Edirne Nedir

Edirne Nedir ? Edirne Ne demek ?

1-)İlin Kimliği

Yüzölçümü : : 6276 km2

Nüfusu : : 404.599

İlçeleri : : Merkez, Enez, Havsa, İpsala, Keşan, Lalapaşa, Meriç, Süloğlu, Uzunköprü

Marmara Bölgesinin Trakya kısmında yer alan; Türkiye’nin Avrupa yakasında ikinci büyük ve serhat şehri. Sınır kapısı, “Bursa’nın oğlu, İstanbul’un babası” olarak vasıflandırılan ve Osmanlı Devletinin ikinci başkenti ve “müze şehir” Edirne’nin doğusunda Kırklareli ve Tekirdağ, güneydoğusunda Çanakkale, batısında Yunanistan, kuzeybatısında Bulgaristan, güneyinde ise Ege Denizi bulunmaktadır. İl toprakları 40°30’ ve 42° 00’ kuzey enlemleri ile, 26°00’ ve 27°00’ doğu boylamları arasında yer alır.Trafik kod numarası 22’dir.

İsminin Menşei

Edirne,Roma İmparatoru Hadrianus tarafından M.S. 120’de yeniden imar edildiği için, buna izafeten, “Hadrianapolis” ismi verilmiştir. Doğu Roma (Bizans) zamanında “Adrinople’” olarak anılmış, Türkler Edirne’yi fethedince, ilk önce “Edrine” demişler, sonradan bu kelime halk arasında “Edirne” olmuştur.

Tarihi

Türk-Osmanlı tarihinde büyük bir yeri olan serhat şehri Edirne’ye, ilkçağda Trak kabilelerinden Betlegerriler ve ardından Odrysler yerleşmişlerdir. M.Ö. 4. asırda Makedonyalılara, sonra Roma İmparatorluğuna ve M.S. 395’te Roma’nın parçalanması ile Doğu Roma (Bizans)ya geçmiştir. M.S. 586’da Avar Türkleri kuşatmış, fakat alamamıştır. Bulgar Türkleri, 914’te Edirne’yi almışsa da, kısa bir müddet sonra Bizanslılar geri almışlardır. 1050 ve 1078’de Peçenek Türkleri kuşatmıştır.

Osmanlı Türklerinin Rumeli’ye geçmesinden kısa bir müddet sonra, 1361 Temmuzunda Hacı İl Bey ve Evranos Bey emrindeki Türk ordusu tarafındanBizanslılardan alınarak fethedilmiştir. Edirne tekfuru kuşatma esnasında Enez’e kaçmıştır. Tekfursuz kalan şehir halkı, dini liderlerine “Ne yapalım?” diye sorar. Papazlar güzel kızları su almak için sur dışına gönderirler.Türk askerleri bu kızlara bakmaz bile. Ayrıca üzüm bağlarından yenilen üzüm kütüklerine paralarının bir mendil içinde bağlanmış olması üzerine, bu ordunun yenilmeyeceğini anlayan papazların tavsiyesi üzerine şehir halkı, Osmanlı komutanı Lala Şahin Paşaya teslim olurlar. Edirne 1361-1453 arasında Osmanlı Devletinin başşehri olmuş ve 91 sene başşehirlik yapmıştır. Birinci Murad Han,Avrupa fütuhatını buradan başlatmıştır.

Fetret devrinde (1402-1413) Emir Süleyman ve kardeşi Musa Çelebi’nin başşehri olmuştur. 1413’te padişah olan Çelebi Sultan Mehmed, uzun müddet Edirne’de kalmıştır. İkinci Murad Han zamanında,Edirne’nin ve çevresinin Türk-Osmanlı mimarisi ile yeniden inşa edilmeye başlandığı görülür.Trakya ulaşımı bir ağ gibi örülmeye başlanmış, tarihi Uzunköprü köprüsü yapılmış, Ergene nehri üzerinde iç kısımlara doğru ulaşım sağlanmıştır. İstanbul fethinde kullanılan toplar “Tophane Bayırı’nda” dökülmüştür.Türk akıncılarının üssü haline gelenEdirne Kalesi,İstanbul’un fethine zemin hazırlayan müstahkem mevki haline gelmiştir.Üs olan Edirne Osmanlı Türk hükümdarlarının İstanbul’dan sonra en hoşlandıkları bir şehir olmuştur. Hatta bazıları Edirne’yi İstanbul’a tercih etmişlerdi.

Dördüncü Mehmed (1648-1687) ile kardeşleri İkinci Süleyman (1687-1691) ve İkinci Ahmed’in oğlu İkinci Mustafa (1695-1703) uzun süre Edirne’de oturmuşlardır. Bu devirde İstanbul bir kaymakam (Başbakan vekili) tarafından yönetiliyor, devletEdirne’den idare ediliyordu. Bu durum bazılarının menfaatlerine dokunduğu için huzursuzluğa sebeb oldu. “Edirne Vak’ası” denilen hadise ile İkinci Mustafa tahttan indirildi.Yerine kardeşi Üçüncü Ahmed padişah oldu. Dördüncü Mehmed ile kardeşi İkinci Süleyman ve İkinci AhmedEdirne’de vefat ettiler.

Edirne, Osmanlı devrinde merkezi Sofya’da bulunan Rumeli Beylerbeyliğine (Eyaletine) bağlı bir vilayetti. Edirne kadısı, Osmanlı Devletinin İstanbul kadısından sonra en yüksek rütbeli kadısı sayılırdı. Edirne bir ilim merkezi, medreseler (üniversiteler) şehriydi. Tanzimattan sonra Edirne vilayeti (eyaleti) kuruldu. Doğu ve Batı Trakya Edirne’ye bağlandı. Balkan Harbinden sonra Batı Trakya (2 vilayet)Bulgaristan’a bırakıldı.

1700 senesinde, Edirne 350 bin nüfusu ile dünyanın en büyük birkaç şehrinden biriydi. Bunlar; İstanbul, Paris, Londra ve Edirne idi. On sekizinci asırdan itibaren gerilemeye başladı. 1745 senesinde çıkan büyük bir yangınla 60 mahalle kül oldu. 1751 yangını da 1745’teki yangın şiddetindeydi.

Edirne 4 defa istilaya uğramış ve çok zarar görmüştür. 1829’da Ruslar Edirne’ye girmiş bir kaç ay kalmıştır. İkinci Sultan Mahmud, Edirne’de 10 gün kalarak halkın moralini takviye etmiş, istilanın tahribatının yeniden imarı için emir vermiştir. 20Ocak 1878’de Edirne’ye giren Ruslar 13 ay kalmışlar ve şehri tahrib etmişlerdir. Balkan Harbinde Şükrü Paşanın kahramanca savunmasına rağmen, açlık sebebiyle, Bulgarlara 26 Mart 1913’te teslim oldu. 4 ay sonra Türk ordusu 22 Temmuz 1913’de Edirne’yi geri aldı. Birinci Dünya Harbinden sonra 1920 Temmuzundan 25 Kasım 1922’ye kadar Yunan ordusunun işgalinde kalan Edirne, çok geriledi ve dünyada Edirne derecesinde gerileyen başka bir şehir görülmedi. Lozan Antlaşması ile EdirneTürkiye sınırları içine alındı. Cumhuriyetten sonra Edirne kendi adını taşıyan ilim merkezi oldu. İkinci Dünya Harbinde Edirne boşaldı ve çok sıkıntılı günler yaşadı.

Fiziki Yapı

Trakya’nın batısını teşkil eden Edirne toprakları, geniş düzlükler ve basık tepelerden meydana gelir. Arazinin % 78’i platolar, % 5’i dağ ve yaylalar ve % 17’si ovalardan ibarettir.Akarsu ve göl bakımından da zengin sayılır. % 25’i orman ve fundalıklarla kaplıdır.

Dağları: Bellibaşlı dört dağ silsilesi vardır. Istıranca Dağları, Uzunköprü Dağları, Koru Dağları, ve Çandır Dağları. En yüksek yer Korudağ (Yerli Su Tepesi) 720 metredir. Diğer dağların yüksekliği azdır. Bakacak Kuletepesi (590 m), Çandır Tepe (385 m), Süleymaniye Tepesi (378 m), Hasır Tepesi (385 m) ve Hızır İlyas Tepesi (378 m)dir. Dağlar orman ve fundalıklarla kaplıdır.

Ovaları: Edirne ilinin mühim kısmı 0-250 m yüksekliktedir. Topraklarının % 78’i plato ise de bunlar ova görünümündedir. Ovalar ise % 17’dir. Ergene, Tunca, Kazanova ve İpsala ovaları başlıca geniş ovalarıdır. Düzlükler doğudan batıya doğru gittikçe alçalır. Meriç Ovasına kavuşur. Meriç ile Ergene arasında kalan arazi hafif dalgalı ve yarımada şeklindedir. Keşan ve Enez arası 250-500 m arasındadır. Ergene Ovası; Ergene Vadisi ile Uzunköprü ve Meriç ilçelerinin mühim kısmını ihtiva eder. Ergene Irmağı sık sık taşarak mil bıraktığı için arazi çok verimlidir.Tunca Irmağı vadisinde bulunan ovalara, Tunca Ovası denir.

Meriç Vadisinde Kapıkule-Edirne arasında kalan ovaya Kazanova denir. İpsala Ovası en büyük ovadır. Sulu ve kuru tarım yapılır. İpsala ve Enez topraklarını ihtiva eder. Edirne’de yaylalar çok azdır.Yerli Su Tepesi (Keşan)-Çandır (Enez)-Hisarlı (Lalapaşa), Yazın (Lalapaşa) ve Ömeroba çok güzel manzaralı ve su kaynakları zengin yaylalardır.

Akarsuları: Edirne, akarsu bakımından zengin, fakat su rejimleri düzensiz ve kontrolsüzdür. İlkbahar ve sonbaharda taşmalar olur. Başlıca akarsuları şunlardır:

Meriç: Edirne’ye Bulgaristan’dan girer. Türk-Yunan sınırını çizer. Edirne yakınında Arda ve Tunca nehirlerini alır. Dimetoka yakınında, Yunanistan’dan gelen Kopkino Çayını alır. Balabancık yakınında Ergene Çayı ile birleşir. Enez yakınlarında Ege Denizine dökülür. Taşmaları önlemek için Uzunköprü-Altınyazı Barajı yapılmıştır. Arda ile birlikte debisi 193 m3tür. Nehir balık bakımından zengindir. Arazinin sulanmasında kullanılır. Derinliği 60-520 cm arasındadır. Edirne il sınırları içindeki uzunluğu 185 km’dir. Arda Nehri: Pazarkule sınır kapısından giren Arda, 1 km sonra Meriç ile birleşir. Tunca Nehri: Bulgaristan’dan Uzunbayır civarında Türk topraklarına girer. 32 km yol alarak, Bülbül Adasında Meriç’le birleşir. Ergene Nehri: Kırklareli’nin Istıranca Dağlarından çıkar. Pehlivanköy ilçesinde, Edirne sınırlarına girer. İpsala-Sarıcaali köyünde Meriç’le birleşir. Bütün uzunluğu 230 km ise de Edirne’deki kısmı 72 km’dir. Süleoğlu Deresi: Süleoğlu köyü civarından çıkar. Hıdırca yakınında Ergene Nehrine karışır. 79 km’dir. Ayrıca, Başamaklar Deresi (27 km) Pravadi Deresi (42 km) Keşan Deresi (32 km) ve Büyükdoğan Deresi (33 km) vardır.

Göller: Edirne tabii ve baraj gölleri ile göletler bakımından en zengin illerden biridir. Gala Gölü: Enez ilçesinde 8 km2lik bir göldür. Etrafı bataklıktır. Meriç taşınca gölle birleşir.Tuzludur.Sulamada kullanılmaz. Balığı boldur. Derinliği 70 santimdir. Dalyan Gölü: Enez ilçesi güneyindedir. Çok tuzlu ve sodyumludur. Derinliği 1-1,5 metredir. Çevresi kumluktur. Sulamada kullanılmaz.Yüzölçümü 3,5 km2dir. Taşaltı Gölü: Dalyan Gölünün doğusundadır. Sığ bir göldür. Derinliği 80 cm’dir. Yüzölçümü 70 hektardır. Suyu tuzludur. Kıyılarının bir kısmı bataklıktır. Bir kısmında ise çeltik ekimi yapılır. Pamuklu Gölü: Gala ile Sığırcık Gölü arasındadır. Yüzölçümü 2,5 km2dir. Derinliği 70 cm’dir. Etrafı bataklık ve sazlıktır. Sığırcık Gölü: Yüzölçümü 2 km2, derinliği az, suyu tuzludur. Kıyılarının bir kısmı bataklık ve sazlıktır. Altınyazı Barajı: Uzunköprü-Altınyazı köyündedir. 2300 hektarlık arazi sulanır ve 1490 hektar aaazi su taşkınlarından korunur. Kadıköy Barajı: Büyükdoğanca Deresi üzerindedir. 42 milyon m3 su toplanır. 4 bin hektar arazi sulanır. Başamak Deresi: Üzerinde 9 m yükseklikte ve 900 m uzunlukta bir set ile toplanan sular taşkınları önler. Bu su 12 km’lik bir kanalla Altınyazı Barajına aktarılır.

İklim ve Bitki Örtüsü

Edirne ilinde çeşitli iklim tipleri görülür.Toprakları fazla engebeli olmadığı ve denize kıyısı olduğu halde Balkanların şiddetli kara iklimi hüküm sürer. Ayrıca Akdeniz’in ılık ve yağışlı iklimi ile bazan Karadeniz iklimi görülür. Balkan yarımadası, Orta Avrupa, Akdeniz, Ege, Karadeniz ve Marmara denizinin tesiri altındadır. Ergene havzasında kara iklimi hüküm sürer. Kışlar sert ve kar yağışlı, yazlar sıcak geçer.Senelik ortalama yağış miktarı 597 milimetredir.

Topraklarının % 57’sinde tarım yapılır. % 14’ü çayır ve mer’alıktır. Orman ve fundalıklar %25’tir. Ekime müsait olmayan arazi % 4’tür. Trakya’nın en verimli topraklarıdır. Ergene Havzası, bozkır görünümündedir. Ormanlarında meşe, kızılçam ve karaçam ağaçları çoğunluktadır. Koru Dağları ile Saros Körfezi arasında kalan kısım makiliktir. Edirne nemli ve rüzgarlıdır. Rüzgarlar buharlaşmayı önler. Bu ise bitki örtüsünün çeşitli olmasını temin eder.

Ekonomi

Edirne’nin ekonomisinde ağırlık tarıma dayanır. Faal nüfusun % 73’ü tarım, balıkçılık, avcılık ve ormancılıkla uğraşır. Gayri safi hasılasının % 42’si tarımdan elde edilir. Sanayi hızla gelişmektedir. Avrupa’yı Ortadoğu’ya, Anadolu ve İstanbul’a bağlayan transit yol buradan geçer.

Tarım: Edirne’de çeşitli tarım ürünleri yetişir. Ovaları çok bereketlidir.Tarla tarımı çok gelişmiştir. Tahılda buğday, sanayi ürünlerinde şekerpancarı ve ayçiçeği ön sırayı alır. Meyvecilikte, kavun, karpuz yetiştiriciliği ve bağcılık ileridir. Son 10 senede tarım ürünleri bir kat artmıştır. Buğday, pirinç, ayçiçeği, şekerpancarı, fasulye, susam, kolza, domates, patlıcan, pırasa ve lahana ilde yetiştirilen başlıca tarım ürünleridir.Meyve olarak kavun, üzüm, karpuz, elma, armut, erik, kızılcık ve badem önemli yer tutar. Sulama, gübreleme ve modern tarım araçları kullanma hususunda önde gelen iller arasındadır.

Hayvancılık: Çayır ve mer’aların gittikçe azalmasına rağmen hayvan potansiyeli yüksektir. Koyun, kıl keçisi, sığır ve manda beslenir. Koyunların çoğu kıvırcıktır. Eti yağsız, sütü bol ve yapağısı kalitelidir.Kışın Balkanlardan gelen yaban ördek sürüleri boldur. Beyaz peyniri meşhurdur.

Ormancılık: Yüzölçümünün % 25’i orman ve fundalıklarla kaplı ise de Edirne orman bakımından zengin sayılmaz. 160 bin hektara yakın orman sahasının 20 bin hektarı koruluktur. Her sene bu ormanlardan 25 bin m3 sanayi odunu ile 20 bin m3 yakacak odun elde edilir.

Madenleri: Edirne’de çıkarılan başlıca maden linyittir.Keşan, Demirhanlı, Küçük Doğanca, Enez ve Meriç linyit ocaklarından senede yaklaşık 50 bin ton linyit çıkarılır. Türkiye ihtiyacının yarısını karşılayacak tabii gaz rezervleri Trakya’da bulunmaktadır. Edirne’de tabii gaz ve petrol aramalarına devam edilmektedir.

Sanayi: Yakın zamana kadar Edirne’nin sanayii tarıma dayalı, yağ, un, beyaz peynir ve kaşar peyniri fabrika ve mandıralarından ibaretti. Son 10 senede sanayi hızla büyümüştür. Mühim kısmı imalat, gıda, tarım, sıhhi tesisat malzemeleri, dokuma ve deri sanayiine aittir.

Ulaşım: Edirne Türkiye’nin Avrupa’daki sınır kapısıdır.Anadolu’yu, İstanbul’u, Ortadoğu’yu Avrupa’ya bağlayan kara ve demiryolları Edirne’den geçer. Avrupa’dan Türkiye’ye giren 4 sınır kapısından 3’ü Yunanistan ve biri Bulgaristan sınırındadır. Kapıkule sınır kapısından başlayan E-5 Karayolu, Edirne-Havsa-Babaeski-Çorlu-Silivri-İstanbul güzergahını takip eder. İpsala sınır kapısından başlayan yol, İpsala-Keşan-Malkara-Tekirdağ-Silivri güzergahını takip eder ve E-5 Karayolu ile birleşip İstanbul istikametine devam eder. Edirne ile ilçeleri birbirine asfalt yollarla bağlanmıştır. Köy yolları düzgündür. Motorlu araç sayısı hızla artmıştır. Demiryolu bakımından da Edirne işlek bir yerdedir. Hergün İstanbul- Sofya-Venedik-Paris, İstanbul-Sofya-Belgrad-Zagreb-Viyana, İstanbul-Sofya-Bükreş- Moskova seferleri karşılıklı olarak Kapıkule’den yapılır.Ayrıca İstanbul-Selanik-Atinatren seferleri Uzunköprü ve Eskiköy üzerinden yapılır. 230 km’lik düzgün bir yolla İstanbul’a bağlıdır.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Nüfusu: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 404.599 olup, bunun 210.421’i ilçelerde, 194.178’i köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 6276 km2 olup, nüfus yoğunluğu km2 başına 64 kişidir.

Örf ve adetleri: Edirne tarih boyunca Avrupa ve Asya arasında göç, akın, istila ve sefer yolu üzerinde olduğu için, çeşitli kültürler bu bölgede hakim olmuştur. 1361’de Osmanlı Türklerinin fethiyle, Türk-İslam kültürü hızla yerleşmiş ve diğer kültürler unutulmuş, sadece bazı harabe ve tarihi kalıntıları kalmıştır. Edirne’de Türk-İslam gelenekleri hakimdir. Kıyafet: Mahalli kıyafet gittikçe kaybolmakta, sadece düğün, bayram ve folklor gösterilerinde kullanılmaktadır.Yine de köylerde şalvar ve yelve gibi elbiselerin giyilmesi yaygındır. Yemekleri: Mahalli yemekleri tarhana, badem ezmesi, ciğer sarması, mazmaza ve akıtma (mayalı, ince), mantı ve katmer, bakla tavası, çerkes tavuğu, nemse böreği, gözleme’dir. Türküleri: Göçlere, bozgunlara, yağma ve istilalara maruz kalan mahalli halkın türküleri acı, yanık ve hasretleri aksettirir.Oyunları: Trakya bölgesinin oyunlarıdır. Erkekler kendi aralarında davul ve zurna ile, kızlar kendi aralarında darbuka ile oynarlar. Başlıcaları kasap oyunu, Debreli Hasan, mendil, alaybeyi ve karşılamadır. Oyunlar sona doğru çok hareketlenir. El sanatları: Ahşap işçiliği, oyma, kakma, boya bezekli çalışmalar çok ilerlemiş ve bu tür eserlere “Edirne-kari” denmiştir.Trabzan ayakları, tavan işlemeleri, sini-sofra altları, dolaplar, çekmeceler sanatkarane şekilde yapılır.Süpürge darısından yapılan süpürgecilik yaygındır. Edirne’nin peyniri, süpürgesi, kokulu ve renkli sabunu, badem ezmesi ve devaimisk ismindeki macun şeklinde helvası meşhurdur.

Kırkpınar güreşleri: 14. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Edirne’nin Kırkpınar mevkiinde güreş şenlikleri düzenlenir. Süleyman Paşanın Rumeli’yi fetihleri sırasında (1346-1358) Anadolu’dan Rumeli’ye geçenTürk askerleri bu bölgede mola verirken 40 er birbiriyle güreşe başladılar. Bu 40 er birbirini yenemedi ve güreşteyken öldüler. Seneler sonra arkadaşları seferden (akınlardan) dönünce arkadaşlarının kabrini ziyaret ettiklerinde soğuk, gür bir pınarın aktığını görürler. “Kırklar pınarı” zamanla “Kırkpınar” olur.Rumeli’yi fethedenkırk şehidi yad etmek için tertiplenen “Kırkpınar Güreşleri” zamanla an’ane haline gelir. (Bkz. Kırkpınar Güreşleri)

Yiğitlerin harman olduğu er meydanı Kırkpınar’daki güreşlerde baş pehlivan olarak Aliço, Koca Yusuf, Hergeleci İbrahim,Adalı Halil ve Kurtdereli Mehmed yetişmişlerdir.Avrupa ve Amerika’da bütün rakiplerini yenen Adalı Halil’in kabri Kasımpaşa Camii yanındadır.Her sene güreşçiler, güreşe başlamadan kabrini ziyaret ederler.Adalı Halil, Kırkpınar’da tam 18 sene başpehlivan olmuştur.



Allah,Allah, İllallah;

Hayırlar gele inşallah.

Pirimiz,Hamza Pehlivan,

Aslımız, neslimiz, pehlivan.

İki yiğit çıkmış meydana,

Birbirlerinden merdane.

Biri here, biri kara,

İkisinin de zarı pare.

Alta düştüm diye yerinme,

Üste çıktım diye sevinme.

Alta gelirsen apış,

Üste çıkarsan yapış.

Vur sarmayı kündeden at,

Gönder Muhammed’e salevat.

Seyirttim gittim pınara,

Allah ikinizin de işini onara...



Eğitim:Edirne 1362’den bu yana ilim ve kültür merkezi olmuştur. Okur-yazar nisbeti %85’tir. Okulsuz köy yoktur. Bazı köylerde ortaokul vardır.İlde 88 ana okulu, 318 ilkokul, 91 ortaokul, 12 lise ve 17 mesleki ve teknik okul bulunur. Tıp Fakültesi, Eğitim Fakültesi, Meslek Yüksek Okulu, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu, Keşan Meslek Yüksek Okulu, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Trakya Üniversitesine bağlı kuruluşlardır.

Yetişen meşhurlar: Edirne, tarihi, kültürel bir merkez olarak pekçok büyük meşhurun yetiştiği bir beldemizdir. On altıncı yüzyıl seyhülislamlarından, büyük alim Kemal Paşazade Ahmed Şemseddin Efendi, 1775’te şeyhülislam olan Topkapılızade Mehmed Emin Efendi, Sezai Hasan Dede, 15. asrın ilk yarısının büyük şairi İvazPaşazade Atayi, meşhur tezkire yazarı Şehi, Şakayik mütercimi Mecdi, İbret-Nümay-i Devlet yazarı Hicri, 17. asrın büyük şairi Cevri; 18. asır tarihçilerinden Örfi Edirne’de doğan, yetişen ve şöhretleri asrını aşan ilim ve sanat adamlarından sadece birkaçıdır.

İlçeleri

Edirne’nin biri merkez olmak üzere 8 ilçesi vardır.

Merkez: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 124.361 olup 102.345’i ilçe merkezinde 22.016’sı köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 22, Karakasım bucağına bağlı 6, Sırpsındığı bucağına bağlı 7 köyü vardır.İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir.Tunca ve Meriç ırmakları topraklarını sular.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, üzüm, şekerpancarı, susamdır. Sebze ve meyvecilik yaygın olarak yapılır. Hayvancılık gelişmiştir.Süpürge otu üretimi ve süpürgecilik başlıca gelir kaynağıdır. Dokuma, un, çeltik, yağ, süt ürünleri, tuğla ve kiremit, yem, salça, karton-mukavva fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır.

İlçe merkezi, Tunca, Meriç ve Arda nehirlerinin birleştiği verimli toprakların yamaçlarında kurulmuştur.Türkiye-Bulgaristan arasındaki sınır kapısı olan Kapıkule ilçenin batısındadır. Trakya’nın en büyük şehri olup Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısıdır.Osmanlı Devletine başkentlik yapan Edirne,İstanbul’dan sonra tarihi eser bakımından yakın zamanın en zengin şehriydi. Geçirdiği iki büyük yangın, bir deprem ve dört istila ile tarihi eserler oldukça imha olmuştur. Yalnız Fatih devrinde Edirne’de 28 cami ve 7 medrese (Üniversite) açılmıştır.Günümüzde tarihi eser bakımından İstanbul ve Bursa’dan sonra, kütüphane (kitap) bakımından ise İstanbul,Ankara ve Bursa’dan sonra gelir.Merkez ilçe (Edirne), 1850 senesine kadar Osmanlı Devletinin İstanbul ve Kahire’den sonra üçüncü büyük şehriydi. 1850’de dördüncü, 1875’te onuncu, 1900’de onuncu, 1915’te sekizinci şehri oldu. Günümüzde ise Türkiye’nin 36. şehridir. Dünyanın hiçbir şehri bu derece hızla gerilememiştir.

Enez: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 12.700 olup, 35E2��u ilçe merkezinde, 9191’i köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağa bağlı 19 köyü vardır.Yüzölçümü 458 km2 olup, nüfus yoğunluğu 28’dir. İlçe toprakları alçak tepelerle çevrili geniş tabanlı vadilerden meydana gelir. Doğusunda Işıklar ve Koru dağları yer alır. İlçe topraklarını Meriç Irmağı sular. İpsala Ovasının bir bölümü ilçe sınırları içinde kalır. Akarsu vadilerinde küçük ovalar vardır. Meriç bağlantılı Gala Gölü 8 km2 yüzölçüme sahiptir. Ayrıca irili ufaklı küçük göller vardır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, ayçiçeği, arpa ve susam olup, ayrıca az miktarda pirinç, fasulye, nohut ve şekerpancarı yetiştirilir.Hayvancılık gelişmiştir. Kaşarpeyniri olan kaşkaval ve Edirne türü beyaz peynir üretilir. Meriç ağzında balıkçılık yapılır.

İlçe merkezi Meriç Irmağının güneyi ile Dalyan arasında kurulmuştur.Gelişmemiş küçük bir yerleşim merkezidir. Ege kıyılarında yazlık evler ve tatil siteleri vardır. Has Yunus Bey tarafından 1456’da Osmanlı topraklarına katılan ilçe önemli bir liman kentiydi. Meriç’in ağzının çamurla tıkanıp ulaşıma kapanması yüzünden bu önemi kaybetmiştir. Enez 1953’te ilçe merkezi oldu ve aynı sene belediyesi kuruldu.

Havsa: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 27.900 olup, 9237’si ilçe merkezinde, 18.663’ü köylerde yaşamaktadır.Merkez bucağına bağlı 17, Hasköy bucağına bağlı 4 köyü vardır.Yüzölçümü 545 km2 olup, nüfus yoğunluğu 51’dir. İlçe toprakları Ergene Irmağının kenarlarındaki geniş düzlüklerden ve bunların etrafındaki hafif engebeli araziden meydana gelir. Ergene Irmağı ve kolları ilçe topraklarını sular.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, ayçiçeği, şekerpancarı, üzüm, pirinç, arpa, kozla, kavun ve karpuzdur. Hayvancılık gelişmiş olup, en çok koyun beslenir. Yağ, un, dokuma ve süt fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır.

İlçe merkezi, Edirne-İstanbul karayolunun güneyinde kurulmuştur. İl merkezine 27 km mesafededir. İlçe, Fatih SultanMehmed Hanın vezirlerinden Mahmud Paşaya verildiğinden, ilk zamanlar Havass-ı Mahmud Paşa adıyla anıldı. Daha sonraları bu isim Havsa olarak değişime uğradı. 1954’te ilçe merkezi olan Havsa’nın belediyesi 1941’de kurulmuştur.

İpsala: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 36.122 olup, 9212’si ilçe merkezinde 26.910’u köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 15, İbrik Tepe bucağına bağlı 6 köyü vardır.Yüzölçümü 753 km2 olup, nüfus yoğunluğu 48’dir. İlçe toprakları alçak tepelerle engebelenmiş dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Batısında İpsala Ovası yer alır. Ovayı Meriç Irmağı sular. Başmaklar Deresi üzerinde sulama amacıyla kurulan Altınyazı Baraj Gölünün bir kısmı ilçe sınırları içinde kalır. Ekonomisi tarım ve sanayiye dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, ayçiçeği, pirinç ve şekerpancarı, fasulye, üzüm, arpa, kavun ve karpuz olup, ayrıca az miktarda elma, armut ve susam yetiştirilir. Hayvancılık yaygındır. En çok kıvırcık koyunu, sığır ve manda beslenir. Mandıralarda beyaz peynir, kaşkaval tipi kaşar peyniri ve ova kaşarı üretilmektedir.Yağ, çeltik ve un fabrikaları vardır.

İlçe merkezi, İpsala ovasının kuzeydoğusunda bir tepenin eteklerinde kurulmuştur.İl merkezine 108 km mesafededir.Osmanlı Devleti zamanında İstanbul’u Selanik’e bağlayan yol üzerinde önemli bir konaklama yeriydi. Daha sonra bu önemini kaybetti.Osmanlı Devletine asırlarca at yetiştiren bir merkez olup, 1928’de ilçe olmuştur. İlçe belediyesi 1923’te kurulmuştur.

Keşan: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 71.133 olup, 40.656’sı ilçe merkezinde 30.477’si köylerde yaşamaktadır. Yüzölçümü 1087 km2 olup, nüfus yoğunluğu 65’tir. Merkez bucağına bağlı 20, Mecidiye bucağına bağlı 5 ve Yerlisu bucağına bağlı 12 köyü vardır. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir.Güneydoğusunda Koru Dağı yer alır.İlçe topraklarını Keşan Deresi ile Büyükdoğanca Deresi sular.Saroz Körfezi kıyısındaki Tuzla Gölü ve sulama amaçlı Kadıköy Baraj Gölü ilçe sınırları içinde kalır. Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri, buğday, ayçiçeği, şekerpancarı, arpa, kavun, karpuz olup, ayrıca az miktarda pirinç, mısır, üzüm, elma, armut, susam ve baklagiller yetiştirilir. Hayvancılık ekonomik açıdan önemli gelir kaynağıdır. Mandıralarda kaşkaval türü kaşar peyniri üretilir. İlçe topraklarında linyit yatakları vardır.Çeltik, yağ, tuğla ve kiremit fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır.

İlçe merkezi Gelibolu-İstanbul ve İstanbul-İpsala karayollarının kesiştiği noktada yer alır.İşlek yolların kavşak noktasında yer alması ve askeri birliklerin olması ilçenin gelişmesine sebeb olmuştur. İl merkezine 102 km mesafededir. İlçe belediyesi 1866’da kurulmuştur

Lalapaşa: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 11.297 olup, 1248’i ilçe merkezinde, 10.049’u köylerde yaşamaktadır.Merkez bucağına bağlı 27 köyü vardır. Yüzölçümü 554 km2 olup, nüfus yoğunluğu 20’dir. İlçe topraklarını İstranca Dağları engebelendirir. Alçak olan dağlar, akarsular tarafından parçalanmıştır. Dağlardan kaynaklanan sularıTunca Irmağı, Sinanpaşa Deresi ve Süloğlu Deresi toplar.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, ayçiçeği ve arpa olup, ayrıca az miktarda üzüm, elma, armut ve şekerpancarı yetiştirilir.Hayvancılık gelişmiş olup, kıl keçisi ve koyun beslenir. Gelişmemiş ve küçük olan kasaba, ilin en az nüfuslu ilçesidir.İl merkezine 26 km mesafededir.İlçe belediyesi 1945’te kurulmuştur. 1361’de Lala Şahin Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra Lalapaşa ismiyle anılmaya başlandı.

Meriç: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 25.896 olup 5021’i ilçe merkezinde ve 20.875’i köylerde yaşamaktadır.Yüzölçümü 448 km2 olup, nüfus yoğunluğu 58’dir. Merkez bucağına bağlı 18, Küplü bucağına bağlı 4 köyü vardır. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden ve ovalardan meydana gelir. Ergene Irmağı ve Meriç Nehri ilçe topraklarını sular.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri pirinç, buğday, ayçiçeği, şekerpancarı ve baklagiller olup, ayrıca az miktarda elma, üzüm, armut, susam yetiştirilir.Hayvancılık gelişmiştir.Çeltik atölyeleri ile peynir imalathaneleri başlıca küçük sanayi kuruluşlarıdır. El sanatlarından sepetçilik yaygın olarak yapılır.Gelişmemiş bir yerleşim merkezi olan Meriç, il merkezine 89 km mesafededir.İlçe belediyesi 1930’da kurulmuştur.

Süloğlu: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 11.634 olup, 4452’si ilçe merkezinde 7182’si köylerde yaşamaktadır. Merkez bucağına bağlı 11 köyü vardır. Merkez ilçeye bağlı bir bucak iken 9 Mayıs 1990’da 3644 sayılı kanunla ilçe oldu. İlçe toprakları dalgalı düzlüklerden meydana gelir. Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, arpa, ayçiçeği, üzüm, şekerpancarıdır. Sebze ve meyvecilik yaygın olarak yapılır. Hayvancılık gelişmiştir.

Uzunköprü: 1990 sayımına göre toplam nüfusu 83.556 olup, 34.741’i ilçe merkezinde, 48.815’i köylerde yaşamaktadır.Merkez bucağına bağlı 17, Çöpköy bucağına bağlı 14, Hamidiye bucağına bağlı 18, Kırcasalih bucağına bağlı 4 köyü vardır. Yüzölçümü 1226 km2 olup nüfus yoğunluğu 68’dir.İlçe toprakları Ergene Havzasında yer alır ve alçak dalgalı düzlüklerden meydana gelir.Topraklarından kaynaklanan suları Ergene ve Meriç ırmakları toplar. Basamaklar Deresi üzerinde kurulan sulama gayeli Altınyazı Baraj Gölünün bir bölümü ilçe sınırları içinde kalır.

Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca tarım ürünleri buğday, şekerpancarı, ayçiçeği, üzüm, pirinç ve arpadır. Hayvancılık gelişmiş olup en çok büyükbaş hayvan beslenir. Mandıralarda peynir üretilir. Un, yağ, yem fabrikaları ve çeltik atölyeleri başlıca sanayi kuruluşlarıdır.

İlçe merkezi, Ergene Irmağı üzerinde Sultan İkinci Murad Han tarafından yaptırılan köprünün kenarında kurulmuştur. 1392 m uzunluğunda ve 174 gözlü olan bu köprü aynı zamanda ilçeye ismini de vermiştir. Eskiden ilçenin, demiryolu ulaşımı yönünden önemli bir yeri vardı. Edirne-Kapıkule hattı açılınca bu önemini kaybetti. Edirne’nin en büyük ilçesidir. Keşan-Edirne karayolu ilçe merkezinden geçer. İl merkezine 64 km mesafededir. Eski ismi Cisr-i Ergene’dir.

Tarihi Eserler ve Turistik Yerleri

Edirne, İstanbul ve Bursa’dan sonra tarihi eser zenginliği bakımından üçüncü ilimizdir.Geçirdiği iki büyük yangın, zelzele ve dört istila ile eserlerin çoğu kaybolmasına rağmen müze şehir olma özelliğini korumaktadır. Önemli tarihi eserleri şunlardır:

Selimiye Camii: Tek kubbe ile dört minaresi olan cami, Mimar Sinan’ın en güzel eseridir. Gerçek bir sanat şaheseridir. Sultan İkinci Selim devrinde 1569’da başlayıp, 6 senede yapılmıştır. Mermer işlemeler ve İznik çinileri camiye ayrı bir güzellik katar. Minareleri üç şerefelidir. Edirne denilince akla Selimiye Camii gelir. (Bkz.Selimiye Camii)

Üç Şerefeli Cami:Fatih Sultan Mehmed’in babası İkinci SultanMurad tarafından o zamanki Osmanlı Devleti payitahtı (başkenti)Edirne’de yapılan cami 10 senede tamamlanmıştır (1438-1448). Bu camiye İzmir’in fethinde elde edilen ganimetten 7 bin kese para harcanmıştır.Mimarı Kemaleddin Efendidir. Bursa camilerinden ayrı bir planla ortaya çıkmıştır.Cami iç avlu, 18 sütun ve 21 kubbeli revak ile İstanbul BayezidCamiine örnek teşkil eder. Dört minareden biri burmalı, diğeri çubuklu ve baklava, dördüncüsü dama gibi satrançlı şekillerdedir. Baklavalı denilen minarenin üç şerefesine giden yollar ayrıdır.

Muradiye Camii: İkinci Sultan Murad, Varna’da Haçlı ordularını yenince Edirne’ye dönüşte bir şükür ifadesi olarak bu camiyi yaptırdı.

Hicri 839 (M.1435) senesinin 10 Muharrem günü ibadete açıldı.OrhanBeyin Bursa’da yaptırdığı cami örnek alınmıştır. Kalemkar işçiliği ve çinileri ile gerçek bir şaheserdir. Çinili ilk minaresi 1572 depreminde yıkılmış ve 1754’te Birinci Mahmud çinisiz bugünkü tek şerefeli minareyi yaptırmıştır.Caminin iki büyük kubbesinin arasında bulunan kemer kalem işlemeleriyle, duvarlar çiçek motifli çinilerle süslüdür.

Eski Cami: Çelebi SultanMehmed devrinde, 1414 yılında yapılmıştır.Mimarı,Konyalı Hacı Alaeddin’dir.Yazılar sanat bakımından çok değerlidir.Hacı BayramVeli hazretlerinin vaaz verdiği kürsü halen durmaktadır. 1748 yangını ve 1752 depreminden zarar görmüş olup Birinci Mahmud tamir ettirmiştir.Yanındaki bedesten camiye vakıf olarak yapılmıştır.Osmanlı mimarisinin bütün özelliklerini taşır.

Şah Melek Camii: 1429 da Şah MelekPaşa tarafından yaptırılan tek kubbeli ve tek minareli bir camidir. Çinileri fevkaladedir.

İkinci Bayezid Camii: Sultanİkinci Bayezid tarafından 1488’de Mimar Hayreddin’e yaptırılmıştır. Büyük bir camidir. Darüşşifası vardır. Burada akıl hastaları, su sesi, psikolojik telkin, meşguliyet ve ilaçla tedavi edilmiştir.Caminin külliyesi 7 bölümdür.

Beylerbeyi Camii: Rumeli Beylerbeyi Yusuf Paşa tarafından yaptırılmıştır. Küçük bir camidir. İçi kalem süslemeleriyle bezenmiştir.

Defterdar Camii: 1576’da Defterdar Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1572 depreminde kubbesi yıkılmış ve 1872’de Hacı Ruşen kubbe yerine çatı yaptırmıştır. Sonradan yeniden kubbe yapılmıştır.

Yıldırım Camii:Edirne’de bulunan en eski camidir. Yıldırım Bayezid 1400 senesinde yaptırmıştır. Dördüncü Haçlı Seferinde yapılan bir katolik kilisesinin temelleri üzerine inşa edilmiştir. Yanındaki Hasan Çelebi Sebili, en eski sebildir. Birinci Murad’ın oğlu Şehzade Ahmed’in türbesi bu cami yanındadır. 1878’de Ruslar caminin çinilerini ve mermerlerini sökmüşlerdir. Yanında imaret ve hamam vardır.

Şeyh Çelebi Camii: Mimar Sinan’ın eseridir. Minaresi yıldırımla yıkılmıştır. Akustiği ve kubbe süslemeleri çok değerlidir.

Gazi Mihal Bey Camii: Gazi Mihal Bey 1422’de yaptırmıştır. Türbesi de buradadır. İmaret ve şadırvanı vardır.

Süleymaniye Camii: Kanuni Sultan Süleyman Hanın vezirlerinden Süleyman Paşa yaptırmıştır.Tunca Nehri kenarındadır.

Ayşe Kadın Camii: Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Ayşe Hatun yaptırmıştır. Tek kubbeli şirin bir camidir.

Şule Çelebi Camii: 1560 senesinde Şule Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Kirişhane semtindedir.

Sitti Sultan Camii: 1482’de Fatih’in eşi Sitti Sultan yaptırmıştır. Devrin mimari özelliklerini aksettirir. Yanında Merzifonlu Kara Mustafa Paşanın sarayı (konağı) bulunuyordu.

Mezitbey Camii (Yeşil Cami): Mezitbey isimli bir kahraman yaptırmıştır.Minaresi yeşil çinilerle süslüdür.

Lari Çelebi Camii: 1514’te Lari Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Devrin bütün mimari özelliklerini taşır.

Kadı Bedreddin Camii: 1530’da tek kubbeli olarak inşa edilmiş ve depremlerde zarar görmüştür.

Saatli Medrese: Üç Şerefeli Caminin avlusundadır. On beşinci asırda İkinci Murad Han tarafından yaptırılmıştır.

PeyklerMedresesi: On beşinci asırda Fatih Sultan Mehmed Han tarafından yaptırılmıştır. İki renkli kapısı çok ilgi çekicidir.

Rüstem Paşa Kervansarayı: 1561’de Sadrazam RüstemPaşa tarafından MimarSinan’a yaptırılmıştır.Kagir ve iki katlı 102 odalı ve geniş salonlu bir kervansaraydır.

Ayşe Kadın Kervansarayı: On yedinci asırda Ekmekçioğlu Ahmed Paşa tarafından yaptırılmıştır.Mimarları SedefkarMehmedAğa ile Edirneli Hacı Şaban’dır. Tek katlıdır. Mermer işçiliği çok kıymetlidir.

Ali Paşa Çarşısı: 1560’ta Hersekli SemizAli Paşa tarafından Kanuni Sultan Süleyman’ın Babaeski’de yaptırdığı camiye vakıf olarak yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın eseridir. İstanbul’daki Kapalı Çarşıya benzer. 1992 yılında çıkan yangınla kullanılmaz haldedir.

Bedesten: Eski Cami yanındadır. 1414’te Birinci Murad tarafından yaptırılmıştır.Konyalı Mimar Hacı Alaeddin’in eseridir.On sekizinci asra kadar önemli bir alış-veriş merkeziydi. Halen kapalı çarşı olarak kullanılır.

Taşhan: Sokullu Mehmed Paşa, Mimar Sinan’a yaptırmıştır.

Darülhadis: 1435’te İkinci Murad tarafından medrese olarak yapılmıştır. Minare ilave edilerek cami haline getirilmiştir. BalkanHarbinde Bulgarlar topçu atışı ile minaresini yıktılar. Caminin yanındaki türbelerde İkinci Murad’ın iki oğlu ile Üçüncü Mustafa ile Üçüncü Ahmed’in çocuklarının kabirleri vardır.

Darüttedris: 1574’te Selimiye Camii bahçesine İkinci Selim yaptırmıştır.MimarSinan’ın eseridir. 1935-1971 arasında Arkeoloji Müzesi, 1971’den sonra Türk-İslam eserleri müzesi olmuştur.

Edirne Saray-ı Hümayunu (Yeni Saray): Osmanlı devrinin Topkapı’dan sonraki en büyük sarayıdır. Tunca Irmağı kenarındadır. On yedinci asırda bu sarayda yaşayan nüfus 10 bin kişi idi.Zamanımıza ancak bir kısmı gelebilmiştir.

Eski Saray (Saray-ı Atik): Birinci Murad tarafından 1367’de yaptırılmıştır. Eski askerlik idaresinin bulunduğu arsada olduğu tahmin ediliyor.

Gazi Mihal Köprüsü: Şehrin batısında Tunca Nehri üzerindedir. Bizans döneminde yapılan köprüyü, 1420’de Gazi Mihal Bey yeniden yapılırcasına tamir ettirmiştir. Köprü 766 m uzunlukta, 27 gözlü ve üç bölümlüdür. 1544’te Kanuni Sultan Süleyman tarafından ikinci kez tamir ettirilmiştir.

Saraçhane Köprüsü: Şehrin kuzeybatısında Tunca Nehri üzerinde, 1451’de devlet adamlarındanŞehabeddin Paşa tarafından yaptırılmıştır. 120 m uzunlukta, 5 m genişlikte, 11 ayaklı ve 12 kemerlidir.

Bayezid Köprüsü: Bayezid külliyesi yakınındadır. 1488’de İkinci Bayezid’in MimarHayreddin’e yaptırdığı zannedilmektedir.Üç gözlü, 34 m boyunda, 4.40 m genişliktedir.

Saray Köprüsü: Saray içinde, Tunca Nehri üzerindedir. Edirne’den Sarayiçi’ne geçilen tek köprüdür. 60 m uzunluğunda ve dört gözlüdür.

Uzun Köprü: Ergene Nehri üzerinde, İkinci Murad Han tarafından yaptırılmıştır. 1392 m uzunlukta 5.5 m genişliktedir. 174 gözlüdür. Sultan İkinci Abdülhamid Han devrinde tamir ettirilmiştir. Uzunköprü ilçesi ismini bu köprüden almaktadır.

Tahtakale Hamamı: 1435’te Darülhadis Camiine vakıf olarak Sultan İkinci Murad Han tarafından yaptırılmıştır.Tahtakale Mahallesinde olup,Edirne’nin en büyük hamamıdır.

Sokullu Hamamı: Çifte hamam olarak da bilinir. Üç Şerefeli Caminin karşısındadır. Sokullu Mehmed Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. On altıncı asır Türk sanatının en önemli örneklerindendir.

Mesire Yerleri: Edirne topraklarında Meriç, Tunca ve Arda ırmaklarının birleştiği ve içinden Ergene, Keşan ve birçok çayların aktığı bir yer olması sebebiyle çok güzel mesire yerleri ve ormanlık bölgeleri vardır.

Söğütlük: İlin güney kesiminde yüksek ağaçlarla kaplı bir alandır. Edirne-Karaağaç karayolu üzerinde ve Meriç Irmağı kıyısındadır.

Sarayiçi: Edirne’ye 12 km uzaklıkta sık ağaçlarla süslü, çayırlık ve Tunca Irmağının iki kolu arasında bir yerdir. Kırkpınar güreşleri burada yapılmaktadır.

Karaağaç: Sebze ve meyve bahçeleri ve sinekli içme suyuyla meşhur bir yerdir.

Bülbül Adası: Edirne-Karaağaç yolu üzerinde Tunca ile Meriç ırmakları arasında bulunan bir adadır. Sebze ve meyve bahçeleriyle zengindir. Çok sayıda bülbül vardır. Sabahları bülbül sesleri etrafı şenlendirir. Sazan ve yayın balıkları da bulunur.

Kaplıcaları: Edirne, kaplıca ve içme suyu yönünden zengin değildir. Bilinenleri şunlardır:

Gülbaba Çamuru: Edirne’nin Gülbaba bataklığı romatizma ağrılarına iyi gelir.

Mercan Deresi İçmeleri: Keşan ilçesindedir. Mide rahatsızlıklarına iyi gelir.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Edirne.
İngilizcesi İngilizce
City in northwestern Turkey; a Thracian town that was rebuilt and renamed by the Roman emperor Hadrian.
İngilizcesi İngilizce
Adrianople.

  • Biz dünyadaki gelişen teknolojileri uygulanabilecek her alanda, ( bir tanesi Diyarbakır, bir tanesi Edirne taraflarında ) , ülkemizin tüm verimli alanlarında kullanmaya devam ediyoruz.

Sizde içinde Edirne kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Edirne kelimesi anlamı 305 defa okunmuştur. [237078] Edirne kelime anlamı, Edirne nedir, Edirne ne demek, Edirne sözlük anlamı

Paylaş