Mugayyebat-I Hamse Nedir

Mugayyebat-I Hamse Nedir ? Mugayyebat-I Hamse Ne demek ?

1-)MUĞAYYEBÂT-I HAMSE



Beş bilinmeyen gayba ait şey anlamında Kur'ani bir tabir. Bunlar, Lokman suresinin otuzdördüncü ayetinde geçen ve ilmini Allah'ın kendi zatında sakladığı gayb anahtarlarıdır. Hz. Peygamber (s.a.s), İbn Ömer'den rivayet edilen bir hadiste:

"Gaybın anahtarları beştir" buyurarak Lokman suresinin, "Kıyamet saatinin bilgisi şüphesiz ki Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır. Rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç kimse hangi yerde öleceğini bilmez. Şüphesiz Allah her şeyi bilir ve herşeyden haberdardır" mealindeki otuz dördüncü ayetini okumuştur (M.Ali Nasıf, et-Tac, Buhari'den naklen, IV, 282).

Bu beş şeyi Allah'tan başkası bilmez, Ancak Allah bunlardan birine veya bir kaçına ait bilgiyi dilediğine verebilir. Bu verilen bilgi de, yine Allah'ın bilgisi yanında sınırlıdır.

Bu beş şeyi Allah'tan başkası hem külli, hem cüzi olarak, kapsamlı, geniş ve ayrıntılı olarak bilmez (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, VI, 3853).

"Tefsircilerden bazıları, Allah Teala bu ayet ile beş şeyi bilmeyi başkasından nefyetti, diyorlar. Gerçi öyle ama kastedilen o değildir. Çünkü Allah Teala mesela Tufan zamanında bir kum yığınındaki bir zerreyi ve rüzgarın onu doğudan batıya kaç kere götürüp getirdiğini ve nerede bulunduğunu bilir. Bunu başkası bilmez (yani yaradılanlar tarafından bilinmeyen daha pek çok şey vardır). Şu halde burada önemli olan, mesela, "Kıyamet günü ne zamandır?" diye sorulduğunda verilecek cevap şudur: "Onu, Allah'tan başkası bilmez. Ancak o gün muhakkak olacaktır" (Fahrüddin er-Razi, Mefatihü'l-Gayb, 1289, VI, 749).

Allah bildirmediği takdirde bu bilinmeyenleri ne bir rasul, ne bir nebi, ne de mukarrab melekler bilemezler.

"Gaybın anahtarları O'nun yanındadır. Onları O'ndan başkası bilmez" (el-En'an, 6/59).

"Allah sizi gayba vakıf kılacak değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini seçer (onu gayba muttali kılar)" (Alu İmran, 3/179).

"O, gaybı bilendir. Kendi görünmez bilgisini kimseye göstermez. Ancak razı olduğu elçilere gösterir" (el-Cin, 72/26).

Cibril hadisinde Hz. Peygamber (s.a.s)'e:

"Ey Allah'ın Rasulü kıyamet ne zamandır?" diye sorulan soruya:

"Bu konuda sorulan kişi sorandan daha bilgili değildir. Fakat sana onun şartlarından (alametlerinden) haber vereceğim: Cariye, efendisini doğurduğu zaman bu onun alametlerindendir. Yalınayak baldırı çıplakların insanlara reis oldukları zaman da bu onun alametlerindendir. Beş şey vardır ki, onları ancak Allah bilir. Kıyamet saatinin bilgisi şüphesiz ki Allahın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilmez" cevabını vermiştir (Buhari, İman, 18).

İmam Maverdi ve Kuşeyri'nin bildirdiğine göre yukarıda geçen ayetin inişi hakkında da şu hadis rivayet edilir:

Varis b. Amr adında bir adam Hz. Peygamber'e gelerek: "Karım gebedir ne doğuracağını bana haber ver. Ülkemizde kuraklık var yağmurun ne zaman yağacağını bana haber ver. Ne zaman doğduğumu biliyorum, ne zaman öleceğimi bana haber ver. Bu gün ne yaptığımı biliyorum, yarın ne yapacağımı bana haber ver. Kıyametin ne zaman kopacağını da bana bildir" Bunun üzerine yukarıdaki ayet inmiştir (Kurtubi, el-Cami li Ahkamil-Kur'an, XIV, 83).

Allah Teala kıyamet gününü bir gayb olarak bırakmış ve kendisinden başka kimseye onun zamanını bildirmemiştir. "Kıyametin bilgisi Allah'a havele edilir" (el-Fussilet, 41/47).

"Sana, gelip çatması ne zaman, diye kıyamet saatini soruyorlar. Onun saatini söylemek nerede, sen nerede? Onun gerçek bilgisi Rabbine aittir" (en-Naziat, 79/41,44).

Kıyametin ne zaman kopacağını bildirmemesinin hikmetine gelince, bu suretle insanlar daimi bir uyanıklık ve bekleyiş hali içinde bulunmayacaklar, hazırlıklı olarak bekleyeceklerdir. Bu ruh haline sahip olmayanlar ise, gaflet halinde iken ansızın yakalanacaklar ve hazırlık yapmaya fırsat bulamayacaklardır.

Yağmurun ne zaman yağacağını da Cenab-ı Hak bilir ve onu dilediği zaman indirir. İnsanlar, tecrübeler ve aletler vasıtasıyla onun yağacağı zamanı yaklaşık olarak bilebilirler, ama yağmur sebepleri yaratacak güce hiç bir zaman malik olamazlar. Âyet-i Kerime Allah'ın yağmuru indirdiğini belirtmekte, kainattaki sebepleri O'nun meydana getirerek tanzim ettiğini bildirmektedir. Bu durumda yağmurun Allah'a tahsisi kudret bakımındandır.

Rahimlerde bulunanın bilgisi de yalnızca Allah'a ait bilgilerdendir. Rahimlerde bulunanı, hele gebelik süresinin ortasına kadar kesin olarak sadece Allah bilir. Çünkü o sürede rahimlerin taşıdığı varlığın hacmi veya cismi bulunmaz. Taşınan varlığın erkek mi, dişi mi, beyaz derili mi, siyah derili mi, tam mı, noksan mı, olduğu bilinmez. Bu yüzden de Allah'tan başka kimse onu bilemez (Seyyid Kutub, Fi Zilali'l-Kur'an, (Terç. O. Saraç, İH. Şengüle, B. Karlığa)XI, 493, 494; (İbn Kesir Hadislerle Kur'an-ı Kerim Tefsiri, (Haz, B.Karlığa, B.Çetiner), XII, 6429).

Bulut, rüzgar, barometre gibi bazı alet ve işaretlerden yağmura, ceninin bazı durumlarından ve hareketlerinden erkek veya dişi olduğuna karar vermek tarzında olan zanni istidlaller, bu konulardaki bilgilerin Allah'a ait oluşu gerçeğine aykırı değildir. Çünkü zan ilim değildir. İlim, şüphesiz olandır (H. Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, VI, 3854).

Kimse yarın ne kazanacağını, bilmez. İyilik mi, kötülük mü; fayda mı, zarar mı; zorluk mu, kolaylık mı; sağlık mı, hastalık mı geleceğini; itaat mi, isyan mı edeceğini bilmez. Buradaki kazanç sözü mali hususlardan çok geniştir. İnsanın o gün elde edeceği şeylerin hepsini içine alır. Bunun için Cenab-ı Hak şöyle buyurur:

"Hiç bir şey için, bunu yarın yapacağım, deme. Ancak, Allah dilerse yapacağım, de" (el-Kehf, 18/23).

Aynı şekilde, hiç bir nefis nerede öleceğini bilmez. Yani insan öleceği yerin denizde mi, karada mı, bir ovada veya dağda mı olacağını bilmez. Bir Hadis-i şerifte;

"Allah Teala bir kulun canını bir yerde almayı murat ettiği zaman, onun için orada da bir ihtiyaç yaratır" buyurulur.

İşte bu da insan gözünun ve kulağının erişemediği kapalılığın gerisinde kalan ve Allah'ın, bilgisini kendi zatı için ayırdığı hususlardandır.

İşte beş bilinmeyen-muğayebat-ı hamse- bunlardır. Bunlardan bir kısmının bilgisini Cenab-ı Hak, Peygamberler ve mukarrab melekler gibi varlıklardan dilediğine sınırlı olarak verebilir. Bazılarının bu şekilde bilmesi, bunların Allah'a mahsus bilgiler olmasına aykırı değildir. Çünkü Allah'a mahsus olan ilim gaybte iken her birinin hallerine, en ince noktasına kadar ilmi tam ve kamildir: Meleklerin ve bazı özel şahısların muttali olabileceği ilim ise, az çok delilleri gerçekleşmiş, bir yönden noksan bir ilimdir (Elmalılı Hamdi Yazır, a.g.e., s.3854; Kurtubi, el-Cami, XIV, 83, İsmail Hakkı Bursevi, Ruhü'l-Beyan, VII, 102, 105).

İsmail KAYA


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Mugayyebat-I Hamse kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Mugayyebat-I Hamse kelimesi anlamı 23 defa okunmuştur. [242283] Mugayyebat-I Hamse kelime anlamı, Mugayyebat-I Hamse nedir, Mugayyebat-I Hamse ne demek, Mugayyebat-I Hamse sözlük anlamı

Paylaş