İman Nedir

İman Nedir ? İman Ne demek ?

1-)Alm. Glaube (f), Fr. Foi (f), İng. Faith, Bélief. Allahü tealaya ve Muhammed aleyhisselamın, O’nun resulü olduğuna inanmak. Bir şeyin varlığına kesin olarak inanmak. Bir kimseyi tam ve doğru sözlü bilmek ve ona inanmak. Îman, lügatte “Kesin olarak inanmak, haber vericinin haberinin doğruluğunu kabul etmek ve onu yalanlamamak” demektir. Arapçada iman, Türkçede inanmak, Farsçada gireviden denir.

Her peygamberin söylediklerinin hepsini beğenip, kalbin kabul etmesine, yani dinden olduğunu bildirdiği şeylere kalb ile inanmaya ve dil ile söylemeye iman denir. Allahü teala her asırda, insanlara peygamber gönderdi. Onlara inanmayı, getirdikleri emir ve yasaklara uymayı emretti. Onlara inananları ve tabi olanları Cennet’e koyacağını haber verdi. Son Peygamber Muhammed aleyhisselam gelinceye kadar, her asırdaki peygambere inanmak ve ona tabi olmak “iman” oldu. Fakat Muhammed aleyhisselamdan sonra, bütün insanların buna inanması emrolundu. Artık bundan sonra, Resulullah efendimizin söylediklerinin hepsini beğenip, kalbin kabul etmesine iman denir. Böyle inanan bütün insanlara“mü’min” denir. İslamiyet’te onun sözlerinden birine bile inanmamaya veya iyi ve doğru olduğunda şüphe etmeye “küfür” denir. Böyle inanmayan kimselere de “kafir” denir. Îmanı olan bir kimse, büyük bir günah işlerse, imanı gitmez ve kafir olmaz. Günaha, yani harama helal diyen kafir olur. Haram işleyen günahkar olur.

İlk insan ve ilk peygamber Âdem’den (aleyhisselam) beri gelen bütün peygamberler, hep aynı imanı bildirmişler, bütün ilahi dinlerde, aynı iman esaslarına inanmak emir olunmuştur. İlahi dinlerde bütün insanlara ilk emir, iman etmektir. İbadetleri yapmak ve diğer işlerde dinin emir ve yasaklarına uymak, ancak iman edenlere farz olmuştur, yani yapılması kesin olarak istenmiştir. Îman etmeyenlere, ahirette namazdan ve diğer ibadetlerden sorulmayacaktır. Îman etmemelerinin karşılığı sonsuz olarak Cehennem’de bırakılacaklardır. İbadetlerinde ve diğer işlerinde kusuru ve noksanlığı olan mü’minleri, Allahü teala dilerse affedecek, dilerse bir müddet cezalandırıldıktan sonra, Cennetine koyacaktır. İslam dinindeki iman esasları, meşhur “Cibril hadis-i şerifi” ile bildirilmiştir. Bunlara “Âmentü”nün altı esası denir. İnsanlar, her şeyden önce bu altı esası ezberleyip anladıktan sonra, kalple tasdik ve dil ile ikrar etmek, yani kalple inandığını dili ile de söylemek mecburiyetindedir. Bu, Allahü tealanın kesin emridir. Bunlara “imanın şartları” da denir.

Îman edilecek şeyler, Allahü tealanın varlığına, birliğine, kitaplarına, sahifelerine, peygamberlere, meleklere imandır. Âhirette haşra, neşre, Cennette ebedi nimetlere, Cehennemde ebedi azaplara, göklerin yarılmasına, yıldızların dağılmasına, arzın parça paçra olmasına, kadere, yani hayır ve şerrin Allahü teala tarafından yaratıldığına inanmaktır. Beş vakit namazın farz olduğuna ve bu namazların rekatlarının adetlerine, malın zekatını vermenin, Ramazan-ı şerif ayında, her gün oruç tutmanın ve gücü yetene, Mekke-i mükerreme şehrine gidip, hac etmenin farz olduğuna inanmaktır. Şarap içmenin, domuz eti yemenin, haksız yere adam öldürmenin, anaya babaya karşı gelmenin, hırsızlık ve zina etmenin, yetim malı yemenin, faiz alıp vermenin, kadınların İslamiyetin emretmediği gibi giyinip gezmelerinin ve kumar oynamanın haram olduklarına iman lazımdır. Bunların hepsi, Allahü teala tarafından Cebrail adındaki melek vasıtası ile, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama gönderilen Kur’an-ı kerim’de açıkça bildirilmiştir.

Îman edilecek şeyleri sadece bilmek, iman değildir. Kalple inanmak da lazımdır. Gönülden inanmanın alameti vardır. Bu alamet, İslamiyetin emirlerine asla şüphe etmeden ve gevşeklik göstermeden sarılmaktır. Zannetmek, sanmak, şüphe ve tereddüt etmek iman olamaz. Îman edilecek şeylerin hepsine kesin olarak inanmak şarttır.

Kalpte imanın bulunduğuna alamet, insanı küfre götüren dinden ayıran her türlü sözden, işten ve halden kaçınmaktır. İslamiyette, kafirlerin dini adet, ibadet, ayin ve merasimlerine istiyerek ve severek katılmak da imanı yok eder. Allahü tealanın sevdiklerini sevmek ve O’na düşmanlık edenleri sevmemek de, insanda doğru ve kamil iman bulunduğuna alamettir.

Doğru iman; Peygamberimiz ve Eshabının gösterdiği doğru yolda bulunan Ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarında yazılı olan, Peygamberimizden gelen haberlere inanmak ve inandığını söylemek demektir. Fakat söylemek, imanın kendisi olmayıp, kalbdeki imanın bildirilmesidir. Îman ettiğini, özürü olmadığı halde söylemeyen kimse, iman etmiş sayılmaz. Öldürülmek, bir organının kesilmesi veya şiddetli can yakılmak gibi tehditlerle karşı karşıya kalan bir kimsenin imanını gizlemesi özür olur ve affedilir. Hatta böyle durumlarda imanının aksini söyleyen kafir olmaz, dinden çıkmış olmaz. İbadetler, imandan değildir. Fakat imanın kemalini arttırır ve güzelleştirirler. İmam-ı A’zam Ebu Hanife “Îman artmaz ve azalmaz.” buyuruyor. Çünkü iman kalbin tasdik etmesi, kabul etmesi, inanması, demektir. İnanmanın azı çoğu olmaz. Azalan ve çoğalan bir inanışa inanmak değil, zan ve vehim denir. Îmanın çok ve az olması, ibadetlerin çok ve az olması demektir. İbadet çok olunca, imanın kemali çok denir. O halde, bütün müminlerin imanları, Peygamberlerin imanları gibi olmaz. Çünkü peygamberlerin imanları, ibadetler sebebi ile kemalin zirvesine varmıştır. Diğer müminlerin imanları oraya yaklaşamaz. Fakat her iki iman, iman olmakta ortaktır. Birincisi, ibadetler vasıtası ile başka türlü olmuştur. Sanki aralarında benzerlik yoktur. Nitekim bir hadis-i şerifte: “Eğer Ebu Bekr’in imanı, diğer müminlerin imanı ile tartılsa, Ebu Bekr’in imanı daha ağır gelir.” buyruldu. Müminlerin hepsi, insan olmakta, Peygamberler ile ortakdır. Fakat, başka kıymetler, üstünlükler peygamberleri yüksek derecelere çıkarmıştır. İnsanlıkları başka türlü olmuştur. Sanki, müşterek olan insanlıktan daha yüksek insandırlar.

Îmanın gitmesine ve İslam dininden çıkılmasına sebeb olan sözlerden, işlerden, hal ve davranışlardan kaçınmak da lazımdır. Bir insan imanı ifade eden bir kelimeyi söyleyip müslüman olduğu gibi, bunun aksini söylemek veya hal ve davranışlarla imanı yalanlayacak bir durumda bulunmak veya bir iş yapmak suretiyle imanını bozar, İslam dininden ayrılmış olur.

İslam dininde, iman edilecek şeylere topluca ve kısaca iman, Müslüman ve mümin olmak için kafidir. Buna icmali (tafsilsiz, kısa, topluca) iman denir. Mümin olmak için, İslamiyetin bütün esaslarını genişçe bilmek lazım değildir. Fakat Kur’an-ı kerim’de ve hadis-i şeriflerde geniş bildirileni geniş olarak bilip inanmak, topluca bildirileni, topluca bilip inanmak vaciptir. Bunun için her Müslüman, doğru olan iman bilgilerini geniş olarak öğrenmelidir. Doğruyu taklid eden mukallidin imanı da geçerlidir. Çünkü hakka, doğruya uymuştur. Bozuk şey, taklid ederse, imanı da bozuk olur.

Allahü teala bütün insanların iman etmesini emretmiştir. Îman etmek, herkes için zaruri bir ihtiyaçtır. Çünkü iman, insandaki ruhun gıdasıdır. Müslüman sayılmak için hiçbir formaliteye, merasime ihtiyaç yoktur. Kelime-i şehadeti söyleyip, manasına da kalp ile inanmak yeterlidir. Îman edenlerin ruhi hayatları dengeli ve düzenlidir. Sağlam bir karaktere sahiptirler. Hayatın acılarını sabırla karşılarlar. Îman, sıkıntılı olan acı ve zor günlerinde insanların en büyük desteği, yardımcısıdır. Îman edenlerin, Allahü tealanın emirleri olan farzları yapıp, yasak ettiği haramlardan kaçınması lazımdır. Îman etmeyen fertlerin meydana getirdiği toplumlarda, her an, her türlü kötülük işlenmekte, zulüm ve haksızlıkların sonu gelmemektedir. Düzenli bir cemiyet hayatı yoktur. İnanmayanlardan, sıkıntılara ve zorluklara sabır etmek beklenemez. Vatan ve millet sevgisi, anne ve babaya itaat etmek ve saygı göstermek, diğer insanların hak ve hukukunu gözetmek... gibi mukaddes olan yüce duyguların kaynağı iman etmektir. NitekimPeygamber efendimiz buyurdu ki:

“Vatan sevgisi imandandır.”

“Temizlik imandandır.”

“Haya (utanma duygusu) imandandır.”

İslam dininde imanın, muteber, geçerli olması için gerekli şartlar şunlardır:

1. Îman, devamlı ve sabit olmalıdır. Bir müddet sonra imandan ayrılmaya niyet eden kimse, o anda imandan çıkar.

2. Îmandaki bir mesele hakkında şüphe ve tereddüd etmek, kalpteki tasdikin gitmesine sebeb olur. Îman, şeksiz ve şüphesiz olmalıdır.

3. Îman eden, havf ile reca arasında olmalıdır. Yani Allahü tealadan korkmalı ve yine O’ndan ümid etmelidir.

4. Can boğaza gelmeden evvel iman etmiş olmalıdır. Zira can boğaza gelince, ahiret işleri müşahade olunur. O zaman bütün kafirler iman eder. Ama kabul olunmaz. Fakat Müslümanın bu andaki tövbesi kabul edilir.

5. Bir zaruret olmaksızın, kasten, imandan olan bir hükmü reddetmemelidir. Kafirlere mahsus ibadetleri yapmak ve imandan ayıran sözleri söylemek de imanı yok eder. Çünkü İslam dininde hürmet ve tazim edilmesi lazım olan şeyleri tahkir etmek (küçümsemek, aşağılamak, hafife almak) veya tahkir edilmesi, beğenilmemesi lazım olan şeylere hürmet ve saygı göstermek imanın gitmesine sebeb olur. Mesela, bir din alimini veya ilim talebesini kötüleyen, onunla alay eden yahut İslam dinini bildiren doğru bir kitaba kasten hakaret eden, iman dairesinden çıkıp, İslam dinine düşman olan imansızlardan olur.

6. Îman edilen esaslar, İslam dininden alınmış olmalıdır. İslamiyete uygun olmayan inanış, iman sayılmaz. Çünkü Allahü tealanın yanında, geçerli olan hak din İslamiyettir.

7. Îman, Peygamberimizin ve O’nun Eshabının gösterdiği doğru yol olan Ehl-i sünnet vel-cema’at itikadına uygun olmalıdır. Bu doğru yolun alimlerinin kitaplarında yazılı olmayan iman bilgileri doğru ve sağlam değildir. İslamiyeti kendi aklına, görüşüne göre açıklayanların sözlerine, yazılarına inanmak, iman olmaz. Bunlar dalalet, sapıklık veya imansızlık olur. (Bkz. Ehl-i Sünnet)

Îman edenler, ahirette sonsuz olarak Cennette kalacak, imanı olmayanlar da Cehenneme gideceklerdir. Nitekim Allahü teala, Kur’an-ı kerim’de En’am suresi 82. ayetinde mealen: “Îman edip de imanını şirk ile (Allah’a herhangi birşeyi ortak tutmakla) bulaştırmayanlar, Cehennemde ebedi kalmaktan emindirler. Onlar için bu korku yoktur.” ve “Îman edip salih ameller yapanlar ise, onlar da Cennet ehlidirler, ebedi olarak orada kalıcıdırlar.” (Bakara suresi, 82).

Peygamber efendimiz de: “Kalbinde zerre kadar (yani çok az) imanı olan, Cehennemde sonsuz olarak kalmayacak, çıkarılacaktır.”ve yine “Ölürken son sözünde Lailahe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur.) diyen Cennete girer.” buyurdu.


2-)Allahü teala Kur'an-ı kerimde mealen buyurdu ki:

...Fakat Allah size imanı sevdirdi. Onu kalblerinizde süsledi. Küfrü (imansızlığı), fasıklığı (günahkarlığı), isyanı size çirkin gösterdi. (Hucurat suresi: 7)

Hakikat şudur ki, iman edenler ve Rablerine güvenip dayananlar üzerinde onun (şeytanın) hiçbir hakimiyeti yoktur. (Nahl suresi: 99)

Cebrail aleyhisselam Peygamber efendimize insan suretinde gelerek; "İmanın ne olduğunu bana bildir" dedi. Peygamber efendimiz de; "Allahü tealaya inanmak, meleklerine inanmak, indirdiği kitaplara inanmak, peygamberlere inanmak, ahiret gününe (öldükten sonraki hayata) inanmak, kadere, hayrın ve şerrin Allahü tealadan olduğuna inanmaktır" buyurarak, imanın altı şeye inanmak olduğunu bildirdi. (Hadis-i Cibril-Müslim)

Sizin iman yönünden en üstün olanınız, ahlak yönünden güzel olup, insanlara iyilik yapanlarınızdır. (Hadis-i şerif-Edeb-ül-Müfred)

Îmanın temeli ve en kuvvetli alameti, müslümanları sevmek ve müslümanlara düşmanlık edenleri sevmemektir. (Hadis-i şerif-Mektubat-ı Ma'sumiyye)

Îman etmek, bütün insanlara lazımdır. Îman edenlerin farzları yapıp, haramlardan kaçınması lazımdır. Îman etmek için kelime-i şehadet söylemek ve bunların manasını Ehl-i sünnet alimlerinin bildirdiği şekilde öğrenip, inanmak lazımdır. (İmam-ı Gazali)

Îman muma benzer, Ahkam-ı İslamiyye yani emirleri yapıp yasaklardan kaçmak fener gibidir. Mum ile birlikte fener de İslamiyet'tir. Fenersiz mum çabuk söner. Îmansız İslam olmaz. İslam olmayınca, iman da yoktur. (Seyyid Abdülhakim Arvasi)

Îmanın alameti; küfürden (imanı gideren şeylerden) uzak olmaktır. Sadece kelime-i şehadeti söylemek, iman etmiş olmak için yetmez. Îmanlı veya imansız ölmek son nefese bağlıdır. (İmam-ı Rabbani)


3-)(Faıth) 1. Doğrulamak, onaylamak, inanmak.


2. Peygam­berler
aracılığıyla Allah tarafından vahyedılen bilgilerin doğru olduğunun kabul
edilmesi. Allah'ın varlığına ve birliğine, pey­gamberlere, kutsal kitaplara,
ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna İnanmak. İman eden
kimseye de mümin denir.

3. Bir şeyi
kalb ile tasdik ve dil İle ikrar etmek; söz ile ifade edip, gönülden de
onaylamak.


4-)Dinin ortaya koyduğu dogmalara inanma, din inancı, kutsal inanç, inanç, itikat.


5-)İslam dinine inanma.


6-)Güçlü inanç, inan
Örnek:Kalpleri vatan aşkı ve imanı ile doluydu. H. C. Yalçın


7-)Bk. inan


8-)din inancı , kutsal inanç,islam dini&


9-)8217;ne inanma.


10-)İnanmak. İtikad. Hakkı kabul, tasdik ve iz'an etmek. İslamiyeti kabul edip amel etmek. Dini bütün hakikatleri kabul edip gereğini yerine getirmek. "Resul-i Ekrem'in (A.S.M.) tebliğ ettiği zaruriyat-ı diniyeyi tafsilen ve zaruriyatın gayrısını icmalen tasdik etmekten hasıl olan bir nurdur."(Öyle ise iman, Şems-i Ezeliden vicdan-ı beşere ihsan edilen bir nur ve bir şuadır ki; vicdanın iç yüzünü tamamiyle ışıklandırır ve bu sayede, bütün kainat ile bir ünsiyet, bir emniyet peyda olur. Ve her şeyle kesb-i muarafe eder. Ve insanın kalbinde öyle bir kuvvet-i maneviye husule gelir ki; insan o kuvvet ile her musibete, her hadiseye karşı mukavemet edebilir ve öyle bir vüs'at ve genişlik verir ki; insan o vüs'atle geçmiş ve gelecek zamanları yutabilir. İ.İ.)(Ey arkadaş! Bütün lezzetler imanda olduğu gibi, bütün elemler de dalalettedir. Bunun izahı ise; bir şahıs, kudret-i ezeliye tarafından, adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken gözünü açar, bakar. Bir lütuf beklediği zaman, birdenbire düşmanlar, hastalıklar, elemler, belalar hücum etmeğe başlarlar. Bir meded, bir yardım için müsterhimane tabiata ve anasıra baktığı vakit, kasavet-i kalble, merhametsizlikle karşılaşır. Ecram-ı semaviyeden istimdat etmek üzere başını havaya kaldırır. O ecram, atom bombaları gibi dehşetli ve heybetli halleriyle gözüne görünür. Hemen gözünü yumar, başını eğer, düşünmeğe başlar. Bakar ki, hayati hacetleri bağırıp çağırmaya başlarlar. Bütün bütün tevahhuş ederek hemen kulaklarını tıkar, vicdanına iltica eder; bakar ki; vicdanı, binler amal (emeller) ve emani ile dolu gürültülerinden cinnet getirecek bir hale gelir. Acaba, hiçbir cihetten hiçbir teselli çaresini bulamayan o zavallı şahıs, mebde ile meadi, Sani' ile haşri itikad etmezse, onun o vaziyetinden Cehennem daha serin olmaz mı? İ.İ.)


11-)Fazla dikkat ve ihtimam. Bir şeyde çok ileri gitmek. (Osmanlıca'da yazılışı: im'an)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Faith, specially in its subjective meaning, the faculty of believing the revelations of Allah.
İngilizcesi İngilizce
True faith.
İngilizcesi İngilizce
Faith, trust, belief, acceptance From amana, to believe; and amina, to be tranquil in heart and mind, to become safe or secure, to trust; amana to render secure, grant safety Iman is being true to the trust with respect to which Allah has confided in one by a firm believing of the heart, not by professing it on the tongue only Derivatives: amn, peace, security, protection ; amin, trustworthy, faithful, honest ; mu'min, a believer, he who is given certainty and trust; Divine Name: al-Amin, He Who is secure from any causality.
İngilizcesi İngilizce
Faith and trust in Allah.
İngilizcesi İngilizce
Faith.
İngilizcesi İngilizce
Belief.
İngilizcesi İngilizce
Faithfulness.
İngilizcesi İngilizce
Religion.
İngilizcesi İngilizce
Credo.
İngilizcesi İngilizce
Creed.
İngilizcesi İngilizce
Adherence to Islam.
İngilizcesi İngilizce
Absolute conviction.
İngilizcesi İngilizce
Confidence.
İngilizcesi İngilizce
Arabic for 'faith'; the doctrinal aspect of the Moslem faith, distinguished from ritual practices.
İngilizcesi İngilizce
Or Imaan 'Faith'-- Heartily acceptance and verbal confession thereof.

  • İman DEMEK GÜVENMEK DEMEKTİR.PEKİ NEYE GÜVENMEK?O SİZE KALMIŞ...İSLAMDA ALLAH'A İman;ALLAH'A YALNIZ AMA YALNIZCA ALLAH'A GÜVENMEK VE SADECE ONA KUL OLMAK DEMEKTİR.
  • ayetini okuyarak Arap dünyasına mesajlar iletti, özetle şunları söyledi : BÜYÜK HATADIR ‘Ey İman edenler neden yapmadıklarınızı söylüyorsunuz.
  • Biz aziz milletin her bir ferdiyle bizimle birlikte olduğuna yürekten İman etti.

Sizde içinde İman kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

İman kelimesi anlamı 2329 defa okunmuştur. [237947] İman kelime anlamı, İman nedir, İman ne demek, İman sözlük anlamı

Paylaş