Fahri Atasoy Kimdir ?

Fahri Atasoy Biyografisi

Fahri Atasoy Kimdir ? Biyografisi, Hayatı, Eşi, Nereli, Kaç Yaşında, Öldü mü ?

Fahri Atasoy : Fahri Atasoy Türk Yurdu Dergisi Genel Yayın Yönetmeni
akademisyen, yazar
1961 yılında Ankara Nallıhan’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini, ilçesinde tamamladı. Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Lisesi'ni ve Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi. Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde yüksek lisans, Gazi Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde ikinci yüksek lisans ve son olarak Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde doktora çalışmasını tamamladı.
Meslek hayatına Sivas Hafik İmam Hatip Lisesi'nde (1987) felsefe öğretmeni olarak başladı. 5 yıllık lise felsefe öğretmenliğinden sonra, Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak, Pamukkale Üniversitesi Sosyoloji bölümünde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 2000 yılından itibaren bir kamu kurumunda yönetici olarak görev yaptı. Halen Kırıkkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Küreselleşme, milliyetçilik ve sosyal teori konularında, Kök Araştırmalar, Türk Yurdu, 2023 gibi dergilerde makaleleri yayınlandı.
ESERLERİ:
1. Sorokin’in Toplum Felsefesi
Seba Yayınları, 1997
1917 yılında Sovyet Yürütme Kurulu'na, 1918 yılında da Rus Kurucu Meclisi'ne giren Rus asıllı Amerikalı sosyolog, Sorokin, düşüncesi ve ortaya koyduğu felsefesi ile sosyolojide çığır açmış bir düşünürdür. Onun, düşüncelerini Çarlık yönetimine ve Bolşeviklere karşı savunması o dereceye varmıştır ki, ölüm cezasına çarptırılmış ve bu cezası sürgüne çevrilmiştir. Çileli bir ömrün sonunda 11 Şubat 1968'de ölen Sorokin, tarihin aşamalarını; Ideatinonal, Idealistic, Sensate olarak üç üstkültür sistemi ile tanımlanmıştır. Doğruluk ve değerler sistemi olan bu üstkültür sistemleri, bir millete veya herhangi bir çağın insanlığına ait değildir. Tarihte yalnızca bir defa yaşanmaz. Tarih belli bir amaca doğru ilerlemez. Bu üstkültür sistemleri ardarda ve yanyana kültürel hayatta yer alır. Hangisi toplumda hakim olursa, o dönemi belirler. O dönem, bu kültür üstsisteminin adıyla anılır. Sorokin, tarihin aşamalarını kategorize ederken, olgusal bilgileri kullanmış; zamanın birikimlerinden faydalanmış, antipozitivist bir bilgi teorisine bağlanmıştır. Sorokin'in yaptığı spekülatif bir düşünme metoduyla kuram oluşturmak değil, eldeki verileri bütünleştirerek anlamlı sonuçlara varmak olmuştur. Bir devre damgasını vuran Sorokin'in toplum felsefesini anlamak için, onun hedefini anlamak gerekir.
2. Küreselleşme ve Milliyetçilik
Dr. Fahri Atasoy
Ötüken Neşriyat, İstanbul 2005
sosyoloji - strateji dizisi
Küreselleşme ve milliyetçilik tartışması, geçmiş çağlardan bugüne devam eden bir sosyolojik olgudur. Modern çağ hem evrenselci hümanizmin gelişmesine, hem de milletleşme ve milliyetçilik hareketlerinin ivme kazanmasına sahne olmuştur. İlk sosyoloji teorileri bu yüzden genellemeci olmasına rağmen, kültürel farklılığı temele alan görüşler de hemen gündeme girmiştir. Bir tarafta dünyanın bütünleşmesine yönelik insanlık ideali, diğer yandan çağa ismini verecek derecede milliyetçilik hareketleri... Kant, Hegel, Comte gibi, tarihi sürecin olumlu gelişmelerle artık sona varmakta olduğu beklentisi içindeki düşünürlerin evrenselci teorilerine rağmen, Sorokin’in ‘Bir Bunalım Çağı’ adlandırmasına yol açan acılarla dolu tarihi ve toplumsal gelişmeler...
Küreselleşme tartışmaları başladığında ‘Tarihin Sonu’ olarak yorumlanan liberal kapitalizmin ‘Yeni Dünya Düzeni’ adıyla bütün insanlığı biçimlendireceği ve bütünleştireceği beklentisi ön plana çıkmıştır. Fakat insanlığı oluşturan farklı milletler ve kültürlerin yok edilemediği birçok sömürgeci projede görülmüştür. Son olarak enternasyonal sosyalizmin uygulama alanı olarak Sovyetler Birliği sınırları içindeki milli varlıkların eritilemediği ortaya çıkmıştır. Günümüz küreselleşme tartışmalarında da küreselciliğin egemen olması karşısında milliyetçilik hareketlerinin canlanması söz konusudur. Sosyal olaylar ve süreçler bu bakımdan tek biçimli ve tek açılı olarak yorumlanamaz. Dolayısıyla bu çalışmada sosyal süreçlerin birbiriyle iç içe olan olgusal temelleri ortaya konmaya özen gösterilmiştir. Dünya bir taraftan bilişim teknolojilerinin sunduğu imkanlarla ‘global köy’ gibi küçülürken, bir taraftan içinde kendi muhalif tepkisini besleyerek yeni milliyetçilik akımlarına sahne olmaktadır.
HABER
Fahri Atasoy'dan radyo programı: İpek Yolunda
2 Mart 2013
Her salı saat 17.05-17.35 arası TRT Radyo 1 İpek Yolunda programına bekleriz. İpek Yolu'nun gizemli ve zengin kültürünü birlikte keşfedelim...
HABER
Uluslararası "İpek Yolunda Türk Dünyası Ortak Kültür Mirası" Bilgi Şöleni
ANKARA – TÜRKİYE
3 – 6 Ekim 2013
Türk Ocakları Genel Merkezi, Türk Dünyasının İpek Yolu'ndaki ortak kültür mirasını ortaya çıkarmak ve tanıtmak amacıyla bir proje hazırlamıştır. Başbakanlık Tanıtma Fonu tarafından desteklenen bu proje kapsamında, Türk Konseyinin kuruluş yıldönümü olan 3 Ekim gününden itibaren 3-6 Ekim günlerinde Bilgi Şöleni ile bazı etkinlikler düzenlenecektir. Projenin ismi, Uluslararası "İpek Yolunda Türk Dünyası Ortak Kültür Mirası" Bilgi Şöleni olarak belirlenmiştir. Bilgi Şöleni'ne katılım, ilgili alanın uzmanlarının tavsiyeleri doğrultusunda, davet usulü ile gerçekleştirilecektir. Tavsiye dışında, bu davet eline ulaşan ve konuyla ilgili özel çalışması bulunan araştırmacıların başvuruları da değerlendirmeye alınacak ve uygun görülenler programa dâhil edilecektir.
Tarihî İpek Yolu’nda önemli roller üstlenmiş olan Türkler, bugüne kadar muazzam bir kültür mirası oluşturmuştur. Bu Bilgi Şöleni ile son dönemlerde yeniden canlanmaya başlayan İpek Yolu’ndaki ortak kültür mirası, farklı disiplinlerden bilim adamları tarafından tartışılacaktır. Bu proje, Tarihî İpek Yolu'nda bulunan zengin kültür mirasını açığa çıkartmayı hedeflemektedir. Bu zengin kültür mirası, hem insanlığın bugün ulaştığı medeniyetin köklerini hem de farklı devletler ve medeniyetler kurmuş Türklerin ortak yönlerini gösterir. Proje ile farklı yönleri ortaya konacak olan ortak kültür mirası; farklı coğrafyalarda, farklı topluluklar hâlinde yaşayan Türklerin insanlık camiasındaki saygınlığını ve kendi aralarındaki yakınlaşmasını artıracaktır.
Önemli Tarihler ve Uyarılar

Projeye başvurmak isteyen bilim insanlarının, bildiri başlıklarını ve özetlerini, 15 Haziran 2013 tarihine kadar iletişim adresimize ulaştırmaları gerekmektedir. Bu tarihten sonra gönderilecek başvurular değerlendirmeye alınmayacaktır.

Bildiri hazırlayan katılımcıların Bilgi Şöleni başlamadan önce bildiri metinlerini teslim etmeleri gerekmektedir. Bildiri Kitabı, Bilgi Şöleni'nden önce basılacaktır. Bundan dolayı bildirilerin teslim tarihi 10 Eylül 2013 olarak belirlenmiştir. Bu tarihten sonra teslim edilen metinler, Bildiri Kitabı'nda yer alamayacaktır.
Bilgi Şöleni, 3 – 4 Ekim 2013 tarihlerinde Ankara’da yapılacaktır. 5 – 6 Ekim 2013 tarihlerinde, İpek Yolu Alan İncelemesi çerçevesinde Ankara’dan hareketle Kırşehir-Kayseri-Nevşehir-Aksaray-Konya-Ankara turu düzenlenecektir. Bu turda, güzergâhtaki kervansaraylar ve Selçuklu eserleri gezilecek ve bazı kültürel etkinlikler yapılacaktır. Bilgi Şöleni, Konya'daki Zazadin Kervansarayı’nda yapılacak değerlendirme toplantısı ile tamamlanacaktır.
Bilgi Şöleni'ne ve Kervansaray gezisine, kayıt yaptıran gönüllüler katılabilecektir. Gezi programına katılacak gönüllülerden yol ve konaklama için katkı payı alınacaktır. Katkı ücreti geziden önce ilan edilecektir.
İlgililere duyurulur.
Program Sekretaryası
Dr. Fahri Atasoy: [email protected]
Erdoğan Gümüş
Yrd. Doç. Dr. Erdal Aksoy
Türk Ocakları Genel Merkezi
İLETİŞİM: Türk Ocağı Cad., Prof. Dr. Osman Turan Sok., No: 1 Balgat/ANKARA Tel: 90 (312) 284 35 90 Belgeç: 90 (312) 28431 23
el-mek: [email protected]
GÖRÜŞ
Fahri Atasoy yazdı: İpek Yolunda Türk Dünyası Ortak Kültür Mirası
Türk Yurdu Dergisi, Sayı: 313, Eylül 2013, Sayfa: 28-31
İpek Yolu Bilgi Şöleni'nin hazırlıklarında değerli katkılar sunan ve bu süreçte hayatını kaybeden değerli insan, Türk kaya resimlerinin gönül elçisi ve kültür araştırmacısı Servet Somuncuoğlu’nun aziz hatırasına…
Tarihî İpek Yolu, insanlığın gelişmesinde çok önemli görevler ifa etmiş; kadim çağlarında üretilen ve keşfedilen bilgilerin paylaşıldığı en önemli alan olmuştur. Genelde yolun bir ticaret mecrası olduğu düşünülür. Bu doğru bir bilgidir ama İpek Yolu’nun önemini açıklamakta yeterli değildir. Belki de yolun en önemli görevi, bilgi paylaşımını sağlamasıdır. Bu paylaşım, ilk çağların imkânları düşünüldüğünde muazzam bir gelişmedir. İnsanlığın küreselleştiği ilk ve önemli bir mecradır. İpek Yolu, bu bağlamda insanların birbirlerinden haberdar olmaları, sınırları aşarak birbirlerinden alışveriş yapabilmeleri ve birbirlerinin kültürlerini öğrenerek etkileşimde bulunabilmeleri bakımından bugünkü küreselleşmeyi andırır. Bu bakımdan dünyada ilk küreselleşme hamlelerinden birisinin İpek Yolu ticaretinde ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Daha sonraları başka küreselleştirme hamleleri de görülür ama ne kadar başarılı oldukları tartışılır.
İnsanlığın gelişmesinde, bilginin üretimi ve paylaşımı son derece önemlidir. İnsan, akıl yetileri sayesinde sorgulayan, araştıran, kurgulayan ve öğrenmeye meyleden özelliklere sahiptir. Bunun sonucunda, hayvanlardan farklı olarak "kültür" adını verdiğimiz birikim oluşmuştur. Hayatlarını kolaylaştırmak için ürettikleri kap, alet, giysi, ev vb. ürünler bu birikimin temelini oluşturur. Doğal ihtiyaçların üstüne çıkıldığında ortaya çıkan inançlar, düşünceler, bilgiler, yazılar, teknik icatlar ve estetik ürünler medeniyet geliştirmenin ilk işaretleri olmuştur. Bu ürünlerin ortaya çıkması uygun şartlara bağlıdır ve dünyada bunun ilk örnekleri sayılıdır. Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Çin ilk akla gelenleri olarak görülebilir. Buralarda yaşayan ve buralarla ilişkisi olan farklı insan toplulukları, medeniyetin ilk tohumlarını elde etmişlerdir. Artık kendi medeniyetlerini yeşertmek o toplulukların kendi ellerindedir. Medeniyetler, insanlığın uygun iklim şartlarında yeşerttiği ağaçlar gibidir. Tarihte buna birçok örnek verilebilir. Türkleri de bu saygın örnekler arasında görmek için yeterli bilimsel somut deliller vardır. Türk milleti, farklı tarihî dönemlerde medeniyet yaratan ve insanlığın gelişmesine katkı sağlayan bir özelliğe sahiptir. İpek Yolu’nda bunun izlerini bulmak mümkündür.
Türkler, farklı kabileler ve boylar hâlinde tarih sahnesine çıkmış ve insanlığın gelişmesine katkı sağlayacak muazzam bir kültür mirası oluşturmuştur. Eski Dünya denilen Asya’dan Avrupa’ya uzanan bölgedeki en faal kavimlerden biri olan Türklerin tarihi, âdeta yollarda yaşanmıştır. Bu yollar, büyük oranda İpek Yolu ile örtüşür. Dolayısıyla İpek Yolu üzerine araştırma yapacak herhangi bir bilim insanı, mutlaka Türklerin ya bazı boylarıyla ya da kültür izleriyle karşılaşır. Buna, Japon NHK televizyonunun 1980’li yıllarda hazırladığı ve beğeniyle izlenen “İpek Yolu Belgeseli”, kamuoyunun çok iyi bildiği bir örnek olarak verilebilir. O dönemde, komünist sistemin ördüğü demir perde yüzünden dünya ile bağları kesilmiş olan farklı Türk toplulukları, somut gerçekler olarak bu belgesel sayesinde dünyanın ilgisine sunulmuştu. İpek Yolu’nun başladığı Batı Çin bölgesinden (Şian kentinden) hareket eden bir İpek Yolu yolcusu, mutlaka Kaşgar, Turfan, Buhara, Semerkant, Merv, İsfahan, Tebriz gibi Türklerin mührünü taşıyan tarihî şehirlerden geçecektir. Türk tarihi, buralardan Osmanlı’nın uzandığı son noktaya kadar geniş bir coğrafyada karşımıza çıkmaktadır. Bu coğrafya aynı zamanda Türk kültür alanı olarak ilgi çekmektedir.
Türklerin Tarihî İpek Yolu’nda ilerlemelerinin ve yolu çoğu zaman kontrol altında tutabilmelerinin arkasında medeniyet kurma başarıları gelir. Orhon ve Yenisey havzasında karşımıza çıkan anıt taşlara kazınan yazılar, Pazırık Kurganı'nda ortaya çıkan halı ve kilim dokuma örnekleri ve işlenmiş altın elbise örneği, o dönemdeki gelişme seviyesini somut olarak göstermektedir. Bu örnekler, Köktürkler devrindeki yüksek medeniyetin işaretleridir. Uygun kültür ortamı, bu bölgede yeni medeniyetlerin oluşmasında önemli bir amildir. İslam dinini yaymaya gelen Müslüman Arap savaşçılar ile Türklerin karşılaşmaları sonucu Türkistan bölgesi, yeni ve parlak bir medeniyetin ana rahmi gibi olmuştur. Bu dönemde hem İslam dünyası hem de bütün insanlık için muazzam bir bilim, felsefe ve kültür üretimi gerçekleşmiştir. Mavera-ün-Nehir denilen bölge, insanlık tarihi için âdeta bir dönüm noktasıdır ve bu dönem kaynaklarda İslam medeniyetinin altın çağı olarak anılır. Bu altın çağın simge isimleri kendi alanlarında çığır açan öncülerdir: İbn-i Sina, Farabi, Beyruni, Harezmî, İmam Buhari, İmam Maturidi... İslam medeniyetinin bir merkezi Endülüs’te kurulurken diğer merkezi Türkistan’da inşa edilmiştir. Türkistan’da inşa edilen bu medeniyet, Viyana kapılarına kadar uzanan bir etki alanına sahip olmuştur.
Türkistan bölgesinden Anadolu’ya ve Balkanlara uzanan Türk yayılması, yeni medeniyet hamlelerini doğurmuş ve her dönem kendi mührünü taşıyan evrensel değerde eserler vermiştir. Bugün İpek Yolu’nda kültür mirasının izlerini takip edenler, bu muazzam eserlerle karşılaşmaktadırlar. Özellikle Selçuklu Türklerinin Ortaçağ'da yoğun göçlerden sonra geldikleri yerleri imar etmeleri, dikkate şayan bir hadisedir. Bu gelenek, Osmanlı Türklerinin Balkanları fütuhatında da aynı şekilde devam etmiştir. İpek Yolu bağlamında Ortaçağ'ın kervanları ve kervansarayları ile kurulan yol sistemi, kendi dönemi için son derece rasyonel ve modern bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yol güzergâhında ortaya çıkan eserler ise bir medeniyet göstergesidir. Büyük Selçuklu döneminde Nizamiye Medreseleri ile yükselmeye başlayan bilim ve kültür seviyesi, Anadolu’da bugün dahi hayranlıkla karşıladığımız gelişmişliği simgelemektedir. Erzurum ve Sivas’ta karşılaştığımız Çifte Minareli Medreseler, Divriği Şifahanesi, Kayseri Gevher Nesibe Tıp Medresesi, Kırşehir Cacabey Astronomi Medresesi gibi eğitim ve bilim kurumları, İpek Yolu’ndaki medeniyet izlerine sadece küçük örnekler teşkil etmektedir. Ayrıntıya girmek için ciltlerle kitap ve görsel malzeme hazırlamak ve sunmak gerekir.
İpek Yolu’nda farklı milletler ve devletler tarafından geliştirilen bütün medeniyetler, insanlık âlemi için son derece önemlidir. İnsanlığın bugün ulaştığı modern medeniyet seviyesine gelmesinde bütün medeniyetlerin katkısı vardır. Medeniyet, bir anlamda evrensel boyutta üretilen kültürdür. Bu kültür hem üretilen dönemin hem üreten milletin mührünü taşımakla beraber kalıcılığı evrensel boyuttadır. Somut örnek olarak Divriği Külliyesi, Ortaçağ Selçuklu mührünü taşımakla beraber muhteşem estetik mimari yapısıyla insanlık mirasıdır. Bu boyutta eser veremeyen bir milletin zaten medeniyet yaratmasından bahsetmek mümkün değildir. Dünyada farklı dillere ve yerel kültürlere sahip binlerce kabile vardır ama birçoğunda evrensel boyutta eser verecek kudret ve başarı yoktur. İpek Yolu’na çıktığınızda, bu eserleri fazlasıyla görebilirsiniz. Bu göreceğiniz eserlerin büyük çoğunluğu ise Türklere aittir. Bunu Türkistan’ın doğusundan başlayarak batıya doğru adım adım takip edebilir, kültür izlerini görebilirsiniz. Mesela Kaşgar, bir Uygur Türk şehridir. Kaşgar’da hâlâ ayakta olan kültür varlıklarının estetik tarzları yanı sıra Türkçenin ilk ansiklopedik sözlüğünün yazarı Kaşgarlı Mahmut’un etkisi bugün hâlâ devam etmektedir.
İpek Yolu’nda yayılan kültür unsurları sadece ticaret ve yol sistemleriyle ilgili değildir. Kervanlar, kervansaraylar, pazarlar, çarşılar ve bu çerçevede gelişen şehirler, İpek Yolu’nun sembolleri durumundadır. Fakat yol güzergâhında dolaşan bilgi ve kültür unsurları, bugünkü modern medeniyetlerin temel taşlarını oluşturmuş gibidir. İlk göze çarpan unsurlardan birisi mitoloji ve inanç sistemleridir. Tarihî yol ağlarında birçok farklı inanç sistemi yayılma imkânı bulmuştur. En somut örnek, İslam dininin Asya’nın içlerine yayılması ve Türklerin Müslüman olması sonrasında yaşanan göçlerle bu İslam algılayışının Anadolu topraklarına kadar uzanmasıdır. Ahmet Yesevi dergâhında yetişen dervişlerin birer kolonizatör misyonuyla Anadolu’nun dört bucağına ulaşması ve mistik bir İslam yorumunu yaymaları son derece dikkate değer bir olgudur. Yunus Emre, bu olgunun somutlaşmış bir örneğidir ve Anadolu halkının gönül birliğinin yanı sıra geldikleri ata yurtlarıyla bağlarını gösterir. Yunus Emre’nin şahsında Ahmet Yesevi geleneğindeki sevgi ve fedakârlığa dayalı tasavvufi İslam, Anadolu Türklüğünün âdeta mayasını oluşturur. Halk ozanları, bu inanç deryasında gönül dillerinden gelen feryatları birer kopuz veya bağlama eşliğinde dile getirirler. Türklerin Asya bozkırlarında binlerce yıl önce hayata karşı duruşlarının izlerini binlerce kilometre ve yıllar ötesinde yeniden görebilirsiniz. Halk ozanlarının çalıp söyledikleri, bir yandan musikinin estetik yönünü bir yandan da dinin mistik boyutunu ortaya koyar. Bu durum, aynı zamanda kültürün tarihî yol güzergâhlarında nasıl seyahat ettiğinin somut örneğidir. Kültür bir taraftan tarihî süreç içinde hayatını devam ettiriyor bir taraftan da coğrafya üzerinde insanlarla birlikte yolculuğa çıkıyor. İşte bu yolculuğun izlerini takip etmek, insanlığı ve kendimizi anlamanın en uygun yöntemlerinden birisidir.
Tarihî İpek Yolu, kültür tarihimiz açısından bir ayna gibidir. Bu aynada neler görebiliriz, diye baktığımızda kültürün birçok unsuru karşımıza çıkar. Doğum törenlerinden, bayramlarımıza ve evlenme törenlerine, ev kurmaktan çocuk yetiştirmeye, evlerimizde kullandığımız birçok araç gerece, eğlenme ve eğitim amaçlı birçok etkinliğe, yaşlıların hayatımızdaki yerinden cenaze ve mezar geleneklerine kadar çok sayıda kültür unsurunun izlerini hem tarihte hem de tarihî yol güzergâhında sürmek mümkündür. En fazla göze çarpan unsurlar arasında ise mimaride kullanılan malzeme, süsleme ve üslup; halı ve kilimlerde kullanılan teknik, iplik, boya ve nakışlar; hayvanlarda kullanılan damgalar ve kayalarda görülen resimler sayılabilir. Bunlar görsel boyutları ile dikkat çekmekte ve âdeta insanları köklerine doğru yolculuğa davet etmektedir. Bu yolculuğa çıkan bilim adamları ve araştırmacılar, gördükleri manzara karşısında haklı olarak heyecanlanmakta ve bu heyecanlarını ilgili kamuoyu ile paylaşmaktadırlar. Yakın dönemde bunların başında şüphesiz TRT program yapımcısı Servet Somuncuoğlu gelmektedir. Bizim Bilgi Şöleni çalışmamıza da önemli katkılar sunmaya çalışmış olan Somuncuoğlu’nu Ağustos ayında kaybettik. Buradan kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz.
İpek Yolu son yıllarda yoğun bir şekilde ilgi görmektedir. Bir taraftan İpek Yolu kültür mirasına yönelik çalışmalar dikkat çekerken, diğer yandan İpek Yolu’nun yeniden canlanması gündemdedir. UNESCO 1987 yılında bir proje hazırlayarak “Büyük İpek Yolu” adı altında bölgede 10 yıllık bir araştırma ve belgeleme faaliyetinde bulunmuştur. Bu projenin etkileri hala sürmektedir. Birçok tarihi eser bu sayede açığa çıkmış, koruma altına alınmış ve belgelenmiştir. Dünya Turizm Örgütü 1990’lı yıllarda İpek Yolu’nu gündemine almış ve halen devam etmekte olan “İpek Yolu Girişimi” adıyla bir proje geliştirmiştir. İpek Yolu’nda kültür turizmini artırmaya yönelik bu proje ile bölgeye dikkat çekilmiştir. Türkiye ise Sovyetler Birliği yıkıldıktan ve bağımsız devletler ortaya çıktıktan sonra doğal olarak bölgeyle iyi ilişkiler geliştirmeye çalışmıştır. TURKSOY ve Türk Konseyi bu yönelmenin bir sonucudur. Türk Konseyi’nin Ağustos ayında Azerbaycan’ın Gebele şehrinde yapılan Devlet Başkanları 3. Zirve Toplantısı’nda Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül “İpek Yolunu Yeniden Diriltmek Stratejik Önceliğimiz Olmalıdır” ifadesiyle konunun önemine işaret etmiştir. İpek yolu ifadesini doğrudan kullanmayı tercih etmeyen rahmetli Prof. Dr. Turan Yazgan “İpek Kuşak” kavramı ile yeni bir stratejik birlik önermektedir.
İpek Yolu üzerine yazılacak ve söylenecek çok şey olduğu ortadadır. İpek Yolu ve Türkler konusu da öyle. İpek Yolu, Türkler için hem tarihte hem de günümüzde özel bir öneme sahiptir. Bazı tarihçilerin ifadesiyle İpek Yolu, “Türk Yolu” olarak adlandırılabilir. Tarihî süreç içinde gelişen bu ticaret ve kültür yolunda değişik Türk topluluklarının ve devletlerinin izleri yer alır. Bu yol güzergâhında kurulmuş önemli Türk devletleri, yaşanmış büyük savaşlar, inşa edilmiş mimari eserler, yaratılmış ve yaşanmış büyük bir kültür mirası vardır. Bu kültür mirasını açığa çıkartmak için farklı disiplinlerden bilim insanları yıllarını vermektedir. Konuyla ilgili değerli çalışmalar vardır. Fakat alan o kadar geniş ve zengin bir mirasa sahiptir ki yapılacak çok şey olduğu ortadadır. Türk Ocakları Genel Merkezi, bu çalışmalara küçük bir katkı nispetinde bilgi şöleni (sempozyum) hazırlamıştır. “İpek Yolu’nda Türk Dünyası Ortak Kültür Mirası Bilgi Şöleni”ismini taşıyan etkinlik, 3 - 4 Ekim 2013'te Ankara’da yapılacaktır. Bu etkinliğin anlamına uygun olarak İpek Yolu’nun Anadolu’daki en sembolik eserlerinin yer aldığı Kayseri – Konya Kervansaray Yolu gezisi tamamlayıcı nitelikte olacaktır. Bilindiği gibi Kayseri ve Konya, önemli Selçuklu şehirleridir ve dönemin çok değerli eserlerini barındırmaktadır. Yol güzergâhında karşılaşacağımız muhteşem kervansaraylar, tarihin şahitleri olarak keşfedilmeyi ve anlaşılmayı beklemektedir. Bu aynı zamanda hepimiz için bir görev ve sorumluluktur.HABER
Uluslararası İpek Yolu'nun Yükselişi ve Türk Dünyası Bilgi Şöleni Gerçekleştirildi
8 Mart 2016
Türk Ocakları Genel Merkezi tarafından düzenlenen “Uluslararası İpek Yolu’nun Yükselişi ve Türk Dünyası Bilgi Şöleni” Ankara Milli Kütüphane’de üç paralel salonda yapılan oturumlarla 3-4 Mart 2016 tarihlerinde gerçekleştirildi.
Programda ayrıca “Üç Gönülden İpek Yolu” adlı fotoğraf sergisinin de açılışı gerçekleştirildi. Sergide Arif Aşçı’nın 1996 yılında Son Kervan projesi kapsamında, Tuna Akçay ve Hamit Yalçın’ın bu Bilgi Şöleni vesilesiyle Orta Anadolu kervansaraylarında çektiği fotoğraflar yer aldı. Serginin Sanat danışmanı Tuna Akçay, kuruatör ise Erdoğan Gümüş’tür.
“İPEK YOLU’NDA BİR ŞEYLER OLUYOR”
Sergi açılışının ardından Bilgi Şöleni’nin açılışına geçildi. Programın açılış konuşmasını Türk Ocakları Merkez Yönetim Kurulu Üyesi ve İpek Yolu Bilgi Şöleni Koordinatörü Dr. Fahri Atasoy yaptı. Atasoy misafirlere “hoşgeldiniz” dedikten sonra İpek Yolu’nun önemini anlatarak sözlerine devam etti. “İpek Yolu’nda bir şeyler oluyor” diyen Atasoy, neden böyle bir proje yapma gereğini duyduklarını, benzer projelerden örnekler vererek anlattı. Atasoy katkı sunan isimlere teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı.
Atasoy’un ardından konuşmalarını yapmak üzere kürsüye Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi Başkanı Adnan Tüzen geldi. Tüzen Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bu projede ne gibi bir rol oynadığını anlatarak sözlerine başladı. Tüzen İpek Yolu coğrafyasında önemli olan kervansarayların tarihi ve sanatsal olarak önemini anlatarak sözlerine devam etti. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bu gibi çalışmalara her zaman destek olacağını ifade eden Tüzen, çalışmalarından dolayı proje ekibine teşekkür ederek sözlerini sonlandırdı.
“İPEK YOLU YENİDEN CANLANIYOR”
Tüzen’in sonrasında kürsüye Milli Kütüphane başkanı Zülfi Toman geldi. Toman sözlerine Türk Ocakları’nın kendileriyle birlikte Türk kültürüne dair yaptığı çalışmalarından dolayı teşekkür ederek başladı. Toman, İpek Yolu coğrafyasının öneminden ve bu bölgede yeniden bir canlanışı gördüklerini belirtti. İpek yolu üzerine kavşak noktaları gibi önemli yerlerine dair değerlendirmeler yapan Toman organizasyonu yapanlara ve özellikle Türk Ocakları’na teşekkür ederek sözlerini sonlandırdı.
Toman’ın ardından Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Musa Yıldız konuşmalarını yapmak üzere kürsüye geldi. Yıldız kısa bir teşekkür konuşması yaptıktan sonra bu yılın Hoca Ahmet Yesevi yılı ilan edildiğini belirterek sözlerini sonlandırdı.
“İPEK YOLU TÜRK BİRLİĞİNİN GÜZERGAHIDIR”
Yıldız’ın ardından kürsüye TÜRKSOY Kazakistan Temsilcisi Malik Otarbayev geldi. Otarbayev, TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen Kaseinov’un yoğun programı sebebiyle programa katılamadığını belirterek, gönderdiği mesajı okudu. Kaseinov mesajında İpek Yolu’nun Türk birliğinin de güzergahı olduğunu, bu alanda çalışma yapan pek çok uluslararası organizasyon olduğunu söyledi. İpek Yolu güzergahının sınırları aşan ve kültürleri birleştiren bir güzergah olduğunu da ifade etti. TÜRKSOY’un bu alandaki çalışmalarını da mesajında anlatan Kaseinov, bu yılın Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarının 25. yılı olduğunu ayrıca da Yusuf Has Hacip’in de doğumunun 1000. yılı olduğunu belirtti. Türk Ocakları’na teşekkür ederek mesajını sonlandırdı.
“İPEK YOLU’NUN YÜKSELİŞİ TÜRK DÜNYASININ YÜKSELİŞİ DEMEKTİR”
Otarbayev’in ardından konuşmalarını yapmak üzere kürsüye Uluslararası Türk Akademisi başkanı Prof. Dr. Darhan Kıdırali geldi. Kıdırali, sözlerine “İpek Yolu demek Türk Dünyası demektir. İpek Yolu’nun yükselişi Türk dünyasının yükselişi demektir” diyerek başladı. İpek Yolu’nun coğrafi konumunu değerlendiren Kıdırali, Hazar denizinin Türk dünyası için çok önemli olduğunu, denizin kuzey ve güneyden kuşatılmasının ardından Türk dünyasının ikiye bölündüğünü ifade etti. Türk Akademisi’nin de İpek Yolu’yla alakalı çalışmalar yaptığını belirten Kıdırali, Türk Ocakları’nı bu çalışmalarından dolayı tebrik etti. Türk Ocakları’nın Yusuf Akçura, İsmail Gaspıralı gibi fikir adamlarının yaktığı meşaleyi günümüze taşıyan bir kuruluş olduğunu ifade etti. Kıdırali daha sonra Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz’e yapılan çalışmalardan dolayı bir teşekkür mahiyetinde hazırladıkları hediye ve kitapları takdim etti ve konuşmasını sonlandırdı.
Hediye takdiminin ardından kürsüye konuşmalarını yapmak üzere Türk Keneşi Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Kocaman geldi. Kocaman konuşmasına Türk Keneşi Genel Sekreteri Büyükelçi Ramil Hasanov’un selamlarını ileterek başladı. Kocaman, Türk birliği fikrinin tarihi köklerinden ve abide şahsiyetlerinden bahsederek konuşmasına devam etti ve Türk birliğinin İpek Yolu coğrafyasında şekillendiğini ifade etti. İpek Yolu’nun sadece ticari bir yol olmadığını bu yolla vurgulayan Kocaman, Türk Keneşi’nin İpek Yolu coğrafyası üzerinde gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmeyi planladığı projeler hakkında bilgilendirme yaptı. Kocaman bu Bilgi Şöleni’ndeki tartışma ve tebliğlerin Türk Keneşi’ne önemli fikirler vereceğini ifade ederek sözlerini sonlandırdı.
Kocaman’ın ardından kürsüye Sakarya Milletvekili ve Türk Ocakları Hars Heyeti üyesi Prof. Dr. Mustafa İsen geldi. İsen, 90’lı yılların öncesinde Türkiye’de Türk dünyasının çok az tanındığını ve özellikle hatırladığı bir anısında Japonlar tarafından yapılmış bir İpek Yolu belgeselinde Çin sınırları içinde Türkçe konuşan insanlar olduğunun görülmesiyle pek çok insanın şaşkınlık yaşadığını belirtti. Bugün ise bu noktadan çoğumuzun hayal edemeyeceği Türk Keneşi gibi kuruluşlar kadar gelindiğini ifade etti. Türk dünyasının kültürel zenginliğinden bahseden İsen, gelişmiş kültür ya da gelişmemiş kültür gibi bir durum olmadığını, işlenmiş kültür işlenmemiş kültür farkı olduğunu ifade etti. Türk kültürünün de işlenerek ortaya koyulması gerektiğini söyledi. İpek Yolu’nun sadece tarihi değil, kültürel, ekonomik, siyasi pek çok alanda değer ürettiği belirten İsen, Bilgi Şöleni’nde emeği geçenlere teşekkür ederek kürsüden ayrıldı.
“TÜRK OCAKLARI TÜRK VE İSLAM ALEMİNE HİZMET ETMEYE DEVAM EDECEK”
Son olarak kürsüye Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz konuşmalarını yapmak üzere geldi. Genel Başkan Öz, konuşmasına İpek Yolu hakkında daha önce de benzer çalışmalar yaptıklarını ve İpek Yolu’nun Türk dünyası açısından çok büyük önem taşıdığını belirterek başladı. Genel Başkan Öz, Bilgi Şöleni’ne katkı sağlayan kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkür ederek sözlerine devam etti. Özellikle katılımcı bilim adamlarına teşekkür etti. Türkiye ve dünyanın çok kritik bir dönemden geçtiğini ifade eden Genel Başkan Öz, buna rağmen ümit var olmalıyız diyerek, Türk medeniyetinin ve kültürünün köklü oluşuna değinerek bütün sorunları çözebilecek potansiyelimizin olduğunu ifade etti. Türk dünyası ve İslam aleminin yararına hizmet edecek bütün faaliyetlerin içinde Türk Ocakları’nın yer alacağını ifade eden Genel Başkan Öz, bu gibi çalışmaların hem durum tespiti ve aynı zamanda geleceğe yönelik plan ve projeler üretecek şekilde olması gerektiğini söyledi. Tekrar katılımcılara ve katkı sağlayanlara teşekkür eden Genel Başkan Öz sözlerini sonlandırdı.
Yapılan konuşmaların ardından Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz tarafından Bilgi Şöleni’ne katkı sağlayan kişi ve kurum temsilcilerine teşekkür plaketleri takdim edildi.
100’ÜN ÜZERİNDE AKADEMİSYENDEN İPEK YOLU BİLGİ ŞÖLENİ
Plaket takdiminin ardından Bilgi Şöleni kapsamında çekilen “İpek Yolu’nun Yükselişi ve Türk Dünyası Belgeseli”nin gösterimi gerçekleşti. Belgesel gösteriminin ardından iki gün boyunca üç paralel salonda gerçekleşen Bilgi Şöleni oturumlarına geçildi. 30 civarında Türk dünyası ve yurt dışından katılan akademisyenin olduğu 100’ün üzerinde katılımcı; tarih, kültür, sanat, siyaset, ekonomi, halk bilimi, eğitim, uluslararası ilişkiler, sivil toplum ve pek çok alandaki bildirilerini sundular.
4 Mart 2016 akşamı gerçekleşen kapanış törenin ardından Bilgi Şöleni programı sona erdi. 5 Mart 2016 Cumartesi günü ise katılımcılarla İpek Yolu gezisi gerçekleştirildi. Gezide Aksaray çevresindeki İpek Yolu kervansarayları gezilerek bilgi alındı.

Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Fahri Atasoy Özgeçmişi

Fahri Atasoy Hayatı

Sizde Fahri Atasoy ile ilgili bildiklerinizi paylaşır mısınız ?

Fahri Atasoy biyografisi 160 defa okunmuştur. [4591]