Mevlid Nedir

Mevlid Nedir ? Mevlid Ne demek ?

1-)Süleyman Çelebi’nin meşhur eseri. Mevlid, lügatte “doğmak, doğum zamanı, doğum yeri” manalarına gelir. Mevlid’in asıl adı Vesilet-ün-Necat (Kurtuluş Vesilesi)tır. Muhammed aleyhisselamın doğumunu kutlamak için yapılan tören manasına da kullanılmaktadır.

Süleyman Çelebi’nin 15. asırda yazılan Mevlid’inden başka 14. asırda yaşamış Erzurumlu Mustafa Darir’in Tercümetü’d-Darir’i vardır. Bunu İbn-i İshak’ın Siretü’n-Nebi’sinden çevirmiştir. Bir diğer mevlid de Fatih Sultan Mehmed zamanında yaşamış Ahmed’in yazdığıdır.

Mevlid, yalnızca Müslüman Türkler arasında değil, bütün İslam dünyasında çok beğenilmiştir. Arnavutça, Rumca ve İngilizceye de tercüme edilmiştir. Asırlar boyunca bütün İslam dünyasında mübarek gün ve gecelerde, sünnet, düğün gibi toplantılarda ve diğer vesilelerle sevilerek okunmuş ve dinlenmiştir. Müslümanların Muhammed aleyhisselama olan aşk ve muhabbetlerine tercüman olmuştur. Mevlid’in yazılış sebebi de Süleyman Çelebi’nin Peygamber efendimize duyduğu engin muhabbettir.

Süleyman Çelebi’nin Bursa Ulu Camideki imamlık yıllarında, İranlı bir vaiz, kürsüde Bakara suresinin 285. ayetini kendi bilgisine göre tefsir etti. Allahü tealanın gönderdiği peygamberler arasında hiçbir fark görmediğini ve Muhammed aleyhisselamın hazret-i Îsa peygamberden daha üstün tutulmayacağını söyledi. İranlı vaizin bu bozuk ve hakikatlere uymayan şahsi düşünceleri, Süleyman Çelebi’nin Muhammed aleyhisselam için gönlünde duyduğu aşk ve muhabbete ziyadesiyle tesir etti. Bu türlü iddiaları cevaplandırmak ve sahiplerini susturmak, Muhammed aleyhisselamın bütün diğer peygamberlere üstün, son peygamber olduğunu isbatlamak için Mevlid’ini yazdı. Mevlid; baştan sona kadar Ehl-i sünnet itikadını, Allahü tealanın mutlak iradesini, alemi yoktan var ettiğini ve Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hiçbir mahlukta bulunmayan üstün, yüksek ve emsalsiz vasıflarını anlatır. Her kelimesinde gönlü Resulullah aşkı ile yanan bir müminin engin aşk ve muhabbet kokuları vardır. Diğer peygamberlere olan bütün üstünlükler de en güzel ve en veciz kelime ve ifadelerle anlatılmıştır.

Mevlid; “münacat” (Allahü tealaya yalvarma), “viladet” (Peygamber efendimizin doğumu), “risalet” (Peygamber oluşu), “mirac” (göklere çıkışı, Cenneti ve Cehennemi görmesi), “rıhlet” (Peygamberimizin vefatı) ve “dua” bölümlerinden ibarettir.

Söze Allahü tealanın ism-i şerifi ile başlayan Süleyman Çelebi, Âdem aleyhisselamdan Peygamberimize kadar bütün peygamberlerin alınlarında nur parladığını ve bu nurun Muhammed aleyhisselama intikal ettiğini anlatır. Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) doğuşuna geniş bir yer ayırarak, O doğarken annesinin neler duyup, neler gördüğünü, bu anda bütün varlıkların engin bir neşe içinde kaldıklarını, bütün zerrelerin O’nu büyük neşe içinde karşıladığını söyler. Mevlid’de bundan sonra, Muhammed aleyhisselama peygamberliğin nasıl geldiğini ve mirac hadisesinin nasıl olduğunu anlatır. Derin üzüntü içinde yazdığı rıhlet ve daha sonra dua ile mevlidini bitirmiştir. Muhammed aleyhisselamın her varlığın yaratılış sebebi, bütün yaratılmışların en şereflisi olduğunu ifade ederken, O’nu bütün peygamberlere üstün kılan Allahü tealaya şükürler etmektedir.

Eserde çok olgun fikirler ve kompozisyon bütünlüğü vardır. Mevlid, mesnevi, nazım şekliyle yazılmıştır. Ancak her bendin sonunda yer alan;

Ger dilersiz bulasız oddan necat

Işk ıla derd ile eydün esselat

beyti eseri bir nevi terci-i bend durumuna düşürmüştür. Aruz vezniyle yazılmış, “failatün, failatün, failün” kalıbı kullanılmıştır. Yalnız bir yerde “Mef’ulü, failatü mefailü failün” kalıbına yer verilmiştir.

Kafiyeler güzel ve sağlamdır. Süleyman Çelebi, Mevlid’in mısraının mükemmel olması için çok titizlik göstermiş, bu sebeple, Mevlid üstün sanat sahibi divan şairleri tarafından da sevilip beğenilmiştir.

Mevlid’de olayların ve düşüncelerin anlatıldığı yerlerde, en kısa, en uygun ve mümkün olan en sade anlatım şekli kullanılmıştır. Mevlid’de hemen her türlü söz ve ifade sanatına rastlanır. En çok cinas, teşbih ve tekrir gibi sanatlara yer verilmiştir. Bölümlerin ve kitabın bütünlüğüne titizlik gösterildiği kadar, her mısranın ayrı ayrı güzelliği de gözden kaçmamaktadır. Mevlid lirizm (içlilik) ve öğreticiliği (didaktizm) iyice kaynaştırmış bir şiir kitabıdır. Kuruluktan uzak olduğu gibi, sırf coşkunluktan da ibaret değildir. Görünüşte kolay, fakat denendiğinde benzerinin yazılmasının çok zor olduğu görülür.

İran edebiyatında mevlid türünde eser yazılmamıştır. Mevlid, Peygamber efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) medh ve sena ederek, Müslümanların gönlünde O’nun sevgisini harekete geçirdiğinden ve dine bağlılıklarını arttırdığından bunu okumak ve dinlemek, nafile bir ibadet olup, çok sevaptır. Ancak İslamiyetin haram ve yasak ettiği şekillerde ve şarkı söyler gibi veya çalgı aletleriyle beraber okunması yasaklanmıştır.

MEVLİD-İ ŞERİF’TEN BÖLÜMLER

(Münacat bölümünden)

Allah adın zikr idelüm evvela

Vacib oldur, cümle işte her kula

Allah adın her kim ol evvel ana

Her işi asan eder Allah ona

Allah adı olsa her işin önü

Hergiz ebter olmaya anın sonu

Allah adın her nefeste di müdam

Allah adıyla olur her iş temam

Bir kez Allah dise aşk ile lisan

Dökülür cümle günah misl-i hazan

İsm-i pakin pak olur zikreyleyen

Her murada irişür Allah diyen

.................................................................

(Veladet bölümünden)

Âmine Hatun Muhammed anesi

Ol sadefden doğdu ol dür danesi

Hem Muhammed gelmesi oldu yakin

Çok alametler belürdü gelmeden

Ol gice kim doğdu ol Hayr-ül-beşer

Anası anda neler gördü neler

Didi: Gördüm, ol Habib’in anesi

Bir acep nur kim, güneş pervanesi

Berk urup çıktı evimden nagehan

Göklere dek nur ile doldu cihan

Gökler açıldı vü feth oldu zulem

Üç melek gördüm elinde üç alem

Biri maşrık, biri mağribde anın

Biri damında dikildi Kabe’nin

İndiler gökden melekler saf saf

Kabe gibi kıldılar evim tavaf

Hem hava üzre döşendi bir döşek

Adı sündüs döşeyen anı melek

İndi huriler bölük bölük buğur

Yüzleri nurından evim doldu nur

Çevre yanıma gelip oturdular

Mustafa’yı birbirine muştular

Didiler: Oğlun gibi hiçbir oğul

Yaradılalı cihan gelmiş değül

Bu gelen tevhid-i irfan kanıdır

Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır

.................................................................

Âmine eydür çü vakt oldu tamam

Kim vücuda gele ol Hayrü’l-enam

Susadım gayet hararetten kati

Sundular bir cam dolusu şerbeti

Kardan ak idi ve hem soğuk idi

Lezzeti dahı şekerde yok idi

İçdim anı oldu cismim nura gark

İdemezdim nurdan kendimi fark

Geldi bir ak kuş kanadıyla revan

Arkamı sığadı kuvvetle heman

Doğdu ol saatde ol sultan-ı din

Nura gark oldu semavat ü zemin

(Mirac bölümünden)

İşit imdi Mustafa miracını

Nice urındı saadet tacını

Göklere hem nice seyran kıldı ol

Hak teala hazretine buldu yol

Anda ol gördüğin adem görmedi

Kimse hem, ol irdüğine irmedi

Enbiya ervahına indi nida

Kim kılınız Mustafa’ya ikdida

Önüne düştü, ona oldu delil

Aldı gitti Mustafa’yı Cebreil

Gördüler nurdan örülmüş nerdüban

Nerdübandan oldular göğe revan

Ol gök ehli cümle karşı geldiler

Mustafa’ya hayli ikram kıldılar

.................................................................

Ey Habibim, davet et kullarımı

Ta gelip de, göreler didarımı!

Sen ki, mi’rac eyleyip, etdin niyaz

Ümmetün mirac eyleyip, kıldım namaz

Her zaman ki, bu namazı kılalar

Cümle gök ehli sevabın bulalar

Çünki her türlü ibadet bundadır.

Hakka kürbiyyetle vuslat bundadır

Sıdk-ile beş vakt oldukça eda

Elli vaktin ecrini eyler hak ata


2-)MEVLİD



Doğum, doğum zamanı, doğum yeri. Arapça "ve-le-de" kökünden türetilmiş olup Rasulullah (s.a.s)'in doğumuna, bununla ilgili yapılan merasimlere, yazılan eserlere ve Rasulullah (s.a.s)'ın doğduğu eve de "mevlid" denilmektedir. Halk arasında yanlış olarak "mevlud" ve "mevlüt" şeklinde de kullanılmaktadır.

Rasulullah (s.a.s.), Fil yılında, Rebi'ülevvel ayının on ikinci pazartesi gecesi dünyaya gelmiştir (İbn Sa'd,et-Tabakatul-Kübra, Beyrut, t.y. I, 100-101). Bu, miladi takvime göre, 571 yılının Nisan ayının yirmisi olarak hesaplanmıştır. Onun doğduğu ev, Beytullah'ın doğusundaki Safa tepesinin yanında Mevlid sokağı diye adlandırılan yerdedir.

Rasulullah (s.a.s.), doğduğu gece, bir takım mucizevi olaylar zuhur etmiş; Kisranın sarayındaki burçlar çatlamış, bin yıldan beri yanmakta olan ateşgedelerindeki ateş sönmüştü. Ayrıca, doğumu anında orada bulunan kadınlar da bir takım harikuladeliklere şahid olmuşlardı.

Abdulmuttalip, doğumdan yedi gün sonra Mekke'de büyük bir ziyafet tertiplemiş ve çocuğa, Arapların o güne kadar kullanmadıkları bir isim olan Muhammed adını verdiğini ilan etmişti.

İslam dünyasında mevlid merasimi ilk defa, Mısır'da hüküm süren Fatımiler (910-1171) tarafından tertiplenmiştir. Bu merasimler saraya ait olup, sadece devlet erkanı arasında cereyan etmekte idi. Fatimiler, Hz. Ali (r.a.) ve Fatıma (r.anha.)'ın doğum günlerinde de mevlid merasimleri tertip ederlerdi.

Sünni müslümanlarda ilk mevlid merasimi, Hicri 604 yılında, Selahaddin Eyyubi'nin eniştesi ve Erbil atabeği Melik Muzafferuddun Gökbörü tarafından tertiplenmiştir. Uzun hazırlıklarla düzenlenen merasimler, bütün halkı kapsayan bir şekilde düzenlenirdi. Muzafferuddin, çevre bölgelerden fakıh, sufi, vaiz ve diğer alimleri Erbil'e çağırır ve kutlamalar gayet debdebeli bir şekilde cereyan ederdi.

Daha sonra, değişikliğe uğrayarak, Mekke'de de mevlid merasimleri tertiplenmeye başlanmıştır (bk. Asım Köksal, İslam Tarihi (Mekke Devri), İstanbul 1981, 50 vd.).

Mekke ve Medine'den sonra mevlid merasimleri, İslam coğrafyasının her tarafında birbirinden farklı şekillerde tertiplenmeye başlanmış ve bu, bugüne kadar sürekliliğini korumuştur.

Osmanlılar tarafından mevlid, ilk defa III. Murat zamanında, 1588'de resmi hale getirildi. Merasimler, belirlenmiş teşrifat kaidelerine uygun olarak sarayda tertiplenir, ayrıca, önceleri Ayasofya Camii'nde, sonraları ise Sultan Ahmed Camii'nde yapılan merasimlere, devlet erkanıyla birlikte halk da katılırdı.

Bu merasimlerde, önce müezzin tarafından Kur'an-ı Kerim okunur, bunun peşinden de vaazlar verilirdi. Daha sonra mevlidhan kürsüye çıkar ve bir bölüm okuduktan sonra iner hediyesini alır ve ikinci mevlidhan kürsüye çıkarak, okumaya devam eder ve belirlenmiş kaideler çerçevesinde mevlid kutlamaları son bulurdu. Bu resmi kutlamalar daha sonraları laiklik ilkesine rağmen Diyanet aracılığı ile Radyo ve TV'lerde aynen sürdürülmüştür.

Rasulullah (s.a.s.)'ın doğumunu ve hayatını medh ve sena eden, "Mevlid" adını taşıyan çok eser kaleme alınmıştır. Bu eserler daha sonra, mevlid merasimlerinde, mevlidhanlar tarafından teğanni ile okunmaya başlanmıştır. Bunların Türkçede en meşhur olanı Süleyman Çelebi'nin Vesiletun-Necat adındaki mevlididir. Ancak, Süleyman Çelebi hakkında kaynaklarda pek fazla bir bilgi yoktur. Onun, Yıldırım Beyazıt zamanında Divan-ı Hümayun Hocası olduğu, sonra da Bursa Ulu Camii'ne imam tayin edildiği bilinmektedir.

İstanbul kütüphanelerinde bulunan Mevlid nüshaları arasındaki farklardan, Süleyman Çelebi'nin kaleme almış olduğu Mevlid'in bir hayli değiştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Arap ve Türk edebiyatında mevlid türü eserler iyice yer etmiş olmasına rağmen, İran edebiyatında bu tür bir eser kaleme alınmamıştır.

İlk zamanlar, sırf Resulullah (s.a.s.)'in doğduğu zaman ve sadece camilerde okunan mevlid, sonraları para karşılığında hanendeler tarafından rastgele zamanlarda okunur olmuştur. Kandil gecelerinde, ölülerin ardından; kırkıncı, elli ikinci gecelerinde, sene-i devriyelerinde de mevlidler okunmaya başlanmıştır.

Mevlid metinlerini kaleme alanlar, hiç bir zaman hanendeler tarafından camilerde, makamlı bir şekilde, ibadet yapıyor süsü verilerek türkü, şarkı söyler gibi okunmasını akıllarına getirmemişler; yalnızca Peygamber'e olan aşırı sevgileri onları, onun hatırasını canlı tutmak için bu tür eserleri yazmaya sevketmiştir.

Mevlidler, dinde olmadığı halde varmış gibi, ibadet çeşitleri arasına katılmıştır. Bundan dolayı, mevlid merasimleri düzenlemek ve mevlid okumak bir bid'attır. Hatta İslam'da olmayan, ölünün kırkıncı, elli ikinci gecelerinde okunması İslamla ilgili olmayan bir merasim ve ibadet şekli ile icra edilmesi haramdır.

Alimler, mevlid okumak ve merasimler düzenlemek hakkında, ihtilaf etmişlerdir. Bazı alimler, buna şiddetle karşı çıkarken, bazıları da, İslami ölçülerin dışına çıkılmaması kaydıyla itiraz da bulunmamışlardır. Okunmasına cevaz verenler, inananların kalplerindeki Rasulullah (s.a.s.) sevgisini canlı tutması ve ona olan muhabbeti artırmasındaki maslahatı gözetmişlerdir. Zira Rasullulah (s.a.s.)'ı sevmek, imanın temel kıstaslarından biridir. Rasulullah (s.a.s.)'ın şu hadisi şerifi bunun en açık delilidir: "Sonsuz kudret sahibi olan Allah'a yemin ederim ki, sizden hiçbiriniz beni babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, iman etmiş sayılmaz" (Buhari, İman 8).

Ancak, Mevlid, halk arasında büyük bir ibadet olarak kabul edilmekte, ölülerin ruhu için mevlidler okutularak, onların günahlarının bağışlanacağı zannedilmektedir. Halkın cehaletinden ve yanlış itikadlarından istifade eden mevlid okuyucu hanendeler, bir piyasa oluşturarak, bunu ticari bir çıkar aracı yapmışlardır. Bu tip bir kabul ve davranışın İslami olmadığı hususu ile ilgili herhangi bir ihtilaf sözkonusu değildir. Böyle bir olaya sebeb olan herkes dinen sorumludur. Merasimlerde mevlid okunmasının vazgeçilmez bir adet haline getirilişinin sakıncalarından biri de, netice olarak insan kelamı bir şiir olan bu metinlerin, okunması ve dinlenilmesi ibadet olan Kur'an ile eşdeğerde görülmeğe ve değerlendirilmeğe başlanılması tehlikesidir.

Ömer TELLİOĞLU


3-)Mevlid okumak, Resulullah'ın sallallahü aleyhi ve sellem dünyaya gelişini, mi'racını ve hayatını anlatmak; O'nu hatırlamak, O'nu övmektir. (İbn-i Hacer-i Heytemi)

Resulullah efendimizin mevlidine dair yazılanların okunması için bir dirhem harcayan, Cennet'te bana arkadaş olur. (Hazret-i Ebu Bekr)

Resulullah efendimizin mevlidine kıymet veren, İslama kıymet vermiştir. (Hazret-i Ömer)

Resulullah efendimizin mevlidine kıymet verip mevlid-i şerif okunmasına sebeb olan dünyadan imanla gitmesi umulur. (Hazret-i Ali)

Mevlid okunan yerden belalar sıkıntılar gider. (Mevlana Celaleddin Rumi)

Hafızlar, Kur'an-ı kerim ve mevlid okumakla geçinmemeli, bunları para düşünmeden Allah rızası için okumalıdır. (Muhammed Hadimi)

Süleyman Çelebi'nin Mevlid'inden bir beyt şöyledir:

Âmine Hatun Muhammed Ânesi,

Ol sadeften doğdu ol dür danesi


4-)Doğma. Dünyaya gelme.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


  • Peygamber'in doğum günü olarak kabul edilen Mevlid kandili, birçok İslam ülkesi gibi Libya'da da resmi tatil günü olarak kutlanıyor.
  • Muhammed'in doğum günü olan Mevlid Kandili, Başkent Arena Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen bir tören ile kutlandı.

Sizde içinde Mevlid kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Mevlid kelimesi anlamı 251 defa okunmuştur. [239157] Mevlid kelime anlamı, Mevlid nedir, Mevlid ne demek, Mevlid sözlük anlamı

Paylaş