraz durumu burada yeniden gözden geçirilirdi. Divanü'l Mezalim'de veya Osmanlılar dönemindeki Divan-ı Hümayun'da alınan kararlar hemen infaz edilirdi. Zamanla Divan'ın önemi azaldı. Özellikle padişahların Divan toplantılarına katılmaması, bu müessesenin ciddiyetine gölge düşürdü.

Osmanlı Devleti'nde, merkezi otoritenin zayıflamasından sonra bilhassa taşrada çeşitli yolsuzluk, hırsızlık ve isyanlar çıkmıştı. Padişahlar bunların ortadan kalkması ve adaletin tesis edilmesi için kadılara "adaletname" denilen fermanlar göndererek, halka iyi davranılmasını istemişlerdir. Bu tür teşebbüsler, adaletin gerçekleşmesi ve zulmün hafiflemesi noktasında önemli etki sağlamıştır.

Sultan Mahmud devrinde başlayan Batıcı hukuk çalışmalarından sonra "hukuk'ta Batı tarzında düzenlemeler görüldü. Adli teşkilat da bu doğrultuda İslami esas ve şekilden uzaklaşarak Batı'nın bir kopyası haline geldi.

Yalnız, Batı'dan en önemli farkı; toplumdaki problemleri çözemeyen iğreti bir müessese olarak varlığını sürdürmesiydi.

Sami ŞENER


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Adlıye kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Adlıye kelimesi anlamı 7 defa okunmuştur. [241429] Adlıye kelime anlamı, Adlıye nedir, Adlıye ne demek, Adlıye sözlük anlamı

Paylaş