Ruhi Özcan Kimdir ?

Ruhi Özcan Biyografisi

Ruhi Özcan Kimdir ? Biyografisi, Hayatı, Eşi, Nereli, Kaç Yaşında, Öldü mü ?

Ruhi Özcan : Ruhi Özcan akademisyen
1945 yılında doğdu. Bağdat Üniversitesi’nde okudu. Öğrencilik yıllarında Bağdat Radyosu’nda spikerlik, tercümanlık ve redaktörlük yaptı. Akademisyen Abdülkerim Zeydan’ın talebesi idi. Zeydan’ın İslam’da Fert ve Devlet, Fıkıh Usulü kitaplarını Türkçe’ye çevirdi. Suudi Arabistan’da fıkıh dersi verdi. 1986 yılında Akşehir-Konya arasında meydana gelen trafik kazasında hanımı ve bir çocuğu ile birlikte vefat etti. Öldüğünde 40 yaşında idi.
ESERLERİ:
Vahiy Kültürü
Ruhi Özcan
Ravza Yayınları
Dertlerimizin başı kitapsızlığımız, çare ise bu kitap (Kur´an-ı Kerim)´i edinmemizdir. Burada söylediklerim Hz. Adem (as)´den Hz. Muhammed (sav)´e kadar gelen bütün peygamberlerin söylediğinin özü olan "İlahı tanıma ve Tek Bir İlah´a kul olma" hadisesinde bütünleşmektedir. Müslümanların en mühim meselesi vahiy kültürü-Kur´an kültürü olarak tanımladığımız ilahi mesajı öğrenmelidir. Dilinizle ahiret var deyip sonra yokmuş gibi bir hayat süremezsiniz! Ahiret varsa var gibi bir hayat sürmek zorundasınız.
İslâm Hukuku’nda Hısımlık Nafakası
Ruhi Özcan
Çağlayan Yayınları
İzmir 1996
HAKKINDA YAZILANLAR
Ruhi Özcan'ı tanır mıyız?
Milli Gazete 04 Haziran 203Cbr>Kâmil Yeşil
Ruhi Özcan hocanın da kıymeti bilinmedi ve sözleşmesi uzatılmadığı için o da Suudi Arabistan’a gitti. Bu bir yönü ile onur verici bir şeydi; çünkü bir Türk hoca, Suudi Arabistan’da Arapça olarak fıkıh dersi veriyordu.

Üniversite tahsili için Erzurum’a gitmeden daha, Erzurum’daki bazı hocalar hakkında bilgi sahibi idim. Bu isimlerin başında İhsan Süreyya Sırma, Yusuf Ziya Kavakçı ve Ruhi Özcan geliyordu. Nerden biliyordun derseniz öncelikle Yeni Devir gazetesinden sonra da hocamızdan diyebilirim. Biz lise son sınıfta iken Yeni Devir’de İhsan Süreyya Sırma’nın Yemen İsyanları adlı bir seri makalesi yayımlanmıştı. Diğer hocaların adlarını da hocamızdan duymuştum. Bir zamanlar İslami İlimler Fakültesi vardı bu ülkede ve Türkiye’nin en dirayetli âlimleri bu üniversitede idi. Memlekette okulların adında bile olsun “İslam” kelimesine tahammül edilmedi ve bu anlayışla Yüksek İslam Enstitüleri ile birlikte İslami İlimler Fakültesi de “İlahiyat Fakültesi”ne çevrildi. Bu özel olarak 12 Eylül rejimi ve onun eğitime uzanan kolu YÖK ile kotarıldı.
Erzurum’a edebiyat okumaya gitmeme rağmen ilk çevrem İlahiyat Fakültesinde oluştu. Hemen İhsan Süreyya Hoca’yı bulduk. Öğrendik ki İhsan Hoca dışarıdan dinleyici öğrenci kabul ediyor. Fakültedeki bazı lüzumsuz dersleri asarak soluğu İhsan Süreyya Hoca’nın İslam Tarihi’nde aldık. İhsan Süreyya Sırma hocayı başka bir yazıda anlatmak üzere sözü Ruhi Özcan hocaya getirmeliyim.
Ruhi Özcan dendi mi herkes gayriiradi hürmet vaziyeti alırdı. Söz, ses, hareket hemen saygı moduna geçer, hayranlık ve vakar birleşirdi. Bu, Ruhi Özcan’ın ilim ehli olmasının yanında ehl-i takva olması ile de ilgili idi. Ondan başka fıkıh hocaları olmasına rağmen illa onun açıklamasına (içtihat) bakılırdı. O demişse doğru idi.
Yemeklerini saatle ve ölçerek yediğinden, evindeki kitapların milimetrik olarak yerleştirilmesinden tutunuz Ramazan hilalini gözetlemek için Palandöken dağına çıkışına kadar birçok olay anlatılırdı hakkında. Odasına girer ve zamanın en önemli sorunu olarak dar’ülislam, dar’ulharp, Cuma namazının hükmü, başörtüsü, kızların okuma sorunu gibi meselelere cevap arardık. Hiçbir grup, cemaat, klik, mezhep onun ilmini, ahlakını, tavrını tartışamazdı ve dediklerine itiraz edemezdi. Bizzat Üniversite Camii’nde Cuma namazı kıldırarak bu konudaki spekülasyonlara cevap vermişti. Bir metne bağlı kalmadan okuduğu hutbe, hutbe esnasında yaşanan duygusal anların yoğunluğu sebebiyle birçok hocamız ve arkadaşımız “Cuma namazının farziyetinin sebebini bugün idrak ettim.” demişti.
Ruhi Özcan hoca biz üniversitede öğrenci iken iki kez de konferans verdi. Konferans için Erzurum’dan Bayburt’a otobüs kiraladık. Vahiy Kültürü ve İbadetlerde Şekil ve Mânâ İlişkisi adıyla daha sonra kitap halinde yayımlanan bu konferanslar Erzurum yolu ile bütün memlekete yayıldı. Bu konuda söylediği sözler hâlâ güncelliğini, değerini ve aşılmazlığını koruyor.
Bizde adam kıymeti bilinmez, ilim adamının kıymeti hiç bilinmez. Ne yazık ki Ruhi Özcan hocanın da kıymeti bilinmedi ve sözleşmesi uzatılmadığı için o da Suudi Arabistan’a gitti. Bu bir yönü ile onur verici bir şeydi; çünkü bir Türk hoca, Suudi Arabistan’da Arapça olarak fıkıh dersi veriyordu.
Zeydan'ın talebesi
Bugün artık adı sanı kalmamış bir ülke olan Irak’tan, Bağdat Üniversitesi’nden mezun olmuştu ve öğrencilik yıllarında Bağdat Radyosunda spikerlik, tercümanlık ve redaktörlük yapmıştı. Zamanın en önemli ilim adamlarından fakih Abdülkerim Zeydan’ın talebesi idi. Abdülkerim Zeydan kim diye sormazsınız inşallah. En önemli kitaplarından biri dilimize tercüme edilmişti ve bizim dönemin gençlerinin de el kitabı idi bu eser: İslam’da Fert ve Devlet.
Zeydan, önemli bir fakih idi ve onun yazdığı Fıkıh Usulü Türkiye’deki İlahiyat Fakültelerinin yardımcı ders kitabı idi. Hemen edinmem lazım bu kitabı dedim ve Ruhi Özcan hocanın bizzat tercüme etmekle kalmayıp daktilo baskı olarak yayımladığı eseri hem aldım hem okudum.
Kur'an'ın manası nerde?!
Ruhi Özcan hocanın zihnimize kazınan öyle sözleri vardır ki bu doğrusu yükümüzü ağırlaştırıyor: “Bugün dünyada 24 saat devamlı olarak Kur'an tilaveti yapan radyo vericileri var. Şüphesiz Çok fazla Kur'an tilavet ediliyor. Şekil olarak var, ama manası nerede?.. Getirdiği mefhum nerede?.. Gırtlaktan kalbe geçenler nerede? Sadece bı b ı bı diye okunuyor, o kadar.
İkişerlik kanunu!
Size bir şey söyleyeyim. Allah’ın bir kanunu var. İkişerlik kanunu. Buna Kur’an-ı Kerim’de işaret ediyor. Her şey bir kalıp ve cevherden meydana geliyor. Bu Allah (c.c.)’ın kanunudur. Siz bir insansınız kalbiniz var, şekliniz var. Bu fiziktir, fakat bir de mananız var. Bu mana yapısı, kalıp olmadan teşekkül etmez. Fakat mana olmadan da kalıbın hiç kıymeti yoktur. Birbirinden ayrılmaları mümkün değildir. Canlı organizmalarda olduğu gibi diğerlerinde de böyledir. Hiçbirinizin bir karpuzun kabuğunu yemek sureti ile karpuz yedik diyeceğine ben inanmıyorum. Karpuzun kabuğunu yer de içini şöyle bir tarafa bırakarak daha sonra bu lafı söyleyeniniz olur mu? Karpuz kabuğun içidir. Hiç kimse portakalın kabuğunu soyup da içini bir tarafa bırakarak kabuğu yedikten sonra ‘ben portakal yedim’ demez. Çünkü portakal içtir, dış ise onun kabuğudur. Her şeyde Allah (c.c.)’ın kanunu böyledir. Bu kanunun karşısına çıkarsanız heba olursunuz. Bugün Kur’an-ı Kerim’in kabuğunu sürekli telaffuz ediyorsunuz. Fakat gerisi nerede? Manası nerede? Diyeceksiniz ki, ‘Kur’an-ı Kerim Arapça, bizim ana dilimiz Türkçedir, bu imkana sahip değiliz’.
Bir kaide var. Bu uygulaması geniş olan bir tatbikattır. Bu kaide; ‘bir seyin hepsi yasanmıyorsa tamamen terk edilemez.’ Siz, yapabildiğinizi yapacaksınız, fakat kusurlu olan sınırda durmayacaksınız. Önce güvenilir kalemden çıkmış BİR KUR’AN-I KERİM MEALİ'NDEN BAŞLAYABİLİRSİNİZ. Zihninizde hasıl olacak istifhamlar(sorular) için bir takım yetkililerden sorarak yardım isteyebilir, onlara danışabilirsiniz. Daha sonra ikinci kademe bunların biraz daha genişletilmiş tefsiri mahiyetindeki anlamlarına yönelebilirsiniz.”
Ruhi Özcan hoca Akşehir-Konya arasında meydana gelen trafik kazasında hanımı ve bir çocuğu ile beraber vefat ettiğinde 40 yaşında idi. Ben şu halimde ondan daha fazla yaşadım ama ne ilmim, ne amel ve hizmetim onunla kıyas bile edilmez. İlim adamı olarak değil, ilmi ile amil ve ihlaslı bir ilim adamı olarak vazifesini yaptı da gitti.
Belki Fıkıh Usulü’nü okuyamayabilirsiniz ama Vahiy Kültürü ile İbaretlerde Şekil ve Mânâ İlişkisi’ni pekâlâ okuyabilir ve okutabilirsiniz. Bizim en çok hediye ettiğimiz kitaplardandır bu eserler.
Sizi de aynı hizmete davet ediyorum. Ve bir şeye daha: Yaşasaydı bugün Türkiye’nin en önemli fıkıh otoritelerinden biri olacağından kuşku duymadığımız Ruhi Özcan hocaya ve ailesine fatiha okumaya.

Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Ruhi Özcan Özgeçmişi

Ruhi Özcan Hayatı

Sizde Ruhi Özcan ile ilgili bildiklerinizi paylaşır mısınız ?

Ruhi Özcan biyografisi 130 defa okunmuştur. [5680]