Ilım Nedir

Ilım Nedir ? Ilım Ne demek ?

1-)İLİM



İnsanın duyu vasıtaları ile elde ettiği veya Allah Tebarek ve Teala'nın vahiy yolu ile doğrudan doğruya gönderdiği, içinde zan ihtimali bulunmayan yakını bilgi.

İslami terminolojide ilim terimi; "bilgi" kelimesini karşılamak için kullanıldığı gibi, herhangi bir bilgi şubesini ifade için de kullanılır. Mesela; kelam ilmi, tefsir ilmi gibi. Keza, ilim ve bilgi terimlerinin bazen marifet kelimesiyle karşılanıldığı da bilinir.

Seyyid Şerif Cürcani'ye göre ilim: "Gerçeğe ve vakıaya uygun düşen bilgi ve kanaattır" (Cürcani, et-Ta'rifat, Beyrut 1985, s. 160).

Cürcani ilim için şu tarifleri de yapar: "İlim; bir şeyi olduğu gibi idrak etmektir. Bilgisizlik bilginin zıddıdır. Bilim, bilinenden gizlilik ve kapalılığın kalkmasıdır. İlim; nefsin, bir şeyin manasına ulaşmasıdır. Düşünen ile düşünülen arasında hususi bir alakadır" (Cürcani, et- Ta'rifat, s. 160, 167).

İlim, kesin olsun veya olmasın kavram (tasavvur) veya hüküm olarak mutlak manasıyla idrak etmektir. ilim; düşünme, fehmetme ve hayal etme manalarına da gelir" (Tahanevi, Keşşafü lstılahati'l-fünun, II, 1055).

İlim kavramının yanında çoğu zaman kullanılan marifet kavramı, daha hususi bir anlam taşır ve daha ziyade vasıtasız bilgiyi, sezisi, kalbi bilgiyi ifade etmek için kullanılır. ilim ahiret yolunu dosdoğru gösteren (kılavuz) bilgiler topluluğudur.

İnsanda ilmin ilk doğuşu; düşünmeden (basitçe), bir yol göstericiye başvurmadan elde edilir. İnsan, yaşı ilerledikçe sebeplerine başvurularak, düşünülerek, bir delille ilim elde etme yollarının var olduğunu anlar. Toplu olarak söylersek; birisi vasıtasız yolla doğrudan elde edilen ilim, diğeri vasıta ile elde edilen ilim vardır.

a) Vasıtasız ilim: Her insan kendi hususiyetleri ile kendi cinsleri arasında farklı ve ayrı yanlarıyla yaratılır. Tabii olarak var olan hususiyetleri bilmek, fertlere doğrudan, vasıtasız verilen bilgidir (ilimdir). İnsan, açlık, susuzluk, keder, neşe, korku vb. duyguları, çocuk, süt emmeyi; kuş, uçmaya; balık, yüzmeyi doğrudan öğrenir. Siyah ve beyazına diğer renklerin aynı bey olmadığı ve bir çok sevin mevcudiyeti vasıtasız olarak bilinir. Bu yolla genelde maddi seyler görerek öğrenilir.

b) Vasıtalı ilim; Bu çeşit ilim ise genel olarak akıl ve his aracılığı ile öğrenilen ilimdir. Vasıtalı ilimler ise, maddi olmayan, veya mevcut olup dışta maddi şekli bulunmayan, fizik ötesi dediğimiz gayb aleminden fikir, zihin yoluyla öğrenilir. İnsanda bulunan beş duyu (görme, işitme, koklama, tat alma ve dokunma) ile maddi şeyler hakkında (duyular vasıtasıyla) bilgi edinilir. Bir şey görünce şekil; bir ses işitince ses; bir şey koklayınca koku; ağzımıza yiyecek alınca o şeyin tadı; bir şeye dokununca onun yumuşak ve sert oluşu vs. hakkında vasıtalı bilgiler ediniriz. Ancak hastalık halinde tatlı, acı gibi gelir. Tren ve başka araçla giderken yol geriye gidiyor sanırız. Bu gibi bazı istisnalar dışında, duyular aracılığıyla, düşünerek, zihni bilgiler ediniriz. Ayrıca inceleme ve araştırma yoluyla da şüpheleri gideren doğru bilgilere ulaşırız.

İlimler farklı bakış açılarına göre şu tasniflere ayrılabilir:

Şer'i ilimler: Peygamber efendimizin getirdiği ilim.

Şer'i olmayan ilimler: Maddi, dünyevi ilimler. Ayrıca dini, akli ve dünyevi ilimler olarak, veya zahir, (dünya hayatını tanzim eden) batın (ebedi hayatı tanzim edici) ilimler olarak da kısımlara ayrılırlar.

İslam akaidine göre insanın ilim elde etmesinin yolları üçtür:

1- Havass-ı selime (sağlam duyu organları). Bunlar göz, kulak, burun, dil ve deri olmak üzere beştir. Bu duyu organları hastalıklardan uzak olduğu takdirde kendileriyle elde edilen bilgiye güvenilir.

2- Haber-i sadık (doğru haber). Bu ikiye ayrılır:

a) Mütevatir haber: Yalan söylemek üzere birleşmeleri aklen mümkün olmayacak kadar çok sayıda bir topluluğun vermiş olduğu haberdir. Bunda şüphe edilmez. Mesela bugün Avustralya kıtasının varlığını gözlerimizle görmesek bile bir çok kişi tarafından haber verildiği için tereddütsüz kabul ederiz.

b) Haber-i Resul: Allah tarafından gönderilen hak peygamberin vermiş olduğu haber ve söylemiş olduğu şeylerdir.

3- Akıl: İslam dini akla büyük önem vermiş, onu ilim elde etme yollarından biri olarak kabul etmiştir. Bir şey akılla düşünmeden hemen bilinirse buna "bedihi" denir. Düşünerek bilinirse "istidlali" denir

İslam dini ilme, okumaya ve bilgiye büyük önem vermiştir. Hz. Peygamber (s.a.s)'e inen ilk vahiyde okumaktan, kalemden, eğitim ve öğretimden bahsedilir: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alakadan yarattı. Oku! İnsana kalemle yazı yazmayı öğretip ona bilmediklerin öğrenen Rabbin sonsuz lütuf sahibidir" (el-Alak, 96/1-5).

İslam, insanın yaratılışına uygun bir din olduğu için bütün müslümanlara ilmi farz kılmıştır. Her müslümanın dini görevlerini yerine getirecek, helal ile haramı, hak ile batılı birbirinden ayırt edecek kadar bilgi sahibi olması farzdır. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s): "İlim tahsil etmek her müslüman erkek ve kadına farzdır" (İbn Mace, Mukaddime, 17) buyurmuştur.

Tıb, hesap ve teknik gibi cemiyet için gerekli olan her türlü bilgiyi öğrenmek farz-ı kifayedir. Bu tür ilimler cemiyetin bazı fertleri tarafından öğrenilirse bu farzı yerine getirilmiş olur. Fakat kimse öğrenmezse toplumun bütün fertleri Allah katında sorumlu olurlar.

Övünmek ve başkalarına karşı üstünlük taslamak için ilim öğrenmek ise mekruhtur.

İslam kadar ilme önem veren başka bir din yoktur. Kur'an-ı Kerim'de sadece ilim kelimesi yüzbeş defa zikredilir. Bu kökten gelen diğer kelimelerle birlikte bu sayı sekiz yüzellidokuzu bulur. Ayrıca "akıl, fikir, zikr" gibi kelimeler Kur'an-ı Kerim'de çok zikredilir.

İslam'a göre ilim ve hikmet müminin kaybolmuş malıdır; mümin, yerine ve söyleyene bakmaksızın onu nerede bulursa alır. Her fenalığın, hatta küfür ve şirkin de başı bilgisizlik ve cehalettir. Küfrün ne demek olduğunu bilen bir kimse kafir olmaz. şirkin ne demek olduğunu bilen, başkalarını Allah'a ortak koşmaz, Allah'tan başkasına ibadet etmez. Bunun içindir ki Kur'an-ı Kerim'de "Sakın ha cahillerden olma" (el-En'am, 5/35) buyurulmuştur. Kur'an-ı Kerim'in açıkça ifade ettiğine göre "Kulları içerisinde Allah'tan ancak alimler korkar" (el-Fatır, 35/28).

Kur'an-ı Kerim'de ilmin her çeşidi övülmüş, bilenlerle bilmeyenlerin bir olamayacağı açıkça belirtilmiştir: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? " (ez-Zümer, 39/9).

İslam ilmin, alimin ve ilim yolcusunun değerini yükseltmiştir. Kur'an-ı Kerim'de "Allah, içinizden iman edenlerle kendilerine ilim verilenlerin değerini yükseltir" (el-Mücadele, 58/15) buyurulur.

Peygamber efendimiz (s.a.s) de hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: "İlim tahsil etmek maksadıyla bir yola giden kimseye Allah Teala Cennet yollarından açar. Melekler, ilim ve tahsil edene karşı memnuniyetleri ve tevazuleri sebebiyle kanatlarını yere sererler. Göklerde ve yerde olan her şey, hatta su içindeki balıklar, alim için Allah'tan rahmet diler. Âlimin, bilmeden ibadet eden kimseye üstünlüğü, on dördündeki ayın, görünen diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne altın ne de gümüş bırakmışlardır, onlar miras olarak sadece ilmi bırakmışlardır. Kim ilmi almışsa büyük ve değerli bir şey almış demektir" (Ebu Davud, İlm, 1).

"Kim ilim tahsil etmek için (evinden veya yurdundan) çıkarsa geri dönünceye kadar Allah yolundadır" (Tirmizi, İlm, 2).

"Alimler yeryüzünün kandilleri, peygamberlerin halifeleridir. Onlar benim ve diğer peygamberlerin varisleridir" (Keşfü'l Hafa, H. No: 1751).

İslam'da ilim, Allah'ın rızasını kazanmak ve amel etmek için öğrenilir. Peygamber efendimiz (s.a.s), dualarında; "Allah'ım, bana öğrettiklerinle beni faydalandır; bana fayda sağlayacak ilim öğret, ilmimi artır" (Tirmizi, Daavat, 128); "Faydasız ilimden Allah'a sığınırım" (Tirmizi, Daavat, 68) buyurururdu.

Görülüyor ki, dünya ve ahiret saadetinin anahtarı ilimdir. İlim amellerin en faziletlisidir. Yukarıdaki emir ve sözlerin ışığında İslamiyet'le ilim birbirinden ayrılmaz iki şeydir demek mümkündür.

Dünya, ahiretin tarlası ve Allah'a giden yolun başlangıcıdır. Dünya düzenini ayakta tutmak için bildirilen bir takım desturlar vardır. İşte bu dünyada insanların ekonomik, sosyal, dini ve dünyevi bütün durumlarını düzenleyici ve insanları birleştirici kuvvet sadece ilim yoluyla kazanılır.

İlim, nefisleri helak edici ahlaksızlıklardan temizler; insanları aydınlatarak güzel ahlaka kavuşturur ve ahiret yolunun aydınlanmasını öğretir. İlim, Allahü Teala'nın kemal sıfatıdır. Peygamberlerin ve meleklerin şerefi ilimden gelmektedir. Allah'ın huzuruna ilimle gidilir. İlim tek başına faziletin de kendisidir.

Âlim ise, bilmeyen kalabalığa gerçek ve doğru yolu gösterici olması bakımından "Rabbinden sana indirilen gerçekleri insanlara bildir" (el-Maide, 5/67) ilahi emrine muhatap olan peygamberin izindedir.

İlmi Gizlemek:

Âlimler sahip oldukları ilimleri başkalarına aktarmak zorunda mıdırlar? Başka bir deyimle, ilmi gizlemek, kınanan ve suç sayıları bir iş midir?

Kur'an-ı Kerim'de bu konuda Yahudi ve Hristiyanlarla ilgili olmak ve hükmü müslümanları da kapsamak üzere bazı ayetler nazil olmuştur. İmam Suyuti "ed-Dürrü'l-Mensur" isimli eserinde, İbn Abbas'tan rivayet ettiğine göre, Muaz b. Cebel ve bazı sahabiler Yahudi bilginlerinden bir gruba Tevrat'taki bazı hükümleri sordular. Yahudiler bu bilgileri gizlediler ve haber vermekten kaçındılar. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti biz kitapta insanlara açıkça belirttikten sonra- gizleyenler var ya; işte onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet edebilenler lanet eder. Ancak tövbe edip, durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıklayanlar başkadır. Onları bağışlarım; çünkü ben tövbeyi çok kabul edenim, çok esirgeyenim" (el-Bakara, 2/159-160).

Yahudilerin gizlediği bilgiler arasında recim cezası bulunduğu gibi, Hz. Peygamber (s.a.s)'in geleceğini bildiren haberler de bulunmaktadır Nitekim bir ayette şöyle buyurulur; "Onlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de (vasıflarını) yazılı buldukları o elçiye, o ümmi Peygambere uyarlar" (el-A'raf, 7/157).

Ancak İslami hükümleri gizlemekten vazgeçip de tövbe eden, Hz. Peygamber'e iman ederek gidişini düzelten ve Allah'ın Peygamberlerine vahyettiği şeyleri insanlara açıklayanlar müstesnadır. Bunlar İslami hükümleri gizlemekten vazgeçtikleri takdirde Allah onların tövbesini kabul eder. Onları rahmet ve mağfiretine kavuşturur.

Ayet-i Kerime'nin hükmü yalnız Ehl-i kitaba değil; Allah'ın ayetlerini gizleyen ve şer'i hükümleri açıklamayan herkese şamildir. Çünkü ayetin ifade tarzı usul alimlerinin de dediği gibi özel sebebe bağlı olmaksızın genel anlam ifade eder.

Ebu Hayyan şöyle demiştir: "Açıkça anlaşılıyor ki, özel nüzul sebebi olsa bile ayetin umum manası, ehl-i kitap olsun, başkaları olsun ilmi gizleyen herkes hakkındadır. Ayet, Allah'ın dininden olup da yayılmasına ve duyurulmasına ihtiyaç duyulan herhangi bir ilmi gizleyen herkesi içine alır. Aşağıdaki hadis bu ayeti tefsir eder.

Hadiste şöyle buyurulur: "Kendisine bir ilim sorulup da bunu gizleyen kimseye kıyamet gününde ateşten bir gem vurulacaktır" (İbn Mace, Hakim).

Sahabiler de bu ayeti aynı şekilde anlamıştır. Ebu Hureyre'nin, şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Eğer Allah'ın kitabındaki bir ayet olmasaydı, size hiç bir hadis rivayet etmezdim" Ebu Hureyre bundan ilmi gizleyenlerle ilgili olan ayeti okumuştur (Ebu Hayyan, el-Bahru'l Muhit, I, 454).

Diğer yandan bazı alimler ilmi gizlemeye yol açacağı endişesiyle, yukarıdaki ayete dayanarak, Kur'an okuma karşılığında para almanın caiz olmadığını söylemişlerdir. Onlara göre ayet, hükümleri açığa vurmayı, yaymayı ve gizlemeyi emrediyor. Bir kimse. edası kendisine gerekli olan bir amel için ücret almaz. Namaz kıldığı için ücrete hak kazanamaması gibi. Çünkü namaz, Allah'a yaklaşmak için yapılan bir ibadettir. Bu yüzden namazı öğretmek karşılığında alınacak ücret caiz olmaz.

Ancak, sonraki (Müteahhirun) alimleri, ücret veya maaş alınmadığı takdirde dini görev ve çalışmaların ihmal edileceğini, dini tebliğin yaygınlaşamayacağını, ilmin giderek yok olacağını düşündüler ve dini ilimlerin eğitim öğretim ve tebliğinde görev yapanların, bu hizmetleri karşılığında ücret alabileceklerine dair fetva verdiler.

Durak PUSMAZ


2-)İstek ve tutkularda ölçülü davranma erdemi, ölçülülük, itidal.


3-)Güneşin, eşlek ve tutulum düzlemlerinin arakesit noktasından geçişi sırasında gece ve gündüzün birbirine eşit olduğu durum.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Equinoxe.
İngilizcesi İngilizce
Moderation.
İngilizcesi İngilizce
Equinox.

Sizde içinde Ilım kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Ilım kelimesi anlamı 12 defa okunmuştur. [243310] Ilım kelime anlamı, Ilım nedir, Ilım ne demek, Ilım sözlük anlamı

Paylaş