Molla Hüsrev Kimdir ?

Molla Hüsrev Biyografisi

Molla Hüsrev Kimdir ? Biyografisi, Hayatı, Eşi, Nereli, Kaç Yaşında, Öldü mü ?

Molla Hüsrev : Osmanlı Devletinin üçüncü şeyhülislâmı ve Fâtih Sultan Mehmed Hanın hocası. İsmi, Muhammed bin Ferâmuz bin Ali Rûmî’dir. Sivas ile Tokat arasındaki Kargın köyünde doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Babası bir Fransız subayı iken Müslüman olmuş, kızını Osmanlı emîrlerinden Hüsrev adında bir zâta vermiştir. Babasının vefâtı üzerine eniştesi Hüsrev Beyin yanında yetişti ve Hüsrev Kaynı diye çağırıldı. Daha sonra kayını kelimesi de kaldırılıp Molla Hüsrev adıyla meşhûr oldu. 1480 (H.885) yılında İstanbul’da vefât etti. Cenâze namazı, Fâtih Câmiinde kılındıktan sonra Bursa’ya götürülüp Emir Sultan’ın doğusunda kendi yaptırdığı medresenin bahçesine defnedildi. Mezar taşında; “Menbâ-ı ilm ü hüner, Vâris-i ulûm-i Hayr-ul-beşer, Fâzıl-ı hurşîd-i eser sâhib-üd-Dürer vel Gurer Mevlânâ Muhammed Hüsrev” yazılıdır.

Molla Hüsrev, Burhâneddîn Haydar Hirevî ve zamânın diğer âlimlerinden ilim tahsil ettiÊTahsilini tamamladıktan sonra, Edirne’de Şah Melik Medresesinde sonra da kardeşinin vefâtıyla boşalan Çelebi Medresesinde müderrislik yaptı. Sultan İkinci Murâd Han devrinde Varna Savaşından önce 1429 yılında Kazaskerliğe tâyin edildi. Molla Hüsrev, Fâtih Sultan Mehmed Han tahta geçince de bu vazîfeye devâm etti.

Sultan İkinci Murâd Han memleketi iç ve dış huzûra kavuşturduktan sona tahttan çekilmiş, yerine oğlu Fâtih Sultan Mehmed’i oturtmuştu. Ancak düşmanlar, sultanı çocuk yaşta görüp sefer hazırlıklarına başladılar. Bunun üzerine İkinciMurâd Han tekrar tahta geçti ve Fâtih Sultan Mehmed’i Manisa’ya gönderdi. İlim adamlarının çoğu birer bahâne ile Manisa’ya gitmek istemedi. Molla Hüsrev kazaskerlikten istifâ ederek şehzâde ile birlikte Manisa’ya gitmeye karar verdi. Fâtih onun bu karârını duyunca; “Vazîfenize devâm edin, zîrâ memleketin size ihtiyâcı var.” dediyse de Molla Hüsrev; “Tahttan ayrılıp Manisa’ya giderken, sizi yalnız bırakmam uygun olmaz. Müsâde buyurun geleyim.” diyerek samîmiyetini bildirdi ve birlikte Manisa’ya gitti. Fâtih Sultan Mehmed bu muhterem âlimden çok istifâde etti.

Daha sonra Fâtih, tahta geçince, Molla Hüsrev de Sultan’ın yanına geldi. İstanbul’un fethinden sonra Galata ve Üsküdar kâdılıklarına tâyin edildi; Ayasofya Müderrisliğini de yürüttü. Bir ara Bursa’ya gidip medrese kurdu ve ilim öğretmekle meşgûl oldu. Bu sırada Fâtih Sultan Mehmed Han tarafından İstanbul’a dâvet edilen Molla Hüsrev, İkinci Osmanlı Şeyhülislâmı Fahreddîn-i Acemî’nin vefâtı üzerine 1460 yılında Şeyhülislâmlığa tâyin edildi. Molla Hüsrev, devletin bu en üstün ve en şerefli fetvâ makamında yirmi sene adâlet ve hakkaniyetle vazîfe yaptı.

Fâtih, Molla Hüsrev’den söz ettiği zaman; “Zamânımızın Ebû Hanîfesi’dir.” diyerek takdir, teveccüh ve sevgisini belirtti. Bir düğün yemeğinde hocası Molla Gürânî’yi sağ yanına Molla Hüsrev’i sol yanına alarak, iltifâtta bulunmuştu.

Orta boylu, gür sakallı, kıymetli elbise giyen, heybetli, tevâzu sâhibi bir zât olan Molla Hüsrev; güzel ahlâk, vakûr, yüksek ilim ve İslâm dînine uymaktaki titizliğiyle halkın ve devlet adamlarının sevgisini kazandı. Bu büyük âlim yalnızlığı ve kendi işini kendisi görmeyi severdi. Konağında hizmetçileri olduğu hâlde hiç birini kendi hizmetinde kullanmaz odasını kendi süpürür, lambasını kendi yakardı.

Molla Hüsrev birçok talebe yetiştirdi. Fıkıh âlimi ve şâir olarak şöhret yaptı. Önceki âlimlerin kitaplarından hergün iki yaprak yazmayı âdet hâline getirmişti. Vefât ettiğinde kendi el yazılarıyla yazılmış pekçok nefis eserler görüldü.

Ömrünü ilim öğretmek ve yazmakla geçiren Molla Hüsrev’in kıymetli eserlerinden bâzıları şunlardır:

1) Ed-Dürer-ül-Hükkâm fî Şerhi Gurer-il-Ahkâm: Fıkıh ilmine dâir olan ve sık sık mürâcaat edilen bu en önemli eseri, asırlardır. Osmanlı medreselerinde şerhleriyle berâber ders kitabı olarak tâkip edilmiştir. Molla Hüsrev’in 1477 yılında FâtihSultan Mehmed Hana takdim ettiği bu eserin asıl nüshası İstanbul Köprülü Kütüphânesinde mevcuttur. 2) Şerh-ul-Miftâh, 3) Şerh-ut-Telvih, 4) Şerh-i Usûl-ül-Pezdevî, 5) Hâşiyetü Evâil-i Tefsîr-i Kâdı Beydâvî, 6) Hâşiyet-ü Mutavvel li-Teftâzânî, 7) Mir’ât-ül-Usûl fî Şerh-i Mirkât-il-Vüsûl, 8) Nakîd-ül-Efkâr fî Redd-il-Enzâr, 9) Şerh-u Telhis-i-Miftâh lil-Kazvînî.


Molla Hüsrev : Molla Hüsrev . müderris, şeyhülislam
Osmanlı Devletinin üçüncü şeyhülislamı ve Fatih Sultan Mehmet Han’ın hocası. İsmi, Muhammed bin Feramuz bin Ali Rumi’dir. Sivas ile Tokat arasındaki Kargın köyünde doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. Babası bir Fransız subayı iken müslüman olmuş, kızını Osmanlı emirlerinden Hüsrev adında bir zata vermiştir. Babasının vefatı üzerine eniştesi Hüsrev Bey’in yanında yetişti ve Hüsrev Kaynı diye çağırıldı. Daha sonra kayını kelimesi de kaldırılıp Molla Hüsrev adıyla meşhur oldu. 1480 (H.885) yılında İstanbul’da vefat etti. Cenaze namazı, Fatih Camii’nde kılındıktan sonra Bursa’ya götürülüp Emir Sultan’ın doğusunda kendi yaptırdığı medresenin bahçesine defnedildi. Mezar taşında; “Menba-ı ilm ü hüner, Varis-i ulum-i Hayr-ul-beşer, Fazıl-ı hurşid-i eser sahib-üd-Dürer vel Gurer Mevlana Muhammed Hüsrev” yazılıdır.
Molla Hüsrev, Burhaneddin Haydar Hirevi ve zamanın diğer alimlerinden ilim tahsil etti. Tahsilini tamamladıktan sonra, Edirne’de Şah Melik Medresesinde sonra da kardeşinin vefatıyla boşalan Çelebi Medresesinde müderrislik yaptı. Sultan İkinci Murat Han devrinde Varna Savaşından önce 1429 yılında Kazaskerliğe tayin edildi. Molla Hüsrev, Fatih Sultan Mehmet Han tahta geçince de bu vazifeye devam etti.
Sultan İkinci Murat Han memleketi iç ve dış huzura kavuşturduktan sona tahttan çekilmiş, yerine oğlu Fatih Sultan Mehmet’i oturtmuştu. Ancak düşmanlar, sultanı çocuk yaşta görüp sefer hazırlıklarına başladılar. Bunun üzerine İkinci Murat Han tekrar tahta geçti ve Fatih Sultan Mehmet’i Manisa’ya gönderdi. İlim adamlarının çoğu birer bahane ile Manisa’ya gitmek istemedi. Molla Hüsrev kazaskerlikten istifa ederek şehzade ile birlikte Manisa’ya gitmeye karar verdi. Fatih onun bu kararını duyunca; “Vazifenize devam edin, zira memleketin size ihtiyacı var.” dediyse de Molla Hüsrev; “Tahttan ayrılıp Manisa’ya giderken, sizi yalnız bırakmam uygun olmaz. Müsade buyurun geleyim.” diyerek samimiyetini bildirdi ve birlikte Manisa’ya gitti. Fatih Sultan Mehmet bu muhterem alimden çok istifade etti.
Daha sonra Fatih, tahta geçince, Molla Hüsrev de Sultan’ın yanına geldi. İstanbul’un fethinden sonra Galata ve Üsküdar kadılıklarına tayin edildi; Ayasofya Müderrisliğini de yürüttü. Bir ara Bursa’ya gidip medrese kurdu ve ilim öğretmekle meşgul oldu. Bu sırada Fatih Sultan Mehmet Han tarafından İstanbul’a davet edilen Molla Hüsrev, İkinci Osmanlı Şeyhülislamı Fahreddin-i Acemi’nin vefatı üzerine 1460 yılında Şeyhülislamlığa tayin edildi. Molla Hüsrev, devletin bu en üstün ve en şerefli fetva makamında yirmi sene adalet ve hakkaniyetle vazife yaptı.
Fatih, Molla Hüsrev’den söz ettiği zaman; “Zamanımızın Ebu Hanifesi’dir.” diyerek takdir, teveccüh ve sevgisini belirtti. Bir düğün yemeğinde hocası Molla Gürani’yi sağ yanına Molla Hüsrev’i sol yanına alarak, iltifatta bulunmuştu.
Orta boylu, gür sakallı, kıymetli elbise giyen, heybetli, tevazu sahibi bir zat olan Molla Hüsrev; güzel ahlak, vakur, yüksek ilim ve İslam dinine uymaktaki titizliğiyle halkın ve devlet adamlarının sevgisini kazandı. Bu büyük alim yalnızlığı ve kendi işini kendisi görmeyi severdi. Konağında hizmetçileri olduğu halde hiç birini kendi hizmetinde kullanmaz odasını kendi süpürür, lambasını kendi yakardı.
Molla Hüsrev birçok talebe yetiştirdi. Fıkıh alimi ve şair olarak şöhret yaptı. Önceki alimlerin kitaplarından hergün iki yaprak yazmayı adet haline getirmişti. Vefat ettiğinde kendi el yazılarıyla yazılmış pekçok nefis eserler görüldü.
ESERLERİ:
Ömrünü ilim öğretmek ve yazmakla geçiren Molla Hüsrev’in kıymetli eserlerinden bazıları şunlardır:
1) Ed-Dürer-ül-Hükkam fi Şerhi Gurer-il-Ahkam: Fıkıh ilmine dair olan ve sık sık müracaat edilen bu en önemli eseri, asırlardır. Osmanlı medreselerinde şerhleriyle beraber ders kitabı olarak takip edilmiştir. Molla Hüsrev’in 1477 yılında FatihSultan Mehmet Hana takdim ettiği bu eserin asıl nüshası İstanbul Köprülü Kütüphanesinde mevcuttur. 2) Şerh-ul-Miftah, 3) Şerh-ut-Telvih, 4) Şerh-i Usul-ül-Pezdevi, 5) Haşiyetü Evail-i Tefsir-i Kadı Beydavi, 6) Haşiyet-ü Mutavvel li-Teftazani, 7) Mir’at-ül-Usul fi Şerh-i Mirkat-il-Vüsul, 8) Nakid-ül-Efkar fi Redd-il-Enzar, 9) Şerh-u Telhis-i-Miftah lil-Kazvini.
HAKKINDA YAZILANLAR
Muallimlik için kazaskerlik mâkamını terkeden veli Molla Hüsrev Hazretleri
Feramerz bir Fransız subayıdır. Türklerle nerede ve ne zaman tanışır bilemeyiz ama ecdadımıza hayran olur. Nitekim kendi rızası ile İslâm’ı seçer ve Feramuz adını alır. O devir Fransa’sında Müslüman olmak zor, Müslümanca yaşamak daha zordur. Mübârek kalkar Anadolu’ya gelir ve Sivas, Tokat civarında bir kuytuya yerleşir. Oğluna âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimizin adını koyar. Kızını Osmanlı Emirlerinden Hüsrev Bey’e verir.
Feramuz bey vefat edince, oğlu Muhammed ablasının yanına sığınır. Eniştesi bu çocuğun müthiş zekasına hayran kalır. Tahsili için ne gerekiyorsa yapar. “Yeter ki sen oku” der, “gerisini düşünme!” Küçük çocuk bu teveccühün altında kalmaz, gecesini gündüzüne katar, akranlarına fark atar. Nitekim molla olur. Hem eniştesinin adıyla anılan bir molla. “Molla Hüsrev!”
GENÇ KADIASKER
Bakın şu Osmanlının güzelliğine, eğer bir kimse ehil ise önü açılır. Devlet kademelerine ışık hızıyla tırmanır. Nitekim Molla Hüsrev genç yaşta müderris olur. Önce Edirne Şahmelik, sonra Çelebi Medreseleri ondan sorulur. İkinci Murat Han ondaki cevheri farkeder. Devlet hizmetinde saçını sakalını ağartmış onca yaşlı dururken, tutar Kadıasker yapar.
Günler geçer... Murat Han, oğlu Mehmed’i (Fatih’i) Manisa’ya yollamaya niyetlenir. Şimdi ona hem babalık, hem hocalık yapacak birilerini arar. Ancak bu kabına sığmayan hırçın çocuk ulemanın korkulu rüyasıdır. İnanın bir mektep dolusu talebeyle uğraşmak daha kolaydır. Çoğu bir bahane bulur, geri durur. Gelgelelim Molla Hüsrev bu işe gönüllü talip olur. Onu yetiştirmeyi çok arzular, hem de getirildiği muhteşem makamı terk edecek kadar.
Nitekim genç müderris ile hırçın şehzade arasında tarifi zor bir muhabbet başlar. Tabiri caizse abi, kardeş olurlar. Molla Hüsrev onun ufkunu açar. Kendini aşmayı, büyük düşünmeyi öğretir. Zaman zaman Spil Dağı’nın sarp yamaçlarında oturur hâyâl kurarlar. Karadan gemi yürütür, Haliç’e köprüler atarlar. Sonra minare yüksekliğinde kuleler ve devasa toplar düşünürler. Hani manda iriliğinde gülle atan koca toplar...
Onlar sadece İstanbul’un değil, Roma’nın fethini planlar, buruşuk kağıtlar üstüne Viyana’yı, Paris’i karalarlar. Belki çizgiler çerden çöptendir, ama zafere inançları tamdır, sütun gibi.
Aradan yıllar geçer. Fatih hayallerinin bir kısmını gerçekleştirir (mesela İstanbul’u alır) Molla Hüsrev ise Bursa medreselerinde yeni Fatihler yetiştirir.
Genç padişah hocasını hiç unutmaz. Unutamaz! Fırsatını bulduğu an, bir ilim adamının gelebileceği son noktayı gösterir ona. Şeyh-ül İslâm yapar. Molla Hüsrev tam 20 yıl bu makamda kalır ve kelimenin tam manası ile vazifesinin hakkını verir. Fatih’in ifadesiyle, “zamanın Ebû Hanifesi”dir.
O NE SOHBETTİR ÖYLE!
Molla Hüsrev’in bakılmaya doyulmayan asil bir siması vardır. Duyguludur, merhametlidir, insana kıymet verir. Sade ve temiz giyinir. Diğer devlet adamlarının aksine küçük ve basit bir sarık sarar. Talebeleri onu öylesine severler ki, seher vakti kapısında birikirler. Etrafında halka olup medreseye götürürler, gece yarısı yine eşikte toplanır, getirirler evine. Zira yolda geçen her an yeni bir şeyler öğrenirler.
Molla Hüsrev Hazretlerine tahsis edilen konakta elbette aşçılar, seyisler, hademeler vardır. Ancak o, hiçbirini kendi hizmetinde kullanmaz. Odasını elceğizi ile süpürür, camlarını kendi siler. Esvaplarını yıkar, lambasını yakar. Mübarek gündüzleri ilim anlatır, geceleri ilim yazar. Ki her biri ömre bedel onlarca kitabın sahibidir.
Sultanlara lala olmak...
Ona göre alimler lala olmalı ve lala yetiştirmelidirler. Sultana hakkı, hakikati, eğriyi, doğruyu gösterebilmenin tek yolu budur. Nitekim kendileri Fatih’e iyi bir lala olur ve gelecek nesiller için mükemmel lalalar yetiştirirler. Meselâ Bâyezid’e, Yavuz’a ve Kanuni’ye istikamet çizen Zembilli Ali Cemali Efendi bunlardan biridir.
Molla Hüsrev, Bursa'da (Emir Sultan yakınlarında) kendi yaptırdığı medresenin bahçesinde medfundur.

Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Molla Hüsrev Özgeçmişi

Molla Hüsrev Hayatı

Sizde Molla Hüsrev ile ilgili bildiklerinizi paylaşır mısınız ?

Molla Hüsrev biyografisi 126 defa okunmuştur. [890]