Tazminat Nedir

Tazminat Nedir ? Tazminat Ne demek ?

1-)Alm. Entschädigung (f), Schadensersatz (m), Fr. Dédommagement (m), Indemnité (f), İng. Damages; Indemnity. Ziraat ödemeleri, verilen zarar karşılığında ödenen para, eşya ve benzeri şeyler. Verilen zararı karşılamak, ödemek eski hukuklarda da var olmuştur. Tazminat, önceleri aynen tazmin ve maddi tazminat şeklinde olmuştur. Daha sonra nakten tazmin ve manevi tazminat gelişmiştir.

Türk hukukunda tazminat: Borçlar Kanunu, Medeni Kanun ve ilgili diğer kanunlarda düzenlenmiştir. Tazminat bir alacak hakkı olduğu için ortada bir borç münasebetinin ve bu münasebetten doğan bir zararın olması gerekir. Borçlar Kanununda borç münasebeti doğuran durumlar; akit (sözleşme) haksız fiil ve haksız zenginleşme olarak zikredilmiştir. Haksız fiilden söz edebilmek için; 1) Zarar verici bir fiil, 2) Fiilin hukuka aykırılığı, 3) Kusur, 4) Fiil sonucu doğan bir zarar, 5) Zararla fiil arasında bir bağ olmalıdır. Haksız zenginleşme için şu şartlar gerekir: Meydana gelen zararın tazmininden zararı yapan mesuldür. Ancak, adam çalıştırmada, çalışanın zararı için çalıştıranın; taşıt kullanmada, şoförün zararı için taşıt sahibinin mesuliyeti gibi kanunda belirtilen durumlarda, zararı yapandan başka ikinci bir şahıs da zararın tazmininden mesul olabilir (kusursuz mesuliyet).

Tazminata karar verebilmek için, önce zarar miktarının hesaplanması gerekir. Zararı ispat etmek tazminat isteyene düşer. Zarar haksız fiilin işlendiği gündeki değeri gözönüne alınarak hesaplanır.

Tazminat istekleri maddi ve manevi tazminat olmak üzere iki kısma ayrılır:

Maddi tazminat: Maddi tazminata hak kazandıran durumlar çok çeşitlidir:

1. Beden ve ruh tamlığının ihlalinden doğan tazminat: Borçlar Kanununa göre: Bedenen ve ruhen bir zarara uğrayan kimse, çalışmaya muktedir olmamasından ve ileride maruz kalacağı mahrumiyetten doğan zararını ve bütün masraflarını zarardan mesul olanlardan isteyebilir. Çalışma gücünü tamamen kaybeden, ömür boyu bakımı için gerekli tazminatı isteyebilir. Beden ve ruh tamlığının ihlali sonucu hükmedilen tazminat, haczedilemez.

2. Adam ölmesinden doğan tazminat: Burada istenebilecek maddi zararlar şunlardır: a) Gömme giderleri, b) Ölünceye kadar yapılan iyileştirme giderleri, c) Ölünceye kadar çalışma gücünün kaybolmasından doğan zararlar, d) Destekten mahrum kalma zararı. Destekten mahrum olanın tazminat isteyebilmesi için ölene mirasçı olması şart değildir. Destekten mahrum kalanlar; eş, nişanlı, küçük çocuklar, ana-baba gibi kimselerdir.

3. Nişanı bozmanın sonucu olarak maddi tazminat: Ortada haklı bir sebep bulunmaksızın nişanı bozan veya kusurla nişanın bozulmasına sebebiyet veren nişanlı, maddi tazminatı ödemeye mesul tutulabilir.

4. Boşanma sonucu maddi tazminat: Mevcut veya ilerdeki bir menfaati boşanma yüzünden kaybolan kabahatsiz karı veya kocanın, kabahatli olan taraftan münasip bir tazminat talebine hakkı vardır.

5. Malikin uğradığı zararın tazmini: Bir gayrimenkulü üçüncü bir kişi tapudaki yanlış tescile bakarak satın alırsa bu gayrimenkulü kazanır, gerçek hak sahibiyse kaybeder. Gerçek hak sahibi ancak, tescili yanlış yapan devletten veya gayrımenkulü usulsüz olarak satan kişiden tazminat isteyebilir. Maddi tazminat, aynen tazmin veya para şeklinde olabilir.

Manevi tazminat: Manevi tazminat, mal varlığı dışındaki hukuki değerlere yapılan saldırılarla meydana getirilen eksilmenin giderilmesi olup, gayesiyse çekilen acıları yeterince dindirmek, kırılan yaşama arzusunu tazelemek, hayata yeniden bağlamak ve ruhi dengeyi sağlamaktır. Manevi tazminat mirasçılara geçebilir. Manevi tazminata hak kazandıran durumlar çeşitlidir:

1. Beden ve ruh tamlığının ihlali sonucu olarak manevi tazminat: Manevi tazminat isteme hakkı zarara uğrayan ve bunun ölümü durumunda ölünün mirasçısına aittir. Çünkü bu hak, kişiye sıkı surette bağlı haklardandır. Bu tazminata hükmedebilmek için maddi tazminat şartlarının yanında, hakimin takdir edeceği özel şartlar da gereklidir.

2. Kişilik haklarının ihlali sonucu olarak manevi tazminat: Kişinin hususi hayatı, sağlığı, beden ve ruh tamlığı, haysiyeti, şerefi, resmi, özel hayatının gizliliği, itibarı, atalarına karşı taşıdığı saygı duygusuna karşı işlenmiş her türlü saldırı, manevi tazminatı gerektirir.

3. Kişilik haklarının basın yoluyla ihlali dolayısıyla manevi tazminat: Bunun için, kişilik haklarına ağır bir saldırı olması, kusurun ağır bulunması ve saldırının hukuka aykırı bulunması gerekir. Ceza Kanunundaki “Hakaret ve Sövme” suçlarının basın yoluyla işlenmesi gibi. Bu durumda ceza mahkemesinde açılan ceza davasında manevi tazminat istenildiği gibi, istenirse hukuk mahkemelerinde ayrı bir manevi tazminat davası açılabilir.

4. Nişanın bozulması sonucu olarak manevi tazminat: Nişanlılardan birinin haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozması ve nişanın bozulmasına sebebiyet vermesi durumunda öbür nişanlı, acı çekme, hayata karşı küsme, şeref ve haysiyetinin zedelenmesi gibi manevi zararlara uğramışsa, manevi tazminat isteyebilir. Kısacası bu sebepten dolayı manevi tazminat isteyebilmek için, kişilik haklarına ağır ölçüde saldırı olması, tazminat isteyenin kusursuz olması gerekir. Tazminat, nişanın bozulmasından sonra bir sene içinde istenmelidir.

5. Boşanma sonucu olarak manevi tazminat: Boşanmaya sebebiyet vermemiş eş; zina, cana kasd, haysiyetsiz hayat sürme gibi haysiyet ve şerefi zedeleyen sebeplerden dolayı boşanmışsa kusurlu taraftan manevi tazminat isteyebilir. Manevi tazminat isteyebilmek için, şeref, haysiyet, isim gibi kişilik haklarına yapılan saldırının ağır olması gerekir. Manevi tazminat boşanma davasıyla birlikte istenmelidir.

6. Babalık davasının konusu olarak manevi tazminat: Evlilik dışı çocuğun kanun zoruyla baba tarafından tanınması demek olan babalık davasında, baba belli olmuşsa, kadın, belli şartların gerçekleşmesi durumunda babadan manevi tazminat isteyebilir.

Tazminat davaları: Gerçek kişiler gibi, tüzel kişiliğe sahip dernek, şirket, vakıf gibi kuruluşlar bu davalarda taraf olabilirler. İki milyon liraya kadar olan tazminat davaları sulh hukuk mahkemelerinde, iki milyon lirayı aşanlar Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülür. Bu para miktarları kanunla her zaman değişebilir (1992). Ancak tazminata sebep veren haksız fiilden dolayı ceza mahkemelerinde dava açılmışsa, tazminat istemi de aynı davada, aynı mahkemeye yapılabilir. Eğer zarar yapan fiil, idari bir fiilse tazminat davası Danıştayda açılabilir. Tazminat davaları zararın ve zararı yapanın niteliğine göre iş ve ticaret mahkemelerinde de açılabilir. Yetkili mahkeme davalının ikametgahı mahkemesi veya haksız fiilin meydana geldiği yer mahkemesidir.

Basın yoluyla hakaret ve sövmeden doğan tazminat davalarında yetkili mahkeme, basım yeri ve eğer basılı şeyler hakarete uğrayanın bulunduğu yerde dağıtılmışsa, hakarete uğrayanın bulunduğu yer mahkemesidir.


2-)TAZMİNÂT



Arapça "da-me-ne" kökünden "tef'il" babında bir mastar olan "tazmin" kelimesinin çoğuludur. Sözlükte kefil olmak, borçlanmak, garanti vermek, tazmin yükümlülüğü altına girmek ve korumak anlamlarına gelir. Zararın yükümlü tarafından karşılanması anlamında "tazmin" veya bunun yerine "daman" sözcüğü kullanılır. Daman terim olarak "tazminat" ve "keffaret" anlamlarında olmak üzere iki ayrı anlamda kullanılır. İlk anlamı Hanefiler tercih ederken, Şafii, Maliki ve Hanbeliler kefalet anlamını tercih etmişlerdir.

İslam hukukunda tazminat şöyle tarif edilmiştir:

"Helak olan şey misli ise mislini, kıyemi ise kıymetini vermekten ibarettir" (bk. Mecelle, Madde, 416). el-Gazzali'nin (ö. 505/1111) tarifi şöyledir: "Bir şeyi geri vermek veya telef olmuş ise mislini ya da değerini bedel olarak vermektir" (el-Gazzali, el-Veciz, Mısır, 1317/1899, l, 205). Kısaca tazminat, tazmini gereken şey misli ise mislini, kıyemi ise değerini zarar görene vermektir.

Hanefiler dışındaki fakihlere göre daman ve kefalet eş anlamlı kelimeler olup şöyle tanımlanır: Daman bir kimsenin zimmetinin başkasına ait bir borçla meşgul olmasıdır (ed-Düsuki, Haşiye, Daru'l-Fıkr t.y., III, 330). Ancak bu hukukçulardan "daman" kelimesini "tazminat" anlamında kullananlar da olmuştur. Bazı kaynaklarda "Damanü'l-Gasıb (Gasbedilenin tazmin yükümlülüğü)", "Damanü'l-Müşteri (Alıcının tazmin yükümlülüğü)", gibi bakışlar bunu gösterir (İbn Receb, el-Kavaid, Ezher 1392/1972, 6).

Tazminatın Delilleri

Başkasına verilen zarar mala, cana veya bedene yönelik olur. Bu şekillerden birisi ile ortaya çıkan zararın tazmin edilmesi gerektiği Kitap, sünnet, icma ve akıl delillerine dayanır.

1- Kitap: Kur'an-ı Kerim'de zarara zararla karşılık verme veya zararı giderme genel prensip olarak şöyle belirlenmiştir: "Kim size saldırırsa, siz de tıpkı size saldırdıkları gibi, ona saldırın" (el-Bakara, 2/194). "Eğer ceza vermek isterseniz, size yapılanın aynı ile karşılık verin" (en-Nahl, 16/126). "Kötülüğün karşılığı da ona denk bir kötülüktür" (eş-Şuara, 42/40). Bu ayetlerden anlaşıldığına göre, başkasına verilen zarar misli ise misli, kıyemi ise değeri bakımından ne eksik ne de fazla olmaksızın, denk bir biçimde karşılanmalıdır.

2- Sünnet: İslam hukukunda zararı tazmin ettirmenin meşru olduğunu gösteren birçok hadis vardır. Birkaçı şunlardır: "Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur" (İbn Mace, Ahkam, 17; Ahmed b. Hanbel, V, 327; Malik, Muvatta, Akdıye, 31). "Başkasına ait bir malı alan, onu sahibine geri verinceye kadar ondan sorumludur" (Ebu Davud, Büyu', 90; Tirmizi, Büyu', 39; İbn Mace, Sadakat, 5). Buna göre, başkasına ait malı haksız olarak elinde bulunduran kimse, mal mevcutsa, bunu aynen, telef olmuşsa, misli ise misli ile, kıyemi ise değeri bakımdan tazmin etmelidir.

Cana veya bedene verilen zararın tazmini bir hadiste topluca şöyle belirlenir: "Bir canı öldürmenin diyeti yüz devedir. Burun, dil, dudaklar, husyeler, erkeklik organı ve sırt omurgasının diyeti yine tam diyettir. Me'mume ve caize yaranın tazminatı üçte bir diyettir. Muhakkıle yaranın tazminatı 15 deve, el ve ayak parmaklarının her bir parmağın tazminatı 10 deve, bir dişin tazminatı ise 5 devedir" (en-Nesai, Kasame, 46; Malik, Muvatta', Akdıye, 1).

Hayvanın vereceği zararın da tazmin edilmesi gerektiği bir hadiste şöyle belirtilir: "Bahçe sahipleri bahçelerini gündüz korurlar. Hayvanların gece verecekleri zararı ise sahipleri tazmin eder" (Ebu Davud, Büyu, 92; Muvatta', Akdıye, 18; Ahmed b. Hanbel, V, 426).

3- İcma: Başkasının malına, canına veya bedenine haksız olarak verilecek zararın tazmin edileceği bütün İslam alimlerince üzerinde görüş birliği bulunan bir husustur.

Tazminat Sebepleri

Tazminat ödemeyi gerekli kılacak bir zarar meydana getiren fiil veya olaya "Tazminat sebebi" denir. Başlıca tazminat sebepleri akit, telef etme, el koyma, tasarrufu engelleme (haylulet) ve aldatma olmak üzere beş tanedir.

1- Akit: Mecelle akdi şöyle tarif eder: "Tarafların bir hususu iltizam ve taahhüt etmeleridir ki icap ve kabulün irtibatından ibarettir" (Mecelle, Mad. 103). Akde Türkçe'de, "sözleşme" denilmektedir. Akdin tazminat sebebi olduğu ayet ve hadislerle sabittir. Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler, akitleri yerine getirin” (el-Maide, 5/1). "Sözleştiğiniz zaman Allah'a verdiğiniz sözü tutun. Allah'ı kefil göstererek sağlamlaştırdığınız yeminlerinizi bozmayın" (en-Nahl, 16/91). "Sözünüzü tutunuz. Çünkü verilen sözde sorumluluk vardır" (el-İsra, 17/34) buyurulur. Diğer yandan Müslümanlar kendi koydukları şartlara da uygun hareket etmelidir. Hadiste şöyle buyrulur: "Müslümanlar kendi aralarında belirledikleri şartlara uyarlar. Ancak helali haram, haramı da helal kılan şart bundan müstesnadır" (Buhari, İcare, 14; Ebu Davud, İcare, 12; Tirmizi, Ahkam, 17).

2- Telef etme: İtlaf yok etme, bozma ve öldürme gibi anlamlara gelir. Bir fıkıh terimi olarak ise; bir malı veya eşyayı kullanılmaz ve işe yaramaz hale getirmektir. (el-Kasani, Beduyiu's-Sanayi, VII, 164). İnsanı yaralama, öldürme ve organlarına zarar verme de telef etme kapsamına girer. "Size saldırana karşı, tıpkı saldıran gibi siz de ona saldırın" (el-Bakara, 2/194) ayetine göre, başkasına ait bir malı telef eden kimse bu mal misli ise misli ile, kıyemi ise değeri ile ödemek zorundadır (el-Cassas, Ahkamü'l-Kur'an, thk. Muhammed es-Sadık Kamhavi, Beyrut, 1405/1985, l, 326; el-Kurtubi, el-Cami'li Ahkami'l-Kur'an, Mısır 1935/1950. II, 357).

Başkasının malını telef etmenin tazmin sorumlulugunu gerektirdigi şu hadiste belirlenir: "Zarar vermek, zarara zararla karşılık vermek yoktur" (İbn Mace, Ahkam, 17; Ahmed b. Hanbel, V, 327).

Eşyanın telef edilmesinde, telef edenin kasıtlı veya hatalı olması arasında bir fark yoktur. İnsanın telef edilmesinde ise kasıtla hata farklı sonuç doğurur. Şöyle ki, kasten bir insanı öldürene veya yaralayana kısas uygulanırken, hata ile bir insanı öldüren diyetle yükümlü olur (es-Serahsi, el-Mebsut, XI, 87; el-Kasani, Bedayiu's Sanayi: VII, 165; eş-Şerazi, el-Mühezzeb, I, 368).

3- El Koyma: Başkasına ait bir malı hukuki bir sebebe dayanmaksızın elde bulundurmaktır. Bu eyleme "vaz'u'l-yed" veya "gasb" denir. Böyle bir malı elinde bulunduran onu sahibine vermekle, mal telef olmuşsa bedelini tazmin etmekle yükümlü bulunur. Delili şu hadistir: "Başkasına ait bir malı alan, sahibine ödeyinceye kadar ondan sorumludur" (Ebu Davud, Büyu 88; Tirmizi, Büyu 39; İbn Mace, Sadakat, 5). Hanefilere göre el konulan malın menkul olması şarttır. Gayri menkuller gasba elverişli değildir. Şafii, Maliki ve Hanbelilere göre ise gayri menkulün gasbı da mümkündür (es-Serahsi, el-Mebsut, XI, 73; İbn Receb, el-Kavaid, thk. Taha Abdurrauf Sa'd, Kahire, 1391/1971, 221)

Başkasının malını elinde bulundurma tazminata konu olup olmaması bakımından ikiye ayrılır: "Yed-i emanet" ve "Yed-i daman".

Emanet eli (Yed-i emanet), bir malı sahibinin veya nass (ayet-hadis)in izni ile elde bulundurmaktır. Bir emaneti elinde bulunduran ise onun telefinden yalnız kasıt, kusur veya ihmali bulunduğu takdirde sorumlu olur. Kendiliğinden veya semavi bir afet sonucu telef halinde tazmin yükümlülüğü bulunmaz (İbn Receb, a.g.e, 60).

İslam hukukuna göre emanet hükmüne tabi bulunan mallar şunlardır:

1- Emanet bakımından eşya (vedia*)

2- Kullanılmak üzere verilen mal (ariyet*)

3- Rehin olarak bırakılan mal.

4- Vekilin elinde, müvekkile ait mallar.

5- Şirket malları.

6- Kiracının elinde bulunan menkul ve gayri menkuller.

7- Vasinin veya velinin elinde bulunan çocuğa veya kısıtlıya ait mallar.

8- İşçinin elinde bulunan işverene ait mallar.

9- Devlet memurlarının elinde bulunan, topluma ait menkul ve gayri menkuller.

10- Serbest meslek sahiplerinin elinde bulunan sipariş verene veya müşteriye ait mallar (bk. es-Serahsi, a.g.e, XI, 114, 157, XV, 103; el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi', VI, 208, 217, IV, 174, 210, V, 64; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadir, Beyrut 1315/1897, VI, 468; İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, İstanbul 1985, II, 193, 214, 254, 260; ez-Zeylai, Tebyinü'l-Hakaik, Beyrut, 1315/1897, III, 320, IV, 256; eş-Şirazi, el-Mühezzeb, Mısır, t.y., 4, 316, 337, 359, 408).

Tazminat eli (yed-i daman), bir malı malik olma veya yararlanma amacıyla izinsiz olarak elde bulundurmaktır. Gasbedilen veya çalınan mal bu niteliktedir. Böyle bir malın telef olması halinde telefte kasıt, kusur veya ihmal bulunmasa da tazmin yükümlülüğü doğar (ez-Zühayli, Nazariyyetü'd-Daman ve Ahkamü'l-Mes'uliyyeti'l-Medeniyye, Dımaşk 1402/1982, 175; eş-Şirazi, a.g.e, 1, 296).

Gasb veya hırsızlık yoluyla elde bulundurulmadığı halde şu mallar da telefte kasıt veya kusur olmasa da tazmine konu olur. Satılan mal veya bunun bedeli (el-Kasanı, a.g.e, V, 238), sulh bedeli (el-Kasani, a.g.e, V, 238), hisseli olup paylaşılan mal (el-Kasani, VII, 24; İbnü'l-Hümam, a.g.e, VIII, 350).

4. Tasarrufu engelleme: İslam hukukunda mal ile sahibinin arasına girerek, malikin maldan yararlanmasına engel olmak da tazminat sebebidir. Bir kimsenin emanet olarak aldığı malı inkar etmesi veya gasıbın gasbettiği malı başka bir beldeye gõndermesi tasarrufu engellemeye örnek verilebilir. Hanefilere göre bu durumda tazminatın gerekmesi için fiilin mala yönelik olması gerekir. Hanefiler mal ile sahibi arasına girmeye "manen telef etme" ifadesini kullanırlar (es-Serahsi, a.g.e, XI, 74, 97; el-Kasani, a.g.e., VII, 165). Delil "Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur" (İbn Mace, Ahkam, 17; Ahmed b. Hanbel, III, 348) hadisidir.

5- Aldatma: "ga-re-re" kökünden "gurur" mastarı aldatmak ve gafil avlamak demektir. Bir terim olarak yanlış bilgi vererek veya aldatıcı fiil yaparak bir kimseyi zarar göreceği tasarrufta bulunmaya sevketmektir (et-Tehanevi, Keşsafü İstilahati'l-Fünun, İstanbul 1984,11, 1091). Aldatmanın tazmin sebebi oluşu "Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur” (İbn Mace, Ahkam, 17; İbn Hanbel, III, 348) hadisi ile "Musarrat hadisi" (Buhari, Büyu, 64; Müslim, Büyu, 11) hadisinden çıkarılmıştır.

Aldatmanın tazminata sebep olması için aldatılanın bunda bir kusurunun bulunmaması şarttır. Bu yüzden aldatılan kimsenin, aldatıldığını bilmemesi ve bilecek durumda olmaması gerekir (es-Serahsi, a.g.e, XI, 81 vd.; el-Kasani, a.g.e, V, 25; ez-Zeylai, a.g.e, VI, 145).

Yukarıdaki beş madde dışında da bir malın niteliklerini değiştirme (tağyir) ve bir malı kusurlu hale getirme (ta'yib) gibi tazminat sebepleri bulunabilir. Ancak bu sebepleri akit, itlaf ve vaz'u'l-yed, hatta yalnız akit ve itlaf kapsamı içinde toplamak mümkündür. Nitekim beşeri hukukta "haksız fiil" ve "sözleşme hükümlerine aykırı hareket etmek" olmak üzere iki tazminat sebebi kabul edilmiştir. Başka bir deyimle pek çok olan tazminat sebepleri bu iki madde kapsamında toplanmıştır (bk. Mustafa Reşit Karahasan, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, İstanbul 1989, I, 58).

Tazminat Çeşitleri

İslam hukukunda mal, can veya bedene verilen zararların tazmini, zararın insana yönelik olması halinde diyet, erş, hukumetü'l-adl, hukumetü'l-elem ve gurre gibi çeşitlere ayrılır. Eşyaya verilen zararların tazmini ise "ta'viz" veya "daman" terimi ile ifade edilmektedir ki, bu iki terim genel olarak diğer tazminat çeşitlerini de kapsar.

nsana yönelik zararlarda diyet, ölümle sonuçlanan zararın tazminidir (bk. "Diyet" mad.). Erş ve hukumetü'l-adl ise organların telefi veya yaralanması halinde bas vurulan tazminat şeklidir (bk. "Erş" mad.). Hükumetü'l-elem ise; çekilen acı ve ızdırapların tazminatıdır. Bu sonuncusu beşeri hukuklarda yer alan "manevi tazminat" benzeridir. Ğurre de anne karnındaki çocuğa zarar verip, onun ölü olarak erken doğmasına sebep olanın, bu ceninin mirasçılarına ödemek zorunda olduğu bir tazminat türüdür (bk. "Ğurre" mad.).

Mala yönelik zararların tazmini ise iki şekilde olabilir:

1- Misli ile tazmin: Zarar verilen mal, standart (misli) mallardan ise, bunun yerine misli verilir. Buğday, arpa, altın, gümüş, para, zeytinyağ, inşaat demiri, çimento gibi ölçü, tartı veya standart olduğu için sayı ile alınıp satılan şeyler mislidir (el-Fetava'l-Hindiyye, Mısır 1310/1892, IV, 12,13; Hamdi Döndüren, İslam Hukukuna Göre Alım Satımda Kar Hadleri, Balıkesir 1984, s. 84, 85).

2- Değeri ile tazmin: Misli olmayan, yani çarşı ve pazarda aynı nitelikte benzeri bulunmayan bir malın telef edilmesi halinde değeri üzerinden tazmin edilmesi gerekir. Bunlara "kıyemi mal" denir. Hayvanlar, bina, halı, kullanılmış nakil araçları bu niteliktedir. Bir hayvan telef edilse, bunun para olarak değerini veya değerde ona denk olan bir hayvanı bedel olarak vermek "değer ile tazmin" sayılır.

Emanet akitleri

İslam hukukunda emanet hükümlerinin uygulandığı akit çeşitleri şunlardır:

1- Vedia akdi: Bir kimsenin malını korumak üzere başkasına vermesidir. Bu akit ya açıkça olur. "Bu malı sana veda olarak bırakıyorum" demek gibi. Veya delalet yoluyla olur. Yangın sırasında kurtarılan bazı malları acele ile komşulara bırakmak gibi. Vedia olarak bırakılan eşyanın emanetçi elinde emanet sayıldığı ve tazmin edilmesi gerekmediği konusunda görüş ayrılığı yoktur. Çünkü tazmin sorumluluğu ancak kasıt, kusur veya ihmal sonucu telef halinde söz konusu olur. Delili şu hadistir: "Emanetçinin, hiyanet etmedikçe tazmin sorumluluğu yoktur" (ed-Darekutni ve el-Beyhaki'den naklen, Vehbe ez-Zühayli, Nazariyyetü'd-Dıman, Dımaşk 1402/1982, 155). Mal sahibi istediği zaman, emanet malı ona geri vermek gerekir. Ayette: Şüphesiz, Allah emanetleri sahiplerine vermenizi emreder" (en-Nisa', 4/58) buyurulur.

Ancak şu durumlarda emanet malın tazmin edilmesi gerekir. Malın telef olmasında emanetçinin kasıt, kusur veya ihmalinin bulunması da şart değildir.

a- Emanetçinin malı korumayı terketmesi,

b- Malı, adetlere göre yanına bırakamayacağı kişinin yanında bırakması,

c- Emanet malı kendi şahsi ihtiyaçları için kullanması,

d- Emanet malla riskli yolculuğa çikması,

e- Mal sahibi isteyince, emanet malı inkar etmesi,

f- Emanet malı, emanetçinin kendi malı ile veya başka bir emanet malla, ayrılmayacak biçimde karıştırması,

g- Malı koruma konusunda, emanet bırakanın belirlediği şartlara aykırı davranması (es-Serahsi, el-Mebsut, XI,110, 122 vd.; el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi VI, 208 vd.; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadir, VII, 91 vd.; İbn Âbidin, Reddü'l-Muhtar, IV, 516 vd.)

2- Âriyet akdi: Bu, bir malın menfaatini başkasına bedelsiz olarak temlik etmektir. Bir süre yararlanmak üzere bir malı başkasına vermek gibi. Âriyet olarak verilen mal, ariyet alanın elinde onu kullanması sırasında da, kullanmadığı zamanda da emanet sayılır. Bu yüzden kasıt, kusur veya ihmali bulunmadıkça teleften sorumlu olmaz (es-Serahsi a.g.e, XI, 135; el-Kasani, a.g.e, VI, 217; İbnü'l-Hümam, a.g.e, VII, 103; ez-Zühayli, Nazariyyetü'd-Dıman, 156). Bu görüş Hanefilere aittir.

Malikilere göre ariyet alan kimse, mal, elbise ve zinet gibi saklanması mümkün olan cinsten ise, telefin kendi kusuru yüzünden olmadığım isbat etmedikçe tazminatla yükümlü olur. Hayvan ve gayri menkullerin telefinden ise sorumlu bulunmaz (ez-Zühayli, a.g.e, s. 157).

Hanbelilere göre, ariyetin, ariyet alan tarafından mutlak olarak tazmini gerekir. Kasıt veya kusurun bulunup bulunmaması sonucu etkilemez. Delil, Safvan b. Ümeyye ile ilgili hadistir. Hz. Peygamber Huneyn günü Safvan (r.a)'ten ariyet olarak zırh istedi. Safvan, "Gasp olarak mı ya Muhammed" diye sorunca "Hayır, tazmin edileœk bir ariyet olarak" cevabını verdi (Ebu Davud, Büyu', 88). Bu hadis, ariyetin niteliğini ve hükmünü belirlemektedir. Başka bir hadiste de, "Başkasına ait bir malı alan el, onu geri verinœye kadar bu maldan sorumludur" buyurulur (Ebu Davud, Büyu', 90; Tirmizi Büyu', 39; İbn Mace, Sadakat, 5)

Sonuç olarak, Hanefilere göre ariyet verilen mal emanet, Hanbelilere göre tazmin edilmesi gereken bir maldır.

3- Şirket akdi: Mal şirketlerinde, şirkete ait malın ortakların elinde vedia gibi emanet sayıldığı konusunda fakihler arasında görüş birliği vardır. Çünkü her ortak, diğer ortağın malını, ticaret yapması amacıya ve sahibinin izniyle kabzetmiştir. Bu, elinde bulundurma satış bedelini vermek için olmamıştır.

Buna göre mal, ortağın elinde helak olduğu takdirde haddi aşma bulunmadıkça mislini veya kıymetini tazmin etmesi gerekmez. Çünkü her ortak korumada ve tasarrufta diğer ortağın naibi durumundadır.

Kar veya zararın miktarı yahut şirket malının bir bölümünün veya tamamının zayi olması konusunda ortağın sözü yeminiyle birlikte kabul edilir. Ancak o, diğer bütün emanetlerde olduğu gibi kasıt veya kusur halinde tazminle yükümlü olur (es-Serahsi, a.g.e, Xl, 157; İbnü'l Hümam, a.g.e, V, 27; İbn Abidin, a.g.e, III, 379; ez-Zühayli, a.g.e, 158, 159).

Emek-sermaye ortaklığı olan "Mudarebe*" yönteminde de işletmecinin vedi'daki gibi elinde olan muderabe sermayesi emanet sayılır. Çünkü bunu, sahibinin izni ile kabzetmiştir.

Bu yüzden isletmeci kasıt, kusur veya ihmali olmadıkça meydana gelecek zarara katlanmaz. Onun zararı emeğinin boşa gitmesi şeklinde ortaya çıkar.

4. Vekalet akdi: Vekalet, sõzlükte korumak ve yetki vermek demektir. Bir terim olarak, bir kimsenin belirli caiz bir tasarrufu yapmak üzere kendi yerine başkasına temsil yetkisi vermesidir. İslam hukukçuları, vekilin elinde kabzettiği malın veda vb. gibi emanet sayıldığı konusunda görüş birliği içindedir. Çünkü onun eli, vedia alanın eli gibi, vekalet verenin nihayet elidir. Bu yüzden diğer emanetlerde olduğu gibi tazmin yükümlülüğü doğar. Beri olunan yerlerde de beri olunur. Kısaca vekil de kasıt, kusur veya ihmali bulunmadıkça teleften sorumlu olmaz (ez-Zeylai, Tebyinü'l-Hakaik, IV, 256; ez-Zühayli, a.g.e., 160).

5. Vesayet: Malının yönetilmesini ölümden sonrası için başkasına vermektir. Yahut malı veya çocuklarının maslahatını ölümünden sonrası için başkasına vermesidir. Bir kimsenin ölümünden sonra vasiyetlerinin yerine getirilmesi veya küçük çocuklarının haklarının gözetilmesi yetkisini başka birisine vermesi de "vesayet" niteliğindedir.

6. Hibe akdi: Bir kimsenin hayatta iken nafile ibadet olarak bir malını bedelsiz bağışlamasıdır. Bu akit ancak teslimle tamam olur. Hibe, Hanefilere göre bağlayıcı olmayan bir teberru akdidir. İslam hukukçuları hibe edilen şeyi kabzetmenin tazmini gerekmeyen bir emanet kabzı olduğu konusunda görüş birliği içindedir. Çünkü hibe, ariyet veya vedia verme gibi bir teberru akdidir.

Hibe edilen şeyin emanet sayılması, hibeden dönme halinde etkisini gösterir. Çünkü Hanefilere göre karşılıklı rıza veya mahkeme kararı ile hibeden dönmek mümkün ve caizdir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Hibe eden, karşılığı verilmediği sürece, hibesine başkalarından daha fazla hak sahibidir" (İbn Mace, Hibat, 6).

Şafii ve Hanbeliere göre ise, sadece babanın çocuğuna verdiği şeyde hibeden rücu caiz olur. Delilleri şu hadistir: "Hiçbir kimse için önce atıyye verip, sonra rücu etmesi yoktur. Ancak babanın oğluna verdiği şey müstesnadır" (Buhari, Hibe, 12).

Hibe edilen şey helak olur veya istihlak edilirse artık rücu imkanı kalmaz. Hibenin kabzı, hibe edilenin yanında bir emanettir. Ancak hakimin hibe edileni geri verme kararından sonra, hibe edilen bu karara uymaz ve hibe mal helak olursa tazmin sorumluluğu doğar. Çünkü emanetlerde, istedikten sonra vermemek tazmini gerektirir (el-Kasani, a.g.e., VI, 128; İbn Âbidin, a.g.e., IV, 542; ez-Zühayli, a.g.e., 162).

Hamdi DÖNDÜREN


3-)Zarar karşılığı ödenen para, ödence
Örnek:Benim bir raporum üzerine sonradan adamcağıza bileği için üç beş lira tazminat verdiler. R. N. Güntekin


4-)Bk. ödence


5-)Bk. kamulaştırma karşılığı


6-)(Tazmin. C.) Zarar ve ziyana karşı ödenen bedeller. (Osmanlıca'da yazılışı:tazminat)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Compensation.
İngilizcesi İngilizce
Amends.
İngilizcesi İngilizce
İndemnity.
İngilizcesi İngilizce
Damages.
İngilizcesi İngilizce
Reparations.
İngilizcesi İngilizce
İndemnification.
İngilizcesi İngilizce
Award.
İngilizcesi İngilizce
Guerdon.
İngilizcesi İngilizce
Recompense.
İngilizcesi İngilizce
Redress.
İngilizcesi İngilizce
Return.
İngilizcesi İngilizce
Reparation.
İngilizcesi İngilizce
Compensation or reparations.
İngilizcesi İngilizce
Severance pay.
İngilizcesi İngilizce
Atonement.
İngilizcesi İngilizce
Claim.
İngilizcesi İngilizce
Damage.
İngilizcesi İngilizce
Total loss.
İngilizcesi İngilizce
Consideration money.
İngilizcesi İngilizce
Recoupment.
İngilizcesi İngilizce
Smart money.

  • Ada'nın iki kesiminde de emlak fiyatlarındaki düşüş nedeniyle komisyonun Tazminat oranlarını düşürdüğüne dikkat çeken uzmanlar, daha az Tazminatla daha fazla Rum malının Türk tarafına geçebileceğini belirtiyor.

Sizde içinde Tazminat kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Tazminat kelimesi anlamı 156 defa okunmuştur. [240420] Tazminat kelime anlamı, Tazminat nedir, Tazminat ne demek, Tazminat sözlük anlamı

Paylaş