Matem Nedir

Matem Nedir ? Matem Ne demek ?

1-)Alm. Trauer, Fr. denil, İng. Mourning. Ölen bir kimse için yas tutmak, döğünmek. İslamiyette matem tutmak yoktur. Bid’attir. Dinde sonradan ortaya çıkmıştır. Peygamber efendimiz matem tutmayı yasak etmiştir. Eğer bu iş caiz olsaydı Resulullah efendimizin Taif’te mübarek ayaklarının kana boyandığı ve Uhud’da mübarek dişinin kırılıp, mübarek yüzünün kanadığı ve vefat ettiği gün matem tutulurdu.

Hadis-i şeriflerde buyruldu ki: “Matem tutan kimse ölmeden tövbe etmezse, kıyamet günü şiddetli azap görecektir.”

“İnsanı küfre sürükleyen iki şey vardır. Birisi, bir kimsenin soyuna sövmek; ikincisi, ölü için matem tutmak.”


2-)MATEM



Ölen kimsenin veya kaybolan şeyin ardından üzülme ve ağlama, yas, acı ve üzüntü.

Cahiliye devrinde kocası ölen kadın, bir yıl mağaramsı bir kulübeye kapatılır, kimseyle temas etmez, yıkanmaz, saçlarını taramaz, tırnaklarını kesmezdi. Hatta bu devir Araplar arasında, ölümünden sonra kendisi için bağıra çağıra, iyiliklerinin sayılarak ağlanmasını vasiyet edenler bile vardı. Böyle yas tutmayı Hz. Peygamber (s.a.s) yasaklamış, sadece ölenin hatırasına hürmeten yakın akraba için üç gün, koca için de dört ay on gün bir nevi yas tutmayı meşru kılmıştır. Bu konuyla ilgili olarak bir hadiste şöyle buyurulur: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının kocasından başka bir ölü için üç gün den fazla yas tutması helal değildir. Ancak kadın, kocasının ölümü halinde dört ay on gün matemini sürdürür" (Tecrid i Sarih Tercemesi IV, 363).

Ölüm büyük bir olaydır. Böyle bir olaydan dolayı kişinin kederlenmesi, hüzünlenmesi normaldir. Hatta dinimiz, sessizce ağlamayı ve gözyaşı dökmeyi de makul görür. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.s) de oğlu İbrahim'in vefatında bizzat gözlerinden yaşlar akıtarak ağlamış; kendisine ağlamayı yasaklamış olduğu hatırlatılınca da, bunun yasak olan ağlama şekli olmayıp gözyaşı dökmekle Allah'ın azap etmeyeceğini, ancak -mübarek dilini işaret edip- onunla azap edeceğini belirtmiş ve "Muhakkak ki ölü, ehlinin üzerine bağırıp çağırmayla azap duyar" buyurmuşlardı (Buhari, Cenaiz,42, 43).

Yine Peygamberimiz bir cenazede kabrin kenarına oturmuş, gözyaşları toprağa damlayacak derecede ağlamış, kızı Rukiyye'nin vefatında, yanında sessizce ağlayan Fatıma'nın gözyaşlarını kendi eliyle silmiş, onun bu şekilde ağlamasını yasaklamamış ve Hz. Ömer bir cenazede ağlayan kadına bağırınca Hz. Ömer'e "Bırak onu, ağlasın, muhakkak ki, göz yaşarır" buyurarak sessizce ağlayanın serbest bırakılması gereğine işaret buyurmuştur (İbn Mace, Zühd 19, Cenaiz, 53).

İslam'da ta'ziyenin, yani başsağlığı dilemenin süresinin üç gündür ve üçüncü günden sonra taziye hoş görülmemiştir.

Buna rağmen, Cahili bir davranış biçimi olan matem, sonraki asırlarda önü alınamayan bir yayılma gösteren yerleşik bid'atlerden biri haline gelmiştir. Hz. Hüseyin'in 10 Muharrem 680 tarihinde Kerbela'da şehit edilişi Şiilerce mezhebi bir alamet telakki edilerek, her yıl düzenlenen matem merasimleriyle anılmaktadır. 10 Muharrem günü meydanları dolduran binlerce genç-yaşlı şii, bir ağızdan "Ya Hüseyin" diye haykırarak gözyaşı dökerken, başlarını yumruklamakta ve bedenlerini zincirlerle dövmektedirler. Bu ve buna benzer davranış biçimlerinin Resulullah (s.a.s)'in ortaya koyduğu ve uyulmasını istediği prensiplerle alakasının olmadığı ortadadır. Yine günümüzde Resulullah (s.a.s)' ın yasakladığı ölüler için tutulan matemler, dövünerek ve bağırarak ağlamalar, diğer müslümanlar arasında da yer etmiş bulunmaktadır.

Ayrıca, çağdaş cahili ideoloji ve sistemlerin bir anlamda ilahlaştırdıkları ölmüş kişiler için tuttukları matem türü vardır. Devlet düzeyinde gerçekleştirilen bu matem tutma organizeleri sırasında belirli bir müddet hareketsiz ve dimdik bir şekilde yas tutulur, sirenler çalınır ve bayraklar yarıya indirilir. Yine cenaze ve ölüm yıl dönümleri için düzenlenen matem merasimleri esnasında yas tutanlar, siyah renklere bürünürler. Bu davranışların anlamsızlığı ve İslam öncesi cahiliyet yaşamının çağdaş dünyaya yansımalarından biri oluşu, müslümanların bu tür davranışlara karşı duyarlı olmalarını gerektirmektedir. İslam, ölümü mutlak anlamda üzücü bir olay görmediği ve Allah Teala'nın herkes için takdir buyurduğu bir olay olarak telakki ettiği için ölçüleri dışında; bir açıdan ölenlere tapınmaya kadar varan matem tutmalara izin vermemiştir.

Mefail HIZLI


3-)

Ölen kimsenin veya kaybolan şeyin ardından üzülme ve ağlama, yaş, acı ve üzüntü.

Cahiliye devrinde kocası ölen kadın, bir yıl mağaramsı bir kulübeye kapatılır, kimseyle temas etmez, yıkanmaz, saçlarını taramaz, tırnaklarını kesmezdi. Hatta bu devir Araplar arasında, ölümünden sonra kendisi için bağıra çağıra, iyiliklerinin sayılarak ağlanmasını vasiyet edenler bile vardı. Böyle yas tutmayı Hz. Peygamber (s.a.s) yasaklamış, sadece ölenin hatırasına hürmeten yakın akraba için üç gün, koca için de dört ay on gün bir nevi yas tutmayı meşru kılmıştır. Bu konuyla ilgili olarak bir hadiste şöyle buyurulur: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kadının kocasından başka bir ölü için üç gün den fazla yas tutması helal değildir. Ancak kadın, kocasının ölümü halinde dört ay on gün matemini sürdürür" (Tecrid i Sarih Tercemesi IV, 363).

Ölüm büyük bir olaydır. Böyle bir olaydan dolayı kişinin kederlenmesi, hüzünlenmesi normaldır. Hatta dinimiz, sessizce ağlamayı ve gözyaşı dökmeyi de makul görür. Nitekim Hz. Muhammed (s.a.s) de oğlu İbrahim'in vefatında bizzat gözlerinden yaşlar akıtarak ağlamış; kendisine ağlamayı yasaklamış olduğu hatırlatılınca da, bunun yasak olan ağlama şekli olmayıp gözyaşı dökmekle Allah'ın azap etmeyeceğini, ancak -mübarek dilini işaret edip- onunla azap edeceğini belirtmiş ve "Muhakkak ki ölü, ehlinin üzerine bağırıp çağırmayla azap duyar" buyurmuşlardı (Buhari, Cenaiz,42, 43).

Yine Peygamberimiz bir cenazede kabrin kenarına oturmuş, gözyaşları toprağa damlayacak derecede ağlamış, kızı Rukiyye'nin vefatında, yanında sessizce ağlayan Fatıma'nın gözyaşlarını kendi eliyle silmiş, onun bu şekilde ağlamasını yasaklamamış ve Hz. Ömer bir cenazede ağlayan kadına bağırınca Hz. Ömer'e "Bırak onu, ağlasın, muhakkak ki, göz yaşarır" buyurarak sessizce ağlayanın serbest bırakılması gereğine işaret buyurmuştur (İbn Mace, Zühd 19, Cenaiz, 53).

İslam'da ta'ziyenin, yani başsağlığı dilemenin süresinin üç gündür ve üçüncü günden sonra taziye hoş görülmemiştir.

Buna rağmen, Cahili bir davranış biçimi olan matem, sonraki asırlarda önü alınamayan bir yayılma gösteren yerleşik bid'atlerden biri haline gelmiştir. Hz. Hüseyin'in 10 Muharrem 680 tarihinde Kerbela'da şehit edilişi Şiilerce mezhebi bir alamet telakki edilerek, her yıl düzenlenen matem merasimleriyle anılmaktadır. 10 Muharrem günü meydanları dolduran binlerce genç-yaşlı şii, bir ağızdan "Ya Hüseyin" diye haykırarak gözyaşı dökerken, başlarını yumruklamakta ve bedenlerini zincirlerle dövmektedirler. Bu ve buna benzer davranış biçimlerinin Resulullah (s.a.s)'in ortaya koyduğu ve uyulmasını istediği prensiplerle alakasının olmadığı ortadadır. Yine günümüzde Resulullah (s.a.s)' ın yasakladığı ölüler için tutulan matemler, dövünerek ve bağırarak ağlamalar, diğer müslümanlar arasında da yer etmiş bulunmaktadır.

Ayrıca, çağdaş cahili ideoloji ve sistemlerin bir anlamda ilahlaştırdıkları ölmüş kişiler için tuttukları matem türü vardır. Devlet düzeyinde gerçekleştirilen bu matem tutma organızeleri sırasında belirli bir müddet hareketsiz ve dimdik bir şekilde yas tutulur, sirenler çalınır ve bayraklar yarıya indirilir. Yine cenaze ve ölüm yıl dönümleri için düzenlenen matem merasimleri esnasında yas tutanlar, siyah renklere bürünürler. Bu davranışların anlamsızlığı ve İslam öncesi cahiliyet yaşamının çağdaş dünyaya yansımalarından biri oluşu, müslümanların bu tür davranışlara karşı duyarlı olmalarını gerektirmektedir. İslam, ölümü mutlak anlamda üzücü bir olay görmediği ve Allah Teala'nın herkes için takdir buyurduğu bir olay olarak telakki ettiği için ölçüleri dışında; bir açıdan ölenlere tapınmaya kadar varan matem tutmalara izin vermemiştir.

 


4-)Matem tutan kimse, ölmeden tövbe etmezse, kıyamet günü şiddetli azab görecektir. (Hadis-i şerif-Müslim)

İnsanı küfre sürükleyen iki şey vardır. Birisi, bir kimsenin soyuna sövmek, ikincisi, ölü için matem tutmaktır. (Hadis-i şerif-Müslim)

İslamiyet'te matem tutmak yoktur. Peygamber efendimiz matem tutmayı yasak etti. Eğer matem tutmak olsaydı, Resulullah efendimizin Taif'de mübarek ayaklarının kana boyandığı ve Uhud'da mübarek dişinin kırılıp, mübarek yüzünün kanadığı ve vefat ettiği gün matem tutulurdu. Sonra hazret-i Ömer, hazret-i Ali ve hazret-i Hüseyn şehid edildikleri için matem tutardık. Bunların hepsini çok seviyoruz. Şehid edildikleri için çok üzülüyoruz. Fakat matem yapmıyoruz. (Abdülhakim bin Mustafa)


5-)Yas
Örnek:Camiin methali, minberi, kamilen siyah matem bayraklarıyla kaplı. A. İlhan


6-)Ağlama. Üzüntü veya kederden ağlayıp sızlama. Kederinden yas tutma.(...Bak! Öyle bir ziya-yı hakikat neşreder ki, eğer O'nun o nurani daire-i hakikat-ı irşadından hariç bir surette kainata baksan, elbette kainatın şeklini bir matemhane-i umumi hükmünde ve mevcudatı birbirine ecnebi, belki düşman ve camidatı dehşetli cenazeler ve bütün zevil-hayatı zeval ve firakın sillesiyle ağlayan yetimler hükmünde görürsün. Şimdi bak; O'nun neşrettiği nur ile o matemhane-i umumi şevk-i cezbe içinde bir zikirhaneye inkılab etti. O ecnebi düşman mevcudat, birer dost ve kardeş şekline girdi. S.) (Osmanlıca'da yazılışı:matem)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Bereavement.
İngilizcesi İngilizce
Mourning yas.
İngilizcesi İngilizce
Mourning.
İngilizcesi İngilizce
Lament.

  • Kendi cenazesine katıldı Brezilya'da ağabeyinin yanlış cesedi teşhis etmesi sonucu öldüğü sanılan kişi, annesinin evinde düzenlenen Matem törenine katılınca bazıları bayıldı, bazıları kaçtı.
  • Ölen kişinin kardeşi olduğunu sanan Araujo, daha sonra cesedi Hristiyan  geleneklerine göre cenaze Matem töreni yapılmak üzere annesinin evine götürdü.

Sizde içinde Matem kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Matem kelimesi anlamı 947 defa okunmuştur. [239028] Matem kelime anlamı, Matem nedir, Matem ne demek, Matem sözlük anlamı

Paylaş