Ücret Nedir

Ücret Nedir ? Ücret Ne demek ?

1-)Alm. Lohn (m), Gehult (n); Sold (m); Honorar (n), Fr. Paie, paye (f); salaire (m); solde (f); cout (m), İng. Pay; wage; salary; price. Bir kimseye bir iş veya hizmet karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan nakdi ve para ile ölçülmesi mümkün ayni menfaatler toplamı. Ücret, emeği mukabilinde çalışan insanların başlıca gelir kaynağını teşkil eder. Bilhassa sanayileşmenin gelişmesiyle birlikte ücretle geçimini temin eden insanların sayısında hissedilir bir artış görülmüş, ileri derecede sanayileşmiş memleketlerde, ücretle çalışan kesimin toplam nüfus içindeki oranı yüksek nispetlere ulaşmıştır. Bu sebeple genel ücret seviyesi gerek milli gelirin muhtelif gelir grupları arasındaki dağılışı bakımından ve gerekse sanayinin gelişmesine tesir eden bir maliyet unsuru olması bakımından mühim bir gösterge olarak ortaya çıkmaktadır.

Zamanımızda ücretlerin sosyal ve ekonomik bakımdan iki cepheli bir uygulama arzettiği görülmektedir.

Sosyal Yönüyle Ücret Uygulaması, iş kanunlarıyla sağlanmıştır. Milli gelirin dağılımında, gelir grupları arasında adaletli gelir dağılımının sağlanması için mali yönden zayıf durumda bulunan işçiyi koruyucu kanun hükümlerine yer verilmiş ve ayrıca “Asgari Ücret” dediğimiz ihtiyaca göre ücret tespiti cihetine gidilmiştir. Kanun asgari ücreti, “işçilerin normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, mesken, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi önemli ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerindeki asgari seviyede karşılamaya yetecek ücret” olarak tarif etmiş ve en geç iki yılda bir tespit edilmesi yaş ve cinsiyet farkı gözetilmemesi esasını getirmiştir.

Asgari ücretten ayrı olarak iş kanunlarında, ücreti koruyucu bazı hükümlere de yer verilmiştir. Bunlardan, haftada bir gün tatil yapılarak ücret alınması, dini bayramlarda ve genel tatil günlerinde çalışılmadan ücret ödenmesi, doğum, ölüm ve evlenmelerde belirli süreli ücretli izin yapılması, yılda bir defa olmak üzere yaptığı hizmet süresiyle mütenasib, yıllık ücretli izin kullanması ve bu ücretinin peşin ödenmesi, günlük 7,5 saatten fazla çalışmalarda % 50 zamlı ücret ödenmesi, gece çalışmalarının farklı ücrete tabi tutulması gibi kanun hükümleri, sosyal muhtevalı bir ücret uygulamasını kabul etmiştir.

Ekonomik yönüyle ücret uygulaması: Yapılan hizmete göre yani verime göre ücret ödenmesini ifade eder. Bu iktisadi bir kavramdır. Herkesin yaptığı işin değerine ve zahmetine göre ücret almasıdır. İş kanunları bu tip ücretlerin hizmet akitleriyle veya sendikalar vasıta kılınarak toplu iş sözleşmeleriyle tespit edilmesini hükme bağlamıştır.

Ücretin ekleri: Prim ve ikramiyelerdir, (sosyal haklar) olarak da ifade edilir. Prim uygulaması, ya işçiyi daha fazla üretim yapmaya teşvik etmek veya işçinin başarılı çalışmasını mükafatlandırmak için verilebilir. İş kanunlarında prim ücretlerden sayılmaz, işçiler için tazminatlar açısından ve diğer bakımlardan mükteseb hak teşkil etmez. İkramiyeler, yılın belirli zamanlarında belirli maaş şeklinde, dini bayramlarda belirli bir miktar olarak veya yakacak yardımı, giyim yardımı, yemek yardımı, çocuk yardımı, vasıta yardımı şeklinde ödenmektedir. Genel olarak bu tip ikramiyeler iş kanunları bakımından mükteseb hak teşkil eder ve tazminatlarda dikkate alınır. Bu ödemeler geniş manada ücretin tarifi arasına girerler.

Ücret çeşitleri: 1) Saat ücret, 2) Günlük ücret (yevmiye), 3) Haftalık ücret, 4) Aylık ücret (maaş) genel olarak bu ücretlere zamana göre ücret de denir. 5) Götürü ücret, 6) Fason ücret, 7) Parça başı(akord) ücreti, 8) Komisyon ücreti, 9) Kara katılma şeklinde ücret, 10)Yüzde usulüyle ücret.

Bu ücretlerin herbiri işe ve işyerine, iş koluna ve işçiyle işveren arasındaki anlaşmaya göre tespit edilerek uygulanabilmektedir. Fason ücret genellikle tekstil iş kolunda ve konfeksiyon imalatında sık görülmektedir. Ana hammaddeyi bir taraf, yardımcı işletme girdilerini de diğer taraf üstlenmek suretiyle uygulanan bir ücret nevidir. Fason iş yapan kişiler ayrıca ücretli işçi de çalıştırmakta ve diğer ücret sistemlerinden birini uygulamaktadırlar. Yüzde usulüyle ücret uygulaması genellikle hizmet veren müesseselerde mesela lokantalarda görülmektedir. Komisyon ve kara katılma şeklindeki ücret tarafların anlaşmalarıyla olur. Zamana göre ücret eskiden beri her iş kolunda uygulanabilen ücret çeşitleridir.

İktisadi yönden ücret çeşitlerini, itibari (nominal) ücret, reel (hakiki) ücret, ayni ücret, nakdi ücret, net ücret, brüt ücret, asgari ücret, azami ücret olarak da saymak mümkündür.

Ücretin ödenmesi: İşçi ücretlerinin, Türk parası ile en geç ayda bir ödenmesi mecburidir. Bu ödeme, hizmet akitleri ve toplu iş sözleşmeleriyle bir haftaya kadar indirilebilir. İşveren, hizmet akitlerinde ve toplu iş sözleşmelerinde belirtilen sebepler dışında işçiden ücret kesintisi yapamıyacağı gibi işçinin meydana getirdiği zarara karşılık ongünlük ücretinden fazla ücret kesintisi de yapamaz. Bu kesintiyi de on haftada eşit taksitlerle yapmak mecburiyetindedir. Aylık ücretlerin dörtte birinden fazlası da haczedilemez. Ücret ödemeleri sırasında işyerinin işçiye, (ücret hesap pusulası) denen ve brüt ücretle kanuni kesintileri ve net ücreti gösteren bir belge vermek mecburiyeti de vardır.

İktisadi bakımından ücretin izahı: İktisadi yönden ücretler, ücret seviyesi, ücretin bünyesi ve ücret sistemleri (çeşitleri) bakımından genelde tahlile tabi tutulmuşlardır.

Ücret seviyesi: Emek arzı ile emek talebinin piyasada karşılaşmasıyla yani arz ve talep kanunuyla teşekkül etmektedir. Batılı Avrupa iktisatçılarına göre ücretler, uzun dönemde kendi haline bırakılırsa asgari geçim haddine göre teşekkül ederler. Emeğin fiyatını (ücreti) tayin eden husus, arz ve talebin mekanik hareketleridir. Emeğin kıymeti, herhangi bir emtianın fiyatı gibi, nihai olarak istihsal masraflarına tabidir. Emeğin tabii fiyatı ise, işçilerin geçimlerini temin edecek bir mevcudiyetini idameye kafi gelecek olan fiyattır şeklinde ifade etmişlerdir. Yine aynı nazariyeye göre, emeğin bir tabii, bir de piyasa olmak üzere iki türlü fiyatı mevcuttur. Tabii fiyat, asgari geçinme ücretini, piyasa fiyatı ise arz ve talebin karşılaşmasından meydana gelen ücreti temsil etmektedir. Tabii fiyat (ücret), piyasa ücretini aştığı takdirde, işçilerin yaşama şartları inkişaf eder ve ücretli çalışanların mali durumlarında düzelmeler meydana gelir. Tersi durum ise ücretlilerin yaşama şartlarını güçleştirir, denmiştir. Bu nazariyeye, (tunç kanun)da denir. Diğer bir nazariye (ücret fono nazariyesi)dir. Buna göre, ücret seviyesi ekonominin tamamından tahsil edilen toplam ücret fonuna karşılık çalışmakta olan işçi miktarı arasındaki nispete göre meydana gelen ücrettir. Ayrılan fonun azlığı veya çokluğu, işçi miktarının azalıp çoğalması, genel ücret seviyesini azaltıp çoğaltmaktadır.

Ücretin bünyesindeki farklılıklar: Liberal ekonomik yapı içinde ücretlerin çeşitli etkiler altında farklılık gösterdiği görülmektedir. Emeğini arz edenle emeği talep eden arasında pazarlık yapılması, ihtisas isteyen işlerin olması, kalifiye eleman güçlüğü gibi sebepler belirli bir ücret seviyesinin tespitini güçleştirdiği gibi müessiriyeti aynı olan ve aynı işi yapan şahıslar arasında ve işletmeler arasında farklı ücret uygulaması, ücret farkları gibi sebepler de genel bir ücret seviyesinin tespitini güçleştirmektedir. Ayrıca rekabet şartlarının her iş kolunda değil bazı iş kollarında ve hatta bir iş kolunun bazı kısımlarında veyahut belli bir coğrafi bölgede görülmesi gibi sebeplerle emeğin arz ve talebiyle genel bir ücret seviyesinden bahsetmek mümkün olmamaktadır.

İslam hukukunda, bir malın kendini değil de menfeatını yani kullanılmasını satmaya kira veya ücret; ücretle çalışan işçiye (ecir), işverene (müstecir) denir.

Hadis-i şerifte: “İşçiye, alnının teri kurumadan hakkını veriniz” şeklinde emredilmiştir. Emeğin karşılığında elde edilen ücret, helal kazançların başında sayılmıştır. İslamiyette iktisadi genel prensiplerden biri de kara katılma şeklinde kendini gösteren kara katılma ücretiyle çalışma şeklidir. Bu şekilde milli gelir dağılımında bütün mala sahip bir sınıfın doğmasının engellenmesi, helal ve adaletli gelir dağılımının sağlanması gayesi esas alınmıştır.


2-)ÜCRET



Ücret, kira. Ayni kökten "ecr" de; ücret, karşılık, mükafat, çeyiz, mehir demektir. Çoğulu "ücur" dur. Bir terim olarak; yapılan bir iş için belirlenen bedeldir. İşçi çalışması karşılığında ücrete hak kazanır: Işçi, özel ve ortak işçi olmak üzere ikiye ayrılır. Özel işçi; bir kişi adına belirli süre çalışan kimsedir. Bunun hükmü şudur: Özel işçi işverenden başkası için çalışamaz, çünkü mesai saatlerini ona ayırmıştır. Ortak işçi ise; boyacı, demirci, kaynakçı gibi herkese iş yapan kimsedir. Bir kimse onun başkasına iş yapmaktan men edemez (bk. el-Kasani, Bedayiu's-Sanayi', IV, 174; İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadir, VII, 200; Zeylai, Tebyinü'l Hakaik V,132 vd).

Özel işçi çalışmasa bile çalışma saatleri içinde işin başında hazır bulunmakla ücrete hak kazanır. Tarım ve fabrika işçileri ile devlet memurları özel işçi niteliğindedir. Mezhep imamları özel işçinin, iş konusu telef olduğu takdirde onun bunu tazmin yükümlülüğünün bulunmadığı konusunda görüş birliği içindedirler. Çünkü onun eli vekil ve mudarib gibi emanet elidir. Nitekim bir kimse bir terziyi veya bir demirciyi bir gün veya bir ay süreyle yalnız kendisi için çalışmak üzere tutsa, iş konusu onun elinde helak olsa tazmin etmesi gerekmez. Ancak bu telefte kasıt veya kusurunun bulunmaması gerekir. Bu şeyin elinin altında iken veya çalışması sırasında helak olması sonucu değiştirmez.

Ortak işçi ise herkese iş yapar ve işi yaptıkça ücrete hak kazanır. Özel işçiden farklı olarak kendini işe teslim etmekle yükümlü değildir. Sanatçı, boyacı, çamaşırcı gibi.

Ebu Hanife, Züfer, Hasan b. Ziyad, Hanbelilerden sahih görüşe göre, Şafiilerden iki görüşten birisine göre, insan bozulması sebebiyle aksine fetva verilmediği sürece, özel işçi gibi ortak işçinin eli de emanet eli sayılır. Kasıt veya kusuru olmadıkça teleften dolayı sorumlu olmaz. Çünkü prensip olarak kasıt ve tecavüz olmadıkça teleften tazminat cereyan etmez. Kur'an-ı Kerim'de saldırının ancak zulüm yapana karşı olabileceği şöyle ifade buyurulur: "Fitneden eser kalmayıncaya, din de yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Vazgeçerlerse, artık zalimlerden başkasına hiçbir husumet yoktur" (el Bakara, 2/192).

Ebu Yusuf, İmam Muhammed ve başka bir rivayette Ahmed b. Hanbel'e göre, ortak işçinin eli tazmin elidir. O elinde helak olan şeyi kasıt veya kusuru bulunsun veya bulunmasın tazminle yükümlü olur. Ancak helakın genel su baskım ve yangın gibi kaçınılması mümkün olmayan bir afet sonucu olması durumu müstesnadır. Delil, Hz. Ömer'in ve Ali (r.a)'in uygulamalarıdır (el-Kasani, a.g.e., IV, 210; İbnü'l Hümam, a.g.e., VII, 201; es-Serahsi, el-Mebsut, XV,103; İbn Kudame, el-Muğni, V, 487).

İşi yapmayı ve meydana gelecek zararı yukarıdaki ölçüler içinde karşılamayı üstlenen işçinin emeğinin karşılığı olan ücret İslam'ın çok önem verdiği bir unsurdur. Hz. Peygamber'in, iş akdinde ücretin miktarının belirlenmesini (Nesai, İcare, II; Zeyd b. Ali Müsned, H. No: 654) ve teri kurumadan işçiye ücretinin ödenmesini istemesi (İbn Mace, Rehin, 4) bu hakkın önemini ortaya koymaktadır. İşveren genel olarak ekonomik bakımdan daha güçlü olduğu için işçiyi korumak amacıyla düzenleyici hükümler getirilmiştir.

Hanefi ve Malikilere göre, ücrete mücenet iş akdiyle hak kazanılmaz. Ancak peşin verileceği şart koşulmuş veya iş yapılmış olursa ücret isteme hakkı doğar. Hanefi hukukçularından el-Kasani (ö. 587/1191) ücrete üç durumda malik olunacağını söyler: Peşin verileceğinin konuşulması, şart koşulmadığı halde peşin ödenmesi veya işin yapılmış olması (el-Kasani, a.g.e., VI, 202; el-Merginani, el-Hidaye, II, 232; el-Fetava'l-Hindiyye, IV, 413).

İşçi belirlenen süre kadar çalışmamışsa çalıştığı kadar ücrete hak kazanır (Ali Haydar, Düraru'l-Hukkam, I, 929; Mecelle, madde 580).

Ücretin miktarı: İşçi ücretlerini belirleyen bir ayet veya hadis yoktur. Ancak nasslarda adaletli bir ücretin belirlenmesi için bazı ölçüler verilmiştir. Çünkü işin niteliği, işçinin kalifiye oluşu, belde, sosyal ve ekonomik şartlar ücretin miktarı üzerinde etkili olan unsurlardır.

Allah Teala şöyle buyurur: "Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakın hısımlara muhtaç oldukları şeyleri vermeyi emreder" (en-Nahl, 16/90); "Ölçü ve tartıyı tam yapın. İnsanlara mal ve ücretlerini eksik vermeyiniz" (el-A'raf; 7/85).

Bütün iş ve meslekler eşit emek, eşit yetenek gerektirmediği, iş risklerinin farklı olması gibi nedenlerle işçinin eşit ücret alması gerekmez. Mesela; bir inşaat işçisi özel bir eğitim ve yeteneğe gerek olmaksızın çalışabilir. Fakat aynı inşaatın mühendisi, fayans, mermer veya parke döşeyicisi ise özel eğitim ve beceri ile işini yapabilir.

İş akdinde ücretin akit. sırasında belirlenmiş olması gerekir. Aksi halde iş akdi fasit olur, işçi bu şekilde çalışmış olursa emsal ücrete hak kazanır.

Ücret miktarının işçinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin yaşayabilmek için yapmak zorunda oldukları masrafları karşılayacak ölçüde olması gerekir. Çünkü erkek bir işçinin eş ve çalışmayan çocuklarının geçim masraflar bu işçiye vaciptir.

Hz. Peygamber bir işçi veya memurun emeğinin karşılığı için şu esası getirmiştir: "Kim bizim bir işimize tayin olunursa, evi yoksa ev edinsin, eşi yoksa eş, hizmetçisi yoksa hizmetçi ve biniti yoksa binit edinsin. Kim bunlardan fazlasını isterse ya hiynet etmiştir. Ya da hırsızdır" (Ebu Davud, İmare, 10; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 299).

Burada işçi ve ailesi için bir hayat standardı belirlenmektedir. Buna göre; işçi yapacağı tasarruflarla mesken edinebilmeli, bekarsa evlenebilmeli, hizmetçi edinebilmeli, binit alabilmelidir. Çünkü bunlar yeme, içme ve giyim harcamaları yanında medeni bir insanın tabii ihtiyacı olan unsurlardır (bk. Hamdi Döndüren, Günümüz Ekonomik Problemlerine İslmi Yaklaşımlar, İstanbul,1988, 175,176).

Emevi halifelerinden Ömer b. Abdilaziz (ö.101/720) işçi ve memur kesimine şöyle demiştir: "Herkesin barınacağı bir evi, hizmetçisi, düşmana karşı yararlanacağı bir atı ve ev için gerekli eşyası olmalıdır. Bu imkanlara sahip olmayan kimse borçlu sayılır ve zekat hazinesinden destek sağlanır" (Ebu Ubeyd, el-Emval, thk. Muhammed Halil Hurras, Kahire, 1388/1968, 556)..

İşçiye yukarıdaki ölçüler içinde adaletli ücret belirledikten sonra, paranın. değerinin düşmesi ve eşya fiyatlarının yükselmesi oranında belli dönem sonlarında ücret ve maaşları arttırmak gerekir. Bu tam olarak yapılabildiği takdirde emeği ile geçinen kesimin hak arama, sendikalaşma ve işverene karşı katı ve sert tutum içine girme temayülleri ve işçi istismarları sona ermiş olur. Ancak böyle bir adalet düzeni kuruluncaya kadar zayıf durumlarda olan emek işçilerinin güçlü durumdaki işveren kesimine ezdirilmemesi için devlet denge unsuru olmalıdır.

İbadet ve Taat Kararlığında Ücret Almak

İbadet sözlükte "kullukta bulunmak" demektir. Terim olarak, yapılmasında sevap olan ve iyi niyetli yapılan bir amel olup, Allah Teala'ya ta'zm için yapılır. Namaz kılmak, oruç tutmak gibi. Genel anlamda, Cenab-ı Hakkın hoşnut ve razı olduğu bütün ameller ibadet sayılır. Yol, köprü ve çeşme yaptırmak gibi. İbadet ve taat kelimeleri eş anlamlı olarak kullanılır: Ancak taat daha geniş anlamlıdır. Sözlükte itaat, boyun eğmek ve dini emirlere uymak, takva ve zühd gibi anlamlara gelir. İtaat masdarından alınmış, hemzesiz olarak kullanılan bir isim masdardır. İbadetler ve muameleler konusunda Allah'ın emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak bir taat olduğu gibi, yöneticilerin, ana, baba ve koca gibi kimselerin Allah'a isyan niteliğinde olmayan emirlerine uymak da taat sayılır. Bu arada Kur'an-ı Kerim okuma ve okutma, tefsir, hadis, fıkıh ilimlerini öğretme, imamlık, müezzinlik, müftülük ve vaizlik gibi meslekleri ifa etme de birer taattır.

İşte bu taatlerden namaz, oruç, hac, Kur'an-ı Kerim okuma gibi bazıları her Müslümanın bizzat yapması gereken amellerdendir. Bunları başka birisine ücret karşılığı yaptırmak caiz olmaz. Ancak, imamlık, müezzinlik, vaizlik ve Kur'an öğreticiliği gibi bazı mesleklerin taat sayılmakla birlikte ücret karşılığı ifa edilip edilemeyeceği görüş ayrılıklarına sebep olmuştur.

Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel'e , göre İmamlık, müezzinlik, hac, Kuran talimi ve cihad gibi prensip olarak müslüman bizzat yapması maklub olan her taatın ücret karşılığında başkasına yaptırılması caiz değildir.

Bu görüş Ata ve Dahhak b. Kays'tan nakledilmiştir.

Bu konuda dayandıkları deliller şunlardır:

Rasulüllah(s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Kur'n-ı okuyunuz, fakat onunla yemeyiniz" (Ahmed b. Hanbel, III, 428).

Nebi (s.a.s)'in Amr b. Ebi'l-Âs'a vasiyet edip, yerine getirilmesi istediği şeylerin sonuncusu şu olmuştur: "Eğer sen müezzin edinilirsen, müezzinlikten dolayı bir ücret alma" (Tirmizi, Salat, 41; Nesai, Ezan, 32; İbn Mace, Ezan, 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 217).

Übey b. Ka'b (r.a)dan rivayet edildiğine göre, kendisi bir adamı okutmuş o da kendisine buna karşılık bir yay vermiştir. Übey bunun hükmünü Allah Rasulünden sorunca o şöyle cevap vermiştir: "Âllah'ın sana kıyamet gününde ateşten bir yay ve halka vermesini arzu eder misin?" Übey'in "Hayır" demesi üzerine "Öyleyse onu geri ver" buyurmuştur (Ebu Davud İcare, 1; İbn Mace, Ticarat, 8; Bedayiu's-Sanayi ; IV, 191).

Ancak, Hz. Peygamber ve İslam'ın ilk yıllarında taat kabilinden olan işler gönüllü olarak yapılır, bunu yapanların maişet için başka gelirleri bulunur, ya da kendilerine ihsan ve ikramda bulunulurdu. Zaman geçtikçe bu hizmetlerde bir gevşeklik ve tembellik görülmeye başlandı. Artık ücret karşılığı olmaksızın yapanlar azaldı. Bunun üzerine 12. M. Asırdan itibaren (Müteahhırun devri) bazı Hanefi fakihleri Kur'an-ı Kerim'in eğitim ve öğretiminin para karşılığı yapılabileceğine fetva verdiler. Daha sonra buna imamlık, müezzinlik; vaizlik ve müftülük gibi hizmetler de eklendi. Delil, zarurete dayalı "istihsan prensibi"dir. Zaruret de "Kur'an'ın zayi olma korkusudur." Çünkü insanların bu hizmetlere ihtiyacı vardır. Dini işlerde ihmal ortaya çıkmış ve insanlar Allah rızası için, ücretsiz bu hizmetleri yapmada tembellik gösterir olmuştur (İbn Âbidin, Reddü'l Muhtar, V, 34; el-Mevsıli, el-İhtiyar, II, 60).

Yukarıdaki fetvanın yalnız Kur'an eğitimi ve öğretimiyle sanırlı olduğu, para karşılığı Kur'an okumayı ve ha-tim okumayı kapsamadığı çeşitli kaynaklarda belirtilmiştir (İbn Âbidin, a.g.e., V, 35). Şeyhu'l-İslam Takıyyuddin şöyle demiştir: "Kur'an okuma ve onun ölüye bağışlanması için icare (iş akdi) sahih değildir. Çünkü bu konuda hiçbir müctehidden izin nakledilmedi. Âlimler şunu söyledi: Okuyucu mal için okuyunca, kendisi için sevap hasıl olmaz. Böyle olunca o, hangi şeyi ölüye bağışlayacak? Ancak ölüye salih amel ulaşır. Âlimler arasında görüş ayrılığı, sadece Kur'an eğitim ve öğretiminin para karşılığı yapılıp yapılamayacağı hususundadır" (İbn Âbidin, a.g.e., V, 35).

Bu duruma göre, bir kimse faziletli olduğuna inandığı bir zatın veya arkadaşının yahut bir hısımının kabrini ziyaret ederek Kur'an-ı Kerim'den bir şey okusa, bu güzel olur ve bağışlanan sevap ölüye ulaşır.

İmam Şafii ve İmam Malik'e göre Kur'an okuma ve onu öğretme karşılığında ücret almak caizdir. Bu konuda Ahmed b. Hanbel'den de bir rivayet vardır. Ebu Kılabe, Ebu Sevr ve İbnü'l-Münzir de aynı görüştedir. Dayandıkları deliller şunlardır:

Hz. Peygamber yoksul bir sahabiyi, Kur'an-ı Kerim'den bildiğini eşine öğretmesi karşılığında evlendirmiştir (Buhari, Müslim). Burada Allah elçisi Kur'an öğretmeyi mehir yerine ikame etmiştir. Bu yüzden Kur'an'a icarede ücret olmak caizdir. Hanefiler bu hadisi te'vil ederek mehirsiz evlendirmeyi Hz. Peygamber'e ait sayarlar (el-Askalani, Bülüğu'l-Meram, Terc. A. Davudoğlu III, 251)

İbn Abbas (r.a)'den rivayete göre, Ashab-ı Kiramdan bir topluluk, Medine dışında bir yerleşim merkezine uğradı. Orada bir adamı yılan sokmuştu. Sahabilerden tedavi için yardım istediler. Bir sahabi Fatiha suresini okuyarak hastayı iyileştirdi. Buna karşılık kendisine bir sürü koyun verdiler. Bunu öğrenen arkadaşları Allah'ın kitabı üzerine bir ücret aldığını söyleyerek bunu çirkin buldular ve Medine'ye geldiklerinde hükmünü Allah Rasulünden sordular. Nebi (s.a.s) şöyle buyurdu: "Karşılığında ücret aldığınız şeylerin en haklı olanı Allah'ın kitabıdır" (Buhari, İcare,16, Tıb, 34; İbn Mace, Ticarat, 8).

Hanefiler bunu bir tedavi (rukye) olarak kabul ederler ve tedavinin Kur'an-ı Kerim okumakla olup olmamasının sonucu değiştirmeyeceğini belirtirler (İbn Âbidin, a.g.e., V, 36).

Şafii ve Malikilerin bu görüşü, imamlık, müezzinlik vaizlik ve müftilik gibi taatlere de şamildir.

Hamdi DÖNDÜREN


3-)Âyet-i kerimede mealen buyruldu ki:

Ey kavmim! Peygamberliği tebliğ işinden dolayı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak Allah'a aittir. (Hud suresi: 29)

Allah için gaza edip buna ücret alan, Musa aleyhisselamın annesine benzer. O hem kendi çocuğunu emzirdi hem de ücret aldı. (Hadis-i şerif-Buhari)

İşçinin ücretini teri kurumadan ödeyiniz. (Hadis-i şerif-Et-Tergib vet-Terhib)

Velisinin izni olmadan, çocuğa iş yaptıran, ücret vermeye mecburdur. (Alaüddin-i Haskefi)

Ücret ile okunan Kur'an-ı kerimden ölüye ve okuyana sevab hasıl olmaz. (Ayni, Hayreddin-i Remli)


4-)(Wage) 1. Emeğin bedeli; işgücünün fiyatı.


2. Bir
üretim faaliyetine üretim faktörü olarak katılan emeğin üretilen ürün­den
aldığı pay. Mal cinsinden ücrete ayni ücret; para cinsin­den ücrete de nakdi
ücret denir.


5-)İş gücünün karşılığı olan para ve mal
Örnek:Ücret emeğin karşılığıdır. Anayasa


6-)Kiralanan veya satın alınan bir şey için ödenen para
Örnek:Fiyatından daha yüksek bir ücretle satın aldı. P. Safa


7-)Üretim faktörlerinden biri olan emeğin üretimden aldığı pay, diğer bir deyişle emek faktörünün fiyatı.


8-)İşçilere üretim sürecine katılmaları karşılığında belli sürelerde yapılan ödeme. krş. maaş


9-)Emek karşılığında alınan para.


10-)Bk. ödemelik


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Dues.
İngilizcesi İngilizce
Charge.
İngilizcesi İngilizce
Terms.
İngilizcesi İngilizce
Payment.
İngilizcesi İngilizce
Wages.
İngilizcesi İngilizce
Wage.
İngilizcesi İngilizce
Salary.
İngilizcesi İngilizce
Earnings.
İngilizcesi İngilizce
Rate.
İngilizcesi İngilizce
Emolument.
İngilizcesi İngilizce
Hire.
İngilizcesi İngilizce
Honorarium.
İngilizcesi İngilizce
Remuneration.
İngilizcesi İngilizce
Stipend.
İngilizcesi İngilizce
Wage rate.
İngilizcesi İngilizce
Screw.
İngilizcesi İngilizce
Cost.
İngilizcesi İngilizce
Price.
İngilizcesi İngilizce
Compensation.
İngilizcesi İngilizce
Disposable income.
İngilizcesi İngilizce
Kickback.
İngilizcesi İngilizce
Quittance.
İngilizcesi İngilizce
Rate regulation.
İngilizcesi İngilizce
Reward.
Fransızcası Fransızca
Cachet

  • İşçilerin Ücret alamadıkları patronlarının köşkünü sardığı, bu sırada içerden ateş açıldığı iddia edildi.

Sizde içinde Ücret kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Ücret kelimesi anlamı 32 defa okunmuştur. [240924] Ücret kelime anlamı, Ücret nedir, Ücret ne demek, Ücret sözlük anlamı

Paylaş