Kalu Bela Nedir

Kalu Bela Nedir ? Kalu Bela Ne demek ?

1-)KALU BELÂ



"Evet, dediler" anlamında bir akaid ve Kur'ani terim. Bu terkiple Yüce Allah'ın insanları rububiyet ve uluhiyetini tanık kılarak onlardan buna dair söz almasıyla ilgili olay kastedilir.

Bu olayla ilgili olarak Allah Teala şöyle buyurmaktadır: "Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutarak; 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' (demişti). 'Evet (buna) şahidiz,' dediler. Kıyamet günü: 'Biz bundan habersizdik' demeyesiniz." (el-A'raf, 7/172).

Allah'ın insanlardan bu şekilde söz alması, Arapça telaffuzuyla "Kalu bela" şeklinde halk arasında yaygınlaşmıştır.

Kur'an-ı Kerim'de olay, Yahudilerden "Allah'a karşı sadece gerçeği söyleyeceklerine dair Tevrat üzerine söz alındığı" ifadesinden sonra sözkonusu edilmektedir. Böylece Allah'ın uluhiyyet ve rububiyetine dair bütün insanlardan söz alınmış olduğu da hatırlatılmış olmaktadır.

Allah Teala'nın insanlardan söz almış olması ne anlama gelir? Başka bir ifadeyle olay temsili midir, yoksa vakit midir? Gerçekten Allah insanları toplayıp onlarla ayette zikredildiği gibi karşılıklı konuşmuş mudur?

Müfessirler bu konuda iki görüş ileri sürmüşlerdir. Halef dediğimiz hicri üçüncü asırdan sonra gelen alimler genelde olayın temsili olduğunu söylemişlerdir. Söyle ki:

Bu anlatılanlar temsilidir. Yoksa, Allah ile ruhlar arasında böyle bir soru ve cevap olayı cereyan etmiş değildir. Ancak noksanlıklardan münezzeh yüce Allah, insanoğluna verdiği akıl ve idrak vasıtasıyla bütün kainatın rabbı olduğunu, ayrıca birliğine delalet eden tabii deliller aracılığıyla yaratıklarına sanki: 'Benim sizin rabbiniz olduğuma ve benden başka ilah bulunmadığına şehadet edin' demiş, onlar da hal lisanıyla: "Evet sen bizim rabbimizsin ve senden başka ilah yoktur, " demişlerdir. İnsanların Allah tarafından mükemmel bir şekilde donatılarak bilgi ve marifet sahibi kılınmaları ve böylece Allah'ı rab olarak bilmeleri, şehadet ve itiraf anlamındadır. Kur'an ve Sünnette, Arapların dil üslubunda bu şekilde sembolik anlatımlar çoktur. Mesela Allah'ın yere hitabı, bir de onların cevap vermelerini anlatan şu ayet de böyledir: "İsteyerek veya istemeyerek (varlığa) gelin, dedi. 'İsteyerek geldik' dediler"(Fussilet, 41/11).

Bu görüşte olanlar, "Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar, sonra ebeveyni onu yahudileştirir veya hristiyanlaştırır veya mecusileştirir" (Buhari, Cenaiz, 92; Ebu Davud, Sünnet, 17) hadisinin de görüşlerini desteklediğini söylerler (Kurtubi, el-Cami'li Ahkami'l-Kur'an, Beyrut 1965, VII, 314; Mahmut Hicazi, Furkan Tefsiri, çev. M. Keskin, İstanbul 1988, II, 365).

Selefin görüşü ise, olayın sembolik değil, hakikat üzere olduğu şeklindedir. Allah, insanların hepsini babalarının sulhlerinden çıkarıp onları amellerine göre kümelere ayırdı. Onlara insan suretini, konuşma ve düşünme kabiliyetini verdi. Sonra onlardan söz aldı ve kendilerini buna şahit tutarak bazı görüşlere göre şahit tutulanlar meleklerdir: "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" diye sordu. Onlar da: "Evet (sen bizim rabbimizsin)" dediler. Sonra Allah; "Hesap gününde bizim bilgimiz yoktu" diyerek mazeret ileri sürmeyesiniz diye yerleri, gökleri ve babanız Adem'i bu konuda şahitlik etmeğe çağırıyorum. Benden başka ibadete layık birinin bulunmadığını iyice belleyin. Bana herhangi bir şeyi ortak koşmayın. Verdiğiniz bu sözü size hatırlatacak peygamber ve kitap göndereceğim dedi. Buna bütün insanlar: "Şehadet ederiz ki, rabbimiz ve ilahımız sadece sensin, senden başka rab ve ilah yoktur" diye cevap verdiler.

Allah, insanlardan bu ahdi aldıktan sonra onları yok etti.

Bazıları, -ki halk arasında da yaygın olan budur- insanların Allah'a bu şekilde söz vermelerinin ruhlar aleminde gerçekleştiğini söylerler. Bu görüşün hiç bir mesnedi yoktur.

Konuşmanın nasıl meydana geldiği ve meselenin incelikleri bizim için gaybtır. Gaybın nasıllığı üzerinde durulmaz. Nassların bildirdiği kadarıyla yetinmek gerekir. Aslında bu gibi meseleler üzerinde akli değerlendirmeler yapsak bile kesin bir sonuca varmamız mümkün değildir. Ayrıca belli bir karine bulunmadıkça nassları te'vil etmemiz, ya da temsili olduklarını söylememiz de tutarlı bir tavır değildir.

İlimler, olayın ne zaman meydana geldiği konusunda da ihtilaf etmişlerdir. Ancak temsili olduğunu söylemeyenlerin tamamı, bu olayın Hz. Âdem hayattayken meydana geldiği konusunda ittifak etmişlerdir.

Müşriklerin çocuklarının, büluğ çağına ulaşmadan ölmeleri durumunda Cennete gireceklerini söyleyenler, "Kalu bela" ayetini delil göstermişlerdir. Çünkü çocuklar, büluğ çağına erinceye kadar, geçmişte Allah'a verdikleri ahid üzerinedirler Ancak büluğ çağından sonra, bu ahdin artık bir etkisi kalmamaktadır (Kurtubi, a.g.e., VII, 317).

M.Sait ŞİMŞEK


2-)

"Evet, dediler" anlamında bir akaid ve Kur'ani terim. Bu terkiple Yüce Allah'ın insanları rububiyet ve uluhiyetini tanık kılarak onlardan buna dair söz almasıyla ilgili olay kastedilir.

Bu olayla ilgili olarak Allah Teala şöyle buyurmaktadır: "Rabbin, Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutarak; ‚Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' (demişti). ‚Evet (buna) şahidiz,' dediler. Kıyamet günü: ‚Biz bundan habersizdik' demeyesiniz." (el-A'raf, 7/172).

Allah'ın insanlardan bu şekilde söz alması, Arapça telaffuzuyla "Kalu bela" şeklinde halk arasında yaygınlaşmıştır.

Kur'an-ı Kerim'de olay, Yahudilerden "Allah'a karşı sadece gerçeği söyleyeceklerine dair Tevrat üzerine söz alındığı" ifadesinden sonra sözkonusu edilmektedir. Böylece Allah'ın uluhiyyet ve rububiyetine dair bütün insanlardan söz alınmış olduğu da hatırlatılmış olmaktadır.

Allah Teala'nın insanlardan söz almış olması ne anlama gelir? Başka bir ifadeyle olay temsili midir, yoksa vakit midir? Gerçekten Allah insanları toplayıp onlarla ayette zikredildiği gibi karşılıklı konuşmuş mudur?

Müfessirler bu konuda iki görüş ileri sürmüşlerdir. Halef dediğimiz hicri üçüncü asırdan sonra gelen alimler genelde olayın temsili olduğunu söylemişlerdir. Şöyle ki:

Bu anlatılanlar temsilidir. Yoksa, Allah ile ruhlar arasında böyle bir soru ve cevap olayı cereyan etmiş değildir. Ancak noksanlıklardan münezzeh yüce Allah, insanoğluna verdiği akıl ve idrak vasıtasıyla bütün kainatın rabbı olduğunu, ayrıca birliğine delalet eden tabii deliller aracılığıyla yaratıklarına sanki: ‚Benim sizin rabbiniz olduğuma ve benden başka ilah bulunmadığına şehadet edin' demiş, onlar da hal lisanıyla: "Evet sen bizim rabbimizsin ve senden başka ilah yoktur, " demişlerdir. Insanların Allah tarafından mükemmel bir şekilde donatılarak bilgi ve marifet sahibi kılınmaları ve böylece Allah'ı rab olarak bilmeleri, şehadet ve itiraf anlamındadır. Kur'an ve Sünnette, Arapların dil üslubunda bu şekilde sembolik anlatımlar çoktur. Mesela Allah'ın yere hitabı, bir de onların cevap vermelerini anlatan şu ayet de böyledir: "Isteyerek veya istemeyerek (varlığa) gelin, dedi. ‚Isteyerek geldik' dediler"(Fussilet, 41/11).

Bu görüşte olanlar, "Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar, sonra ebeveyni onu yahudileştirir veya hristiyanlaştırır veya mecusileştirir" (Buhari, Cenaiz, 92; Ebu Davud, Sünnet, 17) hadisinin de görüşlerini destekledığını söylerler (Kurtubi, el-Cami'li Ahkami'l-Kur'an, Beyrut 1965, VII, 314; Mahmut Hicazi, Furkan Tefsiri, çev. M. Keskin, Istanbul 1988, II, 365).

Selefin görüşü ise, olayın sembolik değil, hakikat üzere olduğu şeklindedir. Allah, insanların hepsini babalarının sulhlerinden çıkarıp onları amellerine göre kümelere ayırdı. Onlara insan suretini, konuşma ve düşünme kabıliyetini verdi. Sonra onlardan söz aldı ve kendilerini buna şahit tutarak bazı görüşlere göre şahit tutulanlar meleklerdir: "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" diye sordu. Onlar da: "Evet (sen bizim rabbimizsin)" dediler. Sonra Allah; "Hesap gününde bizim bilgimiz yoktu" diyerek mazeret ileri sürmeyesiniz diye yerleri, gökleri ve babanız Adem'i bu konuda şahitlik etmeğe çağırıyorum. Benden başka ibadete layık birinin bulunmadığını iyice belleyin. Bana herhangi bir şeyi ortak koşmayın. Verdiğiz bu sözü size hatırlatacak peygamber ve kitap göndereceğim dedi. Buna bütün insanlar: "Şehadet ederiz ki, rabbimiz ve ilahımız sadece sensin, senden başka rab ve ilah yoktur" diye cevap verdiler.

Allah, insanlardan bu ahdi aldıktan sonra onları yok etti.

Bazıları, -ki halk arasında da yaygın olan budur- insanların Allah'a bu şekilde söz vermelerinin ruhlar aleminde gerçekleştiğini söylerler. Bu görüşün hiç bir mesnedi yoktur.

Konuşmanın nasıl meydana geldiği ve meselenin incelikleri bizim için gaybtır. Gaybın nasıllığı üzerinde durulmaz. Nassların bildirdiği kadarıyla yetinmek gerekir. Aslında bu gibi meseleler üzerinde akli değerlendirmeler yapsak bile kesin bir sonuca varmamız mümkün değildir. Ayrıca belli bir karıne bulunmadıkça nassları te'vil etmemiz, ya da temsili olduklarını söylememiz de tutarlı bir tavır değildir.

Ilimler, olayın ne zaman meydana geldiği konusunda da ihtilaf etmişlerdir. Ancak temsili olduğunu söylemeyenlerin tamamı, bu olayın Hz. Âdem hayattayken meydana geldiği konusunda ittifak etmişlerdir.

Müşriklerin çocuklarının, büluğ çağına ulaşmadan ölmeleri durumunda Cennete gireceklerini söyleyenler, "Kalu bela" ayetini delil göstermişlerdir. Çünkü çocuklar, büluğ çağına erinceye kadar, geçmişte Allah'a verdikleri ahid üzerinedirler Ancak büluğ çağından sonra, bu ahdin artık bir etkisi kalmamaktadır (Kurtubi, a.g.e., VII, 317).


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Kalu Bela kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Kalu Bela kelimesi anlamı 485 defa okunmuştur. [242049] Kalu Bela kelime anlamı, Kalu Bela nedir, Kalu Bela ne demek, Kalu Bela sözlük anlamı

Paylaş