Hakku'l-Irtıfak Nedir

Hakku'l-Irtıfak Nedir ? Hakku'l-Irtıfak Ne demek ?

1-)HAKKU'L-İRTİFAK



Gayr-i menkullerdeki yararlanma hakkı. İrtifak; bir şeyden yararlanmak demektir. İslam hukuku terimi olarak irtifak hakkı; bir gayr-i menkul lehine, başkasına ait gayri menkul üzerinde kurulmuş bir yararlanma hakkıdır.

İslam hukukuna göre mülkiyet tam ve eksik olmak üzere ikiye ayrılır. Bir şeyin hem kendisi ve hem de yararlanma hakkı üzerinde sabit olan mülk, tam mülktür. Böyle bir mülke sahip olan kimse, bu mülkle ilgili bütün meşru haklardan yararlanabilir; satış, hibe, miras ve vasiyet gibi hükümler cereyan eder. Bu hak, mal var olduğu sürece var olur, kendiliğinden düşmez. Sahibi onu telef etse, tazmin etmesi gerekmez. Çünkü mülk sahibi olma ve tazmin bir kişide toplanmaz. Ancak malı gereksiz olarak telef etmek haram olduğu için bu kimse dini bakımdan sorumlu tutulur. Ehliyetsizlik varsa, mahkemece kısıtlanması da mümkündür.

Eksik mülk ise, bir şeyin yalnız kendisi veya yalnız menfaat hakkı üzerinde mülkiyet hakkına sahip olmaktadır. Bir mal üzerindeki yararlanma (menfaat) mülkiyetine "intifa hakkı" denir. İntifa hakkı ya şahsa bağlı olur veya bir mala bağlı bulunur. İşte mala bağlı olan intifa hakkı, "irtifak hakkı" adını alır. Bu, yalnız gayr-i menkullerde sözkonusu olur. Bu duruma göre eksik mülk üçe ayrılır:

a) Mal üzerinde yalnız kuru mülkiyet hakkı: Burada malın mülkiyeti birisine, yararlanma hakkı başkasına ait olur. Bir kimsenin, ömür boyunca veya beş yıl süreyle başka birisinin kendi evinde oturmasını veya arazisini ekip-biçmesini vasiyyet etmesi gibi. Burada, vasiyyet eden ölüp, lehine vasiyyet edilen vasiyyeti kabul edince, evin kuru mülkiyeti miras yoluyla varislere geçerken, lehine vasiyyet yapılan da ömür boyu veya belirlenen süre kadar intifa (evde oturma) hakkına sahip olur.

b) İntifa hakkı: Bu hakkın sebepleri beş tanedir. İare, icare, vakıf, vasiyyet ve ibaha.

İare; yararlanılması bir bedel karşılığında olmaksızın, rucü'u kabil olmak üzere başkasına temlik olunan maldır. İcare; cins ve miktarı belli bir menfaati, muayyen bir bedel karşılığında satmak yani kira akdi yapmaktır. Vakıf; bir malın kendisini herhangi bir kimseye temlikten alıkoymak ve lehine vakıf yapılana intifa hakkı sağlamaktır. Vakıf, vakfedilene yararlanmanın temlikini ifade eder. Bir şeyden yararlanmayı vasiyyet, yalnız intifa hakkı verir. İbaha ise; bir şeyin tüketimi veya kullanımı için izin vermektir. Gıda maddesi veya meyveleri yemeğe izin vermek gibi. İzin, umuma ait yollardan geçiş; genel veya otomobile binmek gibi belirli şahsın malını kullanmaya yönelik özel olabilir.

c) İrtifak hakkı: Bu, bir gayr-i menkul üzerinde, başkasına ait diğer bir gayr-ı menkul lehine tesis edilen eksik ayni bir haktır. İki gayr-i menkul mevcut olduğu sürece, maliklerine bakılmaksızın irtifak hakkı devam eder. Su alma, geçit, kat çıkma, kanal veya kanalizasyon geçirme hakkı gibi.

Hanefilere göre, irtifak hakları bir mal sayılmaz. Bunlar, sahibine sadece yararlanma hakkı veren mali haklardan ibarettir. Bunun hukuki bir sonucu olarak irtifak hakları, bağlı olduğu gayr-i menkulden ayrı olarak satılamaz, hibe veya tasadduk edilemez. Çünkü mücerred haklar temlike elverişli değildir. Ancak mali bir hak olduğu için ayıp muhayyerliği gibi, irtifak hakları da mirasla intikal eder. Ayrıca gayr-i menkulden yararlanmayı (irtifak hakkını) vasiyyet de geçerlidir. Diğer yandan, irtifak hakları istisna edilerek gayr-i menkulün satışı geçerlidir. Satım akdinde açık bir ifade veya irtifak hakkına delalet eden durumlar olmadıkça, bir gayr-i menkulün satımına, şirb (su alma) hakkı gibi irtifak hakkı girmez. "Bu gayr-i menkulü bütün haklarıyla, az veya çok bütün kapsamıyla sattım" ifadesine, irtifak hakları dahil olur. (el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi', VI, 189-190; İbnü'l-Hümam, Tekmiletü Fethi'l-Kadir, VIII, 144; ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslami ve Edilletühu, IV, 56 vd., V, 588-591; Ali Şafak, İslam Arazi Hukuku, İstanbul 1977, s. 314, 315; Fahri Demir, İslam Hukukunda Mülkiyet ve Servet Dağılımı, İstanbul 1981, s. 46-47, 99-120).

İrtifak haklarının genel özelliklerini iki maddede toplayabiliriz:

1) İrtifak hakkının "zarar ve zarara karşılık zarar verme yoktur" prensibine göre, başkasına zarar verici nitelikte kullanılmaması gerekir. Geçit hakkını kullanırken, başkasının gayr-i menkulüne zarar vermeme gibi.

2) İrtifak haklarının genel veya özel mülk gayr-i menkullerde sözkonusu olması gerekir. Dicle, Fırat ve Nil Nehri gibi akarsular umuma ait yollar, bir şahsa ait olmayan kanal ve köprüler üzerindeki irtifak hakları Hanefiler dışındaki fakihlere göre, hiçbir kimseden izin almaksızın kullanılabilir. Şahıs veya şahıslara ait özel gayr-i menkullerde ise irtifak hakları, ancak malikin izni ile sabit olur.

İrtifak ve intifa hakkı arasındaki farklar: Her iki hak da şahsa değil mala (ayna) bağlı haklardır. Aralarında şu fark vardır:

a)İrtifak hakkı yalnız gayr-i menkule bağlı olarak söz konusu olur. Bir araziden diğerine geçit hakkı, ikinci arazi için sabit olan bir haktır. İkinci araziye sahip olan herkes bu haktan yararlanabilir. İrtifa hakkı ise, sadece yararlanan şahsa ait bir haktır. Bu kimse ölünce, hakkı da sona erer. Akit, icare ve iare gibi diriler arasında olsun, vasiyyet ve vakıf gibi ölü ve diri arasında vukubulsun hüküm değişmez.

b) İrtifak hakkı süreklidir, bir süre ile sona ermez; Mezheplerin ittifakına göre, mirasla geçer. İntifa hakkı ise, süre ile sınırlı olur. Mesela, lehine bir araziden yararlanma vasiyyet edilen kimse ölünce intifa hakkı sona erer.

c) İrtifak hakkı, sürekli olarak gayri menkul üzerinde sabit olur. Bu yüzden, gayr-i menkulün kıymeti, kendisinde böyle bir hak bulunmayan gayr-i menkullere göre azalır. İntifa hakkı ise menkul veya gayr-i menkul üzerinde belli bir şahsa ait hak olarak bulunur. Âriyet verilen arazi veya kitap gibi.

Hanefilere göre en önemli irtifak hakları altı tanedir. Su alma (şirb), geçiş hakkı (murur), su yolu (mecra), kanalizasyon (mesil), kat çıkma (taalli) ve bitişik komşu olmaktan doğan haklar (civar). Bunlardan başka irtifak hakkı tesisi caiz olmaz. Çünkü prensip olarak mülkiyet hakkının mutlak olması ve sınırlandırılmaması gerekir. Bu hakların varlığı ise istisnadır.

1) Su alma hakkı (hakku'ş-şirb): Ekin ve hayvan sulamak için su alma ve su nöbeti hakkı demektir. İnsan ve hayvanların su içmesi de buna dahil olup, şefeh (hakku'ş-şefeh) adı verilir. Sular bu hak bakımından dörde ayrılır.

a) Özel kaplara konulmuş sular. Desti, bidon, su deposu ve benzeri özel kaplara doldurulan sular, sahibinin imi olmadıkça kimse yararlanamaz. Sahibi bunlar üzerinde satış, hibe vb. dilediği tasarrufu yapabilir. Hz. Peygamber, özel olarak taşınan sudan başka suyun satılmasını yasaklamıştır (İbn Sellam, el-Emval, s. 302).

b) Kaynak, kuyu ve sarnıç suları: Bu, bir kimsenin kendisi için çıkardığı su olup, temelde mübahtır. Sahibinin bu suda özel bir hakkı vardır. Mübah bir araziden çıksın veya mülk edinilmiş araziden elde edilmiş bulunsun müsavidir. Hadiste; "Însanlar üç şeyde ortaktırlar su, ateş, ot" buyurulmuştur (Zeylai, Nasbu'r-Raye, IV, 294). Bu hadis, içmek veya evde kullanmak üzere su alımına izin verir. Suyun sahibi engellerse, gerekirse silah kullanarak sudan yararlanma hakkı vardır. Hz. Ömer'in uygulaması böyledir (Ebu Yusuf, Kitabu'l-Harac, s. 97).

c) Şahsa ait özel kanal ve akarsular: Bir önceki sularda olduğu gibi, bunlarda da herkesin yahut kendisi ve hayvanları için (şefeh) su alma hakkı vardır. Ekim ve ağaç sulama için sahibinin izni gerekir.

d) Umumi nehirlerin suları: Bunlar bir kimseye ait olmayan umumi yatakta akan sulardır. Topluma aittir. Dicle, Fırat gibi. Bunlarda hiçbir kimsenin mülk hakkı yoktur. Her isteyen kendisi, hayvanları, ekin veya ağaçları için bu sulardan yararlanabilir. Ancak yararlanma başkalarına zarar verirse, her müslüman için bunu engelleme veya sınırlama hakkı doğar.

2) Geçiş hakkı (hakku'l-mürur): Bir kimsenin kendi mülküne ulaşabilmek için, başkasının mülkü üzerinden geçme hakkı vardır. Geçiş hakkının esası şudur: Bir kimse ölü bir araziyi ihya etse, daha sonra bu arazinin dört yanını başkaları ihya etse, ilk ihya edenin mülkü ortada kalacağından, arazisine gidip-gelmek için başkasının mülkünden geçmek zorundadır (İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtar, V, 303).

3) Su geçirme hakkı (hakku'l-mecra). Tarım ürünlerini sulamak için başkasının arazisi üzerinden kanal açarak veya boru döşeyerek su geçirme hakkı vardır. Bu kanal bazan komşu arazi sahiplerince ortaklaşa veya devlet tarafından yaptırılabilir. Bir arazi sahibi, komşu arazi sahiplerinin su geçirmesini engelleyemez. Bu konu ile ilgili olarak Hz. Ömer'in uygulaması delil gösterilir. Dahhak b. Halife, el-Ureyz mevkiinden bir pınar çıkarır, bu suyu Muhammed b. Mesleme'nin arazisinden geçirmek ister. Muhammed b. Mesleme engel almak isteyince, Dahhak; bunun kendisine pek zararı olmayacağını üstelik aynı kanaldan sulama için Onun yararlanabileceğini belirtmesine rağmen, diğeri razı olmaz. Halife Ömer tarafları dinledikten sonra, Muhammed b. Mesleme'ye kendisi için de yararlı olacak bu su yoluna niçin izin vermediğini sorar. Muhammed, yeminle izin vermeyeceğini söyleyince, Hz. Ömer;

"Yemin ederim ki, karnını üzerinden de olsa o suyu oradan geçiririm" der ve kanalın açılmasını emreder (Malik b. Enes, Muvatta', II, 218; Tecrid-i Sarih Tercemesi, VII, 405; Ali Şafak, a.g.e, s. 315, 316).

4) Kanalizasyon geçirme hakkı (hakku'l mesil): Ev, fabrika veya araziden ihtiyaç fazlası suları, kirli ve pis kulan veya sıvı anıkları açık kanal veya altyapı tesisleriyle başkasının mülkünden geçirme hakkı vardır. Su geçirme hakkı ile kanalizasyon geçirme hakkı arasında şu fark vardır. Birincisi ev veya arazi için içme, kullanma veya sulamaya elverişli suyu geçirme, ikincisi ise, kullanılmış su, sıvı anık ve benzerlerinin, başkasının mülkü üzerinden veya altyapı tesislerinden geçirerek dışarı akıtma hakkıdır. Altyapı tesislerinin masrafı, kendi mülkünde olsun, başkasının mülkünde olsun, bunlardan yararlanan kimse veya kimselere aittir. Bunlar umuma ait yerlerde olursa, tesis ve tamir masrafları devlete aittir (ez-Zühayli, a.g.e, V, 606, 607).

5) Kat çıkma hakkı (hakku't-taallı): Bir kimse, mülkünün alt ve üstünden, başkalarına açık zarar vermemek şartıyla dilediği şekilde yararlanabilir. Kendi dairesinin üstüne başka daireler inşa ederek başkasına satabilir. Yeni malikler için, kat irtifakı hakkı doğar. Bu, kat çıkma hakkına sahip olana ait sürekli, sabit bir haktır. Binanın veya alt katın yıkılmasıyla kat çıkma hakkı sona ermez. Mirasla geçer.

Malikilere göre, iki kat arasındaki beton, alt kata ait olup, yıkılırsa bunu tamir etmek onun görevidir. Üst kat malikinin bunun üzerinde oturma hakkı vardır. Hanefilerde de durum böyledir. Şafiilere gör ise, iki kat arasındaki beton, iki mülk arasındaki duvar gibi ortaktır. Çünkü bunlarda yararlanma ortaktır. Üst kat sahibi, çatıdan örfe göre yararlanabilir.

Hanefilere göre, kat çıkma hakkı bir mal sayılmadığı için, bağımsız olarak satılamaz. Bir kimsenin kendi mülkünde, irtifak hakkı sahibinin rızası olmadıkça tasarrufta bulunması sakıncalıdır. Çünkü o, başkasına ait muhterem bir hakkın bağlı bulunduğu bir konuda tasarruf etmiş olur. Buna göre, alt kat maliki, kendi katında, üst kat malikinin rızası olmadıkça pencere açma, duvar kaldırma gibi değişiklikler yapamaz. Üst kat maliki de, alt katı zayıflatacak ilaveler yapamaz. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre ise, irtifak hakkı sahibinin tasarrufları prensip olarak mübahtır. Çünkü o, kendi mülkünde tasarrufta bulunmuş olur. Ancak bu tasarruflar başkasına zarar verecekse engel olunabilir. Hanefilerde fetvaya esas olan görüş bu olup, istihsana dayanır (el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi, VI, 264 vd.; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadir, V, 502 vd.; İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtar, IV, 375-377; ez-Zühayli, a.g.e, V, 608-610)

6) Bitişik yan komşu olmaktan doğan irtifak hakkı (hakku'l-civar): Bitişik yan komşulardan her biri, diğerinin gayr-i menkulü üzerinde bazı irtifak haklarına sahiptir. Komşusuna açık bir zarar vermeksizin bunu kullanabilir. Hadiste; "Komşusunun Şerrinden emin olmadığı kimse cennete giremez" buyrulur. (Müslim). Komşu kendi mülkünde, pencere açma, duvarları yıkma, kuyu kazma, ev veya ticarethane yapma gibi dilediği tasarruflarda bulunabilir. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed istihsan deliline dayanarak şu görüşü benimserler: Gayr-i menkul malikinin kullanım ve tasarrufu, yan komşularına açık zarar vermemekle sınırlanır. Delil şu hadistir: "Zarar ve zarara karşılık zarar yoktur" (el-münavi, Feyzu'l-Kadir, VI, 431), es-Serahsi, el-Mebsut, XV, 21; el-Kasani, a.g.e, VI, 264 vd.; İbnü'l-Hümam, a.g.e, V, 506; Şafi, el-Ûmm, III, 222 vd.; Emiriyye).

Hamdi DÖNDÜREN


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Hakku'l-Irtıfak kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Hakku'l-Irtıfak kelimesi anlamı 14 defa okunmuştur. [241920] Hakku'l-Irtıfak kelime anlamı, Hakku'l-Irtıfak nedir, Hakku'l-Irtıfak ne demek, Hakku'l-Irtıfak sözlük anlamı

Paylaş