Amentü Nedir

Amentü Nedir ? Amentü Ne demek ?

1-)İman etmek için inanılması lazım olan esaslar. İman esaslarını kendinde toplayan kelime veya söz. İmanlı olmanın altı şartı.

Amentü kelimesinin lügat manası: "İman ettim, tasdik ettim, güvendim" demektir. Amentü’de bildirilen altı şeyin manalarını bilip, beğenip kabul eden kimseye müslüman denir. Her Müslümanın çocuğuna ezberletip, öğrettiği amentü duası şöyledir:

Amentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusulihi vel-yevmil ahiri ve bil-kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teala vel ba’sü ba’del mevt hakkun eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulühü.

Amentü’deki iman esasları altıdır:

1. Allahü tealaya inanmak: Allahü teala, hakiki ma’bud ve bütün varlıkların tek sahibidir. Dünya ve ahiret alemlerinde bulunan her şeyi yoktan var eden ancak Allahü tealadır. Her üstünlük ve bütün kemal sıfatlar O’nundur. Bütün noksan sıfatlardan uzakdır. Zaman ve mekanlı değildir. O’nun zıddı, tersi ve benzeri, ortağı, yardımcısı, koruyucusu yoktur. Anası, babası, oğlu, kızı, eşi yoktur. O, “Bir”dir. Yani benzeri yoktur. O’nda hiç bir surette değişme olmaz. Ezeli ve ebedidir. Bütün bunlara kesin olarak inanmak lazımdır.

2. Allahü tealanın meleklerine inanmak: Melekler, nurani varlıklardır. Diridirler, akıllıdırlar, emindirler. İnsanlarda bulunan kötülükler meleklerde yoktur. Günah işlemezler, emirlere isyan etmezler, Emrolundukları işleri yaparlar. Erkek veya dişi değildirler. Yemeleri, içmeleri yoktur. Evlenmezler. Çocukları olmaz. Allahü tealanın kıymetli kullarıdır. Meleklerin varlığını inkar etmek, onlara düşman olmak, Allahü tealaya karşı gelmek olur. (Bkz. Melekler)

3. Allahü tealanın indirdiği kitaplarına inanmak: Peygamberlere inen kitapların hepsi haktır, doğrudur. Allahü teala bu kutsal kitapları bazı peygamberlere, melekle okutarak, bazılarına ise, yazılı olarak, bazılarına da, meleksiz işittirerek indirdi. Bu kitapların hepsi Allahü tealanın sözleridir. Ebedi ve ezelidirler. Sonradan yaratılmış değildirler. Bunlar meleklerin veya peygamberlerin kendi sözleri değildir (Bkz. Kitap ve Kur’an-ı kerim).

4. Peygamberlere iman: İnsanları, Allahü tealanın beğendiği yola kavuşturmak, doğru yolu göstermek için gönderilmişlerdir. Bu peygamberlerin hiç bir kötü huyu, beğenilmeyecek hali yoktur. Peygamber olmadan önce ve sonra büyük, küçük hiçbir günah işlemezler. Yeni din getiren peygamberlere Resul, yeni din getirmeyip, insanları önceki dine davet edenlere Nebi denir. Emirleri tebliğ etmekte, duyurmakta ve insanları Allahü tealanın dinine çağırmakta Resul ile Nebi arasında bir ayrılık yoktur. Peygamberlere iman etmek, aralarında hiç fark görmiyerek hepsinin doğru sözlü olduğuna inanmak demektir. Onlardan birine inanmayan hiç birine inanmamış olur. Peygamberlerin sayısı belli değildir. Yüz yirmi dört binden çok olduğu meşhurdur. Bunlardan üç yüz on üç veya üç yüz on beş adedi resuldür. İlk peygamber hazret-i Adem, son peygamber Muhammed aleyhisselamdır. Kur’an-ı kerimde yirmi sekiz peygamberin ismi geçmektedir Bunlardan Zülkarneyn, Lokman ve Üzeyr’in peygamber olup olmadıkları belli değildir (Bkz. Peygamber).

5. Ahiret gününe, yani öldükten sonra dirilmeye, ebedi bir hayatın olduğuna inanmak: Ahiretin başlangıcı insanın öldüğü gündür. Kabirde “Münker ve Nekir” adlı melekler sual soracaklardır. Kıyamet kopacak, sonra herkes dirilecek, dünyada yaptıkları her türlü kötülük ve iyilikten hesap sorulacaktır. Bütün insanlar, Sırat Köprüsünden geçecektir. Cennet iyiler (müminler) için ve Cehennem kötüler (kafir ve günahkarlar) içindir. Her ikisi de şimdi vardır (Bkz. Ahiret).

6. Kadere, hayır ve şerrin Allahü tealanın takdiriyle olduğuna inanmak: İnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zarar, kazanç ve ziyanların hepsi Allahü tealanın takdir etmesi iledir. Allahü tealanın bir şeyin varlığını (var olmasını) dilemesine kader denir. Zamanı gelince meydana gelmesine de kaza denir. Kaza ve kader kelimeleri birbirinin yerine de kullanılmaktadır.

Bu inanılacak altı şeye veya birisine insan inanmaz ise müslüman olamaz. Çocuk bu altı şeyi öğrenmez ve inandığını söylemezse baliğ olduğu (ergenlik yaşına geldiği) zaman Müslüman sayılmaz (Bkz. Kaza ve Kader).


2-)ÂMENTÜ



İman ettim anlamında, iman esasları hakkında kullanılan tabir.

Âmentü kelimesi Arapça olup 'amene" fiilinin nefs-i mütekellim vahdesi (di'li geçmiş zamanın 1. tekil şahsı)dır. Türkçe'de "inandım" demektir. Terim olarak ise, iman esaslarını ifade için kullanılır. Zira Arapça'da inanç esaslarını topluca bildiren cümleler "amentü" kelimesiyle başlamaktadır ki şu cümlelerdir: "Âmentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusulihi ve'l-yevmi'l-ahiri ve bi'lkaderi hayrihi ve şerrihi mine'llahi teala". Bu cümlelerin Türkçe karşılığı şöyledir: "Ben, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe ve kadere, hayır ve şer her şeyin Allah'ın yaratmasıyla olduğuna inandım." İşte müslümanın amentüsü yani inanç esasları bu cümlelerde formüle edilmiştir. Bu formül elbette ayet ve hadislere dayanmaktadır. Nitekim Cenab-ı Allah şöyle buyurur: "...Fakat birr (kişiyi Allah'a yaklaştıran her iyi şey), Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab'a ve peygamberlere iman eden (in bu imanı)dır..." (el-Bakara, 2/177). Bu ayette ve Nisa suresinin şu ayetinde Cenab-ı Allah iman esaslarından beşini bir arada zikretmektedir. "Ey iman edenler! Allah'a, O'nun peygamberine, peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği Kitab'a iman (da sebat) edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini, ahiret gününü inkar ederek kafir olursa, şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır. " (en-Nisa, 4/136) Cenab-ı Allah bu ayette müminlere, Allah'a, O'nun peygamberi Hz. Muhammed'e, peygamberine indirdiği Kitab (Kur'an)'a, daha önceki peygamberlere indirdiği mukaddes kitaplara inanmalarını emretmekte ve Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar edenlerin doğru yoldan tam olarak sapıp kafir olduklarını bildirmektedir.

Ömer (r.a.)'den sahih senetle rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.s.), iman esaslarını altı madde halinde bildirmiştir. Cibril hadisi* diye meşhur olan bu hadise göre Cebrail (a.s.), Hz. Peygamber'in yanında ashabdan bir kısmının bulunduğu bir zamanda insan kılığında gelmiş ve Hz. Peygamber'in dizinin dibine oturarak İslam, iman, ihsan ve kıyamet hakkında bilgi edinmek ve bunları ashaba öğretmek istemiştir. İmanla ilgili soruya Hz. Peygamber şöyle cevap vermiştir: "İman, Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, bir de hayrı ve şerri ile kadere inanmandır." Cebrail de "doğru söyledin" diye tasdik etmiştir. (Buhari, İman, 37; Müslim, İman, 1; Ebu Davud, Sünnet, 15; Tirmizi, İman, 4; İbn Mace, Mukaddime, 9; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 51...) Hz. Peygamberin bu ve benzeri hadislerinde, iman esaslarını altı madde halinde bildirmesiyle, iman esasları Âmentü dediğimiz cümlelerde altı madde halinde ifade edilmiştir. Ehl-i Sünnet mensuplarınca ondört asırdır bu maddeler iman esasları olarak kabul edilmiş ve bu hususta icma-ı ümmet* tahakkuk etmiştir.

Her ne kadar iman esaslarını bildiren ayetlerde (el-Bakara, 2/177; 285; en-Nisa, 4/136..) kadere iman zikredilmemişse de kadere ve kazaya iman, Allah Teala'nın ilim, irade, kudret ve tekvin sıfatlarına inanmanın gereğidir. Bu sıfatlara inanma zarureti olduğu gibi bu sıfatlara iman da kaza ve kadere inanmayı gerekli kılar. Kaza ve kadere inanmak demek, iyi kötü, hayır fer, acı tatil her şeyin Allah'ın bilmesi, dilemesi, takdiri ve yaratmasıyla olduğuna inanmaktır. Ayrıca, Kur'an-ı Kerim'de mevcut bir takım ayetler kadere inanmamızı istemektedir. Mesela: "Şüphesiz biz, her şeyi bir takdir ile (kaderle, bir ölçüye göre) yarattık" (el-Kamer, 54/49), "O (Allah), her şeyi yaratıp ona bir nizam vermiş "mahlukatın mukadderatını tayin etmiştir." (el-Furkan, 25/2). gibi ayetler bunlardandır. Kaza ve kadere imanla ilgili ayet ve hadisler birbirini teyid ederek kesinlik ifade eder.

Bir insanın mümin sayılabilmesi, önce Allah'ın varlığına ve birliğine inanmasıyla gerçekleşir. Kısaca "La ilahe illallah * Muhammedün Resulullah" kelime-i tevhid*ini (birleme cümlesini) diliyle söyleyip kalbiyle buna inanan İslam'a ilk adımını atmış olur. Ancak hemen belirtelim ki bu cümle ile bütün iman esasları özlü ve toplu bir şekilde ifade edilmiş olur. Allah'ı yegane ilah tanıyan ve Hz. Muhammed'i O'nun elçisi (peygamberi) kabul eden kişi, Hz. Muhammed'in Allah tarafından getirdiği hükümlerin ve esasların tamamını toptan kabullenmiş ve benimsemiş demektir. Zaten İslami bir terim olarak iman şöyle tarif edilmektedir: "Hz. Muhammed (s.a.s.)'in, Allah tarafından getirdiği kesin olarak bilinen İslami esasların, hükümlerin ve haberlerin doğru ve gerçek olduğuna gönülden, tereddütsüz inanmak ve bunların yeryüzünde uygulanmasından yana olmaktır." Bu inanca sahip kişiye de mümin denir. Bütün bunlara iman edip uygulanmasını istemeyenlerin imanı yok hükmündedir.

Demek ki mümin sayılabilmek için sadece Allah'a inanmak yetmiyor. Allah'a inanmakla beraber Hz. Muhammed'in O'nun peygamberi olduğuna ilahi emir ve yasakların insanlar arasında uygulanmasının lüzumuna inanmak gerekiyor. Yine, amentü esasları dediğimiz imanın şartlarına yani Allah'ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, kadere, hayır ve şer her şeyin Allah'ın dilemesi ve yaratmasıyla olduğuna inanmak icab ediyor. Hatta bunlar da yeterli olmayıp; bunlarla beraber Kur'an ve mütevatir hadislerle bildirilen ve halkın, derin bir tefekkür ve muhakemeye ihtiyaç duymadan bilebileceği dini hükümlere de inanmak ve uygulanmasını istemek zarureti vardır. Mesela, beş vakit namazın farz olduğuna, rekatlarının belli sayıda olduğuna, Ramazan orucunun, zekatın, gücü yetene hac etmenin farz olduğuna; haksız yere insan öldürmenin, şarap içmenin, ana-babaya asi olmanın, hırsızlık ve zina etmenin faiz ve yetim malı yemenin, vb. haram olduğuna inanmak şarttır...

İman bir bütün olup bölünme kabul etmediğinden, mümin sayılabilmek için bütün bu saydıklarımıza topluca ve herbirine ayrı ayrı inanma ve yeryüzünde bu hükümlerle hükmetmenin gereğini kabul etme mecburiyeti vardır. Bu, inanılması zaruri hususlardan birinin inkarı, tamamını inkar sayılmaktadır ve kafir olmaya sebeptir. Hiç kimseye, iman konuları arasında bazılarına inanmak ve bazılarını reddetmek hakkı tanınmamıştır. 'Biz bazılarına inanırız, bazılarına inanmayız' demek küfürdür. (el-Bakara, 2/85; en-Nisa, 4/150-151).

Âmentü esaslarının mana ve mahiyeti hakkında özetle şunları söylememiz mümkündür: 1) Allah'a inanmanın manası şudur; Allah'ın var olduğuna; birliğine, eşi, dengi, benzeri olmadığına; yegane yaratıcı olduğuna; O'ndan başka bir ilah bulunmadığına; Allah'ın Kur'an'da bildirilen yüce sıfatlarına, her türlü kemal sıfatlarla muttasıf her türlü eksikliklerden uzak olduğuna; oğlu, kızı bulunmadığına; hiçbir şeye muhtaç olmadığına... vb. inanmak, 2) Allah'ın gözle görülmeyen nurani ve ruhani yaratıkları olan meleklerin varlığına inanmak, 3) Allah'ın, insanlar arasından, kendisiyle kulları arasında elçilik yapan peygamberler seçtiğine ve bunlardan ismi Kur'an'da bildirilenlerin tek tek peygamberliğine inanmak, 4) Allah'ın, peygamberlerden bazılarına kitaplar indirdiğine, bunlardan özellikle Hz. Muhammed (s.a.s.)'e indirilen Kur'an'a ve Kur'an'da zikredildiği üzere Hz. Musa'ya indirilen Tevrat'a, Hz. Davud'a indirilen Zebur'a, Hz. İsa'ya indirilen İncil'e inanmak, 5) Ahiret gününe, kıyametin kopacağına, dünya hayatının son bulacağına, herkesin öleceğine ve tekrar diriltileceğine; hesaba, Sırata, Mizana, Cennet'e, Cehennem'e... vb. inanmak, 6) Kadere, hayır ve şer her şeyin Allah'ın dilemesi ve yaratmasıyla olduğuna inanmak gerekmektedir.

Mümin sayılabilmek için bunlara toptan inanma gereği olduğu gibi, her birine ayrı ayrı inanmak da zaruridir. Bunlardan ve zarurat-ı diniyye (kesin dini emir ve yasaklar)dan herbirine inanmak gerekir. Bunlardan birini inkar, tamamını inkar sayıldığından, küfürdür. Zira imanda bölünme olmaz.

"Kalbinde arpa (zerre) ağırlığınca iman olduğu halde "La ilahe illallah" diyen Cehennem ateşinden çıkar (Cennet'e girer)" (Buhari, Tevhid, 19; Müslim, İman, 316, 325, 326; Nesai, İman, 18; Tirmizi, Birr, 61) hadisinin anlamı şudur: Cidden az bir imana sahip kimse Cehennem'de ebedi kalmaz. Cezasını çektikten sonra Cehennem'den çıkarılır, Cennet'e sokulur. Burada "az bir imanı olan" demek, "inanılması gerekenlerden bazılarına inanan, bazılarına inanmayan" demek değildir. İman bir bütün olduğundan, bu küfürdür. Müminler, iman esaslarına inanma açısından eşittirler. Ancak, imanlarının kuvvetli ve zayıf oluşları açısından farklıdırlar. Bir de İslam'ın emirlerinin yerine getirilmesi açısından farklıdırlar. "Kalbinde en küçük iman bulunan"dan maksat, zayıf bir imana sahip olup amellerde kusur eden demektir. Helal saymaksızın bazı haramları işleyen, farzları terk edenler cezalarını çektikten sonra Cennet'e gireceklerdir. (el-Ayni, Umdetu'l-Kari, Beyrut, (t.y), I, 168, 172, 173).

Şunu da belirtmek gerekir ki; bu ve benzeri hadislere bakıp da gayr-i müslimlerin (Ehl-i Kitab'ın) Cennet'e gireceğini sanmak imkansızdır. Çünkü -Allah Kur'an-ı Kerim'de onların kafir olduğunu açıkça bildirmiştir. (el-Maide, 5/17, 72-73; Nisa, 4/151-152). Cennet'i hak etmenin ilk şartı imandır. İman da, önce Allah'a Hz. Muhammed'in peygamberliğine inanmak ve bütün Kur'ani hükümlerin hiçbirin ihmal etmeden, eksiksiz olarak toplumda uygulanmasını istemekle gerçekleşir.

Mehmed BULUT


3-)Âmentü ve manası: Âmentü billahi ve melaiketihi ve kütübihi ve rusulihi vel yevmilahiri ve bil kaderi hayrihi ve şerrihi minellahi teala vel-ba'sü ba'delmevti hakkun eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulühü (Allahü tealaya, meleklerine, kitablarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaderin, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna iman ettim. Öldükten sonra dirilmek haktır. Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed aleyhisselamın Allah'ın kulu ve resulü olduğuna şehadet ederim).

Âmentü'de bildirilen altı şeyin manalarını bilip, beğenip, kabul eden kimseye mü'min denir. (Kemahlı Feyzullah Efendi)

Müslüman olmayan bir kimse, kelime-i tevhidi söyleyip manasına kısaca inanınca, o anda müslüman olur. Fakat her müslüman gibi, bunun da imkan bulunca Âmentü'nün esaslarını ezberlemesi ve manasını iyice öğrenmesi lazımdır. (Damad)


4-)Bir oluş, düşünce veya ideolojinin temelini oluşturan değer yargıları.


5-)Arapça "inandım" anlamına gelen ve İslamiyetin temel inançları olan "Allah'a, onun meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanma"yı dile getiren söz.


6-)"İman ettim" demek olup Ehl-i Sünnet Mezhebi olan mü'minlerin iman esaslarını kısaca toplayan ifadenin has ismidir. (Osmanlıca'da yazılışı:amentü)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 


Dil
Anlamı
İngilizcesi İngilizce
Credo.
İngilizcesi İngilizce
Creed.

Sizde içinde Amentü kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Amentü kelimesi anlamı 69 defa okunmuştur. [235811] Amentü kelime anlamı, Amentü nedir, Amentü ne demek, Amentü sözlük anlamı

Paylaş