Ashab Nedir

Ashab Nedir ? Ashab Ne demek ?

1-)ASHÂB



Peygamber Efendimize iman ederek O'nu gören ve müslüman olarak ölen kimseler.

Lügat itibariyle ashab, arkadaş manasına gelen "sahib" kelimesinin çoğuludur. İslam ıstılahında "Hz. Peygamber'in arkadaşları" için, daha geniş kapsamıyla Resulullah'ı gören müminler için kullanılmıştır. Sahabi ve çoğulu olan sahabe terimleri de aynı manayı ifade eder.

Sahabi sayılabilmek için az da olsa Resulullah ile görüşmek şarttır. Bu sebeple Hz. Peygamber döneminde yaşamış, O'na iman etmiş, hatta O'nunla haberleşip yazışmış, O'na destek sağlamış kişiler ashabtan sayılmaz. Mesela o dönemin meşhur Habeşistan Kralı Necaşi Ashame böyledir. İyiyi kötüden ayırdedebilecek temyiz yaşında Peygamber Efendimiz'i gören çocuklar ise ashabtandır. Mesela Hz. Peygamber'in iki torunu Hasan ile Hüseyin'in durumu böyledir. Hz. Peygamber'e iman eden ilk kişi olarak ilk sahabi, Resulullah'ın mübarek eşi Hz. Hatice'dir. Son sahabi ise, genellikle kabul edildiğine göre 100/719 senesinde vefat eden Ebü't-Tufeyl Âmir b. Vasile el-Leysi el-Kinani'dir. Bu tarihten sonra yaşayan bir sahabinin varlığı bilinmemekle beraber İslam alimleri, Hz. Peygamber'in hayatının sonlarında söylediği: "Yüz sene sonra bugün yaşayanlardan hiç kimse hayatta kalmayacaktır. " (İbn Hacer, el-İsabe, Mısır 1328, I, 8) hadisine dayanarak ashabın bulunabileceği son zaman sınırı olarak 110/729 senesini belirlemişlerdir. İslam aleminde çok sonraki dönemlerde bile zaman zaman görüldüğü gibi artık bu tarihten sonra sahabi olduğunu iddia edenler çıksa da onlara itibar edilmez. Sahabenin mutlaka Hz. Peygamber (s.a.s.)'i bir an da olsa görmüş veya sohbetinde bulunmuş olması gerekir. Amalık, sağırlık veya dilsizlik gibi sebeplerle, görme ve sohbetten biri gerçekleşemezse, bu durum sahabi olmaya engel değildir. Nitekim Ashabın ileri gelenlerinden ve Peygamberimiz'in müezzinlerinden olan Abdullah İbn Ümmi Mektum, ama olduğu için Hz. Peygamber'i görememiş fakat, sohbetlerinde bulunmuştur.

Hz. Peygamberi dünya gözüyle görmek şarttır. O'nu (s.a.s.) rüyasında görenler sahabi sayılmaz.

Hz. Peygamber (s.a.s.)'i kendisine peygamberlik gelmeden önce gören veya O'nunla sohbet eden, fakat peygamberlikten sonra göremeyen kişi de sahabi sayılmaz.

Peygamberlikten sonra Resulullah (s.a.s.)'i gören kimsenin müslüman olması ve daha sonra dinden çıkmış olmaması gerekir. Binaenaleyh; henüz müslüman değilken Peygamberimizi gören bir kimse daha sonra müslüman olsa ve Hz. Peygamber (s.a.s.)'i göremese, sahabi sayılmaz. Yine, müslümanken Hz. Peygamber (s.a.s.)'i gören ve sahabi olan bir kişi, daha sonra irtidat edip dinden çıksa, sahabilikten de çıkar. Ancak, tekrar müslüman olur ve Hz. Peygamber'i görürse yine sahabi olur.

İslam'ın en güzel ve doğru bir şekilde öğrenilebilmesi için Hz. Peygamberin, dolayısıyla Ashab-ı Kiram'ın hayatını iyi bilmek gerekir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) ve O'nunla içiçe yaşamış olan Ashab-ı Kiramın hayatında müslümanlar için çok güzel örnekler vardır. Alimler, Hz. Peygamberin hayatını tafsilatlı bir şekilde tesbit ettikleri gibi, ashabın hayatıyla ilgili bilgileri de tesbite gayret etmişlerdir. İslam'ın ilk asırlarından itibaren sahabe biyografilerini tesbit için pek çok eser yazılmıştır. Bu kitaplarda sahabe, ya Hz. Peygambere yakınlık ve fazilet derecelerine göre veya isimlerine göre alfabetik bir şekilde ele alınmıştır. Bu tür kaynaklarda toplam olarak ancak, 10.000 kadar sahabenin hayatı hakkında bilgi verilmektedir. Aslında ashabın sayısı kesin olarak tesbit edilebilmiş değildir. Ancak genellikle Hz. Peygamber vefat ettiği zaman 114.000 sahabinin bulunduğu kabul edilir. Hayatları kitaplara geçen sahabiler; tanınan, bilinen, çeşitli özellikleriyle meşhur olan kimselerdir. Hayatlarıyla ilgili bilgiler sonraki asırlara intikal etmeyen veya Mekke-Medine gibi önemli merkezlerden uzakta yaşıyan sahabilerin isim ve hayatları bu kaynaklarda yer almamıştır .

Hz. Peygamber'in arkadaşları ve yakın dostları olan Sahabe-i Kiram, O yüce Peygamber (s.a.s.)'in şahsiyet ve dostluğundan çok istifade etmiş, kendilerine örnek alarak O'nun istediği gibi müslüman olmaya çok gayret göstermişlerdir. İslam'ın güçlenip yayılması için canlarıyla başlarıyla çalışmışlar, bu yolda, ölüm de dahil olmak üzere hiç bir şeyden çekinmemişler, Allah ve Resulunu, çoluk-çocuklarından, mallarından, hatta canlarından daha çok sevmişlerdir; Allah yolunda hiç çekinmeden yurtlarından hicret etmiş ve kanlarını akıtarak canlarını vermişlerdir. Böylece Ashab-ı Kiram'ın, Hz. Peygamber'le beraber olmaktan kazandıkları üstünlükleri ortaya çıkmaktadır. Nitekim bu ve benzeri özelliklerinden dolayı sahabe, Kur'an-ı Kerim'in müteaddit yerlerinde bizzat Allah'u Teala tarafından, hadisi şeriflerde de Peygamberimiz tarafından methedilmektedir.

"Böylece sizi (Ashab-ı Kiram) vasat bir ümmet yapmışızdır; insanlara karşı hakikatin şahitleri olasınız, bu Peygamber de sizin üzerinize tam bir şahit olsun diye" (el-Bakara, 2/143).

"Siz (sahabe) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız... " (Âli İmran, 3/ 110) .

"İslam'da birinci dereceyi kazanan muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar yok mu? Allah onlardan razı olmuştur. Onlar da Allah'dan razı olmuşlardır. Allah bunlar için, kendileri içinde ebedi kalıcılar olmak üzere, altlarından ırmaklar akan Cennetler hazırladı. İşte bu, en büyük bahtiyarlıktır" (et-Tevbe, 9/100).

"O ağacın altında müminler sana bey'at ederlerken, andolsun ki Allah onlardan razı olmuştur da kalplerindekini bilerek üzerlerine manevi bir kuvvet (moral) indirmiş ve onları yakın birfetih ile mükafatlandırmıştır" (el-Feth, 48/28)

"Muhammed Allah'ın Resulu'dur. O'nunla beraber olanlar (ashab) da kafirlere karşı çetin ve metin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rüku' edici, secde edici olarak görürsün. Onlar Allah'dan daima fazl-u kerem ve rıza isterler. Secde izinden meydana gelen nişanları yüzlerindedir..." (el-Feth, 48/29)

Ehl-i Sünnet nazarında ashabın büyük bir değeri vardır. Bu ve bunlara benzer bir çok Kur'an ayetinde açıkça veya ima ile ashabın faziletinden bahsedilmiştir. Peygamber Efendimiz'in pek çok hadislerinde toplu olarak, ya da fert fert ashabın faziletine yer verilmiştir ki, hemen hemen bütün ilk ve muteber hadis kaynaklarında bu hadisler, "Fedailü's-Sahabe= Sahabenin Faziletleri': veya benzeri başlıklar altında toplanmıştır. Mesela bu hadislerinden birisinde Peygamber Efendimiz: "Nesillerin en hayırlısı, benim neslimdir. " buyurmuştur. (Buhari, Fedailü Ashabi'n-Nebi, 1; Müslim, Fedailü's-Sahabe, 210-215)

Bir başka hadislerinde de şöyle demiştir: "Ashabım hakkında Allah'tan korkun, ashabım hakkında Allah'tan korkun! Benden sonra onları kendinize hedef haline getirip düşmanlık etmeyin! Kim onları severse bana olan sevgisinden dolayı sever. Kim de onlara kin beslerse bana olan kini dolayısıyla böyle yapar. Kim onlara eziyet ederse bana eziyet etmiş olur. Kim bana eziyet ederse Allah'a eziyet etmiş demektir. Her kim de Allah'a eziyet ederse çok geçmeden Allah onun belasını verir" (Ahmed b. Hanbel V, 57).

Peygamber Efendimiz'in Allah'tan alarak tebliğ ve yaşayışında tatbik ettiği veya bizzat kendisinin koyduğu dini esasların, daha sonraki müslüman nesillere ancak ashaba dayanan sıhhatli nakillerle ulaşabildiği düşünülecek olursa, İslam açısından ashab-ı kiramın gerçekten bu övgülere ve kendilerine saygı gösterilmesi konusundaki ikazlara layık oldukları açıkça anlaşılır. Bu sebeple ashabtan birinden bahsederken isminin arkasından "Radıyallahü anh = Allah ondan razı olsun!" demek, bize düşen saygı görevinin gereğidir. İslam dininin sıhhatli bir şekilde sonrakilere aktarılmasında temel unsur ashab olduğu içindir ki Ehl-i Sünnet alimlerine göre Kur'an ve Sünnet'in de övgüsüne nail olan ashab-ı kiram, tamamıyla adalet ve itimat sahibidirler.

Sahabe-i Kiram bir pervane gibi Peygamberimiz'in etrafında dolaşır ve O'ndan (s.a.s.) bir şeyler öğrenmeye gayret ederdi. Çeşitli dünya meşgalelerinden dolayı Hz. Peygamber'in yanına gelemeyenler, ertesi günü başkalarına sorarak eksiklerini giderirlerdi. Bazıları İslam'ı öğrenmek için, boğaz tokluğuna Peygamberimizi (s.a.s.) takip eder bazıları da Efendimiz'in sözlerini yazarak tespit etmeye çalışırdı. Ashab, Hz. Peygamber'i dinlerken sanki başlarında birer kuş var da, hareket etseler uçup gidecekmiş gibi pür dikkat kesilir, ayrıldıktan sonra da duyduklarını daha iyi öğrenebilmek için aralarında müzakere ederlerdi.

İslam'dan önceki ümmetler, peygamberlerinin hayatı, sözleri ve davranışları ile ilgili bilgileri daha sonraki nesillere sıhhatli bir şekilde ulaştıramamışlardır. Diğer hususlarda olduğu gibi, müslümanların bu hususta da üstünlüğü vardır. Ve bu üstünlük Ashab sayesinde olmuştur. O da, Hz. Peygamber'in hayatı ile ilgili -en ince ayrıntısına kadar- bilgileri, O'nun sözlerini, davranışlarını, takrirlerini, ahlaki ve cismani özelliklerini... sonraki nesillere sağlıklı bir şekilde aktarmadır. Bugün, Hristiyanlar Hz. İsa'nın, Yahudiler Hz. Musa'nın sözlerini -İncil ve Tevrat dışındakileri- ancak kulaktan dolma, esatir (uydurulmuş hikayeler) halinde, mesnetsiz bilgiler olarak elde edebilmektedirler. Halbuki müslümanlar, Peygamberimiz'in binlerce, onbinlerce hadis ve sünnetine, senedli bir şekilde ve ta o zamana kadar uzanan yazılı belgeler halinde sahip durumdadırlar. Müslümanlar bunu Ashab'a borçludur. Onlar, Peygamberimiz'den duydukları, yazdıkları hadisleri hiçbir değişikliğe uğratmadan, kendilerinden sonrakilere ulaştırmışlar ve bunu bir ibadet vecdi ile yapmışlardır. Daha sonra gelen nesiller de hadisleri aynı şekilde bir sonrakilere naklederek günümüze kadar sağlam bir şekilde gelmesine hizmet etmişlerdir .

Peygamberimiz'in vefatından ve Hz. Ömer zamanındaki fetihlerden sonra İslam devletinin muhtelif bölgelerine dağılan bazı sahabiler, oralarda bereketli birer ilim merkezi oluşturmuşlar ve yeni müslüman olanlara İslam'ı ve Hz. Peygamber'in sünnetini öğretmişlerdir. Böylece, İslam dininin sağlam bir şekilde Arap yarımadası dışına yayılması da, Ashab'ın yaptığı hayırlı hizmetlerdendir.

Ancak Ashab'ın İslam'a girişleri ve hizmetleri, İslam uğruna çektikleri çileler ve gösterdikleri çabalar, hicretler ve gazvelerdeki durumlarının üstünlüğü yanısıra; her şeye rağmen birer insan oldukları da gözönünde bulundurulduğunda, Ashab'ın hepsinin birbiri ile aynı değerde olmayacağı aşikardır. Bu bakımdan, farklı görüşler de bulunmakla beraber derece itibariyle ashab-ı kiram genellikle oniki tabakaya ayrılmıştır:

1. Aşere-i mübeşşere (Cennet'le müjdelenen on sahabi ki bunların başında ilk dört halife gelir) ve Hz. Hatice, Hz. Bilal gibi ilk müslüman olanlar,

2. Hz. Ömer'in müslüman oluşu sırasında müşriklerin Daru'n-Nedve'de durum müzakeresi yaptıkları zamana kadar müslüman olanlar,

3. I. ve II. Habeşistan hicretine katılan ashab,

4. I. Akabe Bey'atı'nda bulunan sahabiler,

5. II. Akabe Bey'atı'na katılanlar,

6. Peygamber Efendimiz, hicreti sonunda Kuba'ya geldiği zaman orada

Resulullah'a kavuşup Medine'ye yerleşen muhacirler,

7. Bedr Gazvesi'ne katılan Ashabı Kiram,

8. Bedr Savaşı ile Hudeybiye Musalahası arasında hicret edenler,

9. Hudeybiye'de yapılan Bey'atü'r-Rıdvan'a* katılanlar,

10. Hudeybiye Musalahası ile Mekke fethi arasında hicret edenler,

11. Mekke'nin fethedilmesi üzerine müslüman olan Kureyşliler,

12. Hz. Peygamber'i Mekke Fethi sırasında, Veda Haccı'nda veya bir başka yerde gören çocuklar (Hakim en-Neysaburi, Ma'rifetü Ulumi'l-Hadis, Beyrut 1977 s. 22-24)

Diğer taraftan Ashab arasında büyük değeri haiz olanlar, Muhacirun (Mekke Fethi'ne kadar Medine'ye hicret edenler) ve Ensar (Hz. Peygamber'e ve müslümanlara kucak açıp destek olan Medineli müslümanlar) diye adlandırılan iki temel zümre olmuştur .

İslam aleminde, Ashab'ın faziletine, menkıbelerine ve hayatlarına dair bir çok eser yazılmıştır. Bunlar içerisinde en hacimli ve muhtevalısı, İbn Hacer el-Askalani'nin (ö. 852) el-İsabe fi Temyizi 's-Sahabe adlı kitabıdır. Bunun dışında şu iki kaynak da büyük önem taşımaktadır:

İbn Abdilberr (ö. 463), el-İstiab fi Ma'rifeti'l-Ashab;

İbnu'l-Esir (ö. 630), Üsdu'l-Gabe fi Ma'rifeti's-Sahabe.

Ahmet ÖNKAL


2-)1. sahib'in çoğulu. 2. Hz. Muhammed (S.A.S)'i görüp ona tabi olan kişil insanlık aleminin en seçkin simaları ve örnek neslidir, haklarında varid olan naslarla korunmuşlar, Allah'ın yardımını müşahade etmişler ve büyük peygamberin öğretilerini harfiyyen yaşamışlardır. ashab-ı kiram: yüce sahabeler.


3-)(Eshab) (Sahib. C.) Arkadaş olanlar. Sahip olanlar, kullanma yetkisine sahip kişiler. (Osmanlıca'da yazılışı:ashab)


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

  • Allah bizede cennette peygamber efendimizin Ashabından olmayı nasip etsin.
  • Bu çerçeve içinde Ashab her şeyi sorabilirdi.

Sizde içinde Ashab kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Ashab kelimesi anlamı 1715 defa okunmuştur. [241514] Ashab kelime anlamı, Ashab nedir, Ashab ne demek, Ashab sözlük anlamı

Paylaş