Hilafet Nedir

Hilafet Nedir ? Hilafet Ne demek ?

1-)

Allah'ın hakimiyet hakkının bir tecellisi olarak Islam hükümlerini uygulamaya koymaktan sorumlu makamının adı.

Islam yönetiminin hem teorik hem de pratik açıdan kendine özgü olan bu makam genellikle "halifelik" veya "hilafet" diye adlandırılmaktadır. Bu makama gelebilmek için belirli özelliklere sahip olmanın yanında, belirli yoldan o makama gelmiş olmak da gerekir.

Hilafet, kelime anlamıyla, başkası nın yerine onun adına görev yapmak veya tasarruflarda bulunmak demektir (Ibn Teymiyye Mecmuu'l-Fetava, XXXV, 43; el-Kettani, et-Teratibu'l-Idariyye, I, 2). Halife ise, başkası tarafından kendi adına iş görmek üzere görevlendirilen kişiye denir (Ibn Hazm, el-Fisal, IV, 107). Başkasının adına görev yapmanın veya tasarruflarda bulunmanın ise birkaç nedeni vardır. Ya yerine görev yapılan kimsenin acız olması sözkonusudur. veya halife olarak tayın edilen kimsenin değerini yükseltme amacı güdülmüştür (Rağıb el-Isfahani, el-Müfredat fi Garibi'l-Kur'an, s. 156). Yerine görev yapılan kimsenin hazır olmaması ya da ölümü durumunda hilafet, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in risalet dışında kalan görevlerini yüklenmek demektir.

Islam hukukçuları "hilafet" terimini, genellikle Hz. Peygamber (s.a.s)'in yerine geçmek anlamına kullanmışlardır. "Gerçekte hilafet, şeriatı Allah'tan tebliğ eden Peygamber'in yerine geçip dini korumak ve dünya işlerini de düzene sokmak" (Ibn Haldun, Mukaddime, 191) demektir; en yüksek başkanlık ve amme velayetidir; dini koruma ve dünya işlerini düzenleme makamıdır. Bu makama getirilene halife adı verilir.

Bu makama geçen, toplumu sevk ve idarede Hz. Peygamber'e halef olmuştur. Bu nedenle "Peygamber'in halifesi" demekte sakınca görülmemiştir. Fakat genellikle yalnızca "halife" demekle yetinilir. Hz. Peygamber'in hadislerinde "hilafet" ve onunla aynı kökten türeyen kelimeler, yerine göre terim anlamıyla, yerine göre kelime anlamıyla kullanılmış bulunuyor (Buhari, Meğazi, 37; Ahkam, 43; Müslim, Hacc, 425; Imare, 61; Ebu Davud, Cihad, 72; Tirmizi, Deavat, 41, 46; Nesai, Istiaze, 43 vs).

Halife'ye "Allah'ın halifesi" demenin caiz olduğunu söyleyenler: "O, sizi yeryüzünün halifeleri yapandır" (el-Enam, 6/165) anlamındaki ayeti delil gösterirler. Bunun caiz olmadığını söyleyenler de Hz: Ebu Bekir (r.a.)'ın kendisine Allah'ın halifesi denilmesine müsaade etmedığını söylerler (el-Maverdi, el-Ahkamu's-Sultaniyye, Çev, A. Şafak, s. 19; el-Ferra, el-Ahkamu's-Sultaniyye, s. 27; Ibn Haldun aynı yer; Ibn Teymiyye, a.g.e., XXXV, 44-5).

Ilahi emirler gözönünde bulundurulmadan kurulan yönetimlere hiçbir zaman "hilafet" adı layık görülemez. "O, sizi yeryüzünde halifeler yapandır. Artık kim küfrederse küfrü kendi zararınadır. Kafirlerin küfrü kendilerine Rableri katında şiddetli buğzdan başka birşey artırmaz. Kafirlerin küfrü kendilerine hüsrandan başka birşey artırmaz" (el Fatır, 35/39).

"Allah, içinizden iman edip de güzel amelde bulunanlara yeminle vadetti ki, kendilerinden evvel gelenleri (kafirlerin yerine) nasıl halife yaptı ise, onları da muhakkak (müşriklerin yerine geçirip halife kılacak; onlara kendileri için beğendiği dini (Islam'ı) herhalde payıdar kılacak; onların korkularını güvenliğe çevirecektir. Ta ki onlar bu güvenlik içinde bana ibadet etsinler bana hiçbir şeyi ortak tutmasınlar. Kim bundan sonra nankörlük ederse artık onlar fasıkların ta kendileridir" (en-nur, 24/55).

Demek ki asıl önemli olan, bu yüce makamın gereklerinin yerine getirilmesidir. Bunlar da Allah'ın hükümlerini mutlak ölçü kabul etmek; salih amel işlemek ve Allah'a karşı gelmemek, küfre sapmamaktır. Kendisinde bu özellikler bulunmayan hiçbir yönetim "Islami" olma özelliği kazanamaz; Islami kavramlarla nitelendirilemez.

Halifelik makamına geçen kimse için "halife" adı kadar kullanılmış ikinci bir unvan daha vardır ki, o da: "Imam"dır. Imam, sözüne veya davranışlarına uyulan kimse demektir (Rağıb, a.g.e., 24).

Imamet de terim olarak: "Dini, dünyevi ve her konuda en yüksek başkanlık demektir" (el-Cürcani, Şerhu'l-Mevakıf, 602; M. E. Zehra, Mevzu'atu'l-Fıkh, I, "Al" mad., 3. kısım; Elmalılı, I, 491). Ancak bunun yerine halifelik kavramının kullanılmasının daha tercih edilir bir adlandırma olduğu da belirtilmiştir (el-Cürcani a.g.e., aynı yer). Bu makamı işgal edene halife veya Imam denmesinin nedenlerine gelince:

Ilk halifenin Rasulullah (s.a.s)'den sonra gelip risalet dışında kalan görevleri yerine getirme hususunda onun yerini almış olması; asıl hakim Allah olduğundan, O'nun yeryüzündeki hakimiyetini temsil etmesi ve ‚bu temsilini (hilafet) görevi bütün mü'minlere yöneltilmiş bulunduğundan, (bk. el En'am, 6/165) mü'minlerin onu seçimle ve akidle bu makama getirmeleri dolayısıyla, Islam devleti başkanına hafife adı verilir. Ona "Imam" denmesinin nedeni ise; Islam devlet başkanının namaz kıldıran imama benzetilmiş olmasındandır. Imamın arkasında namaz kılan cemaatin imama uymaları nasıl bir zorunluluk ise,toplumun da aynı şekilde devlet başkanına itaat etmesi gerekir. Bu nedenle devlet başkanlığına: "el-Imametü'l-Kübra" veya "el-Imametü'l-Uzma" (büyük imamlık) da denilir. Aslında Islam devlet başkanım belirli bir isimle adlandırma zorunluluğu yoktur. Ona verilen isimden çok onun işgal ettiği makamın özellikleri ve bunların yitirilmesi önemlidir.

Islam yönetimini kastederek "hilafet" ile birlikte "meliklik" ve "saltanat" terimlerinin de kullanıldığını görmek mümkündür.

Meliklik genellikle, babadan oğula geçen yöneticilik anlamı,na kullanılmıştır. Bu nedenle Islam'da meliklik -bu anlamıyla- söz konusu değildir. Bu anlamıyla meliklik, Israiloğullarının yönetimlerinde görülmüştür. Bunu da Kur'an-ı Kerim'in bazı ayetlerinden anlamaktayız. (bk. el-Maide, 5/20; el Bakara, 2/247; Sad, 38, 35)... (Konu ile ilgili daha etraflı açıklamalar için bak. Ibn Teymiyye Mecmu'ul-Fetava, XXXV. 33 vd.).

Islam yönetim düzeni, yeryüzünde Rasulullah (s.a.s)'in önderliğinde gerçekleşmeye başladığı dönemlerde dünyada var olan diğer siyasal düzenler "kuvvet" temeli üzerinde yükselmekteydi. Bu düzenlerin politikaları da üstünlük kurmak ve insanları baskı altında tutmak ve tahakküm ilkelerine dayanıyordu.

Bu tür yönetimlere ve onların politikalarına en açık iki örnek, biri İslam'ın doğduğu yer olan Arap yarımadasının kuzeydoğuşunda yer alan Iran imparatorluğu; diğeri ise kuzeybatısında bulunan Bizans imparatorluğu idi. Müslümanlar bu iki düzeni tanımlamak için o dönemlerde Iran rejimi hakkında "kisraviyye" yani kisralar düzeni; Bizans rejimi hakkında da "Kayseriyye" yani "Kayserler düzeni" terimlerini kullanıyorlardı.

Aynı şekilde her iki düzeni tanımlamak amacıyla "mülk" kavramı da kullanılırdı. Bununla da anlatılmak istenen bir tek kişinin mukeddaratına egemen olduğu mutlak ve istibdada dayalı yönetimlerin düzenlemeleri, idi. Bu kişi ülkeyi kişisel arzu ve heveslerine göre yönetir ve iradesinin üstünde herhangi bir kanun veya otorite kabul etmez ve tanımazdı.

Özellikle ilk müslümanlar, böyle bir yönetim biçimini kesinlikle kabul edemez, içlerine sindiremezlerdi. Çünkü Kur'an-ı Kerim, bu tür "meliki" düzenlere Firavun gibi kişileri örnek göstererek onlardan nefret ettirdiği gibi; "Şüphesiz, melikler bir itlkeye girdiklerinde oraya ifsad ederler, o ülke halkının azız olanlarını zelil ederler. (Evet) onlar böyle yaparlar..." (en-Neml, 27/34) ayetiyle de genel olarak melikler hakkındaki olumsuz hükmünü belirtmektedir.

Kur'an-ı Kerim meliki yönetimlerin temelının zulme dayalı olduğunu befirtir ve bazı, zalim meliklerden de söz eder:

"Arkalarında her sağlam gemiyi zorla alan bir melik vardı" (el-kehf, 18/79).

Görülüyor ki Kur'an-ı Kerim, Kisraların, Kayserlerin, Firavunların yönetim biçimini gayet açık bir dille eleştirmekte ve reddetmektedir. Bu ruh ile yetişen ilk müslüman nesil bu tür yönetim şekillerine karşı oldukça hassas idi; onlar Islami yönetimin melikliğe dönüşmemesi için büyük bir özen gösteriyorlardı. (bk. M. Ziyauddin er-Reyyis, en-Nazariyyatu's-Siyaşıyyeti'l-Islamiyye, Kahire 1979, s. 114 vd.).

Hz. Ömer (r.a) bir gün Selman (r.a)'a: "Ben melik miyim, halife miyim? diye sorar. Selman da: "Eğer sen müslümanlardan bir dirhem veya daha az bir miktar toplayacak ve bunu hakkıolmayan bir yere harcıyacak olursan, sen meliksin, halife değilsin" der. Haksız tasarrufları yanında melikin insanları zora koştuğu da bildirilmiştir. Bu bakımdan Hz. Ömer'e etrafında bulunanlar: "Hamd olsun ki sen melik değilsin" demişlerdir (Ibn Sa'd, Tabakat, III, 306-7; el-Kettani, a.g.e., I, 13; Kandehlevi, Hadislerle Müslümanlık, II, 632). Abdullah b. Ömer (r.a) de ümmetin topluca bey'at etmediği kimseye halife demenin doğru olamayacağını bildirmiştir (Tecrid-i Sarıh Tercümesi, VII,175).



2-)1. Resulullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra bütün müslümanlara imamlık ederek İslamiyet'in emirlerinin tatbik edilmesine nezaret edip, İslamiyet'e ve müslümanlara karşı yapılan her türlü müdahaleye cevap vermek vazifesi. (Bkz. Halife)

Benden sonra hilafet otuz senedir. Sonra melik-i adud olur (ısırıcı sultanlar gelir). (Hadis-i şerif-Tirmizi)

Biz bu işe, Peygamberlikle ve Allah'ın rahmeti ile başladık. Bundan sonra hilafet ve rahmet olur. Ondan sonra melik-i adud olur. Ondan sonra da ümmetimde zulüm, işkence ve karışıklık olur. (Hadis-i şerif-İzalet-ül-Hafa)

Dört büyük halifenin birbirinden yükseklikleri hilafetleri sırası iledir. Çünkü İslam alimlerinin sözbirliğine göre; peygamberlerden sonra insanların en üstünü Ebu Bekr-i Sıddik hazretleri, ondan sonra Ömer-ül-Faruk hazretleri sonra hazret-i Osman, sonra hazret-i Ali'dir. (İmam-ı Rabbani)

2. İnsanları doğru yola sevk eden bir velinin, bir talebesinin manen yetiştiğine ve başkalarını da yetiştireceğine dair izin vermesi.

Kendisine hilafet verilecek zatın batınının (yani kalbi ve diğer azalarının) nisbete ve hallere kavuşmuş olması, kötü huylardan temizlenmiş, iyi huylarla süslenmiş olması ve sabr, tevekkül, kanaat, rıza, teslim sahibi olması dünyaya düşkün olmaması lazımdır. (Abdullah-ı Dehlevi)

Ahmed-i Yekdest hazretleri Serhend'de Muhammed Ma'sum-i Faruki'nin hizmeti ile şereflendi. On bir sene kahvesini pişirdi. Sonra hilafet verilip Mekke-i mükerremede irşada, insanları doğru yola davete memur oldu. Otuz dokuz sene bu vazifeyi yaptıktan sonra 1707'de Mekke'de vefat etti. (Seyyid Yahya Efendi)


3-)Halifelik.


4-)Bk. halifelik


5-)Bir kimseye halef olmak ve onun yerine geçmek.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Caliphate halifelik.
İngilizcesi İngilizce
The Caliphate.
İngilizcesi İngilizce
Caliphate.

  • O zaman demek ki Amerika’da, Rusya’da, Fransa’da Hilafet var.

Sizde içinde Hilafet kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Hilafet kelimesi anlamı 347 defa okunmuştur. [243898] Hilafet kelime anlamı, Hilafet nedir, Hilafet ne demek, Hilafet sözlük anlamı

Paylaş