Davet Nedir

Davet Nedir ? Davet Ne demek ?

1-)DAVET



İslam dininin esaslarını anlatarak

insanların onu benimsemelerini ve dinin koyduğu esaslara göre yaşamalarını sağlama cabası.

Lügatte davet kelimesi, De'ave fiilinden masdar olup çağırmak, nida etmek, sevketmek, dua veya bedduada bulunmak; birisini yemek ve ziyafete çağırmak manalarına gelmektedir. Bir isim olarak da kullanılan davet lafzı, lügat itibariyle herhangi bir çağrıya işaret eder. İslam ıstılahında ise davet tabiri ile, sadece İslam'a yapılan çağrı kasdedilmektedir.

İslam'a davet, İslam'ın ele aldığı bütün konularda geçerlidir. Dünya işlerinde de, ahiret işlerinde de İslam'ın getirdiği esasların tüm beşeriyete intikal ettirilmesi, davetin kapsamına girmektedir. Bu bakımdan İslam davetinin geniş bir tatbikat alanı ve geniş bir muhatap kitlesi vardır. Davetin yapılacağı bu kitle, sadece müslüman olmayan kimselerden ibaret değildir. Kafirlerin yanısıra, münafıklar ve müslümanlar da kendilerine İslam davetinin sunulacağı muhatap zümreyi oluştururlar; yani kısa ifadesiyle tüm bir beşeriyet, davet faaliyeti ile karşı karşıyadır. Her ne kadar bazı araştırıcılar davet kelimesinden, sadece müslüman olmayanları müslüman olmaya çağırma işini anlamakta ve o şahsın zahiren müslüman olması veya "müslüman oldum" demesi ile davet faaliyetinin tamam olduğunu zannetmekte; müslüman olan kişiye İslam'ın anlatılması işini, tebliğ, vaz, irşad gibi kelimelerle karşılamakta iseler de, bu ayrım doğru değildir. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de davet, tebliğ, inzar, vaz, nasihat, emr bi'l ma'ruf (iyiliği emretmek), nehy ani'l-münker (kötülükten sakındırmak) gibi tabirler birbiri yerine kullanılmıştır. Mesela: "Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. " (el-Maide, 5/67) ayetinde Hz. Peygamber'den yapması. istenen tebliğ, hem müslümanlara, hem de gayr-i müslimlere Kur'an hakikatlarının anlatılmasıdır, yani davettir. "Rabbinin yoluna davet et. " (en-Nahl, 16/125) ayetinde davetin kimlere yönelik olarak yapılacağı açıkça zikredilmemiştir. Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim, tek bir zümreyi hidayete çağırmak için değil, bütün insanları saadete erdirmek üzere gönderilmiş bir kitaptır. Bu sebeple bu ayette geçen davet faaliyetinin kapsamına bütün bir beşeriyet girecektir.

Kur'an'da olduğu gibi hadis-i şeriflerde de davet lafzı ile sadece gayr-i müslimlerin İslam'a çağrılması, tebliğ lafzı ile de müslümanlara İslam'ın anlatılması kasdedilmemiş, aksine davet ve tebliğ kelimeleri, hem müslümanlara, hem de müslüman olmayanlara İslam'ın aksettirilmesi manasında geçmiştir. Mesela: "Kim, bir hidayete davette bulunursa, o hidayete uyanların nail olduğu ecrin tamamına, çağıran da erişir. " (Müslim, İlm 16; Tirmizi, İlm, 15) hadisini ele alalım. Hidayet, gerek müslümanların, gerek gayr-i müslimlerin muhtaç oldukları bir unsurdur. Öyle olunca hidayete müslümanlar da, gayr-i müslimlerde çağrılabilir ve çağrılmalıdır da. Hadiste bu iki sınıftan sadece birisinin zikredilmemesi, her iki sınıfın da davet kapsamına girdiğine işaret etmektedir.

Davet faaliyeti, müslümanların kaçınılmaz görev ve sorumluluklarından birini oluşturmaktadır. Gücü, bilgisi ve bulunduğu konum nispetinde ayrı ayrı her müslüman, üzerine düşeni kadarıyla davet vazifesini yerine getirmekten mesuldür. Kur'an ayetlerinde tebliğ, müslümanların temel vasıflarından birisi olarak yer alır. Mesela Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

"Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz: iyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız. " (Âli İmran; 3/110) Bu görevin mutlak gerekliliği, şu ayette kullanılan emir kipinden, açık bir şekilde anlaşılmaktadır: "Sizden öyle bir cemaat bulunsun ki (onlar herkesi) hayra davet etsin, iyiliği emredip kötülükten sakındırsın. " (Ali İmran, 3/104). Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz de: "Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; gücü yetmezse diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin ki bu, imanın en zayıfıdır. " (Müslim, İman, 78) buyurarak davet görevinin imanla ilişkili bir husus olduğunu belirtmiştir. İslam'a davetin önem ve gerekliliğini açıkça ortaya koyan bir başka husus da, ayetler ve hadislerde bu görevi terkedenlerin acı akıbet ve cezalarının belirtilmiş olmasıdır. Allah'ın ayetlerini ve doğruyu tebliğ etmeyenler, Allah'ın ve lanet etme şanına erenlerin lanetine uğrarlar:

"İndirdiğimiz o açık açık ayetlerimizi ve doğruyu -Biz, kitapta insanlara onu pek açık bir surette bildirdikten sonra- gizleyenler (yok mu?) İşte onlar (ın hali) onlara hem Allah lanet eder ve hem lanet etmek şanından olanlar lanet eder." (el-Bakara, 2/159). Peygamber Efendimiz de şöyle buyurur: "İsrailoğulları arasında zulüm yaygınlaştığı zaman onlardan biri, diğerini bir günah işlerken görür ve önce o işten sakındırırdı. Fakat ertesi günü, o adamla oturup kalkabilmek, yiyip içebilmek (menfaat sağlamak) için gördüğü kötülükten sakındırmazdı. Bunun üzerine Cenab-ı Hak onları birbirine düşürdü ve haklarında: İsrailoğulları'ndan olup da küfredenlere Davud'un da, Meryem oğlu İsa'nın da diliyle lanet olunmuştur. Bunun sebebi, isyan etmeleri ve ifrata sapmaları idi. Onlar, işledikleri herhangi bir fenalıktan birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta devam ettikleri (o hal) ne kötü idi! (el-Maide, 5/78-79) ayetlerini indirdi. Evet, siz de, ya zalime engel olursunuz ve onu hakka çekersiniz; ya da bu durum sizin başınıza da gelir. " (İbn Mace, Fiten, 20; Tirmizi, Tefsiru Surati'l-Maide, 7)

Davet faaliyetinin müspet netice vermesi için, bu işin planlı, programlı, metodlu ve muntazam bir şekilde yapılmasının gerekli olduğu, gayet açıktır. Davetçi, gayesine ulaşabilmek için sıhhatli ve doğru olan usul ve metodlara başvurmak zorundadır. Şayet metod, hatalı ve uzaklaştırıcı ise sadece davanın yüceliği yetmez. Bu bakımdan davette metod, davetin bir parçası sayılmalıdır. Esasen bizzat Cenab-ı Hak da davet faaliyetinin metodik yürütülmesini emretmiştir. Şu ayet-i kerimelerde davette metodun yerini açıkça görmekteyiz: "(İnsanları) Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et. Onlarla mücadeleni en güzel (yol) hangisi ise onunla yap. " (en-Nahl, 16/125); "Ehl-i kitap ile ancak en güzel (metod) hangisi ise onunla mücadele ediniz. " (el-Ankebut, 29/46); "De ki (Habibim:) İşte bu, benim yolumdur. Ben (insanları) Allah'a (körü körüne değil) bir basiret üzere davet ediyorum. Ben de, bana tabi olanlar da (böyleyiz). " (Yusuf, 12/108).

İslam davetinin ilk tatbikçisi ve rehberi olan Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de yaşayışı, davranışı ve sözleriyle davet faaliyetinde metodun önemini vurgulamış, bu konuda en güzel ve en geçerli örnekleri vermiştir. Çevreye davet için görevli olarak gönderdiği ashabına: "Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. " (Buhari, Cihad, 164);

"Halkın seviyesine ininiz." (Ebu Davud, Edeb, 20) gibi tavsiyelerde bulunarak uygulanacak bazı metodları onlara göstermiştir.

Elbette günümüzde İslam davetini üstlenen müslümanlar da davet faaliyetlerini usulüne uygun bir şekilde yürütmek ve bu konuda Hz. Peygamber'in tatbik ve tavsiye ettiği metodları örnek ve rehber edinmek mecburiyetindedirler. Çünkü Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: "Andolsun ki Rasulullah'ta sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umar olanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir imtisal numunesi vardır. " (el-Ahzab, 33/21). Peygamber Efendimiz de buyururlar: "Size iki şey bırakıyorum; onlara sarılırsanız asla dalalete düşmezsiniz: Allah'ın Kitabı ve Rasulünün Sünneti." (Muvatta', Kader, 3), "Şayet Nebinizin Sünnetini terkederseniz sapıtırsınız." (İbn Mace, Mesacid, 14);

"Benim Sünnetimle amel etmeyen, benden değildir." (Buhari, Nikah, I ; Müslim, Nikah, 5) Hz. Peygamberin icra ettiği davet faaliyetinin üzerinden asırlar geçmesinin tabii bir sonucu olarak, günün değişen şartları ve gelişen imkanlarına göre farklı bir takım metodlara başvurulabileceği aşikardır. Aslında zamana ve zemine uygun bir şekilde çeşitli metodların tatbiki, Hz. Peygamber'in, davetinde başvurduğu usullerden birisidir. Peygamber Efendimiz, hiçbir esnekliği olmayan, katı, donuk, bıktırıcı ve usandırıcı tek bir metoda sürekli olarak bağlı kalmış değildir. Zaten akl-ı selim sahibi bir davetçiden böyle, netice vermesi mümkün olmayan bir metoda bağlı kalması beklenemez.

Bu sebeple günümüzde davet faaliyeti yürütülürken Hz. Peygamberin uyguladığı tüm davet metodlarının teferruatı ile bilinmesi, titizlikle tatbik edilmesi gerekli olduğu gibi; İslam'ın temel esaslarına ve ruhuna ters düşmemek kaydıyla içerisinde bulunulan şartların ve sahip olunan imkanların da mutlaka göz önünde bulundurulması icap etmektedir. (Daha geniş bilgi için bk. Ahmet Önkal, Rasulullah'ın İslam'a Davet Metodu, Konya 1987; Abdülkerim Zeydan, Usulü'd-Da've, Bağdat 1976; Muhammed el-Gazzali, Ma'allah Dirasat fi'd-Da'veti ve'd-Du'at, Kahire 1976)

Ahmed ÖNKAL


2-)Çağrı, çağırma.


3-)Yemekli toplantı


4-)Çağırı. icaba~ önermeye çağırı.


5-)Bk. çağrı


6-)Çağırma. Ziyafet. Dua. (Osmanlıca'da yazılışı: da'vet)


7-)Bk. anımsama


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
İnvitation.
İngilizcesi İngilizce
Party.
İngilizcesi İngilizce
Call.
İngilizcesi İngilizce
Entertainment.
İngilizcesi İngilizce
Summons.
İngilizcesi İngilizce
Calling.
İngilizcesi İngilizce
Challenge.
İngilizcesi İngilizce
Convocation.
İngilizcesi İngilizce
Vocation.
İngilizcesi İngilizce
Feast.
İngilizcesi İngilizce
Evocation.
İngilizcesi İngilizce
Solicitation.

  •   İbrahimi'yi Rusya'ya Davet ettiklerini hatırlatan Lavrov, zaman konusunda kendisinden cevap beklediklerini söyledi.

Sizde içinde Davet kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Davet kelimesi anlamı 517 defa okunmuştur. [241689] Davet kelime anlamı, Davet nedir, Davet ne demek, Davet sözlük anlamı

Paylaş