Hadis Nedir

Hadis Nedir ? Hadis Ne demek ?

1-)Alm. Tradition, Überlieferung (f), Fr. Tradition, Parole (f), İng. Tradition, Hadith. Lügatte, “söz, haber, yeni şey” manasına gelen bir kelime. Dini bir terim olarak hadis, “Peygamberimizin sözleri, işleri, halleri” demektir. Hadis, “sünnet” kelimesi yerine de kullanılır. Hadis-i şerifleri anlatan ilme “ilm-i hadis (hadis ilmi)” bu ilimle meşgul olan büyük alimlere de “muhaddis” denir. “Usul-i hadis” isminde başka bir ilim daha vardır ki, bu ilmin usulleri, metodları ile, hadis-i şeriflerin nevileri (çeşitleri) ayırt edilir. Mütevatir, meşhur, sahih, hasen, merfu, müsned, mürsel, zaif, mevdu’ ve daha birçok hadis çeşitlerinin ayrı ayrı ve uzun tarifleri, izahları, tesbitleri kitapları doldurmaktadır. Her bir hadisin şartları, kayıtları vardır. Bu geniş bilgiler, ancak usul-i hadis ilminde ictihad derecesine yükselen büyük alimlere mahsustur. (Bkz. İctihad)

Hadis-i şerifler iki kısımda incelenir: Hadisin asıl muhtevasına “metin”; bu metin kısmını sıra ile birbirine nakletmiş olan, sözüne ve haline güvenilir kimselerin, yani ravilerin isimlerini ihtiva eden kısma da “isnad” adı verilir.

Bu ilmin gayesi, insanların dünya ve ahiret saadetidir. Hadis-i şerifler, Kur’an-ı kerimden sonra fıkhi rivayetlerin dayanağı, dini ilimlerin kaynağı, edille-i erbaa denilen dinin dört temel esasının ikincisidir. Bu dört esas: Kitap (Kur’an-ı kerim), Sünnet (Hadis-i şerifler), İcma’ ve Kıyas’tır. (Bkz. Ahkam-ı Şer’iyye)

Resul-i ekrem efendimiz, önceleri hadis-i şerifleri yazmaktan Eshabını men etmişti. Bunun hikmeti, ayet-i kerimelerle karıştırılması ihtimali idi. İstisnai bir sebeple bazı hadislerin yazılmasına müsaade etmiş, bazı sahabeye de özel izin vermişti.

Hadis-i şeriflerin yazılması yasağı, sonradan tamamen kaldırılmıştır. Resulullah’tan sadır olan her hadis yazılmış ve bu yazılar birçok Eshab-ı kiram tarafından korunmuştur. Tekrar edilmişlerden başka 10.000 kadar hadis-i şerif vardır. Tekrar edilenleri de sayılırsa, milyonu aşmaktadır. Bütün bu hadis-i şerifler, başlıca şu 12 hususu bildirmektedir:

1. Allahü tealanın kitabı olan Kur’an-ı kerime ve Peygamberimizin sünnetine yapışmak.

2. İslamın beş şartı, zikirler ve ihsan, yani kalp bilgileri. Tasavvuf bu ihsanı elde etmektir.

3. Muamelattır. Nafaka için ticaret, sanat ve ziraat bilgileri ve sosyal haklar bunun içindedir.

4. İyi ahlak bildirilmekte ve övülmektedir.

5. Köle azat etmek.

6. Fazileti çok olan amelleri ve Eshab-ı kiramın üstünlükleri.

7. Peygamberimizin ve mühim kimselerin tarihi.

8. Kıyamete kadar olacak mühim olaylar.

9. Kıyamet halleri, haşır neşir, Cennet ve Cehennem.

10. Resulullah’ın hayatı.

11. Kuran’ı kerim okumak ve tefsir etmek.

12. Melekler, şeytanlar, tababet (doktorluk, tıp ilmi) gibi çeşitli ilimler.

Hadis-i Şerifin Çeşitleri

Hadis-i şeriflerin çeşitlerini tesbit etmek ve bunları tetkik etmek, usul-i hadis ilminin konusudur. Bu hususta kütüphaneler dolusu kitaplar yazılmıştır. Burada, hadis-i şeriflerin çeşitleri, kısa tarif ve açıklamaları ile birlikte bildirilecektir:

1. Hadis-i mürsel: Sahabe-i kiramın ismi söylenmeyip, Tabiinden birinin doğruca“Resul-i Ekrem buyurdu ki” dediği hadis-i şeriflerdir.

2. Hadis-i müsned: Resul-i ekreme isnad eden Sahabinin ismi bildirilen hadis-i şeriflerdir. Müsned hadisler, müttasıl veya münkatı’ olur.

3. Hadis-i müsned-i müttasıl: Resul-i ekreme kadar, isnadı müttasıl olan, yani aradaki ravilerden hiçbiri noksan olmayan hadis-i şeriflerdir.

4. Hadis-i müsned-i münkatı: Sahabiden gayrı bir veya birkaç ravisi bildirilmiyen hadis-i şeriflerdir.

5. Hadis-i mevsul: Sahabinin, “Resulullah’tan işittim, böyle buyurdu” diyerek haber verdiği, hadis-i müsned-i müttasıl demektir.

6. Hadis-i mütevatir: Birçok Sahabinin, Resul-i ekremden ve başka birçok kimsenin de bunlardan işittiği ve kitaba yazılıncaya kadar, böyle hep çok kimselerin haber verdiği hadisi şeriflerdir ki, bunların, bir yalan üzerinde söz birliği yapmalarına imkan olmaz. Mütevatir olan hadis-i şeriflere muhakkak inanmak ve yapmak lazımdır. İnanmayan, İslam dininden çıkar.

7. Hadis-i meşhur: İlk zamanda bir kişi bildirmişken, ikinci asırda şöhret bulan hadis-i şeriflerdir. Yani bir kimsenin Resul-i ekremden o kimseden de, çok kimselerin ve bunlardan dahi, başka kimselerin işittiği hadis-i şerifler olup, son duyulan kimseye kadar, artık hep mütevatir olarak bildirilmiştir.

8. Hadis-i mevkuf: Sahabiye kadar söyleyen hep bildirilip, Sahabinin, Resul-i ekremden işittim demeyip, “Böyle buyurmuş” dediği hadis-i şeriflerdir.

9. Hadis-i sahih: Âdil ve hadis ilmini bilen kimselerden işitilen, müsned-i müttasıl ve mütevatir ve meşhur hadislerdir.

10. Haber-i ahad: Hep bir kimse tarafından söylenilen, müsned-i müttasıl hadis-i şeriflerdir.

11. Hadis-i mü’allak: Baştan bir veya birkaç ravisi veya hiçbir ravisi belli olmayan hadis-i şeriflerdir. Mürsel ve münkatı’ hadisler de müallaktır. Baştan yalnız birinci ravisi bildirilmeyen hadise “müdelles” denir.

12. Hadis-i kudsi: Manası Allahü teala tarafından, kelimeleri ise Resul-i ekrem tarafından olan hadis-i şeriflerdir. Hadis-i kudsileri söylerken, Peygamber efendimizi bir nur kaplardı ve halinden belli olurdu.

13. Hadis-i kavi: Söyledikten sonra, bir ayet-i kerime okuduğu hadistir.

14. Hadis-i nasih: Son zamanlarında söyledikleri hadis-i şeriflerdir.

15. Hadis-i mensuh: İlk zamanda söyleyip, sonra değiştirilen hadislerdir.

16. Hadis-i am: Bütün insanlar için söylenmiş hadis-i şeriflerdir.

17. Hadis-i has: Bir kimse için söylenmiş hadis-i şeriflerdir.

18. Hadis-i hasen: Bildirenler, sadık ve emin olup, fakat hafızası, anlayışı, sahih hadisleri bildirenler kadar kuvvetli olmayan hadis-i şeriflerdir.

19. Hadis-i maktu’: Söyleyenler, Tabiin-i kirama kadar bilinip, Tabiinden rivayet olunan hadis-i şeriflerdir.

20. Hadis-i şaz: Bir kimsenin, bir hadis aliminden işittim dediği hadis-i şeriflerdir. Kabul edilir, fakat senet, vesika olamazlar. Âlim denilen kimse, meşhur bir zat değilse kabul olunmazlar.

21. Hadis-i garib: Yalnız bir kimsenin bildirdiği hadis-i sahihtir. Yahut aradakilerden birine, bir hadis aliminin muhalefet ettiği hadistir.

22. Hadis-i za’if: Sahih ve hasen olmayan hadis-i şeriflerdir. Bildirenlerden birinin hafızası, adaleti gevşek olur veya itikadında şüphe bulunur. Za’if hadislere göre fazla ibadet yapılır. Fakat ictihadda bunlara dayanılmaz.

23. Hadis-i muhkem: Te’vile yani meşhur olmayan manayı vermeye muhtaç olmayan hadis-i şeriflerdir.

24. Hadis-i müteşabih: Te’vile yani meşhur olmayan manayı vermeye muhtaç olan hadis-i şeriflerdir.

25. Hadis-i münfasıl: Aradaki ravilerden, birden ziyadesi unutulmuş olan hadis-i şeriflerdir.

26. Hadis-i müstefid: Söyliyenleri üçten çok olan hadistir.

27. Hadis-i muddarib: Kitap yazanlara, muhtelif yollardan, birbirine uymayan şekilde bildirilen hadis-i şeriflerdir.

28. Hadis-i merdud: Manası olmıyan ve rivayet şartlarını taşımayan sözdür.

29. Hadis-i müftera: Peygamberlik iddia eden Müseylemet-ül-Kezzab’ın yalan sözleridir ve ondan sonra gelen münafıkların, zındıkların, Müslüman görünen dinsizlerin uydurma sözleridir. Ehl-i sünnet alimleri, merdud ve müftera hadisleri aramış, bulmuş, ayırmışlardır. Din alimlerinin kitaplarında, böyle sözlerden hiçbiri yoktur.

30. Eser: Mevkuf ve maktu’ hadis veya dua bildiren merfu’ hadis demektir. “Sened”, hadis rivayet eden alim demektir.

31. Hadis-i mevdu “veya mevzu”: Mevdu’ kelimesinin, bir lügat manası, bir de, ıstılah manası vardır. Yani, “usul-i hadis” ilminin verdiği manası vardır. Lügatte mevdu’, bir yere sonradan konulmuş, uydurma demektir. Yani, Peygamberimizin ağzından çıkmayıp da, bir zındık, bir münafık, bir yalancı tarafından iftira olarak konulmuş ve hadis denilmiştir. Bu ise, iki yol ile anlaşılabilir. Birincisi: Hadis-i şerifin sahibi olan Peygamberimiz, “Bu benim hadisim değildir.” yani, “Bunu ben söylemedim.” demesi iledir. İkincisi: Nübüvvetin ve risaletin başladığı günden beri, ahirete teşrif edinceye kadar, hergün, Resulullah efendimizin yanında bulunup, her sözüne, her haline, her huyuna, titizlikle dikkat ederek, yazılanlar arasında bu mevdu’ hadisin bulunmaması ile anlaşılır ki, bu yol ile de anlamak mümkün değildir.

Usul-i hadis ilminde müctehid olan bir alim, bir hadisin mevdu’ olduğunu isbat edince, bu ilmin bütün alimlerinin de, mevdu’ demesi lazım gelmez. Çünkü, mevdu’ diyen müctehid, bir hadisin, sahih olması için, lüzum gördüğü şartları taşımıyan bir hadis için, benim mezhebimin usulünün kaidelerine göre, mevdu’dur der. Peygamberimizin sözü değildir, demek istemez. Yani, hadis-i şerif denilen bu sözün hadis olması, bence anlaşılmamıştır demektir. Bu alime göre hadis olmaması, hakikatte hadis olmadığını göstermez. Hadis usulü ilminin başka bir müctehidi de, hadisin doğru olması için aradığı şartları bu sözde bulunca, hadistir, mevdu’ değildir, diyebilir.

Büyük Hadis Âlimleri

Hadis alimleri, çok yüksek insanlardır. Ravileri ile beraber, yüz bin hadis-i şerifi ezbere bilene hafız denir. Kur’an-ı kerimi ezberleyene hafız denmez kari denir. Bugün, hadis-i şerifleri ezbere bilen bulunmadığı için, kari’ yerine, yanlış olarak hafız deniliyor. İki yüz bin hadis-i şerifi ezbere bilene şeyh-ul-hadisdenir. Üç yüz bin ezberliyene, huccet-ül-islam denir. Üç yüz binden daha çok hadis-i şerifi, ravileri ile, senedleri ile birlikte ezberleyene hadis imamıve hadis müctehidi denir. Bugün böyle bir İslam alimi dünyada yoktur. Doğru oldukları, bütün İslam alimleri tarafından tasdik edilmiş olan hadis kitaplarından altı tanesi, bütün dünyada şöhret bulmuştur. Bu altı kitaba Kütüb-i Sitte denir. Kütüb-i Sitte’yi yazan altı büyük alim şunlardır:

1. İmam-ı Buhari: İsmi, Muhammed bin İsmail’dir. Hadis kitaplarında kısaca “H” harfi ile gösterilir. Sahih-i Buhari ismindeki kitabında 7275 hadis-i şerif vardır. Bunları, 600.000 hadis arasından seçmiştir. Her hadisi yazacağı zaman gusül abdesti alıp, iki rek’at namaz kılar, istihare ederdi. Buhari-yi Şerifi 16 senede yazmıştır. Yüzlerce şerhi yapılmıştır. Bunlardan İmam-ı Kastalani’nin, Ayni’nin ve İbn-i Hacer’in şerhleri meşhurdur. (Bkz. Buhari)

2. İmam-ı Ebü’l-HüseyinMüslim Nişapuri: Kısaca “M” harfi ile gösterilir. Cami’üs-Sahih ismindeki kitabını üç yüz bin hadis-i şeriften seçmiştir. Birçok şerhleri bulunup en meşhuru İmam-ı Nevevi’nin şerhidir. (Bkz. Müslim)

3. İmam-ı Malik bin Enes: “Ma” harfi ile gösterilir. Muvatta ismindeki kitabı, ilk yazılan hadis kitabıdır. Bazı alimler Kütüb-i Sitte’yi sayarken, Muvatta yerine, İbn-i Mace’nin Sünen kitabını söylemişlerdir. Kısaca “MC” harfleri ile gösterilir.

4. İmam-ı Tirmizi: İmam-ı Muhammed bin İsa’dır. “T” ile gösterilir. Cami’üs-Sahih ismindeki hadis kitabı çok kıymetlidir. Mearif-üs-Sünen adındaki şerhi en kıymetli şerhdir. (Bkz. Tirmizi)

5. Ebu Davud Süleyman bin Eş’as Sicistani: “D” harfi ile gösterilir. Sünen ismindeki kitabında, 4800 hadis-i şerif vardır. Bunları 500.000 hadis arasından seçmiştir. Birçok şerhi vardır.

6. İmam-ı Nesai: Adı, Ebu Abdurrahman Ahmed bin Ali’dir. “S” harfi ile gösterilir. Sünen-i Sagir Kütüb-i sittedendir.

İbn-i Esir, kütüb-i sittedeki tekrarları çıkararak hepsini Cami-ül-Usul adı altında tek bir eserde toplamıştır. Meşhur ve çok kıymetli hadis kitaplarından, İmam-ı Ahmed bin Hanbel’in Müsned’i “H” ve Ebu Ya’la ve Abdullah Darimi’nin Müsned’i “DR”, Ahmed Bezzar’ın Müsned’i“Z” harfi ile gösterilir. Bu kitaplara Mesanid denir.

Ayrıca İmam-ı Suyuti’nin Cami-us-Sagir ve Kebir’i, Beyheki’nin Müsned’i ve Delail’i, Hakim’in Müstedrek’i, Taberaninin Mu’cem-ul-Kebir, Sagir ve Evsat’ları, Heysemi’nin Mecma-uz-Zevaid’i meşhurdur. Usul-i hadis ilmini bildiren İmam-ı Nevevi’nin Takrib’i ve bunun Suyuti tarafından yapılan Tedrib-ur-Ravi Şerhi çok meşhurdur. Günümüzde hadis kitaplarının yeni yeni fihristleri yapılmaktadır. Bazı hadis-i şerifler şunlardır:

Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunların yalnız biri Cennete girecek, ötekilerin hepsi Cehenneme gidecektir.

Ümmetimin alimleri, İsrailoğullarının peygamberi gibidir.

Hikmet (yani ilim ve sanat) müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın!

İki gün aynı halde bulunan, (yani hergün ilerlemeyen, birşey öğrenmeyen) aldandı, ziyan etti.

Allahü teala, sizin güzel suretlerinize, mallarınıza bakmaz. Kalplerinize ve amellerinize bakar.

Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar (nafile) ibadet etmekten daha sevaptır.

Bütün çocuklar Müslümanlığa uygun ve elverişli olarak dünyaya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları Hıristiyan, Yahudi ve dinsiz yapar.

Herkes ahirette, dünyadayken sevmiş olduğu kimselerle beraber bulunacaktır.

Eshabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete kavuşursunuz.

Bir zerrecik (yani çok az) bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibadetleri toplamından daha iyidir.


2-)HADÎS



Hz. Peygamber (s.a.s)'in sözleri, fiilleri, takrirleri ile ahlaki ve beşeri vasıflarındarı oluşan sünnetinin söz veya yazı ile ifade edilmiş şekli. Bu manada hadis, sünnet ile eş anlamlıdır.

Hadis kelimesi, "eski"nin zıddı "yeni" anlamına geldiği gibi, söz ve haber anlamlarına da gelir. Bu kelimeden türeyen bazı fiiller ise haber vermek, nakletmek gibi anlamlar ifade eder. Hadis kelimesi, Kur'an'da bu anlamları ifade edecek biçimde kullanılmıştır. Sözgelimi, "Demek onlar bu söze (hadis) inanmazlarsa, onların peşinde kendini üzüntüyle helak edeceksin" (el-Kehf, 18/6) ayetinde "söz" (Kur'an); " Musa'nın haberi (hadisu Musa) sana gelmedi mi?" (Taha, 20/9) ayetinde "haber" anlamına gelmektedir. "Ve Rabbinin nimetini anlat (fehaddis)" fiili de "anlat, haber ver, tebliğ et" anlamında kullanılmıştır.

Hadis kelimesi zamanla, Hz. Peygamber'den rivayet edilen haberlerin genel adı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kelime, bizzat Rasulullah (s.a.s) tarafından da, bu anlamda kullanılmıştır. Buhari'de yeralan bir hadise göre Ebu Hüreyre, "Ya Rasulullah, kıyamet günü şefaatine nail olacak en mutlu insan kimdir?" diye sorar. Hz. Peygamber şöyle cevap verir: "Senin "hadise" karşı olan iştiyakını bildiğim için, bu hadis hakkında herkesten önce senin soru soracağını tahmin etmiştim. Kıyamet günü şefaatime nail olacak en mutlu insan, "La ilahe illallah" diyen kimsedir" (Buhari, İlim; 33).

Hadisin Dindeki Yeri ve Önemi:

Rasulullah (s.a.s), Allah'tan aldığı vahyi yalnızca insanlara aktarmakla kalmamış, aynı zamanda onları açıklamış ve kendi hayatında da tatbik ederek müşahhas örnekler haline getirmiştir. Bu nedenle O'na "yaşayan Kur'an" da denilmiştir.

İslam bilginleri genellikle, dini konularla ilgili hadislerin, Allah tarafından Hz. Peygamber'e vahyedilmiş olduklarını kabul ederler; delil olarak da, "O (Peygamber), kendiliğinden konuşmaz; O'nun sözleri, kendisine gönderilmiş vahiyden başkası değildir" (en-Necm, 54/3-4) ayetini ileri sürerler. Ayrıca, "Andolsun ki; Allah, mü'minlere büyük lütufta bulundu. Çünkü, daha önce apaçık bir sapıklık içinde bulunuyorlarken, kendi aralarından, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderdi" (Âlu lmran, 3/164) ayetinde sözü edilen "hikmet" kelimesinin, "sünnet" anlamında olduğunu da belirtmişlerdir. Nitekim, Hz. Peygamber ve O'nun ashabından nakledilen bazı haberler de, bu gerçeği ortaya koymaktadır. Rasulullah'tan (s.a.s) şöyle rivayet edilmiştir: "Bana kitap (Kur'an) ve bir de onunla birlikte, onun gibisi (sünnet) verildi" (Ebu Davud, Sünen, II, 505). Hassan İbn Atiyye, aynı konuda şu açıklamayı yapmıştır: "Cibril (a.s.) Rasulullah (s.a.s)'e Kur'an'ı getirdiği ve öğrettiği gibi, sünneti de öylece getirir ve öğretirdi" (İbn Abdilberr, Camiu'l Beyani'l-ilm, II, 191).

Yukarıda zikredilen ayet ve haberlerden de anlaşılacağı gibi, Kur'an ve hadis (daha geniş ifadesiyle sünnet), Allah (c.c.) tarafından Rasulullah (s.a.s.)'a gönderilmiş birer vahiy olmak bakımından aynıdırlar. Şu kadar var ki; Kur'an, hadisin aksine, anlam ve lafız yönünden bir benzerinin meydana getirilmezliği (i'caz) ve Levh-i Mahfuz'da yazı ile tesbit edildiği için, ne Cibril (a.s.)'in ve ne de Hz. Peygamber'in, üzerinde hiçbir tasarrufları bulunmaması noktasında hadisten ayrılır. Hadis ise, lafız olarak vahyedilmediği için, Kur'an lafzı gibi mu'ciz olmayıp, ifade ettiği anlama bağlı kalmak şartıyla sadece mana yönüyle nakledilmesi caizdir.

Hz. Peygamber'den hadis olarak nakledilen, fakat daha ziyade, O'nun (s.a.s) sade bir insan sıfatıyla, dini hiçbir özelliği bulunmayan, günlük yaşayışıyla ilgili sözlerinin, yukarıda anlatılanların dışında kaldığını söylemek gerekir. O'nun (s.a.s.) bir insan sıfatıyla hata yapabileceğini açıklaması (Müslim, Fedail, 139-140-141) bunu gösterir. Nitekim bazı ictihadlarında hataya düşmesi, bu konularda herhangi bir vahyin gelmediğini gösterir. Ancak bu hataların da, bazan vahiy yolu ile düzeltildiği unutulmamalıdır.

Vahye dayalı bir fıkıh kaynağı olarak hadis, Kur'an karşısındaki durumu ve getirdiği hükümler açısından şu şekillerde bulunur:

1. Bazı hadisler, Kur'an'ın getirdiği hükümleri teyid ve tekit eder. ana-babaya itaatsizliği, yalancı şahitliği, cana kıymayı yasaklayan hadisler böyledir.

2. Bir kısmı hadisler, Kur'an'ın getirdiği hükümleri açıklar, onları tamamlayıcı bilgiler verir. Kur'an'da namaz kılmak, haccetmek, zekat vermek... emredilmiş, fakat bunların nasıl olacağı belirtilmemiştir. Bu ibadetlerin nasıl yapılacağını hadislerden öğreniyoruz.

3. Bazı hadisler de, Kur'an'ın hiç temas etmediği konularda, hükümler koyar. Hadisin başlı başına müstakil bir teşri' (yasama) kaynağı olduğunu gösteren bu tür hadislere, ehli merkeplerle yırtıcı kuşların etinin yenmesini haram kılan, diyetlerle ilgili birçok hükmü belirten hadisler... örnek olarak verilebilir.

Buraya kadar anlatılanlar, hadisin (sünnet) İslam dinindeki önemli yerini gözler önüne sermektedir. Din açısından, Kur'an'dan hemen sonra gelen bir hüküm kaynağı olarak hadislere gereken önemin verilerek Hz. Peygamber'in sünnetine uyulması, başta Allah (c.c.) olmak üzere, O'nun Rasülü Hz. Muhammed (s.a.s) tarafından da çok kesin ifadelerle emredilmiştir. Bu konuda Kur'an'da şu ayetlere yer verilmiştir: "Ey Peygamber de ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız, bana uyunuz ki; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın"(Âlu İmran, 3/31); "Ey Peygamber de ki: Allah'a ve peygamber'e itaat ediniz. Eğer yüz çevirirseniz, biliniz ki Allah kafirleri sevmez" (Âlu İmran, 3/32; "Allah'a ve Peygamberlere itaat ediniz, umulur ki rahmet olunursunuz" (Âlu İmran, 3/132); "Peygamber size neyi getirmişse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan sakının" (el-Haşr, 59/7). Görüldüğü gibi bu ayetlerde, Rasulullah (s.a.s)'e itaat, Allah'a (c.c.) itaat ile birlikte emredilmiş, hatta Peygamber (s.a.s)'e itaatin Allah'a (c.c.) itaat demek olduğu açıkça belirtilmiştir.

Rasulullah (s.a.s) da bir hadisinde: "Şunu kesin olarak biliniz ki, bana Kur'an ve onunla beraber onun bir benzeri (sünnet) daha verilmiştir. Karnı tok bir halde rahat koltuğuna oturarak;' Şu Kur'an'a sarılın; O'nda neyi helal görürseniz onu helal, neyi koram görürseniz onu da haram kabul ediniz' diyecek bazı kimseler gelmesi yakındır. Şüphesiz ki, Allah Rasulünün haram kıldığı şey de Allah'ın haram kıldığı gibidir" (Ebu Davud Sünnet, 5; İbni Mace, Mukaddime, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,131) buyurarak, sünnetini küçümseyip dinden ayırmak isteyenlere karşı müslümanları uyarmış ve dinin sünnetsiz düşünülemeyeceğini vurgulamıştır. Nitekim, Hz. Peygamber'in burada geleceğini ikaz ettiği kişi ve gruplar Hicri birinci ve ikinci asırlarda ve bir de XIX-XX. asırlarda müsteşriklerin etkisiyle, Hindistan (Ehl-i Kur'an Cemiyeti) ve Mısır'da (Tevlik Sıdkı, Mahmud Ebu Reyye..) ortaya çıkmış, fakat bunların hadis ve sünnete hiçbir etkisi olmamıştır.

Hadisin Yapısı:

Hadisler yakından incelendiği zaman, birbirinden farklı iki ana kısımdan oluştuğu görülür: Sened ve metin.

Sened: Güvenmek, dayanmak anlamın gelen "sened" kelimesi, bir hadis terimi olarak, metnin başında yeralan ve biri diğerinden almak ve nakletmek suretiyle hadisi rivayet eden kişilerin, Rasulüllah'a varıncaya kadar sayıldığı kısımdır. Başka bir deyişle, raviler zincirinin adı olup bu zincir, hadisin Hz. Peygamber'den kimler aracılığıyla ve hangi yollarla bize ulaştığını gösterir: Mesela:

"Haddesena Muhammed İbn Beşşar, kale; haddesena Yahya kale; Haddesena Şu'be, kale; haddesena bu't-Teyya'h, an Enes, ani'n-Nebiyyi sallellahü aleyhi ve sellem kale: (Enes'ten Ebu't-Teyyah, ondan Şu'be, ondan Yahya, ondan da Muhammed İbn Beşşar naklederek, Rasulullah (s.a.v.)'in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:)." Senette geçen "haddesena" (bize nakletti, rivayet etti) ve "an" (ondan) kelimelerine "rivayet lafızları" denir. "Kale", dedi anlamındadır.

Senedi, yani raviler zincirini zikretmeye "isnad" adı verilir. Ravilerin hadisleri nakletmesine "rivayet", rivayet ettikleri hadise de "mervi" denir. Senede "tarik" veya "vecih" adı da verilmektedir. Sened daha çok hadis uzmanları için, hadisin sıhhatini, yani, hadisin Hz. Peygamber'e ait olup olmadığını kontrol edebilmek açısından önem taşımaktadır.

Metin; Senedin, ya da raviler zincirinin kendinde son bulduğu, rivayet edilen asıl hadis kısmına metin denir. Yukarıda örnek olarak verdiğimiz sened, metni ile birlikte şu şekilde kaydedilir: "Enes'ten Ebiı't-Teyyah, ondan Şu'be, ondan Yahya, ondan da Muhammed İbn Beşşar naklederek, Nebi (s.a.s.)'in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: "Kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz. "

Hadislerin Sınıflandırması:

Sağlamlık yönünden hadisler üç kısma ayrılır: Sahih, hasen, zayıf. Hadislerin çeşitli yönlerden değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu değerlendirmelerde doğruluğu (sıhhati) araştırılan, hadisin Hz. Peygamber'e ait olan metin kısmı değil; metnin Rasulullah (s.a.s)'e ait olup olmadığını gösteren sened kısmıdır. Bu durumda değerlendirme sonunda bir hadise sahih, hasen veya zayıf denildiğinde bu, Hz. Peygamber'in söz veya fiilinin sahih veya zayıf olduğu anlamında değil, hadis metnindeki ifadenin Rasulullah'a (s.a.s) ait oluşunun sahih veya zayıf olduğu anlamındadır.

1. Sahih hadis: Adalet ve zabt sahibi ravilerin, yine aynı durumdaki raviler vasıtasıyla Hz. Peygamber'e kadar ulaşan kesintisiz bir senedle rivayet ettikleri, şaz ve illetli olmayan hadistir. Bu tür hadislerin Hz. Peygamber'den geldiğinde herhangi bir şüphe yoktur. Yukarıdaki tariften de anlaşılacağı gibi, bir hadisin sahih olabilmesi için bazı şartların bulunması lazımdır. Bu şartlar şunlardır:

a) Hadisi nakleden raviler adil olmalıdır. Burada sözü edilen adalet, zulmün zıt anlamlısı değil; şirk, fısk ve bid'at gibi bütün büyük ve küçük günahlardan sakınmak ve takva sahibi, samimi bir müslüman olmak anlamındadır. Bu özelliğe sahip kimselere hadis ıstıladımda, "adl" (adil) denir. Hakkında gerekli araştırmalar usulüne uygun şekilde yapılıp, adalet prensibine aykırı davranışları nedeniyle "adil' olmadıkları anlaşılan (mecruh) raviler ile kim oldukları bilinmeyen, ya da durumları belirsiz olduğu için adaletleri tesbit edilemeyen kimselerin (meçhul) rivayet ettikleri hadisler, "sahih" hadislerin dışında kalır.

b) Raviler, rivayet edecekleri hadisleri, doğru bir şekilde öğrenme, aradan uzun bir zaman geçse bile aynen hatırlayabileck ölçüde "öğrendiğini koruma" (zabt) yeteneğine sahip olmalıdır. Öğrenme ve öğrendiğini koruma yeteneğine sahip olamayan ravilerin naklettikleri hadisler de "sahih" kabul edilmez.

c) Hadisi nakleden ravilerin her biri, kendisinden hadis naklettikleri kimseler ile bizzat görüşerek hadis almış veya en azından, görüşme imkan ve ihtimaline sahip, çağdaş (muasır) kişiler olmalıdır. Raviler arasında gizli veya açık bir kopukluğun (inkıta') bulunması, yani senedin muttasıl olmaması hadisi "sahih"likten çıkarır.

d)Güvenilir (sika) bir ravi tarafından rivayet edilen hadis, daha güvenilir bir veya birden fazla ravinin rivayetine ters düşerek, tek (şazz) kalmamalıdır. Çünkü bu durum, hadisin sihhatine engeldir.

e) Hadisin metin veya senedinde, onu zaafa düşüren herhangi bir kusur bulunmamalıdır. İlletli (muallel) kabul edilen bu tür hadisler, sahihlik vasfını kaybeder.

İşte bu beş şartın hepsini taşıyan hadisler sahihtir; yani teknik olarak bu hadislerin Hz. Peygamber'e ait olduğunda şüphe yoktur.

2. Hasen hadis: Sözlükte "güzel" anlamına gelen "hasen" kelimesi, hadis ıstılahında sahih hadisle zayıf hadis arasında yer alan, fakat sahih hadise daha yakın olan hadis türüne verilen addır. Daha açık bir ifade ile, hasen hadisle sahih hadis arısındaki fark, hasen hadisin ravilerinin durumu kesin olarak bilinmemekle birlikte, yalancılıkla suçlanmamış, dürüst ve güvenilir olmalarına rağmen, titizlikleri (itkan) ve hafızalarının sağlamlığı (zabt) açısından sahih hadis ravilerinden daha aşağı derecede bulunmasıdır. Hasen hadis, bu iki özellik dışında sahih hadisin bütün özelliklerini taşır. Bir de, hasen hadislerin mütabi'teri olmalıdır. Mütabi', bir ravinin naklettiği hadisin başka raviler vasıtasıyla da rivayet edilmesidir. Böylece hasen hadis ravilerindeki zabt eksikliği takviye edilmiş olur.

Hasen hadis terimi, yaygın şekilde ilk defa Tirmizi tarafından kullanılmıştır. Tirmizi'den önce hadisler, sahih ve zayıf diye ikiye ayrılır, zayıf hadis de; terkedilmiş, terkedilmemiş olmak üzere iki kısımda değerlendirilirdi. "Terkedilmeyen zayıf hadisler", Tirmizi (279/892) tarafından hasen cerimiyle "zayıflıktan" çıkarılmış oldu. Bunun tabii sonucu olarak da Tirmizi'nin Cami'i, hasen hadisin başlıca kaynağı sayılmıştır. Ebu Davud'un Sünen'i de, hasen hadisin çokça bulunduğu eserlerden biri olarak kabul edilir.

3. Zayıf Hadis: Zayıf hadis, sahih veya hasen hadisin taşıdığı şartların birini veya birkaçını taşımayan hadistir. Bu şartların bulunup bulunmadığı, hadisin çeşitli yönlerden tetkik ve tenkide tabi tutulmasıyla anlaşılır. Sözgelimi, hadisin ravisi adaletindeki kusur sebebiyle, zabtının zayıflığı, seneddeki kopukluk, ravinin kendindan daha sika bir ravi veya ravilere aykırı rivayeti... sebepleriyle hadisin Hz. Peygamber'e ait olduğu zayıf kabul edilir. Hadis bilginleri, zayıf hadisleri çeşitli yönleriyle pek çok kısma ayırmışlardır.

Hadis alimleri, zayıf hadisle amel edilip edilemeyeceği konusunda üç görüş ileri sürmüşlerdir.

a) Hiçbir konuda zayıf hadisle amel edilmez. Yahya b. Main'den nakledilen bu görüşü, Buhari ve Müslim'in yanısıra İbn Hazm ve Ebu Bekr İbnu'l-Arabi benimsemiştir.

b)Her konuda zayıf bir hadisle amel edilebilir. Ahmed b. Hanbel ve Ebu Davud "zayıf hadis re'y, yani kıyastan daha iyidir" diyerek bu görüşü tercih etmişlerdir.

c) Bazı şartları taşıması halinde, amellerin fazileti ile ilgili konularda zayıf hadisle amel edilebilir. İbn Hacer el-Askalani bu şartları şöyle sıralar:

aa. Hadis aşırı derecede zayıf olmamalıdır.

bb. Zayıf hadis, kitap veya sünnete dayalı olarak amel edilen bir aslın kapsamına girmelidir.

cc. Zayıf hadisle amel edilirken sabit olduğuna kesin gözle bakmamalı, ihtiyaten amel edildiği bilinmelidir.

Bazı alimlerin ileri sürdüğü, "gerek şer'i hükümler ve gerekse fezail konusunda, elimizde zayıf hadise lüzum bırakmıyacak kadar çok sahih ve hasen hadis vardır" görüşü, tercihe şayan bir görüş olsa gerektir.

Kudsi ve Nebevi Hadis: Manası Allah'a, lafızları Hz. Peygamber'e ait olan hadislere kudsi hadis; mana ve lafzı Hz. Peygamber'e ait olan hadislere de nebevi hadis denir. "İlahi hadis" ve "Rabbani hadis" diye de adlandırılan kudsi hadis: Ha. Peygamber'in, anlam bakımından Allah'a dayandırdığı, başka bir deyişle O'ndan nakiller yaparak söylediği sözdür. Kur'an ile nebevi hadis arasında yeralan bu tür hadislerin "kutsal"lığı, manasının Allah'a ait olmasından; "hadis" diye adlandırılması ise, Hz. Peygamber tarafından dile getirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Allah tarafından gelen vahiy olmaları bakımından, Kur'an ayetleriyle kutsi hadisler arasında bir fark yoktur. Fakat Kur'an hem anlamı, hem de lafızları yönünden Allah'a ait iken, kutsi hadis, sadece mana açısından Allah'a aittir. Kur'an ile kutsi hadis arasındaki diğer farklar şunlardır:

a) Kutsi hadis, namazda okunmaz.

b) Abdestsiz olarak dokunulması caizdir.

c) Lafzı Allah'a ait olmadığı için Kur'an gibi mu'ciz değildir.

d) Lafzi rivayeti şart olmayıp, sadece anlam olarak rivayet edilmesi caizdir.

Kutsi hadisin ilk kaynağı Allah olduğu ve esasen hitap O'ndan geldiği için, rivayet edilirken başına, "Hz. Peygamber'in rivayet ettiğine göre Allahu Teala şöyle buyurdu:..." veya "Rasulullah (s.a.s), Rabbinden rivayet ettiği hadiste şöyle buyurdu:..." şeklinde bir rivayet lafzı getirilir.

Diğer hadislere göre kutsi hadislerin sayısı çok azdır.

Hadisin dindeki önemli yeri zamanla müstakil bir ilim haline dönüşmesine sebep olmuştur. Hadis alimleri, İslam'da Kur'an'dan sonra en önemli yeri işgal eden bu ilim dalını, sahih olanlarını sahih olmayanlardan ayırmak için, hadisin sened ve metninin araştırılmasını konu edinen bir ilim olarak tanımlamışlardır.

Hadis ilmi üzerinde devamlı gelişen çalışmalar, bazı konularının bağımsız araştırma alanına dönüşmesine yol açmıştır. Bu ilim dalları şunlardır:

1. Rivayetü'l-Hadis İlmi: Hz. Peygamber'in sünnetini (hadisler) toplayan, nakleden ilim. Hadislerin yazılı şekillerini ihtiva eden bütün hadis kitapları (Sahihler, Camiler, Sünenler, Müsnedler...)'bu ilme ait malzemeyi oluştururlar.

2. Dirayetü'l-Hadis İlmi: Hadislerin sıhhat durumlarını tesbit için, sened ve metnin durumlarını anlamaya imkan veren ilim dalıdır.

3. Cerh ve Ta'dil İlmi: Sahabeden itibaren bütün hadis ravilerinin doğruluk ve güvenirlik durumlarının incelendiği bir ilim dalıdır. Genellikle raviler isimlerine ve künyelerine göre alfabetik bir tarzda sıralanır ve her birinin hayatı, kimlerden hadis rivayet ettiği, kimlere hadis naklettiği, raviler arasındaki yeri, adalet ve zabt yönünden durumu, kendisi hakkında hadis münekkidlerinin görüşü... teknik tabirlerle ifade edilir. İlk asırlardan itibaren pek çok kıymetli eserin kaleme alındığı bu ilim dalında, İbn Ebi Hatim er-Razi'nin "el-Cerh ve't-Ta'dil" adlı kıymetli bir kitabı vardır.

4. Raviler Tarihi İlmi: Hadis rivayeti açısından ravilerin biyoğrafilerini, tabakalarını... veren ilimdir. İbn Sa'dın "Tabakat" ı, Buhari'nin "Tarih"i, İbn Hacer'in "el-İsabe"si, bu ilmin en meşhur kaynaklarındandır.

5. Hadislerin Vürud Sebepleri İlmi: Hadislerin söyleniş sebeplerini tesbit etmeye çalışan ilim dalıdır. Hadislerin daha iyi anlaşılmasını sağlayan bu dalda, Suyuti'nin "el-Lüma" isimli bir eseri vardır.

6. Garibu'l-Hadis İlmi: Hadis metinlerinde geçen, az kullanıldığı veya Arapça'ya sonradan girdiği için anlaşılması zor olan kelimelerin açıklanması bu ilmin konusunu teşkil eder. Ebu Ubeyd ve İbn Kuteybe'nin "Garibu'l-Hadis"adlı eserleri ile, Zemahşeri'nin "el-Faik" ve İbnü'l-Esir'in "en-Nihaye" si, bu ilim dalının önemli kaynaklarıdır.

7. İlelü'l-Hadis İlmi: Herkesin farkedemediği, ancak hadis uzmanlarının tesbit edebildiği ve hadisin sıhhatine engel olan gizli kusurları araştıran bir ilimdir. Ahmed b. Hanbel'in "Kitabu'l-İlel" i bunlardandır.

8. Muhtelifu'l-Hadis İlmi: Bu ilim, gerçekte olmadığı halde dış görünüşü bakımından aralarında çelişki var gibi görünen hadisleri ele alır ve görünürdeki bu çelişkiyi giderir. Bu sahada İbn Kuteybe'nin yazdığı "Te'vilu Muhtelifi'l-Hadis" adlı eseri, hadis Müdafaası adıyla Türkçe'ye çevrilmiştir.

9. Nasih ve Mensuh İlmi: Biri diğerinin hükmünü ortadan kaldıran hadisleri konu edinen bir ilimdir. Bu sahanın en önemli kaynağı Hazimi'nin "el-İ'tibar" adlı eseridir.

Hadisler Günümüze Nasıl İntikal etmiştir?

Kur'an ayetleri nazil oldukça onları vahiy katiplerine bizzat yazdıran Hz. Peygamber, önceleri kendi hadislerinin yazılmasını yasaklamış, fakat hadisleri birbirlerine rivayet etmelerine izin vermişti. Bu yasağın sebebi, ashabın Kur'an'la hadisleri birbirine karıştırma tehlikesiyle Arap yazısının henüz gelişmemiş olması, okuma-yazma bilenlerin azlığı, yazı malzemesinin kıtlığı gibi sebepler olabilir. Daha sonraları bu mahzurlar ortadan kalkınca veya azalınca Hz. Peygamber'in, hadislerin yazılmasına izin verdiğini görmekteyiz. Nitekim, hadis yazan 30-40 kadar sahabiden biri olana Abdullah b. Amr 1000 civarında hadis yazmış ve bunları bir sahife (kolleksiyon) haline getirmiş, adına da "es-Sahifetü's-Sadıka" (Doğru Sahife) demiştir. Sağlığında Hz. Peygamber'den pekçok hadis öğrenen sahabe, O'nun (s.a.s) vefatından sonra bunları başkalarına nakletmiş, böylece hadisler hem sözlü, hem de yazılı bir halde sonraki nesillere intikal etmiştir. Hz. Peygamber'in vefatından sonra başlayan hadis toplama yolculukları (rıhle) ve hicri birinci asır ortalarından itibaren görülen "tedvin" (dağınık haldeki hadis malzemesini bir araya toplama) faaliyetleri H. 99-101 yıllarında halife Ömer İbn Abdülaziz (H. 101) zamanında valiliklere gönderilen emirnamelerle resmi tedvin halinde devam etmiş; toplanan bu hadisler konularına göre tasnif edilerek hicri ikinci asır ortnlarından itibaren hadis kitapları meydana getirilmeye başlanmıştır. Günümüze kadar gelen en eski hadis kitapları bu devrelere aittir. Bu kitaplardan sonra hicri üçüncü asırda " Kütüb-i Sitte" (altı kaynak eser) denilen hadis külliyatının meydana getirilmesiyle hadis tasnifi altın çağına ulaşmıştır. Kütüb-i Sitte; Buharı ve Müslim'in "el-Camiu's-Sahih" leri ile, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve İbn Mace'nin "Sünen" lerinden oluşmaktadır.

Hadis Kitaplarının Dereceleri:

İhtiva ettikleri hadislerin güvenilir olup-olmamalarına göre hadis kitapları şu derecelere ayrılır:

Birinci Tabaka: Mütevatir, meşhur, sahih ve hasen hadisler. Buhari ve Müslim'in "Sahih"leri ile İmam Malik'in " Muvatta"adlı eserleri. Bu kitaplardaki hadislerle amel edilir.

İkinci Tabaka: Birinci tabakadaki kitaplar seviyesine çıkamayan, fakat, müelliflerinin titizlikle bazı şartları uygulayarak hadisleri aldıkları kitalar. Bunlar da hadis kaynağı olarak benimsenmiş, asırlar boyu faydalanılmıtır. Tirmizi'nin Cami'i, Ebu Davud'un Sünen'i Ahmed b. Hanbel'in Müsned'i, Nesai'nin Sünen'i (Mücteba) bu tabakadandır.

Üçüncü Tabaka: Bu tabakadaki kitaplarda sahih hadisler yanında zayıf hadisler de olduğu gibi, ravileri içinde halleri meçhul olanlar da vardır. Abdürrezzak'ın "Musannef" i, Beyhaki, Taberani ve Tahavi'nin kitapları...gibi. Bu kitaplardaki hadislerden ancak, hadis uzmanları yararlanabilir.

Dördüncü Tabaka: Bu dereceye giren kitaplar, büyük muhaddisler döneminden ve "tasnif" devrinin bittiği tarihlerden sonra ortaya çıkan, hadis ilmiyle ilgisi olmayan ve bu yolu bir menfaat kapısı haline getiren ehliyetsiz kişilerin yazdığı, içi uydurma ve hurafelerle dolu olan kitaplardır. İbn Mürdeveyh, İbn Şahin, Ebu'ş-Şeyh... gibilerin kitapları bu tabakadan olup, bunlardan, amel edilmek üzere asla hadis alınamaz.

İsmail Lütfi ÇAKAN

Akif KÖTEN


3-)Âlemin hadis olduğunu gösteren ikinci bir delil de alemin her zaman bozularak değişmesidir. (Kemahlı Feyzullah)


4-)Bu söz ve davranışları inceleyen bilim.


5-)Hz. Muhammed'in söz ve davranışları.


6-)Yeni. Sonradan olan şey. Değişen. Hudus eden. (Osmanlıca'da yazılışı:hadis)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Tradition.
İngilizcesi İngilizce
The prophet muhammad's sayings/deeds.
İngilizcesi İngilizce
Hadith.

  • Hadisin sozluk ve terim anlamlari
  • Hadisin kelime manası
  • Ayet ve Hadis mealleri ile cami dışında toplumun bilgilendirilmesi amacıyla beş yıldır sürdürülen proje kapsamında, camilerine elektronik cihaz takılan il sayısı 62'ye ulaştı.

Sizde içinde Hadis kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Hadis kelimesi anlamı 768 defa okunmuştur. [237655] Hadis kelime anlamı, Hadis nedir, Hadis ne demek, Hadis sözlük anlamı

Paylaş