Mükellef Nedir

Mükellef Nedir ? Mükellef Ne demek ?

1-)Alm. Steurpflichtiger (m), Fr. Contribuable, tenu, İng. Taxpayer. Bir şeyi yapmaya ve yerine getirmeye mecbur akıllı ve baliğ kişi. İslam dininin emirlerinden sorumlu olan. Vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüb eden (düşen) kişi, yükümlü.

Mükellef gerçek kişi veya kurum olabilir. Vergi mükellefiyetinin başlangıcı, medeni haklardan istifade ehliyetine bağlıdır. İstifade ehliyetine sahip küçük ve mahcurların vergi ile ilgili yükümlülükleri veli veya vasileri aracılığı ile yerine getirir. Vergi mükellefi olan kurumlarda, mükellefiyeti kurumun kanuni temsilcileri ifa ederler.

Vergi kanunları yönünden mükellef kişiler, bu mükellefiyetlerini özel anlaşmalarla başkalarına devredemezler.

Yukarıda açıklanan kanuni mükellefin yanısıra vergiyi bizzat gelir ve servetinden ödeyen nihai veya iktisadi mükelleften söz edilebilir. Ayrıca vergiyi kanuna göre ödedikten sonra, fiyat mekanizması aracılığı ile başkalarına devreden mükellefe “mutavassıt mükellef” denilir. Vergi sorumlusu ile vergi mükellefini de karıştırmamak gerekir. “Vergi sorumlusu”, mükellefin vergisinin, idareye ödenmesinden sorumlu kişidir.

İslam dininde mükellef; Allahü tealanın emir ve yasaklarından sorumlu olan, akıl balig olan yani çocukluktan erginlik çağına ulaşan, faydalı ve zararlı olanı birbirinden ayırabilen Müslüman demektir. Bu durum kızlarda 9 ila 12 yaşlarında, erkeklerde 12 ila 15 yaşlarında başlar. Mükellefin dinen yapması ve sakınması lazım olan hususlar vardır. (Bkz. Ef’ali Mükellefin)


2-)MÜKELLEF



Yükümlülük sahibi kişi, yükümlü kılınan kişi; arapça "teklif" mastarından ism-i meful. Bir fıkıh terimi olarak; "İslami emir ve yasakların muhatabı olan ve bunlara uymakla yükümlü bulunan kimse" demektir. "Allah bir kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez" (el-Bakara, 2/286) ayeti sorumluluğu gücün yetmesi ile sınırlar.

Dini emir ve yasaklara muhatap olabilmesi için kişinin akıl ve fizik bakımından belli olgunluğa ulaşması gerekir. Kişinin, insan varlığına ait hak ve borçlara ehil olma vasfına "ehliyet" denir. Bu ehliyet anne karnındaki ceninden itibaren rüşd yaşına kadar çeşitli safhalar geçirir. Ehliyet, vücub ve eda ehliyeti olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Vücub ehliyeti: Kişinin lehine ve aleyhine olan hakların sübutuna elverişli olmasıdır. Bu, borçlanma ve borçlandırma ehliyetidir. Bunun dayanağı insanlık sıfatıdır. Yaş, akıl ve rüşd ile ilişkisi yoktur. Eksik ve tam olmak üzere ikiye ayrılır.

a. Eksik vücub ehliyeti: Bu ana karnındaki cenine ait bir ehliyet olup, doğuma kadar devam eder. Cenin, yalnız lehine olan haklardan yararlanır. Aleyhine olan haklar onun hakkında sabit olmaz. Cenin sağ doğmak şartıyla mirasçı olur, lehine vasiyet edilen mala sahip bulunur, yine lehine vakıf geçerlidir, babası cihetinden nesebi sabit olur. Aleyhine olan medeni haklar ise sabit olmaz. Mesela, babasının cenin adına bir şey satın alması veya cenine ait bir malı başkasına hibe etmesi geçerli değildir. Yine cenin, nafaka vb. mali yükümlülüklere muhatap olmaz.

b. Tam vücub ehliyeti: Şahsın lehine ve aleyhine olan hak ve borçlara ehil olmasıdır. Akıl hastaları ile yedi yaşından küçük olan gayri mümeyyiz küçükler tam vücub ehliyetine sahiptirler. Henüz idrak ve muhakeme teşekkül etmediği için bunlarda eda ehliyeti yoktur. Lehine yapılan hibe, vasiyet ve vakıf geçerlidir. Ayrıca onu borç ve yükümlülük altına sokan satım, kiralama, karz ve rehin gibi medeni akitler veli veya vasi tarafından onun adına yapılır. Bunların semere ve sonuçları akıl hastası veya gayri mümeyyiz küçüğe ait olur.

Diğer yandan gayri mümeyyiz küçük haksız fiillerinden veya veli yahut vasisinin onun adına yapacağı tasarruflardan doğan borçlardan bizzat sorumludur. Ancak bu bedeni değil yalnız mali bir sorumluluktur (bk. el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi', Mısır 1327-28/1909-1910, VII,172; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadir; Bulak 1315-1317 H., VIII, 324 vd.).

Akıl hastası ve gayri mümeyyiz küçükler mali bütün borçları öderler. Ancak bunlar ibadetle yükümlü olmadıkları için Ebu Hanife'ye göre zekatla yükümlü bulunmazlar. İmam Şafii, Malik ve Ahmed b. Hanbel'e göre ise zekat mal nimetinin külfeti kabilindendir. Böyle olunca bunların da zekatta sorumlu tutulmaları gerekir. Ancak bunu veli veya vasi, onun adına öder.

2. Eda ehliyeti: Kişinin medeni hakları kullanma ehliyetidir. Bu, her insanda tabü bir vasıf değil akıl ve fizik gelişmeye paralel olarak kazanılan bir vasıftır. Bunun varlığı, temyiz kudreti, belli bir yaşa ulaşma gibi bazı şartlara bağlanmıştır. Kısaca vücup ehliyeti, her şahısta bulunan pasif bir ehliyet iken, eda ehliyeti aktif ehliyet halidir. Eda ehliyeti de eksik ve tam olmak üzere ikiye ayrılır.

a. Eksik eda ehliyeti: Bu ehliyet mümeyyiz küçük ve bunamış da (ma'tuh) söz konusu olur. Yedi yaşla büluğ çağı arasındaki ehliyeti ifade eder.

Mümeyyiz küçük iyi ile kötüyü, alma ile vermeyi, satmayla satın almayı birbirinden ayırtedebilen bir fikri, zihni ve beden olgunluğuna ulaşan kimsedir. İslam hukukçuları uygulamada kolaylık olsun diye yedi yaşın ikmalini temyiz çağının başlangıcı olarak kabul etmişlerdir. Bu yaşın tercih edilmesi Hz. Peygamberin şu hadisine dayanır: "Yedi yaşına girdikleri zaman çocuklarınıza namazı emredin" (Ebu Davud, Salat, 26; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II,180,187). Bu hadis yedi yaşına giren çocuğun namazın ve ibadetin manasını anlayabilecek bir fikir olgunluğuna ulaştığını gösterir. Bu duruma göre; Mümeyyiz küçüğün namaz, oruç, hacc gibi ibadetleri yapması büluğdan önce farz değilse de, edası sahihtir ve sevabı ana-babaya gider.

Hibe ve sadakayı kabulü, mübah malları mülk edinmesi gibi tamamen lehine olan tasarrufları geçerlidir. Bu konuda veli veya vasisinin izni de aranmaz. Yine başkasına vekil olarak alış veriş, nikah, talak, dava ve kabz gibi işlemleri de geçerlidir. Çünkü bunlarda muhtemel zararlar müvekkile aittir. Üstelik bu gibi muameleler çocuğun yetişmesine yardımcı olur.

Tamamen zararına olan tasarruflar batıldır. Bağış, sadaka, vakıf, ariyet verme, borca kefil olma ve boşama gibi tasarrufları geçersizdir. Bunlar, onun adına veli veya vasisi tarafından da yapılamaz.

Alış-veriş, kiraya vermek, kiralamak, rehin vermek ve almak gibi hem menfaate, hem de zarara ihtimali bulunan tasarruflar velinin icazetine bu gibi iki yönlü olabilen tasarruflar geçerlidir.

Velisinin izin verdiği mümeyyiz küçük "me'zun"; izin vermediği ise "mahcur" adını alır.

b. Tam eda ehliyeti: Kişinin bütün hak ve borçlara ehil olması ve ibadetlerle yükümlü bulunmasıdır. Bu ehliyet, büluğ çağı ile başlar, rüşd yaşı ile en son şeklini alır. Kişi, lehine ve aleyhine her türlü hukuki tasarrufu yapma ehliyetine erişmiş olur.

Büluğ, kişide erkek çocuğun ihtilam olması, kız çocuğunun aybaşı hali veya gebe olması gibi bir takım fiziki belirtilerin görülmesiyle başlar. Bazan bu belirtilerde gecikme olabilir. Bu takdirde, çoğunluk fakihlere göre büluğ çağının başlangıcı kız çocuklarda 9, erkek çocuklarda 12, sonu ise her iki cinste de 15 yaştır. Ebu Hanife'ye göre ise, büluğ çağının sonu erkek çocukları için 18, kız çocukları için 17 yaştır. Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve Şafii ise, ergenlik belirtisi görülmeyen erkek ve kız 15 yaşını tamamlamakla büluğ çağına ermiş sayılır (el-Kasani, a.g.e., VII, 172; el-Ceziri, Kitabü'l-Fıkh ale'l-Mezahibi'l-Erbaa, Kahire 1392, II, 350 vd.; Mecelle, madde, 978; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam Hukuku, İstanbul 1983, s. 122 vd.; Muhammed Ebu Zehra, Usulü'l-Fıkh, Kahire, (t.y.), s. 331).

Büluğ çağının asgari ve azami sınırları arasında bulunan erkeğe "mürahik", kadına "murahika" denir.

Akıl ve baliğ olan kimse mali tasarruflar dışında diğer iman, ibadet, hukuki ve sosyal nizamın gerektirdiği bütün görevleri ve sorumlulukları yüklenir ve malı olanlar dışında tam eda ehliyetine sahip olur. Kendisine namaz, oruç, hacc ve zekat farizaları gerektiği gibi, haksız fiillerden hem malen hem de bedenen sorumludur. Birisini öldürse kısas uygulanır, zina etse had cezasına muhatap olur. Ancak had cezalarının uygulanması için suçun işlendiği beldede İslami yönetimin iş başında olması gerekir. Çünkü fert olarak hadleri uygulama imkanı ve gücü bulunmaz.

Rüşd sözlükte makul davranmak, doğru yolu bulmak demektir. Mecelle'deki tarifi şöyledir: "Rüşd, malın muhafazası hususunda takayyüd ederek sefeh ve tebzirden tevakki eden kimsenin vasfıdır. Bu vasfı taşıyana "reşid" denir. Reşidin zıddı "sefih''tir. Sefih malını boş yere sarf ile masarifinde tebzir ve israf ile İzaa ve itlaf eden kimsedir" (Mecelle, mad., 946-947; İbn Abidin, Reddü'l-Muhtar, V, 95).

Rüşd, temyizden farklıdır. İnsan iyiyi kötüden, hayrı şerden ayırır da, malını ve servetini iyi bir şekilde idare etmeyi beceremez. Çünkü malın idaresi ve işletilmesi ayrı bir tecrübe ve yetenek gerektirir. Rüştle büluğ aynı şeyler değildir. Rüşd yaşı eğitim, kültür, iklim şartları ve benzeri etkenlerin altında büluğdan önce teşekkül edebilir. Ancak çoğu zaman büluğdan sonra bu olgunluk hali ortaya çıkar.

Allah Teala şöyle buyurur: "Evlenme çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin. Eğer rüşde erdiklerini açıkça görürseniz mallarını kendilerine verin " (en-Nisa, 4/6). Bu ayete göre, mümeyyiz küçük büluğ çağına erişince hemen malı kendisine teslim edilmez ve reşid olup olmadığı araştırılır. İslam rüşd yaşını belirleme hususunu yöneticilere bırakmıştır.

Ebu Hanife'ye göre büluğa eren şahıs sefih ve israfçı da olsa üzerinden mali velayet kalkar ve tasarruf özgürlüğüne kavuşur. Ancak malı, bir ihtiyat ve tedbir amacıyla reşid oluncaya veya yirmibeş yaşını dolduruncaya kadar kendisine teslim edilmez. Çünkü yirmibeş yaşındaki kimse dede olabilecek bir yaşa gelmiş, bedeni ve fikri olgunluğa erişmiştir (el-Kasani, a.g.e., V,169 vd.; el-Ceziri, a.g.e., II, 352). Ebu Yusuf ve İmam Muhammed'e göre ise, kişi reşid oluncaya kadar malı kendisine verilmez.

Osmanlı devrindeki uygulamada 1288 tarihli bir irade, yirmi yaşını doldurmamış şahısların rüşd davalarının reddedilmesi kuralını getirmiştir (bk. Ali Haydar, Düraru'l-Hukkam Şerhu Mecelleti'l-Ahkam, 989. mad. şerhi).

İşte akıl ve fizik bakımından gelişmesini rüşdle tamamlayan bir müslüman artık İslam'daki bütün emir ve yasakların, mali, bedeni ve cezai her çeşit hükmün muhatabı olur. Artık onun fiilleri farz, vacip, sünnet, müstehap, mübah, haram, mekruh veya müfsit olmak üzere sekiz maddede değerlendirilir. Bu fiillere ef'al-i mükellefin (yükümlülerin fiilleri) adı verilir (bk. "Ef'al-i Mükellefin" maddesi).

Hamdi DÖNDÜREN


3-)Mükellef olan erkek ve kadının birinci vazifesi; Ehl-i sünnet alimlerinin yazdıkları akaid (iman ve itikad) bilgilerini öğrenmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır. (İmam-ı Rabbani)

Mükellef olan kadın, erkek her müslümanın Allahü tealanın sıfat-ı zatiyyesini (zatına ait sıfatlarını ki, bunlar; Vücud, Kıdem, Beka, Vahdaniyyet, Muhalefet-ün-lil-havadis ve Kıyam bi-nefsihi'dir) ve sıfat-ı sübutiyyesini (Hayat, İlim, Semi', Basar, İrade, Kudret Kelam, Tekvin) doğru bilmesi ve inanması lazımdır. Herkese ilk farz olan şey budur. Bilmemek özür olmaz. Bilmemek günahtır. (Mevlana Halid-i Bağdadi)

Hanefi mezhebinin alimleri dediler ki: Mükellef olan her müslümanın, her gün beş vakit namaz kılması farzdır. Farz olduğu, Kur'an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmiştir. (İbn-i Âbidin)

Mükellef olanların, ölümü çok hatırlaması sünnettir. Çünkü, ölümü çok hatırlamak, emirlere sarılmaya ve günahlardan sakınmağa sebeb olur. Haram işlemeğe cesareti azaltır. Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü çok hatırlayınız!" (Seyyid Abdülhakim-i Arvasi)


4-)1. İslam
hukuna göre, akli dengesi yerinde, erginlik çağına ulaşmış, dolayısı İle
Allah'ın emir ve yasaklarına muha­tap olan İnsan.

2. Vergi
kanunlarına göre kendisine vergi bor­cu yüklenebilen gerçek veya tüzel kişi.


5-)Yükümlü.


6-)Eksiksiz, özenli bir biçimde yapılmış
Örnek:Aralanan kapıdan girdim, mükellef fakat loş antrede Mapa kraliçesi ayakta duruyor. R. H. Karay


7-)Vergi vermekle yükümlü olan kimse veya kuruluş.


8-)Bk. vergi yükümlüsü


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Amenable.
İngilizcesi İngilizce
Charged with.
İngilizcesi İngilizce
Obliged to.
İngilizcesi İngilizce
Liable.
İngilizcesi İngilizce
Grand.
İngilizcesi İngilizce
Sumptuous.
İngilizcesi İngilizce
Taxpayer.
İngilizcesi İngilizce
Charged with or obliged to do sth.
İngilizcesi İngilizce
Elaborate.
İngilizcesi İngilizce
Tax-Payer.

  • Mükellef BİR KAHVALTIYA YOK DEMEM
  • Mükellef=SORUMLULUK,YERİNE GETİRİLMESİ GEREKEN
  • Mükellef sözünün menasi nedir?
  • Kurbanlı, Azerbaycan ve Ermenistan'ın BM üyesi olduğunu, bu nedenle de her iki ülkenin BM Güvenlik Konseyi kararlarını uygulamakla Mükellef olduğunu vurguladı.
  • Afet tarihinden önce işi bırakmış Mükellefler ile afet tarihinden sonra bölgede Mükellef olanlar ise uygulamadan sadece afetin olduğu yerdeki vergi dairelerine olan borçları için yararlanacak.

Sizde içinde Mükellef kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Mükellef kelimesi anlamı 1377 defa okunmuştur. [239302] Mükellef kelime anlamı, Mükellef nedir, Mükellef ne demek, Mükellef sözlük anlamı

Paylaş