Arıyet Nedir

Arıyet Nedir ? Arıyet Ne demek ?

1-)ÂRİYET



Geçici olarak, vadesiz alınan yahut verilen şey, ödünç.

Âriyet veya ariyyet, emanet verilen şeye veya ariyet akdine ait bir isimdir. "Âre" fiilinden alınmış olup, mastarı gidip-gelmek demektir. Teavür' den geldiği de söylenmektedir. Emanet bir şey istemek ar ve ayıp olduğu için "ar" kelimesine nisbet edilmiştir. Ancak Hz. Peygamber de ariyet aldığı için, bu akdin ayıp bir iş olmadığı söylenmiştir (el-Mu'cemü'l- Vasit, I-II, s. 642; es-Serahsi, el-Mebsut, XI, 133; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadir, VII, 99 vd.; İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtar, IV, 524).

Es-Serahsi ve Malikiler ariyet vermeyi şöyle tarif ederler: "Âriyet akdi, yararlanmayı bir bedel olmaksızın temlik etmektir." Şafii ve Hanbelilerin tarifi ise şöyledir: "Âriyet akdi, yararlanmayı bedelsiz olarak mübah kılmaktır." Yine ariyet, bir malın birine meccanen, yani herhangi bir bedel almaksızın ve geri alınmak üzere temlik olunmasıdır. (es-Serahsi, a.g.e., XI, 133; el-Mevsıli, el-İhtiyar, III, 55; Bilmen, Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu, IV, 144, 145).

Buna göre, ariyet akdi, bir maldan meccanen yararlanmayı sağlayan bir akittir.

Âriyet akdinin meşru oluşu Kitap, Sünnet ve İcma delillerine dayanır.

Kur'an-ı Kerim'de doğrudan ariyet akdinden söz eden bir ayet yoktur. Ancak karşılıklı yardımlaşmayı teşvik eden, yardımlaşmayı engelleyenleri kötüleyen ayetler bu akdi de kapsamına alır.

Ayetlerde: "İyilik ve takva üzerine yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın" (el-Maide, 5/2); "Onlar zekatı da menederler" (Maun, 107/7) buyurulur. Zekat olarak ifade edilen "maun" çeşitli tefsirlerde kap-kacak, çanak-çömlek, iğne, balta, kova, su, ateş ve tuz gibi ariyet olarak verilmesi adet olan şeylerdir (Hafidu İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, Mısır (t.y), II, 359). Bu iki ayet, insanların muhtaç oldukları şeyleri birbirine ariyet yoluyla vererek ihtiyaçlarını gidermelerini öngörmektedir. Bu mendub bir ameldir.

Resulullah (s.a.s.), Ebu Talha'dan emanet olarak bir at aldı ve ona bindi (Buhari, Müslim, Enes b. Malik'ten, Ahmed b. Hanbel, eş-Şevkani, Neylü'l-Evtar, V, 299). Başka bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Hz. Peygamber Huneyn gününde Safvan b. Ümeyye'den bir zırhı emanet olarak aldı. Bunun üzerine Safvan şöyle dedi: "Bunu gasp olarak mı aldınız ya Muhammed." "Resulullah (s.a.s.): Hayır, tazmin edilecek bir ariyet olarak aldım. " buyurdu. " (Ebu Davud, Nesai, Ahmed b. Hanbel, Zeylai, Nasbü'r-Raye, IV, 116; eş-Şevkani, Neylü'l-Evtar, V, 299)

Hanefilere göre ariyet akdinin rüknü, malın sahibinin icab (teklif)ından ibarettir. Âriyeti alanın kabulü ise istihsana göre bir rükün olmayıp, kıyasa göre rükün sayılır (el-Kasani, a.g.e, VI, 214).

Âriyet akdinin şartları: a) Âriyet verenin akil (akıllı) olması gerekir. Hanefilere göre büluğ şartı yoktur. Diğer fakihlere göre ise, ariyet verenin teberrua ehil olması gerekir. b) Âriyet isteyenin kabzı. Çünkü bu, bir teberru akdidir. Âriyet hükmü, hibede olduğu gibi kabzsız sabit olmaz. c) Âriyet verilen şeyden istihlak edilmeksizin yararlanmanın mümkün olması (el-Kasani, a.g.e, VI, 214; Vehb ez-Zühayli, el-Fıkhu 'I-İslami ve Edilletühu, V, 56-57)

İslam alimleri ev, arazi, elbise, hayvan, nakil aracı gibi devam etmesiyle birlikte kendisinden yararlanmak mümkün olan her şeyde ariyet akdinin geçerli olduğunu kabul ederler.

Harbiye silah ve atı; mümin olmayana mushafı ve bu nitelikteki kitabı ariyet olarak vermek haramdır (es-Şirazi, el-Mühezzeb, I, 363).

Âriyet akdi mutlak ve mukayyed olmak üzere iki kısma ayrılır: 1) Mutlak ariyet: Bir kimsenin bir şeyi, bizzat kendisinin mi yoksa başkasının mı kullanacağı ve nasıl kullanılacağı gibi hususları belirtmeden ariyet olarak almasıdır. Bir hayvanı binmek veya yük yüklemek için aldığını belirtmeden ariyet almak gibi. Bu durumda örfe göre sahibi imiş gibi hareket edebilir (es-Serahsi, a.g.e, XI, 144; el Kasani, a.g.e, VI, 215; İbnü'l-Hümam, VII, 107; İbn Âbidin, a.g.e., VI, 527). 2) Mukayyed ariyet: Bu, süre ve yararlanma veya bunlardan birisi hakkında kayıt konulmuş ariyettir. Burada mümkün olduğu kadar kayda uyulur (el-Kasani, a.g.e, VI, 215-216; İbnü'l-Hümam, a.g.e., VII, 107 vd.; es-Serahsi, a.g.e., XI, 137 vd.)

Âriyet verenin borçları: Âriyet verilen şeyi teslim etmek. Âriyet alanın aldığı şeyden yararlanabilmesi için, malın kendisine teslim edilmiş olması gerekir. Çünkü ariyet malı kullanmak ona sahip olmayı gerektirir.

Faydalanmaya elverişli malı vermek. Bazı mallardan yararlanma ancak istihlakla mümkün olur. Bunlar ölçü, tartı veya sayıyla satılan misli şeylerdir. Nakit para, buğday, şeker gibi. Bazı mallar tüketilmeksizin yararlanmaya elverişlidir. Bu tür kullanım şekline "ariyet" denir.

Yararlanmanın karşılıksız olması. Âriyet veren kimse malı kullanandan ücret isteyemez. (Mecelle, mad: 812) Eğer maldan yararlanma karşılığında bir bedel sözkonusu olursa bu akde "kira akdi" denir (es-Serahsi, a.g.e, XI, 133; İbn Rüşd, a.g.e, II, 359; el-Mevsıli, el-İhtiyar, III, 55; Bilmen, a.g.e., IV, 144)

Âriyet verenin hakları: Âriyet verilen şeyi geri isteme. İmam Ebu Hanife ve İmam Şafii'ye göre ariyet akdi her zaman feshi mümkün olan bir akittir. Âriyet veren dilediği zaman verdiği şeyi geri isteyebilir (el-Kasani, a.g.e., VI, 216; Mecelle, madde: 807)

Âriyet verilen şeyin akde veya şeyin niteliğine yahut tahsis maksadına uygun olarak kullanılmasını istemek.

Âriyet alanın aldığı şeyi, mülk sahibinin istemesi veya sürenin sona ermesi üzerine geri vermesi gerekir. Âriyet malı belirlenen şartlara veya örfe göre kullanmak; bu konuda sınırı aşmamak gereklidir. Âriyet verilen şeyin koruma ve bakım masraflarını ariyet alanın karşılaması asıldır. Bu malı kendi mülkü gibi koruması gerekir.

Âriyet alanın, emanet malı aşırı bir şekilde kullanması ve bu yüzden telef olması halinde, bedelini ödemesi gerekir (Mecelle, madde: 814) Mal sahibi emaneti geri istediği halde, ariyet alan vermez ve bu arada telef olursa yine bedelini öder (es-Serahsi, a.g.e., XI, 143; el-Kasani, a.g.e, VI, 216; el-Fetava'l-Hindiyye, VI, 215). Hadiste: "El, aldığı şeyden onu geri verinceye kadar sorumludur " (Ebu Davud, Büyu, 88; İbn Mace, Sadakat, 5; A.b. Hanbel, V, 8, 13)

Âriyet şeyin izinsiz olarak üçüncü kişiye verilip zayi olması da bedelin ödenmesini gerektirir (es-Serahsi, a.g.e., XI, 144)

Şu durumlarda ariyeti tazmin gerekmez: Normal olarak kullanılırken zayi olan ariyet. Âriyet, ariyet alanın elinde emanet hükümlerine tabidir. Emanet, kasıt veya ihmal olmadıkça tazmin edilmez. (Mecelle, madde: 813) Kullanma şekli sınırlandırılmış ariyette sınırı aşmaksızın kullanmaktan dolayı mal zayi olsa bedelin ödenmesi gerekmez. Kullanma için şart konulmamışsa bu konuda örfe uyulur (İbn Rüşd, a.g.e, II, 360).

Âriyet akdi, ariyet verenin malı geri istemesi veya taraflardan birisinin vefat etmesi yahut da kullanma süresinin bitmesiyle sona erer. (es-Serahsi, a.g.e., XI, 143; el-Kasani, VI, 215; Bilmen, a.g.e, IV, 198, 201)

Hamdi DÖNDÜREN


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Arıyet kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Arıyet kelimesi anlamı 9 defa okunmuştur. [241508] Arıyet kelime anlamı, Arıyet nedir, Arıyet ne demek, Arıyet sözlük anlamı

Paylaş