Hile-I Ser'ıyye Nedir

Hile-I Ser'ıyye Nedir ? Hile-I Ser'ıyye Ne demek ?

1-)HÎLE-İ ŞER'İYYE



Hile, çözüm, çare, beceriklilik demektir. Çıkış yolu anlamına gelen mahrec ve çoğulu meharic de hilenin eş anlamlısı olarak kullanılır. Hile-i şer'iyye; amel ve tasarrufları şekil ve dış görünüş bakımından fıkha uygun düşürmek, İslam'da yasak olan hususları görünüşte meşru olarak yapabilmek için bulunan yollar, çareler, çıkış noktaları demektir. Karşılaşılan güçlüğü çözmeye çalışırken başvurulan muameleye "muamele-i şer'iyye", bu işlem sonucu kazanç elde edilmişse, buna da "ribh-i şer'i" denir. Meşru kar demektir.

Hile prensibi ilk Hanefi müctehidlerince İslam hukukunu yürüyen hayatla uyumlu hale getirmek, zaruret yoluyla haramların mübah sayılmasını azaltmak, insanların apaçık şer'i kaideleri çiğnemesini önlemek gibi güzel amaçlar için kullanılmış ve daha çok yemin, talak (boşanma) gibi konularda uygulanmıştır. Ancak bu kaide zamanla çığırından çıkmış "kanuna karşı hile yapmak" şekline dönüşmüştür.

İmam Muhammed, muamele-i şer'iyyeye "iyne" adım vermiştir. Bu yüzden iyne satışını açıklığa kavuşturmak hile-i şer'iyyeyi anlamaya yardımcı olur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Însanlar dinar ve dirhemlerin peşine düşer, iyne satışı yapar, hayvancılık yapar ve Allah yolunda cihadı terkederlerse, Allah onlara bir bela indirir ve bu belayı yeniden dinlerine dönünceye kadar da kaldırmaz" (Ebu Davud, Büyu', 54; Melahim,10; Ahmed b. Hanbel, II, 42).

İyne satışı, ödünç para isteyen bir kimseye bir malını veresiye bir bedelle satmak, aynı malı daha az peşin bir bedelle geri almaktır. Bu konudaki bir uygulama örneğini Ebu'l-ali'ye Hz.Âişe'den şöyle nakleder: "Zeyd b. Erkam (ö. 66/689)'ın ümmü veledi olan bir kadın O'na dedi ki: Ey mü'minlerin annesi, Zeyd'e veresiye sekizyüç dirheme bir köle sattım. Sonra onu ondan altıyüz dirheme peşin satın aldım. Hz. Aişe şöyle dedi: Ne kötü bir satım, ne kötü bir alım yaptın. Zeyd'e şunu bildir ki, eğer tevbe etmezse Rasulullah (s.a.s) ile yaptığı cihadın sevabım kaybetmiş olur. Kadın dedi ki; "Satışı bozup, altı yüze geri alsan olmaz mı?" "tabii, kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, önceden verdiği kendinindir" (el-Bakara, 2/275) (Ahmet b. Hanbel, IV,180; el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi', V, 198, 199; Vehbe ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslami ve Edilletühu, Dimaşk 1984, IV, 469).

Şafiiler dışında İslam hukukçularının büyük çoğunluğu iyne satışını geçersiz saymışlardır. Çünkü bu faize götürür. Hanefilerden Ebu Yusuf ise "iyne caizdir ve sevabı vardır. Sevabının olması haramdan kaçınmayı sağladığı içindir" (Kadihan, II, 244, 245) demiştir. İmam Muhammed ise, iyne satışını faizcilerin uydurduğunu ve bu akde kalben razı olamadığını söyler (İbnü'l-hümam, Fethu'l-kadir, V, 207, 208; İbn Âbidin, a.g.e., IV, 244).

Muamele-i Şer'iyyesiz alınacak bir kar mutlaka haramdır. Fakat muamele-i şer'iyye suretinde İmam Ebu Yusuf'a göre riba kalkar kar caiz olur. Bu bir şer'i kurtuluş yoludur. Çünkü yetimin veya vakfın malını veli veya mütevelli bir kimseye karsız (ribhsiz) karz olarak veremez, faiz alması ise haramdır. O halde meşru bir alım-satım akdi vasıtasiyle bunların menfaatleri sağlanmış olur. Artık bu muameleyi gayr-i meşru bir hiyle olarak kabul etmek doğru değildir" (Ö. N. Bilmen, Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul 1969, V, 47-48). Ö. N. Bilmen, diğer borçlar konusunda farklı sonuca ulaşır ve şöyle der:

"Ödünç para alanın üzerine, muamele-i şer'iyye ile bir kar (ribh) yüklemek sahih ise de, fakihlerin büyük çoğunluğuna göre kerahetten uzak değildir. İbnü'l-Hümam Fethu'l Kadir'de şöyle der: Böyle bir işlemde kerahet yoktur. Şu kadar var ki, bu tercihe şayan değildir. Çünkü bundan karz-ı hasen suretiyle yapılacak bir iyilikten yüz çevirme vardır (Ö. N. Bilmen, a.g.e., VI, 100, 101).

Hanefilerde genel olarak muamele-i şer'iyye faiz sayılmayarak caiz görülmüş, dolayısıyla uygulama bu şekilde olmuş, fetvalar ile hükümler bu yolda verilegelmiştir. Osmanlı sultanları hakim ve müftilerin, Hanefi mezhebinde sahih görülen görüşlerle hüküm ve fetva vermelerini emretmiştir (Ali Haydar, Dürarü'l-Hükkam Şerhu Mecelleti'l-Ahkam, IV, 696-700, İstanbul 1330). Bunun bir sonucu olarak Belh fakihleri; "Zamanımızda iyne usulüne göre yapıları alış-veriş, çarşılarımızda yapılmakta olan alışverişlerden hayırlıdır" demişlerdir.

Ancak hile-i şer'iyye açıkça veya gizlice faizli işleme yol açmamalıdır. Mecelle'de de yer aldığı gibi "akitlerde itibar lafza değil manayadır". Diğer yandan, alacaklıya menfaat sağlayan borç akdinin, bütün mezheplerce faiz sayılarak yasaklandığı görülür (Abdurrahman b. Süleyman (Damad) Mecmau'l Enhur, İstanbul 1301, II, 303). Bu yüzden yapılan akit gerçekçi olmalı, yapmacık olmamalıdır. Amellerin niyetlere göre olduğu ayet ve mütevatir hadislerle sabittir. Bu hüküm amellerin ahiretteki durumu ile ilgili görülse bile, akitlerde tarafların gerçek niyet, maksat ve iradelerini araştırmaya bir engel yoktur. Mesela, bir kimse ödünç olarak 1000 gram altın verip, yıl sonunda 1300 gram olarak geri alsa, bu işlem, bir İslam ülkesinde faiz sayılacaktır. Bunun yerine evini 1000 gr. altın karşılığında satıp, bir yıl sonra 1300 gr. altına geri alsa, bu bir alım satım muamelesi olur. 300 gr. fazlalık kardır. Ancak alım-satım faizi gizlemek için yapılmışsa o zaman muvazaalı bir akit sözkonusu olur. Böyle bir durumda Ebu Hanife ve İmam Şafii'ye göre dışa karşı açıkça yapılan satım akdi geçerli sayılır. Mesela; evi alan, artık bir yıl sonra tekrar geri satmaya zorlanamaz. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre ise tarafların gerçek iradesi araştırılır. Gerçek irade satım akdi ise ona göre, faiz alıp-vermek ise, buna göre işlem yapılır (el-Mavsıli, el-İhtiyar Li Ta'lili'l-muhtar, II, 21; ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslami, I, 171). Kanun boşluklarından yararlanarak, kanuna karşı hile yapmak isteyenler her devirde olmuştur. Hükümlerin amaçlarından ve özünden uzaklaşmamak için akitlerde gerçek iradeyi araştırmak veya Ebu Hanife'nin dediği gibi dış görünüşe (ahire) göre hükmetmek gerekir. Bu taktirde hile-i şer'iyyelerin önüne geçilebilir veya bu konuda tarafların muvazaalı akit değil de gerçek akitler yapması sağlanabilir.

Bize kadar ulaşan hile ve meharic kitapları daha çok Hanefi ve Şafiilere aittir.

İmam Muhammed (ö.189/805)'in el-Hiyel ve'l Meharic'ini el Hakim eş-Şehid özetlemiş, İmam Serahsi de bunu şerhetmiştir. el-Hiyel'in iki ayn rivayeti Sahabe tarafından " el Meharic fi-Hiyel" adıyle neşredilmiştir (Leipzig, 1930).

el-Hassaf, Ali b. Muhammed en-Nehai ve Sad b. A es-Semerkandi gibi fakihlerin de müstakil "el Hiyel" kitapları vardır. Diğer bir takım fıkıh ve fetva kitaplarında da hiyel için fasıllar açılmıştır.

Şafiilerden Gazali ve İbn Ziyad gibi alimler hiyele cephe almışlarsa da, İbn Hacer, Fetava'sında bunlara karşı çıkmış ve uygulamayı hiyelin lehine çevirmiştir.

Hile-i şer'iyye usulüne en büyük tepki Hanbelilerden İbn Teymiyye (ö.728/1327) ile öğrencisi İbnü'l-Kayyim (ö. 751/1350)'den gelmiştir. İbn Teymiye'nin " Kıyamu'd Delil ala Butlanu't-Tahlil", İbn Kayyim'in " Î'lamü'l-muvakkıin ve İgasetü'l-Lehfan" isimli eserlerinde bu konu geniş olarak tartışılmış, "gaye ve çare mübah ise hile mübah, değilse hile haramdır" sonucuna varılmıştır (İbn Teymiyye Mecmau'l-Fetava, XXIX, 446; İbn Kayyim, İ'lamü'l-Muvakkıin, Mısır 1955, III,107-417, İgasetü'l-Lehfan, Mısır 1310, s. 183-285; A. Emin, Duha'l-İslam, II, 190 vd.).

Hamdi DÖNDÜREN


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Hile-I Ser'ıyye kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Hile-I Ser'ıyye kelimesi anlamı 6 defa okunmuştur. [243360] Hile-I Ser'ıyye kelime anlamı, Hile-I Ser'ıyye nedir, Hile-I Ser'ıyye ne demek, Hile-I Ser'ıyye sözlük anlamı

Paylaş