Gelenek Nedir

Gelenek Nedir ? Gelenek Ne demek ?

1-)GELENEK



Bir toplulukta zaman içinde meydana gelen ve toplum içerisinde kabul gören maddi ve manevi husus ve alışkanlıklar. Bunlara adet de denilir. Örf ise, biraz daha kuvvetli hale gelmiş adet ve geleneklerdir. Örfler, hukuk açısından önemli bir hüküm kaynağı olarak kabul edilmişlerdir.

Gelenek veya adetler, eskiden devralınan ve toplum hayatının çeşitli yönlerinde yerleşen iş ve davranış tarzlarıdır. Bu bakımdan eskiden devralınan her düşünce ve alışkanlık, kötü olmayacağı gibi; mutlaka iyi de demek değildir. Bazı adet ve gelenekler toplumları yozlaşmaya ve atalete sevk ederken; bir başka tür gelenekler, sosyal hayatın sürekliliği ve ahengi için önemli faydalar sağlar.

Eski asırlarda örf ve adetlerin büyük rolü vardı. Çünkü insanın yaşadığı iktisadi hayatın bünyesine uygun mevzuat yapma yoluyla hukuk kaideleri koyma güç olduğundan, insanların hayatını düzenleyen kaidelerin temel kaynağı örf ve adetler idi. Bu sebeple toplumlar, muayyen örfleri kabul ederek, onları tatbik ediyorlardı.

Örf ve adet, temel ve önemli bir şey ile ortaya çıkar. Yani toplumun arzusu, bünyesi ve değerlerine uygun olarak ortaya çıkar; toplumun bünyesinin değişmesiyle değişir. Ayrıca örf ve adet, bazı meselelerde kanunun unutarak yaptığı hatayı telafi eder. Bu durumda, kanunun temas etmediği bütün meselelerde bir hukuk kaynağı olarak örf ve adete başvurulur.

Örf, İslam hukukunda ikinci derecede fer'i bir hüküm kaynağı olarak kabul edilir. Örf, kendisinden daha geniş olan adetten ayrılır. Âdet, şahıs ve cemaatlerden tekrar tekrar sadır olan her davranışa denilir. Örf, adetin bir çeşididir. Bir kavmin veya topluluğun söz ve fiil halinde adetleridir. (Faruk en-Nebhan, İslam Anayasa ve İdare Hukukunun Genel Esasları, Çev. Servet Armağan, İstanbul 1980, s. 241-339).

İslam alimleri örf ve adeti; "Akl-ı selimin üzerinde ittifak ettiği ve halkın devam edegeldiği şeylerdir ki, birçok kere tekrar olunur" şeklinde tarif etmişlerdir. Ayrıca örf ve adette dikkat edilecek husus; "Şer'an ve aklen müstahsen olması, selim akıl sahipleri yanında münker olmamasıdır" (Yusuf Kerimoğlu, Kelimeler Kavramlar, İstanbul 1983, s. 139).

Örf fıkhi manada umumi ve hususi olmak üzere ikiye ayrılır. Umumi örf: Birçok memleket ve cemiyetlerin müşterek olan örfleridir. Hususi örf: Belirli bir memleketin veya cemaatin tekrar tekrar işledikleri şeylerdir. Ameli örf, bir yerde fiili bir şeyin insanlar arasında adet ve teamül haline gelmesidir. Mesela bir bölgede koyun etinin yenmesi mutad olduğu gibi, diğer bir yerde keçi etinin yenmesi mutaddır.

İslam, yerleştiği dönemlerde insanlar arasında iyi olarak bilinmiş ve teamül haline gelmiş olan bazı örf ve adetleri olduğu hal üzere bırakmış ve böylece örf, adet ve teamül İslam hukukunun önemli kaynaklarından birisini teşkil etmiştir (Osman Öztürk, Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle, İstanbul 1973, s. 7).

Batı literatüründe gelenek "toplumda değerler ve kurumların en ağır değişen ve eski toplumlarla yaşayan toplumların arasında bir bağ oluşturan sosyal miras" olarak geçer. Geleceğin payı ve toplumun eski şekillerini yenilerine bağlama gücü toplumdan topluma değişir. Bazı sosyologlar devrimlerin gelenekleri ortadan kaldırdıklarını söyler, fakat en sert devrimlerden sonra dahi bir kısım geleneklerin kaldığı görülmektedir (H. Ziya Ülken, Sosyoloji Sözlüğü, İstanbul 1969, s. 115).

Batı düşüncesinde genel kabul gören bir düşünüş olarak sosyal değerlerde sürekli "değişim" vardır. Bu görüşten hareketle kültürün de bir değişime uğradığı ve kaçınılmaz bir değişim geçireceği kabul edilir. Mourice Duverger'e göre: Kültürün geleneksel öğeleri; her geçen gün kültüre eklenen yeni tekniklerin, değerlerin, tasarımların etkisiyle yok olma baskısı altında kalır. Bazen bu yeni öğeler, eskilere yalnızca eklendiğinden, olay basit bir toplamadan ibaret kalır. Fakat, çoğu zaman yeni öğeler eskilerin yok edilmesini ya da dönüştürülmesini gerektirir. Dolayısıyle tüm kültürler sürekli olarak bir evrim geçirirler (Mourice Duverger, Siyaset Sosyolojisi, İstanbul 1975, s. 124).

Bu açıklama tarzı, gelenekselliğin mutlaka yanlış ve hatalı olduğundan kaynaklanan bir "anlayış biçimi"yle ilgilidir. Batıda bir fikir veya sistem, kalıcı bir özellik taşıyorsa gelenekseldir ve her geleneksel ise, yanlıştır. Bu görüş, Rönesans öncesi geleneksel düşünce ve inanışı temsil eden Ortaçağ hristiyan felsefesinin reddedilmesinden kaynaklanan bir tavırdır. Bundan dolayı Batı için gelenekçilik, basit olarak geçmişe ait bir özlemi ve eski değerlerin benimsenmesi şeklinde anlaşılmakta ve kabul görmemektedir. İslami anlayışta ise, doğru kabul edilenin muhafazası ve korunması şeklinde bir gelenekçilik sözkonusudur. Müslümanlar İslam'ın en ideal yaşandığı "Asr-ı Saadet" dönemini muhafaza etmek ve ona uygun bir yaşayış modelini sürdürmek arzusu içindedirler. Bunun dışındaki her türlü yaşayış modeli, muhafaza edilmeye ve sürdürülmeye layık kabul edilmemektedir. Böylece İslami anlayışta ileri-geri kavramları, zaman ve mekan faktörleri dışında gelişen bir özellik taşımaktadır. Gelenekçi veya modernist düşünce ve yaşayış, ancak İslam'a olan yakınlığı ve uzaklığı nisbetinde değer kazanır.

İslam'ın eksik anlaşıldığı dönemlerde, müslümanlar tek taraflı mistik bir ruha yönelmiş ve dünyayı terketme bir erdem kabul. edilmişti. Bu durum, müslüman toplumları geleneklerin muhafazasına ve her türlü gelişmeye kapalı hale getirdi: Mazinin müdafa asına yönelince, kültür, bir arkeolojik karaktere bürünmekte; zihni fikri faaliyet ileriye değil, geriye çevrilmiş bulunmaktadır. Bu itidalsiz geriye dönüş, her kültür sahasında hal ve istikbalini zaruretleriyle uyuşmayan bir ric'at şeklini almaktadır.

İşte İslami bakış tarzının kayboluşu sonucu, müslüman toplumlar sapmanın bir çeşidi olan İslam dışı geleneklerin ağına düşmektedirler. Bu noktada müslümanlara düşen görev vahiy kaynaklı Nebevi İslami geleneği yeniden diriltip yaşatmaktır.

Sami ŞENER


2-)(Tradıtıon) Bir
topluluğun kendinden önceki nesil­lerden devralıp kısmen dönüştürerek so aki
nesillere devret­tiği, inanç, kurum ve seremonileri de içeren her türlü toplum­sal
pratik. En evrensel anlamda, insanı İlahi olana bağlayan İl­keler.


3-)Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar, anane
Örnek:Şair yeni bir dil yaratabilir ama bunun için gereken gücü gelenekten alır. N. Ataç


4-)Bir toplumda kuşaktan kuşağa iletilen toplum üyeleri arasında manevi bağları güçlendiren her türlü kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar.


5-)Sözlü ve yazılı olmak üzere iki bölüme ayrılan ve bir toplumda kuşaktan kuşağa geçen kültür kalıtları, alışkanlıklar, bilgiler, töreler, davranışlar.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Tradition.
İngilizcesi İngilizce
Custom.
İngilizcesi İngilizce
Groove.
İngilizcesi İngilizce
Observance.
İngilizcesi İngilizce
Convention.
İngilizcesi İngilizce
Sanction by usage.
Fransızcası Fransızca
Tradition

  • Verdiği mesaj ise çok açık :"Yeni bir Gelenek başlatacağım"SIRRI İSMİNDE GİZLİ Papalık tarihinin gizemli yönlerinden biri de seçilen isimler oluşturuyor.

Sizde içinde Gelenek kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Gelenek kelimesi anlamı 250 defa okunmuştur. [243176] Gelenek kelime anlamı, Gelenek nedir, Gelenek ne demek, Gelenek sözlük anlamı

Paylaş