Tevhid Nedir

Tevhid Nedir ? Tevhid Ne demek ?

1-)TEVHİD



Birlik, birlemek.

Allah'ın varlığını, birliğini, tüm yetkin nitelikleri kendisinde toplandığını, eşi ve benzeri bulunmadığını bilmek ve buna inanmak. Bu bilgi ve inanç en özlü biçimde "La İlahe İllallah' (Allah'tan başka ilah yoktur) cümlesiyle ifade edilir. Bu nedenle bu cümleye tevhid kelimesi (kelime-i tevhid) denir. Tevhid kelimesini söyleyen ve buna inanan kişi mümin ve muvahhid adını alır. Tevhid konularını inceleyen ilme ve tevhid ilmi (ilm-i tevhid) adı verilir.

Tevhid kelimesi Kur'an'da geçmez. Buna karşılık tevhid inancı çeşitli yönleriyle sayısız ayette dile getirilir.

Özellikle Mekke'de inen ayetler, tam olarak kavranması amacıyla tevhid inancı üzerinde yoğunlaşır. Usulü'd-din denilen, dinin üç temel ilkesinden ilkini oluşturan tevhid inancı İslam bilginleri, kelamcılar ve mutasavvıflar tarafından derinlemesine incelenerek çeşitli yorumlara tabi tutulmuştur.

Kur'an, tevhid inancını Allah'ın zatı, tekliği, sıfatları, evren ve insanla ilişkileri açılarından çeşitli boyutlarıyla ortaya koyar. Bütün bunlar şöyle özetlenebilir.

Allah birdir, O'ndan başka ilah yoktur. O hiçbir şeye muhtaç değildir; her şey O'na muhtaçtır. O'na benzer bir şey yoktur. O, bir ortağı olmaktan münezzehtir. Eğer O'nun yanısıra başka tanrılar olmuş olsaydı, onlardan kimileri diğerleri üzerinde egemenlik kurmak isterlerdi. O birdir, ama Hristiyanların sandığı gibi üç içinde bir değildir. O'na oğulları, kızları isnad edenler, İsa (a.s)'in O'nun oğlu ya da kendisi olduğunu söyleyenler Allah'a iftira etmiş olurlar. O'nun ne oğulları, ne de kızları vardır. O, doğurulmamıştır, doğurmamıştır. Ancak kafirler, hiçbir şey yaratmayan ve kendisi için yaratılmış olan şeyleri O'na ortak koşarlar. O sözde tanrılar ki, ne kötülük, ne de iyilik yapmaya güç yetirebilir; ne ölümü, ne hayatı, ne de yeniden dirilmeyi kontrol edebilirler. Bu nedenle, Allah'la ilişkili olabilecek bir tanrı yoktur. İnsanların uydurduğu tanrılar, zanna dayalı isimlerden ve onların nefislerinin hevasından başka bir şey değildir.

Allah, mutlak güç sahibidir. Her şeyin dönüşü, O'nadır. O, yaratıcıdır, yaratma sürecini başlatan ve dilediği gibi yaratandır. Başlangıçta gökleri ve yeri yarattı, onları duman ya da nebülöz halindeki bir cevher gibi bir araya getirdi ve daha sonra birbirinden ayırdı. Gökler ve yer, üzerindeki tüm varlıklarla birlikte O'nun emri kesindir, kimse onu değiştiremez. Yarattığı güneş, ay ve yaldızların tümü O'nun kanunlarıyla ve O'nun buyruğuyla hareket ederler. Gökte ve yerde bulunan her yaratık O'nun emirlerine gönüllü olarak boyun eğer. O, her şeyi yaratan, vareden ve onlara şekil verendir.

Allah alemlerin rabbidir, gizlilerin de rabbidir. O'nun gücü her şeye yeter; göklerin ve yerin tüm güçleri O'na aittir. O, kerim olan Arş'ın, yüce Arş'ın rabbidir. Tüm yükselme derecelerinin sahibidir. Bir beşik gibi arzı uzatır, gökte, uygun ölçülerde su indirir. O, bütün varlıkları çiftler halinde yarattı. Gökkubbeye düzen ve mükemmellik verdi. Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hakimiyeti Allah'ındır. Doğu ve batı O'nundur. Ne yana dönerseniz dönün, O oradadır. Çünkü her şeyi kuşatmıştır. Kürsüsü gökleri ve yeri kaplar. Yarattıklarını koruyup gözetir ve bunda hiçbir güçlükle karşılaşmaz. O, azizdir, hikmet sahibidir.

Allah yalnız yaratıcı değil, aynı zamanda rahimdir, rızk verendir, koruyandır, yardımcıdır, hidayet verendir ve tüm yaratıkların darda kalmışlarına yardım ulaştırandır. Allah dünyayı oyun ve eğlence olsun diye yaratmamıştır. Dünya, belirlenmiş bir süreye göre, bir amaçla ve bir plan doğrultusunda yaratılmıştır. O kanunlar çıkarır, rehberlik eder, her şeyi bir ölçü ve takdire göre düzenler, yaratır, yol gösterir. O, her şeyi bilendir. Her şeyi görendir.

Allah, hüküm verenlerin en iyisidir. Hiç kimseye asla zulmetmez. İnsana adaletsiz davranan O değil, kendi nefsine zulmeden insandır. Hüküm gününde adalet tartıları kurulacak, en küçük bir amel bile hesaplanacaktır. O çabuk ceza verendir ve acı azapla cezalandırır. İnsanlara adil olmalarını buyurur ve adil olanları sever. Günahtan sakınıp sevap işleyenlere büyük ödüller verir. İnsanların iyi amelleri, en güzel şekilde ödüllendirilmek için yazılır. Allah, tüm iyilikleri kendisinde toplamıştır, tüm iyiliklerin kaynağıdır. Her türlü kötülükten de uzaktır.

Allah, insanın ruhunu, hiçbir şey değilken var etti, bu tek nefisten tüm insanlığı yarattı. İlk insanla eşini yaratıp ikisinden birçok erkek ve kadınlar üremesini sağladı. İnsana kulak, göz akıl ve duygu verdi; yeryüzünde Allah'ın halifesi olmasını takdir etti; bir gün ölmesini kararlaştırıldı; sonra, kıyamet günü dirileceği kaderine yazıldı. Bütün insanlık tek bir ailedirler. Çünkü tek bir ana-babadan gelirler. insan, yaratılmışların en üstünüdür. Çünkü Allah onu en yüce bir suretle yaratmıştır. O, Allah'ın ruhundan üflenen soluğu içine çekerek doğar. Bu nedenle insanın mükemmelliği Allah'ın boyasına boyanmaktan, ilahi isimlerin en mükemmel gerçekleşimi ve özümlenişi olmasından gelir. Allah da nurunun mükemmelleşmesinden, yani insanlarda bu sıfatların mükemmelleşmesinden başka bir şey istemez. İnsanın tek amacı, tüm ilahi nitelikleri, tüm fıtri değerleri ilerleterek kendisinde gerçekleştirmektir. Allah insanlığı kuşatmıştır ve onu yüceltir. O, insanın daima yanındadır, ona şahdamarından bile daha yakındır.

Kur'an'da ortaya konulan tevhid anlayışı, kelamcılarca çeşitli biçimlerde sistematize edilmiştir. Buna göre Allah'ın birliği yaratıcının birliği ile tapılacak varlığın (mabud) birliğini de içine alır. Yaratıcının birlenmesine (tevhid-i uluhiyet), iradı birleme (tevhid-i iradı) ve ameli birleme (tevhid-i ameli) denir. Tüm peygamberler bu tevhid anlayışına çağırılmışlardır. Hz. Muhammed de bu iki tevhidi öğretmek ve gerçekleşmesini sağlamak üzere gönderilmiştir. İlmi birleme, Allah'ta bulunması zorunlu nitelikleri kabul etmek, tenzihi zorunlu olan eksik nitelikleri de reddetmektedir. Böylece ilmi tevhid Allah'ın sıfatlarını kabul etmeyen tatil anlayışından ve Allah'ı yaratılmış varlıklara benzeme (teşbih) anlayışından kurtarır. İlm tevhid, Allah'ı bilgi ve söz düzeyinde tevhid etmektir.

İradı ya da ameli tevhid, ortağı olmayan tek Allah'a ibadeti, sevgi, ihlas, tevekkül ve bağlanmayı, yalnız O'ndan ummayı ve korkmayı, hiçbir konuda O'na eş tutmamayı gerektirir. iradı tevhid, Allah'ı niyet, irade ve amel bağlamında birlemektir. İlmi tevhidde tasdik tekzib; iradi tevhidde teşvik veya men vardır. İlmi tevhidin iki karşıtı vardır. Bunlar tatil (sıfatları iptal) ve teşbihtir (Allah'ı yaratılmış varlıklara benzetme). Ameli tevhidin de iki karşıtı vardır. Bunlar da Allah'a sevgi, bağlılık, tevekkül ve güvenden yüz çevirmek ile hu konularda başka varlıkları Allah'a ortak koşmaktır (şirk).

İlmi tevhid ile ameli tevhid birbirinin zorunlu tamamlayıcısıdır. İki tevhid birleştirilmeden İslam'ın öngördüğü tevhid anlayışı gerçekleşmez. Sözgelimi, "Allah, tek yaratıcıdır" diyen kişi "la ilahe illallah" demiş sayılmaz. Tevhid kelimesinin özü, gerçek Allah'a, tapınmaya layık olan, ortağı bulunmayan tek Allah'a kulluk, ibadettir. Bu nedenle Allah'ın her şeyin yaratıcısı, rabbi olduğunu, yaratıcılık ve rablıkta ortağı, benzeri bulunmadığını söylemek yeterli değildir. Bunu söylemenin yanısıra, O'ndan başka ibadet edilecek bir mabud olmadığını da söylemek gerekir.

Allah'ın kulların fiillerinin yaratıcısı olması, tüm evreni idare etmesi ve alemlerin rabbi olması gibi gerçekler ilmi tevhidin konularını oluşturur. Bu gibi gerçeklere kevni gerçekler denir. Allah'ın emrettiği şeylerin sevilmesi, haram kıldığı şeylerin sevilmemesi, O'nun sevdiğine sevgi gösterilmesi, sevmediğinden yüz çevrilmesi, din hükümlerinin O'nun tarafından teşri edilmesi gibi gerçekler de ameli tevhidin öğelerini oluşturur. Bu tür gerçeklere de dini ya da şer'i gerçekler adı verilir. Kevni gerçeklerle yetinerek dini gerçeklere boyun eğmeyen, peygamberlere uymuş sayılmaz, muvahhid olarak kabul edilmez.

Allah'ın birliğinden sözetmek 0'nun zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bir olduğunu söylemektedir. Zatının bir olduğunu söylemek, O'nun kısmının, parçasının, bölümünün olmadığını söylemektir. Çünkü birleşik olmaması Allah'ın zorunlu niteliklerindendir. Sıfatlarının bir olduğunu söylemek, eşinin, benzerinin olmadığını kabul etmektir. Çünkü yaratılmış varlıklara benzemek de, O'nun temel nitelikleri arasındadır. Fiillerinde bir olduğunu söylemek de, ortağı bulunmadığını söylemektir. Çünkü ortalık aczi gerektirir.

Mutasavvıflar da tevhidi çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır. Bunlardan en yaygın olanına göre tevhid, kusudi ve şuhudi olarak ikiye ayrılır. Kusudi tevhit, sadece Allah'ı kasd ve irade etmek; daha doğrusu, Allah'ın kasd ve irade ettiği şeyi irade etmektir. Bu tevhidde kul ile Allah'ın iradeleri aynı noktada birleşir; aynı şeyi diler ve isterler. Bu tevhid anlayışı ifadesini "la maksude illallah" cümlesinde bulunur.

Şuhudi tevhid, mutasavvıfın manevi tecrübesinden kaynaklanır. Vecde gelerek kendinden geçen mutasavvıf sadece Allah'ı görür, O'nun dışındaki varlıkları görmez. Vicdani tevhid ya da zevki tevhid de denilen bu tevhid, "la meşhude illallah" cümlesiyle özetlenir. Şuhudi tevhidin üç mertebesi vardır. Birinci mertebede Allah, mutasavvıfa fiilleriyle tecelli eder, o da bütün fiilleri Allah'tan görür. Bu mertebeye özgü tevhid, "la faile illallah" (Allah'tan başka fail yoktur) cümlesiyle dile getirilir. ikinci mertebede Allah mutasavvıfa sıfatlarıyla tecelli eder. Bu durumda mutasavvıf varlıkları değil, sadece Allah'ı ve sıfatlarını görür. Üçüncü mertebede Allah zatıyla tecelli eder. Bu durumda mutasavvıf tüm varlıkta yalnız Allah'ı görür. Müşahedeye dayanan bu teshid, "la mevcude illallah" (Allah'tan başka varlık yoktur) cümlesiyle ifade edilir. Tevhidin bu son şekli, vahdet-i vücudcu mutasavvıfların anlayışını oluşturur.

Allah'a ibadet, belirli amellerle sınırlı değildir. Allah'a ibadet etmek, insanın her adınında, her hareketinde, her sözünde O'nun koyduğu kurallara uymak, O'nun hükümlerini yerine getirmek, resullerinin gösterdiği yoldan yürümek demektir. Yalnızca O'ndan yardım dilemek, korkmak, O'na güvenmek, dayanmak, tevekkül etmek, sığınmak, O'ndan başkasını veli edinmemek, sorunların çözümünü O'na havale etmek, O'ndan başka koruyucu, kollayıcı kabul etmemek de tevhid inancının gerektirdiği tek Allah'a ibadetin boyutlarını oluşturur.

Ahmet ÖZALP


2-)İnsanların ilk dini tevhid dinidir. İlk insan ve ilk peygamber Âdem aleyhisselamdır. İnsanlar, peygamberlere aleyhimüsselam uydukları müddetçe tevhid inancı üzere devam ettiler. Fakat kendi başlarına gittiklerinde hep yanlış yollara saptılar, tevhid inancından ayrıldılar. Allahü tealadan başka şeylere, putlara taptılar. İslamiyet geldiği sırada Kabe-i muazzamada 360 put vardı. İslamiyet, putperestliği ve putları ortadan kaldırdı. Tekrar tevhid inancını yerleştirdi. (Herkese Lazım Olan Îman)

2. Tasavvufta kalbi Allahü tealadan başka şeylere bağlılıktan kurtarmak.


3-)1. birkaç şeyi bir araya getirme. 2. allah'ın birliğine inanma. - türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.


4-)Birleme. Bir Allah'tan başka İlah olmadığına inanma. La ilahe illallah sözünü tekrarlama. Her yerde ve her şeyde Allah'tan başkasının te'sir hakimiyeti olmadığını anlamak, bilmek ve bilerek yaşamak.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

  • Tevhidin ziddi olan Sirkin temelinin ise "sinifli toplum" olduguna inanir.
  • Kelimei Tevhid nedir
  • Tevhid islam dininde çok önemlidir bir insan müslüman olmak istiyorsa kelimeyi Tevhid getirmelidir. La illaha illalah muhammed en resulullah
  • Birleme tekleme vadetme Tevhid
  • Tevhid arapçada geçen bir dini kitap ismidir
  • İslam dinin temel özelliklerinden biri de Tevhid dinidir.
  • kelime-i Tevhid La ilahe illallah muhammeden resulu
  • Tevhid, Lâ ilâhe illallah cümlesi ile ifade edilen, Allah'tan başka tanrıları reddedip tanrı olarak yalnızca onu kabul etmek anlamına gelen bir ilkedir. İslam'a girişin anahtarı kabul edilir: "Kim tağutu inkâr edip de Allah'a iman ederse, şüphesiz kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır." (Bakara 256) Tevhid Allah'ın varlığına, birliğine, tüm yetkin niteliklerin kendisinde toplandığına, eşi ve benzeri bulunmadığına inanmaktır. Bu inancı açıklayan Lâ İlâhe İllallah cümlesine kelime-i Tevhid denir ve sık sık tekrarlanır. Tevhide inanan kişi mümin ve muvahhit adını alır. Ulûhiyetin başkaları için reddedilmesi, tanrılığı sadece ortağı olmayan Allah'a ait kılmayı ve onun yanında ikinci bir tanrı edinmemeyi gerektirir: "Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın..." (Nisa: 4/36) "... Biz her ümmete, yalnız Allah'a kulluk etmeleri ve tağuttan da sakınmaları için Resul gönderdik." (Nahl: 16/36) "Kim La İlahe İllallah der ve Allah'tan başka tapınılanları (ibadet edilenleri) reddederse malı ve kanı haram olur..." [2] Bütün resullerin kavimlerini davet ettikleri söz şudur: "...Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka tanrınız yoktur..." (A'raf: 7/59) Tağutu reddetmek, Allah’ın emir ve yasağına ters düşen hevayı ve şeytanı reddetmektir. "Lâ ilâhe illallah"ın gereği olarak kişi ibadette Allah'ı birlediğini, Allah'tan başkalarına, putlara, kabirlere, evliyalara ve salihlere ibadet etmenin batıl olduğunu ilan eder. Allah'a yaklaşmak için ölülere kurban kesen, türbelerden yardım isteyen, kabirlerin etrafını tavaf eden ve adak adayanlar, Allah'ın yaratıcı ve her şeyin sahibi olduğuna inansalar bile, Arap paganlar gibi Allah'a ortak koşmuş olurlar. Mekke paganları, kabirlere ve putlara tapmadıklarını söylüyor fakat uygulamada aksini yapıyorlardı. Onlar yaratıcı ve rızık verici olduğuna inanmadıkları halde, sırf kendilerini Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye salih olduğuna inandıkları bazı kişilere ibadet ediyorlardı. Tevhidi şeriat açısından yorumlayanlara göre ibadet, muamelat ve bütün meselelerde Allah'ın hükümlerini kabul edip beşeri kanunları reddetmek, insan ve cin şeytanlarının revaca çıkardığı bütün hurafeleri ve bidatleri ortadan kaldırmak bu kelimenin ameli gereklerindendir. Allah'ın kendi indirdiği şeriatle hükmetmeyenler hakkında kâfir, zalim, fasık diye hüküm verdiğine inanılır. Dinde haram olmayanı haram, farz olmayanı farz ilan etmek de Tevhid açısından sakıncalı bulunur ve şirkle eşdeğer tutulur: "...Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu Mesih'i Rabler edindiler." (Tevbe: 9/31) Nebi bu ayeti okudu. Bunun üzerine Adiyy b. Hatem dedi ki: "Muhakkak onlar, onlara ibadet etmiyorlar ki.'' Resulullah: "Onlar Allah'ın helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir şeyi helal kıldıkları zaman onlara itaat etmiyorlar mı?" dedi. Adiyy b. Hatim: "Evet" deyince, Resulullah: "İşte böylece onlara ibadet ediyorlar." buyurdu.[3][4] Tevhid bir başka açıdan Allah'ın isim ve sıfatları konusunda şirki reddetmektir. Araf suresi 180. ayetinde "En güzel isimler (esmaül hüsna) Allah'ındır" denir. Antropomorfizm veya onu mahlûkata benzetmek teolojik olarak reddedilen bir davranıştır; Allah'ın kemal sıfatlara sahip olduğuna ve bütün noksan sıfatlardan ve mahlukata benzemekten uzak olduğuna mutlaka inanmak gerekir."[5] "Kemal sıfatlarını yitiren tanrı, müdebbir ve rab olamaz. Bilakis eksikliği sebebiyle kendisiyle alay edilir. Hamd, ezelde ve ebedde celal ve kemal sıfatlara sahip olana aittir. Çünkü hamde layık olan sadece odur."[6]
  • hayır yazamayız Tevhid ile ilgili birşeyler
  • kelime -i Tevhid
  • Tevhid allaha inancımızı gösterir
  • Tevhid in ikinci anlamı
  • Tevhid le mutluluğa günaydın de
  • Tevhid: Allah'ın zatını bütün tasavurlardan,zihinlerdeki hayal ve evhamda( kuskular) tecrid(açıkta bırakmak) etmek .Allahın eşi ve benzeri olmadıgına inanma
  •          MNLA,"Tevhid ve Cihad"ve"Ensar ed-Din"hareketleriyle beraber Mart'taki askeri darbe sonrası oluşan iktidar boşluğu sebebiyle Mali'nin kuzey bölgelerini kontrol ediyor.
  • Başlarda yerel Tuareglerle ittifak kuran radikal gruplardan Ensaruddin ile Tevhid ve Cihad hareketi, daha sonra Tuaregleri dışlayarak bölgedeki başlıca kentlerde denetimi ele geçirmişti.

Sizde içinde Tevhid kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Tevhid kelimesi anlamı 11640 defa okunmuştur. [242797] Tevhid kelime anlamı, Tevhid nedir, Tevhid ne demek, Tevhid sözlük anlamı

Paylaş