Dai Nedir

Dai Nedir ? Dai Ne demek ?

1-)DÂÎ



Davet eden, çağıran, bir kimseyi bir şeye sevk ve teşvik eden kimse. Arapça "deave" fiilinin ism-i faili olan kelime hu anlamıyla kullanıldığında, tarih boyunca insanları doğruya, hakka yöneltmek için Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerin birer dai, yani davetçi olduğu anlaşılmaktadır. Peygamberlerin insanları Allah'a çağırdıkları bir çok ayetlerle sabittir:

"(Ey Nebi) de ki: Benim yolum budur. Ben ve bana uyarılar bilerek insanları Allah'a çağırırız." (Yusuf, 12/108)

"... Rabbim, doğrusu ben milletimi gece-gündüz Çağırdım... " (Nuh, 71/5)

"Ey inananlar, Allah ve Peygamber sizi hayat verecek şeye (İslam şeriatına) çağırdığı zaman ona uyunuz" (el-Enfal, 8/24)

"(Musa), ben sizi kurtuluşa (her yönüyle İslam'ı kabule) çağırıyorum (ama) siz beni ateşe çağırıyorsunuz. Siz beni Allah'ı inkar etmeye çağırıyorsunuz. ben ise sizi, güçlü olan, çok bağışlayan Allah'a çağırıyorum" (el-Hicr, 15/41-42)

Peygamberler insanları ebedi kurtuluş sebeplerine yani Allah'ın vahdaniyet ve hakimiyetini kabule çağıran birer dai oldukları gibi, ümmetlerinden bu görevi yapanlar da Kur'an diliyle medhedilmişlerdir: "...Allah'a çağıran kimseden daha güzel sözlü kim vardır?" (en-Nahl, 16/33)

Aynı kelimeden türeyen dua da Allah'a yalvarma, Allah'tan dilekte bulunma, iman neticesi Allah'ı çağırma manalarında kullanılır: "Rabbınıza yalvararak ve gizlice dua edin." (el-A'raf, 7/55)

"... Benden isteyenin, dua ettiğinde duasını kabul ederim..." (11/186, 19/48, 72/20)

Allah'a samimiyetle inananlar, her zaman O'na dua ederken; insanların bir çoğu darda kaldıkları zaman Allah'a dua eder, genişliğe erince hiç dua etmemiş gibi hayata devam ederler; ya da Allah'a ortak koşarak O'na dua ederler. Bu tür dualar sahibine fayda vermediği gibi azgınlıklarını da artırır:

"İnsana bir darlık gelince, yan yatarken, oturur veya ayakta iken bize yalvarıp yakarır; biz darlığını giderince, başına gelen darlıktan ötürü bize hiç yalvarmamışa döner..." (Yunus, 10/12)

"Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar, ama Allah onları karaya çıkararak kurtarınca, kendilerine verdiği nimete nankörlük ederek O'na hemen eş koşarlar..." (el-Ankebut, 29/65; ez-Zümer, 39/8)

"O gün Allah, bana ortak olduklarını iddia ettiklerinize seslenin der. Onları çağırırlar fakat hiç birisi onların çağrısına gelmez" (el-Kehf 18/52; Kasas, 28/64)

"Allah'tan başkasına yalvarma. Öyle yaparsan şüphesiz zalimlerden olursun." (Yunus, 10/106; ve 26/13, 28/88)

Öte yandan İsmailiye, Karmatiye ve Dürziye mezheplerinin esaslarını halk arasında yaymakla görevli kimselere de dai denilmektedir.

İslam'ın daileri, peygamberler ve onların yolundan giden halis müminlerdir. Ancak İslam itikadi mezhepleri incelendiği zaman, Şiilerde, imamın kendisi için bir dai tayin etmesi zorunludur. Ayrıca ve özellikle Batıniyye mezhebinde dailik, insanları mezheblerine davet etmek, yedi mertebede tahakkuk etmek üzere adeta müessese halinde yaşamaktadır. Bütünü, temelde muhatabı aldatmaya dayanan söz konusu yedi mertebe şunlardır:

a) Teferrüs: Dai, gizliliğe uyma hususunda, sağlam ve zahiri şeyleri batıni anlama gelecek şekilde yorumlayabilmelidir. Aldatabileceği ve aldatamayacağı kimseleri tanımalıdır. Her insana durumuna göre konuşmalıdır. İbadete meyilli kişiyi mezhebine çağırmak istiyorsa, onu ibadete ve zühde sevkeder. Sonra ona ibadet ve farzların sebeplerini sorar, böylece onu şüpheye düşürür.

b) Te'nis: Teferrüse yakın olan bu hileli yol; insanın kendi mezhebiyle ilgili olarak benimsediği şeyleri gözünde süslemek, sonra da ona benimsediği şeylerin yorumunu sorarak onu inançları hakkında şüpheye düşürmektir.

c) Rabt: Davet olunacak şahsı, şeriatın esaslarını tevil isteği hususunda merakta bırakmaktır.

d) Tedlis: Şeriatın zahiri hükümlerinin (namaz, oruç, hacc, hadler..) kullara azab vermekten başka bir şey olmadığını söyleyerek, etrafındakileri batıni (gizli) manaları kabule müsait hale getirmek. Bu hususta "İnananlarla iki yüzlüler arasına, kapısının içinde rahmet ve dışında azab olan bir sur çekilir" (Hadid, 57/13) ayetini ileri sürerler.

e) Teşkik: Davet edilen şahsı, "Neden insanın iki kulağı, bir dili var? Tatlı su balığı ile deniz balığını ayıran özellik nedir? Neden sabah namazı iki rekat, öğle dört, akşam üç rekattır? Sure başlarındaki hece harflerinin manaları nelerdir?..." gibi sorularla şüpheye düşürmek.

f) Hal: Mezhebe çağrılan kişiyi şeriatın zahiri hükümlerinden tamamen çıkarmak.

g) Sulh: İslam'dan tamamen uzaklaştırmak. Haramların helalleştirilmesi.

Bu sıralamalarla dailer, muhataplarını İslam hakkında cevap veremeyecekleri tarzda şüpheye sevkettikten sonra, kendi batıl görüşlerini ileri sürerek muhatabı batıni mezhebini kabule zorlarlar.

Konu üzerinde araştırma yapanlara göre Batıniyye davetini kuranların başında, Irak valisinin cezaevinde birbiri ile tanışan Cafer b: Muhammed es-Sadık'ın kölesi Meymun b. Deysan ile Muhammed b. el-Hüseyin gelmektedir. Propagandalarına Dendan ve Tuz dolaylarında başladılar. Şia'nın gulatından olan Hululiyye'nin sapık fikrini benimseyen bir grup, Deysan'ın davetine kulak verince o da kendisinin Muhammed b. İsmail b. Cafer ı es-Sadık'ın oğullarından olduğunu iddia etti ve bunu kabul ettirdi. Sonraları Batıniyye mezhebine davet eden Hamdan Kırmıt (Karmat) diye biri ortaya çıktı. Karamita bu adama nisbet edilir. Davet hususunda, bunu, Ebu Said el-Cennabi takip etti. Mısır'da 358-567/968-1171 yılları arasında hüküm süren Fatımi hanedanı, mezhebin kurucularından ve davetçilerinden Meymun b. Deysan el-Kaddah'ın devamıdır. İran Karmatileri de Hamdan Kırmıt'ın kardeşi Me'mun'un devamıdır. Nişapur'da bu mezhebin eş-Şarani diye bilinen bir grup daileri zuhur etti. Haccac orada vali iken de öldürüldü.

Tarihi kaynaklara göre, Batıniyye'nin daveti el-Me'mun zamanında ortaya çıktı, El-Mutasım zamanında yayıldı. Batıniyye, kendilerinin kabul ettikleri Batıni inanışları üstün gören kimseleri "Usus" olarak tayin ederlerdi. Bunlar ayet ve hadisleri kendi esaslarına göre yorumlarlardı. Mecusilerin inançlarıyla Batıniyye'nin inançları birbirine benzerlik göstermektedir. Nur ve zulmeti, iyi ve kötüyü yaratan iki ayrı yaratıcı kabul eden Mecusilere karşılık Batıniler de bu alemin idarecisi olarak ilah ve nefsi, diğer bir ihtimalle akıl ve nefsi kabul ederler. Ateşe tapma benzerliklerini de, Bermekiler'in er-Reşid'e süslü bir şekilde Kabe'nin ortasında, üzerinde ebedi olarak öd ağacı yakılacak bir buhurdanlık koymasını söylemekle ve mescidlerde buhur yakmakla ortaya koymuşlardır.

Dai, Şia'da İsmailiyye mezhebinin mertebe silsilesinde beşinci derecede bulunur. İsna aşeriyyenin oniki imamına mukabil, dailerden başka, Batıniler'in akidelerini yaymakla sorumlu olan oniki hüccetteri vardır ve bunların her biri Horasan, Irak ve el-Cezire'de davet ile meşgul olurlar. İmamın ilmi de sadece sahibi Cezire ünvanına sahip kişilerce aleme yayılırdı. Batınilerde sabık (Bari Teala); tali (akl); cadd (heyula); feth (halü mutlak); hayal (zaman-ı mutlak) tabirleri vardır ve bu tabirleri şer'i anlamlara uydurmak isteyenlere göre, sabık; kalem; tali; levha; cadd; baht; men ve ifaya, vermeye ve yasaklamaya memur edilmiş olan melek; feth: cad'ın veziri olan Mikail; hayal: Cibril'dir.

Dürzilerde dailer, daha aşağı mertebedeki ruhanilerin başında bulunurlar. Vazifelerinde kendilerine yardım etmek üzere Ma'zun ve Mukassir denilen yardımcıları vardır. Selahiyetlerini tali adı verilen beşinci büyük ruhani reisten alırlar. Dailere "Da'il İclal: yüceliğe davet eden kimse" denildiği gibi; el-Cad ismi de verilir. Dailer, müminlere okunmak üzere mezhebin üstadlarından risale ve sicil alırlar.

Dai kelimesi, biri diğerinden daha aşağı mertebede bulunan şahıslara delalet etmek üzere de kullanılır. Karmatiler ile Fatımiler'in tarihlerinde "Dai ed-Dua" tabirine rastlanır.

En meşhur dailer, Abdan ve Hamdan Karmat (Karmati mezhebinin kurucuları) dir. Hamdan Irak'ın ilk büyük daisidir. Zikraveyh de, maiyetindeki dailerle Suriye ve Irak hudutlarındaki kasabaları tahrip edebilecek derecede bir kuvvet toplamaya muvaffak olmuş ve nihayet 294/906-907 yılında mağlup edilerek öldürülmüştür. Ebu Said el-Cennabi (v. 300/913) Ebu Abdullah Muhtasıb en küçük mertebede bir dai olarak işe başlamış, askeri dehası ile Ketama kabilesinin başına geçerek Ubeydullah adına Kuzey Afrika'yı fethetmiştir. Ubeydullah daha sonra Mehdi ilan olunarak 296/906 yılında Mısır'da Fatımiler hanedanı kurmuş ve Ebu Abdullah'ı kıskandığı işin, tahta geçtiği yıl (298/911) onu öldürtmüştür.

Cengiz YAĞCl


2-)İslam dünyasında ortaya çıkan bazı fırkalarda mezhebi yayma yetkisi verilen kimsenin ünvanı.


3-)Dua eden, duacı.


4-)Davet eden, çağıran.


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

  • The Laborer gazetesinde yer alan habere göre, Kamu Güvenlik Bakanı Tran Dai Quang, Vietnam'ın kendi kimyasal maddelerini üreteceğini söyledi.
  • Genel menajer Boray Dai yaptığı açıklamada, son 3 haftada yaptıkları zorlu mücadeleleri kayıpsız atlattıklarını belirtti.

Sizde içinde Dai kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Dai kelimesi anlamı 378 defa okunmuştur. [241671] Dai kelime anlamı, Dai nedir, Dai ne demek, Dai sözlük anlamı

Paylaş