Edılle-I Erbaa Nedir

Edılle-I Erbaa Nedir ? Edılle-I Erbaa Ne demek ?

1-)EDİLLE-İ ERBAA



Dört delil: Kur'an, Sünnet, İcma, Kıyas.

Edille, delil kelimesinin çoğuludur. Erbaa dört demektir. "Dört delil" anlamına gelir. Bu tabir İslam hukukunda fıkhın dayandığı dört ana kaynağı ifade eder. Bunlar; Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas'tır.

1) Kitap: Kur'an-ı Kerim'dir. Hz. Muhammed'e yüce Allah katından Cebrail (a.s.) vasıtasıyla 22 yıl, 2 ay ve 22 günde nazil olmuştur. Kur'an, önceki semavi kitaplar gibi yalnız inanç kitabı değil, hem inanç ve hem de insanlar arası münasebetleri düzenleyen ve hayatı düzenleyici hükümleri kapsayan bir kitaptır. Âyetlerde şöyle buyurulur: "Biz Kitap'ı sana her şeyi beyan için indirdik" (en-Nahl, 16/89). "Kitapta hiçbir şeyi ihmal etmedik" (el-En'am, 6/38). Kur'an-ı Kerim Hz. Muhammed'e ilk defa tefekkür ve ibadet için gittiği Hıra mağarasında, Ramazan ayının Kadir gecesinde inmeye başlamıştır. İlk inen ayetler: "Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alak'tan (kan pıhtısı biçimindeki embriyodan) yarattı. Oku, Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Ki O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini O öğretti " (el-Alak, 96/1-5). Son ayet ise Veda Haccı sırasında Zilhiccenin dokuzuncu günü inmiştir. Bu ayet de şudur: "Bugün sizin dininizi kemale erdirdim. Üzerinizde olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı verip ondan hoşnut oldum" (el-Maide, 5/3). İbn Abbas'a göre, Bakara suresinin 281'inci ayeti bundan daha sonra inmiştir.

Kur'an'ın ilk inen ayetlerinde daha çok ahiretle ilgili bilgiler yeralır. İnsanlar İslam'a alıştıktan sonra helal ve harama dair ayetler inmiştir. Âyetlerin çoğu ya bir soru ya da bir olay üzerine inmiştir. Buna "Esbab-ı nüzul * (iniş sebebi)" denir. Kur'an nazil oldukça Hz. Peygamber, inen ayetleri vahiy katiplerine yazdırırdı. Hangi ayetin nereye yazılacağını söylerdi. Âyetlerin tertibinin yazılışı sırasında Vahye dayanıldığında görüş birliği vardır. Surelerin sıralanışının da Vahye dayandığı kuvvetli bir görüştür.

2) Sünnet: Hz. Peygamber'in söz, fiil ve takrirleridir. "Bir kimse uyuyarak veya unutarak namazı geçirirse, hatırlayınca kılsın" (Ebu Davud, Salat, II; Darimi, Salat, 26) hadisi sözlü sünnetin; "Ben namazı nasıl kılıyorsam siz de öyle kılın" (Buhari, Ezan, 18, Edeb, 27, Ahad, I) hadisi fiili sünnetin; su bulamadığı için teyemmümle namaz kılan bir sahabenin, namazdan sonra su bulduğu halde namazını iade etmemesi ve Hz. Peygamber'in onu tasvip etmesi takriri sünnetin örnekleridir. Fıkıhta Kur'an'dan sonra ikinci ana kaynağın Sünnet olduğunda görüş birliği vardır. Sünnetin delil oluşu ayetlerle sabittir. Bazı ayetler şunlardır:

"Peygamber size neyi verirse onu alın; size neyi yasaklarsa, ondan da uzak durun" (el-Haşr, 59/7).

"Hayır, Rabbına andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp; verdiğin hükme, içlerinde bir sıkıntı duymadan rıza ve teslimiyet göstermedikçe iman etmiş olmazlar" (en-Nisa, 4/65) ''Peygambere itaat eden Allah'a itaat etmiş olur'' (en-Nisa, 4/80). "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygamber'e ve sizden buyruk sahibi olanlara (ulu'l-emr'e) itaat edin" (en-Nisa 4/59). ''Allah ve Rasulü birşeye hükmettiği zaman, iman eden erkek ve kadına artık işlerinde muhayyerlik yoktur" (el-Ahzab, 33/36).

Sünnet, Hz. Peygamber'in Rabbinden aldığı elçilik görevini tebliğinden ibarettir. Bu konuda ayette: "Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et; eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun " (el-Maide, 5/67).

Kur'an'ı Kerim Hz. Peygamber'in vahiyle konuştuğunu haber vermektedir: "O, kendiliğinden konuşmamaktadır. Onun konuşması ancak indirilen bir vahiy iledir" (en-Necm, ayet, 3-4). Diğer yandan Kur'an ayetleri, Peygamber'e iman edilmesini açıkça bildirir: ''Allah'a ve okuyup yazması olmayan (ummi) Peygamber'e ibadet edin; o Peygamber de Allah'a ve O'nun sözlerine iman etmiştir ve Ona itaat edin ki hidayete eresiniz'' (el-A'raf, 158).

Sünnetin Kur'an'ı Kerim karşısında üç fonksiyonu vardır. Sünnet Kur'an'ın müphem ve mücmel olan ayetlerini açıklar; umumi hükümlerini tahsis eder; nasih ve mensuh'u bildirir; Kur'an'da asılları sabit olan nasslara tamamlayıcı hükümler getirir; Kur'an'da bulunmayan bir kısım hükümler koyar. Kur'an'daki namaz ve zekat emirlerinin eda şeklinin sünnetle açıklanması; karısı zina eden ve bunu isbat edemeyen erkeğin mulaane yoluna gitmesi halinde evliliğin sonra ereceği hükmü ile ehli eşeklerin ve yırtıcı kuşların etinin yenmesini yasaklayan hadisler bunun örnekleridir (Muhammed Ebu Zehra, Usulü'l Fıkh, s.113, 114).

3) İcma: Sözlük anlamı; ittifak ve görüş birliği demektir. Bir terim olarak; Hz. Peygamber'den sonraki bir çağda İslam müctehidlerinin, bir konu üzerinde ittifak edip aynı görüşü paylaşmalarıdır. Bu tarife göre icmada şu şartların bulunması gerekir:

a) Müctehid olmayanların ittifakı, dini bir delil sayılmaz. Müctehid; delillerden dini hükümler çıkarma yeteneğine sahip olan kimsedir.

b) Müctehidlerin ittifakı, dini bir meselenin hükmü üzerinde ilk görüş birliği meydana geldiği zaman aranır. Daha sonra görüş değiştirmekle icma bozulmaz. İcma için müctehidlerin bir mecliste toplanması şart değildir. Bütün dünyadaki İslam bilginleri bir meselede görüş birliği etmekle icma oluşturulmuş olur.

c) İcma, bir asırdaki bütün müctehidlerin ittifakı olduğundan, bir grup müctehidlerin ittifakı icma sayılmaz.

d) Dini yönü bulunmayan konulardaki görüş birliği icma sayılmaz. Zaten İslam'da dini ilgilendirmeyen bir mesele olmaz. Dünyada meydana gelen her olayın dini yönü vardır. Ve İslam her konuda hüküm koymuş her meseleye çözüm getirmiştir. İşte bu şartlar yerine gelince icma bir delil olur. Artık müslümanların bu meseleye uymaları gerekir.

Ayette; "Kim kendisine hidayet belli olduktan sonra, Rasul'e karşı gelir, mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa ona döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız" (en-Nisa, 4/115) buyurulur.

İcma'ın bir delil olduğunu ifade eden hadisler de vardır: "Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah katında da güzeldir" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 379). "Ümmetim dalalet üzerinde birleşmez" (İbn Mace, Fiten, 8). Hz. Ömer'den şöyle nakledilmiştir: "Kim cennetin ortasında olmak yani oraya girmek istiyorsa, cemaatten ayrılmasın; çünkü şeytan boş kalan kimse ile beraber olup iki kişiden uzaktır" (İmam,Şafii, er-Risale, s.474).

İcma; sarih, sükuti ve meselenin belli bir kısmı üzerinde görüş birliği etmek üzere üçe ayrılır. Sarih icma; her müctehidin icma konusu mesele üzerindeki görüşünü açıkça söylemiş olduğu icmadır. Sükuti icma; herhangi bir asırda, ictihad yetkisi olan bir ilim adamı belli bir görüşe varır ve bunu ilan ederse ve kendisini tenkid eden çıkmazsa buna sükuti icma denir

İmam Şafii ve bazı bilginler bunu delil saymaz. Meselenin bir kısmı üzerinde icma'a gelince; mesela miras konusunda sahabiler, ölenin kardeşleriyle birlikte mirasa giren dedesinin üçte birden az olmamak üzere mirasçı olacağını, kimisi de mirasın tamamen dedeye kalacağını söylemiştir. Burada dedenin her iki durumda da miktarı değişmekle birlikte mirasçı olacağı konusunda görüş birliği oluşmuştur (Muhammed Ebu Zehra, İslam Hukuku Metodolojisi, s.179).

4) Kıyas: Bir şeyi başka bir şeyle ölçmek, karşılaştırmak anlamına gelir. Bir terim olarak; hakkında ayet ve hadislerde bir hüküm gelmemiş olan bir meseleyi ortak özelliklerinden dolayı, hakkında hüküm gelmiş olan bir mesele ile karşılaştırmak, onun hükmünü buna da vermek demektir. Kur'an ve hadiste bulunmayan yeni bir olay, Kur'an ve hadisteki benzerleriyle karşılaştırılır. Aralarında ortak benzerlik olunca birinin hükmü diğerine verilir. Buna şarap örnek verilebilir. Şarap Kur'an-ı Kerim'de yasaklanmıştır. Ancak daha sonraki dönemlerde rakı, votka, şampanya, viski gibi değişik adlarda içkiler ortaya çıkmıştır. Bunlar Kur'an-ı Kerim'de isim olarak zikredilmez. Şarabın sarhoşluk verdiği için yasaklandığı, üzerinde düşünülünce anlaşılacağı gibi, çeşitli hadisler de bunu belirtmiştir. Bu yeni içki çeşitleri de sarhoşluk verir. Bu ortak özellikten dolayı şarabın hükmü kıyas yoluyla diğerlerine şamil olur.

Kıyasın delil oluşu ayet ve hadislerle sabittir. Ayette; "Ey iman edenler Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin ve sizden buyruk sahiplerine itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz, Allah'a ve Peygamber'e havale edin " (en-Nisa, 4/59) buyurulur. Birşeyi Allah'a ve Rasulüne havale etmek, ancak Kur'an ve Sünnetin işaret ettiği amaçları bilmekle olur. Bu da kıyas demektir.

Bazı sahabiler, Ebu Bekir'e bey'at ederken, Peygamber (s.a.s.)'in Onu namaz için İmam olarak seçtiğini gözönüne almışlar ve hilafeti, namaz imamlığına kıyas ederken; ''Peygamber, onu din işimizde İmam tayin etmiştir. Öyleyse biz onu, dünya işimizde niçin İmam tanımayalım'' (es-Serahsı, Usul, II, 131, 132; İbn Kayyim el-Cevziye, İ'lamü'l-Muvakkıin, Kahire, 1325-1326, I, 253)

Kıyas dört rükünden meydana gelir:

a) Asl: Bu, hükmü beyan eden nass olup "hüküm kaynağı" adını da alır. b) Fer: Bu, hakkında nass bulunmayan meseledir.

c) Hüküm: Bu, kıyas vasıtasıyla asl'dan fer'e geçmesi istenilen şeydir.

d) Ortak illet: Bu da hem asl hem fer'de bulunan bir vasıftır. Kıyasın dayanmış olduğu esası teşkil eder.

İlletle hikmet birbirinden farklıdır. Hikmet, hükme uygun bir vasıf olup, çoğu hallerde gerçekleşen mazbut ve mahdut olmayan bir şeydir. Fakihlerin büyük çoğunluğuna göre hükümler hikmete değil, illete dayanırlar.

İslam hukukçularının çoğunluğuna göre bazan kıyas nass'la çatışabilir. Bu Kur'an ile sünnetin amm (umumi) ifadeleri veya haber-i vahid olduğu zaman meydana gelir. Hanefilere göre amm delalet bakımından kesindir. Kıyas ise nasıl olursa olsun zannidir. Ancak amm herhangi bir delil ile tahsis edilirse zannı olur. Çünkü amm, tahsis edildikten sonra şamil olduğu fertlerden bazısına delalet etmez. Bu yüzden Hanefiler, amm'ın ilk tahsisten sonra artık kıyas ile de tahsis edileceğini söylerler. Mesela; "...Bunlardan başkası size helal kılındı" (en-Nisa, 4/24) ayeti, Hz. Peygamber'in ittifakla kabul edilen "...Kadın, erkek kardeşinin kızı ve bacısının kızı üzerine nikah edilmez" (Buharı, Nikah, 27; Müslim, Nikah, 37-39) hadisi ile tahsis edilmiştir. Bu şekilde bir defa tahsise uğrayan bir ayet, zannı bir delil ile tekrar tahsisi kabul edebilir. (Ayrıca bk. Edille-i şer'iyye)

Hamdi DÖNDÜREN


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Edılle-I Erbaa kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Edılle-I Erbaa kelimesi anlamı 16 defa okunmuştur. [241746] Edılle-I Erbaa kelime anlamı, Edılle-I Erbaa nedir, Edılle-I Erbaa ne demek, Edılle-I Erbaa sözlük anlamı

Paylaş