Ehl-I Dalalet Nedir

Ehl-I Dalalet Nedir ? Ehl-I Dalalet Ne demek ?

1-)EHL-İ DALÂLET



Doğru yoldan, sırat-ı müstakimden, Hz. Peygamber'in sünnet yolundan ayrılmış, bütün İslam dışı din ve düşünce akımları.

Doğru yoldan çıkıp kaybolmak anlamıyla kullanılan dalle (yalın hali dalale, dalal), Kur'an'da çeşitli kullanımlarla geçmektedir.

Dalalet veya dalal; doğru yoldan sapma, sapıklık, sapkınlık demektir. Dalal; doğru yoldan bilerek veya bilmeyerek sapmak anlamına da gelir (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, I, 135). Gaflet, hayret, gaybubet, helak manalarına da kullanılır. Dallin, sapıklar demektir ve Kur'an buyruklarına göre onlar dost edinilmeyecek, Allah'ın gazabına uğramış azıp-sapmış kişilerdir, dinlerini bölük bölük yapanlardır (el-Fatiha, 1/5-7; el-Enbiya, 9/159). Allah, cemaatten ayrılmamayı emretmiş, dinde çekişenleri reddetmiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) dinde her yeni şeyin bid'at, her bid'atin de dalalet olduğunu söylemiştir (İbn Mace, Mukaddime, 46). Kur'an'da hak ehli müminlere dalalet ehli olan kafirlerin nasıl karşı durdukları birçok ayetlerde anlatılır. Hz. Peygamber zamanında insanlar mümin, kafir (müşrik) ve münafık diye üç ayrı gruptu. Müminler ehl-i İslam, kafirler ve münafıklar ehl-i dalalet olarak tanımlanmıştır. Bunlar için Rasulullah, "Ben onlardan uzağım, onlar da benden " buyurmuştur. Bunlar ayrıca "siyah yüz sahipleri" diye tanımlanır (Âlu İmran, 3/106). Onlar, müteşabih ayetlere uyarlar (Âlu İmran, 3/7). Ehl-i Sünnet alimleri onları ehl-i kitab (Yahudi ve Hristiyanlar), ehl-i İslam'dan sapan sapık bid'at firkaları (Batınilik, Dürzilik, Hululiye, Cehmiye, Cebriye, Kaderiye, Neccariye, Müşebbihe, Hàriciye, Keşfiyye, Habıtiyye, Bahaiye vb ...) şeklinde tarif etmişlerdir.

İslam'da ehl-i dalalet'in öncüleri; İslam şeriatının ahkam ve akidesini zedeleyen sapık yollar ve bid'atlere dalan Cehmiye, Mu'tezile ve filozoflardır. Çağdaş dünyada dalalet ehlinin tarifini belirlemek için Kur'an-ı Kerim'deki dalal ifadelerinin anlaşılması gerekmektedir.

İman; doğru yola girmek,İslam'a teslim olmak demektir. Küfr ise imanın, ihtidanın karşıtıdır; doğru yoldan çıkıp kaybolmaktır. Kur'an-ı Kerim küfrü bu dalal anlamında çeşitli kullanımlarla bize göstermektedir: "Doğrusu babamız apaçık bir dalal içindedir" (Yusuf, 12/8) ayetinde Hz. Yakub'un oğullarının, kardeşleri Yusuf'u kıskanmalarına ilişkin olarak; "Erkek onun aklını basından almış, doğrusu biz kendisini apaçık dalal içerisinde görüyoruz dediler..." (Yusuf, 12/30) ayetinde Mısır hükümdarına karşı şehirli kadınların sözü olarak; doğru yoldan ayrılmak manasını ahlakı bağlamda kullanarak ele alınmaktadır.

Dalal'ın dini kullanım alanı ise Kur'an'ın bütün ayetlerinde sık sık vurgulanmaktadır: "...her kim yoldan şaşarsa (dalla) kendi zararına şaşar..." (el-İsra, 17/15); "Doğrusu O'nun yolundan kimin şaştığını (yadillu) ve kimlerin doğru yolda olduğunu en iyi Rabbin bilir" (el-En'am, 6/117); "Onlar, huda (irşad)dan mahrumiyet pahasına dalaleti (sapıklığı) ve aftan mahrumiyet pahasına da cezayı satın alanlardır" (el-Bakara, 2/175); "Hayır! Ahirette iman etmeyenler azab ve derin bir dalal içerisindedirler" (Sebe, 34/8); "Onlar bundan evvel bariz dalal içindeydiler" (Âlu İmran, 3/164); "Onların sürüden farkı yoktur; onlar yollarını daha da çok şaşırmış durumdadırlar" (Furkan, 25/44); "Doğrusu iman etmeyip Allah'ın yoluna engel olanların sapması (dallu) büyük bir sapmadır" (en-Nisa, 4/167); "İşte Rablerine iman etmeyenlerin misali: Onların amelleri fırtınalı bir günde rüzgarda kalan küllere benzer; elde ettiklerini elde tutamazlar. Dalal'in büyüğü işte budur" (İbrahim, 14/18).

Kafirler de mü'minleri dalalde olmakla suçlarlar!: "Ne zaman kendilerine bir uyarıcı gelse, kafirler ona yalancı demekte ve şunu söylemektedirler: Allah birşeyi indirmemiştir, siz büyük dalal içindesiniz" (el-Mülk, 67/9). Hz. Peygamber ise şöyle cevap verir: "O merhametlidir. Biz O'na inanır ve O'na bağlanırız ümitle. Siz kimin gerçekten dalal içerisinde olduğunu az zaman sonra öğreneceksiniz" (Muhammed, 47/29). Her ümmete hak yolu göstermek üzere peygamberler gönderilmiş ve genelde o ümmetlerin ileri gelenleri peygamberlere şöyle demişlerdir: "Doğrusu biz seni apaçık bir dalal içerisinde görüyoruz." Mesela Hz. Nuh şöyle cevap vermiştir: "Ey milletim, bende dalalet yok; ancak her bir yaratığın Rabbi olanın elçisiyim" (el-Âraf, 7/59-61).

Kur'an'da küfrün en karakteristik görünümlerinden biri olarak şirkin, putperestliğin bir dalal hali olarak zikredildiğini görürüz: "Müşrik, Allah'tan başka kendisine ne zarar verebilecek ne de faydası dokunabilecek olanı anar. Bu gerçekten dalalin derin olanıdır" (el Hacc, 22/12); "İbrahim, babası Azer'e 'Putlara ilahlık mı yakıştırıyorsun? Doğrusu ben seni de senin milletini de açık bir dalal içersinde görüyorum dedi" (el-Enam, 6/74).

Küfür, her türlü şekliyle gerçekten dalaldir. İşte vahyi yalanlayanlar için inen buyruklar: "O halde seyredin siz saşkınlar (dallun), kıyamet gününe yalandır diyenler; cehennemin zakkum ağacından yiyeceksiniz siz" (Vakıa, 56/52).

Ve onların sonları, acıklı akıbetleri için şöyle buyurulur: "Her kavimden elçiler yolladık; Allah'a kulluk edin, putlardan uzak durun diye. Kimini Allah yola koydu ama onlardan bazıları dalalete eğilimliydiler. Gez, gör, yeryüzünü, bak iftiracıların sonu ne olmuş" (en-Nahl, 16/36).

Kalpleri katılaşanlar hakkında: "Yazıklar olsun kalbi Allah'ın zikredilişine karşı katı olanlara. Bunlar açıkça dalal içerisindedirler" (Zümer, 39/22).

Kötülük haksızlık yapanlar ile zalimler de dalalet ehlidir: "Vay haline o masum gündeki toplantıda iman etmeyenlere; kötü işleri isleyenler, bu gün apaçık dalal içerisindedirler" (Meryem, 19/37-39; Ayr. bk. Lokman, 31/11).

Şüpheciler, Allah'tan ümit kesenler de aynı yoldadır: "İman edenler son vakitten yana korku içerisinde, onun hakikat olduğunun iyice farkındadırlar. Evet, hakikaten o saatten yana kuşkuları bulunanlar derin bir dalal içindedirler" (Es-Şura, 42/18); "Rabbinin rahmetinden, yoldan ayrılanlardan (dallune) başka kim ümit keser ki " (el-Hicr, 15/56).

Dalla kelimesinin eşanlamlı kullanışları da aynı maksatla doğru yoldan sapanlar için zikredilmektedir: Gaviye, geva, gavi gibi. "Cennet müttakilerin, cehennem ise gavilerin yanına getirilecektir. Orada birbirleriyle çekisip dururken cehennem ateşindeki kafirler, 'Allah'a yemin olsun, muhakkak sizi bütün varlıkların Rabbi ile eşit ilahlar kılmakla apaçık dalalde bulunmuşuz. Gerçek su ki, bizi yoldan çıkaran günahkarlar oldu' diyecekler" (eş-şuara, 26/96-99).

İrşad olunmak anlamındaki ihtidanın aksi itaatsizlik için: "Adam, ebediyet ağacının meyvesinden yiyerek Rabbine itaatsizlik etti ve yoldan uzaklaştı. Ne var ki sonra Rabbi onu seçti, yeniden ona doğru döndü ve onu tekrar yolun doğrusu üzerine koydu" (Taha, 20/121-122) ayetleri örnektir.

Zağa fiili de yan dönmek, doğru yoldan sapmak anlamındadır: "Sana bazı ayetleri tek anlamlı, bazı ayetleri ise çok anlama gelebilecek o kitabı indirmiş olan O 'dur. Kalplerinde zeyğ (sapma eğilimi) olanlar bu şüpheli kısma eğilirler; amaçları ihtilaf çıkarmaktır. İlmen ehil olanlar ise şöyle der: 'Biz ona iman ediyoruz; hepsi Rabbimizdendir. Ey Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi döndürme" (Âlu İmran, 3/7-8).

Emihe yahut Emehe fiili, gözleri kapalı ve kafası hangi yola gireceği konusunda tamamıyle karışmış olarak sonu belirsiz yollara düşme diye anlamlandırabileceğimiz, bu dünyada bir o yana bir bu yana giden, doğru istikamete de asla ulaşamayan kafirlerin halini ifade için kullanılmıştır: "Doğrusu ahirete iman etmeyenlere gelince; biz onlara yaptıkları işleri güzel göstermekteyiz ki, yolların karıştırsınlar" (en-Neml, 27/4).

Kayıtsızlık, dikkatsizlik anlamındaki gaflet de dalale yakındır: Dalal'ın dini kullanımdaki anlamının irşad çizgisinden kopmak olmasına karşılık gafletin manası ona karşı tamamıyle kayıtsız kalmaktır: "Onlar sığır sürüsü gibidirler. Hayır, daha da şaşkındırlar. Bunlar, aldırışsızlardır" (el-A'raf, 7/179). Kur'an'a muhatap olmayanları gafiller olarak niteleyebiliriz: "Biz sana bu Kur'an'ı vahyetmeden önce sen de gafillerdendin " (Yusuf, 12/3); "Ey Muhammed bunu sana babalarının uyanmamış olması yüzünden kendileri de gaflete düşmüş olanları uyarmak için Kadir ve Rahim olan vahyetmektedir" (Yasin, 36/5-6).

Şu ayette de aldırmazlık, küfr zulüm ve şirk ile yakın alakalıdır: "Hak olan vaad (cehennem azabı) yaklaştığı zaman, gör kafirlerin gözleri nasıl yuvalarından fırlayacak gibi bakar. Vay başımıza gelenlere derler; biz, bundan yana vurdumduymaz, gaflet içinde idik; biz zalimlerdik. Doğrusu siz ve Allah'tan başka taptığınız ne varsa hepsi cehennem için yakacaktır. şimdi gireceksiniz oraya" (el-Enbiya, 21/98).

"Allah, kafirlere rehberlik etmez. O onların kalplerine, kulaklarına, gözlerine mühür vurmuştur. Onlar aldırmazlar" (en-Nahl, 16/107-108). "Ey Muhammed onlara o üzücü günün haberini ilet ki, onlar gaflet içinde ve inanmaz iken son karar verilecektir" (Meryem, 19/39).

Heva ehli olarak dalalet: "Ben sizin ahvanıza uyacak değilim. Zira o takdirde yolumu şaşırırım ve doğru yolu bulanlardan olmam de" (el-En'am, 6/56); "Allah'tan bir irşad olmaksızın kendi hevasına uyandan daha şaşkın kim olabilir? Doğrusu Allah zalimleri, doğru yola iletmez" (el-Kasas, 28/50); "Geçmişte yolunu kaybetmiş ve birçok insanı da yoldan çıkarmış, şimdi de düz yoldan kopmuş olanların ehvama tabi olma" (el-Maide, 5/77).

İnançsızlara ehl-i ehva denilmiştir. İmam Eş'ari şöyle der: "Hakikaten ayrılmış olan Mu'tezilileri ve Kaderileri kendi ehvaları, önderlerine ve atalarına körü körüne itaate, Kur'an'ı da oldukça rastgele bir biçimde anlamaya itmiştir."

Bütün bu misallerden ve Kur'an'daki genel anlatım düzeninden dalalet ehlinin: Küfür heva, isyan, nankörlük, iftira, yalancılık, büyüklenmek, inançsızlık, Allah'ın elçisine tabi olmamak, Kur'an'a inanmamak, sünneti terketmek, kalplerini katılaştırmak, şirk koşmak, ahirete inanmamak, hakka karşı aldırışsızlık, müteşabihlere uymak, inançta şüpheli davranmak, bilgisizce ayetler hakkında tartışmak, haklara tecavüz etmek, vahiyle alay etmek, haddi asmak, fasıklık, facirlik, zalimlik, müsriflik, Allah'ın indirdiği ile hükmetmemek gibi özellikleri olduğu anlaşılmaktadır. Dalalet ehli, yani "Kasitun'a gelince onlar cehennemin yakıtıdırlar" (el-Cin, 72/14-15). (Ayrıca bk. Ehl-i Bid'at, Ehl-i Sünnet)

Ahmed AĞIRAKÇA


Bu bilgi faydalı oldu mu ?

 

Kelime Türü Nedir ?

Bu kelime Dini bir Terimidir.

Sizde içinde Ehl-I Dalalet kelimesi geçen bir şeyler paylaşın !

Ehl-I Dalalet kelimesi anlamı 39 defa okunmuştur. [241754] Ehl-I Dalalet kelime anlamı, Ehl-I Dalalet nedir, Ehl-I Dalalet ne demek, Ehl-I Dalalet sözlük anlamı

Paylaş