Emın Nedir

Emın Nedir ? Emın Ne demek ?

1-)EMİN



Allah (c.c.)'ın bir ismi ve resullerin bir vasfını belirten Kur'an-ı bir terim.

"el-Emin", "E-Mi-Ne" fiilinden ism-i faildir. "E-Mi-Ne"; korkusuz ve asude olmak, "el-Emin" ise "koruma muhafızı, bir şeyi koruyan, güvenilen, itimatlı adam, hain olmayan" anlamındadır.

"Emin, mümin ve emanet" kelimelerinin kendinden türediği "EMN", her türlü korku ve şüpheden uzak olmak, bütünüyle mutmam bulunmak demektir (Rağıb el-İsfahanı, el-Müfredat fi Garibi'l-Kur'an, 30).

"El-Emin", sıka, güvenilir. mutemed manasına geldiği gibi, bazan da emniyet içerisinde olan, emniyetli manalarına gelir.

"Emin" kelimesini açıklamak için önce aynı kökten gelen "emanet" kelimesini açıklamamız gerekir. Çünkü "emin" aynı zamanda "emanete riayet eden kimse" demektir.

İlim ve özellikle iradeyle birlikte Allah'ın karşısında insana verilen "benlik-nefs-ene" göklerin, yerin ve dağların yüklenmekten çekindiği büyük bir "emanet"tir. Bu "emanet" öylesine ağırdır ki, nefsi aşmayı ve şeytanın süslediği yola dalmadan Allah'a kul olmayı, görmesini O'nun görmesi, eylemini O'nun eylemi, iradesini Onun iradesi haline getirmeyi gerektirir. İşte, dağlar, gökler ve yer böyle bir emaneti yüklenmekten kaçınmış, Allah'ın iradesine pasif bir teslimiyeti, irade sahibi olarak kainata efendilik yapmaya tercih etmişlerdir.

"Muhakkak Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder ." (en-Nisa, 4/58).

Bu şekilde emaneti yerine getirene emin kişi denir. Allah'ın risaleti en önemli bir emanettir ve bu da bütünüyle emin olan elçiler aracılığıyla, yine bütünüyle emin olan nebilere tevdi edilir:

"Onu er-Ruh'ul-emin indirdi, kalbine uyarıcılardan olasın diye" (eş-Suara, 26/193).

"Şüphe yok ki O (Kur'an, Allah 'ın) çok şerefli bir elçisi'nin (yani Cebrail'in getirdiği) sözüdür. (Bu elçi) büyük bir güç sahibidir Arş'ın sahibi (Allah) indinde yüksek bir mevki sahibidir. (Üstelik) orada (göklerde, melekler tarafından) kendisine itaat edilendir, (vahiyleri tebliğ için) oldukça 'emin" dir" (et-Tekvir, 81/19).

Bu ayetlerde vahyi indiren emin elçi olarak Cebrail (a.s.)'dan bahsedilirken, Kur'an-ı Kerim'de daha çok emin vasfı rasuller için geçmektedir.

Kur'an-ı Kerim'de bize bildirilen ilk azgın putperest toplum olan ve akıbeti tufanda boğulmak olan Nuh kavmine, Nuh (a.s.)'ın tebliği yine Kur'an-ı Kerim'de şöyle anlatılır:

"Nuh kavmi de gönderilen resulleri yalanladı Kardeşleri Nuh onlara: "(Allah 'tan) ittika etmez misiniz? demişti: 'Ben size gönderilmiş emin bir rasulüm Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbine aittir" (eş-şuara, 26/105-109).

"Her yol üzerine bir işaret koyan" ve "ebedi yasayacaklarmış gibi köşkler inşa eden"Âd kavmiyle Hud (a.s.) arasındaki mücadele ayetlerde şöyle açıklanır:

"Âd (kavmi) de gönderilen resulleri yalanladı. Kardeşleri Hud onlara '(Allah'tan) ittika etmez misiniz? demişti. Ben size gönderilmiş emin bir resulüm. Artık Allah 'tan korkun ve bana itaat edin. Sizden buna karşı hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim alemlerin Rabbına aittir" (eş-şuara, 26/123-127).

Dağlardan ustalıkla evler yontan, bahçelerde, çeşme baslarında emin (güvenli) bir durumda azgın hayat süren ve öyle bırakılacağını sanan Semud kavmine de Salih (a.s.) aynı mesajla gönderiliyor:

"Semud (kavmi) de gönderilen resulleri yalanladı. Kardeşleri Salih, onlara demişti ki: İttika etmez misiniz? Ben size gönderilmiş emin bir Resulüm. Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbına aittir" (es-Şuara, 26/141-145)

"Kadınları bırakıp, erkeklere giden" ve böylece Âd ve Semud gibi helak edilen Lut Kavmi'ne de emin bir elçi olan Lut (a.s.) gönderilmişti (eş-Şuara, 26/160-162).

Yine Şuayb (a.s.) da emin bir elçi olarak, "yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, ölçü ve tartıda hilekarlık yapan" ve sonunda kendilerini "karanlık günün azabı"nın yakaladığı Eyke ahalisine aynı mesajla gönderilmişti. Ve aynı mesajı: "Ben size gönderilen 'emin' bir resulüm?" (eş-Şuara, 26/178), sözleri eşliğinde kendi vasfını tanıtarak tebliğ etmişti.

Yine Yusuf (a.s) bir dizi badireleri atlattıktan sonra ''Hükümdar, Onu (Yusuf (a.s.)ı) bana getirin, onu kendime özel (bir dost) edineyim dedi. Kendisiyle konuşunca da şöyle söyledi: "Sen, artık bugün yanımızda mevki sahibi, emin (bir kimse)sin " (Yusuf, 12/54) ayetinde olduğu gibi peygamberlerin emin'lik vasfını toplum da kabul etmek zorunda kalıyordu.

Musa (a.s.) da emin bir resul olarak Fir'avun'a ve ileri gelenlerine gönderilmiştir.

"Andolsun ki onlardan evvel Biz Firavn'un kavmini de imtihan ettik. Ve onlara kerim bir Resulu gelmişti. (Onlara demişti ki); ''Allah'ın kullarını bana teslim ediniz. Şüphesiz ki ben sizin için (gönderilmiş) "emin" bir Rasulüm " (ed-Duhan, 44/17-18). Son Nebi ve Rasul olan Hz. Muhammed (s.a.s.) de daha risalet görevine başlamadan önce "Muhammed'ül-Emin" olarak tanınmıştı. O da risalet görevini kendinden öncekilerden geniş ve özde aynı emin bir Resul olarak Mekke şirk toplumunda yerine getirdi.

Kısacası "emin" vasfı, tüm Resullerin ortak vasıflarından biridir. Bu vasıfları ile Allah'ın dinini tebliğ ediyorlar ki insanlar kendilerine inansın.

Tarihin hangi döneminde olursa olsun, bir kimse topluma bir dava ile geldiğinde, toplumun ona inanması için o kimsenin "emin" vasfına sahip olması lazımdır. Günümüz İslam davetçileri de başarılı olabilmeleri için bu özelliğe sahip olmalı ve peygamberlerin bu en temel vasıflarına sahip olmaya çalışmalıdırlar.

Bir kimsenin "emin" sayılabilmesi için o kimsenin davasında samimi olduğunda güvenilir olması, davayı yüklenmeye güç yetirebilmede güvenilir olması ve her türlü zorluğa o uğurda katlanacağı hususunda güvenilir olması gerekir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de "bir işi yapabilme gücüne sahip" manasında da kullanılmaktadır "emin" kelimesi.

"(Süleyman (a.s.)) dedi ki: Ey ileri gelenler onlar (Belkıs ve kavmi) bana müslümanlar olarak gelmeden önce, onun tahtını hanginiz bana getir(ebil)irsiniz?' Cinlerden bir ifrit, 'Sen yerinden kalkmadan önce ben onu sana getiririm ve elbette ben bunun için güçlü ve 'emin'im' dedi (en-Neml, 21/38-39).

Emin olma; sırf doğru olma, güvenilir olma, bir işi yapabilme gibi manalarında kullanılmıyor. Kur'an-ı Kerim'de emin kavramının bir de azabdan, korkudan kendi kendinden "emin olma, gibi anlamları da vardır.

"Allah (bu şirkiniz için) üzerimize bir delil ve burhan (bir kitap ve hüccet) indirmediği şeyi (putları) siz O'na ortak koştuğunuz halde korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz (ilahlarınızdan) nasıl korkarım? şimdi gerçekten biliyorsanız (söyleyin bakalım, bu muvahhid ve müşrik) iki kesimden hangisi (korkudan) emin olmaya daha layıktır?" (el-En'am, 6/81).

"Korkudan, (azaptan), "emin" olma (hakkı), iman eden ve imanlarını bir zulme bulaştırmayanlara aittir. Ve doğru yolu da bulmuş olanlar onlardır" (el-En'am, 6/82).

"Emin" ile aynı kökten olan "emin" ve "emene", selamet içinde bulunma, rahatlık içinde ve mutmain olma halleri hakkında kullanılıyor. Bu durumlarda gerçekten "emin" olanlar emaneti yüklenip iman edenler, salih amel işleyenlerdir. Allah bunu vadediyor (en-Nur, 24/55, Enfal, 8/11).

"Emin" vasfı insanlar, şahıslar ve canlılar için geçerli olduğu gibi aynı zamanda yer, mekan, makam, belde için de geçerlidir. Allah'ın emin kıldığı beldeler vardır. Eğer bir şehrin halkı eman ise o şehir de emindir. Ama sürekli emin olmayan mekanlar da vardır.

"Hani biz O evi (Kabe'yi) insanlar için sevab (kazanma) yeri ve "emin " (bir mekan) kılmıştık. Siz de İbrahim'in makamından bir namazgah edinin. İbrahim ve İsmail'e de, 'evimi tavaf edenler. itikafa girenler (ibadet için orada kalanlar) rüku' ve sücud edenler için titizlikle temizleyin' diye emir vermiştik" (el-Bakara, 2/125-126).

Ama ne yazık ki bugün müstekbirler, Allah'ın düşmanları, Allah'ın emin kıldığı beldeleri emin olmaktan çıkarmak istiyorlar. Bu emin beldeler üzerinde kanlı planlar hazırlıyorlar. O beldelerin gerçek fonksiyonlarını kaldırmak istiyorlar. Halbuki Allahu Teala o beldeler üzerine yemin ediyor:

''Andolsun incire ve zeytine, (Kelimullah Hz. Musa'nın müracaat yeri olan) Sina dağına ve (Hz. Rasul'ün doğum yeri olan) şu emin (Mekke) şehr(in'e ki; şüphesiz biz, insanı ahsen-i takvim'de (en güzel biçimde) yarattık " (et- rn, 95/ 1-4) .

Hiç kimsenin elinin uzanamayacağı, emniyetini bozamayacağı dar'us-selam ise Müttakilere va'dediliyor. Ancak orada emin bir şekilde yaşarlar.

"Müttakiler ise muhakkak ki, bir "emin" makamdadırlar. Cennetler de ve pınarlardadırlar. Karşı karşıya oldukları halde atlastan, parlak ipekten (elbiseler giyineceklerdir. İşte böyle, onları huruniyn (gözleri iri, rübaları tertemiz, beyaz tenli cennet kadınlar) ile eş yaptık. Onlar orada "emin " bir durumda her meyveden isterler" (ed-Duhan, 44/51-55).

Muammer ERTAN


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Emın kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Emın kelimesi anlamı 7 defa okunmuştur. [241803] Emın kelime anlamı, Emın nedir, Emın ne demek, Emın sözlük anlamı

Paylaş