Secde Suresi Nedir

Secde Suresi Nedir ? Secde Suresi Ne demek ?

1-)SECDE SÛRESİ



Kuran-ı Kerimin otuz ikinci suresi. Otuz ayet, üç yüz seksen kelime ve bin beş yüz on sekiz harften ibarettir. Fasılası, mim, nun, lam harfleridir. Mekki surelerden olup Müminun suresinden sonra nazil olmuştur. On sekiz, on dokuz ve yirminci ayetlerinin Medinede nazil olduğu rivayet edilmektedir. Adını on beşinci ayetinde geçen secde kelimesinden almış olup, içinde secde ayeti bulunan surelerden biridi. Diğer bir adı da el-Mecadi” dir. Kuranda Secde Suresi” olarak adlandırılan iki sure vardır. Bunlardın birisi bu suredir; diğeri de Fussilet suresidir. İkisini birbirinden ayırdetmek için bu sureye Lokman Secdesi, diğerine de Hamim Secdesi adı verilmiştir. (M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, istanbul 1936, V, 3856; Said Havva, el-Esas fit-Tefsir, Kahire, 1985, VII, 4349)

Ebu Hureyre (r:a)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle denilmektedir: "Rasulullah (s.a.s) cuma günleri fecir vaktinde, Secde ve İnsan surelerini okumakta idi" (Buhari, Cuma; 10). Cabir (r.a)'dan rivayet edilen başka bir hadiste de; "Rasulullah (s.a.s), Secde ve Mülk sürelerini okumadan uyumazdı" denilmektedir (Ahmed b. Hanbel, III, 340).

Sure, sahih inanma şekli olan İslam akidesini kalplere yerleştirmek için tevhid, risalet ve ahiret ile ilgili gerçekleri değişik bir tarzda ele alarak, şüphe içerisinde bulunan kalpleri imana yüceltmeyi hedef edinmektedir. Mekke'de nazil olan bütün sureler, insanların düşüncelerini şirkten, putperestlikten ve diğer bütün cahili inanç prensiplerinden temizlemeyi; Rasulullah (s.a.s.) aracılığıyla gönderilen Kur'an ayetlerinin bildirdiği tevhid, ahirete iman ve risalete bağlılık gibi, insanı dalaletten kurtaracak yüce gayelere ulaştırmayı amaçlamaktadırlar. Bu surelerin tamamında konular hemen hemen aynı olmakla birlikte, ele alınış şekilleri her defasında insanları ikna edebilmek için değişik usluplarda olmaktadır.

Allah Teala'nın eşsiz ve benzersiz olduğu, kainatı ve içinde bulunan her şeyi O'nun yarattığı, gökleri, yeri ve ikisinin arasında kalan her şeyin O'nun emri içerisinde hareket ettiği, insanların akıllarını kullanarak varlık alemindeki her şeyin O'nun birliğini ve gönderdiği kitabın hak olduğu gerçeğini açık bir şekilde ortaya koymakta olduğu, değişik misaller verilerek anlatılmak istenmektedir.

Sure, Rasulullah (s.a.s)'in getirdiği Kur'an-ı Kerim'in Allah tarafından indirildiğinin kesin bir gerçek olduğunu bildiren ayetle başlamaktadır:

"Elif, lam, mim... Kendisinde şüphe olmayan bu kitabın indirilişi, alemlerin Rabbı olan Allah tarafındandır" (1).

Müşrikler ise, Onun Muhammed (s.a.s) tarafından uydurulduğunu iddia etmektedirler. Allah Teala bu iddiaları Kur'an-ı Kerim'in değişik ayetlerinde ele alarak, onların ayetler karşısındaki acziyetlerini ortaya koymaktadır. Bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır:

"Yoksa o müşrikler "Kur'an'ı Muhammed uydurdu" diye mi iddia ediyorlar? Onlara de ki; "İddianızda samimi iseniz Allah'tan başka gücünüz yettiği herkesi yardımınıza çağırın da O'nun surelerinden bir benzerini getiriniz." (Yunus, 10/33). Müfessirlerin bazılarına göre, surelerden bir kısmının başında bulunan huruf-ı mukatta kafirlerin bu iddialarına meydan okumak ve Kur'an'ın bir mucize olduğunu bildirmek anlamını ifade etmektedir. Yani Allah Teala, Arapların dillerini meydana getiren bu gibi harfleri göstererek; "Kur'an'ın da bu harflerden oluştuğu yolundaki iddialarında samimi iseler, aynı harfleri kullanarak böyle bir kitabı meydana getirsinler!" demektedir.

Allah Teala onların iddialarının doğru olmadığını bildirerek, Kur'an'ın gönderilişinden maksadın ne olduğunu şöyle açıklamaktadır:

"Yoksa; "Onu Muhammed uydurdu" mu diyorlar! Öyle mi? Hayır, O, senden önce kendilerine peygamber gönderilmemiş bir milleti uyarman için, sana Rabbın tarafından indirilmiş bir gerçektir. Belki böylece doğru yolu bulup hidayete ererler" (2).

Peşinden gelen ayetlerde Allah Teala'nın, gökleri, yeri ve aralarında bulunanları yarattığı ve her şeyin O'nun bilgisi dahilinde ve hakimiyeti altında bulunduğu gerçeği zikredildikten sonra, insanın yaratılışına değinilerek, inkar edenlerin bizzat kendi yaratılışlarının mucizevi mükemmellikteki durumuna bakarak ibret almaları gerektiğini ihtar eden ayet yer almaktadır:

"Her şeyi en güzel şekilde yaratan, insanı önce balçıktan var eden, sonra insan soyunu alelade bir suyun özünden yaratan, sonra şekil verip düzelten, ona kendi ruhundan üfleyen, size kulaklar, gözler ve gönüller veren de O'dur. Ne de az şükredersiniz" (7-9).

Allah Teala, ilk yaratılıştaki bu mükemmelliği ortaya koyduktan sonra, tekrar dirilmeyi inkar edenlerin, içinde yaşadıkları alemin ve kendilerinin ilk yaratılışını muhakeme etmekten yoksun bir şekilde söyledikleri sözleri dile getirmektedir:

"Biz toprağa karışıp kaybolduktan sonra mı, biz mi yeniden yaratılacağız?" derler. Doğrusu onlar Rablerini de inkar ederler" (10).

Her akıl sahibi kimse için ikna edici delillerle ortada olan ilahi gerçekleri körü körüne inkar eden kimseler ölümle birlikte öteki hayata gözlerini açtıkları zaman, dünyadayken çağrıldıkları kitabın doğruluğunu şüphe götürmez yakıni bir şekilde kavrayacaklar ve pişmanlık içerisinde Allah Teala'dan kendilerine bir fırsat daha vermesini isteyeceklerdir:

"Suçluların, Rablerin huzurunda başlarını eğerek "Rabbımız! Gördük, işittik; bizi tekrar dünyaya gönder de salih ameller işleyelim, artık kesin olarak iman ettik" dediklerini bir görsen" (12)

Ancak, Allah Teala'nın takdirinde bir değişiklik asla mümkün olmadığı için hakettikleri azabın içine atılacaklardır.

Daha sonra Allah Teala, göndermiş olduğu ayetlere iman eden kimselerin özelliklerinden sözetmektedir. Bu kimseler Allah'ın ayetleri hatırlatıldığı zaman, kendilerine o ayetleri hatırlatan Rablerini ta'zimle anarak, O'nun celali karşısında hürmetle secdeye kapanırlar. Onlar, Rablerinin azameti ve celalini benliklerinde hissettikleri için huşu ve taat içerisinde ona yönelir ve tesbih ederek emirlerine boyun eğerler. Onlar gecelerinin bir bölümünü namazla geçirirler, korku ve ümit ile Rablerine duada bulunurlar ve rızıklandırıldıkları şeylerden gönül hoşluğu içerisinde infak ederler:

"Bizim ayetlerimize ancak, kendilerine ayetlerimiz hatırlatıldığı zaman secdeye kapananlar, büyüklük taslamadan Rablerini hamd ile tesbih edenler, çok ibadet etmekten vücutları yataklardan uzak kalanlar, Rablerine korku ve ümitle dua edenler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak edenler inanır" (15-16).

Bu niteliklere sahip mü'minlerle, inkar edip, Allah'ın emirlerine isyan eden kimselerin eşit olmayacakları bildirildikten sonra, iman edenlerin "me'va" cennetleri ile mükafatlandırılacakları, yoldan çıkanların ise, Cehennem ateşinde barındırılacakları belirtilmektedir.

Allah Teala, kendilerine okunan ayetler karşısında inadla inkara devam etmenin zulümlerin en büyüğü olduğunu, bu zulmü işleyenlerin ise layık oldukları şekilde cezalandırılacaklarını;

"Kendilerine Rabbinin ayetleri hatırlatılıp da, onlardan yüz çevirenlerden daha zalim kim olabilir? Biz, mutlaka suçlulara layık oldukları cezayı vereceğiz" (22) ayetiyle insanlara tebliğ etmektedir.

Daha sonra, Tevrat'ın Musa (a.s)'a verilişinden söz edilerek bunun, hakkında şüpheye düşülmemesi gereken bir gerçek olduğu ve onun İsrailoğulları için hidayet edici bir rehber kılındığı bildirilmekte, İsrailoğullarından iman edip sabredenlerin insanları doğru yola iletmek için önderler yapıldıkları anlatılmaktadır. Bu açıklama ile Mekke'de bulunan müslüman azınlığın her türlü baskı ve zorluğa sabrederek dinlerini tebliğe devam etmeleri halinde insanlığı İslam'ın aydınlığına ulaştırmada rehberler olacakları bildirilmektedir. Bu, her çağda sabır ve sebat gösteren tebliğcileri de ihtiva edecek genişlikte bir anlam taşımaktadır.

Müşrikler, eninde sonunda Allah'ın emrine teslim olacakları hakikatini hafife alarak inkar ediyorlardı. Onların bu tutumları şu şekilde ifade edilmektedir:

"Onlar "Eğer sözünde doğru iseniz, o fetih ne zamandır" derler" (28).

Süre, Rasulüllah (s.a.s)'in şahsında bütün iman edenlere hitap ederek, şu şekilde son bulmaktadır:

"Sen onlara şöyle de: "Fetih günü kafirlere, iman etmeleri hiç bir fayda sağlamayacaktır” onlara mühlet de verilmeyecektir". Sen onlardan yüz çevir de bekle. Onlar da bekliyorlar" (29-30).

Ömer TELLİOĞLU


2-)Kur'an-I Kerim'in 32. Suresidir. Mekkidir.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Secde Suresi kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Secde Suresi kelimesi anlamı 14 defa okunmuştur. [242572] Secde Suresi kelime anlamı, Secde Suresi nedir, Secde Suresi ne demek, Secde Suresi sözlük anlamı

Paylaş