Hukuk Nedir

Hukuk Nedir ? Hukuk Ne demek ?

1-)Alm. Rechet, Fr. Droit, İng. Law. İnsanlar arasındaki sosyal münasebetleri ve toplum hayatını düzenleyen kaideler (kurallar) topluluğu. Arapça bir kelime olan hukuk, “hak” kelimesinin çoğulu olup, “haklar” demektir. Hak da hukuk nizamının ve kurallarının sağladığı menfaat ve yetkilerdir. (Bkz. Hak)

İnsanların hayat düzenini ve intizamını sağlayan kurallardan biri de hukuktur. Hukuk, fertler ve çeşitli insan toplulukları arasındaki münasebetleri, adalete uygun olarak düzenlemeye çalışan kuralların bütününden meydana gelir. Hukuk, beşeri münasebetlerde, adaletin meydana çıkmasına hizmet eden bir hayat nizamıdır. Hukuk, ayrıca insanın toplum içinde, ferdi hak ve hürriyetlerinin kurulup, muhafaza edilmesini de sağlar. Toplumda özel ve genel hayatın uyuşmazlıklarını da halleder. İnsanlara, işleri, hayatları ve gelecekleri hakkında güven sağlamaya çalışır.

İnsanlık tarihinde, en ilkel kuralları içine alan hukuki düzenlemeler olduğu gibi, en mükemmel adilane düzenlemeler getiren hukuk kuralları da olmuştur. Şekli ve muhtevası insanlar tarafından düzenlenen hukuk kuralları, zamana, yere ve insanlara göre birçok değişiklikler göstermiştir. Hukukun uygulandığı her ülkede, ayrı ayrı hukuk kuralları geçerlilik kazanmıştır. Bir memlekette yürürlükte bulunan hukuk, orada yaşayan halkın örf, adet ve sosyal zaruretleriyle, yani dini ve ahlaki telakkileriyle temas halinde bulunmuştur. Hukuk kuralları, toplumu idare edenlerin siyasi tercihlerine göre şekillenmiş, bazan da asıl gayesinden uzaklaştırılmıştır. Böyle olunca adaletin yerini zulüm almış, haksızlıkların önüne geçilememiştir. İnsanlarda sona erdirilmesi mümkün olmayan fikri ayrılıklar, her zaman ve her yerde hukuk kurallarının farklılığına sebeb olmuş ve olmaya devam etmektedir.

Genellikle bütün hukuk sistemlerinde adalet, hakkaniyet ve sosyal adalet, hukukun gözönünde tuttuğu kavramlar olmuştur. Hukukun gayesi de; insan kıymetinden ve insanlığa saygı fikrinden hareket ederek ve insanlar için müşterek iyiliği hedef tutarak, adaleti ve hakkaniyeti gerçekleştirmeye çalışmaktır. Sosyal adalet, mutlak eşitlik olmayıp, çalışıp hak edenlere karşılığını vermektir. Bu da, adaleti gerçekleştiren hukuk kuralları ile temin edilebilir.

Hukuk sistemlerinin doğuşunu ve gelişmesini hazırlayan bir çok sosyal kaynaklar mevcuttur. Bu hususta hukuk bilginlerinin görüşleri çok değişiktir. Hukukun kaynağının ne olması lazım geldiğini, her birisi ayrı açıdan ele almaktadır. Hukukun kaynağının, devletin otoritesi olduğunu söyleyenler olduğu gibi, sosyal dayanışma sözleşmesi ile din ve ahlak kurallarından meydana çıktığı esasını kabul edenler de vardır. Bu kaynaklara göre hukuk nizamları da çeşitli kısımlara ayrılmaktadır.

Beşeri hukuk: Din kurallarının hakim olmadığı toplumlarda, hukuk kuralı vazetmeye (ortaya koymaya) yetkili kişi veya kurumlarca veya gücü yeten birisi tarafından meydana getirilmiş hukuk kurallarıdır. Bu hukukun kuralları, her zaman ve her toplumda birçok değişikliklere uğramış ve zamanımızda da hala bu değişiklikler devam etmektedir. Beşeri hukukun kaynaklarını, topluma hakim olan bir kuvvet sahibinin veya belirli bir zümrenin veyahut da o toplumu meydana getiren halkın yetki vermesiyle seçilenlerin meydana getirdiği meclislerin hazırladığı kanuni düzenlemeler teşkil eder: Anayasalar, çeşitli konuları düzenleyen kanunlar, tüzükler ve yönetmelikler vs. gibi.

Beşeri hukukta, toplumda örf ve adet haline gelen uygulamalar da hukuk kuralı olarak benimsenebilir. Kanunlarda gösterilen belirli kişilerin hüküm ve kararları da bir hukuk kuralı olarak tatbik olunabilmektedir. Beşeri hukuk, insan varlığını gaye edinmiş, onun fert ve toplum hayatını düzenlemeye çalışmaktadır. Fakat her siyasi toplumun kendine has bir hukuku vardır. Devletin tatbik ettiği zorlayıcı kurallar, hukuku meydana getirmektedir. Kanun koyma organı tarafından konan hukuk kuralları (kanunlar) ile bu organın verdiği vekalete dayanarak diğer devlet organlarının çıkarttıkları tüzükler, yönetmelikler ve ayrıca kanunun örf ve adete atıf yaptığı veya dayandığı hallerde örf ve adet hukukuna “pozitif” veya “mevzu hukuk” denilmektedir. “dogmatik hukuk” da, bir ülkedeki yürürlükte bulunan hukuk kurallarını ve hükümlerini inceler. Bu, yürürlükteki hukuka ait nazariyattır (teorik bilgilerdir).

Tabii hukuk: İnsan iradesinin üstünde hiç değişmeyen evrensel prensiplerdir. Bunlar eşyanın tabiatına uygun olan ve yaratıcının öyle olmasını istediği kurallardır. Hukukçu olmayan insanların bile anlayacağı bu kurallar, insan ve eşyanın tabiatından doğan ve insanların hayatında kendisini kabul ettiren kuralların bütünüdür. Mesela, insanın şahsiyetine ve hürriyetine saygı göstermek, verilen sözü tutmak, yapılan sözleşmeye uygun davranmak böyledir. Bunun gibi mülkiyet hakkına da, tarzı ve hudutları değişik olsa bile, her yerde ve her zaman rastlanır.

Tabii hukuk prensipleri, aklın kolayca bulabileceği ve kavrayabileceği kurallardır. Gerçekten eşyanın tabiatından gelen ve bir yaratılış kanunu olan üstün ve değişmez bir nizam vardır ki, bunların hepsi tabii hukukun prensipleri arasında yeralır. Tabii hukuka “ideal hukuk” da denmektedir. Bu hukukun üstünlüğünü savunan hukukçular olduğu gibi, karşı çıkanlar da vardır.

Örf ve adet hukuku: Toplum hayatında doğmuş bulunan ve uzun zamandan beri uygulanması sebebiyle hukuken bağlayıcı sayılan, yazılı olmayan hukuk kurallarıdır. Kanunlar, yazılı hukuk kuralları olup, örf ve adet hukuku yazılı değildir. Yazılı hukukun bulunmadığı yerde örfe itibar olunur ve bağlayıcı bir hukuk kuralı kuvvetindedir. Örf ve adet hukuku, özel hukukun birçok dallarında uygulanmakta ve kanun boşluklarının doldurulmasında önemli bir rol oynamaktadır. (Bkz. Örf ve Âdet)

İlahi hukuk: Allah tarafından peygamberler vasıtasıyla gönderilen dinlerin bildirdiği hukuk kurallarıdır. İlk insan ve ilk peygamber olan hazret-i Âdem’den itibaren bütün ilahi dinler, toplumun sosyal hayatını düzenleyen kuralları bildirmiştir. Her asırda gönderilen peygambere, o asırda yaşayan insanların ihtiyaçlarını içine alan kurallar bildirilmiş ve peygamberler de bunları tebliğ edip, tatbikini sağlamışlardır. Bu hükümler, zamanla insanlar tarafından değiştirilmiş, ilahi olmaktan çıkıp beşeri kurallar hüviyetine girmiştir. Zamanımıza kadar ismini muhafaza eden Tevrat ve İncil ismindeki ilahi kitaplar da, tahrif edilmekten, değiştirilmekten kurtulamamıştır. Bu kitaplarda bildirilen şimdiki hükümler, kurallar, ilahi olmaktan çıkıp beşeri kurallar olmuştur. Din hüviyeti adı altında belli zümrelerin fikirlerini, düşüncelerini yansıtmaktadır. Dolayısı ile, zamanımızda bunların bildirdiği hukuk kurallarına, ilahi hukuk gözüyle bakmak yanlış olur.

İlahi dinlerin sonuncusu ise İslamiyettir. İslam dininin kitabı Kur’an-ı kerim ve bildirdiği hükümler, kurallar, değişmeden zamanımıza kadar ulaşmıştır. Kıyamete kadar, her asırdaki insanların ihtiyaçlarını karşılayacak hükümler, Kur’an-ı kerim’de bildirilmiştir. Kur’an-ı kerim’in bildirdiği ilahi hükümler, hazret-i Muhammed’in hadisleri, sözleriyle açıklanmış, İslam hukuku ismi ile kitaplara geçmiş, Müslümanlar tarafından öğrenilip uygulamaya konmuştur. İlahi dinlerin, dolayısıyle İlahi hukukun en son halkası ve bu hukukun zamanımızda değişmeden hayatiyetini devam ettiren tek temsilcisi olan İslam Hukuku, dört ana kaynağa dayanmaktadır:

1. Kur’an-ı kerim: Temel hükümler, veciz olarak bildirilmiştir. Bunun için müctehid olmayan, Kur’an-ı kerimi anlayamaz. (Bkz. İctihad)

2. Hadis-i şerifler: Hazret-i Muhammed’in sözleridir. Hadisler, Kur’an-ı kerimi açıklar. Hadisleri de, ihtisası olan alimler anlayabilir. (Bkz. Hadis)

3. İcma: İctihad derecesine yükselmiş müctehid alimlerin, bir konudaki sözbirliğidir. (Bkz. İcma)

4. Kıyas: Müctehid alimlerin, hükmü bildirilmeyen bir meseleyi, benzerlerini bularak, hükmü bilinen önceki bir meseleye göre neticelendirmesidir. (Bkz. Kıyas, İctihad)

Bunlara ilaveten İslam hukukunda, İslam dininin temel esaslarına muhalif olmayan örf ve adetler de kaynak olarak alınmıştır. İslam hukuku, bildirilen bu kaynaklarla, insanların meselelerini çözmektedir. Bu kaynakları, ancak dinde müctehid derecesine yükselmiş alimler anlar. Bu alimler, toplumun her kesimindeki insanların anlayacağı şekilde fıkıh, ilmihal kitapları yazarak bu hükümlerin, kuralların, anlaşılmasını ve uygulanmasını sağlar.

Hukukun çeşitli dalları: Bugünkü hukukçuların bir çoğu tarafından kabul edilmiş bir taksime göre “Kamu (Amme) Hukuk” ve “Özel (Hususi) Hukuk” ayırımı kabul edilmektedir. Bu ayırım tam değildir.

Kamu Hukuku çeşitli bölümlere ayrılır. Bunlar; Anayasa Hukuku, İdare Hukuku, Ceza ve Ceza Usul Hukuku, Mali Hukuk, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku ve Devletler Umumi Hukukudur.

Özel Hukukun bölümleri de; Medeni ve Borçlar Hukuku, Ticaret Hukuku, Fikri Hukuk, Devletler Hususi Hukuku, Medeni Usul Hukuku, İcra ve İflas Hukukudur.

Çeşitli Hukuk Sistemleri

Özel Hukuk ilişkileri bütün toplumlarda bir ortaklık arz eder. Aşağı yukarı her yerde aynıdır. Kamu Hukuku, her toplumun fikri ve siyasi yapısına göre değişiktir. Bununla beraber her ülkede, Özel Hukuk ilişkilerinin tanzim tarzı farklıdır. Bugün yeryüzünde uygulama imkanı bulan ve kuralları tespit edilen hukuk nizamlarını, başlıca dört grupta toplamak mümkündür.

1. Roma-Cermen Hukuku: Avrupa kıtasında başta İtalya, Almanya, Fransa olmak üzere Kara Avrupasında uygulanmaktadır. Roma devletinin ve sonra bunu yıkan Cermen kavimlerinin tatbik ettiği hukuk kurallarının birbirine olan etkisinden meydana gelmiş bir hukuk sistemidir. Ülkemizde de 1926 yılında İsviçre Medeni Hukukunun kabulünden sonra bu hukuk sisteminin uygulanmasına başlanmıştır. Romanın başlıca hukuk kaynakları, halk topluluğu kararları, örf ve adetler olmuştur. (Bkz. Roma Hukuku)

2. Anglo-Sakson Hukuku: İngiliz Hukuku da diyebileceğimiz bir hukuk sistemidir. Kara Avrupası hukukundan esaslı şekilde farklıdır. Bu hukukta kanunlaştırmaya gidilmemiştir. Mesela İngiltere’de yazılı bir anayasa yoktur. Bu hukuk, kanun koyucu veya parlamento tarafından değil, fakat mahkeme ictihadları tarafından meydana getirilmiştir. En mühim özelliği, bir mahkeme ictihadları veya meseleler hukuku olmasıdır. Mahkeme kararları bağlayıcıdır. (Bkz. Anglo-Saksonlar)

3. Sosyalist ülkeler hukuku: Geçmiş dönemlerde başta Sovyetler Birliği olmak üzere, iktisadi sistem olarak sosyalizmi benimseyen komünist bloku ülkelerde tatbik edilmekle beraber, sadece kitaplarda yazılı kalan ve uygulama imkanı bulamayan bir hukuk sistemidir. Çünkü komünist ülkelerde ferdin hak ve hürriyeti oldukça sınırlıdır ve yok denecek kadar azdır. Bunun neticesinde 1991 yılında başta Sovyetler Birliği olmak üzere Çin ve Küba hariç bütün komünist ülkeler komünizmden vazgeçerek demokrasiye geçmişlerdir.

4. İslam Hukuku: Bu hukuk sistemi, bütün beşeri hukuk sistemlerinden ayrı bir yapıya sahiptir.Kaynağı tamamen ilahi olup, insanların düşüncelerinden doğmamıştır. Tamamen dini hükümlere dayanmaktadır. Bu hükümler, Kur’an-ı kerimden, hadis-i şeriflerden, icmadan ve yüksek din alimlerinin ictihadlarından çıkmıştır (Bkz. Ahkam-ı Şer’iyye). Nass’ın (ayet ve hadisin) bulunmadığı yerde örf ve insanlar arasında yerleşmiş adetlere göre hüküm verilebilir. Çünkü İslam dininin yasaklamadığı adetlerde zamana uyulur ve dini nassları ispat için umumi ve hususi örf ve adetler hakem kılınır. Örf ile tayin, nass ile tayin gibidir. Bir şeyi insanların hepsinin kullanması, zaruret olur ve ona uymak mecburiyetinde olan kişinin haline delil teşkil eder. Örf ve adet hükümleri, Mecelle’nin 36, 45’inci maddeleri arasında düzenlenmiştir.

İslamiyette bütün ilimler ve bunların usul ve hükümleri, Kur’an-ı kerimden çıkarılmıştır. Bu hükümler, her zaman ve her yerde geçerlidir ve bir değişiklik olmaz. Kur’an-ı kerimin bildirdiği hükümlerin bir kısmı, Allahü tealanın haklarını ve diğer kısımları ise, insanların haklarını bildirmekte ve bunların muhafazasını ve haksızlığa uğrayanların kurtarılmasını sağlamaktadır. Îman etmek ve ibadet vazifelerini yerine getirmek Allah’ın hakkıdır. İnsanların cemiyet hayatında, birbirleriyle yapmak zorunda kaldıkları ve daha çoğu günlük hayatını ilgilendiren muamelelerinde, ailenin kurulmasını ve sona ermesini sağlayan sözleşmelerde veya tek taraflı tasarruflarda ve İslam dininin suç olarak bildirdiği fiilleri işleyenlerin cezalandırılmasında şahısların hakları düzenlenmiş olup, her biri hakkında ayrı arı hükümler konmuştur.

İslam hukukunun içine giren bu konuları düzenleyen ve öğreten ilme “Fıkıh ilmi” denir (Bkz. Fıkıh). Fıkıh ilmini ilk olarak sistemleştiren İmam-ı A’zam Ebu Hanife’dir. Fıkıh ilmi çok geniştir. Başlıca dört büyük kısma ayrılır.

1. İbadetler: Allah’ın hakları olup, namaz, oruç, zekat, hac ve cihad olmak üzere beşe ayrılır. Bunlar bugünkü manada hukukun konuları arasında değildir.

2. Münakehat: İslam aile hukukunun bütün konularını bildirir. Evlenme, boşanma, nafaka gibi birçok dalları vardır.

3. Muamelat: Mali konuları düzenleyen, eşya hukukunu (ayni hakları), borçlar hukuku ve ticaret hukukunun konularını içine alır. Alışveriş, kira, şirketler, faiz, miras vs. gibi birçok bölümleri vardır. Miras hukuku “Feraiz ilmi” adı altında geniş olarak anlatılmaktadır. Muamelatın birçok bölümleri Mecelle’de 1851 madde halinde kanun şekline getirilmiştir. (Bkz. Mecelle)

4. Ukubat: İslam ceza hukukunu ve usul hukukunu düzenleyen kısımdır. Kur’an-ı kerim’de beş çeşit ceza açıkça bildirilmiştir. Bunlar kısas, sirkat (hırsızlık), zina, kazf (zina iftirasında bulunmak) ve riddet (müslümanlıktan ayrılmak, mürted olmak) tir.

Ukubat; “Had” “Kısas” ve “Ta’zir” olarak üçe ayrılır. Beş suça, had cezası tatbik olunur. Bunlar; zina, şarap içmek, alkollü içkiyle sarhoş olmak, bir kimsenin (erkek veya kadın) namusuna iftirada bulunmak, hırsızlık ve yol kesiciliktir. Kısas, yaralamak ve öldürmek suçlarında uygulanır. Ta’zir cezaları, çok çeşitli olup, tenbih, ihtar, tekdir, dövmek, hapsetmek ve öldürmeye kadar gider. Suça ve şahsa uygun olan verilir. Ta’zir, hadden daha hafif ceza ile cezalandırmaktır. Bunların suçluya takdiri hakime aittir.

Fıkıh ilminin konuları, daha ziyade, hususi (özel) hukukun konuları arasında yer alan hükümleri düzenlemektedir. Amme (Kamu) Hukukunun düzenleyici kuralları, tamamen İslam devlet başkanıın (halifenin) tasarruflarına bırakılmıştır. Devlet başkanı, azledilmek ve yaptığı işlerden dolayı cezalandırmak korkusu olmaksızın, Kur’an-ı kerimin bildirdiği hükümlere bağlı kalarak adaleti sağlamak, ammenin (kamunun) ve fertlerin haklarını korumak üzere gerekli gördüğü her türlü icraatta bulunmak yetkisine sahiptir.

İslam Kamu Hukukunun hilafet (devlet başkanlığı) ve bunun kamu görevlerinden olan cihad (İslamiyeti yaymak), adaleti gerçekleştirmek, zekat, cizye ve haracın tarh ve tahsili, cezaların tenfizi, siyer ve fıkıh kitaplarında geniş olarak açıklanmıştır. İmam-ı Maverdi’nin Ahkamüs-Sultaniye kitabında İslam Kamu Hukuku en geniş şekilde anlatılmaktadır.

Müslümanlar birçok hukuk ilminin temellerini atmışlar ve hukukun sahasını genişletmişlerdir. Hukuk Metadolojisi ilminin, Devletler Hukukunun, Amme Hukukunun ve Hukuk Sosyolojisinin kurucuları olmuşlardır. İmam-ı Şafii’nin Risale’si, İmam-ı Muhammed Şeybani’nin Siyer-i Kebir’i ve buna İmam-ı Serahsi’nin yaptığı şerhi, İmam-ı Maverdi’nin ve Kadı Ebu Ya’la’nın Ahkamus-Sultaniyye’leri ve İbni Haldun’un Mukaddime’si bu sahadaki yazılan ilk eserleri teşkil ederler.


2-)(Law) Bir toplumda
yaşayan gerçek ve tüzel kişileri bağ­layıcı niteliğe sahip hak, yetki ve
sorumluluklarla kişi ve ku-rumlararası ilişkileri düzenleyen, kamu otoritesinin
deneüedi-ği, yaptırım gücüne sahip yazılı yahut sözlü kuralların tümü.


3-)Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünü, tüze
Örnek:Hukuk daima adetlerin peşinden gider, önüne geçmez. P. Safa


4-)Bu yasaları konu alan bilim
Örnek:Kaldı ki, böyle bir hareket, milletlerarası hukuka taban tabana zıttı. Y. K. Karaosmanoğlu


5-)Yasaların ceza ile ilgili olmayıp alacak verecek vb. davaları ilgilendiren bölümü.


6-)Haklar.


7-)Ahbaplık, dostluk.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Legal.
İngilizcesi İngilizce
Juristic.
İngilizcesi İngilizce
Juristical.
İngilizcesi İngilizce
Jurisprudence.
İngilizcesi İngilizce
Law tüze.
İngilizcesi İngilizce
Rights haklar.
İngilizcesi İngilizce
Friendship ahbaplık.
İngilizcesi İngilizce
Dostluk.

  • Schettino'nun avukatları ise kararı Hukuk dışı bulduklarını belirtti.
  • Hukuk olmayan yerde, kalkınma da olmaz.

Sizde içinde Hukuk kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Hukuk kelimesi anlamı 123 defa okunmuştur. [237857] Hukuk kelime anlamı, Hukuk nedir, Hukuk ne demek, Hukuk sözlük anlamı

Paylaş