Secde Nedir

Secde Nedir ? Secde Ne demek ?

1-)namazda alnı ve burnu yere koymak. Secde, Allahü tealaya karşı kulluğu arz etmenin, tevazu ve saygının son derecesidir. İnsanın küçüklüğünü ve muhtac bir varlık olduğunu göstermesidir.

Secde, Allahü tealaya ibadet için yapılır. Âdem aleyhisselama ruh verilip canlanınca, Allahü tealanın emri üzerine melekler ona secde etmişlerdir. Rivayete göre bu secde eğilmek suretiyle yapılmıştır. Meleklerin Âdem aleyhisselama karşı olan bu secdesi, namazda Allahü tealanın emriyle Kabeye yönelip secde etmek gibidir. İblis, Âdem aleyhisselama karşı secde etmemiş, üstünlük iddiasında bulunduğu için, ilahi huzurdan kovulmuştur. Âdem aleyhisselamdan, İbrahim aleyhisselama kadar selamlaşma, insanların birbirlerine secde etmesiyle, eğilmesiyle oldu. Daha sonraları boyuna sarılmakla ve Muhammed aleyhisselam zamanında da el ile müsafeha sünnet olmuştur.

Secde, İslamiyette namazın farzlarından biridir. Namazda, secde, rükudan sonra alın ve burun, iki el, dizler ve ayak parmakları yere konarak yapılır. Namazın her rekatı için iki secde vardır. Namazın farzlarından birisinin geciktirilmesi, vaciblerinden birisinin unutulması veya geciktirilmesi halinde namaz sonunda fazladan iki secde yapılır. Buna secde-i sehv adı verilir. Kur’an-ı kerimdeki secde ayetlerinin okunması veya işitilmesi halinde tilavet secdesi yapmak vacibdir.

Kur’an-ı kerimde on dört yerde secde ayeti vardır. Bunlardan birini okuyanın veya işitenin, manasını anlamasa da bir secde yapması vacibdir. Tilavet secdesi yapmak için abdestli olarak kıbleye karşı ayakta durup, niyet edilir ve elleri kulaklara kaldırmadan “Allahü ekber” diyerek secdeye yatılır. Üç kerre secde tesbihi, yani “Sübhane rabbiyel a’la” denir. Sonra “Allahü ekber” deyip ayağa kalkılır. Böylece secde-i tilavet tamamlanır. Dağlardan, çöllerden ve başka yerlerden aksedip, yansıyıp geri gelen sadayı sesi işitenlerin ve kuştan işitenlerin secde etmesi lazım değildir. Sesin insan sesi olması şarttır.

Hüzünden, sıkıntıdan kurtulmak için Allahü tealaya kalpten yalvararak on dört secde ayetini, ezberden, ayakta okuyup, herbirinden sonra, hemen yatıp secde edilirse, Allahü tealanın o kimseyi o dert ve beladan koruyacağı bildirilmiştir. Son secdeden kalkınca ayakta eller uzatılır. Kendinin ve bütün Müslümanların belalardan sıkıntılardan kurtulmaları korunmaları için dua edilir.

Özrü olup, namazda secde için eğilemeyen kimseler, yerden yirmi beş santimetreden daha yüksek bir şey üzerine secde etmezler. Secde için rükudan daha fazla eğilmek lazımdır. Secde yalnız Allah için yapılır. Kabeye karşı yapılır. Kabe için yapılmaz.

Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, bir gün bir yere gidiyordu. Bir köylü rast gelip; “Mucize gösterirsen iman ederim!” dedi. Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Karşıki ağaca git de ki: Allah’ın peygamberi seni çağırıyor.” Köylü böyle söyleyince, ağaç yerinden ayrılıp, Resulullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) önüne geldi. Köylü bu hali görünce hemen Müslüman oldu; “Ya Resulallah! İzin verirsen sana secde edeceğim!” dedi. Peygamber efendimiz; “Allahü tealadan başkasına secde edilmez.” buyurdu.

Bir nimete ulaşılması veya bir musibetin kalkması gibi sebeplerle yapılan secdeye de şükür secdesi denir. Şükür secdesi, tilavet secdesi gibidir. Allahü teala için şükür secdesi yapmak müstehaptır. Secdede önce “elhamdülillah” sonra secde tesbihi (sübhane rabbiyel a’la) denir.


2-)SECDE



Baş eğme, itaat etme, üstün bir varlığın önünde yere kapanma; namazda veya Allah'a ibadet niyeti taşıyarak alın ve burun yere değecek şekilde yere kapanma ve dua etme anlamında bir fıkıh terimi. Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde müslümanlar, rüku ve secde edenler şeklinde tanımlanmış; Allah'a yaptıkları secde nedeniyle yüzlerinin nurlandığı ve alınlarındaki secde izlerinden tanınacakları bildirilmiştir (el-Fetih, 48/29). Diğer yandan, secdenin, müslümanların namaz kılarken alınlarını yere koymaları dışında, aslında Allah'ın emirlerine uymak, O'nun kainattaki düzenine riayet etmek anlamına geldiği şu ayet-i kerimeyle daha iyi anlaşılmaktadır: "Göklerde ve yerde olanların, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların çoğunun Allah'a secde ettiklerini görmüyor musun?" (el-Hacc, 22/18). Dolayısıyla secde, Allah'ın buyrukları dışına çıkmamak anlamına gelirken; namazda yapılan secde ise Allah'a itaatin bir sembolü, bir göstergesidir. Namazda secde eden müslüman, hayatının diğer zamanlarında da O'na boyun eğiyor, buyruklarından dışarı çıkmıyor demektir. Kur'an-ı Kerim'de Hz. Yusuf'un kıssası anlatılırken, anasının, babasının ve on bir kardeşinin Yusuf'a secde ettikleri bildiriliyor (Yusuf, 12/100). Allah'ın dışında hiç bir varlığa secde edilmeyeceğini, bunun şirk olduğunu söyleyen İslam alimleri söz konusu ayeti açıklarken, buradaki "secdeye kapandılar" cümlesine iki tür anlam yüklüyorlar: Ya onlar sevinçlerinden Allah'a şükür niyetiyle yere kapandılar; ya da, Hz. Yusuf'un emrine girerek hayatlarının diğer bölümünde Onun buyruklarının dışına çıkmadılar. Bir diğer anlamı, Yusuf'un önünde saygıyla eğildiler demektir. Hangi anlam kabul edilirse edilsin, Allah'ın dışında hiç bir canlıya secde edilebileceği yönünde bir anlam çıkarılamaz.

Namazın farzlarından olan secde şöyle yapılır:

Rasulüllah'ın, "Alın, iki el, iki diz ve iki ayak uçları olmak üzere yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum" (Tecrid-i Sarih Tercümesi, II, 847) hadisi gereğince sözü edilen yedi uzvun yere değmesi gerekir. Alınla birlikte burnun da değdirilip değdirilmeyeceği konusunda tam bir görüş birliği olmamasına rağmen; hadisi rivayet eden Abdullah b. Abbas, Hz. Peygamber'in alnını gösterirken burnunu da işaret ettiğini bildiriyor. Bir başka hadisi de Ebu Said el-Hudri rivayet ediyor: "Rasulüllah'ın halka kıldırdığı bir namazda, alnında ve burnunda çamur eseri görüldü" (Sünen-i Ebu Davud, II, 54).

Secde, rükudan doğrulduktan sonra yapılır. Hanefi alimlerine göre rükudan doğrulduktan sonra "Semiallahü limen hamideh Rabbena lekel hamd" denir ve ardından "Allahu ekber" diyerek secdeye gidilir. Ancak, değişik hadis-i şeriflerde, bunların dışında da duaların yapılabileceği ve hatta rükudan sonraki duruşun kıyamdaki kadar uzun olabileceği bildirilmiştir. Bu konuya örnek olması açısından; Enes b. Malik diyor ki:

"Kısalıkta ve uzunlukta Rasulüllah'ın arkasında kıldığım namaz kadar hiç bir kimsenin arkasında kılmadım. Rasulüllah (s.a.s) 'Semiallahü limen hamideh' dediği vakit biz (içimizden) 'herhalde şaşırdı' diyecek kadar ayakta durur, sonra tekbir alır ve secdeye varırdı. İki secde arasında da biz, 'herhalde namazda şaşırdı' diyecek kadar otururdu" (Sünen-i Ebu Davud II,16). Cemaatle kılınan namazlarda "Semiallahü limen hamideh" sözünü imam açıktan söyler, cemaat ise bunu söylemeyip ardından sessizce "Rabbena lekel-hamd" der. Secdeye giderken, hadis-i şerif gereğince önce dizleri sonra elleri yere koymak gerekir. Rasulüllah'ın bu konuda, ellerin dizlerden önce konulmasını emreden hadisleri varsa da, bunların daha sonra neshedildiği hakkındaki rivayetler daha güçlüdür. Ancak, İmam Malik, sözkonusu hadisler uyarınca secdeye inerken önce ellerin sonra dizlerin konması görüşündedir. Hanefi ve Şafiiler ise şu hadise göre amel ederler: "Vail b. Hucur'dan; Rasulüllah'ı secde ederken dizlerini ellerinden önce koyduğunu, secdeden kalkarken de ellerini dizlerinden önce kaldırdığını gördüm" (Sünen-i Ebu Davud, II, 5):

Secdedeki duruş ve ne okunacağı: Secdede el ve ayakların kıbleye doğru olması gerekir. Yukarıdaki hadis gereği burun da dahil yedi uzuv aynı anda yere değdirilir. Göğsü ve dirsekleri yere değdirmemek, büzülmeyip kolları açık tutmak ve düz durmak sünnettir. Rasulüllah buyuruyor:

"Sizden biriniz secde ettiği vakit ellerini köpeğin döşediği gibi döşemesin, uyluklarını bitiştirsin" (Ebu Davud, II, 48). Ayaklar, parmak uçları yere değecek şekilde dik tutulur, secde anında ayaklar yerden kalkmamalıdır.

Secdede alnın konulacağı yer çok yumuşak olmamalıdır. Hafif bir yumuşaklık olduğu halde, alın, yerin katılığını hissederse bu secde caiz olur; ancak yün, pamuk, saman, kar gibi şeylerin üzerine yapılan bir secdede yüzün tamamen gömülmesine rağmen alın yerin katılığını hissetmezse bu secde olmaz. Temel şart, yüzün gömülmemesi ve alnın yerin katılığını hissetmesidir.

Secde edilecek yer ayakların bastığı yerden diz boyundan yaklaşık otuz santimetreden fazla yüksek olmamalıdır. Bundan daha azı ise namaza bir zarar vermez. Ancak cemaatle kılınan bir” namazda yerin darlığı nedeniyle secdeyi yerde yapma imkanı olmadığı durumlarda arka saftaki cemaat ön saftakilerin sırtına secde edebilir. Bu ise, secde yapanla sırtına secde yapılan kişinin aynı vaktin namazını kıldığı durumlarda geçerlidir.

Secdede okunacak dualara gelince; Hanefiler, Hz. Huzeyfe'den gelen şu hadis uyarınca secdede "sübhane rabbiyel a'la" duasını okurlar. Huzeyfe (r.a) diyor ki: "Hz. Peygamber rükuunda 'sübhane rabbiyel azim'; secdesinde de 'sübhane rabbiyel a'la' derdi" (Ebu Davud, II, 30). Kaç defa söylenileceği hakkında da ölçü alınan hadis şudur: Abdullah b. Abbas bildiriyor: "Sizden biriniz rüku yaptığı zaman üç defa sübhaneke rabbiyel azim desin. Üç, tesbihin en az miktarıdır. Secde ettiği vakit de üç defa sübhaneke rabbiyel a'la' desin; bu, tesbihin en azıdır" (Ebu Davud, II, 40). Ancak Rasulüllah'ın secdelerinde bunun dışında da değişik dualar yaptığı bir gerçektir. Örneğin, "Sebbih isme rabbikel a'la"; "sübhane rabbiyel a'la ve bihamdih"; "Subbuhun, kuddusün, Rabbul melaiketihi ve'r-rühi"; "Sübhane zil-ceberüt vel-meleküt, vel-kibriyai velazameh"; "Allahümme Rabbena ve bihamdike, Allahümmeğfirli"; "Allahümmeğfirli zenbi küllehu diggahu ve cillehu ve evvelehu ve ahirehu alaniyetehu ve sırrahu"; "Eüzu bi rıdake min sehatike ve eüzu bimuafatike min ukubetike ve euzu bike minke la ahsi senaen aleyke, ente kema esneyte ala nefsike" gibi duaları Hz. Peygamber secdelerinde okurdu (Ebu Davud, II, 28-35).

Secdede ne kadar süre kalmak gerektiği hakkında da yine hadis-i şerif gereği en az üç kez sübhane rabbiyel a'la' diyecek uzunlukta durmak gerektiğini kabul eden Hanefilere göre tek rakamlı olmak şartıyla beşe, yediye, dokuza çıkarmak mümkündür, müstehaptır. Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: "Kulun secdedeki anı, Rabbine en yakın olduğu andır; onun için (secdede) duayı çoğaltın" (Ebu Davud, II, 33). Bütün bu hadislerden çıkan sonuca göre secde (ve namaz), kesin kalıplarla kuşatılmış statik, dar çerçeveli bir bedensel hareket değil; müslümanın şartlandırılmış kurallardan kendini kurtarıp içten, Allah'a yönelmiş bir kalple Allah'ın ve Rasulünün öğrettiği şekilde gücünün yettiği çoklukta ve uzunlukta dua edeceği değerli bir andır. Rasulüllah'ın yaptığı gibi, gerektiğinde secdede uzun süre kalıp gözyaşı dökebilmelidir. Namaz kuru bedensel hareketlerden kurtarılmalıdır ki; ruhun derinliklerinde işlev yüklensin, insanı Allah'a yakınlaştırma fonksiyonunu kazanabilsin.

İki secde arasında gözönünde bulundurulması gereken hususlar:

Secdeleri hızlı hızlı yapmamak, Rasulüllah'ın deyimiyle "karganın yem toplaması gibi acele etmemek" gerekir. Birinci secdeden kalktıktan sonra oturma vaziyetine geçmeden aceleyle ikinci secdeye gitmek namazın adabına aykırıdır. Hanefi mezhebine göre iki secde arasında sağ ayak parmaklar üzerine dikili, sol ayak içe bükülerek onun üzerine oturulur; bir kez sübhanellah' diyecek uzunlukta durulduktan sonra ikinci secdeye gidilir. Bu oturuş anında eller dizlerin üzerine konur, bakış ise secde yapılan yere doğru çevrilir. Hanefi mezhebinin bu kuralları Peygamberimizin hadislerine dayanmaktadır; ancak Rasulüllah'ın değişik zamanlarda farklı şekillerde namaz kıldığı bir gerçektir ve yine iki secde arasında uzun süre oturup dua etmek de onun sünnetlerindendir. Bir hadis-i şerifte; onun rüku, secdesi ve iki secde arasındaki duruşu aynı uzunlukta olduğu bildirilirken; bir diğer hadiste, Ashab, O'nun çok uzun durmasını garip karşılayıp yoksa şaşırdı mı? diyecek hale geldiği yukarıdaki hadis-i şeriflerden birinde geçti. Bu oturuşlarda da çeşitli şekillerde dua yapan Peygamberimizin şu duayı yaptığı rivayet ediliyor: "Rabbi'ğfirli". Secdeye kapanırken ve kalkarken Allahü ekber diyerek tekbir alınır.

Cemaatle kılınan namazlarda arka safta bulunan kadınlar, erkekler secdeden doğrulmadan başlarını kaldırmamaları gerekir. Rasulüllah buyuruyor: "Siz kadınlardan kim Allah'a ve ahiret gününe inanmışsa erkekler başlarını kaldırmadan başını kaldırmasın” (Ebu Davud, II,15). Bu, kadınların kalplerini şeytanın vesvesesinden korumak için konulmuş bir kuraldır. Namazın farzlarından olan görünen maddi pisliklerden temizlenmek, secde yapılacak yer için de geçerlidir; dolayısıyla temiz bir yere secde yapılır. İnsanların yoğun olarak gelip geçtikleri sokaklar, gübrelik, çöplük gibi yerlerde namaz kılınmaz. En değerli secde, alnın kuru toprağa değdiği andaki secdedir; ancak hasır, kilim, halı, elbise, çimen gibi şeylerin üzerine de yapılabilir. Özürsüz dahi olsa yere serilen herhangi temiz bir şey üzerine secde edilebilir. Dışarıda yapılan secdelerde serilen şeyin amacı yerin sıcaklığından-soğukluğundan, sertliğinden, kısaca namazda insanı rahatsız edecek bir durumdan korunmak için olursa mümkündür, fakat rahatsızlık verecek hiç bir durum olmadığı halde alnını yere değdirmek istemediği için birşey sererse bu caiz olmaz. Zaruret halinde birşey sermek caizdir. İmam Malik'e göre ise kilim, keçe, posteki gibi yer cinsinden olmayan bir şey üzerine secde edilmesi mekruhtur. Hz. Enes (r.a)'dan nakledilen bir hadis-i şerife göre; "sahabeler Allah'ın Rasulü ile birlikte bulunup namaz kılarken bazıları şiddetli sıcaktan elbiselerinin ucunu secde yerine koyup onun üzerine secde ederlerdi" Ancak, özürsüz olarak el veya üzerindeki elbisenin bir ucuna secde etmek mekruhtur. Caferi mezhebine göre, secde ancak toprak ve taş cinsinden bir şey üzerine yapılabilir, camilerdeki halı ve kilim üzerine secde yapılamaz. Bu inançtan dolayı camilerde veya evlerde namaz kılarken secde edecekleri yere bir taş parçası koyarak onun üzerine secde ederler. Ancak, yere değmesi gereken "alın"ın tanımındaki farklılıklar küçük taş parçası üzerine secde edilip edilemeyeceğini gündeme getirmektedir. Bir tanıma göre alın, iki kaşın üzerinden saç bitimine kadar olan yerdir. Bu tanıma itibar edilirse secde edilecek taşın en az tarifi yapılan alın büyüklüğünde olması gerekir. Diğer bir tanıma göre ise alın, şakaklar arasında kalan kısımdır ki buna göre taş küçük de olsa olur.

Secdede dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da, baştaki takke ve sarığın alnın yere değmesine engel olmaması gerekir. Alın açık olmalı, takke veya sarık ile kapatılmamalıdır.

Kur'an-ı Kerim'de secde hakkında birçok ayet vardır: "Ey iman edenler, rüku edin, secde edin; Rabbinize ibadet edin, hayır dileyin ki umduğunuza eresiniz" (el-Hacc, 22/77).

Yukarıda anlatılan namaz secdesi dışında iki tür secde daha vardır. Namazda yapılan hataları hatırlayınca namazın sonunda yapılan Sehiv* (unutma) secdesi, diğeri de Kur'an okurken secde ayetlerinden sonra yapılan Tilavet secdesi *.

Sehiv secdesi, namazın vaciblerinden birinin veya daha fazlasının unutularak terkedilmesi veya farzlarının geciktirilmesi sonucunda bunları telafi etmek için yapılır. Yapılışı ise şöyledir: Son oturuştaki dualar okunduktan sonra eğer cemaatla kılınan bir namaz ise sağa verilen selamdan, tek başına kılınan namaz ise iki tarafa verilen selamdan sonra namazı bozmadan iki defa secde yapılır, aynı son oturuştaki gibi dualar okunduktan sonra selam verilir ve namaz biter (Ayrıca bk. Sehiv Secdesi).

Tilavet secdesi ise secde ayeti okunduktan sonra ister hemen ister daha sonra kıbleye dönüp bir defa secde yapmak ve kalkarak selam vermekle olur.

Fedakar KlZMAZ


3-)Kul şu yedi aza üzerine secde eder; yüzü, iki avucu, iki dizi, iki ayağı. (Hadis-i şerif-Halebi)

Secde ettiğin zaman, yırtıcı kuşlar gibi, iki kolunu yere döşeme, avucuna dayan. Pazun ile koltuk arasını vücuduna yapıştırma. Böyle yaparsan, her uzvun secde etmiş olur. (Hadis-i şerif-Miftah-ül-Cenne)

Ya Fatıma! Allahü teala, bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emir buyursa idi, ben de kadının kocasına secde etmesini emr ederdim. (Hadis-i şerif-Miftah-ül-Cenne)

Cenab-ı Hak kulunu yoktan var etti. Eline cömertlik, başına da secde kabiliyeti verdi. Aksi takdirde ne el cömertlik, ne baş secde edebilirdi. (Sadi Şirazi)

Secde yalnız, Kabe'ye karşı Allahü teala için yapılır. Kabe için yapılmaz. (İbn-i Âbidin)


4-)Genellikle namaz kılarken alnı, el ayalarını, dizleri ve ayak parmaklarını yere getirerek alınan durum.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Prostrating oneself in prayer.
İngilizcesi İngilizce
Prostration.
İngilizcesi İngilizce
Kowtow.
İngilizcesi İngilizce
Kotow.

  • o zaman vecd ile bin Secde eder -varsa- taşım istiklal marşındaki 9'uncu kıtadaki 1'ci mısrada yer alıyordur
  • Allahim Secdesiz bir yuzle huzuruna vardirma
  • Müslümanlar ancak Allaha Secde ederler O' nun dışında kimsenin karşısında eğilmezler.
  • Müslümanlar ancak Allaha Secde ederler O' nun dışında kimsenin karşısında eğilmezler.
  • Hamas'ın Siyasi Büro Şefi Meşal, Gazze'ye girer girmez Secde etti.
  • Türkiyeye sığınan Sünni Müslümanlar, Hatay İli Samandağ ilçesinde Türk Askerlerinin ayaklarına kapanarak şöyle yakardıkları söylenmektedir : ”Şam komutanına Secde etmedim, ama senin ayaklarını seve seve gözyaşımla yıkarım.

Sizde içinde Secde kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Secde kelimesi anlamı 1016 defa okunmuştur. [240079] Secde kelime anlamı, Secde nedir, Secde ne demek, Secde sözlük anlamı

Paylaş