Mücahid Nedir

Mücahid Nedir ? Mücahid Ne demek ?

1-)MÜCÂHİD



Çaba sarfeden, tüm imkanlarını kullanarak belli bir hedefe varmak isteyen; düşmana karşı var gücüyle savaşan, dünyevi hiç bir menfaat beklemeksizin sırf Allah rızası için ve O'nun yolunda cihad eden kimse.

"Mücahid" tabiri arapça bir kelime olup "ca.he.de" (Cihad etti) fiilinin ism-i failidir. Çoğulu "mücahidun".

"Cihad" ve "mücahid" terimleri birer İslami kavramdır. Dolayısiyle, bu kavramların ne manaya geldiklerini, kimlerin bu kavramlarla nitelenebileceğini en iyi bilen Allah ve Rasulüdür.

Cihadın Allah rızası için ve O'nun yolunda yapılması, İslam'ın şart koştuğu bir husustur. Allah yolunda olmayan, O'nun rızasını taşımayan tüm savaşlar, harcanan paralar ve sarfedilen gayretlerin cihad sayılamayacağı, bu tür mücahedeye katılan kimsenin de mücahid olamayacağı muhakkaktır.

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun O'na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz " (el-Maide, 5/35);

"(Ey iman edenler!) Gerek hafif, gerekse ağır olarak hep birlikte savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer anlıyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır" (et-Tevbe, 9/41);

"Doğrusu, inanıp hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler (var ya) işte bunlar birbirlerinin dostudurlar" (el-Enfal, 8/72);

"Îman edip hicret edenler, Allah yolunda savaşanlar ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler... İşte onlar gerçekten inanmış olanlardır. Onlara mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır" (el-Enfal, 8/74).

Bu ve buna benzer ayetlerin hemen hemen tamamında cihadın, Allah yolunda olması gerektiği vurgulanıyor. Bu da, cihadın ve mücahidin ne manaya geldiğinin açık bir delilidir.

Hz. Peygamber (s.a.s)'den nakledilen bazı hadisler, mücahid kavramına daha da bir açıklık getirmektedir. Şöyle ki; Ashabtan biri Rasulullah (s.a.s)'a gelerek;

"Ya Rasulullah! Dünya menfaatlerinden bir menfaat umarak Allah yolunda cihad etmek isteyen kişinin durumu nedir?" diye sorunca, Rasulullah:

"Onun ecri (sevabı) yoktur", diye cevap verir. Adam aynı soruyu iki kere daha sorar, her seferinde "Onun ecri yoktur" cevabını alır (Ebu Davud, Cihad, 24).

Başka bir hadiste şöyle rivayet edilir:

A'rabinin biri Rasulullah (s.a.s)'a gelerek: "Kimisi şöhret için, kimisi öğülsün diye, kimisi ganimet elde etmek için savaşıyor. (Bu konuda ne dersin?)" deyince, Rasulullah: "Yalnızca Allah'ın Kelimesi üstün olsun diye savaşan kimsenin mücahedesi Allah yolundadır, " diye cevap vermiştir (Ebu Davud, Cihad, 24).

Cihadın İslam dininde büyük bir ehemmiyeti vardır. Bu önemine binaen Cenab-ı Allah, cihadı, kıyamete kadar devam edecek bir farz kılmıştır. Bazılarının iddia ettiği gibi cihad, geçici bir zaruretten doğmuş değildir. Şayet cihad, müslümanların hayatında geçici bir zaruret olmuş olsaydı, Allah Teala, Kitabullahın büyük bir ekseriyetini en kuvvetli ifadeleri kullanarak bu mevzua tahsis etmez ve aynı şekilde, Rasulullah'ın hadislerinde de en kuvvetli ifadeler ve en ısrarlı emirler cihad için sarfedilmezdi. Şayet cihad, geçici bir zaruret olsaydı, Allah'ın Rasulü, kıyamete kadar gelecek olan insanları ferd ferd içine alan şu hadisini irad etmezdi:

"Kim cihad etmeden ve cihada niyet de etmeden ölürse, nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur" (Mesabikü's-Sünne'den, Fi Zilali'l-Kur'an trc., III, 408).

Cenab-ı Allah, öneminden dolayı cihadı farz kılmış ve gücü yeten her mü'mini bununla mükellef tutmuştur. Yüce Rabbimiz cihadı terk edenleri tehdit etmiş, kendi yolunda samimiyetle mücahede eden mücahidlere de büyük mükafatlar vadetmiştir. Kur'an-ı Kerim'de, her iki gruba da yönelik vad ve vaidleri görmek mümkündür:

"Allah'a inanın, Rasulü ile beraber cihad edin diye bir sure indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve; bizi bırak, oturanlarla beraber olalım, dediler. Geride kalan kadınlarla beraber olmağa razı oldular. Çünkü onların kalplerine mühür vuruldu, dolayısıyla anlayamazlar" (et-Tevbe, 9/86, 87).

Cenab-ı Allah, cihaddan kaçınan böyle kimselerin, yaptıklarının mutlaka karşılığını göreceklerini şöyle dile getiriyor:

"Allah, içinizden cihad edip, Allah'tan, peygamberinden ve inananlardan başkasını sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan kendi halinize bırakılacağınızı mı zannediyordunuz? Muhakkak, Allah işlediklerinizden haberdardır" (et-Tevbe, 9/16).

"Allah, içinizden cihad edenleri ve sabredenleri açığa çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?" (el-Bakara, 2/218).

"Andolsun ki, içinizden mücahidlerle sabredenleri belirleyinceye kadar ve herbirinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz" (Muhammed, 47/31).

Görüldüğü gibi Rabbimiz, mücahidlerle cihaddan kaçınanları, hatta bu arada kendini mü'min imiş gibi göstermeye çalışan münafıkları imtihan etmek suretiyle ortaya çıkaracağını söyleyerek tehdit ediyor. Ta ki saflar netleşsin, mü'min münafık birbirinden ayrılsın, arada karanlık hiç bir nokta kalmasın.

Zahidlerden Fudayl İbn Iyaz bu ayeti okuyunca ağlar ve şöyle dermiş: "Allah'ım bizi imtihan etme! Çünkü sen imtihan edersen biz rezil oluruz, sırlarımız ortaya çıkar ve azaba düçar edersin" (Seyyid Kutub, Fi Zilali'l-Kur'an, XIII. 402).

Cihad denilince akla ilk gelen şey savaş olmakla beraber, cihad kavramı, bundan çok daha kapsamlı bir manayı ihtiva etmektedir. Allah yolunda canla, malla, söz ve kalemle yapılan mücadelenin tümü cihad kapsamına girer. Bununla birlikte, canla ve malla yapılan cihad en kutsal cihaddır. Hakiki manada bir mücahid de, böylesi bir cihadda bulunan kimsedir.

Rabbimiz, böylesi bir cihada katılan mücahidlerle yerlerinde oturan mü'minlerin aralarındaki farkı şöyle dile getiriyor:

"Mü'minlerden-özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla, Allah yolunda malları ve canlarıyla cihad edenler bir değildir. Allah, malları ve canlarıyla cihad edenleri derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır. Bununla beraber Allah, her ikisine de güzelliği (Cenneti) vadetmiştir. Ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır. Kendi katından onlara dereceler, mağfiret ve rahmet vardır. Ve Allah, Ğafur'dur, Rahim'dir" (en-Nisa 4/95, 96).

Bu ayetler, Allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla cihad eden müslümanlarla, mazeretleri dolayısıyla cihada katılamayan müslümanları karşılaştırıyor. Malla ve canla mücadele eden mü'minlerle, cihadı terkeden müslümanların eşit olamayacakları kaidesini koyuyor. Gerçi mü'min oldukları ve içlerinden cihada katılmayı geçirdikleri için, Cenab-ı Allah, geçerli mazereti olanlara da mükafat vadetmiştir ama; "Allah yolunda malları ve canları ile cihad edenlerle, yerlerinde oturanlar asla bir değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri, derece bakımından çok üstün kılmıştır. "

Cihada katılmadıkları için kendilerinden, "yerlerinde oturanlar" diye bahsedilen müslümanların, haddizatında mü'min oldukları, asla münafık olmadıkları, ayet-i kerimenin, "Bununla beraber Allah, her ikisine de cenneti vadetmiştir" kısmından açıkça anlaşılıyor. Aksi olsaydı, Rabbimin onlara cenneti vadetmesi söz konusu olamazdı.

Zeyd İbn Sabit yukardaki ayetin nüzulü ile ilgili olarak şunları söylüyor:

"Mü'minlerden, Allah yolunda cihad edenlerle oturanlar bir değildir" ayeti nazil olduğu zaman Rasulullah (s.a.s)'ın yanındaydım. Özür sahiplerini zikretmedi. Bunun üzerine İbn Ümmi Mektum:

-Nasıl olur ben görmeyen bir amayım, dedi. Tam bu sırada Rasulullah'a, oturduğu yerde vahiy hali geldi. O da bacağıma dayandı nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, bacağımın üzerinde öyle ağırlaştı ki onu ezeceğinden korktum. Sonra bu hali geçti. Bana "Yaz" diyerek, Özür sahipleri hariç, mü'minlerden, Allah yolunda cihad edenlerle oturanlar bir değildir" ayetini yazdırdı (el-Vahidi, Esbabü'n-Nüzül, Mısır 1968 s. 100).

Rasulullah (s.a.s), "Mücahid"lerin cennetteki makamlarını şöyle tasvir ediyor:

"Cennette yüz derece vardır. Allah onları, kendi yolunda mücadele edenler için hazırlanmıştır. Her iki derece arasındaki uzaklık, gökle yer arasındaki uzaklık gibidir. Siz Allah'tan istediğinizde Firdevs'i isteyin. Çünkü o, Cennetin tam ortası ve en yüce yeridir" (Buhari, Cihad, 4).

Abdullah İbn Mes'ud yoluyla nakledilen bir hadiste de, Rasulullah'ın şöyle buyurduğu rivayet edilir:

"Kim Allah yolunda bir ok atarsa, onun için bir derece mükafat vardır. " Birisi; "Ya Rasulullah, derece nedir?" diye sorunca Rasulullah: "Dikkat et, o senin ananın eşiği değildir. Her iki derece arasındaki mesafe yüz yıllık yoldur" diye cevap verdi (Nesai, Cihad 26).

Şu hadisler de Allah yolunda cihadda bulunan "mücahid"lerin faziletlerinden ve üstünlüklerinden bahsetmektedir:

"Allah yolunda cihad eden kimse, Allah'ın şu garantisi altındadır: Allah, ya onu mağfiretine ve rahmetine katar (şehadetle) veya onu sevab ve ganimetle geri döndürür. Allah yolunda cihad eden kimsenin, dönünceye kadar ki durumu; gevşeklik etmeksizin gündüzleri oruçlu ve geceleri ibadete devam eden kimsenin durumu gibidir" (Buhari, Cihad, I; İbn Mace, Cihad, 1).

Rasulullah (s.a.s)'a soruldu: "Ya Rasulallah, insanların hangisi daha faziletlidir?" Allah'ın Rasulü şöyle cevap verdi: "Canıyla, malıyla Allah yolunda cihad eden mü'mindir" (Buhari, Cihad, 2).

"Sabahleyin veya akşamleyin herhangi bir vakitte Allah yolunda (cihad için) bir kere yürüyüş, şüphesiz dünyadan ve dünyadaki şeylerin hepsinden hayırlıdır" (İbn Mace, Cihad 2).

"Allah yolundaki toz ile Cehennem dumanı müslüman bir kulda toplanmaz" (İbn Mace, Cihad, 9).

Hadislerden de anlaşıldığı gibi, mücahidlerin üstünlüğü maddi ölçülerle ölçülemeyecek derecede büyüktür. Bununla beraber şu bir gerçektir ki; her müslüman aynı derecede cihada iştirak edemez. Önemli olan, her mü'minin gücü nisbetinde cihad etmesi ya da cihad edenlere destek sağlamasıdır. Mücahidlerin geride kalan aile efradını gözetmek, cihada çıkan mücahid geri dönünceye kadar aile efradının ihtiyaçlarını karşılamak da hemen hemen cihad kadar önemli bir görevdir. Allah Rasulü buna işaret ederek şöyle buyurur:

"Kim Allah yolunda savaşan bir gaziyi mükemmel bir şekilde teçhizatlandırırsa, o gazi ölünceye veya savaştan dönünceye kadar (kazandığı) sevabın bir misli onu teçhizatlandıran kimseye olur" (İbn Mace, Cihad, 3).

"Kim Allah yolunda bir gaziyi teçhizatlandırır veya geride kalan aile efradına bakarsa gaza etmiş gibi olur" (Tirmizi, Cihad, 6);

"Kişinin harcadığı dinarın en faziletlisi, onun çoluk çocuğuna harcadığı dinar, Allah yolunda bir at için harcadığı dinar ve kişinin Allah yolunda (savaşan) arkadaşlarına harcadığı dinardır" (İbn Mace Cihad 4).

Halid ERBOĞA


2-)Fisebilillah (Allah yolunda) mücahid olanlar en ufak bir zorlama ile bir senelik oruç bedeli ve bir senelik gece ibadeti hak ederler. (Hadis-i şerif-Ramuz-ül-Ehadis)

Allah yolundaki bir mücahidin hali, gündüz oruç tutup gece ibadet eden bir kimseye benzer. Ta ki dönünceye kadar. (Hadis-i şerif-Ramuz-ül-Ehadis)

Mücahidlere eza vermekten Allah'tan korkun. Muhakkak ki Allah, peygamberlerine ilişenlere gadab ettiği gibi, onlar için de gadab eder. Peygamberlerin duasını kabul buyurduğu gibi, onların duasını da kabul buyurur. (Hadis-i şerif-Ramuz-ül-Ehadis)

İnsanların peygamberlik derecesine en yakın olanı alim ve mücahidlerdir. Âlimler, peygamberlerin emirleri ile insanları irşad ederler. Mücahidler ise, peygamberlerin emri üzere silahlarıyla harbederler. (İmam-ı Gazali)

Hiç kimseyi gıybet etmemeli, çekiştirmemeli, gıybet yapana mani olmalıdır. Emr-i marufu ve nehy-i münkeri, yani nasihati elden kaçırmamalıdır. Fakirlere, mücahidlere, mal ile yardım etmelidir. Hayır, hasenat yapmalıdır. Günah işlemekten sakınmalıdır. (Muhammed Ma'sum)


3-)1. cihad eden, din düşmanlarıyla savaşan. savaşan, uğraşan, savaşçı. 2. gayret eden, çok çalışan. 3. tasavvufta nefsine karşı gelerek kendini terbiye eden ve böylece manevi makamlara erişen kimse, derviş. - türk dil kurallarına göre d/t olarak kullanılır.


4-)Cihad eden. Çalışan. Din için çalışan. Düşmanlara karşı koyan. Çarpışan.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

  • Aile adına taziyeleri oğlu Ahmet Mücahid Ören kabul etti.
  • Başbakan Erdoğan, ikindi vakti kılınan cenaze namazında Mücahid Ören ile yanyana saf tuttu.

Sizde içinde Mücahid kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Mücahid kelimesi anlamı 36 defa okunmuştur. [243274] Mücahid kelime anlamı, Mücahid nedir, Mücahid ne demek, Mücahid sözlük anlamı

Paylaş