Ibahıyye Nedir

Ibahıyye Nedir ? Ibahıyye Ne demek ?

1-)İBÂHİYYE



"Mübah kılmak, bir şeyin mübah ve meşru olduğunu kabul ve ilan etmek" anlamlarına gelen "ibaha" görüşünde olanlar. Asılsız te'villerle, İslam dininin koymuş olduğu yasakların bütününü veya bazılarını helal sayan, farzları ortadan kaldıran; nefsin hoşlanıp zevk aldığı her şeyi mübah ve meşru gören sapık ve batıl mezhep, anlayış (Bekir Topaloğlu, Kelam ilmi, İstanbul 1981, s. 226).

İbahilik, müstakil bir mezhep olmaktan ziyade, çeşitli bid'at mezheplerinde görülen ve genellikle İslam öncesi kültür kaynaklarından beslenen bozguncu ve sapık bir anlayış niteliğindedir. Bu nedenle, İbahiyeyi, Mu'tezile, Şia, Havaric ve Ehl-i Sünnet gibi müstakil bir mezhep olarak değil de, bir takım yıkıcı ve bozguncu maksatlara ulaşmak üzere çeşitli sapık mezhepler tarafından kullanılan bir anlayış ve görüş olarak ele almak daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.

Temelini dini mükellefiyetlere, emir ve yasaklara karşı keyfi bir tutumda bulan bu görüş; genellikle, Batıniler ve aşırı Şiiler (gulat) tarafından bir temel esas olarak benimsenmiştir. Sözü edilen keyfi tutum, yıkıcılığını genellikle te'vil maskesi altında sürdürmüştür. Sistemli bir şekilde ilk olarak Mutezile alimlerince kullanılan ve daha sonra da, belli bir nisbette Ehl-i Sünnet kelamcıları tarafından uygulanan ve bu anlamda müsbet bir tutum olarak değerlendirilen te'vil metodu. çok aşırı ve sistemsiz bir şekilde Batiniler, aşırı Şiiler ve bazı mutasavvıflar tarafından, art niyetlerine bir sığınak olarak kullanılmıştır.

Bu aşırı gruplar gayr-i İslami niyetlerini, siyasi ve ticari heveslerini te'vil metodunu istismar etmek suretiyle meşrulaştırmaya çalışmışlardır.

İnsanın dini mükellefiyetlere güç yetiremeyeceğini, kişinin dünya nimetlerinden yararlanmaması için hiç bir sebebin bulunamayacağını iddia eden ve bu nedenle de helal-haram şeklindeki bir ayrımı kabul etmeyen ibahi anlayış, bu şekliyle bir çeşit nihilizmi andırmaktadır.

Her türlü ahlaki kayıttan uzak, zevk verici iler şeyi hoş gören ve sınırsız bir hürriyet içerisinde dilediğini yapan bir insan... İşte ibahilerin hayata bakış tarzı budur.

Kötü gayelerini gerçekleştirmek için, te'vil metodunu akıl almaz bir şekilde saptırarak kullanan ibahilerin, görüşlerine mesned olarak çokça yararlandıkları Kur'an ayetlerinden birisi şudur: "Sana yakın gelinceye kadar Rabbine ibadet el" (el-Hicr, 15/99). Bu ayette gecen ve ''ölüm'' anlamına gelen "yakin'' kelimesini "kesin ilim" veya "te'vili bilmek" şeklinde yorumlayan batini dailer, dini mükellefiyetlerin belli bir seviyeden sonra son bulacağı şeklinde sapık bir kanaata vardılar ve bu doğrultuda propagandada bulundular.

İbahilerin bu konudaki görüşü şudur: "Bir insan sevgi ve aşkın son haddine ulaşır, kalbi saf hale gelir ve münafıklık bahis konusu olmadan imanı küfre tercih eder duruma ulaşırsa; emir, nehiy ve dini mükellefiyetler ondan sakıt olur. Büyük günah işledi diye Allah böylelerini cehenneme sokmaz... Bu mertebeye ulaşan insanlardan bedeni ve zahiri ibadetler düşer. Böyle kimselerin ibadeti, tefekkürden ibaret olur" ( Taftazani, Şerhu'l-Akaid, Çev. Süleyman Uludağ, İstanbul 1982, s. 347; Ebu'l Muin en-Nesefi, Bahru'l-Kelam fi Akaidi Ehli'l-İslam, Çev. Cemil Akpınar, Konya 1977, s. 206).

Bazı sufiler, riyazet ve nefis terbiyesiyle elde etmiş oldukları keşif ve iyi haller neticesinde, kendilerinden ibadetlerin sakıt olduğu zannına kapıldılar. Onlar şöyle demişlerdir: "Biz daima huzur-ı ilahiyi müşahede etmekteyiz. Rukü' ve sücuttan maksat, gafil olan kalbi huzura getirmek ve Allah sözünü hatırlamaktır. Biz bir an dahi Allah'tan gafil değiliz... Artık bizim ibadete ihtiyacımız yoktur"

(İbnu'l-Cevzi, Telbisu İblis, Nşr. M. Mehdi İstanbuli, 1976, s. 390; İ. Agah Çubukçu, İbahilik ve Batinilik, A. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. XVIII, Yıl 1970, s. 68).

İbahiliği benimseyen bazı batıni fırkalar, şer'i esasları, İslam öncesi motiflerden kaynaklanan sapık düşünceler doğrultusunda te'vil ettiler. Düşüncelerini yaymak için, dini emirleri hiçe saydılar.

Kendi sapık düşüncelerine tabi olanlara kız kardeşlerle ve kız evlatlarla evlenmeyi, şarap içmeyi ve bütün zevk verici şeyleri helal kıldılar. İnsan ve yaratılışın arzu ettiği her şeyi mubah gören ve günah mefhumu diye bir şey kabul etmeyen İbahiyeci batiniler bu görüşlerini desteklemek üzere; "de ki, Allah'ın kulları için çıkardığı güzel rızıkları ve ziyneti kim haram kılmıştır" (el-Araf, 7/32) mealindeki ayeti delil getirmişlerdir. Ayetleri tamamen kendi heva ve heveslerine göre yorumlayan İbahiler, sadece bu ayeti değil, daha bir çok ayeti gerçek anlamından saptırarak kullanmışlardır (Abdulkahir el-Bağdadi, el-Fark beyne'l-Fırak, Çev. E. Ruhi Fığlalı, İstanbul 1979, s. 262).

Gulat'ın el-Mansuriye kolu, nikahı haram olan kadınları, kızları ve hatta erkekleri nikahlarının caiz olduğunu; leş kan, domuz eti, şarap ve kumar ne benzeri yasakları işlemede bir sakınca bulunmadığını ileri sürdü. Onlar şöyle dediler: Allah, kendileriyle güç kazanacağımız şeyleri haram kılmaz. Haram kılman şeyler, bir takım insanların isimleridir ki, Allah, o kimselerle dostluk kurmayı yasaklamıştır. Farzlar ise, Allah'ın, kendileriyle dostluk kurmamızı emrettiği kişilerin adlarından ibarettir. Cennet, zamanın imamını ifade eden bir remizdir. Cehennemle kastedilen şeyse, imamın düşmanlarından başka bir şey değildir (Abdülkerim eş-Şehristani, el-Milel ve'n-Nihal, Beyrut 1975, I, 179; Ebu'l-Hasan el-Eş'ari, Makalatü'l-İslamiyyin, Nşr.H. Ritter, İstanbul 1929, I, 10)

Yine, Gulat'ın el-Hattabiye ve el-Muğiriyye kolları da şarap, zina ve diğer yasakları işlemede herhangi bir günahın bulunmadığını ileri sürmüş ve teklifi ortadan kaldırmak istemişlerdir (el-Bağdadi, a.g.e, s.228; eş-Şehristani, a.g.e, I, 179).

"Bir kimse bir kere nebiyi, rasulü ve imamı tanıdı mı, artık neden hoşlanıyorsa onu yapsın", düşüncesinde olan bazı aşırı Şiiler de, haramları helal saymışlar; namaz, zekat ve orucu ortadan kaldırmışlardır (irfan Abdülhamid, İslam'da itikadi Mezhepler ve Akaid Esasları, Çev. M. Saim Yeprem, İstanbul 1981, s. 69).

İbahiliği bir prensip olarak kabul eden batınilerden bazıları şöyle demiştir: "Allah kadınları ve malı yarattı. Bunlar, insanlar arasındaki muamelelerde mübahtır. Öyle ki, bir kimse başkasının malma veya karısına muhtaç olursa, onu alır ve kullanır" (Ebu'l-Muin en-Nesefi, Bahru'l Kelam fi Akaidi Ehli'l-İslam, Çev. Cemil Akpınar, Konya 1977, s. 208).

İbahilerden bir grup, insan kaderinin önceden belirlendiğini, bu nedenle, iyiye ulaşmak ve mutlu olmak için ibadet etmenin veya kötülüklerden kurtulmaya çalışmak için çaba harcamanın anlamsız olduğunu iddia etmiştir.

Diğer bir grup ise, Allah'ın rahmet ve cömertliğinin herşeyi kuşattığını söyleyerek, ibadet etmeyi gereksiz görmüşlerdir. Bazıları da, Allah'ın ibadetlere ihtiyacı yoktur, düşüncesinden hareketle ibahiyeciliğe varmışlardır (bk. İ. Agah Çubukçu, a.g.m., s. 69).

el-Bağdadi, ibahileri ikiye ayırmaktadır. Birincisi, İslam'dan önce mevcut olanlar. Bunlara örnek olarak, haramları helal sayan ve insanların malda ortaklığını ileri süren Mazdekiye'nin adım zikretmektedir. ikincisi ise, İslam döneminde ortaya çıkan ve Babekiyye ile Maziyariyye adlarında iki fırkaya ayrılan el-Hurrem diniyyedir.

"Babekiyye'nin kendi dağlarında, bir gece bayramları vardır. Orada, şarap ve çalgıların etrafında toplanırlar ve erkekleri ile kadınları birbirine karışır. Lambaları ve yanan odunları söndüğü zaman da erkekler ve kadınları, kimin gücü kime yeterse öylece birbirlerine sahip olurlardı" (el-Bağdadi, a.g.e, s. 244-245).

Görüldüğü gibi, İbahilik İslam'ın ruhuyla taban tabana zıttır. Genelde, batınilik, gulat ve bazı tasavvuf muhitlerinde görülen ve mezhepler tarih kaynaklarında ilhadla eşit tutulan ibahiyeci görüş, temelini Mecusilik, Mazdekilik ve Zervanilik gibi gayri İslami mezheplerde bulmaktadır (İrfan Abdülhamid, a.g.e, s. 69).

"Şuur sahibi olduğu sürece buluğ çağına ermiş bir insan, kendisinden emir ve nehyin sakıt olacağı bir mevkie ulaşamaz", şeklindeki İslami düşünceye karşı, mükellefiyetleri belli bir olgunluk seviyesine kadar geçerli sayan, emir ve yasakları insanın zevk ve arzularına, yaratılışına ters düştüğü iddiasıyla hiçe sayan ve böylece her türlü rezaleti meşru gören ibahiyye hakkında söylenecek son söz şudur: "Bütün bunlar küfür ve dalalettir. Çünkü muhabbet ve iman konusunda insanların en mükemmel olanları peygamberler, özellikle Allah'ın sevgilisi Peygamberimizdir. Bununla beraber onlar için de eksiksiz ve mükemmel bir mükellefiyet hali bahis konusudur" (Taftazani, a.g.e, s. 347).

Yaşar K. AYDINLI


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Ibahıyye kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Ibahıyye kelimesi anlamı 16 defa okunmuştur. [242923] Ibahıyye kelime anlamı, Ibahıyye nedir, Ibahıyye ne demek, Ibahıyye sözlük anlamı

Paylaş