Delhi Nedir

Delhi Nedir ? Delhi Ne demek ?

1-)Hindistan’ın federal başşehri olan Yeni Delhi’yi de içine alan şehir. Hindistan’ın ortakuzey kesiminde yer alır ve bölgenin ulaşım ağının odak noktasını meydana getirir. Tarih boyunca çeşitli imparatorluk ve krallıklara başşehir olan Eski Delhi, günümüzde bölgenin ekonomi ve yerleşme merkezidir. Hemen güneyindeki Yeni Delhi ise idari hizmetlerin toplandığı bir şehir durumundadır. Nüfusu 5 milyona yakındır. Yeni Delhi’ninki ise 300.000 civarındadır.

Delhi birlik toprağı, Ganj kolu Yamuna Irmağının batı yakası boyunca uzanır. Batısında Aravalli Sıradağlarının kuzey uzantısını teşkil eden Delhi Sırtı yer alır. Delhi şehri Himalaya Dağlarının 160 km güneyine düşer. İklimin belirgin özelliği aşırı kuraklık ve çok sıcak yazlardır.

Eski Delhi’de binalar ve sokaklar iç içedir. Yeni Delhi ise İngiliz sömürgesiyken inşa edildiğinden, üst rütbeli subayların rahat edeceği tarzda planlı, yeşil alanlı ve sükunetin hakim olduğu bir mimariyle kurulmuştur.

Delhi’nin çarpıcı mimari eserleri Hindistan tarihinin bütün dönemlerini yansıtır. Erken Peştu üslubunun örneği olan Kutb Minare ve Kuvvetü’l-İslam Camiinde Hint üslubu ve yapı malzemeleri İslam motifleri ve yapı şartlarına uyarlanmıştır. Tuğlukabad ile Seyyid ve Ludi hükümdarlarının türbelerinde görülen Geç Peştu üslubu, zarif kubbe, mermer, çini ve süslemelerle ayırt edilir. Geç Babürlü mimarisini; Kırmızı Kale (Lal Kila) ve Mescid-i Cumanın belirgin özellikleri süslü dış yüzeyler, üst üste binmiş kubbeler ve yüksek minareler aksettirir. 25 m yüksekliğindeki kırmızı kumtaşı surlarla çevrili Kırmızı Kalenin dibinde bir dizi saray, bahçe, kışla ve bina yer alır. İngiliz döneminden kalma Kendriya Saçivalaya, Parlamento Binası ve Başkanlık Sarayı İngiliz mimarisi ile geleneksel Hint kalıplarının özelliklerini birleştirir.

Delhi halkının yarısı göçle gelip yerleşenlerden meydana gelmiştir. Hindular nüfusun dörtte üçünü teşkil eder. Geriye kalan nüfusun çoğu Müslümandır. Hıristiyan ve Budacı topluluk az bir nüfusu teşkil eder. Delhi, büyük bir ticaret, turizm ve kültür merkezidir. Tekstil, besin ve kimyasal madde sanayii gibi modern sanayiler yanında Eski Delhi’nin el sanatlarından olan fildişi işleme, mücevhercilik ve kazancılık gibi etkinlikler de sürdürülmektedir.

Tarihin eski devirlerinden beri değişik yönetimlerce idare edilen Delhi, 1193’te Türk Sultanı Gurlu Muizzeddin Muhammed tarafından ele geçirildi. Delhi 1206’dan 1526’ya kadar Müslüman Delhi sultanlarına başşehir oldu. Bu dönemlerden kalma eserler Delhi’nin medeniyetinin temelini oluşturur. 1526’da Hint-Türk İmparatorluğunun hakimiyetine girdi. 1540’ta Afganlı Şir Şahın eline geçen şehri, Hümayun, 1555’te Şir Şahın haleflerinden geri aldı. Hint-Türk İmparatorları bir süre Agra yakınında saltanat sürdüler. Daha sonra Şah Cihan’ın inşa ettiği bu şehre sarayını taşıması üzerine, 1648’de Delhi, imparatorluğun başşehri oldu ve Şah Cihan adını aldı (Şahcihanabad). 1739’da İranlı Nadir Şah ve 1761’de Afganlı Ahmed Şah tarafından yağmalanan şehir, 1803’te İngilizlerin eline geçti. Sipahiler’in 1857’deki ayaklanması sırasında 11 Mayıstan 20 Ekime kadar onların işgalinde kaldı. İngilizler Yeni Delhi’yi inşa edince, Şahcihanabad, Eski Delhi adını aldı. Delhi 1911’de Hindistan İmparatorluğunun son başşehri, 1947’de de Hindistan’ın başşehri oldu.



DELHİ TÜRK SULTANLIĞI; Hindistan’daki Müslüman Gurlu Devletinin komutanlarından Kutbeddin Aybeg tarafından Delhi’de kurulan Türk devleti. Bu devlete; Mu’izziler, Halaciler, Tuğluklar ve Seyyidler olmak üzere dört Türk sülalesi birbiri arkasından hakim oldular.

İslamiyet, Aşağı İndüs vadisine ilk olarak Emeviler devrinde girmişti. SonralarıHindistan içlerine Müslüman askeri kuvvetlerini ilk getiren Gazneli hükümdarlarıydı. Gazneliler, Pencab bölgesini ele geçirerek, burayı Hindistan’daki daimi merkezleri yaptılar. İktidarlarının sonuna doğru ise Lahor merkez olmuştu. Gaznelilerin yerini alan Gurlular için Pencab, Hindistan’ın fethi için önemli bir merkezdi. Gurlu Hanedanından 1173 senesinden sonra Gazne’de hükümdar olan Şehabüddin (Mu’izzüddin) Muhammed, Ganj Ovasında hakimiyetini genişletti. Muinüddin Çeşti hazretlerinden aldığı işaretle, Ecmir’i fethetti. Emrindeki Türk asıllı kumandanlarından Kutbeddin Aybeg’i bütün Hindistan’ın fethiyle vazifelendirdi. Hindistan’da İslamiyetin yayılmasında önemli rol oynayan Muizzüddin, 1206 senesinde ölünce, Lahor’a giden Kutbeddin Aybeg, sultanlık teklifini kabul etti. Kuzey Hindistan’a hakim olup, Delhi Türk Devletinin temelini attı. Ölen Muizzüddin Muhammed’in kardeşi ve Batı Gurluların Sultanı Gıyaseddin Mahmud bu durumu kabul edip Kutbeddin’e, Melik ünvanını verdi. Bu sırada Sultan Muizzüddin’in komutanlarından Taceddin Yıldız, Gazne’de hüküm sürmekteydi. Aybeg, onu yenerek Gazne’ye girdiyse de, kırk gün kalabildi. Daha sonra Taceddin Yıldız’ın baskısı üzerine Hindistan’a çekildi. Orada İslamiyetin yayılması için çalıştı. Fethettiği yerleri cami ve medreselerle süsleyip, mümtaz ilim sahipleriyle şenlendirdi. alimlere, fakir ve muhtaçlara maaşlar bağlattı. Sulh ve sükunu sağlayıp, memleketinde her türlü zulme mani oldu. Hak ve adaleti hakim kıldı.

Kutbeddin Aybeg, 1210 senesinde vefat edince, yerine damadı Şemseddin İltutmuş geçti. İltutmuş öncelikle diğer bölgelerde bağımsızlıklarını ilan eden komutanları da hakimiyeti altına aldı ve Hindistan’da Türk İslam hakimiyetini yeniden kurarak, sağlamlaştırdı.

Daha sonra başarılı seferler düzenleyerek, hakimiyet bölgesini genişletti. Vindhya Dağlarının kuzeyinde kalan bütün Hindistan’ı ele geçirdi. Abbasi Halifesi Muntasır-billah tarafından tanınan Hindistan’ın ilk Müslüman Türk sultanı oldu. Nasır ve Emir-ül-Mü’minin lakabını aldı. Bir ara İsmaililer, onu öldürmeyi ve devleti ele geçirmeyi planladılarsa da, muvaffak olamadılar. Delhi sultanlarının en büyüklerinden olan İltutmuş, büyük İslam alimi Kutbüddin-i Bahtiyar Kaki’nin talebelerindendi. İslamiyetin Hindistan’da yayılması için çok gayret gösterdi. Ülkede birlik ve düzeni sağladı.

1236 senesinde Karakarlara karşı çıktığı seferde hastalanan İltutmuş, Mayıs ayında vefat etti. Ölümünden sonra kızı Raziye Begüm Sultan başa geçtiyse de ileri gelen devlet adamlarının muhalefeti üzerine tahtı terk etmek zorunda kaldı. İç karışıklıklar devleti yıkılmanın eşiğine getirdi. Nitekim Moğollar; Sind, Mültan ve Batı Pencap’a girdiler. 1241 senesinde Lahor’u yağmaladılar. Kırklar diye bilinen komutanlar arasında kıskançlık yüzünden parçalanmalar baş gösterdi. Guwalyar ve Rantambor bölgeleri devletin elinden çıktı. Do’ab’daki Hindli yol kesiciler yüzünden, Bengal ile haberleşme tamamen kesildi.

Bu sırada İltutmuş’un memluk (köle)lerinden biri olan ve soyca Kıpçak Türklerine dayanan Balaban, devlet içinde büyük bir nüfuz kazanmıştı. Balaban, sür’atle harekete geçerek, muhtelif bölgelerde isyanları bastırdı. Hind kabilelerini, racaları ve bazı emirleri cezalandırdı. 1247 senesinde Kalinca ile Kema arasındaki bölgeyi ele geçirdi. 1255 senesinde Kutluğ Hanın isyanını bastırdı. 1257 senesinde tekrar Hindistan’a giren Moğollara karşı büyük bir ordu hazırladı. Moğolların geri çekilmelerini fırsat bilerek birlikleri ile orduya katılmayan bazı vali ve beylerin üzerine yürüdü. Bunları sindirdi ve bir çoğunu affetti. Sultan Nasıreddin Mahmud Şahın 1266 yılında ölümü üzerine, iktidarın gerçek hakimi olan Balaban, Gıyaseddin lakabıyla tahta çıktı.

Tahta çıkar çıkmaz, merkez ordusunu yeniden düzenledi. Âsayişi bozan Hinduları ve Delhi civarındaki haydutları şiddetle cezalandırdı. Balaban, idaresi altında büyük bir ordu bulunmasına rağmen, sultanlığın kaybettiği toprakları geri almak için fazla bir gayret göstermedi. Tek düşüncesi, hudutları tehdid eden Moğollara karşı hazırlıklı olmaktı. Bu gayeyle Sind ve Batı Pencab’ın idari durumunu yeniden düzenledi. Bölgeye önce Şir Hanı, ölümünden sonra oğlu Muhammed Hanı vali tayin etti. Diğer oğlu Mahmud Buğra Han ise, bir orduyla kuzeyde bulunuyordu. 1279 senesinde Moğollar, Pencab’a saldırdılar. Delhi Sultanlığı topraklarında epeyce ilerleyerek Sütlüce Irmağını aştılar, fakat bozguna uğratıldılar.

Moğol saldırısını fırsat bilen Bengal Valisi Tuğrul Han ayaklanarak bağımsızlığını ilan etti. Balaban, Moğolları yendikten sonra, kuzeyde bulunan oğlu Buğra Hanın ordusunu da yanına alarak Bengal üzerine yürüdü. Tuğrul Han hazinesini ve fillerini alarak Orissa ormanlarına sığındı ise de ele geçirilerek öldürüldü. Bengal valiliğine oğlu Mahmud Buğra Hanı tayin etti. Balaban’ın 1287 yılında vefatından sonra başa geçen Muizzüddin Keykubad’ın başarısız idaresi, yerine geçen oğlu Keyumers’in de küçük yaşta olması üzerine Halaçların Reisi Firuz Şah, rakiplerini yenerek, Celaleddin lakabı ile Delhi Sultanlığının başına geçti. Celaleddin Firuz Şahın 1290 senesinde Delhi Sultanlığı tahtına geçmesinden sonra, idare Halaciler sülalesine geçti.

Delhi Sultanlığına hakim olan Halaç ailesi, eski bir Türk kabilesi olan ve kesin olarak tesbit edilemeyen bir tarihte Türkistan’dan göç edip, doğu Afganistan ile Hindistan’ın kuzey hudutlarına yerleşen Halaç Türklerine mensupturlar.

Firuz Şahın tahta çıktıktan sonra Hintli Prenslere karşı seferleri müsbet neticeler vermedi. Onun asıl isteği Moğollardan uzak kalmaktı. 1291-92 senesinde Moğol ordusunun büyük bir istila teşebbüsü başarıyla önlendi ve Moğolların çoğu esir edildi. Bu esirlerin büyük bir kısmı Müslüman olarak Delhi Türk Sultanlığının hizmetine girdiler. Aynı sene içinde Mandor ve Ucceyn’e seferler düzenlendi. Bu arada Kara valisi ve damadı Alaeddin Muhammed, hükümdardan izin almadan Devagir üzerine sefere çıktı. 1294 senesinde sekiz bin kişilik bir süvari birliğiyle yola çıkan Alaeddin, Vindhyalar Dağlarını geçerek zor şartlar altında iki ay süren bir yolculuktan sonra, Devagir’e vardı ve şehri kısa sürede ele geçirdi. Alaeddin, aldığı büyük ganimetlerle ülkesine döndü. Firuz Şah bu galibiyete çok sevindi. Yeğenini tebrik ve teftiş için Kara’ya gitti. 1296 yılında çıktığı bu yolculuğu esnasında vefat etti. Yerine AlaeddinMuhammed Halaci geçti.

Alaeddin Muhammed, uzun seneler Moğol saldırılarına karşı koymakla uğraştı. 1299 senesinde Kutluğ Hoca’nın kumandasında 200.000 kişilik bir Moğol ordusu Delhi önlerine kadar geldi. Alaeddin, Moğollara karşı ordusunun az olmasına rağmen kahramanca savaştı ve Moğolları bozguna uğrattı. İç işlerini düzelten Alaeddin Muhammed, 1302 senesinde fetihler yapmak için sefere çıktı. Racistan’da ünlü Çitor Kalesini kuşatarak aldı. Fakat ordu bu seferden yorgun ve çok kayıp vermiş olarak döndü. Ayrıca Telingan Devleti üzerine gönderdiği ordu da başarı elde edemeden ve yorgun döndü.

1305 senesinde Amroha ve 1306 yılında Ravi yakınlarında, Moğollar bozguna uğratıldı. Bu mücadeleler sırasında Dipalpur eyaleti hudutları Melik Gazi Tuğluk’un idaresine verildi. Melik Gazinin her sene düzenlediği seferlerden dolayı da Moğol tehlikesi kalktı.

Kuzey Hindistan’ın hemen hemen tamamına hakim olan Alaeddin, 1308 senesinde Melik Kafur’u güney seferine gönderdi. Melik Kafur, önce Varangel’i 1310 senesinde de Madura ve Duaramudra’yı ele geçirdi. Böylece sultanlığın güney sınırları deniz sahiline kadar dayandı.

Sultan Alaeddin, hiç tahsil görmediği halde, şahsi kabiliyet ve tecrübeleri ile devlet topraklarını genişletti. Birçok idari yenilik yaptı. Müslümanların refah ve huzur içinde yaşamalarını sağlamaya çalıştı. Sultan Alaeddin 1316 senesinde ölünce, Melik Kafur, Veliahd Hızır Hanın yerine henüz 5-6 yaşındaki Şihabüddin Ömer’i tahta çıkardı. Buna karşı çıkan Alaeddin’in üçüncü oğlu Mübarek Han, Melik Kafur’u öldürttü. 1316 senesi Nisan ayında kardeşini de hapse attırarak Kutbeddin lakabı ile tahta çıktı. Mübarek Han, babasının bazı kanunlarını yürürlükten kaldırdı. Gucerat ve 1318 senesinde Devagir’deki isyanları bastırdı. Ancak bir Hindu dönmesi ve kölesi olan Hüsrev Han tarafından 1320 senesi Nisan ayında öldürüldü. Hüsrev Han tahta geçti.

Hüsrev Han, tahta geçtiği zaman Pencap’ta hudut bölgeleri kumandanı olan Gazi Melik Tuğluk isyan etti. Oğlu Fahreddin Cavna’nın da teşvikiyle Delhi üzerine yürüdü. Delhi önlerinde yapılan savaşı Gazi Melik Tuğluk kazandı. Hüsrev Han yakalanarak idam edildi. Gazi Melik de 1320 senesi Eylül ayının altısında Delhi Sultanlığı tahtına çıktı. Bu tarihten itibaren Delhi Sultanlığında Tuğluklar devri başladı.

Babası Türk, annesi Hindli olan Gazi Gıyaseddin Melik Tuğluk tahta geçtikten bir hafta gibi kısa bir zaman zarfında sükuneti sağladı. Tuğluk-abad adı ile yeni bir şehir kurdu ve burasını hükumet merkezi yaptı. Dekken’deki Varangel Racası isyan edince, Uluğ Han ünvanı alan oğlu Cavna Hanı o bölgeye gönderdi. Bu sefer, başarısızlıkla neticelendi. 1323 senesinde tekrar Dekken üzerine gönderildi. O da Bidar’ı fethettikten sonra Varangel’e doğru ilerleyerek burayı da ele geçirdi. Bu tarihten itibaren Varangel, Sultanpür olarak adlandırıldı. Cavna Han, bölgede son olarak Telingana’yı fethetti. Burası ilk defa doğrudan doğruya Müslümanların idaresine girdi.

1325’te Tuğluk Hanın ölümü üzerine oğlu Cavna Han, Muhammed Şah lakabı ile tahta geçti. Muhammed bin Tuğluk, bazı idari ve askeri tedbirler aldı. Güneydeki fetihler sebebiyle, bölgede yeni bir saltanat merkezi yapılmasına ihtiyaç duyarak, 1327 senesinde Devagir’i yeniden inşa ettirdi. Devletabad adını verdiği bu şehri hükumet merkezi yaptı. Hükumet memurları, alimler ve halktan pekçok kişi buraya yerleşti. Muhammed Han, gönüllü göçün az olması yüzünden halkı Devletabad’a göç etmeye zorladı. Bu duruma kızan halk, arazilerini terk ederek hırsızlığa başladı. Sultanın, bunlar üzerinde bir birlik göndermesi, arazide ziraat yapılmasını zorlaştırdı ve Delhi’de kıtlık baş gösterdi.

Muhammed Han devri bundan sonra daimi olarak isyanlarla geçti. 1335 senesinde Ma’ber Valisi Seyyid Celaleddin Madura, bağımsızlığını ilan etti. Sultan bu valinin üzerine yürüdü ise de bir netice elde edemedi. Böylece Ma’ber, Delhi Sultanlığının idaresinden çıktı.

Bengal Valisi Behram Han, 1338 senesinde ölümünden sonra sultanlığa bağlı Doğu Bengal eyaleti istiklalini ilan etti. Aradan bir sene geçmeden Ali Şah Kar adında bir kumandan isyan etti, fakat isyan anında bastırıldı. Arkasından Avadh Valisi Ayn-el-Mülk ayaklandı. Sultan bütün güçlüklere rağmen bu isyanı da bastırdı. Ayn-el-Mülk yakalanarak hapsedildi ise de bir süre sonra af edilerek tekrar Avadh valiliğine getirildi.

1343 senesinde Pencap eyaletindeki Sunam, Samana, Kaythal ve Guhram’da isyanlar çıktı. Ancak bu isyanlar şiddetli bir şekilde bastırıldı. Muhammed Tuğluk yine bir isyanı bastırmak üzere Sind Seferine çıktığı zaman Tahattha yakınlarında hastalanarak 1351 senesi Martında öldü. Muhammed Tuğluk’un ölümü sırasında Hindistan’da, üçü ayaklanmalardan ortaya çıkma beş tane bağımsız Müslüman Türk devleti vardı.

Başsız ve güçsüz durumda kalan ordunun ileri gelen kumandanları ve devlet adamlarının ısrariyle, ölen sultanın yeğeni Firuz Şah, sultanlığı istememesine rağmen, tahta çıkarıldı.

Firuz Şah, tahta geçtikten sonra devleti kuvvetlendirmek için seferlere çıktı. Bengal bölgesinin hakimi İlyas 1345 senesinde Batı Bengal’de bağımsızlığını ilan etmiş, 1352 senesinde ise Doğu Bengal’i ele geçirmişti. Firuz Şah, önce İlyas’ın üzerine yürüdü ve onu İkdala Kalesine çekilmeye mecbur bıraktı. Firuz Şah bu seferden sonra Orissa üzerine yürüyerek burayı ele geçirdi. Orissa Racası barış yapmak istedi. Senelik yirmi fil vergi vermek üzere barış yapıldı.

Firuz Şah, 1367 senesinde doksan bin süvari, 480 fil ve çok sayıda piyadeden meydana gelen ordusu ile Thattha üzerine sefer düzenledi. Çok büyük sıkıntıların, çekildiği bu sefer sonunda, Sind Camlarının hükümdarı Cam Mali’nin senede 400.000 Hind parası vermesi şartıyla anlaştılar.

Firuz Şah, 1388 senesi Eylül ayında seksen üç yaşındayken öldü. Her işinde alimlere danışan Firuz Şah, ülke topraklarını genişletmek için büyük seferlere çıkmaktan ziyade iç işleri ile uğraşmayı tercih etti. İşlerinde en büyük desteği hocası Celaleddin Hindi’den (rahmetullahi aleyh) görmekteydi. Vergileri koyup kaldırmakta dinin hükümlerine çok dikkat ederdi. Dine uymayan her türlü vergiyi kaldırdı. Devlet geliri azalacağı yerde daha da arttı. Devlet idaresinde yaptığı düzenlemeler, mali ve iktisadi alanlarda büyük bir gelişmeye sebeb oldu. Müslüman ve gayri müslim bütün halkın refah ve saadetine hizmet etti.

Firuz Şahdan sonra şehzadeler arasındaki mücadeleler, onun yaptığı bütün iyi işlerin tahrib olmasına ve sultanlığın kötü duruma düşmesine sebeb oldu. Bu mücadelelerden sonra torunu Gıyaseddin Tuğluk tahta geçti. Bu tarihten Timur Hanın 1398 senesindeki Hindistan Seferine kadar taht, altı defa el değiştirdi. Timur Han, 1398 senesi Eylül ayında İndus Nehrini geçerek Hindistan’a girdi. Delhi Sultanı Mahmud Şah elindeki yetersiz kuvvetlerle karşı koymaya çalıştı ise de Delhi önündeki muharebede yenildi. Delhi Timur Hanın eline geçti. Timur Han, 1399 senesinde Türkistan’a geri dönünce, Mahmud Şah yeniden hükümdar ünvanını aldı. Fakat önce Mallu, sonra da Devlet Han Ludi’nin elinde bir kukla hükümdar olarak kaldı. Mahmud Şahın 1413 senesinde ölmesiyle Tuğluk Hanedanı sonra erdi.

1414 yılında Delhi’yi ele geçiren Mültan Valisi Hızır Han, ölünceye kadar bölgeyi Timur ve Şahruh adına idare etti. Ölümünden sonra yerine geçen oğlu Mübarek, bağımsızlığını ilan etti. Böylece Delhi Sultanlığının idaresi, Resulullah sallallahü aleyhi ve sellemin neslinden olduklarını iddia etmeleri yüzünden “Seyyidler” adını alan Hızır Han nesline geçti.

Mübarek Şahın saltanatı, ayaklanmalarla geçti. Mübarek Şah, 1434 senesinde nüfuzunu kırmak istediği veziri Server-ül-Mülk tarafından öldürüldü. Yerine kardeşinin oğlu Muhammed, ondan sonra da 1444’te onun oğlu Âlem Şah çıktı. Hepsinin saltanatı, kargaşalık, ayaklanma, iç ve dış harblerle geçti. Bu yüzden devlet gittikçe zayıfladı. Son yıllarda devlet işleri Pencab’ın büyük bir kısmına hakim olan Behlül Han Ludi adında bir Afgan beyinin eline geçti. 1451 seneside Behlül’ün baskısına dayanamayan Âlem Şah, tahtı ona bırakarak Badaun’da yerleşti. Böylece Delhi Türk Sultanlığı sona erdi ve hükümdarlık Afgan asıllı Ludilerin eline geçti. (Bkz. Ludiler)

Delhi Türk Sultanlığının idari teşkilatı genelde Türk İslam devletlerinin teşkilatına dayanmaktaydı. Saray teşkilatının başında Vekil-i Dar bulunurdu. Ondan sonra idaresinde haciplerin görev yaptığı Emir Hacib veya Bar Bey denilen saray görevlisi gelirdi.

İdari işlere vezir bakmaktaydı. Dini işler ise, Sadr-üs-Sudur denilen görevlinin idaresindeydi. Bu zat aynı zamanda sultanlık baş kadısı Kadı-i Memalik görevini de yapardı.

Delhi Türk Sultanlığı, süvari kuvvetlerinin büyük rol oynadığı düzenli bir orduya sahipti. Askerler önce, iktalardan faydalanırlardı. Daha sonra maaş almaya başladılar. Orduda fillerin önemli bir yeri vardı. Fillerin üzerinde okçular bulunurdu. Ayrıca bunlardan düşman saflarını yarmak ve maneviyatlarını bozmak için faydalanılırdı. Ordunun piyade sınıfının çoğunu Hindular meydana getirirdi. Hassa askerleri dışında, piyadeler geçici olarak orduya alınırdı.

Birçok alim, şair, yazar ve sanatkarı himayelerine alan Delhi Sultanları, kültür ve sanatın gelişmesine büyük hizmet ettiler. Balaban devri, ilim ve sanat bakımından önemlidir. Onun devrinde Ferideddin Mes’ud, Sadreddin bin Behaeddin Zekeriyya, Bedreddin Ganevi gibi İslam alimleri, Hamideddin, Bedreddin Dımeşki, Hüsameddin gibi tıb alimleri yetişti. Büyük alim Emir Hüsrev Dehlevi, Delhi Sultanlarından himaye gördü. Hüsrev Dehlevi, Hindistan’da şiirlerini Farsça yazan şairlerin en büyüğüdür. Şairliği yanı sıra, tarihi eserler de yazmıştır. Delhi sarayında yaşayan şairlerden birisi de Hüsrev Dehlevi’nin yakın arkadaşı Necmeddin Hasan Senceri idi. Bu iki zatın yakın dostu tarihçi Ziyaeddin Berni 1357 senesine kadar Delhi Sultanlığının tarihini anlatan Tarih-i Firuz Şah adlı eserin yazarıdır. Nizamüddin Evliya, Feridüddin Genc-i Şeker ve Şeyh Nureddin, Celaleddin Hindi gibi büyük tasavvuf alimleri Delhi Türk Sultanlığı zamanında yaşamış, Hindistan’ın meşhur ve büyük velileridir.

Delhi Sultanları, geniş imar faaliyetlerinde bulundular. Günümüze kadar ulaşan birçok eserler yaptılar. Ayrıca yeni şehirler inşa ettiler. Yaptıkları eserlerin büyük kısmı Delhi’dedir. Kutbeddin Aybeg’in yaptırmaya başladığı 79 metre yüksekliğindeki Kutb Minar ismi ile meşhur minare daha sonra bitirilmiştir. Aybeg, ayrıca Cayna mabetleri enkazını kullanarak Kıdvet-il-İslam adlı camiyi inşa ettirdi.

Halaci Hanedanlığı zamanında Hindistan’daki Müslüman mimarisi, Selçuk mimarisi teknik ve üslubunun etkisinde gelişti. Alaeddin Halaci zamanında Kıdvet-il-İslam Camiinin yanında yapılan medrese bunlardan biridir.

Tuğluklarda Firuz Şah, birçok imar faaliyetlerinde bulundu. Ayrıca eski eserlerin tamir ve ihyasına büyük önem verdi. Hisar ve Cavnpur gibi birçok meşhur şehir kurdu ve tamir ettirdi. Ayrıca Firuzabad adıyla Delhi yakınlarında yeni bir başkent inşa ettirdi. Buranın güneyinde Havz-ı Hassı denilen büyük havuzun kenarında bir medrese yaptırdı. Bunlardan başka; 50 sulama bendi, 40 cami, 30 medrese, 20 hankah, 100 kervansaray ve han, 5 darüşşifa, 100 türbe ve mezar, 10 hamam, 150 sulama işlerinde de kullanılabilecek kuyu ve su biriktirmeye mahsus havuz, 100 köprü yaptırmıştır.

DELHİ SULTANLARI

Mu’izziler

Kudbeddin Aybeg : 1206

Aram Şah : 1210

Şemseddin İltutmuş : 1211

Rükneddin Firuz Şah : 1236

Celaleddin Raziye Begüm : 1236

Mu’izzüddin Behram Şah : 1240

Alaeddin Mes’ud Şah : 1242

Nasıreddin Mahmud Şah : 1246

Gıyaseddin Balaban : 1266

Mu’izzüddin Keykubad : 1287

Şemseddin Kayumers : 1290

Halaciler

Celaleddin Firuz Şah : 1290

Rükneddin İbrahim Şah : 1296

Alaeddin Muhammed Şah : 1296

Şihabeddin Ömer Şah : 1316

Kutbeddin Mübarek Şah : 1316

Nasıreddin Hüsrev Şah : 1320

Tuğluklar

Gıyaseddin Tuğluk Şah : 1320

Gıyaseddin Muhammed Şah : 1325

Mahmud Şah : 1351

Firuz Şah : 1351

İkinci Gıyaseddin Tuğluk Şah : 1388

Ebu Bekr Şah : 1389

Nasıreddin Muhammed Şah : 1390

Alaüddin İskender Şah : 1393

Nasıreddin Mahmud Şah (I. Saltanatı) : 1393

Nusret Şah : 1395

Nasıreddin Mahmud Şah (2. saltanatı) : 1399

Seyyidler

Hızır Han : 1414

Mu’izzüddin Mübarek Şah : 1421

Muhammed Şah : 1435

Alaeddin Âlem Şah : 1446


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?


  •          Ülkenin batısındaki Goa eyaletinden Delhi'ye giden uçak, Yeni Delhi havaalanına acil iniş yapmış, burada iki saat boyunca aranmış, sonuçta Mohla'nın silahsız olduğu ortaya çıkmıştı.
  • Yeni Delhi kentinde meydana gelen olayda altı kişinin cinayetten yargılanacağı tahmin ediliyor.

Sizde içinde Delhi kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Delhi kelimesi anlamı 288 defa okunmuştur. [250601] Delhi kelime anlamı, Delhi nedir, Delhi ne demek, Delhi sözlük anlamı

Paylaş