Secde-İ Sehiv Nedir

Secde-İ Sehiv Nedir ? Secde-İ Sehiv Ne demek ?

1-)SECDE-İ SEHİV



Secde, alnı yere koyma; aşırı saygı gösterme; sehiv, dalma, gaflet etme, bilmeyerek terk etme demektir. Sehiv secdesi ise, yanılmak suretiyle namazın rükünlerinden birisini geciktirme veya bir vacibi terk ya da geciktirme halinde, namazın sonunda yapılması gereken iki secde demektir.

Bir rüknün tehiri veya bir vacibin terk yahut tehiri halinde son oturuşta yalnız Tahiyyat okunduktan sonra iki tarafa selam verilir, daha sonra "Allahu ekber" denilerek secdeye varılıp, üç kere "Sübhane Rabbiyel a'la" okunur; sonra "Allahu ekber" denilerek oturulur, bir tesbih miktarı celseden sonra yeniden "Allahu ekber" diye, ikinci secdeye varılır; yine üç defa "Sübhane Rabbiyel-a'la" okunduktan sonra "Allahu ekber" denilerek oturulur. Tahiyyat, Allahümme salli ve Allahümme barik ve Rabbena atina duaları okunduktan sonra önce sağ tarafa, sonra da sol tarafa selam verilir.

Yalnız sağ tarafa selam verildikten sonra sehiv secdelerinin yapılması daha faziletli ve ihtiyata daha uygundur. Nitekim cemaatla kılınan namazlarda cemaatin yanlışlıkla dağılmasına meydan vermemek için, yalnız sağ tarafa selamdan sonra sehiv secdelerinin yapılması gerekli görülmüştür.

Hanefilerin sağlam görülen görüşüne göre sehiv secdesi vacib, genel olarak diğer mezheplere göre ise sünnettir (İbnül-Hümam, Fethul-Kadir, Mısır 1316/1898, I, 355, 374; el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi', Beyrut 1394/1974, I,163-179; el-Meydani, el-Lübab, İstanbul t.y., I, 95 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhul-İslami ve Edilletüh, Dımaşk 1405/1985, I, 87 vd.).

Hanefilerin bu konuda dayandığı delil, Abdullah b. Mes'ud (r.a)'den nakledilen şu hadistir: "Sizden birisi namazında şüpheye düşerse, doğrusunu araştırsın ve namazını kanaatine göre tamamlasın, sonra selam verip sehiv secdesi yapsın, yani yanıldığı için iki secde daha yapsın " (Buhari, Salat, 31; Müslim, Mesacid, 88, 89; Ebu Davud, Salat, 190, 191, 193; Nesai, Sehv, 24, 25; İbn Mace, İkame, 132, 133; Malik, Muvatta', Nida, 61-63; Ahmed b. Hanbel, I, 190, 193, 204-206). Ebu Said el-Hudri (r.a) de Allah elçisinin şöyle buyurduğunu nakleder: "Sizden biri namazı üç rek'at mı yoksa dört rek'at mı kıldığında şüpheye düşerse, şüphesini atsın ve kesin olarak bildiği ne ise, onun üzerinden namazı tamamlasın. Selam vermeden önce de iki secde yapsın. Eğer beş kılmış ise, bu secdeler namazına şefaatçi olur, tam kılmış durumda ise, bu iki secde şeytanın kendisinden uzaklaşmasına vesile olur" (Buhari, Sehv, 6, 7; Müslim, Salat, 19, 20; Ahmed b. Hanbel, III, 12, 37, 42).

Hz. Peygamber ile Ashab-ı kiramın gerektiği durumda sehiv secdesi yapmaları bu secdenin vacib olduğunu gösterir. Haccın vaciblerinden birisinin eksik kalması halinde, bunu telafi için kurban kesilmesi gibi, sehiv secdesi de, namazdaki eksiklerin tamamlanması için vacib kılınmıştır.

Hanefilere göre; Namaz kılan kişi bu secdeyi terketmekle günahkar olur, fakat namazı fasit olmaz. Çünkü sehiv secdesi kaybolmuş bir şeyin tazminidir. Bir şeyin tazmini ise ancak vacib olur. Sehiv secdesi, teşehhüdü okumak ve selam vermek gibi vacib olan işlerin yapılmasından doğan günahı kaldırır, fakat bir rükün olan, mesela bir rükuu yapmamaktan doğan eksikliği kaldırmaz.

Sehiv secdesi imama ve tek başına namaz kılana vacibtir. İmama uyan kişi namazında yanılırsa onun üzerine sehiv secdesi vacib olmaz. Eğer İmam yanılmışsa cemaatin ona uyması vacib olur. Eğer imama uyan kişi müdrik veya mesbuk ise, onun da imamın sehiv secdesine katılması gerekir. Eğer imam sehiv secdesini yapmazsa bu secde cemaatten de düşer. Çünkü cemaatin imama uyması gerekir. Fakat mesbuk, yalnız secdelerde imama uyar, selamda ona uymaz (bk. "Müdrik"; "Mesbuk", "Lahik" mad.).

Sehiv secdesi vakit namazı kılmaya elverişli olduğu zamanlarda ve durumlarda vacibtir. Mesela; sabah namazını kılarken selam verdikten sonra güneş doğsa veya ikindi namazında güneşin ufuktaki kırmızılığı iyice ortaya çıksa bu kimseden sehiv secdesi düşer.

Cuma ve bayram namazlarında kalabalık bir cemaat varsa karışıklığa meydan verilmemesi için sehiv secdesinin terkedilmesi daha uygun görülmüştür. Bir kimse sehiv secdesini yaparken yanılsa, ayrıca bir sehiv secdesi daha yapması gerekmez.

Farz, vacib veya sünnet bir namazın kendi içinde kıyam, kıraat, rüku ve secde gibi farzları; Fatiha, süre ilavesi, tertibe uymak gibi vacibleri; oturuşlarda Allahümme Salli-Allahümme barik duaları gibi sünnetleri vardır. Bunlara tam olarak riayet edilince eksiksiz namaz kılınmış olur.

Herhangi bir namazda bir farzın kasten veya yanılarak terk edilmesi o namazın iadesini gerektirir. Bu büyük eksikliği tamamlamak için sehiv secdeleri yeterli olmaz.

Bir vacibin kasten terk veya tehiri ise kötü bir iş olup, bundan dolayı sehiv secdesi gerekmezse de; böyle bir namazı yeniden kılmak daha uygundur. Bir vacibin yanılarak terk veya tehir edilmesi ise sehiv secdelerini gerektirir. Bu yolla o eksiklik telafi edilmiş olur. Bir sünnetin kasten veya yanılarak terki ise sehiv secdesini gerektirmez, fakat böyle bir hareket bir kusurdur, sevap ve faziletten mahrum kalmaya sebep olur.

Sehiv secdesinin sebepleri şunlardır: 1) Kasten yapılan işlerden dolayı üç yerde sehiv secdesi yapmak gerekir. İlk oturuşu terketmek yahut birinci rekattan bir secdeyi namazın sonuna bırakmak yahut da bir rükün eda edecek kadar bir süre tefekküre dalarak bir şey yapmamak.

2) Namazın vaciblerinden birini yanılarak terketmekle sehiv secdesi gerekir. Bu da ya o vacibi terketmek, geri bırakmak, öne almak, namaza bir şey eklemek veya bir şeyi eksiltmek şekillerinde ortaya çıkabilir.

Terk veya tehir halinde sehiv secdesini gerektiren bu vacibler on bir tanedir. Bunlardan altı tanesi asli olup şunlardır:

a) Farz namazların ilk iki rek'atında Fatiha süresinin tamamını veya çoğunu terketmek.

b) Farz namazların ilk iki rek'atında Fatiha'dan sonra üç kısa ayet veya uzun bir ayet okumayı terketmek.

c) Namazlarda açıktan veya gizli okuma esasına uymamak. İmamın akşam namazında gizli, öğle namazında açıktan okuması gibi, namazı yalnız kılan kimse de aynı hükme tabi olur. Bu durumda namazın sonunda sehiv secdesi yapılarak bu eksiklik giderilir.

Gizli okunacak yerde Fatiha'nın çoğu açık okunsa geri kalanı gizli okunur. Bunun aksine açık okunacak bir namazda Fatiha'nın bir bölümü gizli okunsa, yeni baştan açıktan okunması gerekir. Böylece, açık ve gizli okuyuş, tek namazda birleşmemiş olur. Başka bir görüşe göre, yeniden başlamak gerekmez, yanlışlıkla sessiz okuduğu anlaşılınca, geri kalan kısım sesli okunmakla yetinilir.

d) Üç veya dört rekatlı namazların ilk oturuşunda teşehhüdü terketmek.

e) Son oturuşta teşehhüdü terketmek,

f) Bir rekatın içinde tekrarlanması gereken bir işi yapmakta sırayı gözetmemek. Bu fiil her rekatın ikinci secdesidir. Mesela; bir kimse, bir rekatta ilk secdeden sonra yanılarak sonraki rekata kalkar ve o rekatı iki secdesi ile yerine getirdikten sonra, namazın sonunda terkettiği bu secdeyi hatırlayıp, o secdeyi de yerine getirse, sıraya uymadığından dolayı bu kimseye sehiv secdesi yapmak vacib olur.

g) İftitah tekbirinden sonra rükuya gidip, yanıldığını anlayarak geri dönüp Fatiha ve ilave süre okuyan kimse, rükuu yeniler, tertibe riayet etmediği için de sehiv secdesi yapar. Bunun gibi tilavet secdesini yerinde yapmayıp terk etmek de sehiv secdesini gerektirir.

Diğer yandan ayakta duracak yerde oturmak, oturacak yerde ayağa kalkmak durumlarında olduğu gibi bir farzın yerini değiştirmek veya tehir etmek de sehiv secdesini gerektirir.

h) Rüku ve secdede ta'dili erkanı terketmek. Sahih görülen görüşe göre, yanılarak ta'dili erkanı terkeden kimsenin sehiv secdesi yapması vacib olur.

i) Farz namazlarda kıraatin yerini değiştirmek. Mesela; ilave süreden sonra Fatiha okumak veya dört rekatlı namazların son iki rekatında süre okumak gibi durumlarda sehiv secdesi yapmak gerekir.

j) Vitir namazının kunutunu terketmek. Bu da kunutu okumadan rükuya varmakla gerçekleşir. Kunutu terk eden kimse sehiv secdesi yapar.

k) Kunut tekbirini terketmek I) Bayram tekbirlerinin tamamını veya bir bölümünü terketmek, yahut bayram namazının ikinci rekatının rüku tekbirini terketmek gibi durumlarda da sehiv secdesi yapmak gerekir. Çünkü bunlar vacib tekbirlerdir. Birinci rekatın rüku tekbiri böyle değildir.

3) Namaza, namaz cinsinden olmayan bir şeyi ilave etmek. İki kere rüku etmek gibi. Bu durumda namazın sonunda sehiv secdesi gerekir.

4) Yanılarak terkedilen fiile geri dönmek:

Bir kimse yanılarak birinci oturuşu yapmasa, sonra bu durumu hatırlasa bakılır; eğer oturma haline daha yakın ise, geri döner ve oturup teşehhütte bulunur. Eğer ayakta durma haline daha yakın ise, geri dönmez, namazın sonunda sehiv secdesi yapar.

Son oturuşu yanılarak terkedip beşinci rekata kalkan kimse, beşinci rekatın secdesini yapmamışsa geri döner ve oturur, sonunda da sehiv secdesi yapar. Eğer bu kimse, beşinci rekatın secdesini yapmışsa farzı batıl olur ve kıldığı namaz nafileye dönüşür. Böyle bir kimsenin bu namazı altıya tamamlaması menduptur. Bu hüküm Ebu Hanife ile İmam Muhammed'e göredir.

Eğer son oturuşta teşehhüt miktarı oturduktan sonra yanılarak ayağa kalkarsa, bu oturuşu birinci oturuş sanarak selam vermemişse bakılır: Beşinci rekatın secdesini yapmadıysa tekrar oturur. Eğer beşinci rekatın secdesini yapmışsa müstehap olarak bu namaza bir rekat daha ilave eder. Bu kimsenin kıldığı farz namaz tamam olur. Çünkü son oturuş, kendi mahallinde olmuştur. Fazla olarak kılınan iki rekat ise, bu kimse için nafile hükmünde olmuş olur.

5) Namazda rekat sayısında şüphelenmek:

Bir kimse namazında şüphelenerek üç mü yoksa dört mü kıldığını hatırlamasa, eğer yanılma olayı bu kişinin başına ilk defa gelmişse, yani bu gibi şüphelenmeler o kişide devamlı bir adet haline gelmemişse namazını yeniden kılmalıdır. Bunu yeniden kılmak için oturarak selam vermesi daha uygundur. Çünkü Allah elçisi; Sizden biri namazında kaç rekat kıldığı hususunda şüpheye düşerse namazını yeniden kılsın " (Zeylai, bu hadis için "garib" demiştir. bk. Nasbu'r-Raye, II, 173) buyurmuştur.

Eğer böyle bir kimseye çoğu kez şüphelenme durumu geliyorsa, galip olan kanaatine göre namazına devam eder. Üç veya dört rekattan hangisi hakkındaki kanaatı ağır basıyorsa o tarafı tercih eder. Çünkü sık sık vesveseye düşen kimsenin namazını yeniden kılmasında güçlükler vardır. Hz. Peygamber (s.a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Sizden biri şüphelendiği zaman doğruyu araştırsın ve namazını tamamlasın " (Buhari, Salat, 31; Müslim, Mesacid, 88, 89, Ebu Davud, Salat, 190, 191, 193; Nesai, Sehv, 24, 25)

Namazda şüphelenip, kaç rekat kıldığı hususunda kesin bir kanaata varamayan kimse en az rekatı esas alarak namazına devam eder. Çünkü en azı hakkındaki bilgi kesindir. Böyle bir kimse oturması lazım geldiğine kanaat getirdiği her yerde oturmalıdır. Böylece farz veya vacib olan bir oturuşu terketmemiş olur. Mesela; dört rekatlı bir namazda, kılmakta olduğu rekatın birinci mi, yoksa ikinci mi olduğu hususunda şüphe eden kimse araştırmasına göre amel eder. Eğer araştırması bir sonuç vermezse en az olan bir rekatı esas alarak namaza devam eder. Ancak bunun ikinci rekatında oturmak vaciptir. Sonra kalkıp bir rekat daha kılar ve oturur. Bu konuda delil Allah elçisinin şu hadisidir: "Sizden biri namazında şüphe eder, üç mü yoksa dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi atsın ve en az rekatı esas alarak namazına devam etsin " (Zeylai, Nasbü'r-Raye, II, 174).

Bir kimse namazda iki defa veya daha fazla yanılırsa, hepsi için namazın sonunda bir tek sehiv secdesi (iki secde) yapması yeterlidir. Çünkü Rasulüllah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Sizden biri yanıldığı zaman iki defa secde etsin " (İbn Mace, İkame, 129). Bu hadis iki kere yanılmayı da kapsamaktadır.

Diğer yandan bu son hadis, rukulu ve secdeli olan bütün vacib, sünnet ve diğer nafile namazlardaki yanılmaları da kapsamına almaktadır.

Tek başına namaz kılanın açıktan veya gizlice okumasından dolayı zahiru'r-rivaye'ye göre, sehiv secdesi gerekmez. Ancak gizlice okunacak yerde, mesela; öğle namazında açıktan okuması kasta dayanıyorsa kötü bir iş sayılır.

Tek başına namaz kılanın gündüz kılacağı nafile namazlarında açıktan kıraatta bulunması mekruhtur.

İmam, mesela sabah namazında Fatiha'yı yanılarak gizlice okuyup, sonra hatırlasa, ilave edeceği süreyi açıktan okur, Fatiha'yı yeniden okumaz.

Dört veya üç rekatlı farz veya vitir namazlarında birinci oturuşta, Tahiyyat okunduktan sonra, yanılarak "Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed" denilmesi ve Ebu Hanife'den bir rivayete göre bu Tahiyyattan sonra bir harf bile ziyade edilmesi sehiv secdelerini gerektirir. Fakat son oturuşlarda Tahiyyattan sonra Kuran okunması, dua edilmesi, sehiv secdelerini gerektirmez. Çünkü son oturuş dua ve sena mahallidir. Kuran ise dua ve senayı içine alır.

İmam yanıldığı zaman, yanıldığını hatırlatmak konusunda, Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Erkeklerin sübhanellah demesi, kadınların ise el çırpması gerekir” (eş-Şevkani, Nehyül-Evtar, II, 320 vd.)

İmam Şafii de Ahmed b. Hanbele göre, sehiv secdeleri iki tarafa selam verilmeden yapılmalıdır. İmam Malike göre ise, secde namaza bir ilave yüzünden yapılacaksa bunun selamdan sonra; bir eksiklik yüzünden ise selamdan önce yapılmalıdır.



Hamdi DÖNDÜREN


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Secde-İ Sehiv kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Secde-İ Sehiv kelimesi anlamı 14 defa okunmuştur. [242573] Secde-İ Sehiv kelime anlamı, Secde-İ Sehiv nedir, Secde-İ Sehiv ne demek, Secde-İ Sehiv sözlük anlamı

Paylaş